Tarihçiler Fatih Sultan Mehmet'in hiç patates yemediğinden bahseder...
Hemen şaşırmayın, bu gayet normal. Çünkü Hazretin zamanında henüz "yeni dünyadan" patates "eski dünyaya" ihraç edilmemişti.
Sofralarımızın değişmeyen gıdası patatesten biraz daha bahsedelim, ne dersiniz?
Bu mütevazi sebzemiz her nasılsa ilk olarak Amerika kıtasında arzı endam etmiş. İnkalar, ona tanrısal bir anlam bile yüklemişler. İspanyol istilacılar, Güney Amerika kıtasında bugün Peru olarak bildiğimiz ülkeyi işgalle iştigal ettikleri hengamelerin birinde, İnka hazineleri kadar gördükleri patatesler de dikkatlerini celbetmiş.
Keşif ve istilanın başındaki kumandan Pizzaro, tamda 1535 yılında patatesi İspanya kralına, hürmetleriyle takdim etmiş. Etmiş ama kralı sebzemizden memnun edememiş. Bütün patatesler çöpe...
"Amerika'yı iki kez keşfetmeye gerek yok" derler ama yaklaşık elli yıl sonra, bu kez bir İngiliz soylusu, Sir Walter Raleigh, Virginia'da patatesi bir daha keşfetmiş. Saçlarından tutup İngiltere'ye kadar sürüklemiş. Güzelim sebzemiz patates, burada halk arasında ciddi bir ilgi görmüş.
İngiltere baş tacı edilen patatesin, peyderpey önce İtalya'da, sonra da Almanya, Rusya ve Fransa'da tarımı başlamışsa da İngiltere'nin aksine, buralarda kendisine bir "hayvan yemi" muamelesi layık görülmüş. Hayvanlara bayram yani anlayacağınız.
Asırlar sonra Avrupa ve ülkemiz, patatesi bir kez daha ve bu kez Amerikalı uyanık tüccarlar aracılığıyla keşfetti ve sebzemiz fast food adı verilen kültürün başrol oyunculuğunu kaptı.
"Fakir" kardeşinizi yadırgamayın ne olursunuz. "Bu kadar gündemin içerisinde nereden çıktı da "patates"in tarihçesini yazıyorsun" dediğinizi duyar gibiyim.
Açıklayacağım efendim, açıklayacağım. Fakat sofralarımızdaki yemeklerin hemen hemen hepsinin başrol oyuncusu patatesin bir kaç çeşidini de bu vesileyle sayayım isterseniz...
İlk sıraya üniversite sıralarında dirsek çürüten öğrencilerimizin vazgeçilmez öğün yemeği olan YUMPA yerleşir herhalde. "YUMurtalı PAtates". Sonrasında:
Patates Kızartması, Patates Haşlaması, Etli Patates yemeği, Kumpir, Patates Oturtması, Patates Köftesi, Kıymalı Patates, Patates Salatası, Sebzeli Patates Kavurması vs. vs...
Hemen korkmayın, bunların tarifini de verecek değilim. Zaten versem de bundan sonra yapmanız zor olacak gibi.
Şimdi gelelim sadede.
Ne zamandır bu yazıyı yazmamak için kendimi zor tutuyordum. Nihayetinde "dertli kalp dili söyletirmiş" diyerek ve affınıza sığınarak kalemi elime aldım. Beni bu yazıyı yazmaya iten saikler pazarda kilosu 4 tl'yi, manavda ise 5 tl'yi bulan patates fiyatlarıdır.
Muz fiyatlarının bile bir kilosunun 3 ila 3,5 tl arasında oynadığı böyle bir dönemde patates gibi (Allah'ım günah yazmasın) bir vakitler hayvan yemi konumunu işgal eden bir sebzeye, her ne kadar onsuz çoğu yemeği yapamayacağımızı bilmeme rağmen 4 - 5 tl vermek zoruma gidiyor.
Tarımcılık sektöründe çığır açtıklarını iddia eden bazı muhterem zevatların (zerzavat mı demeli bilmem) bu durumu nasıl açıkladıklarını veya açıklayabileceklerini bilmiyorum.
Bolu tünelini bitiremeyen hükümetler "Olmadı patates deposu yaparız." deyince demediğimizi bırakmamıştık. Yeni hükümet gelip de, o yılan gibi süzülüp dağı delen tüneli bitirince de sevinmiş, gurur duymuştuk. Biz ne bilelim tüneli bitirince patatesi de bitireceklerini.
Keşke bitmeseydi de depo yapılsaydı ve patatessiz kalmasaydık.
Saray'ın mütevazi sofrasında yüzlerce liralık çay bulunduranların, milletin de sofrasında yüzlerce liralık sebzeler bulundurması mı bekleniyor yoksa?
Dolar yükseliyor ve bazı zerzavat, pardon muhterem zevat hala "bu durum vatandaşı etkilemez." demeye devam ediyor. Ben, bu söze tamamiyle katılıyorum. Daha geçen yıl kilosunu 50 kuruşa aldığımız patatesi şimdi kilosuna 5 tl vererek alan vatandaş bu durumdan etkilenmiyorsa başka da hiç bir şey orta direği etkilemez...
Nihayi Kelam
Sevgili öğrencilerimizi YUMPAsız bırakan zihniyeti kınıyor ve akredite uygulamaya davet ediyorum. Öğrenci evlerine giremezsiniz, çünkü davet edilmediniz.
Ahmet Alp HAN
globalHaber tv
Twitter: @ahze22
Hemen şaşırmayın, bu gayet normal. Çünkü Hazretin zamanında henüz "yeni dünyadan" patates "eski dünyaya" ihraç edilmemişti.
Sofralarımızın değişmeyen gıdası patatesten biraz daha bahsedelim, ne dersiniz?
Bu mütevazi sebzemiz her nasılsa ilk olarak Amerika kıtasında arzı endam etmiş. İnkalar, ona tanrısal bir anlam bile yüklemişler. İspanyol istilacılar, Güney Amerika kıtasında bugün Peru olarak bildiğimiz ülkeyi işgalle iştigal ettikleri hengamelerin birinde, İnka hazineleri kadar gördükleri patatesler de dikkatlerini celbetmiş.
Keşif ve istilanın başındaki kumandan Pizzaro, tamda 1535 yılında patatesi İspanya kralına, hürmetleriyle takdim etmiş. Etmiş ama kralı sebzemizden memnun edememiş. Bütün patatesler çöpe...
"Amerika'yı iki kez keşfetmeye gerek yok" derler ama yaklaşık elli yıl sonra, bu kez bir İngiliz soylusu, Sir Walter Raleigh, Virginia'da patatesi bir daha keşfetmiş. Saçlarından tutup İngiltere'ye kadar sürüklemiş. Güzelim sebzemiz patates, burada halk arasında ciddi bir ilgi görmüş.
İngiltere baş tacı edilen patatesin, peyderpey önce İtalya'da, sonra da Almanya, Rusya ve Fransa'da tarımı başlamışsa da İngiltere'nin aksine, buralarda kendisine bir "hayvan yemi" muamelesi layık görülmüş. Hayvanlara bayram yani anlayacağınız.
Asırlar sonra Avrupa ve ülkemiz, patatesi bir kez daha ve bu kez Amerikalı uyanık tüccarlar aracılığıyla keşfetti ve sebzemiz fast food adı verilen kültürün başrol oyunculuğunu kaptı.
"Fakir" kardeşinizi yadırgamayın ne olursunuz. "Bu kadar gündemin içerisinde nereden çıktı da "patates"in tarihçesini yazıyorsun" dediğinizi duyar gibiyim.
Açıklayacağım efendim, açıklayacağım. Fakat sofralarımızdaki yemeklerin hemen hemen hepsinin başrol oyuncusu patatesin bir kaç çeşidini de bu vesileyle sayayım isterseniz...
İlk sıraya üniversite sıralarında dirsek çürüten öğrencilerimizin vazgeçilmez öğün yemeği olan YUMPA yerleşir herhalde. "YUMurtalı PAtates". Sonrasında:
Patates Kızartması, Patates Haşlaması, Etli Patates yemeği, Kumpir, Patates Oturtması, Patates Köftesi, Kıymalı Patates, Patates Salatası, Sebzeli Patates Kavurması vs. vs...
Hemen korkmayın, bunların tarifini de verecek değilim. Zaten versem de bundan sonra yapmanız zor olacak gibi.
Şimdi gelelim sadede.
Ne zamandır bu yazıyı yazmamak için kendimi zor tutuyordum. Nihayetinde "dertli kalp dili söyletirmiş" diyerek ve affınıza sığınarak kalemi elime aldım. Beni bu yazıyı yazmaya iten saikler pazarda kilosu 4 tl'yi, manavda ise 5 tl'yi bulan patates fiyatlarıdır.
Muz fiyatlarının bile bir kilosunun 3 ila 3,5 tl arasında oynadığı böyle bir dönemde patates gibi (Allah'ım günah yazmasın) bir vakitler hayvan yemi konumunu işgal eden bir sebzeye, her ne kadar onsuz çoğu yemeği yapamayacağımızı bilmeme rağmen 4 - 5 tl vermek zoruma gidiyor.
Tarımcılık sektöründe çığır açtıklarını iddia eden bazı muhterem zevatların (zerzavat mı demeli bilmem) bu durumu nasıl açıkladıklarını veya açıklayabileceklerini bilmiyorum.
Bolu tünelini bitiremeyen hükümetler "Olmadı patates deposu yaparız." deyince demediğimizi bırakmamıştık. Yeni hükümet gelip de, o yılan gibi süzülüp dağı delen tüneli bitirince de sevinmiş, gurur duymuştuk. Biz ne bilelim tüneli bitirince patatesi de bitireceklerini.
Keşke bitmeseydi de depo yapılsaydı ve patatessiz kalmasaydık.
Saray'ın mütevazi sofrasında yüzlerce liralık çay bulunduranların, milletin de sofrasında yüzlerce liralık sebzeler bulundurması mı bekleniyor yoksa?
Dolar yükseliyor ve bazı zerzavat, pardon muhterem zevat hala "bu durum vatandaşı etkilemez." demeye devam ediyor. Ben, bu söze tamamiyle katılıyorum. Daha geçen yıl kilosunu 50 kuruşa aldığımız patatesi şimdi kilosuna 5 tl vererek alan vatandaş bu durumdan etkilenmiyorsa başka da hiç bir şey orta direği etkilemez...
Nihayi Kelam
Sevgili öğrencilerimizi YUMPAsız bırakan zihniyeti kınıyor ve akredite uygulamaya davet ediyorum. Öğrenci evlerine giremezsiniz, çünkü davet edilmediniz.
Ahmet Alp HAN
globalHaber tv
Twitter: @ahze22