Evlilik Manifestosu; Yedi Kızın Hikayesi

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Yıllar önceydi..
Yedi kızdık biz.. Birbirimizle, arkadaşlıktan öte can kardeşliğini, dava yoldaşlığını ve gönül dostluğunu paylaşırdık.. Dertlerimiz vardı bizim.. Ümmet adına yığın yığın günahlara ağıtlarımız vardı.. Ve tertemiz ellerimiz, gözyaşlarımız, bir de dualarımız vardı yağmur misali..
Dünya hayatını, ayaklarımız yerden bir karış yukarıda yaşardık.. Bol bol okurduk, konuşurduk, tartışırdık.. Gün olur marşlar söyler, sloganlar atardık.. Öğrencilerimiz olurdu, kurslar açar, kamplar kurardık.. Sabahlara kadar çalışır, birkaç saatlik uykularla günü güne ulardık.. Beş dakikalık teneffüs aralarında imparatorluklar yıkar, devletler kurardık..
Daha on dördünde yıllarla başı belada, en fazla on dokuzunda buralardan kuş olup gitme hayalleri kurardık..Anlamazdı kimseler.. En çok da bizimle aynı yolları adımlayan; “Biz de bir zamanlar sizin gibiydik” sözünün mimarı, 80’lerin gençliği..
“Biz onlar gibi olmayacaktık” sözde.. Fakat henüz denenmemiştik, sınanmamıştık..
Şehirlerde dağlara sabırlar büyütüyorduk.. İmtihanımız silahla olacak, sorular hep o bildik meydandan çıkacak sanıyorduk.. Olmadı..
Şehir imtihanları bir başkadır.. Caddeler ağırlaşır insanın ayağının altında, duvarlar üstüne üstüne gelir.. Hayattır, kendisinden kaçtığımız ve ölüme çaremiz yoktur..
Artık suskun acılar, kaybedişler, tükenişler, tavizler ve kalp ölümleri vardır.. Gençlikteki dosyalar rafa kaldırılmış, sevdaların üstüne kül boşaltılmış, duvarlardan afişler sökülmüş ve dillerde slogan kalmamıştır..
O zamanlar çok düşündüm, “Ne olmuştu bizden öncekilere ve ne olacaktı bize?”.. Ablalara sordum, teyzelere.. Cevaplar genelde tek bir alanda yoğunlaşıyordu: EVLİLİK..
Şehirlerde gençlerin sınav sorusu genelde evlilikten yana çıkıyordu.. Bir dönüm noktası, bir hayat arifesi, hayalle gerçek arasındaki o keskin çizgi.. Hep evlilikle geliyordu..Bizde de öyle oldu.. Kimimiz 19’unda evet derken evliliğe, kimimiz 25’i aştı..
1.Kız:
Çok heyecanlı bir arkadaştı.. Müstakbel eşiyle ilk görüşmesinde uzun uzadıya konuşmuştu.. Evvela Seyyid Kutub’un Yoldaki İşaretleri’ne değinilmişti, ardından gündemdeki Çeçenistan cihadına.. Güncel yazarlar, medya hocaları, manevi liderler, derken halkın cehaleti, mazereti..
Kız; “Falanca kitabı okudun mu?” diye soruyor, çocuk “Evet” diyerek kitap hakkındaki detaylara giriyordu.. Kızın gözleri “İşte bu!” diye parlıyordu..
Madem ki evlenecekti Allah için olmalıydı, İslam için, dava için.. Sormadı başka şey, düşünmedi hiç..
O bizim evliliğe ilk emanet ettiğimizdi.. Aramızdan ilk uğurlanan.. Onun için hepimizde bir endişe ve hüzün vardı..
Aradan birkaç yıl geçtiğinde; “Evliliğin nasıl?” diye sordum. “Kocam tipik bir doğu erkeği çıktı” dedi.. “Okuduklarımızın, düşündüklerimizin evliliğimize hiçbir faydası olmadı maalesef.. Yoldaki İşaretler, kayınvalideme karşı alttan almam gerektiğini, yoksa bunun faturasının kocam tarafından bana ödetileceğini öğretmedi bana.. Fethi Yeken, eşime bir türlü bize karşı merhametli ve anlayışlı olması gerektiğini anlatamadı..
Karşındaki İslam uğruna mücadele eden adamın, normal hayatta sürekli eleştiren, beğenmeyen, geçimsiz ve sinirli biri olacağını düşünemiyorsun.. Fakat İslam devleti teorilerimizin ne mutfakta yeri var, ne de yatak odasında..”
2.Kız:
Temkinli bir arkadaştı, doğruya her daim kalbi açık, hatada ısrar etmeyen samimi bir kardeşti.. İlk arkadaşımızın hikayesinden olacak, talibi olan gence; “Benim için en önemli şey; İslam’ın bünyesinde yeşereceği ailedir.” demişti.. Ve sabrı, fedakarlığı, eşler arasındaki uyumu, akrabalarla münasebetleri, çocuk eğitimindeki ilkeleri uzun uzadıya konuşmuşlardı.. Gencin zaten yumuşak başlı bir duruşu vardı, konuşulan mevzularda mutabakat sağlanmış ve kısa zaman içinde düğünleri olmuştu..
Bu kez daha umutluyduk, dualarımız ‘Bu yuvanın bir cennet bahçesi olması’ yönündeydi..
Nice zaman sonra konuştuk.. “Evlendikten sonra bunalıma girdim” dedi.. “Eşim, Şia inancına çok yakın fanatik bir İrancı.. Namazları cem ediyor, sahabeye dil uzatıyor, hadisleri takmıyor, sünnete burun büküyor..Önceleri “Düzelir” dedim, alttan aldım, gün oldu konuştum, gün oldu yalvardım.. Fikirlerinden hiçbir şekilde vazgeçiremedim.. “Boşansam” dedim ama hamileydim, ona da cesaret edemedim.. O gün bu gündür ne o değişti ne de ben.. Her zaman itiş-kakış aramızda.. Olan da zavallı çocuklara oluyor..”
3.Kız:
Aceleci bir arkadaştı, kendisini sınamadan olaylara dalıvermesi yüzünden her zaman başına iş açardı.. Etraftaki olumsuz Müslüman erkek tiplemelerine bakarak; “Buralar adamı çürütüyor. Cihada gidecek biriyle evlensem de hemen yollasam onu, şehid olsa” diyordu.. Öyle de oldu nitekim.. Evliliklerinin üçüncü ayında cihada giden eşinin çok geçmeden şehit haberi de geldi..
Hepimiz yanında durduk kardeşimizin, ona destek olmaya çalıştık.. Fakat o bambaşka tavırlar sergiliyordu.. Durmadan dövünüyor, oraya buraya düşüp bayılıyordu.. Zaman geçtikçe bunalımları arttı, ne okuduğumuz ayetler onu teskin etti, ne de şehid eşi olmanın müjdeleri..
Yavaş yavaş hepimizle irtibatını kesti.. Yıllar sonra onu bir iş merkezinde daracık kıyafetiyle, makyajlı yüzüyle gördüğümde önce tanıyamadım sonra gözlerime inanamadım.. İş hayatına atılmıştı.. “Cihada gidecek adam evlenir mi hiç? Bak işte ortada kaldım, başımın çaresine bakıyorum.. El-aleme muhtaç olacak halim yok ya!” diyordu..
4.Kız:
Çok yumuşak huylu ve fedakar bir arkadaştı.. Herkesin yardımına koşar, elinden geleni ardına koymazdı.. Akrabadan gelen talibi için anne-babası; “Namaz kılıyor ya gerisini fazla kurcalama. Hem sen ne diye bu güne kadar okudun, ettin? Öyle her şey tastamam olur muymuş? Zamanla sen anlatıp öğretirsin” diyerek evliliğini bir oldu-bittiye getirmişlerdi..
Konuştuğumuzda; “Çok zor” diyordu.. “İnsanın aynı dili konuşmadığı, aynı hassasiyetleri paylaşmadığı bir adamla evlenmesi o kadar zor ki.. Ben oturup Allah’ın ayetlerinden bahsedelim, bize faydası olacak şeylerden konuşalım istiyorum, eşim maç seyrediyor, saçma sapan dizilerin başında uyuyakalıyor.
İlk zamanlar; “Ben de okurum seninle, çok şey bilmiyorum ama sen öğretirsin” falan diyordu. Fakat zaman ilerledikçe; “Çok da aşırı gitmeye gerek yok. Benim de bir gururum var, eşim dostum var” diyerek beni uyarmaya başladı.. Ne zaman bir hayra niyetlensem onu karşımda buluyorum.. İşin en acı yanı ise çocuklarıma sözüm geçmiyor.. Ben; “Haydi çocuklar televizyonu kapatıp biraz kitaplarımızı okuyalım” diyorum. Eşim; “Bırak çocukları, ne zararı var sana, güzel güzel oturuyorlar işte” diyor. Onun bu tavırlarından sonra artık beni kim dinler?..”
5.Kız:
Aramızda ilmi en çok sevendi.. Normal işinde gücünde insanlar ona ‘sıradan ve basit’ geliyordu.. “Tam benim istediğim eş adayı” dediği genç, Şam ve Kahire’de uzun yıllar eğitim almıştı.. Onlarca alimin ilim meclisinde bulunmuş, kütüphaneler dolusu kitabı adeta içercesine okumuştu..
Arkadaşımız bir eşten çok dizinin dibine oturup ilim tahsil edeceği bir hoca bulmanın mutluluğuyla evlendi.. Hepimiz çok umutluyduk, bu evlilikte hayatla birlikte bir şeyler devam ettirilecekti..
Fakat duyduk ki, genç buralarda daha yeni tutunuyor.. İş-meslek namına bir becerisi yok.. Birkaç ay çalıştıktan sonra aylarca işsiz dolaşıyor.. Arkadaş kucağında bebeği ile yardıma muhtaç.. Kardeşlerle ufak-tefek aramızda bir şeyler hazırlayıp ziyaretine gittik..
Bizi duvarları tamamen kitaplıklarla kaplı bir salona aldı arkadaşımız.. Kenara eski, küçük bir dikiş makinası koymuş, konu komşuya dikiş dikmeye başlamıştı.. “İlk başlarda her şey çok iyiydi, beraber okur, düşünür, konuşurduk.. Fakat bir evin, ailenin ayakta durması ilimle değil maddi ihtiyaçların karşılanması ile.. Gün geçtikçe, “Kira günü geldi, su kesildi, yağ bitti” dedikçe aramızda problemler baş göstermeye başladı.. “Allah kerim, o rızkımızı gönderir” deyip odasına çekilen eşimin, onca ilmine rağmen artık gözümde mahallenin en cahil ama evine ekmek götüren adamı kadar bile değeri yok maalesef..
Akrabalardan, eş-dosttan yardım kabul etmek ne kadar ağır bir durum.. Sağolsun bir akrabamız bu dikiş makinasını verdi, ben de gece-gündüz demeden bir şeyler dikmeye çalışıyorum..”Acı acı gülerek; “Artık bunca kitabın, ilmin gözümde hiçbir değeri kalmadı.. Yedi aylık kızımı kucak istediği zaman kucağıma bile alamıyorum çalışmaktan, çocuk makine tıkırtısının arasında ağlaya ağlaya susuyor.. Ama başka çarem de yok” dedi..
6.Kız:
Sevgi dolu bir gönül dünyası vardı.. Duygusal, içli ve dünyaya kalbi ile bakan tertemiz bir kardeşimizdi.. “Sevmeden olmaz” diyordu, ne olacağı baştan belliydi.. Kalbini bir gence kaptırdı ve çok geçmeden evlendi..
Bizim camiada en sert eleştirilen o olmuştu.. Ne davayı satmışlığı kalmıştı, ne basit bir sevdaya tutulmuşluğu ne de iffetsizliği..
Bir bayram günü memlekette karşılaştık.. Gözleri hala pırıl pırıldı.. “Rabbime hamd olsun beni mahcup etmedi..” diyordu. “Nasıl oldu?” diye sordum. Anlattı:
“Beni bilirsin, zeki değilimdir, aklım da pek bir şeye ermez. Fakat dualarım ve gönlüm elhamdülillah beni yanıltmadı.. Sevmek derken öyle körü körüne değil.. Sevdim ama çok istişare ettim ben, eğer eşim uygun biri olmasaydı “Bir kere sevdim” diyerek peşinden gitmeyecektim elbette..
Bir şeyi sevmeden, içime sindirmeden yapamazdım.. Çok dua ettim ben, “En hayırlısını sevdir gönlüme” dedim.. Öyle de oldu.. Evlilikte sorunlar olmaz mı? Elbette bizim de sorunlarımız oldu/oluyor..
Fakat gönlümün eşime karşı sürekli sevgi dolu olması, eşimin de bana aynı ışıkla bakması Allah’ın yardımıyla bu sorunları hep küçültüyor.. Esasen benim pek bi beklentim yoktu; sevgi dolu, uyum içinde yaşasak, Allah’a kul, birbirimize yoldaş olsak yeterdi.. Onun için akşamları eşimi kapıda karşılamayı, ona sevdiği yemekleri hazırlamayı seviyorum ben, ailesinin yanında onun göğsünü kabartmayı, onunla el ele yürümeyi, çocuklarımızla şakalaşırken onu seyretmeyi, beraber kitap okumayı, arkasında namaz kılmayı.. Velhasıl Allah yüzüme güldü, işte altı yıl oldu, beni dualarım, bir de gönlüm kurtardı..”
7.Kız:
Aramızdaki en seviyeli arkadaştı, tam bir hanımefendiydi.. İnsanlarla bütün iletişimini “saygı” çerçevesinde kurardı.. Yaptığı her işe özen göstermesi, en iyisini yapmaya gayret etmesi onun en belirgin özelliklerindendi..
Evlendiği gencin gerek fikri yapısını, gerekse ahlaki yapısını ciddi bir şekilde araştırmıştı.. Aileler arasında da uyum vardı, öyle olunca uzatmadan evlenmişlerdi..
“İyi misiniz?” dedim.. “Elhamdulillah” dedi..
Ona göre saygı, sevginin bekçisiydi.. Saygı olmadan sevgi yıpranmaya, tükenmeye mahkumdu.. Eşine neredeyse “siz” diye hitap edecek kadar saygı duyuyordu.. Yüzüne karşı ona “dünyanın en iyi erkeği” değerini veriyor, gıyabında sürekli onu onurlandırıyordu..
Saygı göstererek kendi saygınlığını korumayı ilke edinmişti..
“Elbette tartışmalarımız oluyor” dedi.. “Tamamen bambaşka ailelerde yetişmiş iki insan, birbirinin tıpatıp aynısı olamaz. Bu sebeple benim doğrum ona yanlış, onun doğrusu da bana yanlış gelebilir. Fakat biz uyumu, saygı ekseninde birbirimizle konuşmak ve birbirimize karşı anlayışlı davranıp zaman tanımakla elde ettik.. Sinirlendiğimiz zaman susmak, daraldığımızda ortam değiştirmek, sorunların üzerine üzerine gitmektense zamana yaymak ve saygıyı hiçbir zaman eksiltmemek.. Evliliğimden öğrendiğim şeyler bunlar oldu..”
Türlü türlü hatalar işledikten ve çokça zayiat verdikten sonra ben de şunları öğrendim;
1-İnsan evliliği için daha bekarlığında yatırım yapmalı.. Ahlaki, imani ve fikri olarak evliliğe hazırlanmalı.. “En hayırlısı için” dualar etmeli.. Rabbinden gönlüne “rıza” dilemeli..
2-Evleneceği adayı sıkı sıkıya araştırmalı, yakınlarını çapraz sorguya almalı. Hocası; “Efendi çocuk” dedi diye sınavı geçti kabul edilmemeli.. Sevene-sevmeyene, okuluna, işine, mahallesine, akrabasına teker teker sorulmalı..
3-Bu sorgu sualler; adayın ahlaki, fikri yapısını, karakterini, dünya görüşünü, tavır ve duruşunu, cemaatini, aile ve akraba münasebetlerini vb. şeyleri kapsamalı..
4-“Ne kadar maaş aldığı” sorulmasa bile, ailesini geçindirmek için gerekirse “simit satmaya” gönlü olup olmadığı geçmişinden geleceğine bakılarak araştırılmalı.. Elbette Allah’a rızık verici olarak tevekkül etmeli fakat bu rızkı celbedecek gayreti gösterip tekellüf[1] ehlinden olmamalı..
5-“Evlendikten sonra namaza başlayacak”, “Düğünden sonra kapanacak”, “Sen onu adam edersin”, “Bildiklerini öğretirsin” şeklinde gelen hüsnü kuruntulara aldanmamalı.. Eşlerin birbirlerine tebliğ yapması, öğretmenlik yapması çok zordur.. Böyle adaylarla evlenme niyeti olan kişi, kendisini en kötüsüne hazırlamalı. Yani; “Bu adam namaz kılmadı bunca zaman, bundan sonra da hiç kılmayabilir”, “Bunca zaman tesettüre riayet etmedi, bundan sonra da etmez” gibi.. İyiye giderse sevinip şükretmeli, fakat gidişat devam ettiğinde ise dövünmemeli.. Çünkü böyle kimselerle evliliği kabul etmek, en başta bu olumsuzlukları kabul etmek anlamına gelir.
6-Evliliği için boyundan büyük imtihanlar temenni etmemeli.. “Şehit hanımı olayım”, “Hasta çocuk bakma sevabı alayım”, “Fakir olsun da darlığa sabredeyim”, “Zengin olsun da infak edeyim” gibi şu haliyle sonucunu kestiremediği imtihanları dilememeli/çağırmamalı..
7-Sevmek, gönül kaptırmak evliliği kimi zaman bir rahmete çevirse de çoğu kez aldatıcı olmuştur.. Onun için görerek evlenenler bir kez düşünecek ise, severek evlenenler üç beş kez daha fazla düşünmeli.. Sevenin gözünün kör, kulağının sağır olduğu hesaba katılırsa yanlışa düşmemek için daha fazla ince eleyip sıkı dokumalı.. Duayı elden bırakmamalı..
8-Evlilik görüşmeleri “temiz” adaylar açısından genelde heyecanlı, çekimser, duygusal ve ‘ne yapacağını bilemez’ bir halde geçer.. Onun için süreci aceleye getirmemeli, özümsemek için akla ve kalbe zaman tanımalı.. En az beş aklı başına kişiyle istişare etmeli.. Bu istişareler kızın sınıf arkadaşları, gencin iş arkadaşlarıyla olmamalı.. Aileden, akrabadan, komşudan, kendisine fikir danışılan bir öğretmenden, hocadan görüş alınmalı..
Evliliğe adım atmak zor değil fakat bitirmek hiç de kolay olmuyor.. Onun için insan elinden gelenin en iyisi için gayret göstermeli, Rabbine ve kendisine mazeretler hazırlamalı.. Yine de olmazsa “takdir” deyip sabretmeli.. Hiç olmayacaksa “boşanmak da helal” deyip uzatmadan geri dönmeli..
Allah, bekarlarımıza salih-saliha eşler, içinde isminin zikredildiği ve şanının yüceltildiği cennet misali yuvalar ve cennete aday çocuklar ihsan etsin..Evlilerimize ise rızası uğrunda güzel hal ve gidişatlar nasip etsin.. (Amin)
gencmuvahhide.com/Ummu Reyhane
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Bulursam yani varsa onu da eklerim inş
Yani itiraz mı var anlayamadım
Bildiğin varsa bizde faydalanalım
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Kocalık manifestosu Turgay Oğur
Tanışmalar, konuşmalar, istemeler, sözler, nişanlar, alış-verişler, düğün pastası
seçimi ve nihayetinde düğün.

İki insanın birbirini yemeden bir ömür geçirebileceğine bizi ikna edecek kadar çok badire atlatılmış oldu. Ancak bundan sonrası da boş vitese atılıp yokuş aşağı salınacak bir yol değil. Her daim sarı alarm seviyesinde olunması ve hakkıyla inşa edilmesi gereken bir eserdir evlilik.
İşte iyi bir koca olmak isteyenler için ince zanaatkârlık önerileri:



1. Bu işin kitabı yazılsa, kitabın yarısını kaplaması gereken, en önemli kural ile başlayalım. Zaten bunu başardıktan sonra geriye çok az şey kalıyor. Maçoluğun norm olduğu bizim gibi toplumlarda erkeklerin çoğu karısına değil erkek olmaya âşıktır. Az olanlardan olabilmeyi başaranların evliliği bir granit heykel kadar sağlamdır.




2. ‘Yataktan en son çıkan nevresimi toplar’ evlilik kurumunun temel bir prensibidir. Basit gibi duran bu prensibe sadık kalan çiftler olağanüstü bir durum olmadıkça boşanmaz.




3. ‘Nasıl olsa 12 saat sonra tekrar yatacağız, hiç değilse bu yatak örtüsünü sermeyelim’ düşünce olarak bile akıldan geçirilmemesi gereken hastalıklı bir erkek zihniyetidir ve mutlaka terk edilmelidir.




4. Evlilikte ‘eşler arasında hiç bir konuşma dedikodu/gıybet olmaz, zihinden geçirme sayılır’ ilkesini şiar edinecek kadar tek bir bütün, çantasından evin anahtarını almayacak kadar mesafeli iki ayrı insan olmayı başaran herkes bu hayat sahnesinin Kocalık Oscar’ını hak eder.




5. ‘Seven kıskanır’ bu toplumun ürettiği en marazi düşüncelerden biridir. Kıskanmak bir kadına yapılacak en ağır hakaretin bir tık öncesidir. Kıskanmayı erkekliğin bir fabrika ayarı olarak gören koca, karısına ya da çevreye değil kendine güvenmeyen erkektir.




6. Evlenip baba ocağından ayrılınca annenden boşalan yeri dolduracak kişi karın değildir. Evlilik iki denk insanın, eşit sermayeli ortaklığıdır. Bu nedenle karının senin gömleklerini ütülemesi sana büyük bir jesttir ve o birliktelik 50 yıl da sürse hep jest olarak kalacaktır.




7. Kadınların önem atfettiği özel günler bir pagan rahibinkinden daha fazladır. Özel günleri atlamak da adeta bu dinden çıkmak gibidir. Kuvvetli tövbe istiğfar ve kefaret gerektirir.




8. Kadınların pahalı hediyelerden hoşlandığı jest yapmayı beceremeyen erkek safsatasıdır. Sıradan bir çarşamba gününün herhangi bir saatinde telefonuna gönderilecek bir gül “emojisi” ya da Youtube’dan bir şarkı linkine ekli ‘öylesine içimden geldi’ mesajı en derinlerde pahalı hediyeden daha büyük ses getirecektir.




9. Bir kocanın karısına ‘saçın güzel ol
muş’ demesi o kadını kâinat güzeli yarışmasında ilk üçe girmiş kadar mutlu eder, iki günde bir tekrarlaması aynı mutluluğu yaşamasına engel olmaz ve bu durumu bir erkek hiç bir zaman anlayamaz.




10. Herhangi iki insan arasındaki herhangi ilişki, iki çarkın ilişkisi gibidir. En çok ilişkiniz olanla dişliler en çok yıpranır.
Sabah yataktan kalktığın haline, horlamana, ağız kokuna, yellenmene, hasta olunca kusmana kısacası en çirkin vaziyetlerine şahit olan eştir. Oysa ki; kimsenin seni umursamadığı bir AVM’ ye giderken üstüne başına gösterdiğin özenin hiç değilse onda birini ev hali için göstermeli, evde boş bir şeker çuvalı ya da buruşturulmuş bir kese kâğıdı gibi oturmamalı. İlkemiz: Evde rahat et ama asla salma.




11. Evlendikten sonra alınan göbek, eve düzen gelmesinden değil kulağına fısıldanan “beğenen beğenmiş” sözünün verdiği rahatlıktandır. Unutma ki; beğenen göbeksiz halini beğenmişti.




12. Sonuç olarak erkekler Mars’tan kadınlar Venüs’ten gelmedi. Her ikisi de cennetten geldi. Eğer geldiğin yeri iyi bilirsen o ev bir cennet olur. Bu yu
vanın cennet olması senin elinde.




Nişanlılar için özel not: İster feminist bir dergide köşe yazarı olsun, ister Hava Kuvvetlerinde F16 pilotluğu yapsın, her kadının içinde bir ‘Güllü’ vardır. ‘Sevgilim, düğün istemi
yorum, Yeni Zelanda’ya gidelim, konsoloslukta evlenelim’ diyen bir kadın yıllar sonra ‘Ben de baba ocağından telli duvaklı, davulla zurnayla çıkmak isterdim’ diye dertlenebilir ve tabii ki bu halini doğrudan kocasına yansıtacağını bilmem söylemeye gerek var mı? O yüzden konsoloslukta nikâh türü fantastik gazlara gelmemek, Türkiye’nin yedi bölgesinde ne kadar adet, gelenek, görenek varsa hepsini yerine getirmek, temiz bir geleceği garantilemektir. Kısacası, müstakbel karının içindeki ‘Güllü’ye saygı göster.

Not : Bu yazı da güzel
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,654
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
Bulursam yani varsa onu da eklerim inş
Yani itiraz mı var anlayamadım
Bildiğin varsa bizde faydalanalım

İtiraz derken yazı yanlıştır demiyorum. Eksiktir diyorum. evlilik iki taraflı bir kurumsa ikinci tarafın gözünden olayın nasıl göründüğünü bilmek gerekir. Bu tarz yazılar bana fazla romantik geliyor.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,982
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Sayın @Büşra

İlk mesajı duygulanarak okudum.

Hayat, imtihan...

cqmbu.gif
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,982
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
7. Kız kaybetmez...

%100 Kütük birine rastlamadığı sürece hep kazanır.

Selam ve dua ile...
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Yaşadığım bir vakıayı elimden geldiğince anlatıyorum ders alınması açısından
bir arkadaş ortamındayız bir abla eşinin ailesi yanında kendisini sahiplenmediğinden dem vuruyordu
kayınvalidesini ziyarete gideceklermiş.Eşi telefon açıyor babası da oğlundan gelirken tavuk getirmesini istiyor mangal yapıyorlar
telefonu kapatınca gelin yani abla eşine diyor ki : biz misafir gidiyoruz ne ayıp. Eşi de ses çıkarmıyor hata ediyor tabi
neyse vardıkları zaman da gelin k.babasına düşüncesini söylüyor. Eşi yine hiç ses çıkarmıyor . Abla da arabada eşi ile tartışıyor.
Ben dedim ki ablaya : yav abla iki buçuk üç sene altını değiştirip gecemi verdiğim çocuğumdan bir tavuk isteyemeyecek miyim?
sen niye muhalefet ediyorsun hep diyor
Böyle bakılır mı meseleye . Her gelin bir kayınvalide adayıdır bunu unutmamalı
Bir de kişilik değişken ve tanımlanamayan bir durum
Allah eşler arası merhameti sağlamlaştırsın inş
Forumda içtihadi meselelerden daha efdal bu hayati mevzular ama millet eforunu öfkeden yana kullanıyor...
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,982
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Tek soru: Annesine tavuk götüren adama karşı çıkan tartışan gelin Malatya'lı mı ?
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
güzel bir konu @Büşra bacım....

Bir Hoca abimiz var, sabır taşı gibidir, Allah selamet versin, severiz kendisini,,,,,, kendisi anlatmıştı,,,,, Hanımı, Allah razı olsun, Hocamızın annesine o kadar hizmet etmişki, annesi vefat edene kadar, bir gün Hanımına demişki, " Hanım, olurda bir gün kavga edersek, bana , anneme yaptığın hizmeti hatırlat, emin ol, susarım " demiş... hep örnek veririm, hepte duygulanırım, bunu anlattığında......
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
Allah için evlilikler, Allah rızası gözetilerek yapılan davranışlarla belli olmazmı...
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Ben yazmıyım dimi konuya ...
bık bık bık ...
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Evlilik için kamil bir mürşidin dizinin dibinde hakiki bir tasavvuf terbiyesi almak lazım, aşçılık, ütücülük, bulaşıkçılık ve temizlik vb işlerinden iyi anlamak lazım, nefs mutmain nefs olana kadar, sonra pedagojik formasyon olmazsa olmaz, bu diplomaları aldıktan sonra evlenmek isteyen evenebilir :) bunları kimse söylemez bilesiniz... ayrıca tüm bu diplomalardan sonra kadının da bir mürşid olduğunu ve seni irşad ile vazifelendirildiğini kabul edeceksin, el pençe divan duracaksın şeyhinin karşısında durduğu gibi...sonra işte Allah Rasulü (sav) cennet annelerin ayakları altındadır der...ayrıca hikayenin can alıcı noktası da manefisto kelimesi, manifesto, deklarasyon, ideoloji vb şeylerden bize hayır gelmeyeceğini acı acı gördük, ideolojilerin kurbanlara ihtiyacı vardı, bizler olduk, gönüllü öldük... Cemil Meriç "İdeolojiler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir.” der, deliler kervanı sardı bu yolları...Yunus Emre: "Ben gelmedim dava için, benim işim sevi (yetim, sevgi, aşk) için. Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim"
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Kümeste demokrasi sökmüyor efendim :)
resmen herifin dediği oluyor ...
adam hepsini hizaya diziyor resmen ...
tavuklar kavga eder horoz polemiğe girmiyor , dinlemiyor bile dağıtıyor herkesi ...
bi zamanlar iki horoz vardı , asayiş sorunu çıkıyordu resmen ...
horozun tek izin verdiği şey büyük tavukların küçük tavukları dövmesi ...
buna hiç ses çıkartmıyor ve tavuklar resmen çete hiyaraşisinde yaşıyor ....
tertipcilik had safhada ....
kümesteki kart tavuk çoğunluğu Egemen resmen ...
ve o dümbük horoz nerden anlıyorsa anlıyor, kesmeye gittiğimde tavuk kovalarken bana efeleniyor maçası yemiyor ama elmi yaman beymi yaman görecek oda ....
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Bu arada Kadınları çözemedim ama tavuklar üzerine derin analizlerim vardır ....
bi defa hiçde aptal Yaratıklar değiller , bildiğin Aklı başında ve kurnaz Yaratıklar ...
çok yaygaracılar ama , görsen Cengiz Hanı doğurdu sanki , yumurtladı sadece ...
horoz neden eşlik ediyor bu yaygaraya onu anlamıyorum , bak sadece orda tavuk kısmının Peşine takılıyor ...
horoz Güneş'e yatar Bahar'ın , cariyeler Etrafında tüylerini temizler ...
felaketler ya , herkese tavsiye ederim Kümes edinin heriflik öğrenin :)
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Ana hatlarıyla külliyatlarımız kitabul iman, kitabut taharet, kitabul ilm ile başlar, Ahlak kitabı ara ki bulasın, geçen Ö.N.Bilmen'in ilmihaline bakıyorum, ahlak kitabı en sonlarda...Sonuç mu ahlaksız taharetten, ahlaksız ilimden, ahlaksız imandan ne bekliyorsunuz? Hz.Muhammed (sav) vahiyden önce iman nedir, kitap nedir bilmezdi, ama o yüce bir ahlaka sahipti...
 
Üst