Ey İnsan! Hangisi daha iyidir?

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Haşmetli ve kudretli bir Padişah merhametinden sana iltifat olarak bir elma ikram etse, o elmada ik lezzet var. Ya o elma elma olduğu için sevilir... Sen o Padişah'ın huzurda, elmayı elma olarak yersen, Padişah'ı değil, elmayı seversin. O vakit, elbette lezzetin elmayı yedikten sonra bitecek. Geriye Padişah'ın iltifatını yitirmekten gelen acı kalacak. Hem Padişah'ın nefertini kazanacaksın.
Ya da elmayı Padişah'ın iltifatıdır, diyerek bin teşekkür ile yesen, hatta sapını ve çekirdeğini bereket diye yutsan, içinde bin elma kadar lezzet olduğu gibi, o lezzet elmeyı yedikten sonra bitmez. Padişah'ı sevdiğini ve sadakatini göstermiş olmak ile, o Padişah'ın nihayetsiz iltifatına mazhar olup, sonsuz saraylarında lezzet ve zevk ve neşe içinde yaşarsın.
Aynen öyle, şu kainatın haşmetli ve kudretli Sultan'ı olan Allah'ın merhametinden ve iltifatından sana iltifat olarak ikram ettiği yediklerini, kendini, hayat arkadaşını, anneni, evladını, dostlarını, hatta şu baharı ve şu dünyayı kendileri hesabına sever ve onlardaki maddi lezzetleri ile yetinsen; o lezzet geçici ve acı doludur. Çünkü, görüyorsun ki, elinden çıkıyorlar ve çıkacaklar. O zaman sevdiklerini Allah hesabına sev ve Allah'ın iltifatı olarak gör ve böylece nihayetsiz; sonu gelmez bir lezzet sana verilsin. Bütün o sevdiklerini sonsuz bir hayatta elinden bir daha çıkmayacak ve daha güzel bir surette sana verilsin.
Hangisi daha iyidir?

Ey, dindarları ot gibi yaşamak ile itham edenler. Bilki; en adi bir dindar elmayı ısırdığı vakit, Allah hesabına ısırdığından, o elmada bin lezzet var. Sen bütün hayatını haram eğlencede geçirsen, o eğlencenin toplam lezzeti o dindarın elmasındaki lezzete yetişemiyor.


İşte bu sebebten dindarlar lezzet için harama ihtiyaç duyumuyor. Gözü ve aklı o haram eğlenceye kaymıyor. Tam mesud oluyorlar. Sen ise Allah hesabına hareket etmediğin için lezzet alamıyorsun. O lezzete muhtaç olduğun için, aklın ve fikrin gezmekte ve tozmakta. Eğlenmek için acayip işlere giriyorsun. Hatta lezzetin gittiği için, acı çekiyorsun. O acıyı duymamak için sarhoş oluyorsun. Boş işleri düşünmek ile o acıyı düşünmemeye çalışıyorsun. O acının hissini sarhoşluk ve gaflet ile iptal etmek istiyorsun. Ama nafile hayatın boyunca acı içinde kıvranacaksın. Bu sebeble aklını başına al, lezzet istiyorsan helal dairesinde Allah hesabına bir elma ye. Bütün o acıların bitsin.Evet, asıl acınacak hale düşmüş olanları kıyas ediniz. Dindarların neden ısrar ile sizi İslam dairesine davet ettiğini anlayınız, onlara kızmak yerinde teşekkür ediniz. Zira, nasıl, siz uyur halde iken, etrafınızı ateş sardığı bir anda, biri sizi uyandırmak için dürtse, bin teşekkür edersiniz. Siz de dindalar öylece teşekkür ediniz. Aynen öyle şu haram eğlencenizle etrafını sarmış dehşetli ateşi gürmediğinizden dindarlar sizi uyarıyor. Çok şiddetli olsa dahi kızmayınız. Zira, eğer çok aşırıya gitseler; bilinki sizi çok sevdiğindendir. Bağnazlığından değil...

32. Söz'den aldığım bir derse binaen deneme olarak yazılmıştır.
Not:Ey insan derken nefisimi kastediyorum.
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Öyle bir an geldi ki, haklılığınızı savunursanız mutluluğunuzdan olacaksınız. Böyle bir durumda haklı olmayı mı, mutlu olmayı mı tercih edersiniz?

Sualinize bir misal ile cevap vermek iyi olur.

Mesela, evladınızın gizli bir katli var. Siz biliyorsunuz. Masum bir insan evladınız yerinde hapis yatıyor.

Siz hakkı çıkarsanız evladınızdan olacaksınız. Evladınızı muhafaz etseniz azim bir zulme şerik oluyorsunuz.

İşte düğüm burada:

Sevmek ihtiyari değildir. Elinizden bir şey gelmiyor. Ancak sevmek iki türlü olur: Evladı evlat olduğu için seversin, yada iltifat-ı Şahanedir diyerek Allah namına seversin.

Evlat namına sevsen, o sevgide azim bir elem vardır.Çünkü, görülüyor ki muhakkak bir gün elinden çıkacak. Ayrılık ve zeval korkusu her daim içini titretecek. Evlat lezzetinden gelen o mutluluk eleme dönecek.

Allah hesabına bir sevgi olsa ayrılık ve zeval elemi olmaz. Zira, bilirki baki bir alemde ebedi bir hayatta ona iade edilecek.

Bu kez, iade edilmesinin şartlarını düşünür. Der, evaldım gerçi katildir. Tevbe edip, cezasını burada çekse o ayrılık ile bir elem çekeceğim ve mutlulu olmayacağım.
Lakin, evladım tevbe edip hapis ile cezasının bu dünyada çektiği için ahirette inşaallah merhamete mazhar olup ebediyen bana iade edilecek. Ebediyen mutlu olacağım, diyerek bin sürur ile fani mutluğunu baki mutluğuna feda eder.

Hem hakkın içinde bir elem olsa batılın içinde bin elem vardır. Zira, vicdan ve kalb bozulmamış veya gaflet ile hissleri iptal etmemiş ise evladını adalete teslim etmeyerek elde ettiği bir mutluluğa bedel bin vicdan azabı içinde kalacak. Yaşadığı sürece mutsuz olacak. Hem evladını ebediyen kaybetiğini bildiği için aklın tacizi ile belki delirecek.

Bu halde denir ki, hakın ortaya çıkması ile feda edilen kıymetli bir şey yoktur ki sorulsun: "Haklı olmayı mı mutlu olmayı mı tercih edersin"

Hakkın gizli kalmasına rağmen mutluluğu tercih etmek, aslında mutsuzluğu tercih etmektir. Sadece akılsızlığından göremiyor.

muhabbetle
 
Üst