Esma-Ül HÜsna

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Cami’

İstediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan

“Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va’dinden cayıp-dönmez.” (Al’i İmran Suresi, 9)

Dağınık şeylerin biraraya toplanması demek olan ‘cem’ kelimesi, Allah’ın tüm evrendeki sistemler üzerindeki hakimiyetini gösteren sıfatını ifade eder. Evreni ve içindekileri yaratan Allah, canlı ve cansız tüm varlıklara dilediğini yaptırma, istediği yerde ve istediği şekilde toplama kudretine sahiptir. Nitekim Allah dünyada müminleri bir araya toplayacağını vaat etmiştir.

Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 148)

Ancak gerçek toplanma günü kıyametle gerçekleşecektir. Kendisinden şüphe olmayan kıyamet gününde, Allah’ın bütün kulları O’nun huzurunda toplanacaklardır. Dünyada kendisini ve elçilerini yalanlayan kişilerin inkarlarını ve bu inkarlarından kaynaklanan bütün eylemlerini bilen Allah, elçileriyle tüm insanlığa haber verdiği büyük hesap gününde, gelmiş geçmiş tüm toplumları biraraya toplayacaktır. Sur’a üfürüldüğü gün suçlu günahkarların tümü biraraya getirilecekler ve yaptıklarından topluca hesaba çekileceklerdir. İnkar edenler yine topluca, yüzükoyun cehenneme sürülecek, layık oldukları karşılığı yine yandaşlarıyla beraber topluca göreceklerdir.

Allah kendisine iman edenleri ise tüm yaptıklarına bir karşılık olmak üzere dünyada beraber oldukları gibi cennette de hep birlikte ağırlayacaktır. Allah takva sahiplerini de önderleriyle birlikte bir heyet halinde huzuruna getirecektir. Onlar nurları önlerinde ve yanlarında olacak şekilde, Allah’ın izni ve rahmetiyle topluca cennete gireceklerdir. Kendisini inkar eden insanları ise, dünyada da birbirlerine arka çıkıp örgütlendikleri gibi, cehennemde de hep birarada tutacak birbirleriyle çekişip durmalarına izin verecektir. Zulmedenlerin eşleri ve taptıkları hep birarada olacaklar, yaptıklarının karşılıklarını cehennemin dar bir köşesinde hep beraber göreceklerdir. O çok güvendikleri eşleri ve dostlarıyla birlikte cehenneme sürülmenin azabını yaşayacaklardır. Allah dünyada şeytana uyan insanları ahirette biraraya toplayarak cehenneme süreceğini aşağıdaki ayetiyle bildirmiştir:

O, size Kitapta: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esma-ül Hüsna -Berr


Kullarına karşı iyiliği çok olan

“şüphesiz, biz bundan önce O’na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir.” (Tur Suresi, 28)

Allah insanı yaratmış ve onu yaşaması için her yönden elverişli olan bir mekana yerleştirmiştir. Bu mekanda var olan herşeyi de insan için özel yaratmış ve onun hizmetine vermiştir. Nahl Suresi 4-16. ayetler arasında Allah insanlara sunduğu nimetlerin bir kısmını şöyle sıralamıştır:

İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır. Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz. Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır. Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? Yolu doğrultmak Allah’a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi. Sizin için gökten su indiren O’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle emre hazır kılınmıştır. şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır. Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır. Denizi de sizin emrinize veren O’dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O’nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir. Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler. (Nahl Suresi, 4-16)

Kuşkusuz yukarıda sayılanların tek bir tanesi bile insanın kendi imkanlarıyla elde edebileceği, oluşturabileceği, sahip olabileceği şeyler değildir. Bunların tümü Allah ın insana nimet olarak sunduğu güzelliklerdir. Yukarıda arka arkaya sıralanan nimetler Allah’ın kullarına karşı ‘iyiliğinin çok’ olduğunun apaçık delilleridir.

Peki bunca iyilik karşısında insana düşen nedir?

Allah yukarıdaki ayetlerin devamında kullarına verdiği nimetlerin karşılığında istediğinin yalnızca öğüt alıp düşünmeleri ve Allah’a kulluk etmeleri olduğunu da bildirmiştir:

Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 17-18)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna Bedi


Örneksiz yaratan

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

Ne kadar yetenekli, ne kadar zeki olursa olsun bir insanın keşfedebileceği bir yenilik, düşünebileceği farklı bir fikir ancak o güne kadar öğrendikleri ve çevresinde gördükleriyle sınırlıdır. İnsan yeryüzüne beş duyu ile gelmiştir ve bu duyuların dışında altıncı bir duyuyu tahayyül etmesi bile mümkün değildir. üstelik sahip olduğu duyuları da ancak kısıtlı olarak kullanabilmektedir. örneğin belirli bir renk tayfını görebilmekte, belirli frekanslardaki sesleri duyabilmektedir. Dolayısıyla yeryüzünde var olmayan bir şeyi düşünmesi, keşfedebilmesi, akledebilmesi asla mümkün değildir.

Nitekim bugün bilimsel keşiflerin bir kısmını incelediğimizde, insanların pek çok konuda doğada gördükleri canlıları ve bunların arasındaki kusursuz sistemleri, kendilerine örnek aldıklarını görürüz. örneğin; yunusların burun çıkıntısı, modern büyük gemilerin pruvasına model olmuştur. Radarların çalışma prensibi yarasaların ses dalgaları yayarak çalışan algılama sistemi ile aynıdır. Bunlar gibi daha pek çok örnek de verilebilir. (Bakınız Harun Yahya, Düşünen İnsanlar İçin ,İstanbul: Vural Yayıncılık)

Oysa Allah’ın ilmi sınırsızdır. İnsanın çevresinde görebildiği ve göremediği herşeyi Allah örneksiz olarak yaratmıştır. Kainatın, galaksilerin, gezegenlerin, canlıların, hatta tek bir hücrenin olmadığı bir zamanda Allah dilemiş ve ‘OL’ demesiyle, atomlardan, moleküllerden, hücrelerden, canlılardan, gezegenlerden, yıldızlardan, galaksilerden oluşan kusursuz bir sistem oluşturmuştur. İnsanların binlerce sene sonra keşfedebildikleri mikro dünyadan ancak 20. yüzyılda haberdar olunan gök cisimlerine kadar herşey Allah’ın tasarladığı sistemlerdir ve O’nun belirlediği kanunlara tabidir. O hiçbir örnek yokken evreni ve içindeki her ayrıntıyı meydana getirmiştir.

De ki: “Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O’na) doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O’na dua edin. “Başlangıçta sizi yarattığı” gibi döneceksiniz.” (Araf Suresi, 29)

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O’nun nasıl bir çocuğu olabilir? O’nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. (En’am Suresi, 101)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Batın

Gizli

O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir. (Hadid, 3)

Bulunduğunuz odada şöyle bir çevrenize bakın. Gözlerinizle görebildiğiniz herşeyin ‘yapılmış’ olduğunu görürsünüz. Kapı, masanın üzerindeki teyp, duvara asılmış resim, pencere… Tüm bunların birileri tarafından üretildiğine eminsinizdir. Ã…a¿imdi de pencereden dışarı bir bakın. Gördüğünüz manzara da muhtemelen deniz, ağaçlar, güneş, gökyüzü, uçan kuşlar, belki bir ada veya bunlara benzer detaylar olacaktır. Eğer gece ise gökyüzünde asılı duran yıldızları ve ayı da seyredebilirsiniz. Peki oturduğunuz odadaki eşyaların yapılmış olduğuna emin olduğunuza göre, dışarıda gördüğünüz şeylerin de yapıldığı kesin değil midir?

Elbette kesindir. Eğer bir duvardaki resmin tesadüfen oluşup oraya geldiğini iddia edemiyorsanız, güneşin, yıldızların ve ayın da tesadüfen oluşup gökyüzündeki yerlerini aldığını iddia edemezsiniz. Yerde ve gökte gördüğünüz herşeyin bir tasarlayıcısı, üreticisi, yaratıcısı vardır. Ve herşeyin üstün bir sanatla var eden Yaratıcı, yarattığı şeylerle kendini bize tanıtmaktadır.
Pencereden dışarı baktığınızda O’nu göremezsiniz, çünkü O’nun varlığı, gücü ve sanatı yarattığı şeylerle apaçık görünmesine rağmen, Zatı gizlidir.

İşte Allah’ın yukarıdaki ayette bildirilen Batın sıfatının anlamı budur. O’nun varlığı ve hakimiyeti kainattaki her noktada apaçık görülür ancak insan O’nun Zatını göremez. çünkü Allah’ın kendi zatını bildiği ve gördüğü gibi yarattıklarının O’nu algılama kabiliyeti yoktur. O’nu (Allah’ın dilemesi dışında) kimse göremez ama O, heryeri sarıp kuşatmıştır. Aşağıdaki ayetle bildirildiği gibi:

Gözler O’nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır. (Enam Suresi, 103)
 

yoldaş

Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allah razı olsun konuyu açan ve yorumda bulunan arkadaşlardan.
inşallah en yakın zamanda bende katkıda bulunacagım böyle bir konuya
teşekkür ederim
 
B

.BeYzA.

Guest
ya ArZu çoğunu yazmış hemen hemen ne güzel teşekkürler!:)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Basit
Açan, genişleten, bollaştıran

Allah’a karşılığını çok arttırma ile kat kat arttıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 245)

Allah, kendisine iman eden, kalpten itaat eden kişilere dünyada maddi ve manevi bolluk, genişlik verir. Onların önündeki zorlukları açarak her işlerinde müminlerin yakın dostu olduğunu gösterir. Allah’ın samimi kulları karşılaştıkları her türlü zorlukta, sıkıntıda ve hastalıkta yalnızca Allah’a sığınırlar ve O’nu vekil edinirler. Bunun karşılığında da Allah inkar edenlerin işlerini zorlaştırırken, müminlerin işlerini kolaylaştırır.

Bu konuda Kuran’da verilmiş pek çok örnek vardır. örneğin Hz. Musa ve ona tabi olan İsrailoğulları, Firavun’un zulmü nedeniyle yurtlarından çıkmak zorunda kalmışlardır. Ancak Firavun peşlerini bırakmamış ve yakalamak için ordusuyla beraber onları takip etmiştir. Bu kaçış esnasında Firavun’un ordusu ile deniz arasında kalan İsrailoğulları ‘gerçekten yakalandıklarını’ sanmışlardır. Fakat Allah Hz. Musa’nın duasına icabet etmiş, bir mucize göstererek denizi yarmış ve İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden kurtarmıştır. üstelik bunun ardından Firavun’u ve ordusunu yok etmiş, onların çıktıkları yerlere İsrailoğullarını mirasçı kılmıştır. Böylece Allah’ın, Kuran’da bildirilen “Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da Allah’a ve Resulü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah’a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.” (Nisa Suresi, 100) ayeti de tecelli etmiştir.

Kuşkusuz Allah’ın vaadi tüm inanan kulları için, her dönemde geçerli olmuştur ve olacaktır.

şüphesiz senin Rabbin, rızkı dilediğine -genişletir- yayar ve daraltır. Gerçekten O, kullarından haberi olandır, görendir. (İsra Suresi, 30)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esma-ül Hüsna - Bari

Yaratan, kusursuzca var eden

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

Yaşadığımız evren ile ilgili herşeyde bir denge ve ahenge rastlarız. özellikle bilim alanında yeni gelişmeler kaydedilip bugüne kadar bilinmeyen pek çok detay ortaya çıktıkça, bu denge ve aheng daha da netleşmektedir. Görünen odur ki, kainat üzerinde var olan her sistem üstün bir Aklın tasarımıdır. Bu üstün aklın sahibi, herşeyi hayranlık uyandırıcı bir düzen içinde var etmiştir. Kainattaki her cisim, yeryüzünde yaşayan milyarlarca canlı müthiş bir ahenk içinde varlıklarını sürdürürler. Doğadaki düzen hiçbir şekilde bozulmaz ve milyonlarca yıldır son derece istikrarlı bir şekilde devam eder.

Yalnızca dünya üzerindeki yaşamı incelediğimizde bile hayranlık uyandırıcı pek çok detayla karşılaşırız. Etrafımız, farkında olduğumuz veya olmadığımız, sayısız yaratılış delili ile doludur. örneğin, havadaki gazların karışımı tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için en elverişli şekilde oranlanmıştır. İnsanlar ve hayvanlar yaşayabilmek için oksijen alır ve karbondioksit verirler. Ancak bu işlem sürekli devam ettiği halde havadaki oksijen miktarı azalıp, karbondioksit miktarı artarak mevcut dengeyi bozmaz. çünkü bu noktada çok ince bir düzen var edilmiştir; insanların ve hayvanların tersine bitkiler, yaşamlarını sürdürürken karbondioksit alır ve oksijen verirler. Dolayısıyla insanların ve hayvanların tükettiği oksijen, bitkiler vasıtasıyla tekrar üretilir ve dünyadaki dengeyi korur.

Kuşkusuz bu örnek dünya üzerinde görebileceğimiz yaratılış delillerinden yalnızca bir tanesidir. Gerek mikro gerekse makro alem incelendiğinde bunun gibi sayısız örnekle karşılaşmak mümkündür. Eğer kainat ve dolayısıyla dünya üzerindeki canlılık varlığını sürdürebiliyorsa, bu, üstün akıl sahibi olan Yaratıcı’nın ‘herşeyi birbirine uygun olarak yaratması’ ile mümkün olmaktadır.

Hani Musa, kavmine: “Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır” demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Ã…a¿üphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 54)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Basir


İyi gören

Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah’)tan başkası (boşlukta) tutmuyor. şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir. (Mülk Suresi, 19)

İnsanın görme kapasitesi kuşkusuz çok sınırlıdır. çıplak gözle görebileceği mesafe en fazla birkaç kilometre ötesidir. üstelik bu da ancak açık bir havada, yüksek bir yerden bakıyorsa mümkün olur. Ancak şartlar ne kadar uygun olsa da görebildiği en uzak yer onun için hayal meyal farkedilebilen, puslu bir görüntüden başkası değildir.

İnsan belki de sınırlı yeteneği sebebiyle kendisini de hiç kimsenin göremeyeceğini zanneder. Gizli bir iş yaparken, saklanırken, etrafında hiç insan yoksa, kimse tarafından görülmediğinden emindir. Bu tarz ortamlarda insanlar istedikleri herşeyi yapabileceklerini, hiç kimseye karşı sorumlu tutulamayacaklarını, yaptıkları hataların asla karşılarına çıkmayacağını sanırlar.
Oysa bu bir yanılgıdır. çünkü insanın unuttuğu çok önemli bir gerçek vardır: Allah her an herşeyi tüm detaylarıyla görendir.

İnsan gözleriyle ancak belli bir alanı görebilirken, Allah o kişinin bulunduğu odayı, onun dışında diğer odaları, o evin tamamını, o evin içinde bulunduğu şehri, onun da içinde bulunduğu ülkeyi, onları içine alan kıtayı, bütün bunların tamamını kapsayan dünyayı, tüm gezegenleri, uzayı ve onun da ötesindeki boyutları aynı anda görmektedir.

Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)

Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah katında bulacaksınız. şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 110)
Allah katında onlar derece derecedir. Allah yaptıklarını görendir. (Al-i İmran Suresi, 163)

Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir. (Fussilet Suresi, 40)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esma-ül Hüsna - Baki


Devam eden, fani olmayan.

(Yer) üzerindeki herşey yok olucudur; Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır. (Rahman Suresi, 26-27)

Kainat içinde bulunan tüm varlıkların bir sonu vardır. Bir insan doğar, yaşar ve dünyada sürdürdüğü sınırlı ömür sonucunda ölür. Bu son, bütün insanlar için kaçınılmazdır. İnsanlar gibi bitkiler ve hayvanlar aleminin de yok oluşu kaçınılmazdır. Onlar da doğduktan bir süre sonra birer birer ölürler. örneğin bir ağaç yeryüzünde yüzlerce sene yaşayabilir. Fakat en nihayetinde ölmeye mahkumdur. Canlı olan herşey hayatını tüketip toprağın altına girecek ve yok olacaktır.

Aynı şekilde cansız varlıkların da bir sonu vardır. Zaman, tümü üzerinde yıpratıcı etkisini gösterir. örneğin, binlerce yıl önce ihtişam içinde yaşamış kavimlerden bugün yalnızca yıkıntıların geriye kaldığını görürüz. Allah “(Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terkedilmiş bulunmakta), yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).” (Hac Suresi, 45) ayetiyle bu gerçeğe dikkat çekmiştir. İşte tüm cansız varlıkların sonu da bu şekildedir.

İçinde yaşayan varlıkların bir sonu olduğu gibi kainatın da bir sonu vardır. Kainattaki tüm gökcisimleri, yıldızlar, güneşler bir gün enerjilerini tüketip yok olacaklardır. Veya Allah dilediği başka bir sebeple tüm kainatı yok edecek, kıyamet günü ile ilgili vaadini gerçekleştirecektir.

Görüldüğü gibi herşey sonludur; kainat da, yaratılmış tüm varlıklar da…
Allah ise yaratandır. Ve sonsuzluk yalnızca kendisine aittir.
O, insanlara Kuran’da şöyle seslenmektedir:

Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız? (Kasas Suresi, 60)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna, Bais

Gönderen (peygamber), uyandıran, dirilten

Nasıl oluyor da Allah’ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O’na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 28)

Ã…a¿üphesiz yeryüzünde şu ana kadar yaşayan ve bundan sonra da yaşayacak olan tüm insanlar ölümlüdür. Herkes bir gün ölür ve mezara konulur. Ancak bu apaçık gerçeğe rağmen insanların büyük bir çoğunluğu öleceği ve mezara konulduktan sonra tekrar diriltileceği gerçeğini pek fazla düşünmez. Hatta Kuran’ın bize bildirdiğine göre birçok insan, ölüp mezara konduktan sonra tekrar diriltilebileceğine pek ihtimal de vermeyerek şöyle der:

Derler ki: “Biz çukurda iken, gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz? Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?” (Naziat Suresi, 10-11)

Kuran’da insanların büyük bir yanılgı ile sordukları bu soruya gereken cevap da en açık şekilde verilmiştir:

Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: “çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?” De ki: “Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir.” (Yasin Suresi, 78-79)

Yukarıdaki ayetlerde de bildirildiği gibi Allah tüm insanları ilk defa yaratıp-inşa edendir. Gelmiş geçmiş tüm insanları birbirlerinden farklı özelliklerle donatmıştır. öyle ki bugün bilindiği gibi her insanın parmak ucuna kadar birçok özelliği diğer insanlardan farklıdır. Kuşkusuz onları ilk defa yaratmış olan Allah ikinci kere ve hatta sayısız kereler aynı şekilde yaratmaya güç yetirir. Nitekim Allah bunun delillerini bizlere yeryüzünün diriltilişinde göstermektedir.

çevremize baktığımızda her sonbahar tüm doğanın bir nevi ‘ölüm’ yaşadığına şahit oluruz. Bu ‘ölüm’ bütün bir kış mevsimi boyunca da sürer. Ancak ilkbahar geldiğinde ağaçların kupkuru olmuş dallarında yeniden rengarenk çiçeklerin, yemyeşil yaprakların çıktığını görürüz; tüm doğanın canlanarak yeşillendiğini farkederiz. üstelik bu ‘ölümden sonra diriliş’ binlerce senedir hiç aksaklık göstermeden devam eder. İşte insanın ölümünden sonra dirilişi de Allah için bu derece kolaydır. İnsanlar diriltilişi ile doğanın diriltilişi arasındaki bu benzerliğe Allah ayetlerinde şöyle dikkat çekmiştir:

O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. (Rum Suresi, 19)

Ã…a¿imdi Allah’ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Ã…a¿üphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, herşeye güç yetirendir. (Rum Suresi, 50)

Allah’ın ‘Bais’ sıfatının bir başka anlamı da ‘peygamber gönderen’dir. Allah insanlara uyarıcı-korkutucular, müjde vericiler olarak elçiler göndermiş ve onları doğru yola davet etmiştir. Elçilerinden kimine insanları karanlıktan aydınlığa çıkaracak kitaplar vahyetmiştir. Kuşkusuz bu, Allah’ın insanlara büyük bir lütfudur.

İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi… (Bakara Suresi, 213)

Andolsun ki Allah, mü’minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Al-i İmran Suresi, 164)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Azim


Pek azametli, büyük

Göklerde ve yerde olanlar O’nundur. O, yücedir, büyüktür. (şura Suresi, 4)

Allah’ın büyüklüğü ve azameti kuşkusuz bir insanın kavrama sınırının çok üstündedir. Fakat insan yine de kendi aklının sınırları dahilinde Allah’ın ne kadar güçlü ve kudretli olduğunu biraz olsun görebilir, anlayabilir. Zira tüm kainat Allah’ın büyüklüğünü gösteren sayısız örnekle doludur. İnsanın yalnızca içinde yaşadığı dünyayı biraz incelemesi dahi, herşeyi yaratan Allah’ın azametini hissettirecektir.

Tonlarca ağırlıkta bulutları taşıyan gökyüzü, binlerce metre yükseğe uzanan dağlar, içlerinde milyonlarca çeşit canlının bulunduğu denizler, çakan şimşek ve onun ardından gelen gökgürültüsü ve O’na boyun eğmiş milyarlarca canlı… Bunlar ve burada sayılamayan sayısız detay Allah’ın büyüklüğünün açık delilleridir.

Bir de dünyanın biraz dışına çıkıp düşünelim. şöyle bir örnek, kainatı yaratan sonsuz azamet sahibini biraz daha derin kavramamıza yardımcı olacaktır:

Evren adını verdiğimiz sınırsız bir mekan içinde yaşıyoruz. Bugün bilim adamlarının ulaşabildikleri bilgi seviyesine göre bu evren, içinde milyarlarca galaksiyi barındırıyor. Peki bu galaksilerin içinde neler var? Yine bilimin bize bildirdiği, her galaksi içinde milyarlarca yıldız bulunduğu. Biz de içinde milyarlarca yıldız içeren milyarlarca galaksiden birinin içinde, Dünya ismi verilen ve saatte 1670 km. hızla hiç durmadan dönen bir gezegen üzerinde yaşıyoruz. Ve kuşkusuz bu rakamlarla düşünüldüğünde, kainat içindeki varlığımız, bir toz zerreciğinin dünya içindeki varlığı ile dahi kıyaslanamayacak derecede küçüktür.

İşte insan, bir iki dakika düşündüğünde dahi kendisini hayrete düşüren bir kainata hakim olan, azamet sahibi bir Yaratıcı’ya kulluk etmeye davet edildiğini farkedebilir. Tüm kainatı yaratan, milyarlarca yıldızı barındıran, milyarlarca galaksinin tümünü kontrolü altında tutan büyük bir gücün sahibine…

Allah… O’ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbirşeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Asim


Koruyan

(Oğlu) Dedi ki: “Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur.” Dedi ki: “Bugün Allah’ın emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur.”… (Hud Suresi, 43)

İnsan acizliği sebebiyle her an, her türlü zorlukla karşılaşabilir. örneğin, dünya her an doğal afetlerin oluşabildiği bir yerdir. Depremler, seller, kasırgalar, yanardağ patlamaları sık sık karşılaşılan olaylardır. Veya aynı şekilde kişiyi manen sıkıntıya düşürebilen de pek çok olay vardır. Ve bu olaylar karşısında unutulmaması gereken bir gerçek vardır: İnsan ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar acizliğinden kurtulmaya çalışırsa çalışsın, Allah’ın dilemesi dışında başına gelecek herhangi bir şeyden korunamaz. İnsan için tek koruyucu Rahman olan Allah’tır. Kuran’da bu durum şöyle bildirilmiştir:

De ki: “Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: “Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz.” De ki: “Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız.” (Enam Suresi, 63-64)

İnsanlar tek başlarına kaldıklarında, ellerindeki maddi imkanların, yakınlarının onlara hiçbir şeyle yardıma güç yetiremeyeceğini anladıkları anlarda Allah’ı zikreder, O’ndan yardım dilerler. Ancak O, kendilerini kurtarınca yine nankörlük edip başlarına gelenleri unuturlar. Dünyada Allah’tan başka koruyucu bulamayacağını anlamayan, O’nun her türlü yardımına rağmen nankörlükte ayak direten kişiler, ahirette sonsuz bir azapla karşılaşarak gerçeği göreceklerdir:

… çekimser davrananlar ve büyüklenenler, onları acıklı bir azabla azablandıracaktır ve kendileri için Allah’tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır. (Nisa Suresi, 173)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Aliyy


çok yüce

Kendisiyle Allah’ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (şura Suresi, 51)

Allah Kuran’da kendisini bizlere tanıtmıştır: Tüm alemleri yaratan, kainatın tek hakimi olan Allah uludur. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların yegane sahibi O’dur. O’ndan başka ilah yoktur, Allah insanların şirk koştuklarından çok yücedir. Tüm mülk O’na aittir; O, herşeye güç yetirendir. O, yüce makamların da sahibidir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk; Allah alemlerden müstağnidir.

Kuşkusuz ‘en güzel isimler’ Allah’a ait olduğu için O’nu eksiksiz olarak tarif etmek bir insan için mümkün değildir. O’nu ancak kendisinin bize bildirdiği ile tanıyabilir, yüceliğini ancak Kuran ayetleriyle takdir edebiliriz. Allah, bir ayetinde kendi yüceliğini şöyle tarif etmiştir:

Allah… O’ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbirşeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Alim


Herşeyi çok iyi bilen

Doğu da Allah’ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi) orasıdır. şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115)

İnsanlar düşünebilecek bir şuura kavuştukları andan itibaren bir şeyler öğrenmeye başlarlar. Belli bir yaşa ulaştıktan sonra da öğrenim görmeye ve bu şekilde sayısız bilgiler edinmeye devam ederler. Hatta bazı insanlar belirli bir veya birkaç konu üzerinde öğrenebilecekleri herşeyi öğrenerek uzmanlaşırlar. örneğin bir fizik mühendisi, fizik kurallarının tamamını öğrenebilir veya felsefe üzerine öğrenim görmüş bir insan, felsefi konulara tam olarak hakim olabilir. Yine yakın tarih üzerinde uzmanlaşmış bir araştırmacı, yakın tarih ile ilgili çok isabetli yorumlar yapabilir. çünkü bu konu ile ilgili öğrenilebilecek herşeyi biliyordur.

Yukarıda saydıklarımız, ‘bilmek’ fiilinin insanlar için geçerli olan kısmıdır elbette. Ancak ‘bilmek’ fiilinin, insanların asla tasavvur edemeyeceği, güç yetiremeyeceği bir boyutu vardır: Allah’ın bilmesi…

Allah göklerin, yerin, bu ikisi arasında olan tüm canlıların, kainatta işleyen tüm kanunların, her an meydana gelen tüm olayların bilgisine sahiptir. çünkü tümünün yaratıcısı O’dur. üstelik Allah’ın ‘bilmesi’ sınırsızdır; O aynı anda dünya üzerinde doğan ve ölen insanların kimliklerini, yeryüzündeki her bir ağaçtan düşen yaprakların sayısını, evrendeki milyarlarca galaksi içindeki milyarlarca yıldızın her birinin özelliklerini ve burada sayfalarca saysak da asla bitiremeyeceğimiz herşeyi bilir. O, yeryüzünde, aynı anda uzayda meydana gelen her olayı, dünya üzerindeki milyarlarca insanın, hayvanın, bitkinin hücrelerinde kodlu olan şifreleri de bilir.

İnsanın unutmaması gereken çok önemli bir sır vardır: Allah yukarıda sayılan tüm detayların yanında insanın içini, aklından geçenleri, gizli veya açık işlediği tüm fiilleri de bilir. İnsan, içinde yaşadığı duyguların, düşüncelerin, sıkıntıların yalnızca kendi bilgisi dahilinde olduğunu zanneder; ama bu büyük bir yanılgıdır. Kainatın her noktasına tam olarak hakim olan Allah insanın içine ve dışına da hakimdir. Nitekim Allah’ın bu sonsuz bilgisi pek çok ayetle de bildirilmiştir:

Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Al-i İmran Suresi, 92)

Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah’ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)

Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir. (Yasin Suresi, 38)

Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak’tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir. çünkü O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Hud Suresi, 5)

Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemiyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir. (Bakara Suresi, 95)

Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü’minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna - Ahkam-ül-hakimin


Hüküm verenlerin hakimi.

Allah hükmedenlerin hakimi değil midir? (Tin Suresi, 8 )

Her işin hükmünü veren, sonuçlandıran Allah’tır. Tüm olaylar O’nun emriyle, dilemesiyle oluşur ve gelişir. Allah’ın verdiği hükümlerde mutlaka birçok hikmet gizlidir. Fakat insanların çoğu, kendi kısıtlı akılları ile değerlendirme yapabildikleri için Allah’ın hükümlerini tam olarak kavrayamazlar. Oysa Allah sonsuz aklın sahibidir. üstelik zaman ve mekandan da münezzehtir; bu kavramları yaratan ve insanların zamana ve mekana tabi olarak yaşamasını uygun görendir. İnsan hiçbir zaman bir gün sonra, hatta bir saat sonra neler yaşayacağını bilemez. O ise bir işe hükmettiği zaman bir gün sonra, yıllar sonra ve hatta kıyamete kadar o işin neyle sonuçlanacağına da hakimdir. Dolayısıyla verdiği hüküm her zaman en doğru, en iyi ve en hikmetli hükümdür.

Fakat iman etmeyenler bu gerçeğin farkına varamazlar. çevrelerinde oluşan her olayın belirli sebeplere bağlı olarak, tesadüfen oluştuğunu düşünürler. Allah’ın olayların arkasında sakladığı hükümlerinin hikmetlerini değerlendiremezler. Meydana gelen her olayın Allah’ın kontrolünde olduğunu farkedemezler. Müminler ise Allah ın verdiği hükümlerin hikmetlerini kavramaya çalışır ve O’nun daima en iyi hükmü verdiğinden en ufak bir şüphe duymazlar.

Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır. (Yunus Suresi, 109)

Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: “Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va’din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin. (Hud Suresi, 45)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna, Ahir


Herşeyin yok oluşundan sonra da var olan.

O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir.(Hadid Suresi, 3)

Allah kainatı yokluktan yaratmıştır ve onu en sonunda yine eski durumuna çevirecek, yok edecektir. Yok olmayacak hiçbir eşya, ölümsüz olan hiçbir canlı mevcut değildir. Dünyadaki tüm canlılar doğarlar ve ölürler, herşeyin bir ömrü, sayılı günü vardır. Oysa Allah’ın evveli, başı olmadığı gibi sonu da yoktur. Herşey yok olduktan sonra kalacak olan da O’dur.

ömrü ve zamanı yaratan Allah maddeye ait tüm bu özelliklerden uzaktır. O, öncesi ve sonrası olmayandır. Yok olacağı kesin bir gerçek olan evren, dünya ve içinde yaşayan tüm canlılar, O’nun sonsuzluğuna ve birliğine şahittir. Sonsuzluğun sahibi, zamanın ve mekanın üstünde olan Allah’tır. Sonuçta kainat tekrar başlangıç noktasına dönecek, canlı cansız hiçbir şey kalmayacaktır. Yalnız Allah’ın varlığı baki kalacaktır. Allah bu gerçeği Kuran’da şöyle bildirmiştir:

(Yer) üzerindeki herşey yok olucudur;
Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır. (Rahman Suresi, 26-27)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül Hüsna, Afüvv


Affı çok

Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir. (Nisa Suresi, 149)

İnsan, yapısı gereği hata yapmaya çok müsait bir varlıktır. Her an, pek çok konuda eksik düşünebilir, yanlış bir karar verebilir, hatalı bir tavır sergileyebilir. Ancak insanı yaratan ve ondaki bu eksiklikleri bilen Allah, yapılan hataları da affedicidir. Allah’ın ‘affediciliği’ olmasa hiçbir insanın cennete girmesi mümkün olmazdı. Nitekim bu gerçeğe Kuran’da açıkça dikkat çekilmiştir:

Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler. (Nahl Suresi, 61)

Fakat unutmamak gerekir ki, Allah’ın affediciliği samimi kulları için geçerlidir. O, kendisine içten yönelip dönen insanların günahlarını affeder ve onları bağışlar. önemli olan kişinin samimi olup, kesin bir kararlılıkla tevbe etmesidir. Yoksa tevbe edip tekrar tekrar eski hatalarına geri dönenlerin ve yaptıklarından gerçek bir pişmanlık duymayanların tevbesini kabul etmeyeceğini Allah bir ayetinde şöyle bildirmiştir:

Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Esmaül hüsna - Adl


Adil olan, adaleti emreden

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. ( Maide Suresi, 8 )

Allah adalet yapanların en hayırlısıdır. O’nun mizanı tüm kainatı kuşatmıştır. O, adaletini dünyada ve ahirette kullarına gösterecektir. Herşeyi hakkıyla gören, herşeyin içini dışını bilen, herşeyden haberdar olan Allah’ın tüm işleri hikmetli ve adaletlidir.

İnsanların yaşamları boyunca işledikleri tüm fiiller muhakkak Allah’ın adaletine göre değerlendirilecektir. Zulüm yapanların zulümleri elbette karşılıksız kalmayacağı, iyi tek bir sözün bile mükafatının verileceği, Kuran’da bizlere bildirilmiştir. Zaten iyi ile kötü bir olamayacağına göre tüm bunların adilce değerlendirileceği bir yer olmalıdır. İşte bu yer ahirettir; Allah’ın sonsuz adaletinin tecelli edeceği yer…

Dünya hayatında inkarcıların peygamberlere ve müminlere çıkardıkları zorluklar, engellemeler, attıkları iftiralar elbette yanlarına kar kalmayacaktır. Müminlerin cennetteki mertebesini yükselten tüm bu zorluklar, inkarcıların da cehennemin en alt tabakalarına inmelerine vesile olacaktır. Allah hesap gününde son derece duyarlı terazilerle hiçkimseyi haksızlığa uğratmayacak, dünyada onlara verdiği sürenin sonunda sonsuz adaletine uygun olarak hesabını çok seri olarak görecektir. şüphesiz Allah hiçbir şeyi unutmayan ve vaadine en sadık olandır. İnsanlar dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette muhakkak görecektir. Böylece inkarcılar, içinde yaşadıkları küfrün, en acı şekilde karşılığını bulacak, Allah’a imanında ve bağlılığında kararlı olanlar ise yaptıklarının karşılığını en güzeliyle muhakkak Allah’tan alacaklardır:

şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)

Allah’ın adaletini düşünürken kesinlikle bir insanın adalet anlayışıyla değerlendirme yapılmamalıdır. çünkü Allah’ın adaleti hiçbir şeyle kıyaslanamaz. İnkar eden bir insan isteklerine ve zaaflarına uyabilir, adaleti gözetirken duygusallığa kapılabilir, karşısındaki hakkında yanlış hüküm verebilir ve karşısındaki insanın yaptıklarını unutabilir. En önemlisi de karşısındakinin içinden geçirdiklerini bilmesi mümkün değildir. Allah ise asla yanılmaz ve asla unutmaz. Her insan için onun her hareketini gözetleyen ve kaydeden adil melekler tayin etmiştir. Bu melekler insanların hem içinden geçeni, hem de tüm eylemlerini yazarlar. Sonuç olarak Allah insanın ruhuna tamamiyle hakimdir. Böylece en adaletli hüküm verecek olan da kendisidir. İsra Suresi’nin 71. ayeti, Allah’ın her zaman adil olduğunu açıkça söylemektedir:

Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir ‘hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar. (İsra Suresi, 71)

Yapılan tüm kötülüklerin, inananların aleyhine kurulan örgütlenmelerin, hazırlanan tuzakların karşılığı en küçük ayrıntısına kadar ahirette verilecektir. Allah inkarcılara, dünya hayatında aslında yalnızca onların kötülüklerini arttırmaya yarayacak mal, mülk, zenginlik ve bunun gibi birçok imkan verebilir. Müminlere de buna aldanmamalarını bildirir. çünkü kısacık dünya hayatının karının, ahirettekinin yanında hiçbir anlama ve öneme sahip olmadığı şüphe götürmez bir gerçektir. Hele sonsuz bir cehennem o inkarcılara gittikçe yaklaşıyorken…Asıl yurt olan ahirette her nefis yaptıklarını karşısında hazır bulacaktır. Allah sonsuz adaletinin tecellisini kullarına, cennetinde ve cehenneminde sonsuza kadar gösterecektir. Allah en sonunda kendisine inananlarla inanmayanların arasını hak ile ayıracaktır.

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. çünkü Allah, adalet yapanları sever. ( Mümtehine Suresi, 8 )

şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir. (Nisa Suresi, 58)

… Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever. (Maide Suresi, 41)

De ki: “Rabbimiz (kıyamet günü) bizi bir arada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir. (Sebe Suresi, 26)
 

zühd

Profesör
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
1,592
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İstanbul/Ataköy
Web sitesi
www.why-islam.net
Esma’ül Hüsna

allahwallpaper4wz.jpg


• 1-ALLAH Her şeyin gerçek mabudu
• 2-RAHMAN Dünyada bütün mahlukatı rızıklandıran
• 3-RAHİM Ahirette yalnız dostlarına rahmet edecek
• 4-MELİK Bütün mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı
• 5-KUDDÜS C.C. Bütün mahlukatı maddi ve manevi kirlerden arındıran
• 6-SELAM Her türlü tehlikeden kullarını selamette kılan
• 7-MÜMİN Kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına güven veren
• 8-MÜHEYMİN Bütün varlıkları ilim ve kontrolu altında tutan
• 9-AZİZ Sonsuz izzet sahibi olan
• 10-CEBBAR C.C. İstediğini zorla yaptıran
• 11-MÜTEKEBBİR Sonsuz büyüklük ve azamet sahibi
• 12-HALİK Her şeyi yoktan yaratan
• 13-BARİ Eşyayı ve herşeyin aza, cihazatını birbirine uygun yaratan
• 14-MUSAVVİR Her varlığa münasip şekil giydiren
• 15-GAFFAR C.C. Çok affeden
• 16-KAHHAR Her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını kahreden
• 17-VEHHAP Bol bol hediyeler veren
• 18-REZZAK Bütün rızka muhtaç olanları rızıklandıran
• 19-FETTAH Her şeyi hikmetle açan
• 20-ALİM C.C. Her şeyi hakkıyla bilen
• 21-KABİD İstediğinin maddi ve manevi rızkını daraltan
• 22-BASİT İstediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten
• 23-RAFİD İstediği kulunu şeref sahibi iken rezil rüsvay eden
• 24-RAFİ Dilediklerinin mertebesini yükselten
• 25-MUİZZ C.C. İstediğine izzet veren ve şereflendiren
• 26-MÜZİLL İstediğini zelil kılan
• 27-SEMİ Gizli açık her sesi işiten
• 28-BASİR Her şeyi bütün incelikleriyle gören
• 29-HAKEM Hükmeden hakkı yerine getiren
• 30-ADL C.C. Tam adaletli, Allah adildir zalimleri sevmez
• 31-LATİF Lutfu keremi bol olan
• 32-HABİR Her şeyden haberdar olan
• 33-HALİM Yaratıklarına son derece yumuşak muamele eden
• 34-AZİM Kendisine büyük ümitler beslenen
• 35-GAFUR C.C. Kullarının günahlarını bağışlayan
• 36-ŞEKUR Rızası için yapılan işleri bol sevapla karşılayan
• 37-ALİYY Her şeyiyle yüce olan
• 38-KEBİR Varlığının kemaline hudut yoktur
• 39-HAFIZ Her şeyi muhafaza eden
• 40-MUKİT C.C. Her türlü mahlukata münasip rızık veren
• 41-HASİB Kullarının bütün fiillerinin hesabını gören
• 42-CELİL Yücelik ve ululuk sahibi
• 43-KERİM İyilik ve ikramı bol olan
• 44-RAKİB Bütün varlıklar üzerinde gözcü
• 45-MUCİB C.C. Kullarının dualarına cevap veren
• 46-VASİ İlim ve insanı her şeyi içine alan
• 47-HAKİM Her şeyi yerli yerinde yapan
• 48-VEDÜD İtaatkar kullarını çok seven
• 49-MECİD Azamet şeref ve hakimiyeti sonsuz
• 50-BAİS C.C. Peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten
• 51-ŞEHİD Kullarının her yaptığını gören
• 52-HAKK Varlığı hiç değişmeden duran, daima sabit
• 53-VEKİL Kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan
• 54-KAVİY Güç ve kuvveti sonsuz olan
• 55-METİN C.C. Hiçbirşey hükmünü sarsmayan ve kendisine güvenilen
• 56-VELİY Müminlerin dostu olan
• 57-HAMİD En çok övülen ve en çok övgüye layık olan
• 58-MUHSİ Her şeyin sayısını bir bir bilen
• 59-MÜBDİ Mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan
• 60-MÜİD C.C. Mahlukatı öldükten sonra yeniden dirilten
• 61-MUHYİ Canlılara hayat veren
• 62-MÜMİT Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan
• 63-HAYY Gerçek hayat sahibi olan
• 64-KAYYUM Gökleri yeri ve bütün mahlukatı ayakta tutan
• 65-VACİD C.C. İstediğini bulan
• 66-MACİD Sonsuz şan ve yücelik sahibi
• 67-VAHİD İsimlerinde sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan
• 68-SAMED Her şey kendisine muhtaç, O kimseye muhtaç değil
• 69-KADİR Sonsuz kudret sahibi olan
• 70-MUKTEDİR C.C. Her şeye gücü yeten
• 71-MUKADDİM Dilediğini öne geçiren
• 72-MUAHHİR İstediğini arkaya bırakan
• 73-EVVEL Herşeyden önce olan
• 74-AHİR Herşeyden sonra olan
• 75-ZAHİR C.C. Varlığı apaçık görünen
• 76-BATIN Herşeyin iç yüzünden haberdar olan
• 77-VALİ Mahlukatın işlerini yoluna koyan
• 78-MÜTEALİ Ali, büyük
• 79-BERR Herkesten fazla iyilik yapan
• 80-TEVVAB C.C. Bütün tevbeleri kabul eden
• 81-MÜNTEKİN Suçluları müstehak oldukları cezaya çarptıran
• 82-AFÜVY Kullarını çok çok affeden
• 83-RAUF Kullarına çok şefkat edip esirgeyen
• 84-MALİKÜLMÜLK Hakiki mülk sahibi O dur. Dilediğine verir, dilediğinden alır
• 85-ZÜLCELALVELİKRAM Büyüklük, fazl ve kerem sahibi
• 86-MUKSİT Bütün işleri denk, birbirine uygun
• 87-CAMİ İstediğini istediği şekilde toplayan
• 88-GANİY Gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç olmayan
• 89-MUĞNİ Mahlukatının ihtiyacını giderip zengin kılan
• 90-MANİ C.C. İstediği şeyin meydana gelmesine engel olan
• 91-DARR Hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri yaratan
• 92-NAFİ Faydalı şeyleri yaratan
• 93-NUR Alemleri, istediği simaları ve gönülleri
• 94-HADİ Kullarına hidayet veren
• 95-BEDİ C.C. Eser ve insanıyla varlığı apaçık görünen
• 96-BAKİ Varlığının sonu olmayan
• 97-VARİS Bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi
• 98-REŞİD Bütün işlerini ezeli hikmetine göre neticeye ulaştıran
• 99-SABUR C.C. Asileri hemen cezalandırmayıp çok sabreden
• C.C.(Celle Celalühü)​
 
Üst