Faruk Beşer - Fıkıh Kültür ve Medeniyet

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
"Fethullah Gülen Fıkhını Anlamak" kitabıyla popülaritesini artıran ilahiyatçı yazar Faruk BEŞER, Türkiye'deki tarikatların çoğunun Ehlisünnet sayılamayacağını iddia etti. Faruk Beşer'in çok tartışılacak yazısı şöyle:

‘Ehlisünnet’ kavramının sulandırılmış kelimelerden birisi olduğunda şüphe yok. Anlamı; sünnet ehli, sünnete bağlı olan, Hz. Peygamber’in ve arkadaşlarının, yani ashabının inanma ve yaşama biçimini benimseyen demek.

Kavram, İslam’ın başından beri kullanılan bir kavram değil. Muhtemelen Şia’ya bir tepki olarak çıkmış. Bilinen o siyasi olaylar sonucunda Hz. Ali’ye tabi olup onu destekleyenler kendilerine ‘Ali’nin taraftarları’ anlamında ‘şiatü Ali’ demişler. Geriye kalan müslümanlar da buna nazire olarak kendilerine Hz. Peygamber’in sünneti üzere yaşayanlar, orta yoldan ve ana cemaatten ayrılmayanlar anlamında ‘Ehlisünnet ve’l-cemaat’ demeyi tercih etmişler. Bu her iki tarafı da haksız görüp ikisine de katılmayanlar da başka bir grup oluşturmuşlar. Kendilerini diğerlerinden hariç gördükleri için onlara da Haricî’ler adı verilmiş.

Önceleri siyasi kavgalar sebebiyle oluşan bu ayrışımlar, sonraları kendi edebiyatlarını geliştirmişler, kendilerinin haklı olduklarını ispat için bazen Kuranı Kerim’i zorlama yorumlara girişmişler, bazen de zayıf ya da uydurma hadislere tutunmuşlar, ya da bunları bizzat oluşturmuşlar. Böylece bir iktidar kavgası, bilahare akide konusunda ciddi farklılıklara sebep olmuş. Derken Ehlisünnet kavramlaştırması, uygulamadan çok akidede, yani neye nasıl inanılacağında söz konusu olan bir durumu anlatır olmuştur. Bu sebeple tarihi süreç içinde Selefiler, Matüridîler ve Eş’arîler Ehlisünnet sayılmış, diğerleri sayılmamıştır.

Oysa Allah şöyle buyurur: ‘(Başkalarına değil de sadece) Allah’a çağıran, doğru işler yapan ve ben müslümanım diyen bir insandan daha güzel söyleyen olabilir mi?’. Yani iman açısından bir müslümanın kimliğini belirlemesi gereken şey İslam’dır, Şiilik ya da Ehlisünnet değildir. Ve dediğimiz gibi, ‘Ehlisünnet’ kavramı tepkisel bir kavramdır. Ama tepkisel olmasını bir yana bırakırsak, bunun anlattığı şey elbette doğrudur. Çünkü Hz. Peygamber bir hadisi şerifinde:
‘Yahudiler yetmiş şu kadar fırkaya ayrıldılar, benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacak, hepsi Cehenneme gidecek sadece biri cennetlik olacaktır. Cennetlik olanlar bugün benim ve ashabımın yaşadığı gibi yaşayanlardır’.

İslam söz konusu olduğunda, elbette Hz. Peygamberin yolunda ve çizgisinde olmaktan başka bir doğru olamaz. Çünkü Hz. Peygamber (sa), Allah’ın, İslam’ı öğretmek ve doğru olarak yaşamakla görevlendirdiği elçisidir.

Günümüz Türkiye’sine gelecek olursak, hemen her cemaatin bir ‘Ehlisünneti’ vardır ve hepsi de kendiler gibi olmayanları Ehlisünnet saymazlar. Oysa inançlarındaki farklılıklara bakıldığında aslında bu cemaatlerin ya da tarikatların çoğunun Ehlisünnet inancının dışında olduğu söylenebilir. Öyle değil mi? Zikirde, rabıtada, Peygamber’in ve velilerin yerlerini ve vasıflarını belirlemede, diğer müslümanlara bakmada ve onlarla olan ilişkilerde. İnsanlara kutsallık atfetmede Hz. Peygamber ve onun ashabı gibi düşünen ve öyle olan kaç cemaat vardır. Ehlisünnet olmanın ölçüsü onlar gibi inanma ve yaşama ise, kendi kabul ve inanışlarınızı Batınî yöntemlerle ve uçuk tevillerle Kuranı Kerim’e söyleterek onlar gibi olduğunuzu iddia edebilir misiniz? Ne yazık ki, bugün bunu yapanlar ve verecek başka cevapları olmadığı için ‘ötekileri’ Ehlisünnet düşmanı olarak yaftalayıp, kendilerine meşruiyet arayanlar çoktur.

Bu sebeple biz diyoruz ki, bugün tarikatlarımızın cemaatlerimizin çoğu Ehlisünnet değildir. Aksine Ehlisünnetin batıl saydığı Batınî düşünce odaklarıdırlar. Buna rağmen kendilerinden başka Ehlisünnet tanımazlar. Hatta bugünkü Selefîler, ilk Selefte, yani Selefi Salihîn’de olmayan aşırılıklarını hesaba katmazsak, Ehlisünnet olmaya bizim tarikatlarımızdan daha yakındırlar. Oysa ne onlar bizi Ehlisünnet sayarlar, ne de biz onları.

Öyleyse bu işte bir yanlış olduğu kesindir. Kimse bize kızmasın, hepimiz gerisin geri dönelim, önce Hz. Peygamber ve ashabının nasıl inandığını yeniden öğrenelim, sonra da tekellüflü Batınî yorumlar yapmadan Ehlisünnet olup olmadığımıza bir bakalım. Tabii, ille de Ehlisünnet adıyla anılmak istiyorsanız.


[Star Gazetesi, 23 Mayıs Cuma]

 

faruk

Üye
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Günümüz Türkiye’sine gelecek olursak, hemen her cemaatin bir ‘Ehlisünneti’ vardır ve hepsi de kendiler gibi olmayanları Ehlisünnet saymazlar. Oysa inançlarındaki farklılıklara bakıldığında aslında bu cemaatlerin ya da tarikatların çoğunun Ehlisünnet inancının dışında olduğu söylenebilir. Öyle değil mi? Zikirde, rabıtada, Peygamber’in ve velilerin yerlerini ve vasıflarını belirlemede, diğer müslümanlara bakmada ve onlarla olan ilişkilerde. İnsanlara kutsallık atfetmede Hz. Peygamber ve onun ashabı gibi düşünen ve öyle olan kaç cemaat vardır.

Tipik bir okuduğunu yanlış anlama vakası..
Yazarın bir şekilde Fethullah Gülen'le irtibatının olması da konunun açılmasına engel olmuş...
Ayrıca "Tarikatlarımız ehli sünnet değil!" konu başlığı da problemli...
Çünkü yukarıda altı çizgili satırlar konunun özünü kolayca anlatabilecek kıvamda....
Faruk Beşer"Tarikatlarımız ehli sünnet değil" demiyor,
"sadece kendini ehli sünnet gören tarikatların ehli sünnet olmadığını" söylüyor.
Bunda anlaşılmayacak bir şey varmı...
Eğer sadece kendi tarikatının "ehli sünnet " diğer tüm tarikatları ehli sünnet dışı gören bir anlayış argo tabirler sakat kafalılık değilse nedir?..
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Tipik bir okuduğunu yanlış anlama vakası..
Yazarın bir şekilde Fethullah Gülen'le irtibatının olması da konunun açılmasına engel olmuş...
Ayrıca "Tarikatlarımız ehli sünnet değil!" konu başlığı da problemli...
Çünkü yukarıda altı çizgili satırlar konunun özünü kolayca anlatabilecek kıvamda....
Faruk Beşer"Tarikatlarımız ehli sünnet değil" demiyor,
"sadece kendini ehli sünnet gören tarikatların ehli sünnet olmadığını" söylüyor.
Bunda anlaşılmayacak bir şey varmı...
Eğer sadece kendi tarikatının "ehli sünnet " diğer tüm tarikatları ehli sünnet dışı gören bir anlayış argo tabirler sakat kafalılık değilse nedir?..

Düşünce ürünü bir yaklaşım.Son paragrafınız gerçekten akıl doluaslında bu tür uyuşmazlıklar avam ın cahilliğinden oluşuyor.BENİM TARİKATIM EN İYİSİ SENİNKİSİ EKSİK VE SAKAT.
 

oguz

Yeni
Katılım
29 Eki 2006
Mesajlar
1,560
Tepkime puanı
36
Puanları
0
ABD den icazetli bir tarikat şayet küresellerin çıkarları doğrultusunda onlar lehine çalışmalar yapmaktaysa bizler ona ehli sünnet diyebilirmiyiz ??????
Atatürke bazen çok kızıyoruz niçin bazı hocaların kafasını götürdü diye
şayet kafası giden hocalar gerçek ehlisünnet hocaları ise tabiki bu bir zulümdür
ya bunlar sözde hocalarsa
yani lavrens kılıklı sapık hocalarsa
o zamanda onlar asılmayı hak etmişlerdir diyebiliriz..
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
ABD den icazetli bir tarikat şayet küresellerin çıkarları doğrultusunda onlar lehine çalışmalar yapmaktaysa bizler ona ehli sünnet diyebilirmiyiz ??????
Atatürke bazen çok kızıyoruz niçin bazı hocaların kafasını götürdü diye
şayet kafası giden hocalar gerçek ehlisünnet hocaları ise tabiki bu bir zulümdür
ya bunlar sözde hocalarsa
yani lavrens kılıklı sapık hocalarsa
o zamanda onlar asılmayı hak etmişlerdir diyebiliriz..

Tenkit etmek için tenkit etme.Tenkit ederken tenkit ettiklerinin Dünya gerçeğini düşün.

Ben iddia ediyorum ABD üstü ABD yi ve tüm Dünyayı kullanan SİYONİZM in izni olmadan bu Dünyada Taharet bile yapamazsın.(Söylediklerim dünyevidir) bana aksini bir ispat et.

Bana iddiamı çürütecek fikirlerinde lafla değil fikirlerinle gel.Bak bir fikrimi sana söyliyeyim.

BORÇ ALAN EMİR ALIR.

Tekrar ediyorum iddialarım Dünyevidir Allah cc izin vermezse bir yaprak kımıldamaz.

Bana senin deyiminle ABD benim deyimimle Siyonizme kafa tutacak bir oluşum göster.
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Ben iddia ediyorum ABD üstü ABD yi ve tüm Dünyayı kullanan SİYONİZM in izni olmadan bu Dünyada Taharet bile yapamazsın.(Söylediklerim dünyevidir) bana aksini bir ispat et.

İşte bu !..Ülkesi yarın Amerika ya da İsrail tarafından "Irak gibi" işgal edilse "işbirliği" yapacağı grub zihniyeti.

Bu teslimiyetçi ve sakat mantık "külli şey'in gadir" in manasını idrakte güçlük çekmekte.

Allaha şükür ki ne Çeçenya, Ne afgan, ne Irak 'da bu zihniyet yok.Ve onlar "şehidlik " şuuruyla kafire kök söktürmekte...Kazançlılar zira ölürlerse şehid , kalırlarsa gazi...

Amerikanın belini de kırıyorlar inşallah.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
İşte bu !..Ülkesi yarın Amerika ya da İsrail tarafından "Irak gibi" işgal edilse "işbirliği" yapacağı grub zihniyeti.

Bu teslimiyetçi ve sakat mantık "külli şey'in gadir" in manasını idrakte güçlük çekmekte.

Allaha şükür ki ne Çeçenya, Ne afgan, ne Irak 'da bu zihniyet yok.Ve onlar "şehidlik " şuuruyla kafire kök söktürmekte...Kazançlılar zira ölürlerse şehid , kalırlarsa gazi...

Amerikanın belini de kırıyorlar inşallah.


Bırak Allah aşkına temeli olmuyan kahramanlıkları söylevleri.

Irak ta bu zihniyet yok Müslüman Müslümanı öldürüyor.

Afgan da bu zihniyet yok zamanında Rusya gibi bir devi püskürten İman Birlik gücü nerde kaldı ABD ye teslim olup Afganistana girmesine müsade ettiler.

Çeçenistan Allah için dövüşenlere Allah cc Zaferler nasip etsin.Bildiğimiz Savaşları peki iç durumlar.

BEN GEÇİCİ SAMAN ALEVİ GİBİ KÖK SÖKTÜRMEKTEN YANA DEĞİLİM ÖYLE KÖK SÖKTÜRMELİYİM Kİ ESAMESİ KALMASIN.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Arkadaşlar,
Üzülerek belirtmeliyiz ki, bu ilâhiyatçılar bir konuda isabet ediyorlarsa bir başka konuda saçmalamaktadırlar. Prof. Dr. Faruk Beşer kardeşimiz de
--doğru itikadi yönleri ağır bassa da --bazı hususlarda ilâhiyatçılığı ön plana çımkata ve saçmalamaktadır. Bu klonulardan birisi de RABITA konusundaki yaklaşımıdır. Kendi adıyla açmış olduğu web sitesinde bu hususta maalesef Tarikat ve tasavvuf Düşmanlarını sevindirecek şeyler söylemektedir. İlgilenenler sitesineden bunları öğrenebilirler.
Rabbimiz şuur nasib eylesin.
 

m-angel

Nam-ı diğer TÜRBEDAR
Katılım
20 Eyl 2007
Mesajlar
1,629
Tepkime puanı
260
Puanları
0
Yaş
55
Faruk Beşer hocanın söylediğini tasdik edercesine yazılan bu yazılardan sonra başka söze hacet kalmamış vesselam.
 

elmnightmare

Profesör
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
1,734
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bu sebeple tarihi süreç içinde Selefiler, Matüridîler ve Eş’arîler Ehlisünnet sayılmış, diğerleri sayılmamıştır.
FAruk Beşer Şaşar klasiği:)
MAturidi Eşari ve de Selef-i Salihinden başka ehl-i sünnet mi var...
Mezhepler tarihine baksın da cehmiyye, mücessime haşviyye zındıklarının neler yaptığına baksın:)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Katıldığım yorumlar:

"Fethullah Gülen Fıkhını Anlamak" kitabıyla popülaritesini artıran ilahiyatçı yazar Faruk BEŞER.."

"Arkadaşlar,

Üzülerek belirtmeliyiz ki, bu ilâhiyatçılar bir konuda isabet ediyorlarsa bir başka konuda saçmalamaktadırlar. Prof. Dr. Faruk Beşer kardeşimiz de --doğru itikadi yönleri ağır bassa da -- bazı hususlarda ilâhiyatçılığı ön plana çkımkata ve saçmalamaktadır. Bu konulardan birisi de RABITA konusundaki yaklaşımıdır. Kendi adıyla açmış olduğu web sitesinde bu hususta maalesef Tarikat ve tasavvuf Düşmanlarını sevindirecek şeyler söylemektedir. İlgilenenler sitesineden bunları öğrenebilirler.

Rabbimiz şuur nasib eylesin."

ve netice:

Asla tarikat ve tasavvuf konusunda bir nurcudan bilgi almaya çalışmayın. Pek çok nurcu sitesi var. www.cevaplar.org , www.sorularlaislamiyet.com , www.sorularlarisaleinur.com gibi.. Bu türlü sitelerden tarikat ve tasavvuf hakkında bilgi edinmeye çalışmak kişiyi yanlış ya da eksik bilgiye götürecektir. Arada doğru bilgiler de olacaktır ama bunlar yine kişiyi tasavvufa yönlendirmemeye azami gayret sarfedilerek verilecek cevaplardır.


yazıya gelir isek:

"Günümüz Türkiye’sine gelecek olursak, hemen her cemaatin bir ‘Ehlisünneti’ vardır ve hepsi de kendiler gibi olmayanları Ehlisünnet saymazlar. Oysa inançlarındaki farklılıklara bakıldığında aslında bu cemaatlerin ya da tarikatların çoğunun Ehlisünnet inancının dışında olduğu söylenebilir. Öyle değil mi? Zikirde, rabıtada, Peygamber’in ve velilerin yerlerini ve vasıflarını belirlemede, diğer müslümanlara bakmada ve onlarla olan ilişkilerde. İnsanlara kutsallık atfetmede Hz. Peygamber ve onun ashabı gibi düşünen ve öyle olan kaç cemaat vardır."

Burada tipik bir yanlış anlama yoktur. Hemen her cemaatin denilerek tüm cemaatler ehli sünnet dışı gösterilmiştir bazı konularda. Çünkü her cemaatte rabıta vardır. E ne kaldı geriye. Hadi risale okumaya. Bakın Faruk abi okumuş anlamış tarikatlardaki bidatlara (!) savaş açmış. Bir silah da siz edinin. Sonra ahirette Faruk abiniz sizi evliyaullahın Sahibinden korur!!!
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
agbi'ye de şaşmamak mümkün değil. Üstadının yolunda bidat gören birini sırf nurcu diye savunuyor. nedim'in saçma yazısını da akıl dolu diyor. Yazıda "hemen her cemaat" denilmiş ve rabıtadan söz edilmiş. Bak bakalım senin yolunda rabıta yok mu? Sitesinde hadi biraz bizi kayırmış başta Erenköy cemaatini ayrı tutmak lazım demiş ama sonrasında da yeni bir İmamı Rabbaniye ihtiyaç var demiş tüm tarikatlar için.
 

ubeyd_el_turki

Doçent
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
720
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Faruk Beye tavsiyemiz boyundan büyük işlerle uğraşmamasıdır.
Sadece bir kitabına bizim gibi bir fakir bile reddiyye yazmaya kalksa aylarca reddiyye yazılır.
Ve işi mesleği ve konusuda kesinlikle tasavvuf ve akaid değildir.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
abdal, elm, talib, ubeyd abilerim..

İmza..
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Tasavvufu yaşamak isteyen birisine Gülen'ci Beşerin cevabı:

"Ülkemizde icrayı faaliyet eden tarikatların yüzde doksan dokuzunun cehalet içinde bulunduğunu, yüzde doksanının da tarikatın gücünü kullanarak insanları sömürmek için kurulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Böyle olmayanlara elbette sözümüz yoktur."

Demek ki yüz tarikat var ise biri ancak doğru yolda. O da rabıtacı olduğu için ehli bidat ya! E ben diyorum ki o bir tarikat benim bağlı bulunduğum tarikat. O zaman elm, ubeyd, hirahos abiler kusura bakmayın sizler cehalet içerisindesiniz ve sizi sömürüyorlar!!! Himmet toplantıları kahramanlarından Faruk abi öyle diyor..
 

m-angel

Nam-ı diğer TÜRBEDAR
Katılım
20 Eyl 2007
Mesajlar
1,629
Tepkime puanı
260
Puanları
0
Yaş
55
Faruk Beşer hocanın söylediği çok açık aslında elbette böyle olmayanlarda var diyor. O zaman neden üstünüze alınıyorsunuz. Ve bence '' saçmalıyor 'ifadesi biraz çirkin olmuş.Bir Ehl-i Tarik e yakışmamış.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Hakikat ehli böyle saçmalıyorsa tarikat ehli ne yapmaz!? Rabıta da yapar, batıni sapkınlık içerisinde de bulunur ;) Yazıyı bir daha oku. Hemen her cemaat diyor. Üstteki bir başka yazısında da %99 oranını çekinmeden verebiliyor. Rabıta ise %100'ün de var ya.

Bizi geçin efendim, biz de bir şey yok. Bu fakir ortaya mürşid olarak ya da hakikat ehli diye çıkmadı.

Yani sabrın da bir sınırı var derler ya. Nasıl bir zemin ise böyleleri çok rahat yetişiyor.

Hakikat mesleği-şirin tasavvuf mesleği diye kıyaslamalar ile yetişenlerin sonları bu herhalde.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Sahâbilerin fitne çıkmadan önceki haline uyan, fitneler çıktıktan, müslümanlar fırkalara ayrıldıktan sonra da, sahabîlerin çoğunluğunun tutumunu benimseyen topluluk, kendilerini diğer bid'at fırkalarından ayırmak için, zaman zaman ehl-i sünnet, ehlü'l-hakk, "ehlu's-sünne ve'l-İstikâme, ehlu'l-hadis, ehlu'l-cemaâ, ehlu'l-hadis ve's-sünne ve ehlu's-sünne ve'l-cemaâ isimlerini kullanmışlardır.
Ehlu's-Sünne terimini ilk kullanan, Muhammed b. Sirın (ö.110/728),
"ehlu'l-hakk ve'l-cemâ'a" terimini ise, ilk defa kullanan Ebu'l-Leys es-Semerkandi (ö.373/898)'dir.
Terim hicrî II. asır başlarından itibaren "ehlu'l-hakk ve'l-istikâme" "ehlu's-sünne ve'n-nakl", "ashabu'l-hadis" şekillerinde kullanılmıştır.
Bu topluluk hakikatte bir fırka değil, Hz. Peygamber (s.a.s)'in ve ashabının yolunu takib eden ekseriyettir.
Sonraki dönemlerde bu isimler içerisinde diğerlerindeki ortak noktalan da toplaması açısından "ehlu's-sünne ve'l-cema'ât" ismi yaygınlaşmış ve kabul edilmiştir.
Bu kullanışa yakın bir ifadeyi Ahmed b. Hanbel (241/855) "Ehlu's-sünne ve'l-cemâ'a ve'l-âsâr" şeklinde kullanmıştır. (İbn Ebı Ya'la, Tabakatu'l-Hanâbile, Kahire 1952, I, 31).
"Ehlu's-sünne ve'l-cemâ'â" şeklindeki ifade tarzına da elimizde bulunan eserlerden Ebûl-Leys es-Semerkandî (373/898)'nin "Şerhu'l-Fıkhı'l-Ekber" isimli eserinde rastlanmaktadır.
"Ehlu's-sünne", dinde bid'atlerin ve çeşitli fikirlerin ortaya çıkmasından sonra sünnetin savunulması ve Ümmetin bütünlüğünün korunması hareketi olarak ortaya çıkmıştır.
Ehlu's-sünne, bid'at fırkalarına karşı bir tepki, onların dindeki yerini belirleme onların ortaya attığı meselelerin dini cevaplarını tesbit etme ve bid'ata karşı islâm cemaâtının tavır alma hareketidir.
Hz. Peygamber (s.a.s.), "size emrettiklerimi yerine getirin, yasaklarımı da gücünüz yettiğince terk edin" buyurmuştur (Müslim, 412, İbn Mâce, Mukaddime, 1). Sünnete bağlılık, dinî bir zorunluluktur. Kur'an bize yeterlidir düşüncesiyle sünneti ihmal etmek tarih boyunca bütün bid'at fırkalarının ortak özelliği olan gizli bir hıyanet çeşididir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu durumun ileride ortaya Sıkacağını haber vererek, dinî hiçbir kaygısı olmayan bu insanlardan bizi sakındırmıştır. "Tok karınlı, koltuğuna yaslanıp size "Kur'an yeterlidir; Kur'an neyi helâl kılmışsa onu helâl bilin, neyi haram kılmışsa onu haram bilin" diyen adamların çıkması yakındır. Haberiniz olsun, dikkatli olun: Bana Kur'an ile birlikte (hüküm bakımından) onun bir benzeri (sünnet) de verilmiştir" (Ebû Dâvûd, Sünne, 6, Ahmed b. Hanbel, IV, 131).

İmrân b. Husayn (r.a.), bize Kur'an yeterlidir, sünnete gerek yoktur, diyen bir adama şöyle seslenir: "Ahmak herif: sen Kur'an'da öğlen namazının dört rekât olduğunu, kıraatinin gizli okunacağının hükmünü bulabilir misin? Kur'an bize çok şeyleri müphem bırakmış, sünnet onları açıklamıştır." Abdullah b. Mesud (r.a.) "Allah'ın, yaradılış şeklini değiştirenlere lânet ettiğini" haber verirken bir kadın "bunlar Kur'an da var mı?" diye sorar. Abdullah b. Mesud şöyle der: "Var tabii, sen şu âyeti okumuyor musun": "Rasûlullah size neyi emrederse onu yerine getiriniz neyi yasaklarsa ondan kaçınınız'' (el-Haşr, 59/7; Abdullah b. Zeyd, Sünnetü'r-Resûl Şakîkatu'l-Kur'ân, s.54).

Hz. Peygamber sünnetine uyulmasını emrettiği gibi, kendi ashabına da uyulmasını emir buyurmuştur. Ashâba uyulduğu takdirde, insanları doğru yola götüren gökteki yıldızlara benzetilmiştir. "İçinizde benden sonra yaşayanlar birçok ayrılıklara şahit olacaktır. Size sünnetimi, hidâyete erdirilmiş, doğru yolu bulmuş halifelerinin sünnetini (yolunu) tavsiye ederim. Ona sımsıkı sarılın, âdeta dişlerinizle tutun, sonradan çıkacak şeylerden sarılın. Çünkü her uydurma, bid'at; her bid'at sapıklıktır" (Ebû Dâvûd, Sünne, 5).

İbn Abidin bu konuyu şöyle açıklar: İtikadımızdan murad, hiçbir kimseyi taklid etmeksizin her mükellefe inanılması vacip olan meselelerdir. Bizim itikadımız, ehlü's-sünne ve'l-cemaât mezhebidir. Ehlü's-sünnet; Selefiler (şimdiki bozulmuş kendilerine selefi diyen vahabbiler değil ! ), Eş'arîlerle Mâtûridîlerdir. Bu iki fırka itikadda genellikle bir gibidirler. Sayılı meselelerde, aralarında küçük farklar vardır. Bazıları, aralarındaki ihtilâfın genellikle lâfzı olduğunu söylemişlerdir. Hasımlarımızdan maksat, itikatları küfre varan bid'atçılarla, küfre varmayanlardır. Küfre varan bid'adlara örnek: Âlemin kadim olduğunun iddia edilmesi, Peygamberin bi'setinin inkârı gibi. Küfre varmayan bid'atlara örnek: Kur'an'ın mahlûk olduğunu ve Allah'u Teâlâ'nın kulları için kötülüğü irade etmediğinin iddia edilmesi gibi (İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, 1, 48, 49,). Rafızilere ve bid'at ehline benzememeye çalışmak ve onlara muhalefet etmek gerekir. Bid'at ehline benzemek câiz değildir. Ancak onlara teşebbüh kasdıyla yapılan benzemek ve onların kötü hallerini taklid etmek uygun değildir (İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, V, 472).

ehli sünnet konusunu önceki mübarek büyük alimlerin dilinden okumak gerekir,şimmdi aklından, haybeden konuşan kendini zeki sanan insanları doğru yoldan sapıtmaya çalışan ,hadislere uydurma diyen,alimleri şirkle suçlayan zavallılardan değil.kendini imamı gazaliden İmamı Rabbaniden,Abdulkadir geylaniden,4 mezhep imamımızdan,İbni Abidin hz den , silsilyyi aliyye büüyüklerinden daha bilgili alim sanan onları şirkle ,uydurma hadis nakil etmekle suçlayanlara zavallı denmezde ne denir ?

......................
 

m-angel

Nam-ı diğer TÜRBEDAR
Katılım
20 Eyl 2007
Mesajlar
1,629
Tepkime puanı
260
Puanları
0
Yaş
55
Hala saçmalamaktan bahsediyorsun . Ben size uslubunuzdan bahsediyorum. Eleştirebilirsiniz bu en doğal hakkınız.Herkes aynı düşünecek diye birşey yok. Aklınıza yatmıyorsa , yanlış buluyorsanız bunu daha seviyeli bir şekilde de söyleyebilirsiniz.Efendimiz (sav) in bize tavsiye ettiği güzel ahlak bu olmasa gerek.
 
Üst