Evrim Düşüncesine İnandıkları İçin Bugün "Sakıncalı Piyade" Muamelesi Gören 16 İslam Bilgini

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Evrim Düşüncesine İnandıkları İçin Bugün "Sakıncalı Piyade" Muamelesi Gören 16 İslam Bilgini

Tarih bilmenin insana kattığı değerlerden birisi de, insan aklını uyuşturan her türlü hurafeye ve de kasıtlı pompalanan yanlış bilgilere karşı uyanık kalabilme yetisidir. Bugün ortalama tarih bilgisine sahip olan her kimse, Avrupa'da rönesans devrinin yaşanmasında İslam coğrafyasında yaşanan "Aydınlanma Dönemi"nin etkisi olduğunu bilir.
Yunan ve Latin kültürü çöküşe geçtiğinde İslam, 7. yüzyılda Arap Yarımadası'nda muazzam bir devrim yaptı. Bunun sonucunda üretim teknikleri ve üretici güçlerde büyük değişimler meydana geldi. Bu süreç içinde, siyasi birliktelik, merkezi otoritenin oluşması, kurumlaşma, kentleşme, ulaşım, silahlanma, sosyal düzenlemeler, teknoloji, edebiyat ve sanat alanlarında büyük atılımlar meydana gelmişti.
Bu ivme 13. yüzyıla değin sürdü. Ancak 13. yüzyıl başında İslam Aydınlığı çöküşe geçti. Çünkü İbn-i Sina, İbn-i Rüşd ve Farabi'nin temsil ettiği akli ilimler Eş'ari-Gazali düşüncesinin temsil ettiği dogmatizme yenik düştü. Onlara göre akıl, mutlak hakikate ulaşmakta yetersizdi; aklın yerini sezgi, gönül almalıydı...
Bu yüzden galerimizde düşüncelerine ve eserlerine yer vereceğimiz birçok İslam bilginin adlarını belki de ilk defa duyacaksınız..

Evrim düşüncesini ortaya koyan ilk insan, eski Yunan filozoflarından biri olan Anaksimandros'dur. (M.Ö. 610-547), Ona göre, bütün hayvanlar azar azar gerçekleşen bir değişme (changement) sonucu meydana gelmiştir. Ve insan bu değişmenin en son safhasında yer alır. Anaksimandros ayrıca, en eski yaratığın da balık olduğunu söyler.

İslam Bilginleri ve evrimle ilgili çalışmalarına geçmeden önce, meallerde Türkçeye “yaratma” diye çevrilen, Kur’an’daki haleka kelimesinin hangi çerçevelerde geçtiğine bakmamız gerekiyor. Bu kelimenin Kur’an’da üç ayrı çerçeve içinde geçtiğini görüyoruz.

  • Birincisi, “bir şeyin, varlık haline getirilmeden önce tasarımının yapılması ve hazırlanması” (veya “emrinin hazırlanması”) şeklinde geçtiği çerçeve.
  • İkincisi,“emri hazırlanmış bir şeyin ‘ol’ emriyle varlık haline getirilmesi veya var olan bir şeyden veya şeylerden, tamamen farklı özelliklere sahip bir şey ortaya çıkarmak.”.
  • Üçüncüsü ise, insanlar için söz konusu olan “bir maddeye yeni bir şekil verme” manasındaki yaratmadır.
Not: İslam bilginlerinin ortaya koyduğu evrim düşüncesinin 2. tanıma dayanarak ortaya çıktığını söylemenin; yanlış olmayacağı kanaatindeyiz.
1. El-Cahiz

54f96da57d21d28a517c9f7f.webp

El Cahiz bugünün tanımlamasıyla antropolog ve zoolog.. El Cahiz, "Kitabu’l-Hayavan" adlı kitabında biyolojik evrimi açıkça savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici, hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır.
El Cahiz, kitabında 'dönüşümcülük'e (transformisme) muhtevi olan bazı tecrübeleri şu şekilde ifade eder, «Domuzlan böceklerinin erkekleri arasında yardımlaşma ve o ikisine benzeyen üremeyi yapan farklı iki tür vardır.» diye yazıyor.
Öte yandan, domuzlan böceklerinde ve muayyen yaştaki sineklerde
kanatların görünmesini, ayrıca su böceklerinin kelebeğe dönüştüğünü de anlatıyor.
2. İhvan el-Safa


54f970d77d530ef82f082535.webp

Evrim düşüncesini sistemleşmiş haliyle ilk defa El- Safa'nın çalışmalarında buluyoruz. Bu çalışmalarda İhvan El-Safa, Darwin gibi meseleyi yalnız organik maddelerin evrimiyle sınırlandırmıyor, aynı zamanda onu organik olmayan maddelere de ilişkilendiriyor. Bu durumu doğal seleksiyon (sélection naturelle) yerine, «el-inâyet el-Rabbaniyye» (Tanrı'nın yardımı), «el-hikmet el-İlahiyye» (ilahî hikmet) gibi tabirlerle ifade ediyor.
El- Safa insana çok daha yakın olan türlü hayvanları çalışmalarında şu şekilde aktarıyor:Maymun vücut şekliyle; at uysallığıyla; fil , papağan, bülbül, güvercin akıllarıyla; arı sanatıyla insana yakın olan yaratıklardır.
El-Safa'ya göre, insanın mertebesi bütün hayvanların mertebelerinin
üstündedir. Bununla beraber bazı hayvanlar insana yakındırlar. Maymun da insana anatomik olarak yakındır. Ayrıca, insanın ilk basamağı hayvanınki ile irtibatlıdır. En aşa*ğıdaki insan fiziki olarak bir insan ama, hareketlerinde bir hayvan'dır...
Nitekim insanlar fiziki görünüm itibariyle insan, faaliyetlerinde de hayvandırlar. İnsanın en son mertebesi meleklerin mertebesidir. Onlara göre, bu seviyeye ulaşmış olanlar, hayatı ilimde ve bilgide bulanlarla basiret sahibi olanlar ve gönül gözüyle akıllı manevi varlıkları görenlerdir. Bunlar zaten temiz bir ruha sahip olarak mânâ alemini müşahede edenlerdir".
3. Farabi

İslam aleminde «ikinci üstad» olarak bilinen, büyük Türk bilgini Farabi'nin kainatın evrimi ve derecelenişi (gradation) üzerine «Ara' Bhî el-Medinet el-Fâdüet» kitabındaki sunduğu açıklamalar, söz konusu evrim fikriyle karşılaştırılıp geliştirilebilir.


«Bu yaratıkların rütbe silsilesi (hiérarchie) ilk defa en alt seviyedeki varlıkta başlamış sonra daha üst seviyedeki varlığa geçerek böylece daha üstü olmayan bir seviyeye kadar gitmiştir. En alttaki varlık teşekkül etmiş ilk maddi varlıktır, onun üstündeki diğer varlık ise elemanlardan meydana gelmiş varlıktır. Sonra maden, daha sonra bitki, daha sonra da konuşmayan hayvan gelir; konuşan hayvanın dışında daha üstün olan yoktur...»
4. İbn Miskeveyh

54f9780fa7096a8b3f5ccfc4.webp

İbn Miskeveyh, El-Tahâret, Tahzİb el-Ahlak, El-Fevz el-Aşgar isimli eserlerinde evrim fikrini daha belirli bir çerçeve içinde açıklar. Ona göre, hayvanların evriminin son merhalesini insana en yakın ve ona benzeyen hayvan teşkil eder. İnsan ufkunun en alt ucu veya daha açıkçası, insan cinsinin kökeni, hayvanlar aleminin en gelişmiş aşamasına bağlıdır.
Bu son merhale maymun veya insana benzeyen hayvanın merhalesidir. Hayvanlar aleminin bu son merhalesinden sonra gelen de konuşma, akıl yürütme ve ayırt etme becerisini kazanan insandır. Bunlar da Kuzey ve Güney'de yaşayan medeniyet dışı kalmış beşer ufkunun ilk basamağındaki insanlardır. (Burada bahsettiği Türkler ve Afrikalılar bu da başka bir yazı konusudur.)
İnsan ve maymun arasında pek az bir mesafe vardır; Eğer
maymun bu mesafeyi kat ederse insan olur. İnsanlaştığı zamanayakta
yürür ve hayvanlar ufkunun yakınında ilkel insan mertebesine uygun
olan temyiz melekesini birazcık olsun kazanır.
5. Îbn El - Heysem

54f97a79cb6990626e8394cf.webp

İbn el-Heysem evrimi şu şekilde açıklıyor: Menşeini maddi âlemden alan insan bazı mertebeler geçirir; sırasıyla, öküz, eşek, at, maymun ve sonunda da maymun mertebesinden insan mertebesine geçer.
6. Ragıb El-İsfehani

54f97b9b60ef7af444c65ef3.webp

Ragıb El-İsfehani evrende dereceli olarak gerçekleşen evrimi kabul eder. Evrenin yaradılışındaki hikmet ve bu evreni değiştiren tedrici evrim insanın yaratılışına kadar gelir. Yani evren yaratıcı bir hikmet'in sonucudur ve bu evren insanın yaratılışı ile son bulan tedrici bir evrime uğramıştır. O halde evren insanı meydana getirmek için tedricen yaratılmıştır. Ragıb el-İsfehani'nin düşüncesine göre, insan küçük bir evren, evren de büyük bir insandır.
Yukarıda belirtildiği üzere," Evrenin gelişme yoluyla yaratılmasındaki ana gaye insanın yaratılmasıdır" diyen El-İsfehani devamında, "Evrenin esas unsurlarının yaratılmasındaki maddelerden bitkilerin doğuşu ve bitkilerden de hayvanların üremesindeki hedef, insanda bulunan maddelerin meydana getirilmesine yöneliktir." diye ekler.
7. Seyyid Emir Ali

54f97f25d192a5d953e956e9.webp

Emir Ali'nin «Ruh el-İslam» adlı tercümesinde, İhvan el-Safa'nın görüşlerine yakın birtakım açıklamalar bulunduğu görülüyor. Zira o ruhanî varlıkları insan mertebesinin üzerine yerleştiriyor ve hepsinin üstüne de «îlâhilik»i koyuyor.
Varlıkların gelişmesini konu alan «Spirit of İslam» adlı ingilizce tercümesinden ilgili bölümü aşağıya alıyoruz:
"Evrim doktrini ve filozofların en sağlam bir şekilde bağlandıkları tedrici gelişme, açık bir şekilde, bunların temsilcilerinden biri olan meşhur el-Hazen (Hazini) de görülür. Bu konuda felsefi fikirler şu şekilde özetlenebilir: Maddi varlık alanında madenler en alt sınıfta yer alır, sonra bitkiler alemi, sonra hayvanlar ve nihayet insanlar gelir. İnsan vücuduyla maddi dünyaya aittir, fakat ruhuyla ruhî varlıklara ve üstünde sadece Allah olan meleklere aittir . Böylece en alt gelişme zinciriyle, en yüksek olan silsilelidir. Fakat insan ruhu maddi bağlarını atmaya uğraşmakta, hür olmaya çalışmakta ve neşet ettiği yer olan tekrar Allah'a doğru yükselmektedir..."
8. Turka El-İsfehani

54f98141d34d6ff171a06a38.webp

Turka El-İsfehani, yeryüzündeki varlıkları madenlerden başlayıp insana kadar sınıflandırmayı denemiştir. İsfehani görüşlerini:
"Yeryüzünde ilk defa maden, sonra bitki, sonra da hayvan meydana gelmiştir. Ulu Tanrı, bunların her türünün son varlığını müteakip türün ilk varlığı yapmıştır: mantarı madenle bitki alemi arasına; hurma ağacını bitki alemiyle hayvan alemi arasına; maymunu da hayvanla insan arasına ara varlık olarak yerleştirmiştir." diye açıklar.
Ünlü Türk düşünürü ve mutasavvıfı Mevlâna, farsça yazdığı 'Mesnevi'sinin dördüncü cildinde şunları söyler:
Cansızken öldüm,
uyur oldum.
Uyurken de yine öldüm,
ve hayvan oldum.
Hayvan iken de öldüm,
insan oldum (Adem).
İnsan iken de ölür
ve sonunda melek olurum.
Diğer mısraları da şöyledir:
«Ademoğlu ilk önce cansızlar âlemine (iklim) geldi.
Sonra bitki âlemine geçti, orada uzun müddet kaldı.
Cansızlar âlemini ve orada meydana gelen kavgaları
hatırlamadı.
Bitki âleminden hayvan âlemine geçti.
Burada da bitkiykenki halini hiç hatırlamadı.
Yüce yaratıcı onu hayvan âleminden insan âlemine çekti.
Bir âlemden diğerine koştura koştura:
Sonunda o âlim ve akıllı oluverdi.
Mevlâna Celâleddin el-Rûmî'nin sözünü ettiği kavgalar veya mücadeleler Darwin'in canlı kavgası (concurrence vitale) görüşüne benziyor. Ancak, Rûmî'nin bahsettiği kavgalar, Darwin'in canlı kavgasından daha geniş kapsamlıdır. Mevlâna, îbn Miskeveyh'in dediğinden fazla birşey söylemiyor ama «ufuk» (evrim merhalesi) kavramı yerine «âlem», (iklim) kavramını kullanıyor.
10. El-Kazvini

54f9842d5bb251df72a0581c.webp

«Aca'ib el-Mahlukât»ın yazarı Kazvini, günümüzde organik ve inorganik maddeyi karşılayabilecek sınıflandırmayla, maddeyi canlı madde, cansız madde diye ikiye ayırdıktan sonra şunları söylüyor:
«Bu kâinatın ilk unsuru toprak, son unsuru melek ruhudur. Ger*çekte madenler bir yandan toprağa ve suya, diğer yandan bitkiye bitişiktir. Bitki, madenle hayvan arasında; hayvan, bitki ile insan arasındadır. İnsan türü bir yandan hayvana ve öte yandan melekî varlıklara bitişiktir."
Daha yukarıda belirtildiği gibi, Kazvini, varlıkların ilk mertebesinin maden ve son mertebesinin de melek olduğunu söylüyor. Bununla birlikte maymundan bahsetmiyor ama İbn Miskeveyh ile aynı görüşe sahiptir.
11. İbn Haldun

54f98578060ce40c5aa7d478.webp

Berberi asıllı dâhi düşünür İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde şu görüşlere yer verir:

  • "Zenciler sıcak ülkelerde yaşar. ******k onların hem mizaçlarını hem de bünyelerini etkiler. Vücutlarının ve ülkelerinin sıcaklığı kadar ruhları da (esprit) sıcaktır. Dünyanın dördüncü kesiminde oturanlara nisbetle ruhları daha sıcak, daha genleşmiştir. Sonuç: onlar çok daha evrimleşmiş, daha neşeli ve daha değişkendirler."
  • "Kıyı bölgelerde oturanlar, biraz güneylilere benzer. Işığın kı*rılması ve güneş ışınlarının denizin yüzüne vurmasından dolayı iklimleri daha sıcaktır. Dolayısıyla bunlar, soğuk ve dağlık ülkelerde olan halklardan daha sıcak kanlı ve hafif meşrep karakterlidirler"
12. Kınalızade Ali Efendi

54f987cfd5e4772b5bad4b93.webp

"Ahlak-i Alai" isimli kitabında ilk defa Türkçe olarak evrim sisteminden bahseden odur. Ona göre, maymun, at, fil ve papağan insanın ufkuna en yakın olan hayvanlardır. İhvan el-Safa'nın görüşlerine iştirak eder ve hayvanla insan arasına nasnas (vahşi insan) ve vaşak'ı yerleştirir.
13. El-Kadir Mirza Bedel

54f988a62349c8156160b13e.webp

Türkistanlı sufi yazar Mirza Bidel «Divân» adlı eserinde evrimi ima ediyor.
Özellikle şu iki mısrada maymunu hatırlatıyor:
«Maddesiz hiç bir şekil suret kabul etmez,
Adem de Adem olmadan önce bir maymundu.»
14. Kutubi

54f989d3d5e4772b5bad4bec.webp

Kutubi maymunların doğal karakterlerinden bahseder: "Muhakkak, İlahiyatçılara göre, bu hayvan, tabii karakterleri açısından insanla hayvandan mürekkeptir. Hayvan tabiatıyla insan tabiatı arasında bir basamaktır." diye görüşlerini belirtir.
15. Hazini

54f98aa95bb251df72a05949.webp

Daha önce sözünü ettiğimiz gibi, bazı müslüman ilahiyatçılar,evrenin bir aşamadan diğerine doğru evrimleştiğini teyit etmişlerdir. Hazini de evrende bir evrimin olduğunu görenlerden biridir.
Draper'e göre, Hazini'nin bu husustaki fikirleri şöyledir: "Simyanın temel prensibi metal cisimlerin tedrici olarak oluşmasıdır. Halk bunun tedrici şekilde olduğunu bilmediğinden bir medeni cismin diğer metal cisimlerin şeklinden geçtiğini sanır, yani bir metal önce kurşun, sonra kalay, sonra tunç, sonra gümüş ve sonunda da altınolmuştur. Bunun sanki, öküzün, eşeğin, atın ve maymunun simalarından geçerek sonunda insan olmuş gibi tamamen vuku bulan değişmelerle olduğunu sanır, bunun böyle değilde; tedricen bu hale geldiğini ve filozofların bunu söylemek istediklerini halk bilmiyor.»diye yazıyor.
16. Erzurumlu İbrahim Hakkı

54f98ba1f7847e475db48f28.webp

Büyük Türk bilginlerinden biri olan İbrahim Hakkı ise, matematik, doğa bilimleri ve ilahiyat konularını içine alan «Marifetnâme» isimli ünlü eserinde evrime bir bölüm ayırır. İbrahim Hakkı, birleşme (ittisal),derece (mertebe), dönüşüm (istihale: transformisme) hususunda İhvan el-Safa ile İbn Miskeveyh'in sözlerini özetler.
Sırasıyla: maden, bitki ve hayvan mertebelerinden başlayarak insanın evrim derecesini gösterir. Madenle bitki arasındaki ara varlık «mercan»dır. Bitki ile hayvan arasındaki ara varlık «hurma ağacı»dır. Bununla da yetinmeyerek, maymun ve nasnas'ı (sözlük anlamıyla: vah*şi adam) insan türüyle hayvan türünün arasına koyar.
İbrahim Hakkı, insana en yakın hayvanı maymun olarak gösterir, "Varlıklar insanda son bulan bir dizi içinde sıralanabilirler. Bu sıranın hedefi, kainatın bir özeti olan beşeri varlığın zaman içinde tamamlanmasıdır.»
İbrahim Hakkı, gerçekte, maymunun iç ve dış organlarının, kuyruk, kıllar hariç insanınkilerle aynı olduğunu ve insanın tedrisi olarak kâmil insana ve daha da ötede «Külli» akla ulaştığını açıklar Son kısma da Mevlâna'nm «Cansızken öldüm, uyur oldum.» mısralarını ilave eder.


http://onedio.com/haber/evrim-dusuncesine-inandiklari-icin-bugun-sakincali-piyade-muamelesi-goren-16-islam-bilgini-466036?utm_source=onediokultur&utm_campaign=Evrim%20Düşüncesine%20İnandıkları%20İçin%20Bugün%20"Sakıncalı%20Piyade"%20Muamelesi%20Gören%2016%20İslam%20Bilgini&utm_medium=tweet
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,139
Tepkime puanı
3,185
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
sen de 17. si mi oluyorsun
yani sen de mi maymundan geldin diyecem

ben ademin as balçıktan yaratıldığına inanırım
sorularla islamiyyette şu şekilde ele alınmaktadır
Soru

İlk insan olan Hz. Adem'in yaratılışı da belli bir süreçte mi olmuştur, yoksa bir anda mı yaratılmıştır?

Sorunun Detayı
İlk insan olan Hz. Adem'in yaratılışı da belli bir süreçte mi olmuştur, yoksa bir anda mı yaratılmıştır?

Cevap
İlk insanın yaratılışında da günümüzdeki yaratılış gibi çeşitli devreler yer alır.
"O`dur ki her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı." (Secde, 32/7).
Şu ayette de bu çamurun mahiyetinden bahsedilir:
"Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık..." (Hicr, 15/26).
Bu ayet-i kerimelerden, yaratılışın; toprakla başladığını, daha sonra bunun çamur halini aldığını anlamak mümkün. Bu çamur da süzülerek çamur özü hasıl olmuştur.
"Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir hülasadan (özden) yarattık." (Mü`minun, 23/12).
Daha sonra balçık halini alan bu çamur özünün zamanla değiştiği ifade edilir.
"İblis: `Ben bir salsaldan (kurumuş çamurdan) değişken bir balçıktan (Hamein mesnun) yarattığın insana secde edemem.` dedi." (Hicr, 15/33).
Bazı müfessirler "insanı bir nutfeden yarattık" hükmünün, Hz. Adem (as) için de geçerli olabileceğini ileri sürerler. Onlara göre bu balçıktan nutfe hasıl edilmiştir. (Elmalılı, V / 3058).

Bu safhaya kadar olan gelişmeler, günümüzdeki ceninin ilk dönemine benzerlik gösterir. Midedeki besinlerden spermanın süzülerek çıkarıldığı gibi, çamur da süzülerek çamur özü (sülale) hasıl edilmiştir. Bir müddet bu halde kalan çamur özü, balçık şeklini (Hamein mesnun) almış ve daha sonra katı hale (salsal) sokulmuştur. Bu devreden sonra kuruyan bu balçığa insan şekli verildiğini anlıyoruz.
"... sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: "Adem`e secde edin." dedik..." (Araf, 7/11).
Nuh suresinde ise, gerek ilk insan ve gerekse insan neslinin merhale merhale yaratılışına da işaret edilir:
"Halbuki O, sizi çeşitli merhaleler halinde yarattı." (Nuh, 71/14).
İlk insanın bu safhaya kadar bitki ve hayvanlarda görülen büyüme, gelişme ve farklılaşma kanunlarına tabi olduğu söylenebilir. Artık bundan sonra ceninde olduğu gibi, yeni bir yaratılış safhası başlayacaktır. Yani, ruh bedene gelecektir. Çünkü, insanın terkip ve tesviyesi tamamlanmıştır:
"..sonra onu bambaşka bir yaratık (insan) yaptık..." (Mü`minun, 23/14).

"Onun (şeklini) düzeltip ona ruhumdan üflediğim zaman kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın." (Sad, 38/72).
Kur'ân-ı Kerim'e göre insanın yaradılışını iki bölümde inceleyebiliriz. Hz. Adem (as)'jn yaratılışı. Anne rahminde insan yavrusunun yaratılışı. Hz. Adem (as)'in yaratılışı diğer insanlardan farklı olsa da belli bir süreçte yaratılmıştır.

Hz. Âdem(a.s.)'in yaratılışına dair Kur'an ayetleri şu mealdedir:
"Hani Rabbin meleklere muhakkak ben yeryüzünde bir halife (bir insan, Adem) yaratacağım." demişti (Bakara, 2/30).

"And olsun biz insanı kuru bir çamurdan, suretlenmîş balçıktan yarattık." (Hicr, 15/26).

"O insanı (Ademi) bardak gibi (çınlayan) kupkuru bir balçıktan yarattı." (Rahman, 55/14)

"Yaratılışta kendileri mi daha kuvvetli yoksa bizim yarattıklarımız mı? Hakikat biz onları cıvık bir çamurdan yarattık." (Saffat, 37/11)

"Ki o, yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı (Âdemi) yaratmaya da çamurdan başlayandır." (Secde, 32/7)

"O, sîzi çamurdan yaratan sonra ölüm zamanını takdir edendir." (Enam, 6/2).

"Sizi (aslınızı) ondan (topraktan) yarattık." (Taha, 20/55)

"Sizi bir topraktan yaratmış olması O'nun ayetlerindendir. Sonra siz (her tarafa yayılır) bir beşer oldunuz."
(Rum, 30/20)
Bu âyetler özetlenecek olursa, "Âdem çamurdan yaratılmıştır." (İsra 61, Araf 12, Sad 76, Secde 7),
'Âdem cıvık çamurdan yaratılmıştır." (Saffat, 37/11)

"Âdem çamurdan süzülmüş bir hulâsadan yaratılmıştır."
(Mü’minun, 23/12)

"Âdem kuru çamurdan suretlenmiş balçıktan yaratılmıştır." (Hicr, 15/27, Rahman, 55/4).
Adem (yerden çıkmış varlık) edim (yeryüzü, toprak) anlamında İbranice bir kelimeden gelmektedir, Âdem'in çamurdan, yani toprağın su İle karışımından yaratıldığı, daha açık bîr ifade ile kuru çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yaratılıp ilâhi ruhtan üflendikten sonra canlandığı beyan ediliyor:
"Ki o yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı (Âdem'i) yaratmaya çamurdan başlayandır." (Secde, 32/7)

"Sonra onu (Âdem'i) düzeltip tamamladı, içine ruhundan üfürdü, sizin için kulaklar, gözler, gönüller yarattı." (Secde, 32/9)
Elmalılı Hamdi tefsirinde Hz. Âdem (as)'in çamurdan çıkarılan bir hulâsadan, yani önce çamurdan istifa (temiz olanı seçme) ile ayrılan bir hulâsadan yaratıldığını ifade ediyor, adeta insanın anne rahminde bir nutfeden yaratılması gibi, önce çamurdan ayrılan nutfe mahiyetini almış hulâsadan halk edilmiş; sonra ruh verilmiş ve böylece Adem yaratılmış oluyor.
Fahreddin Razi de tefsir-i kebirinde Hz. Âdem (as)'in topraktan seçilmiş bir hulâsadan yaratılmış olduğunu vurguluyor.
 
Üst