Evliyadan yardım istemek

kemalali

Profesör
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
1,560
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Evliyadan yardım istemek dinimize uygun mudur?

Evliyadan ve ruhanilerden manevi yardım istemenin açık delillerini hadis-i şeriflerde bulabiliriz. Utbe ibni Gazvan (radıyallahu anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte, Resulullah (sallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

"Sizin biriniz; bir şey kaybederse yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım isterse 'Ey Allah'ın kulları bana yardım edin! Ey Allah'ın kulları bana imdat edin!' desin. Çünkü Allah'ın bizim görmediğimiz kulları vardır." (1)

İmam-ı Taberanî (rahimehullah)’ın beyanına göre, bu hadis-i şerif tatbik edilmiş, böylece yardım görülmüştür.

İbni Abbas (radıyallahu anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulüllah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz ki Allah’ın, hafaza meleklerinin dışında yer yüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar. Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, 'Ey Allah'ın kulları! (Bana) yardım edin diye seslensin " (2)

Abdullah ibni Mesud (radıyallahu anh)’dan rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

"Sizin birinizin sahrada hayvanı kaçarsa, 'Ey Allah'ın kulları hapsedin! Ey Allah'ın kulları durdurun!' diye seslensin. Çünkü Allah'ın yer yüzünde hazır bulunan kulları vardır, Onu tutarlar. " (3)

İşte bütün bu hadis-i şerifler, mukaddes ruhlara sahip olan varlıklarla tevessülün ve onlardan himmet (yardım) istemenin caiz olduğunun, açık delilleridir.

Devenin bulunması için yardım edenler, Mevlâ'nın bulunması için yardım etmezler mi?

Allâme Muhammed İbni Allan (rahimehullah) "Ezkâr" şerhinde şöyle demiştir; “Bu hadis-i şeriflerde geçen, "Allah'ın kulları"ndan maksat, ya melekler veya müslüman cinler ya da, "Ebdâl" diye isimlendirilen "Ricâl-i Gayb" (seçkin veliler)’dir.”

İmam-ı Nevevî (Rahimehullah) ise şöyle demiştir: “İlimde büyük hisse sahibi olan bazı büyüklerimiz, içlerinden birinin katırı kaçtığında bu hadis-i şerifle amel ederek, Allah'ın kullarından yardım istediklerini ve o anda hayvanlarının bulunduğunu bize nakletmişlerdir.

Bir kere benim de aralarında bulunduğum bir cemaatte, hayvan kaçmağa başladı, insanlar onu tutmaktan âciz kalınca, ben bu isti'âne'yi (yardım isteme lafzını) söyledim. Benim bu sözümden başka görünen hiçbir sebep ortada yokken hayvan o anda durdu.” (4)

İmam-ı Nevevî gibi Şâfi'î Mezhebinde ictihad mertebesine ulaşmış büyük bir âlimin bu beyanı, bu hadis-i şerifin sağlamlığına ve bununla amel etmenin cevazına açıkça delâlet etmektedir.

Ayrıca Sahabe-i Kiramın tatbikatı da bu yöndedir. Çünkü onlar, vefatından sonra da, Resülüllah (sallallahu aleyhi vesellem)’e nida ederek yardım istemişlerdir. Nitekim şu rivayetler bunun en açık delillerindendir.

Hafız İbni Kesir’in naklettiğine göre, Yemame vakıasında Müslümanların şiarı (Nişanı) “Ey Muhammed” sözleriydi. (5)

Abdurahman ibn Sa’d (radiyallahu anh) şöyle anlatıyor: “Bir kere Abdullah İbni Ömer (radiyallahu anh)un ayağı uyuştu. O zaman sahabeden bir adam, ona en sevdiğin bir insanı an dedi. O’da “Ya Muhammed” deyince, bağlardan kurtulmuş gibi rahatladı. (6)

Önemli Bir Uyarı

Burada şu itikadi hususu da açıklığa kavuşturalım ki; kendisinden yardım istenen ‘hakiki fail’ Allah-u Zülcelal’dir. Kendisiyle tevessül edilen kul (peygamber, veli) Allah’ın yardım ve yaratmasına vesile olandır. Yani, Sahabe’nin sahih itikadı, elbette her şeyi yapan-edenin Allah olduğu noktasında sabitti ve kullardan yardım istemeleri, gerçekte yaratıcının yaratmasına tabiydi.

Günümüzde bazı kimselerin, -haşa- Sahabe’den daha sağlam bir itikada sahipmiş gibi, tevessülü itikada aykırı görmeleri, onların bakışlarının bulanıklığından başka neyle açıklanabilir?

Allah-u Zülcelal, nasıl ki büyük meleklerden olan Mikail (as)ı kevni konularda, kainattaki işlerle vazifelendirmiş ise ve o da yağmurun yağmasına, rüzgarın esmesine, bir şahit ve nöbetçi gibi vazife yapıyorsa, Peygamberlerin ve Evliyaullahın ruhaniyetleri de Allah’ın yaratmakta olduğu olaylara şahitler hükmünde vazifedardırlar.

Ayet-i Kerimeler Ne Diyor?

Nitekim Suheyb (radıyallahu anh) dan rivayete göre, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Burûc Suresinde zikredilen Ashab-ı Uhdûd kıssasındaki çocuktan bahsederken:

"O çocuk, körü ve alacalıyı iyi ediyor, insanları diğer hastalıklardan da tedavî ediyordu. " (7) buyurmuştur.

Mevlâ Tealâ, kendisi için: "Bütün işleri O yönetiyor." (Yunus Suresi: 3 den) buyurduğu halde, melekler hakkında:

"İşleri yönetenler." (Nâzi'ât Suresi'5) buyuruyor. Yine kendisi hakkında: "Ölüm meleği sizi alır. " (Secde Suresi 11'den) buyurmaktadır. Yine böylece: "Allah dilediğini hidayet eder." (Nur Suresi: 46 dan) buyurmuşken, Peygamberleri hakkında:

"Biz onları bizim emrimizle" Hidâyet eden önderler yaptık." (Enbiya Suresi: 73 den), Resulullah (sav) hakkında da: "Elbette sen dosdoğru bir yola hidayet edersin." (Şu'arâ Suresi: 52 den) buyurmuştur. Bunun örnekleri daha pek çoktur.

Cebrail (aleyhisselâm) da Meryem valideye: “Sana bir çocuk vereceğim” (Meryem Suresi:19 dan) demiştir.

Bütün bu ayet-i kerimeler, açıkça ifade etmektedir ki, bütün işleri yaratan ve yöneten hakikatte, ancak Allah-u Tealâ ise de bazı kullarına, tedbir, hidayet, hıfz, himaye ve hibe (yönetme, erdirme, koruma, kollama ve bağış yapma) gibi konularda ehliyet ve salâhiyet (yetki) vermiştir.

Artık bu vesileleri inkar etmek, insaftan ve idraktan değildir. İşte rabıtayı, tevessülü, isti'âne ve istiğâ'seyi (Allah dostlarını hatırlayıp, onlardan himmet istemeyi) kabul etmeyenler, yabu nasları (açık delilleri) anlamayacak kadar cahil veya ilimleri, işin iç yüzünü kavrayamayacak kadar sathî (yüzeysel)’dir.

(Ahmed Mahmut Ünlü, Tarikat-ı Aliyye’de Râbıta-ı Celile isimli eserden istifade edilmiştir.)

Dipnotlar:
1)Taberanî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 290, 17/117, Heysemî, Mecme'u 'z-Zevâid, No: 17103, 10/188
2)İbni Hacerel-Askalânî, Muhtasar-u Zevûidi'l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
3)Ebu Yâ'la, Müsned, No: 5269, 9/177, ibni Hacer, el- Metâlibu'l-Âliye, No: 3375, 3/239, Taberanî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 10518, 10/217, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No: 1311,1/330
4)îbn-i Allan, el-Fütûhâtü'r-Rabbâniyye, 5/150-151
5)İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye: 6/324
6)Buhari el-edeb’ül-Müfret: 438 no:993 sh:262
7)Müslim, zahd: 17, No: 3005, 4/2299, Sahih-ibni Hıbbân, No: 870, 2/116

''Alıntıdır''
 

kadem

Profesör
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
1,622
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Allah'tan gayrısından yardım medet beklenemez bekleyenden boş, boş bekler.
 

kemalali

Profesör
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
1,560
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Cınbızla çıkarırsak anlamamız imkansız olur. Sırf Mantıkla anlaşılmaz. Yanlış anlamayalım.


''Ey iman edenler, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihad edin ki, mutluluğa erebilesiniz.'' Maide suresi 35. ayet.

''Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri bırak! Bu vesile ile şunu da ihtar et ki: "Bir kimse yaptıkları yüzünden azabın pençesine düşmeye görsün, o zaman Allah'ın yüce huzurunda O'ndan başka ne bir koruyucu, ne de bir şefaatçi bulunur. Her türlü fidyeyi denkleştirse bile kabul edilmez. Onlar azabın pençesine düşmüş kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve gayet acı bir azap vardır'' Enam 70.Ayet

http://www.kurandaara.com/?act=ara&keyword=vesile&meal=3&sure_no=&go.x=12&go.y=12
 

AR_can

Üye
Katılım
19 Haz 2006
Mesajlar
46
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allah (c.c) buyuruyorki: "Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?"
ehl-i tasavvuf ile ehl-i sünnet arasında böyle konularda çakışmalar olur, olacaktırda. onun için herkes kendi bildiğini içinde saklasa (en azından burada) daha iyi olur diye düşünüyorum.
saygılar
 

inteus

Üye
Katılım
1 Eyl 2006
Mesajlar
124
Tepkime puanı
0
Puanları
0
nasıl yardım istenilecekmiş?
 

vuslat02

Üye
Katılım
17 Eki 2006
Mesajlar
58
Tepkime puanı
0
Puanları
0
(istenilecekmiş ) :thinking:
istemesini bilmek lazım kardeşim..
Önce muhabbet,saygı..
gerisi gelir zaten..
 
Katılım
1 Eyl 2006
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ben evliyayı Yaratan'dan isterim kardeşim? Kendim de evliya olamasam da evliya olmaya çalışırım. Hiç olmazsa o yolda ölürüm.

Ziyaret edilenden bir şey istenmez. (Mezahibi Erbaa) (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
Allah’tan istenmesi gereken şeyler, Allah’tan başkasından istenmez. İnanç konusunu ilgilendirdiği için şirke götürür. Herhangi bir müslüman hayattaki müslümanlardan dua isteyebilir. Fakat kişi öldükten sonra ondan ne dua, ne de başka hiçbir şey katiyyen istenmez. Herhangi bir fayda ya da zarar isteme, hastalıklara şifa isteme vb Allah’tan başkasından istenmez. (İslamda Meseleler ve Çözümleri-Ziya Eryılmaz)

Selam hidayete tabi olanlara...

öncelikle Allah'ın evliya kullarını benim kabul etmemek gibi bir lüksüm kesinlikle olamaz ama Allah'ın evliya kullarını. Ben kendi zannımca salih bir kul olduğunu düşündüğüm ya da en azından müslüman olan her kardeşimden bana hayır dualar etmesini talep ederim. Bu konuda da bir sıkıntımız yok elhamdülillah. Vesile edindiğim insanın Allah katında bir yaptırım gücü olduğunu düşünerek kimseyi vesile kılmam. Yaşıyorsa duasını isterim ve dua ederim. Ölmüşse yine dua eder rahmetle anarım.. Vesile hakkındaki inancımda aşağıdaki gibidir değerli kardeşim..
“Ey iman edenler, Allah’a saygılı olun, O’na (yaklaşmaya) vesile arayın” (Maide:35) Bil ki, bütün yükümlülükler iki nevide toplanmıştır. Bunların bir üçüncüsü yoktur. 1- Yasaklanmış olan şeyleri terketmektir ki Allah’a saygılı olun emriyle, işte buna işaret edilmiştir. 2- Emredilenleri yapmak ki Allah cc buna, O’na (yaklaşmaya) vesile arayın buyruğuyla işaret etmiştir. Öyleyse bundan murad, O’nun rızasını elde etmek için kendisine ulaştıran vesileyi aramaktır ki, işte bu da ibadet ve taatlarla olur. (Tefsiri Kebir-Fahruddin Razi)
Selam hidayete tabii olanlara...

“Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” (Yunus:18) Bu ayetten çıkarılan manalardan biri de şudur: Onlar, bu putları ve heykelleri, kendi peygamberlerinin ve büyüklerinin şekillerinde yaptılar ve her ne zaman bu heykellere ibadetle meşgul olurlarsa, o ulu kişilerin, Allah katında kendileri için şefaatçi olacaklarını iddia ettiler. Bunun bir benzeri de, zamanımızdaki pek çok insanın, onların kabirlerine saygı duyup hürmet ettiklerinde, Allah katında onların kendilerine şefaatçi olacağı inancını taşıyarak, büyük zatların kabirlerine tazim ile meşgul olmalarıdır. (Tefsiri Kebir-Fahruddin Razi)
Canım kardeşlerim bir de Keşful hafa denilen kitap mevzu hadislerin toplandığı bir kitaptır, bilgilerinize..
Selam hidayete tabi olanlara...
 

Ebu Zerr

Üye
Katılım
31 Ara 2006
Mesajlar
75
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Diyar-ı Mevlana = Konya
Allah (c.c) buyuruyorki: "Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?"
ehl-i tasavvuf ile ehl-i sünnet arasında böyle konularda çakışmalar olur, olacaktırda. onun için herkes kendi bildiğini içinde saklasa (en azından burada) daha iyi olur diye düşünüyorum.
saygılar

KArdeş Ehl-i Sünnet Tasavvufu da içine alan sağlam itikadın Sünnete yapışmanın adıdır...Ehl-i SÜnnet ile Tasavvufu farklı şeyler gibi düşünemeyiz ki..Zaten Tasavvuf ama gerçek olan Tasavvuf Ehl-i Sünnetin içindedir..

Kavramları doğru kullanmaya çalışalım lütfen...:shake2[1]:
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İlk yazıda muteber kaynaklardan Hadis-i Şerifler yani Peygamber Efendimizin sözleri naklediliyor; amma bu taraftan birileri "olur mu böyle saçmalık" türünden evelemelerde bulunuyorlar.. Yani, bunlar çaktırmadan ya da bilmeden neye karşı çıkmış oluyorlar?!! Bilmiyorum, yazılanların farkındalar mı? Yoksa sadece başlığa bakılarak mı cevap yazılıyor!

Eğer, ihtimaldir, Hadis-i Şeriflere ve muteber eserlere itimadınız yok ise ki ben böyle olduğunu sanmıyorum; zaten başka herhangi bir konuyu konuşmaya paylaşmaya gerek kalmamıştır.. Gitti ortak değerlerimizin yarısı!

Aksi hal geçerli ise lütfen neye, ne ile ve nasıl karşı çıktığımızın farkına varalım.. Dinde isnat denilen bir kavram vardır.. Gerisi zanlar ve şahsi bulanıklıklar meydanıdır.. Zan ve bulanıklığın hakikat karşısında ise zerre değeri yoktur..
 

gecekuşu

Üye
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
46
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Kocaeli/Derince
Kardeşim
eğer bilmiyorsan bilenler den öğrenelim değil mi
bırak herkes yoluna gitsin
Ne tasavvufçuları yoldan çevirebilir ne de yardım istenmez diyenleri yolundan çevirebilirsin
Açık keramet gösterilse sihir büyü derler.
Her iki tarafta yolundan dönmez
Ancak Hak katında Hak aşkı ile yananın duası ; diğer tarafı Hakka göürür
Her iki tarafta dua etsin birbirine
Evliyaya inanmayana ne kadar tesir olur Allah bilir
Diğer grup ise zaten aşk ile yanıyor.Her dem Allah ile beraber canı, kanı , hücreleri ruhu her yeri Allah aşkı ile yanan ve daim O c.c. ile beraber olan zaten alacağını almış

Dua edin birbirinize dua
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Salihleri vesile yapıp Allahu Tealâ’dan bir şey istemeyi tenkid edenler, bunun her namazda Fatiha suresinde okunan

Allahım! Ancak sana kulluk eder, sadece senden yardım isteriz” mealindeki ayetlere ters düştüğünü söylüyorlar.

Halbuki bu ayetlerde, Allah’tan bir şey isterken içimizdeki salihlerin zikredilmesine red değil, açıkça bir işaret vardır.

Çünkü, ayette “sadece senden isterim” denmiyor, “isteriz” deniyor.

Ayeti okuyan kimse yalnız da olsa, “ben” değil “biz” ifadesini kullanıyor.

Bununla kul, kendini aciz görüp tevazuya bürünür ve şöyle demek ister:

“Allahım! Bizler topluca sana yöneldik; ancak sana kulluk ediyor; sadece senden yardım istiyoruz. Ben senin huzurunda tek başıma bir şey taleb etmeye ehil ve layık değilim. İçimizde gerçek kulluk yapan ve duasında samimi olan salihlerle birlikte senden istiyorum. Benim isteğimi onların duasına kat, kabul eyle”...

iktibas: mumeha
 

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0
bu forumda herkesi tefrikaya düşünren konulardan biride bu sanırım.ben yardımı Allah tan isterim Allah dilerse bu yardımı mübarek kullarıyla yapar dilerse başka yolla.hangisinin bizim için hayırlı olacağını yine Allah bilir.yukarıda zikredilen hadislerden de şu mana çıkar."Allah ım ben yardımı yine senden isterim ,sen yardımını sevdiğin kulların aracılığı ile ver" ...bu kadaaar
 
Katılım
1 Eyl 2006
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
“Allahım! Bizler topluca sana yöneldik; ancak sana kulluk ediyor; sadece senden yardım istiyoruz. Ben senin huzurunda tek başıma bir şey taleb etmeye ehil ve layık değilim. İçimizde gerçek kulluk yapan ve duasında samimi olan salihlerle birlikte senden istiyorum. Benim isteğimi onların duasına kat, kabul eyle”...

iktibas: mumeha[/QUOTE] Hak-Dilaram kardeşten alıntı..

Başka bir bölümde de ifade ettiğim üzere ben bilmediğim bir konuda tefsir yapmaktan Allah'a sığınırım. Senin samimiyetinden de şüphem yok. Sadece herkes sizler kadar yere sağlam basmayabilir. Kimden nasıl isteneceğini bilmeyenler toplumumuzda çoğunlukta. Lütfen buna dikkat edelim....
Selam hidayete tabi olanlara...
 

kul emir

Profesör
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
2,862
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Konum
yalnızlık ülkesinden
“Allahım! Bizler topluca sana yöneldik; ancak sana kulluk ediyor; sadece senden yardım istiyoruz. Ben senin huzurunda tek başıma bir şey taleb etmeye ehil ve layık değilim. İçimizde gerçek kulluk yapan ve duasında samimi olan salihlerle birlikte senden istiyorum. Benim isteğimi onların duasına kat, kabul eyle”...

iktibas: mumeha

siz seyyid kutubun kendi kafasına göre kuranı yorumladığını savunan hüradamsınız değilmi yanlış hatırlamıyorum
ne demek evliyadan bir şey istemek allah aşkına neden araya bir aracı sokuyoruz birisi anlatabilirmi
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
huradam kim tanımıyorum kardeşim...

selametle
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
ben evliyayı Yaratan'dan isterim kardeşim? Kendim de evliya olamasam da evliya olmaya çalışırım. Hiç olmazsa o yolda ölürüm.


Allah'ın sevdikleri, özel kıldıkları, ayrıcalıklı olanlar var... Bu net, kesin... Siz diyorsunuz ki "bende öyle olmaya çalışırım"... O çalışmakla olsa idi, birsürü evliyalar olurdu şimdi ortalıkta... O sevgi işidir kardeşim, nasib işidir... Sırf senden gelen sevgi de değil Allah'da sevecek ayrıca... Hem o yolda ölmeyi kabul ediyorsan, demek ki evliyayı ayrıcalıklı görüyorsun sende... Peki o zaman o ayrıcalıklı kimseleri araya katarak dua etmekte ne zarar görebiliyorsun?!? Allah, temiz ağızlarla dua istiyor... Küfre düşmeyen... Oysa bizlerin günde bilmemkaç defa küfr riski var, günahın içinde yüzüyoruz!!!... Ama nedir? Hele de ölmüş evliya artık dünya ile bağı kalmamıştır... Biz, Allah'tan istiyoruz... Ama vesilelerle istiyoruz... Aczimizi görüp, yüksek mertebelerde olanları vesile olarak katıyoruz...
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
siz seyyid kutubun kendi kafasına göre kuranı yorumladığını savunan hüradamsınız değilmi yanlış hatırlamıyorum
ne demek evliyadan bir şey istemek allah aşkına neden araya bir aracı sokuyoruz birisi anlatabilirmi

Bahsettiğiniz kardeşimiz; yanlış hatırlamıyorsam ömer öngüte bağlı... Uzaktan yakından ilgisi yok;)
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Birde Allah aşkına gözlerimizi açalım ve olmak laflar söylemeyelim. Kimse bir insandan medet ummuyor. 1 yıldır tasavvufun içindeyim ve büyüklerimden 1 kere böyle bir söz işitmedim. kim uyduruyor bunları. Bilmediğiniz ve kulaktan duyma şeylere Allah rızası için itaibar etmeyin. Allah C.C bir çok nimeti o kullarının yüzü suyu hürmetine bizlere veriyor. Bizlerde bunca günaha ve isyana rağmen helak olmuyorsak Efendimiz S.A.V in yüzü suyu hürmetine helak olmuyoruz. Bundan önce aşırı giden kavimlerin hepsi helak oldu. Ama Efendimiz S.A.V hem müslümanlara hemde kafirlere rahmet oldu. İnşa'Allah ahirettede O! nun S.A.V izinden gidenlere rahmet olacak.

Allah C.C nün veli kulları O'na korku yoktur ve O nların dualrının kabulu bizim gibilerle kıyaslanamaz. Bizde onlardan kabul eyledğin gibi bizlerdende kabul eyle deriz. Sevdiklerin yüzü suyu hürmetine bizlerinde dualrını kabul et deriz. Çünkü bizim dua etmeye bişeyler istemeye yüzümüz yok. Boğazımıza kadar günahın içindeyiz. Hiç bir işimizi düzgün yapamıyoruz ve yapamayacağızda. Bu aynı zamanda
tevazudur da. Ben ben ben. nefsin en kötü hastalıklarından biri ben demek. Ben hiç birşeyim. Başıma bir kötülük gelirse bilirim ki kendi nefsimden gelmiştir. Bir iyilik güzellikde gelirse yine bilirim ki, bu benim yaptığım ibadetlerden, dularımdan değil Efendi Hzlerinin bize ettiği dualrdandır. Allah C.C onun dualrını kabul edip bizlere o güzellikleri nasip etmiştir..

SElametle...
 
H

hiç

Guest
ben farklı bir bakış açısı ile konuya dahil olmak isterim..
öncelikle "aracısız" istenildigine bir türlü ikna olmayan bir kesim de var..hani sizin tabirinizle "karşıcı" olanlar..

tv larda özellikle öss sınav öncesi bolca türbe ziyaretine giden,şeker dagıtan,bilmem ne yapan kalabalıklara şahit oluoruz..bunlara soruldugunda ne diyorlar..
-"geçen sene bir dilek dilemiştim oldu,bugünde şükür için burada şeker dagıtıyorum.." yada "geçen sene evim olması için dua ettim kabul oldu,bu sene de oglumun sınavının iyi geçmesi için duaya geldim" falan gibi..

insan düşünüyor bu dua etti "vesile" kıldı muhterem zatı Allah nasib etti duası kabul gördü..ve yeniden teşekküre geliyor ve bir dilek daha..ayırd-edebiliyor mu sizce hakikaten..? yoksa
"bak burada dua ettim kabul oldu demek ki ne dersem olur(!) 'bir daha bir daha isteyeyim' mi düşünür..?" arada ince bir çizgi var..

sizin tabirinizle karşıcı olanların "endişe ve korku" duydukları ivedelikler bunlar..
siz belki zihninizde ve kalbinizde ayrıştırdıgınız olayı herkes aynı derecede algılayabiliyor mu? sizin açınızdan da tehlikeli gelmiyor mu..?
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
O zaman yapılması gereken bu durumu ve bu yanlışı anlatmaktır!!! Ateşe körükle gidipte böyle şeyler yapanları toptan buna bağlayıp, konuyu tamamen alakasız bir boyuta çekmek gerekli değil!... Bir yerden toparlayacağız diye düşünmeden manasız laflar ederek ortalığı karıştırmak, birçok insanı zan altında bırakmak ve aslında olması gereken ve büyük bir nimet olan bir durumu da şirk olarak görmek ve göstermek doğru olan davranış değildir!... Aslında asıl tartışılan ve de sonuca ulaşılamayan nokta da budur!... Kişiler bilmeyen insanı tamamen kenara itip, bilmeyenin yaptıklarını kaynağın çamurlu olmasına bağlayamaz!!!!! Bir dersi sınıf öğrencilerinin yarısından çoğu biliyor da biri ikisi çalışmadı diye, iyi dinlemedi diye yapamıyorsa öğretmen burda haksız bir şekilde itham edilemez!... Sorunun aslı budur işte... Pek çok şeyleri yanlış yapıyor bilmeyen insanlar... Araştırmıyor, kulaktan dolma bilgilerle iş yapıyor... MEzheplerdekiler de öyle... İmam-ı Rabbani kulağından tutup herkesi hizayamı sokacak?!?!?!? Elde bilgiler var... Öğrenmeyen, uğraşmayan kendi yaptığından ve peşine taktıklarından mesul!!! Bu akıl vesileleri iyi değerlendirmek için yaratıldı!... Allah bir rızkı dahi vesilelerle veriyor... Bu neye işarettir sizce?
 
Üst