Evlenemeyen Kızlar&Erkekler

Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
1,433
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ankara
"Tesettürlü kızlar evlenemiyor" tartışmasına tesettürlü kadınların en entelektüellerinden Nihal B. Karaca da girdi: Fil zücaciyenin kapısından içeri dalmak üzere...
Nihal B. Karaca/Zaman

Evlenemeyen kadınlar-evlenemeyen erkekler

Memleketin bağrına yeni bir acı daha salınmış oldu. Şu malum kitap: Evlenemeyen kızlardan ve evlenmeyen erkekler'den bahseden. Tesettürlü kızların damat namzedi konusunda yaşadıkları sıkıntılar, zaten başlı başına siyasi bir gerilim alanı olan başörtüsü sorununa eklemlenince ister istemez tatsız bir görüntü hasıl oluyor. 'Bekaretimi mezara mı taşıyacağım?' gibi iç çekişler, bu iç çekişlere azami ilgi gösteren medyanın çifte standardına bir yafta daha asıyor.
Geçtiğimiz günlerde Ekrem Dumanlı da yazdı; doğru, üniversitedeki yasaklarda, hizmet alan-hizmet veren gibi ayrımcı kriterlerde bir sorun görmeyenlerin, sistemin kızları 'eve kapatan' yasaklarına hiç ses çıkarmayanların, 'evde kalma' sorununu en ince yerinden tutup ayyuka çıkarmasında ciddi bir samimiyetsizlik var. Alt metinde şu okunuyor çünkü: 'Ey kadınlar, bakın zaten üniversitelere giremiyordunuz, artık bir de evde kalıyorsunuz, gelin naz etmeyin, açın başınızı. Siz de kurtulun, biz de kurtulalım'

Kişisel hikâyelerle kolektif dram arasında sancılı bir ilişki var. Küçük hikâyeyi büyütüp, ona bir temsil nosyonu yüklediğinizde büyük resmi yitiriyorsunuz. Ancak büyük resmi iyi anlamak için de, o küçük öykülere, detaylara, kişisel maceralara iyi bakmanız gerekiyor. Bakma eylemi 'Gorgon' bakışlı medya tarafından gerçekleştirilince hikâye taşa dönüyor. Fakat bir şeyi eklemek gerekiyor: Bir şeyin medya tarafından 'malzeme edilmeye elverişli' olması, o şeyin içindeki hakikat payını görmemize de engel değil. Bilakis. Mademki 'aile' önemli diyoruz, mademki, Müslümanca yaşamak hayattaki en önemli hedefimiz, kendi içimize dönüp 'neden?' sorusunu sormamız gerekiyor.

Emre Aköz de yazdı. İslami kesimdeki erkeklerin evlilik yaparken kendilerine 'başörtüsü' kullanmayan bir kadını seçmelerindeki asıl neden, kapitalizm. Başörtülü eş, ideal bir kariyer planlaması için tercihe şayan seçenek değil. Bir de şu var tabii: Başörtülü kadınların evlilik ilişkisinde eşit muamele görme beklentisi, muhafazakâr kesimin erkeklerini ciddi şekilde 'yaralıyor'. Okuldan atılmış, kimliğini sorgulamak durumunda kalmış, zorluklar karşısında bilenmiş ve bu arada İslam'ın kadınlara epey de hak verdiğini öğrenmiş, 'muhalif' olmanın ayrıcalığıyla ciddi bir özgüven kazanmış bir kadınla mı evlenmek; yoksa nasihat dinleyebilecek, uyumlu, en önemlisi hiç acıtılmamış olmanın uysal buharı üzerinde tüten tatlı bir kumral ile mi evlenmek? Hiç düşünmeden 'ikincisi' diyecek dindar erkek sayısındaki artıştır sorun olan.

Kâr-zarar eksenine göre dizayn edilmiş ve güçlü konumda olanın konforuna göre biçimlenmiş bir hayat algısı, 'haram-helal' çizgisini merkezden çepere doğru itiyor. Kimilerinin 'ılımlı İslam' diye kutladığı şey de budur.

Kuşkusuz 'Anadolu muhafazakarlığı'nın, kadın-erkek ilişkilerindeki kaba ayrımların, ast-üst ilişkilerinin 'medenileşmesi' gerekiyordu; ama 'neo liberalizmin ekonomik boyutunu' 'kapitalizmi' tercih şiarı, medenileşmeye ağır bastı. Bu konu masaya yatırılmadığı sürece, evet tesettürlü kızlar evlenemeyecektir, kariyere ve konfora endeksli evlilikler çoğalacaktır, konfor bozulduğunda evliliğe bye bye deme oranı artacak, üzgünüm, 'aile' elden gidecektir.

Filmi geriye saralım. Her şey, modern kapitalizmin 'beyaz eşya-mobilya denklemini kurmadan evlenmek olmaz' önkabulünü içselleştirmekle başlıyor. Sadece bu önkabul bile modern kapitalizmin evliliği kendisi için ideal bir alan haline getirip, o alanda dilediğince at koşturması demek. En hafifinden, evlilik yaşının ciddi şekilde yükselmesi demek. Evlilik yaşının yükselmesi ise ya muhafaza edilmesi gereken şeyleri muhafaza etmemek demek, ya da yalnızlığın, biyolojik gereksinimlerin baskısı altında günden güne zayıf düşmek, değerler ve iç çatışmalar arasında gerilmek, karşı cinse ve hatta hayata karşı aşırıya kaçan savunma mekanizmalarının içine savrulmak demek.

Mesele modernizmin ve kapitalizmin 'sonuçları' olduğunda, kelebek etkisinin etkilerini küçümsememek lazım. İşte, bakın, fil zücaciyenin kapısından içeri dalmak üzere...

NİHAL BENGİSU KARACA
 

saubi

Üye
Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
21
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
tesettürlüler gündeme gelmeden bu meseleler nasıl çözülecek acaba.

2 yıl -herhalde- önce bir belgesel izlemiştim (ki muhtemelen son belgeseldi bu başörtüsü ile ilgili) cnn de. başı açık popüler ve genç kadın yazarlardan biri kadın hakları bağlamında başörtüsünü savunuyord güya. ama her sözünde başörtüsünün siyasi bir malzeme olarak çoğunlukla erkekler tarafından kullanıldığını, kadınların hakları olan bu kavramı birinci elden savunmadığını söylüyordu.

tuhaf değil mi? kendileri her tür eylemi her tür şekilde yapıyor ve siz birşey diyemiyorsunuz. ama bir erkek başörtülü bayanlarla birlikte gösteri de olunca bile o örtüyü ata-erkil mantıkla sömürmüş kullanmış oluyor.

yani bir erkeğin başörtüsünü savunması da yasak oluyor onların gözünde.

ee kadınlar zaten bir yere kadar savunabiliyor ki onların bacılarımızı sindirmesi daha kolay görünüyor.

ne yapmak gerek peki?
gündeme gelmesin
erkek savunmasın
kadın çok ısrarcı olmasın
meydanlara çıkılmasın
siyasiler konuşmasın
kamusal alanda takılmasın
....
...
nereye kadar?

ayrıca nihal hanım farklı bir yorum getirmiş konuya tebrik etmek gerek.
başörtüsünün kapitalist dünyada lanetlenlenmesinin yine parayla ilintili olduğunu işaret etmesi açısından çok önemli.

kaç tane işini iyi yapmayan öküz başörtülü hanımlar artık benim yerimde çalışırlar da benim yerimden eder diye endişe ediyor da başörtülülere yapılan zülmü reva görüyor.
 

sim

Üye
Katılım
29 Ağu 2007
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
bursa
artık biliyoruz ki yazılı ve görsel basında toplumun bir sorunu gibi tartışılan bir olgu ya da olay, gerçek toplumun sinesinde yaşadığının aynısı değil kesinlikle örneğin bizim televizyonda geçen yüzlerce tank gördüğümüzde darbe oluyor sanıyorduk ya önceden; fakat öyle değildi aslında hani beşer dakikaü, arayla onlarca kanalda ve defalarca tekrarla verilince öyle görünüyordu söylediğim gibi artık bunu aştığımızı sanıyorum yani medyadaki başörtüsü tartışmaları da yanılsamalar sadece bence başörtü olgusunun gerçek durumunu bizler biliyoruz toplumun bizzat kendisi olarak benim gözlemim şu ki: tüm tartışmalar bir yana, başörtme ve tesettür kalitesinde yadsınamayacak bir düşüş var etek ve kol boylarındaki kısalmalar, modellerde darlaşmalar, başörtülerindeki havalı bağlamalar... dayatmaların yapamadığını kişisel tercihler-- ya da toplumsal dinamikler mi demeliyiz? (moda gibi)-- başarıyor sanırım ve muhafazakar toplum gözle görülür bir evrim yaşıyor bence bu, toplumun sinesi olarak kendi aramızda sorgulayacağımız daha mühim bir kulvar
 

sim

Üye
Katılım
29 Ağu 2007
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
bursa
Yo Yo Sorun Bence şeyde: Hani Diyorlar Ya ''taviz Tavizi Getirir'' Onda. Allah Kendisine Bir Adim Yaklaşana On Adim Yaklaştiği Gibi, Bir Kere Taviz Verenin De Kalbini On Kere Katilaştiriyor Sanirim. Ve Küçük Tavizler Alişkanliğa Oradan Da Karaktere Dönüşüyor Olmali.
 
Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
1,433
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
Konum
ankara
Yo Yo Sorun Bence şeyde: Hani Diyorlar Ya ''taviz Tavizi Getirir'' Onda. Allah Kendisine Bir Adim Yaklaşana On Adim Yaklaştiği Gibi, Bir Kere Taviz Verenin De Kalbini On Kere Katilaştiriyor Sanirim. Ve Küçük Tavizler Alişkanliğa Oradan Da Karaktere Dönüşüyor Olmali.
oda dönüp dolaşıp kaliteli kalifiyeli ''din ve milli eğitime'' dayanıyor.
 
Üst