Evlat Yetiştirme

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
İLÂHİ HOŞNUTLUĞA VESİLE OLACAK ŞEKİLDE,
AHKÂM-I İLÂHİ MUCİBİNCE EVLÂT YETİŞTİRME



Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime'sinde:
"Ey iman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim: 6)
Buyurarak, hem kendimizi, hem de çoluk çocuğumuzu cehennem ateşinden korumayı emir buyuruyor. Bu ilâhi bir emirdir.
Müslümanların gerek kendilerine ve gerekse âilesine karşı mükellefiyetleri çok ağırdır.
Çocuk şayet iyi terbiye edilmezse kötü bir insan olur. Anne-baba onun kötülüğünden mesuldürler. Günahına da ortak olurlar.
Câhiliyet devrinde kız çocuklarını diri diri gömerlerdi. Fakat kız masum olduğu için cennete giderdi. Zalim müşrik baba ise cehenneme giderdi.
Eskiden cehalet vardı. Şimdiki cehalet çok daha büyük. Hâlâ farkında değilsiniz. Zalim anne baba, canım yavruyu kendi elleriyle cehhenneme koyuyor. Kendi de gidiyor.
Zira Cenâb-ı Hakk: "Kendinizi ve âilenizi ateşten koruyun!" buyuruyor.
Hani koruyan kim?
"Koru!" diye emrediyor. Kendini de, evlâdını da.
Çocukların İslâm ahlâk ve âdâbına uygun olarak yetiştirilmeleri ilâhî bir emirdir.
Çocuğa; Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-i, Hazret-i Kur'an'ı, Ehl-i beyt'i, Allah dostlarını sevdirmezsek, abdesti, gusülü, namazı öğretmezsek ondan hayır bekleyebilir miyiz?..
Her tedbiri alacak, ahkâmı öğretecek, her türlü bilgiyi vereceğiz. Ondan sonrası Allah'a kalmış. Sen hiçbir şey yapmayacaksın, sonra çocuğum isyan etti. Kabahati kendinde ara.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bütün kötülüklerin bir bir ortaya çıktığı, yapıldığı ahir zamanı, seyyiat zamanını yaşıyoruz. Dünya kurulalıdan beri kötülüklerin ayyuka çıktığı böyle bir devir gelmiş değil. Bütün kötülüklerin anası bu devirde mevcut.
Bu durumda vazife daha da büyüyor, mesuliyet daha da ağırlaşıyor. Çünkü harama giden yollar açık, ahkâm dışı bir çukura düşmek çok kolay. İnsan helâk olur.
Zira; iyi ile kötü karışmış, haram teşvik edilir olmuş, nefisler şeytan yolunda yürür hale gelmiş.
Gazete, televizyon, internet sebebiyle her türlü kötülük taze ve körpe dimağlara, gönüllere ekilir olmuş.


Ömer ÖNGÜT - Kuddise Sırruh - Hazretleri
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Her Ebeveyn Kendine Şunu Sormalıdır:

Allah-u Teâlâ'nın ateşten koruma emr-i şerifini bilen biliyorsa da, nerede ve nereden başladığı bilinmediği için herkes kabahati çocukta arıyor. Kendi kusurunu hiç bilmiyor ve görmüyor.
Yuva kurmaya karar verdiğimiz zaman asil bir âileden, dindar, iffetli ve temiz bir eş aradık mı?
Çünkü Allah-u Teâlâ Mâide sûre-i şerif'inin 5. Âyet-i kerime'sinde mümin, hür ve iffetli kadınlarla evlenmeyi emrederken, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif'lerinde:
"Mezbelelikte biten yeşillikten sakınınız." buyurmuşlardır. (Deylemî)
Bu evliliğin Rızâ-i ilâhî'ye uygun olup olmadığına dikkat ettik mi? Eş seçimine dikkat ettik mi? Çünkü o eş çocuğa ya anne olacak ya da baba olacak.
Dini nikâh kıydık mı? Allah-u Teâlâ'nın kesin emri olan ve kadının hakkı olan mehiri verdik mi? İslâmî usullere göre mütevazi, riyâsız, gösterişsiz, ahkâma uygun bir düğünle mi evlendik, çalgılı çengili, ahkâm dışı bir düğün mü yaptık? Daha sonra ise; helâl yiyip helâl yedirdik mi? Çünkü kişi haramla kendisini de, âilesini de, çocuğunu da helâk eder ve yakar.
Karşımızdakinin bir emanet olduğunu düşündük mü? Her halde abdeste, ahkâma dikkat ettik mi?
Çocuğun kulağına ezan okuyup, güzel bir isim verdik mi? Durumumuz iyi ise Akika kurbanı kestik mi? Ekilmemiş gönül bahçesine Allah ve Resul'ünün sevgisini ektik mi?
Göz, kulak, el, ayak gibi bütün âzâlarının Hazret-i Allah tarafından verildiğini; sıhhat, âfiyet, rızık ve maîşet gibi sonsuz nimetler verdiği gibi, ahirette de daha nicelerini vereceğini haber verdik mi? Ölüm, kabir, mahşer, sırat, cehennem gibi vartalardan kurtulması için nasıl hazırlanması gerektiğini bildirdik mi? Cennet ve Cemâlullah'a kavuşması için kendisine yardımcı olduk mu? Niyet-i hâlisâ ile, amel-i sâlih ile hayatımızda numune olduk mu?
Çocuğa İslâm'ı, Kur'an'ı, Resulullah'ı sevdirdik mi? Kur'an'ı öğretip, namazı tavsiye ettik mi? Çocukla çocukken oyun oynayıp, biraz büyüyünce arkadaşlık edip, büluğa erince istişare yaptık mı?
Çocuklarımıza asaleti, ahlâkı, edebi, helâli-haramı öğrettik mi? Kız çocuğuna setri, iffeti, ahkâm-ı İlâhi'yi öğrettik mi?
Çocuğumuza nasıl örnek olduk? Biz hanımı döversek çocuk da yarın hanımını döver. Biz açık giyinirsek yarın kızımız da öyle giyer. Biz namaz kılmazsak o da kılmaz.
Çocuklarından şikâyetçi olanlar, bu hususlara dikkat ettiler mi?
Bize düşen vazifelerimizi yapmamışsak, onlardan bir şey beklemeye de hakkımız yoktur. Ne verdik ki ne bekleyeceğiz?
Evimize helâl lokma, seçme lokma kazanıp getirdik mi?
Helâl lokma o kadar mühimdir ki; evvelâ helâl olacak, kul hakkı olmayacak, alın teri olacak, sonra aldığın mal alttan, göz görmemiş, kapalı olan tercih edilecek. Niçin? Göz hakkı olmaması için.
Haramla beslenen bir vücut hep kötü şeylere meyleder. Bu gibi kimselerin âsi olması gayet tabiidir.
Helâl lokmadan sonra terbiye gelir. Bu terbiye dayakla olmaz, sözle bile değil, gözle olacak.


Ömer ÖNGÜT - Kuddise Sırruh - Hazretleri
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
İbretlik İki Hikâye:

İslâm'da çocuğun eğitimi kadının hamilelik dönemi ile başlar ve ömür boyu sürer.
Bu hususta bir temsil arzedelim:
İstanbul'da medfun bulunan Şeyh Vefa Hazretleri'nin küçük oğlu, yoldan geçen sakaların su tulumlarını iğne ile delmeyi âdet hâline getirmiş. Sakalar bu durumu bu sâlih zâta söylemeye utanırlar. Nihayet bir gün tahammül edemeyip Şeyh Vefa Hazretleri'ne meseleyi intikal ettirirler.
O da kendi kendine bunda çocuğunun değil, ya annesinin ya da kendisinin suçu olabileceğini düşünür ve derin bir murakabaya dalar. Bir hatasını göremeyince hanımına sorar. Hanımı iyice düşünür ve der ki:
"Efendi ben bu çocuğa hamile iken komşuya misafirliğe gitmiştim. Masanın üzerinde portakallar vardı. Çok canım istedi, söylemeye utandım. Bir ara ev sahibinin yokluğundan faydalanarak elimdeki iğneyi batırdım ve portakaldan çıkan suyu azıcık emdim."
Bu cevabı alan Şeyh Vefa Hazretleri: "Hemen git komşudan helâllık al." buyurur. Ertesi günden itibaren, hiç tembih etmedikleri halde çocuk da bu huyundan vazgeçer.
Bu durumdan çok hislenen anne: "Benim güzel yavrum, en ufak hatamı bile gizlemedin!" der.
Görülüyor ki hamile olsun veya olmasın her kadının yediklerine ve içtiklerine dikkat etmesi, küçücük hatalarının gelecekte çocuğa yansıyacağını unutmaması gerekir.


İkinci bir temsil:

Fatih Sultan Hazretleri İstanbul'un fethinden sonra annesine: "Anneciğim! İstanbul'u fethettim." der. Annesi: "Oğlum! İstanbul'u sen değil ben fethettim." karşılığını verir. Fatih: "Nasıl olur? Askerleri denizden, gemileri karadan yürüten ordunun başında ben vardım." dediğinde annesi şöyle söyler:
"Hayır oğlum, İstanbul'u ben fethettim. Çünkü ben hamile kaldığımda harama, helâle, tesettürüme o kadar dikkat ettim ki, bırak akrabalarım, yakınlarım dahi hamile olduğumu anlayamamışlardı. İşte bu sebepten dolayıdır ki Allah-u Teâlâ bana senin gibi bir evlât verdi. Ben böyle olmasaydım, sen İstanbul'un fatihi olamazdın."
Fatih: "Haklısın anneciğim!"diyerek annesinin elini öper.

 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Numune Olmak:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"İnsanın kazandığı şeylerin en değerlisi yetiştirdiği evlâdı ve hiyanetsiz olan alış-verişidir." (Ahmed bin Hanbel)
Çocuğun iffetli, faziletli bir kimse olabilmesi için helâl lokma yedirmeye, helâl giydirmeye itina gösterilmeli, eğitim ve terbiyesine dikkat edilip ahkâm-ı ilâhî öğretilmelidir.
Bir Hadis-i şerif'lerinde ise:
"Çocuklarınızı Peygamber'inize, Ehl-i beyt'ine ve Kur'an okumaya muhabbet gibi üç hasletle terbiye ediniz." buyuruyorlar. (Câmiü's-sağir)
Sâlih bir evlâdın yetişebilmesi için kişi yatakta dahi edebini muhafaza etmelidir. Eğer böyle yaparsa Allah-u Teâlâ da o çocuğa edep ihsan eder.
Anne ve babanın çocuklarına güzel bir numune olmaları da çok mühimdir. Çünkü çocuk iyi veya kötü olarak gördüklerini onlardan öğrenir.
Ana-babasının havâî şeylere daldığını gören bir çocuk, ahlâkî değerleri öğrenemez.
Ana-babasından devamlı surette katılık, öfke, sinir ve parlama, ezâ ve cefâ gören bir çocuk düzenli olamaz ve kendine hâkim olmayı, dil tatlılığını, nezih konuşmayı öğrenemez.
Âyet-i kerime'de:
"Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?" buyuruluyor. (Saff: 2)
Ana-babasından dedikodu, gıybet, yalan, hile gören; ana-baba, komşu, arkadaş, akraba hakkına riayeti görmeyen çocuk yarın bunları yaparsa mesul gene biziz. Niçin? Güzel numune olmadığımız için.


Ömer ÖNGÜT - Kuddise Sırruh - Hazretleri
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Çocuğun Yetiştirilmesi:

Çocuğun konuşmaya başladığı, kendisine söylenenleri tam olarak anladığı ve kendi düşüncelerini az çok ifade edebildiği yaşlardan itibaren dini esasların öğretimi yapılabilir.
Çocukta temyiz alâmetleri görülünce kontrol altına alınması gerekir. Bunun ilk işareti de hayâ belirtilerinin zuhurudur. Ne zaman utanarak bazı şeyleri yapmayı terkederse, bu durum akıl nurunun onda doğduğunu gösterir. Belli bir olgunluk seviyesi hâsıl olmadan öğretime zorlamak, fayda değil zarar getirir.
Çocuğa ilk öğretilecek şey Tevhid inancıdır.
Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:
"Çocuklarınızı ilk olarak 'Lâ ilâhe illâllah' kelime-i tevhidi ile açınız, ölüm anında onlara 'Lâ ilâhe illâllah' sözünü telkin ediniz." (Hâkim)
Allah inancı küçük çocuklara onların anlayabileceği sade ve açık bir dille anlatılmalıdır. Çocuklarda küçük yaşlardan itibaren imanla birlikte ibadet şuurunun da geliştirilmesi gerekir.
Bir müslümanın kendisinin namaza bağlı bulunması yeterli olmayıp ev halkının da namaza bağlılığını sağlaması istenmektedir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda sebat ile devamlı ol!" (Tâhâ: 132)
Müslüman çocuğunun ilk önce eğitilmesi, alıştırılması gereken şey namazdır, çünkü dal küçükken eğilir.
Küçük çocuklara namazın dışındaki ibadetler hakkında da bilgi kazandırılması, bunlardan uygun olanların zaman zaman tatbik ettirilmesi de çok önemlidir.
Nitekim Asr-ı saâdet'teki uygulamanın da bu şekilde olduğu görülmektedir.
Aşure orucu tutulurken büyüklerle birlikte çocuklar da oruç tutmuşlardır.
Rubeyyi' binti Muavviz -radiyallahu anhâ- der ki:
"Bundan sonra artık biz bu orucu tutmaya ve küçük çocuklarımıza da Allah'ın izniyle tutturmaya başladık. Mescide gider çocuklarımıza renkli yünden yapma oyuncaklar verirdik. Onlardan biri yemek için ağlarsa iftar zamanı oluncaya kadar oynamalarını sağlardık." (Müslim: 1136)
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-, oruç yiyen bir kimseye serzenişte bulunarak:
"Nasıl oruç yersin, halbuki bizim çocuklarımız oruç tutmaktadır." buyurmuştur.
Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı çocuklarını toplar, iftar vaktinde kabulünü umarak Allah-u Teâlâ'ya duâ ederlerdi.


Ömer ÖNGÜT - Kuddise Sırruh - Hazretleri

Devamı:
http://www.hakikat.com/dergi/227/bsyz227.html
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Çocukların Oyunu:
Oynamak çocukların en çok sevdiği şeydir. Bu haktan onları mahrum etmek, zararlı neticeler doğurabilir. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bazı oyunlara izin vermiş, hatta bunları teşvik etmiştir.
Bir Hadis-i şerif'lerinde:
"Çocuğu olan onunla çocuklaşsın." buyurmuştur. (Deylemî)


Çocuk Terbiyesi Bakımından İyi Arkadaşın Önemi:

Âileden sonra her gün düşüp kalkılan arkadaşlar zümresi, çocuk için onu saran muhitin ikincisidir. Bu muhit çocuğun bir kısım alışkanlıklar kazanmasında etkili olabilmektedir.
Çocuğun terbiyesi için yaşı ilerledikçe hususiyetle kimlerle arkadaşlık yaptığı, nerelere gidip geldiği inceden inceye takip edilmelidir.
Zira Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:
"Günahkâr ve isyankâr arkadaşlardan sakın. Zira senin de onlardan olduğun anlaşılır." (Câmiü's-sağir)
Çocuk bazı alışkanlıkları çevresinden ve arkadaşlarından kazanır. Bu da ona iyi veya kötü yönde tesir eder.


Çocuklara Selâm Vermek:
Çocuğu, bilhassa eve girdiği zaman selâm vermeye alıştırmalıdır.
Çocuğa selâm verme Sünnet-i seniyye'sinin kazandırılması hususunda Resulullah Aleyhisselâm'da ve Ashâb-ı kiram'da en güzel tatbikat görülmektedir. Onlar onun Sünnet-i seniyye'sini aynı şekilde yapmaya çalışırlardı.
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh- çocukların yanından geçerken onlara selâm vermiş ve:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de çocuklara böyle selâm verirdi." buyurmuştur. (Buhârî)
Çocuklara selâm vermek; onları ilâhî hükümlerin âdâbına alıştırmak, yaşlıların kibir ve gururu bırakarak şefkat, merhamet ve tevâzu numunesi gösterme mânâsı taşır.

Ev içinde ve dışında çocuklara selâm verilmeli, güler yüzle hâl ve hatırları sorulmalı, her hususta ciddiye alınmalı, onların da küçük büyük herkese selâm vermeleri, sevgi ve saygı göstermeleri temin edilmelidir. Çocuklara selâm vermek ve selâmlarını almak onlara şahsiyet kazandırır, küçük yaşlardan itibaren eğitilmelerine büyük katkı sağlar.


Âdâb-ı Muâşeret:
Ana-babanın çocuklarını bilgilendirmesi gereken bir husus da âdâb-ı muâşerettir. Çocukların yemesinden içmesine, yatmasından kalkmasına, konuşmasından susmasına kadar her şeyiyle ilgilenmelidir.
Yapılacak öğütler yumuşak bir dil ile olmalıdır.


Yemek Yeme Âdâbının Öğretilmesi:
Yemek ve sofra âdâbı çocuğa ilk öğretilmesi gereken bilgi ve alıştırmalar arasında yer alır. Ana babanın çocuklarına yemek yemenin âdâbını öğretmeleri gerekir, bu hususta onlara çok iş düşmektedir. Evlerde en çok ihtiyaç duyulan muâşeret kâidelerinden biri de budur. İslâm dini insanın her yönü ile ilgilendiği için, bu hususta birçok Hadis-i şerif'ler mevcuttur.
Evvelâ sofraya baban otursun, sonra sen. Önce baban kalksın sonra sen. Bunlar çocuğa öğretilmelidir.


Doğruluğun Öğretilmesi:
Hangi yolla olursa olsun ana-babanın çocuğu aldatması doğru değildir. İslâm ahlâkının en mühim esaslarından birisi olan doğruluğu çocuğun zihnine yerleştirmek için çaba sarfetmesi gerekir.


Temizliğin Öğretilmesi:
Müslümanlık temizlik üzerine kurulmuştur. Dinimiz temizliğe çok büyük önem vermiştir. Sağlığımız veya dini görevlerimizle ilgili her hususta temizliğe dikkat etmemiz emredilmiştir. Zira temizlik her güzel görünüşün temelidir.


http://www.hakikat.com/dergi/227/bsyz227.html

 
Üst