Evliyâullah'ın Dereceleri

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
TASAVVUF’UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

Evliyâullah'ın Dereceleri

Evliyâullah çeşitli isim ve meslekte tanınırlar. Bazı ulemâ bunları derecelerine göre tarif etmişlerdir:
Allah-u Teâlâ'nın mahlûkatı içinde bir kişisi vardır, kalbi İsrafil Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir.
Mahlûkatı içinde üç kişisi vardır, kalpleri Mikâil Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir.
Mahlûkatı içinde beş kişisi vardır, kalpleri Cebrâil Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir.
Mahlûkatı içinde yedi kişisi vardır, kalpleri İbrahim Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir.
Allah-u Teâlâ'nın mahlûkatı içinde kırk kişisi vardır, kalpleri Musa Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir.
Allah-u Teâlâ'nın mahlûkatı içinde üçyüz kişisi vardır, kalpleri Âdem Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir.
Nihayet Allah-u Teâlâ'nın beş yüz veli kulu vardır.
O bir öldüğü zaman üçten birini geçirir.
Üçten öldüğü zaman beşten yerine geçirir.
Beşten öldüğü zaman yediden yerine geçirir.
Yediden öldüğü zaman kırktan yerine geçirir.
Kırktan öldüğü zaman üç yüzden yerine geçirir.
Üçyüzden öldüğü zaman beş yüzden yerine geçirir.
Beş yüzden öldüğü zaman Allah-u Teâlâ dilediğini geçirir.
Her asırda yüz yirmi dört bin mevcut vardır.
Her türlü belâyı Allah-u Teâlâ onlar sebebiyle defeder.
Ebdâl dört şeyle ebdâldır; az konuşmak, az yemek, az uyumak, insanlardan ayrı kalmak.
Onlara ebdâl denmesinin sebebi, kayboldukları zaman yerlerine rûhanî bir sûret, bedel olarak bırakıldığı içindir.

Her Bir Veli Sınıfının Özelliği:
Kutub: Bütün kemâliyeti şahsında toplamış, Gavsul-âzâm bir zattır. Her devirde bir tanedir.
Nücebâ: Hakk'tan gayrısına bakmayan, yaratıkların yüklerini taşıyıp sıkıntılarını gidermeye çalışan, ibadet ve tâata düşkün, cömert, sabırlı, hayâ sahibi, her şeylerini Hakk'a vermekten zevk duyan zatlardır.
Ebdâl: Kuruntu ve hayalden uzak, itidal ve istikamet üzere olan, az uyuyup erkenden ibadet için kalkan, kemâl ve fazilet ehli zatlardır.
Evtâd: Doğu, batı, kuzey, güney olmak üzere dünyanın dört köşesinde bulunan; ilâhi emirlere sıkı sıkıya bağlı, geceleri uyumayıp ibadetle geçiren zatlardır.
İmâmeyn: Kutbun sağında ve solunda olmak üzere iki kişi olan, haramın büyüğünden ve küçüğünden son derece sakınan; zühd ve takvâ, ihlâs ve hayâ sahibi zâtlardır.
Gavs: Kutb'u âzâmdır, mübarek bir kimsedir. Duâsı reddolunmayıp kabul olunan, mühim ve esrârlı işleri halleden ulu bir kişidir.
Ümenâ: İçlerindeki hayırları açıklamayan, şerleri de saklamayan, dünyayı ve dünyalığı sevmeyen zâtlardır.
Nükebâ: Nefislerinin derinliklerindekini açığa çıkaran büyük sır sahipleri olup, o sırları açığa vurmayan zâtlardır.
Meczûb: Allah katındaki yeri, memedeki bir sabinin Allah katındaki yeri gibi olan, iradeleri üzerlerinde olmayıp tamamen Allah-u Teâlâ'nın yed-i kudretinde bulunan, dostluk makamına sahip zâtlardır.

Sabikûn = Öncüler:
Allah-u Teâlâ veli kullarını dünyada nur direği olarak yaratmıştır. Onlar kaybolduğu zaman kıyamet kopar.
Âyet-i kerime'sinde:
"Yeryüzünü döşedik ve oraya sabit dağlar yerleştirdik." buyuruyor.(Kâf: 7)
Yüksek dağlarla yeryüzünü tuttuğu gibi, veli kulları ile de yarattıklarını tutmaktadır. Allah-u Teâlâ birçok iyilikleri onlarla vermekte, belâ ve musibetleri bunların hatırına defetmektedir.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır:
"Her asırda benim ümmetimden sabikûn (önde gelenler) vardır ki bunlara büdelâ ve sıddikûn ıtlak olunur (söylenir). Haklarındaki inayet ve merhamet-i ilâhiye o kadar boldur ki sizler de o sayede yer ve içersiniz. Yeryüzü halkı için vukuu tasavvur olunan belâ ve musibetler onlarla kaldırılır." (Nevâdir-ül Usül)
Bunlar yüz senede bir gönderilirler. Allah-u Teâlâ onları o kadar sever ki, yeryüzüne bir belâ vereceği zaman onların yüzü suyu hürmetine vaz geçer. Ehl-i arza vereceği bütün nimetleri onların yüzü suyu hürmetine verir, bütün beşeriyet ondan istifade eder. Onlar ise bu nimetlere hiç iltifat etmezler.

Meselâ bir gelinle güvey düşünün. Üzerlerine para, şeker gibi şeyler serpildiği halde dönüp bakmazlar. Çünkü onların maksutları onlar değil. Onları çocuk olanlar kapışır. Hakk ehli de böyledir. Üzerlerine serpilen sayısız dünya nimetlerine dönüp bakmazlar. Ne kadar serpilirse serpilsin, gönülleri onlara akmaz. Çünkü gayeleri Serpen'dir, serpilen değil. Onlara serpilen nimetlerden başkaları istifade eder.
Bayezid-i Bestâmî -kuddise sırruh- Hazretleri:
"Veliler Allah-u Teâlâ'nın gelinleridir." buyurmuşlardır. Gerçekten de öyledir. Çünkü o sevdiğini bulmuş, sevdiğine kavuşmuş.
Bu durum dünyada olduğu gibi mahşerde de, sıratta da böyledir.
Musa Aleyhisselâm'a denizi yol yapan Hazret-i Allah, bu sevgili kulları da cehennemin üstüne yol yapar.

Bu zatlar cemiyetlere mânen yön verirler, mânevî kontrolleri altında bulundururlar. Fertlerle meşgul oldukları gibi, müslümanların umumi meselelerinde de yardımcı ve tasarruf sahibidirler. Bu da Allah-u Teâlâ'nın izni ve emri ile olur.
Farz-ı muhal ki kumandan harbeder ve harbi kazanır. Halbuki onun harbi kazanmasına vesile olan seccâdededir. Harbi o kazanmıştır, onun yüzü suyu hürmetine olmuştur. Onu kimse görmez ve bilmez, kumandanı görür. Onun da hükmü yoktur, onda tecelli edende hüküm vardır.
Akşemseddin -kuddise sırruh- Hazretleri'ne İstanbul'un mânevi fâtihi denilmesi bu sebepledir. Allah-u Teâlâ onu çok sevdiği için ona vermiştir. O da başkasına vermiştir. Ona vermeseydi onda hiç hüküm yoktu. Bu böyle oluyor. Bunu böyle bilin. Bu üç nokta kavranırsa çok şeyler çözülmüş olur.

Âdetullah böyledir. Allah-u Teâlâ böyle tecelli ediyor, kâinatı da böyle idare ediyor. Bütün kâinat kukla mesabesindedir.
"Hamd olsun Allah'a, selâm olsun O'nun beğenip seçtiği kullarına." (Neml: 59)



Kaynak:http://www.hakikat.com/dergi/188/tasavvuf188.html
Veliler ve Velâyet
http://www.hakikat.com/nur/tsvf/tsvf06.html
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Vakıa Süresi

88. O (ölen kişi Allah'a) yaklaştırılanlardan ise,

89. Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti var.

90. Eğer sağcılardan ise,

91. "Ey sağcı! Sağcılardan sana selâm!" denir.

92. Amma yalanlayıcı sapıklardan ise,

93. İşte ona kaynar sudan bir ziyafet,

94. Ve cehenneme atılma vardır.

95. Kesin gerçek budur işte.

96. Çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et!
 

çağatay

Kısıtlı Erişim
Katılım
11 Ocak 2015
Mesajlar
95
Tepkime puanı
1
Puanları
0
bu dereceleri bilmek bize ne kazandıracak? Fenerbahceli tayfun en iyi futbolcuymuş..sana görede Galatasaraylı hamdi eni iyi futbulcu.. bir kahve köşesinde ,birbirlerileriyle saatlerce boş terane bir konuda atışanları hatırlatıyor.. sen şu hikayeci dede nihat hatipoğlundan etkilenmiş gibisin. bana göre o meczub seviyesinde..abdul aziz bayındır ise kutb olabilir. mahmut hoca,menzil şeyhi en son veli toplantısında maalesef elemeyi geçemediler. osman nuri topbaş son güzel çıkışıyla kırklar meclisine girdi
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
evliyanın en büyük derecesi sahabenin en küçük derecesinden daha küçüktür
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
TASAVVUF’UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

Evliyâullah'ın Dereceleri


Her Bir Veli Sınıfının Özelliği:
Kutub: Bütün kemâliyeti şahsında toplamış, Gavsul-âzâm bir zattır. Her devirde bir tanedir.
Nücebâ: Hakk'tan gayrısına bakmayan, yaratıkların yüklerini taşıyıp sıkıntılarını gidermeye çalışan, ibadet ve tâata düşkün, cömert, sabırlı, hayâ sahibi, her şeylerini Hakk'a vermekten zevk duyan zatlardır.
Ebdâl: Kuruntu ve hayalden uzak, itidal ve istikamet üzere olan, az uyuyup erkenden ibadet için kalkan, kemâl ve fazilet ehli zatlardır.
Evtâd: Doğu, batı, kuzey, güney olmak üzere dünyanın dört köşesinde bulunan; ilâhi emirlere sıkı sıkıya bağlı, geceleri uyumayıp ibadetle geçiren zatlardır.
İmâmeyn: Kutbun sağında ve solunda olmak üzere iki kişi olan, haramın büyüğünden ve küçüğünden son derece sakınan; zühd ve takvâ, ihlâs ve hayâ sahibi zâtlardır.
Gavs: Kutb'u âzâmdır, mübarek bir kimsedir. Duâsı reddolunmayıp kabul olunan, mühim ve esrârlı işleri halleden ulu bir kişidir.
Ümenâ: İçlerindeki hayırları açıklamayan, şerleri de saklamayan, dünyayı ve dünyalığı sevmeyen zâtlardır.
Nükebâ: Nefislerinin derinliklerindekini açığa çıkaran büyük sır sahipleri olup, o sırları açığa vurmayan zâtlardır.
Meczûb: Allah katındaki yeri, memedeki bir sabinin Allah katındaki yeri gibi olan, iradeleri üzerlerinde olmayıp tamamen Allah-u Teâlâ'nın yed-i kudretinde bulunan, dostluk makamına sahip zâtlardır.



Seni bu Hint-Yunan-eski Mısır inançları karmasını bırakıp, Kainatı yaratan Yüce Allahın gönderdiği Hak dine, İslam dinine davet ediyorum.Böylece dünyada kula kulluk etmeden onurlu bir şekilde yaşarsın ahirette de Yüce Rabbimizin affına mazhar olma umudun olur .
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Gavs Duası Reddolunmayan kimseymiş, İslam Ümmetinin halinden haberi yol herhalde bu gavsın, Marsta yaşıyor.
Ya da dua ettiği filan yok, hani nerde Gavs kimdir bu zat bir dua etsin de biz de Amin diyelim.
Bunlar nasıl uydurmalar böyle, vallahi de, Billahi de putperestlik inancını İslam diye yaşıyorsunuz, yaşadığınız dinin adı Paganism sakın İslam filan demeyin.
Bu iftiraları Allah'ın huzurunda nasıl anlayacaksınız, hiç mi Allah'a imanınız yok sizin
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,655
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
Bütün Veliler ancak Allahın dilemesiyle iş yapar, O cc. emri/izni ile himmet edebilirler.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Şu lain şeytanın yaptıklarına bir bakın Bir anda insanların kalblerine nufus ederek kalbe vesvese verebiliyor.Bu benzeri işleri nasıl yapabiliyor.Bu ançak kendisine kıyamete kadar verilen bir ruhsatla (Allah-ü Teala Hazreleri tarafından)yapıyor.Bu lanetlenmiş şeytan bunca olağan üstülük işleri yapabiliyorda,kendilerini dost edindiği kullarına dilediği nimetleri bahş etmesi,O'nun şanındandır.Herşey O'nun dilemesi,yaratmasıyla husule gelir.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Gavs Duası Reddolunmayan kimseymiş, İslam Ümmetinin halinden haberi yol herhalde bu gavsın, Marsta yaşıyor.
Ya da dua ettiği filan yok, hani nerde Gavs kimdir bu zat bir dua etsin de biz de Amin diyelim.
Bunlar nasıl uydurmalar böyle, vallahi de, Billahi de putperestlik inancını İslam diye yaşıyorsunuz, yaşadığınız dinin adı Paganism sakın İslam filan demeyin.
Bu iftiraları Allah'ın huzurunda nasıl anlayacaksınız, hiç mi Allah'a imanınız yok sizin
Yanlız kuran diye tüm hadisleri inkar eden biri Tasavvuf konularını nasıl anlayacak?Size diyoruz tasavvufu anlayamazsınız.Yaşamanız gerek.Sizin aklınızın alamayacağı çok şey var.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
bu dereceleri bilmek bize ne kazandıracak? Fenerbahceli tayfun en iyi futbolcuymuş..sana görede Galatasaraylı hamdi eni iyi futbulcu.. bir kahve köşesinde ,birbirlerileriyle saatlerce boş terane bir konuda atışanları hatırlatıyor.. sen şu hikayeci dede nihat hatipoğlundan etkilenmiş gibisin. bana göre o meczub seviyesinde..abdul aziz bayındır ise kutb olabilir. mahmut hoca,menzil şeyhi en son veli toplantısında maalesef elemeyi geçemediler. osman nuri topbaş son güzel çıkışıyla kırklar meclisine girdi
Allah seçer .Sen kimsin?
Peygamberleri nasıl seçtiyse velileride o seçer.Peygambere nasıl öğrettiyse seçtiğinede dilediğini öğretir.

Kasas Süresi
68.Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.

Şura Süresi
13."Dine bağlı kalın ve dinde ayrılığa düşmeyin. " diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya, İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat kendilerini dâvet ettiğin şey müşriklere pek ağır geldi. Allah dilediği kulunu zâtına seçer ve kendisine yönelen kimseyi de hidayete iletir.

Ali İmran Süresi
26.De ki: “Ey mülkün sahibi Allah! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın. Hayır senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin. ”
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com


Seni bu Hint-Yunan-eski Mısır inançları karmasını bırakıp, Kainatı yaratan Yüce Allahın gönderdiği Hak dine, İslam dinine davet ediyorum.Böylece dünyada kula kulluk etmeden onurlu bir şekilde yaşarsın ahirette de Yüce Rabbimizin affına mazhar olma umudun olur .

Tasavvuf konusunda.Anlamayadınız şeyler hakkında konuşup duruyorsunuz.Tasavvufu bilmiyorsun ki ne konuşuyorsun?Bil ve yaşa ondan sonra konuş.Sizin söyledikleriniz zandan öteye geçmez.

Sen demedin mi?Nefs ve ruh aynı diye?Nefs putunu kır gel bizle konuş.Gözlerini haramdan,mideni haramdan,şüpheli gıdalardan koru gel.Günah işlemiyi bırak nefsinle mücadele et.Bir zorluğunu görde ozaman konuş.

Farz namazlar size yetiyor.Hani sünnet?Ruhun aç kalmış .Sürekli nefsini doyurmuşsun.Ruhu ölenler var belki sende onlardansın kim bilir?Ruh ibadetle nurlanır nefsine uyulduk.a günah işledikçe kararır.Aşırı kaçtın mı ruhun ölür ,kalbin mühürlenirse ayetleri anlayamazsın.

Bu sebeble Allahım sevdiğini sevdir.Sevmediğini sevdirme .Amin
Duasını okuyan akıllı müslümandır.Her namazlarda okunmalıdır.Bir süre sonra kimi seviyorsun kimi sevmiyorsun görürsün.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
evliyanın en büyük derecesi sahabenin en küçük derecesinden daha küçüktür

“Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın. Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz.” (Mâide: 105)

Rivayete göre Ashâb-ı kiram’dan Ebu Sâlebetü’l-Haşenî -radiyallahu anh- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e bu Âyet-i kerime’nin tefsirini sorduğunda şöyle buyurmuştur:

“Yâ Ebu Sâlebe! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Ne zaman ki aşırı derecede cimrilik hâkim olur, nefislerin arzusu peşinden gidilir, dünya ahiret üzerine tercih edilir, herkes kendi görüşünü beğenir, kimse kimseyi tanımaz bir hâle gelirse, o zaman kendini kurtarmaya bak ve halk tabakasını bırak!

Muhakkak ki sizin arkanızda karanlık gece parçaları gibi fitneler vardır. O fitneler içerisinde, sizin üzerinde bulunduğunuz inancın benzerine sımsıkı yapışan bir kimse için, sizden elli kişinin sevabı kadar sevap vardır.”

Ashâb-ı kiram: “Yâ Resulellah! Onlardan elli kişinin sevabı kadar sevabı vardır değil mi? (Yani ‘Sizden’ kelimesi yanlışlıkla mı kullanıldı?)” diye sorduklarında buyurdu ki:

“Hayır! Sizden elli kişinin sevabı kadar sevap alır. Çünkü siz iyiliklerde yardımcı bulursunuz, fakat onlar bulamazlar.” (Ebu Dâvud - Tirmizî - İbn-i Mâce)


“Garipler sayıları pek az olan sâlih kişilerdir. Bu kişiler sâlih olmayan bir topluluk içinde yaşarlar. Yaşadıkları bu topluluk içinde kendilerini seven az, buğz eden ise çoktur.” (Ahmed bin Hanbel)

“Garipler o kimselerdir ki, halk tarafından bozulmuş olan sünnetimi ıslah ederler, öldürülmüş olan sünnetimi de ihyâ ederler.” (Tirmizî)

“Ümmetim fesada düştüğü bir zamanda Sünnet-i seniye’me sarılanlara yüz şehit sevabı vardır.” (Beyhakî)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir başka Hadis-i şerif’lerinde buyururular ki:

“İnsan üzerine öyle bir zaman gelecek ki, sünneti eskitecekler ve bid’atları tazeleyeceklerdir. O gün benim sünnetime bağlanan garip kalır ve yalnız kalır. Bid’atlara bağlı olan kişi ise elli ve daha fazla arkadaş bulabilir.”

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı Resulullah Aleyhisselâm’ın bu beyanı üzerine: “Yâ Resulallah! Allah’ın selâmı senin üzerine olsun! Bizden sonra daha faziletli kullar gelecek mi?”diye sorduklarında:

“Evet! Bizden sonra daha faziletli kullar gelecek!” buyurdu.

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı: “Seni onlar görürler mi?” diye sorduklarında:

“Hayır!” cevabını verdi.

“Peki onlara vahiy mi iner?” dediklerinde:

“Hayır!” buyurdu.

“Onlar o zamanda nasıl olurlar?” dediler.

Buyurdu ki: “Tuzun suda eridiği gibi kalpleri erir.”

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı: “Onlar o devirde nasıl yaşarlar?” diye sorduklarında:

“Onlar o devirde kurdun sirkede yaşadığı gibi yaşarlar!” buyurdu.

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı son olarak: “Dinlerini nasıl muhafaza ederler?” dediklerinde:

“Avuçtaki kor gibidir ki; elinden onu bıraksan söner, tutsan ve sıksan elini yakar.” cevabını verdi. (Abdüllâtif)




 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
hadis-i şerifte "En hayırlınız benim asrımda olan*lardır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra daha sonra gelenlerdir

'Asırların en hayırlısı benim asrımdır. Sonra onları tâkip edenler, sonra da onları tâkip edenlerdir.' (Buhârî)

“Ümmetim yağmura benzer, başı mı sonu mu daha hayırlıdır bilinemez.”(Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/130; Tirmizî, Edep 81.)

“Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır.”(Müslim, Tahâret 39)
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul

'Asırların en hayırlısı benim asrımdır. Sonra onları tâkip edenler, sonra da onları tâkip edenlerdir.' (Buhârî)

“Ümmetim yağmura benzer, başı mı sonu mu daha hayırlıdır bilinemez.”(Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/130; Tirmizî, Edep 81.)

“Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır.”(Müslim, Tahâret 39)
Kardeş zerre miktarı Kur'andan bir nasip alamamışsın. Böyle gidersen işte o bahsettiğin mühürlenmişlee zümresine dahil olup korkarım hiçbir zaman anlamayacaksın.
Senim hamdederek övmen gereken ulvi sıfatlarla nitelendirmen gereken Allah'ü Teâlâ'dır, kıyısına berisine yapıştırmaya çalıştığın ve ibadetlerine ortak ettiklerin ise onun yarattığı öldükten sonra sineğe bile sözü geçmeyece aciz yaratılmış kullardır.
Peygamberin bile hiçbir zaman kendine yakıştırmadığı vasıfları onu takip ettiği iddiasındaki filozof tıyniyyetli kimselere veriyorsun, bırak peygamberi Allah ile yakıştırıp sahrada bile darda kalanın imdadına yetişen bir çeşit rab olarak ilan ediyorsun.

Yaşın başın kaç bilmiyorum ama belki de yaşın kadar Tasavvufun içinde bulunmuşumdur.
Keşke tasavvuf insanlara pazarlandığı gibi bir takva hareketi olsa, ama malesef tam olarak Allah'a berisinden ortaklar icad etme müessesesi olarak çalışıyor şuan.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
eeyyt savrulun ordan benden daha üstün evliyamı olur kim veriyor lan bu sıralamayı bu gün size uyku yok savunun kendinizi
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
rivayet paylaşıyorsunuz, birbiriyle çatışıyor.

Birisi başımı sonu mu hayrlıdır bilinmez derken diğeri.
Asrımdakiler diyor., ve ondan sonrakiler... sonrakilerde kardeşlerim.

Napcaz şimdi ...
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com

'Asırların en hayırlısı benim asrımdır. Sonra onları tâkip edenler, sonra da onları tâkip edenlerdir.' (Buhârî)

“Ümmetim yağmura benzer, başı mı sonu mu daha hayırlıdır bilinemez.”(Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/130; Tirmizî, Edep 81.)

“Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır.”(Müslim, Tahâret 39)
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir kabristana gelip:

"Ey mümin cemaatin diyârı! Size selâm olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Kardeşlerimizi görmüş olsa idik ne kadar sevinirdim." buyurdu.
Ashâb-ı kiram:
"Yâ Resulellah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?" dediklerinde:
"Siz benim ashâbımsınız. İhvanımız ise, henüz gelmemiş olanlardır." buyurdu.
"Henüz gelmemiş olan ümmetinizi nasıl tanıyacaksınız yâ Resulellah?" diye sorulduğunda ise şöyle cevap verdi:

"Bir kimsenin; alnı ak ve ayakları sekili bir atı olsa, tamamen siyah ve hiç alacası olmayan at sürüsü arasında kendi atını bilemez mi?"
"Elbette bilir yâ Resulellah!"
"Kardeşlerimiz de yüzleri, el ve ayakları abdest nuru ile parlak olarak geleceklerdir. Ben de havzın başında onları bekleyeceğim." (Müslim: 249)

 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir kabristana gelip:

"Ey mümin cemaatin diyârı! Size selâm olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Kardeşlerimizi görmüş olsa idik ne kadar sevinirdim." buyurdu.
Ashâb-ı kiram:
"Yâ Resulellah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?" dediklerinde:
"Siz benim ashâbımsınız. İhvanımız ise, henüz gelmemiş olanlardır." buyurdu.
"Henüz gelmemiş olan ümmetinizi nasıl tanıyacaksınız yâ Resulellah?" diye sorulduğunda ise şöyle cevap verdi:

"Bir kimsenin; alnı ak ve ayakları sekili bir atı olsa, tamamen siyah ve hiç alacası olmayan at sürüsü arasında kendi atını bilemez mi?"
"Elbette bilir yâ Resulellah!"
"Kardeşlerimiz de yüzleri, el ve ayakları abdest nuru ile parlak olarak geleceklerdir. Ben de havzın başında onları bekleyeceğim." (Müslim: 249)



Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında Ebu Hüreyre -radiyallâhu anh- Hazretleri'ne öğüt ve nasihatte bulunurken, kurtuluşa erişebilmesi için ona âhir zamanda gelecek olan bu topluluğa uymasını tavsiye etmiş ve onların kimler olduklarını açıkça ifşâ ederek şöyle buyurmuştu:

"Ey Ebu Hüreyre! Sen, insanlar çekindikleri zaman çekinmeyen, insanlar ateşten emin olmak istediklerinde korku duymayan topluluğun yolu üzerinde bulun!"
Ebu Hüreyre -radiyallâhu anh- dedi ki:
"Yâ Resulellah! Onların vasfını bana anlat ki onları tanıyayım!"
Buyurdu ki:
"Onlar benim ümmetimden, âhir zamanda gelecek bir topluluktur ki; kıyamet gününde, tıpkı peygamberlerin haşrolunduğu gibi haşrolunacaklardır. İnsanlar, durumları gösterilip de onları gördükleri zaman, onların peygamberler olduklarını sanacaklar. Tâ ki ben; 'Ümmetimdir, ümmetimdir!..' deyip de kendilerini tanıtıncaya kadar... Nihayet halk onların peygamber olmadıklarını anlayacak. Şimşek ve rüzgâr misâli geçip gidecekler, nurlarından mahşer ehlinin gözleri kamaşacak!"
Dedim ki; "Yâ Resulellah! O hâlde bana onların yaptıklarına dâir bir misal ver de, ben de onlara katılayım!"
Buyurdu ki:
"Ey Ebu Hüreyre! Bu topluluk, zor ve güç bir yola girerek peygamberlerin derecesine kavuşurlar. Allah kendilerini doyurduktan sonra açlığı, giydirdikten sonra çıplaklığı, içirdikten sonra susuzluğu tercih ederler; Allah'ın katındakine ümitlerini bağlayıp bunları terkederler. Hesabından korku duyarak helâli dahi bırakırlar. Dünyaya sadece bedenleri ile ilgi gösterirler, onun herhangi bir şeyiyle iştigâl de etmezler.

Onların Rabb'lerine olan itaatleri karşısında, melekler ve peygamberler dahi hayrete düşer. Ne mutlu onlara, ne mutlu onlara! Allah'ın, onlarla benim aramı birleştirmesini ne kadar çok isterdim!"
Sonra Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onlara duyduğu iştiyaktan dolayı ağladı ve daha sonra şöyle buyurdu:
"Allah yer ehline azap etmeyi murad ettiğinde onlara nazar eder de, azâbı derhâl onlardan geri çevirir. Onun için ey Ebu Hüreyre, sen onların yolu üzerinde bulun! Onların yoluna karşı gelen, vereceği hesâbın şiddetinden tir tir titreyecektir!" (el-Vesâyâ li-İbnü'l-Arâbî, Hâlet Ef. nr.: 198/2, vr. 486[SUP]a[/SUP] )

 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
bu gadar yalanı yanlışı nerden buluyorsunuz ula siz yalan makinası falan mı buldunuz ordan üretiyorsunuz
 
Üst