evrim, evrim güzel evrim...

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
7 Milyon Yıllık Fosiller Zürafaların Uzun Boynunun Evrimini GösteriyorYAZAN: GİZEM ÇİMEN · 1 ARALIK 2015

Kısa boyunlu bir zürafa türünün 7 milyon yıllık fosil kalıntıları, zürafaların bu belirgin özelliklerinin hangi aşamalardan geçerek evrimleştiğini ve boyunlarının zaman içinde nasıl uzadığını gösteriyor.
z%C3%BCrafa1.jpg
Fotoğraf: Stephan Raats
Bugüne dek, zürafaların bu kadar uzun boyunlu şekilde evrimleşmesini açıklayan çok az sayıda fosil kanıtlara ulaşılabilmişti.
Araştırmacılar, tarihten günümüze uzanan bu fosil kalıntılarının tam anlamıyla “geçiş” özellikleri taşıdığını ve yalnızca Dünya’nın en uzun hayvanının yükselişindeki evrimsel boşluğu açıklaması açısından değil, aynı zamanda bir canlının başka bir canlıya nasıl evrimleştiğini açıklaması açısından da önemli olduğunu belirtiyorlar.
New York Teknoloji Enstitüsü Anatomi Profesörü ve çalışmanın baş araştırmacısı Nikos Solounias, “Zürafagiller familyasında, aslında orta uzunlukta boyuna sahip bir tür mevcut ve bu zürafanın evrimsel sürecindeki kayıp bir bağlantı.” diyor.
Solonuias, araştırılan canlının -Samotherium Major- Geç Miyosen periyodunda Avrasya’nın ormanlarında yaşadığını belirtiyor.
Araştırmacılar, S. Major fosillerini ilk olarak 1888 yılında keşfettiler. Ancak Solonuias, bu canlıların öneminin uzun bir süre fark edilmediğini belirtiyor. Solonuias, 1970’lerde Almanya’daki bir müzede doktora tezi için çalışrken bu fosillere göz attığını ve böylece fosillerin önemli olduğunu fark ettiğini belirtiyor. Solonuias, “Kemikleri gördüğümde, nefesim kesilmişti.” diyor.
S. Major’ın boyun kemikleri günümüz zürafanınkinden daha kısaydı, ancak zürafanın yaşayan tek akrabası, kısa boyunlu okapilerden daha uzundu. Solonuias, o zamanlar bu kemikler üzerinde çalışmak için yeterli zamana ve paraya sahip değildi, ancak bu sene Solonuias ve çalışma arkadaşları bu kemikleri incelemek üzere çalışmaya koyuldular.
Araştırmacılar, 4 S. Major, 3 zürafa (Giraffa Camelopardalis) ve 3 okapinin (O. Johnstoni) boyun kemiklerini incelediler. Zürafaların boyunları ortalama olarak 2 metre uzunluğundaydı. S. Major’ın boynu 1 metre uzunluğunda, okapinin boynu ise 60 cm uzunluğundaydı.
Buluntular onları çok şaşırtmıştı; yalnızca S. Major’ın boyun uzunluğunun zürafa ile okapinin boyun uzunluğunun tam arasında bulunması değil, aynı zamanda boynun şeklinin ve kemiklerin aralarındaki açıların da tam arada bulunuyor olması oldukça şaşırtıcıydı.
z%C3%BCrafa2.jpg
S. Major, zürafa ve okapinin boynunu karşılaştıran bir illustrasyon. Görsel: Nikos Solonuias
Araştırmacıların S. Major’ın boynunu resmetmeleri gerekirse, zürafa benzeri kısımların renginin kırmızı ve okapi benzeri kısımların da beyaz olması gerektiği, boynun üst kısmının kırmızı beyaz noktalarla çevrili olacağı ve boyundan aşağıdaki kısımların da pembe olacağı belirtiliyor.
S. Major’ın her yönden ara bir tür olduğunu belirten, araştırmanın ilk yazarı ve tıp öğrencisi Melinda Danowitz, “Tamamen bugün yaşayan iki türün arasında yer alan bir tür.” diyor.
Araştırmacılar aynı zamanda S. Major’ın boynunu nasıl tuttuğunu da incelediler. Kemiklerin pozisyonuna bakıldığında, S. Major’ın boynunu, inekler gibi yatay tutmak yerine, tıpkı zürafaların yaptığı gibi, dik şekilde tuttuğu görüldü.
Araştırmacılar S. Major’ın zürafanın doğrudan atası olmadığını da sözlerine ekliyorlar. “Doğrudan atasına çok yakın bir tür, ancak doğrudan atası henüz keşfedilemedi.” diyor Solonuias.
Natural History Museum of Los Angeles County araştırma görevlisi Donald Prothero, buluntunun çok önemli olduğunu belirtiyor: “Yaratılış teorisini savunan bazı insanların söylediklerinin aksine, bugün bir hayvan türünün başka bir türe nasıl evrimleştiğini gösteren geçiş fosillerine sahibiz. Sonunda, zürafaların uzun boyunlarını kısa boyunlu atalarından aldıklarını gösteren kanıtlarımız var.”



http://arkeofili.com/?p=9149
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,772
Tepkime puanı
1,465
Puanları
113
Arkeofili sık sık takip ettiğim güzel bir sitedir.

Diğer yandan her yazdığı doğru anlamına gelmez.

Zürafaların boylarının değişimini gösteren çizimde ikinci örnekte uzun bir boynuz var.

Üçüncü ve günümüzdeki halinde bu boynuz kaybolmuş.

Tutarlı değil.

Selam ve dua ile...
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
İnsan Beyninin Büyümesinin Nedeni Yemekleri Pişirmek Olabilir

YAZAN: ERMAN ERTUGRUL · 13 EKİM 2015

2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre, yaklaşık 1,8 milyon yıl önce beyin ölçülerinde meydana gelen büyüme, yemek pişirmenin keşfedilmesiyle doğrudan bağlantılı olabilir.
pi%C5%9Firmek.jpg

Afrika dışına çıkan ilk insan olan Homo erectus yemek pişirmeyi öğrendikten sonra 600.000 yılda beyin ölçüleri iki katına çıktı. Onunla aynı boyutlardaki goriller, şempanzeler ve diğer büyük maymunlar içinse aynı durum geçerli olmadı. Çünkü onlar varlıklarını çiğ gıdayla beslenerek sürdürüyordu.
Araştırmanın yazarlarından, Biyomedikal Bilimler Enstitüsü’nden nörobilimci Suzana Herculano-Houzel “Aslında insan haline gelmemize olanak veren şey ateş yakmaktan çok bu ateşi yemek pişirmek için kullanmaktı” diyor.
Herculano-Houzel ve meslektaşı Karina Fonseca-Azevedo, primatların vücut ve beyin kütlelerini ölçerek bunları kalori alımı ve yemek yemeye ayrılan zamanla karşılaştırdılar. Karşılaştırma sonucunda beklendiği gibi, alınan kaloriler ile vücut kütlesi arasında doğrudan bir korelasyon olduğu ortaya çıktı. Diğer bir deyişle, ne kadar büyükseniz o kadar fazla yemeniz gerekliydi.
En büyük primat olan goril, besin stokunun kısıtlılığı, yiyecek bulmak için harcadığı zaman ve sert lifli bitkileri çiğneme süresinin oldukça uzun olması nedeniyle günün 10 saati yemek yiyebiliyor. Bu durumun sonucunda ulaşılan en yüksek ağırlık ise 200 kilogram civarında oluyor.
Araştırmaya göre goriller asla devasa boyutlarını ve masraflı beyin dokularını desteklemeye yetecek kadar besin alamadı. İnsanlar da öyle. Ama evrim yolunda “kas için bu taraftan”, “beyin için şu taraftan” şeklinde bir yol ayrımına geldiğimizde beyni tercih ettik ve yemekleri pişirerek vücut ölçülerimize göre daha büyük beyinlerimiz oldu.
Vücut, Pişmiş Yemeği Çok Daha Kolay Metabolize Ediyor
Yiyeceklerimizi ısıtmak besin öğelerini ortaya çıkarıyor: Pişmiş bir yemeğin yüzde 100’ü vücut tarafından metabolize edilirken, çiğ yiyeceklerin besleyici öğelerinin sadece yüzde 30 ya da 40’ı alınabiliyor.
Gıdayı ateşe maruz bırakmak aynı zamanda sert lifleri yumuşatıyor, tatları ortaya çıkarıyor, çiğneme ve sindirme süreçlerini hızlandırıyor. Ekstra besin ve iyileşmiş yemek yeme deneyimi, tarih öncesi atalarımızın yemek bulmak ve kıt olan kalorilerini aldıkları sert bitkileri çiğnemek için daha az zaman harcamalarına olanak tanıdı. Kültür, sanat ve erken dönem teknolojileri geliştirmek için daha iyi yollar düşünmeye daha fazla zaman kaldı.
Pişirmek, bizlere hem daha büyük beyinler verdi, hem de onu çiğnemekten daha ilginç şeyler için kullanabilmemizi sağlayacak zamanı. Pişirmeyle beraber beyinlerimiz, besleyip bakımını yapmamız gereken bir yük olmaktan çıkıp kullanışlı bir değer haline geldi.
Beyinlerimiz Hala Büyüyor
İnsan beyninin ölçüleri hala son noktasına ulaşmamış olabilir. Son birkaç yüzyıldır vücut ölçülerimiz başta beslenme tarzımızdaki değişikler olmak üzere daha iyi besine ulaşma olanağının artması ile büyüdü. Doğru beslenmeyle daha da büyük beyinler geliştirmeye devam edebilme ihtimalimiz var.

 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Evrim Hakkında 6 Önemli Soru

YAZAN: ERMAN ERTUGRUL · 18 EYLÜL 2015

Yeni bulunan insan türü Homo naledi ile akıllara takılabilecek bazı sorular ve cevapları.
soru1.jpg

Australopithecus afarensise (Lucy) ait bir omurganın bir modeli, modern insana ve şempanzenin gölgelerinin yanında yerini almış

1- Bilim insanları evrimin gerçekleştiğinden neden emin?

Birkaç nedenden ötürü. Genetik dizilememizin neredeyse yüzde 99’unu şempanzeler ve bonobolarla paylaşıyoruz. Bu da çok güçlü bir şekilde ortak bir atadan geldiğimiz anlamına geliyor. Ayrıca türümüzün önce diğer büyük maymunlardan, sonra da şempanzeler ve bonobolardan ayrıldıktan sonra zaman içinde git gide daha fazla insana benzeyen türlerin varlığını gösteren binlerce fosil bulundu.
Biyologlar diğer bazı türlerin hem laboratuvarda, hem de doğal ortamda evrim geçirdiğine ise bizzat tanık oldu. Antibiyotiğe dayanıklı mikroplar da evrimin bir çeşidi. Hayvan üreticileri de evrime sürekli müdahale ediyor: Tümünün soyu kurtlara dayanan ve birbirinden inanılmaz derecede farklı olan köpek türleri bunun bir örneği.

2- Peki evrim nasıl işliyor?

Bizim ve birkaç virüs hariç dünyadaki tüm organizmaların genlerini oluşturan DNA rastgele bir mutasyona uğruyor. Arada sırada bu mutasyonlardan bazıları, hayvanın kürkünün rengi veya belirgin bir davranış değişikliği gibi önemli özelliklerin değişmesine yol açıyor. Hayvan üreticileri, hayvanlarının sahip olmasını istedikleri özelliklere sahip bireyleri seçip üretiyorlar – buna yapay seçilim adı veriliyor. Doğada ise seçilim hayvanın çevresindeki faktörler ve karşı cins tarafından yapılıyor. Buna da doğal seçilim adı veriliyor.
Örneğin eğer bir hayvan avcılardan daha iyi saklanıp korunmasını sağlayacak bir kürk rengiyle doğarsa daha uzun yaşayabiliyor ve daha çok yavru sahibi olabiliyor. Eğer daha uzun bir kur yapma seansı eşlerine daha çekici geliyorsa bu da daha çok üremesini sağlayabiliyor. Benzer kullanışlı mutasyonlar zamanla nüfus içinde yayılıyor ve türün görünümünü değiştiriyor. Yeterli zaman geçtikten sonra bu durum yeni bir türün oluşmasını bile sağlayabiliyor.

3- İnsan evrimindeki belli başlı dönüm noktaları hangileri?

İnsan soyu en az 7, en fazla 13 milyon yıl önce maymunlardan ayrıldı. Kesin olarak soyumuza ait olan ve dik yürüyen en eski tür australopithecinler oldu.Australopithecinlerin en ünlüsü Lucy‘nin de türü olan Autralopithecus afarensisti (Lucy’nin 3,2 milyon yaşında olduğu düşünülüyor). Bizim cinsimize ait bilinen en eski fosil 2,8 milyon yıl öncesine uzanıyor (söz konusu fosil de bu yıl bulunmuştu). Fakat bulunan en eski taş aletlerse 3,3 milyon yıl yaşında. Yani bu aletler ya Lucy gibiaustralopithecinlere ait, ya da bilim insanları onları yapan ilk Homoları henüz bulamadı. Tıpkı australopithecin’ler gibi, Homo erectus ve Homo habilis gibi ilk homo türleri de iki ayak üzerinde yürüyordu.

Atalarımızın ateşi ne zaman kontrol aldığına dair tartışmalar ise devam ediyor. Tahminler 800 bin yıl ila 1 milyon 800 bin yıl öncesi arasında değişiyor. Bir teoriye göre yemek pişirmeyi keşfetmemiz etten daha fazla enerji elde etmemizi, bunun sonucunda da insan beyninin evriminin hızlanmasını sağladı. Büyük beyinler ve becerikli eller de, karmaşık diller, sanat ve tarım gibi son 100 bin yıl içinde gerçekleşen ve insanların ayrışmasına yol açan birtakım gelişmelerin ön şartıydı.

4- Bütün bunlar nerede gerçekleşti? Ve nerede gerçekleştiği neden önemli?

Hem fosillere dayanan, hem de genetik kanıtlar, görece olarak yakın dönemlere kadar insan evriminin Afrika’da gerçekleştiğini gösteriyor. Homo cinsinin önce Afrika’nın güneyinde mi, yoksa doğu bölgelerinde mi ortaya çıktığı ise gizemini koruyor. Türümüzün nerede evrildiğini bilmek önemli çünkü uyum sağladığı çevre, bugün hâlâ bize eşlik eden yapının şekillenmesini sağladı. Nereden geldiğimizi bilmemiz, nerede olduğumuzu anlamamız açısından önem teşkil ediyor.
Aynı şekilde hem fosillere, hem de genetik bulgulara dayanan kanıtlara göre günümüzden 60 bin yıl önce modern insan Afrika’dan çıkarak tüm dünyaya yayılmaya başladı. Genetik kanıta göre de Afrika’dan çıkar çıkmaz bir ölçüde Neandertallerle ve gizemli Denisovalarla melezlendi. Bugün Homo sapiens dünyadaki tek insan türü, fakat bu yalnızca 30 bin yıldır böyle.

5- Bilim insanları neden maymunlarla bizim aramızdaki “kayıp parçayı” bulamadı?

Çünkü öyle bir parça yok. Şempanzeler (ve diğer maymunlar) evrim geçirip insan olmadı. Her iki tür de ortak bir atadan geldi ve farklı yollara gitti. Buradaki asıl soru, hem şempanzelere, hem de insanlara evrilen son ortak atamız kimdi? Bu sorunun cevabını henüz bilmiyoruz.

6- Hem bizim, hem de diğer maymunların geçirdiği evrim sona mı erdi?

Kesinlikle hayır. İnsanlar evrilmeye devam ediyor, fakat günümüzde evrime biyolojimiz kadar kültürümüz ve teknolojimiz de yön veriyor. Diğer maymun ve hayvan türleri de evrimlerine devam ediyor; özellikle yaşam alanlarının insanların elinde muazzam değişimler geçirdiği bu dönemlerde.

 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
senin ve benim büyük büyük büyük büyüüüüüüüüüüükkkkk atalarımızın amca oğulları ve kızları... :)

Ben Allah'ın önce Hz. Adem'i topraktan yarattığını bizi de Adem ve Havva'dan doğan çocuklardan getirdiğine iman ediyorum.

Dolayısıyla sen maymunlardan geldiğine inanabilirsin ama bu inancı bana zorlayamazsın.
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Ben Allah'ın önce Hz. Adem'i topraktan yarattığını bizi de Adem ve Havva'dan doğan çocuklardan getirdiğine iman ediyorum.

Dolayısıyla sen maymunlardan geldiğine inanabilirsin ama bu inancı bana zorlayamazsın.

tamam, evrim teorisi yerine adem ile havva kıssasını tercih ediyor olabilirsin. o halde bu başlıkta ne işin var?

ayrıca "maymunlardan geldiğine" değil, maymunlarla ortak ata. evrim bunu söylüyor. arada fark var.

ve yine ayrıca, "maymunlardan gelmeye" itirazın var ama ensest ilişkiden gelmeye neden itiraz etmiyorsun? adem ile havva kıssasını maddî bir gerçek olarak alırsan, "adem ile havva'nın çocukları ensest ilişkiye girdi ve bizler o ilişkilerin ürünüyüz" anlamı çıkar.

bu konuları daha önce açıklamaya çalıştık. "adem ile havva"nın avcı-toplayıcı toplulukların, çiftçi toplum için kurguladığı simgesel bir öykü olduğunu, "habil ile kabil"in de öyle olduğunu yazdım ve tartıştık.

kuran'da bunlara değinmiş. kuran'daki pek çok bilgi ezoterik ve simgesel anlam taşıyor.

kuran sana tüm canlıların sudan yaratıldığını da söylüyor.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
tamam, evrim teorisi yerine adem ile havva kıssasını tercih ediyor olabilirsin. o halde bu başlıkta ne işin var?


.

Dini içerikli paylaşımların çoğunlukta olduğu ve ülke nüfusunun %99 unun müslüman olduğu bir yerde senin ne işin var?
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
ve yine ayrıca, "maymunlardan gelmeye" itirazın var ama ensest ilişkiden gelmeye neden itiraz etmiyorsun?

.

Bak seni biraz dürtünce içindeki güzellikleri nasıl da dışa vuruyorsun.

Anladın mı şimdi benim neden bu başlıkta olduğumu...
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,848
Tepkime puanı
2,046
Puanları
113
Konum
Mars
Gözlemci değişim geçirmez ki?
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,119
Tepkime puanı
1,232
Puanları
113
Konum
bâbil...
evrim kavram olarak "yaratıcısız evren" tezini benimsediği için bizce hiçbir surette geçerli değildir. hiçbir kanıt Kur'an-ı Kerim'in tek harfine eş değer değildir.

fakat bunun yerine başkalaşım, iklim ve doğa şartları neticesinde türlerin bir değişime uğramış olması (fakat evrilip akıl ve izan sahibi olması bunun dışındadır) yani fiziki olarak değişmesi mümkündür. tıpkı her bölgenin farklı fiziki özelliklere sahip aynı isimli hayvanları olduğu gibi.
 
Üst