Ergün Diler - Her şey oyun!

mavera07

Asistan
Katılım
8 Şub 2013
Mesajlar
407
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Web sitesi
www.milligercek.com
İstanbul Boğazı'na yapılacak olan üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adı verildi. Kimi alkışladı, kimi de protesto etti!
Çünkü kimse adını bilmiyordu! Ama bir anda YAVUZ ismi çıktı!
Peki, ne oluyor?

İşte bu sorunun cevabını kendini merkez olarak tanıtan, aslında sadece küçük bir azınlığın hizmetinde olan gazeteler cevaplayamaz... Devletin aldığı karar ve gittiği yol onların uykusunu kaçırdığı için hiçbiri çıkıp "Bravo" diyemez...

Neyse, onların söyleyemeyeceklerini biz anlatamaya çalışalım...
2003'teki İHBAR mektubuyla birlikte DEVLETTE kımıldama başladı... Hükümet, asker, MİT ayağa kalktı. Adı Ergenekon olan Londra ve dev Musevi isimlere bağlı olan yapı çökertilecekti. Kolay değildi!

Cumhuriyet'le birlikte hatta daha öncesinden sızmışlardı. Kırım Savaşı'nda GOLDSCHMİDTLER'den alınan ilk borç ve ROTHSCHİDLER'in açtığı krediler geldiğinde işlem başlamıştı!

Para ile konuştular... GİZLİ YAPILARINI kurdular. Bu öyle bir kısır döngüydü ki TÜRK olan hiçbir unsur öne çıkamazdı. Onların oturduğu gizli masanın kararları uygulandı. Perde arkasında hep onlar vardı.

Gördüklerimiz figüran bile değildi.
Söylenmese de bunu Menderes de, Ecevit de, Demirel de biliyordu. Ama çare yoktu. Ya onların dediğini yapacaktın ya da kaderine razı olacaktın!

Neredeyse 100 yıl böyle geçti.

Cumhuriyet'i kuran irade Londra'daydı!

Ne Padişah ne de Mustafa Kemal'in yapabileceği çok fazla şey vardı.

Bize ait olmayan ne varsa oradan verilen emirle geldi!
Kimliği mutasyona uğrayan bir devlet ve millet haline getirildik!

Başkalaşmıştık, biz olmaktan uzaklaşmıştık. Batı'ya gitsek BATILI, Doğu'ya gitsek Doğulu değildik! Anlamsız ve hedefsizdik!

Ergenekon'u deşifre eden mektuptan sonra hem asker hem de sivil uzantılar mercek altına alındı. Gizli yapının bütün unsurları gözaltındaydı!
Yapılan operasyonlarla bir bölümü alındı. Sivil kanadı meydana getiren BARONLAR bu operasyonla korkutuldu! "Uslu durun! Sıra size de gelir!" mesajı verildi. Tabii uslu duracak halleri yoktu! Operasyonlardan sonra Ankara'daki MASA İstanbul'a taşındı. Artık toplantılar buradaydı!

Amaç Cumhuriyet'i Türkler'e vermemekti! Yani halktan korumaktı!

Çünkü bu masanın görevi Türkiye'yi KÜÇÜK olarak ayakta tutmaktı! Ve bu masa bütün kararlarını BOĞAZ'ın kıyısında alıyordu! PARA onlarda olduğu için düdüğü çalıyorlardı! Bu yapı, 2003'te başlayan DEVLETTEKİ dalganın başarıya ulaşacağını düşünmedi! İhtimal vermedi! Çünkü daha önce buna kalkışan herkesi ortadan kaldırmışlardı. Kendilerine çok güveniyorlardı! Çünkü arkalarında Avrupa'da kralları yöneten, parasının miktarını bilmeyen dev Musevi isimler vardı. Hatta kendi aralarında "Bu 6 aileye yan bakan var mı?" diyorlardı gülüşerek!

Biz de Ankara'da oluşan Yeni ve Büyük Türkiye idealini yazmaya çalışıyorduk! Ama arkadaşlar bize gülüyordu! Hayal kurduğumuzu söylüyorlardı... Son 10 yıl böyle geçti. Sokağa yansımayan suikast girişimleri, patlamayan bombalar ve çekilemeyen tetiklerle...

Londra'nın Cumhuriyet'i kurarken verdiği "Ortadoğu'ya sırtınızı dönün, dinden uzaklaşın, tarihinizi ve dilinizi unutun" emri artık süresini doldurmuştu! Chatham Hause'larda temeli atılan LAİKLİK ile enerjiden ve yollarından koparılmış, asırlarca yönettiğimiz insanlara düşman olmuştuk! Geri dönüş kolay olmadı!

Hala da tamamlanmış değil! Ama Ankara, Büyük Türkiye'yi kurmak için canını dişine taktı! Onların kurduğu ideolojik sarmal esnetildi! Herkesi kucaklayacak şekle getirildi! Ne Kürtler ne de Araplar artık Türkiye'siz yapabilirdi!

Bunu başaracak güç ve akıl tarihimizde vardı!
İşte dün BARONLARIN BAŞKENTİNE kurulacak olan köprüye Yavuz Sultan Selim ismi verildi!

Selim, Hâdim'ul-Harameyn'iş Şerifeyn, yani Mekke ve Medine'nin Hizmetkârıydı!
9. Padişah ilk HALİFE'ydi! Tahta çıktıktan sonra ataları gibi BATI'ya değil DOĞU'ya gitti. 8 yılda Osmanlı'nın topraklarını tam 2.5 kat arttırdı! Osmanlı üç kıtada hüküm süren ve yüzölçümü 7 milyon metrekare olan bir imparatorluk haline dönüştü! Devlet bu hamleyle HANEFİ olmuş ve dinin bayrağını resmen eline almıştı! Ama Selim'in, Doğu'ya gitmesinin asıl nedeni İPEK ve BAHARAT YOLUNU ele geçirmek içindi! O yollardan dün ipek-baharat, bugün ise gaz ve petrol geçiyordu!

İşte Yeni Türkiye de, Yavuz'un bıraktığı bayrağı yerden alıp Ortadoğu'ya açıldı! Ortadoğu'ya yönelmek Londra'yı ve arkasındaki imparator kadar güçlü olan bazı Musevi aileleri buralardan SİLMEK demekti!

Zaten 10 yıldır yaşadığımız kavga da buydu! Onlar ülkeyi TÜRKLER'e bırakmak istemiyor, Anadolu'dan çekip almaya çalışıyordu! Avrupa'ya gidip Ankara'ya bağlayacağınız bir yer yoktu!

Ama onların cetvelle çizdiği sınırlar Osmanlı'dan sonra gün yüzü görmemiş ve eski sahibini özlemle beklemişti!
Çanakkale'de destan yazsak da kaybettiğimiz yerlere geri dönüyoruz...

Dünkü törende yer alan MEHTER TAKIMI bunun işaretiydi!
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı'nın elele yürümesi de DEVLETTEKİ BİRLİĞİN göstergesiydi! YAVUZ tercihi de Büyük Türkiye'ye engel olmaya çalışanlara "Gerekirse yok ederiz!" mesajıydı!

Osmanlı her renkten, her dinden insana kucak açtı! Yeni Türkiye de böyle! Türk, Kürt, Alevi, Sünni kim varsa BÜYÜK TÜRKİYE içinde mutlu yaşayacak! Hedef bu! Büyük devletler tek renk ve tek inançtan oluşmaz!

Elele, ileriye...

Devlet dün tam kadro butonlara birlikte basarak BÜYÜK TÜRKİYE'nin kurulduğunu dünyaya ilan etti!
Rahatsız olanlar bertaraf olacak!
Paraları onları kurtarama
yacak!

O.G.

Ergün Diler
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Takvim gazetesi yazarı Ergün Diler'in olaylara ışık tutan yazısı.Lütfen mutlaka okuyun ve sosyal medyada paylaşın.

Küresel koalisyon

07cb79c8-b752-4341-942c-592bcdb062cd.jpg




Taş, sopa, çivili sopa, cop, tazyikli su, TOMA, beyaz gömlekli polis, maskeli protestocu, müdahale, tweet, Taksim, Gündoğdu, Dolmabahçe, Kızılay, tencere, Türk Bayrağı, çapulcu, direniş ve çarşı gibi sözcükler bizi esir aldı!
Herkesin gündemi GEZİ! Önceki gün İzmir'deydim!
Akşam saatlerinde uçaktan indikten sonra telefonumu açtım.
İlk düşen "İstanbul'dayım!" mesajıydı! Tüm yorgunluğuma rağmen atlayıp yanına gittim.
Zaten cevap aradığım birçok soru vardı! Kapıdan girer girmez elindeki buz gibi limonatayı uzatıp "Ortalık karışık!" dedi...
bullet.jpg
Hiç vakit kaybetmeden sordum: Neler oluyor?
Tayyip Erdoğan'ı yemeye çalışıyorlar?
bullet.jpg
Kim neden bunu yapıyor?
Sokakta masum taleplerini dile getirmek için yürüyen çoğunluk Türkiye'nin yıllarca BİR YABANCI tarafından yönetildiğini bilmez! Elinde bayrağıyla meydanları doldururken Ankara'da bağımsızlık savaşının verildiğini göremez! Belki de bu bizim bir eksiğimiz! Anlatamadık!
bullet.jpg
Yabancı'yı açar mısın?
Bir numara, Londra'ya bağlı çalışan bir Amerikalı'ydı! Kaçtı.
bullet.jpg
Eee?
Kaçtı ama İKİ NUMARA ünlü ve önemli bir TÜRK! O burada...
Haliyle boş durmuyor! Duramaz da zaten!
Bağlantıları gereği daha doğrusu onu var edenler şimdi o ve onun gibilerden hizmet bekliyor!
bullet.jpg
Hizmet derken!
Tayyip Erdoğan'ı yeme görevi onlarda! Senin de sık sık yazdığın gibi BOĞAZ SAKİNLERİ bu kez topa sert girdi!
bullet.jpg
Deşifre olacakları korkusu yok mu?
Boğaz'ın efendileri Londra'daki BARONLARDAN, yani asıl efendilerden izinsiz bir iş yapamaz!
Son bir aydır İstanbul-Washington- Londra arasındaki PATRON trafiğini söylesem şaşırırsın!
bullet.jpg
Söyle şaşırmam!
Çok önemli ilişkileri olan BARONLAR, Londra'da gizli toplantılar sonrası Amerika'ya uçuyor!
Ya da tam tersi! Trafik anlatılır gibi değil! Küresel koalisyon "Erdoğan gidecek!" diyor! Talepleri bu! Zaten BüyükBARONUN İngiltere'deki medyasına baktığında durum çok net ortada. O işaret fişeğini verdiği an bütün YANDAŞ BASIN gereğini yapar!
Son GEZİ olayında da böyle oldu! Devletle savaştıkları için bilinmeyen bir şey yok ortada! Bütün özel üniversitelerin öğrencilerini, olaylara katılmaları için serbest bırakması tesadüf değil!
Emir!
Erdoğan'ın uzanamadığı yerden geliyorlar!
bullet.jpg
Siz ne yapıyorsunuz?
Onlar kendi aralarında oturup hükümeti göndermeye çalışıyorlar!
Ancak İKİ NUMARA hakkında oluşturulan dosyadan haberleri yok!
Öyle bir dosya ki içinde yok yok! İŞ kızıştığı zaman ortaya döküleceklere çok şaşırırsın!
Çok ilginç ilişkiler yumağı...
bullet.jpg
Ne istiyorlar bunlar?
Erdoğan CUMHURİYET'in bilinmeyen yüzünü ortaya çıkarmak istiyor! İngilizler'in yazdığı yalan-yanlış tarihi düzeltmek istiyor! Buna deliriyorlar!
bullet.jpg
Başarabilecek mi?
Bir kere bilmek zorundayız ki karşı taraf İstanbul'da saldırmaya devam edecek! Öyle bir hat kurdular ki içinde Solcu-sağcı-İslamcı-milliyetçi-liberal ne ararsan var! İki numarayı KURBAN verseler de gelecekler! Londra 1800'lerden beri kullandığı ve yönettiği Türkiye'yi kaybetmek istemiyor! Çünkü Ankara giderse Ortadoğu da gider! Erdoğan önlerindeki tek söz dinlemez isim!
Bir türlü onlara yanaşmadığı için hedefte! Çünkü Menderes de dahil olmak üzere Erdoğan kadar vatanmillet için çalışan olmadı! Erdoğan'ı da çok korkuttular ama o yılmadı!
Basın Başbakan'ın yaşadıklarının milyonda birini bile bilmiyor!
Tek dertleri onun gitmesi! Bak, AK PARTİ ile bir dertleri yok! Çünkü Erdoğan gittiği zaman Ankara'nın yönü hep olduğu gibi Londra'ya dönecek! Onlar kazanıp millet kaybedecek! Aslında savaş Cumhuriyet'i Türkler'e verip vermeme savaşı! Uçaktaki konuşmalarında "Çılgın!" diyorlar! Anlayacağın ülkeni sevmek ve onun için mücadele etmek BARONLARIN defterinde yok!
Çünkü başkaldıran herkesi imha ettiler!
bullet.jpg
Gezi'ye gelelim!
Birçok istihbarat örgütü koalisyon şeklinde hazırlandı! Alan müsait olduğu için patladı! Sokakları karıştırıp polis-halk çatışması yaratmak ve ordu içindeki adamlarını devreye sokmak istediler!
bullet.jpg
Patronlar en çok AK Parti döneminde kazandı!
Önemi yok ki! Emir Londra'dan!
bullet.jpg
Ankara'da durum nasıl?
Baronlar'ın AK Parti içinde gizlemeyi başardıkları adamları var! Bir önceki seçimlerde Erdoğan çoğunu elese de yine var! Yakında bunları çok net göreceksin!
bullet.jpg
Peki baronların cephesinden ne haber?
Sokağı test ettiler! Bloke ettikleri Kemal Bey'i tutarak PARTİSİZ YIĞINLARI meydanlara itiyorlar!
Ama bir süre sonra Kemal Bey hiddeti arttırıp AK Parti ile hiç olmadığı kadar sert savaşacak! Az bekle!
bullet.jpg
Nasıl?
Şu anda dünyanın en güçlü partisi CHP! Yakında arkasındaki baronları gördüğünde şaşırıp kalacaksın! Bir de AK Parti içinde Londra'dan emir alanlar ile Kemal Bey'in gizli bağı ortaya çıkacak! Ve bazı muhafazakar yapıların!
bullet.jpg
Açık konuşsan diyorum!
Sen İzmirlisin! Laikliğin bayrağını taşıyan bir baron, maocu bir isim, muhafazakar bir yapının görünmeyen elemanları, merkez medyanın karanlık dehlizlerini yan yana getirsem kim inanır! Kimse! Bu nedenle bekle biraz!
Ezber bozmak kolay iş değil... Onlar da biz de hazırlanıyoruz!
bullet.jpg
Çok güçlü değiller mi?
Evet güçlüler! Ama bizim de başka bir ülkemiz yok ki! Kimseyle paylaşmaya niyetimiz yok! Hele Londra ile asla!
bullet.jpg
Merak ediyorum! Gezi olayından sonra hiç tedirgin olmadı Boğaz kıyısı?
Olmaz mı! İkinci saldırıya kadar vakit kazanmaya çalışıyorlar! Ve günlük hayatlarını aksatmıyorlar!
bullet.jpg
İpucu versen biraz!
Önemli isimlerinden biri, yabancı sevgilisine yalı aldı! Bu işine yarar mı?
Bir de Erdoğan'ı devirdiklerinde özel bir parti düzenleyeceklermiş! Tarihi bir yalıda! Katılımın çoğu da Londra ve New York'tan olacakmış!
bullet.jpg
Bu kadar kendilerinden eminler mi?
Umarım hiç inmedikleri uçaklarıyla kaçmak zorunda kalmazlar!
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
İnsanlar korkutulmak istenmiş, gerçek payı olabilir, korkmuyorz, Erdoğan'ın arkasındayız. DUALAR VARYA O DUALAR, hepsini mahvedecek Allah'ın izniyle.
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Bu mesele bir istiklal mücadelesidir.İngiliz sömürge sisteminin yeniden Ülkemizi ele geçirmeye çalışmasıdır.Lütfen olaylar başladığı günkü ingiliz gazetelerinin başlıklarına bakın.Oynanan oyunu mutlaka anlayacaksınız.
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Ergün Diler - Film başladı!

994551_395376320567014_1244439305_n.jpg

Film başladı!

Bazen hiç izlemediğiniz bir filmin sonunu görür gibi olursunuz!
Yönetmen, senarist ya da oyuncu olmadığınız halde son kareyi çok rahat tahmin edersiniz! Ve haklı çıkarsınız!
Tıpkı Türkiye gibi...
Neler oluyor? Kimler ne yapmak istiyor? Dertleri ne? Neden Erdoğan'ın gitmesi için çırpınıyorlar? İçeriden nasıl oluyor da bu kadar destek bulabiliyorlar? Bizden birileri nasıl oluyor da YABANCILARIN her isteğine "Evet" demek zorunda kalıyor? Görülmeyen ve bilinmeyen bir pranga mı var? Kim vurdu? Neden kırılıp atılamıyor?
İnanın anlatmaya sütunlar yetmez!
Çevrelenmiş ülkeyi içinden çıkacak evlatları düzlüğe taşıyacak! Yoksa!
Yoksası, ömür boyun KONTROL!
Ya da şartlı tahliye! Bize biçilen rol bu!
Buna canı gönülden destek olan çok YERLİ var! Sıkıntı bu!
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali...
Velhasıl uzun hikaye!
Erdoğan ya da Türkiye neden rahatsızlık verdi? Bu sorunun cevabını bulmadan çevrilen filmi anlama şansımız yok!
O halde başa dönelim!
Osmanlı büyük devletti!
Ortadoğu'yu birleştiren tek güçtü!
İslam'ın bayrağını taşıyıp gitmediği yer kalmadı! Adalet ve güç yan yanaydı!
Bunu yapabilmesi için, yani büyük devlet olunması için asgari şartların oluşması gerekiyordu!
KALABALIK NÜFUS BÜYÜK TOPRAK OKYANUSA ÇIKMA KABİLİYETİ!
Osmanlı hemen hemen üçünü kaybettiği için çöktü!
Zaten hepsini bir araya getirmeden DEV olunamazdı! Yeni Türkiye Erdoğan'dan sonra bu üç şarta RUH verdi! Kolay olmadı tabii! İçerideki muhalefet dışarıdakinden daha sertti! Çünkü Türkiye'nin içine kapatılmış ve kıstırılmış hali sadece bazı aileleri mutlu ediyordu!
Bunu bozmak için yola çıkan Ankara önce Kürtler'i, yani kardeşlerini kucaklamak istedi!
BÜYÜK NÜFUS için bu ilk adımdı!
Hem bir yara kapanacak, hem gençler birbirlerine sarılacak, hem de ülke kazanacaktı! Çok yol alındı. Sona kadar gelindi. Öcalan da destek verdi.
Kürtler'i hatırlamak ve BİR olmak aynı zamanda BÜYÜK TOPRAK'a giden yolun açılması demekti! Çünkü devleti olmayan Kürtler'in Ankara'ya akması BONUS olarak başka aktörleri de bu tarafa yönlendirecekti!
Kimse bunun önüne geçemezdi!
Ankara'nın Kürt kartını oynaması Türkiye'yi kontrol etmek için yarışan güçleri çok ama çok rahatsız etti. Not edildi!
Bütün bunlar olurken, Erdoğan onları çıldırtacak bir harekete daha imza attı! Büyük düşünen Türkiye'nin geri geldiğinin en büyük habercisi buydu! Bazı sanatçılarla birlikte SOMALİ'ye gidildi! Şefkat ve adaletle gidilen yerler Osmanlı'nın 1500'lerde bıraktığı topraklardı!
Osmanlı oraya neden gitmişti peki!
Osmanlı en itibarlı zamanında OKYANUSLARA çıkmanın önemini gördü! Somali'nin Zeyla şehrini donanmanın üssü haline getirdi.
Okyanuslara hakim olduğu zaman BÜYÜK GÜÇ olmaya devam edecekti! Bütün adımlarını bu yönde attı! Ancak elindeki donanmanın yapısı bunu engelledi! Rekabet edemedi! Gerileme bu yüzdendi!
Başladı ve sonu tahmin edilebilecek bir film gibi bitti!
İşte Ankara, Osmanlı'nın yarım bıraktığı işi bitirmek için Somali'ye gitti!
Gezi'cilerin çözemediği "Üç çocuk yapın!" mesajı da bununla ilgiliydi! Türk nüfusunun artması "Büyük Türkiye" için elzemdi çünkü!
Ama anlayan yoktu!
Ne seçkin üniversitelere gönderdiğimiz çocuklarımız ne de hocaları olaylara böyle bakmıyordu!
YABANCININ işine yarayacak ne varsa yapıyorlardı!
Bu nedenle "Erdoğan gitsin, kimi getireceksiniz?" soruma cevap veremiyorlardı! Onlara soran yoktu!
Olmazdı! Kullanıldıklarıyla kalıp kenara atılırlardı! 1960'ta ya da 1980'de böyle olmuştu!
Türkiye ayağa kalkıp etrafına nizam vermeye başladıktan sonra karşıdaki bütün güçler birleşti!
İçerideki UŞAKLAR dünden hazırdı zaten! Ellerinin altında emirle iş yapan bütün enstrümanlar harekete geçti! Hedefte Erdoğan ve Türkiye vardı!
Şimdi bir kez daha gelmeden önce DIŞARIDA anlaşma ve işbirliği yapıyorlar! Şartları son kez gözden geçiriyorlar!
Koalisyonla saldıracaklar! İçlerinde yerli yabancı herkes olacak! Çoğu da bizleri şaşırtacak!
ONE MINUTE'nin hesabını sormak için gelecekler!
İşaretler fazlasıyla var!
Baskılara dayanamayan OBAMA, Ortadoğu için çok garip bir ismi ÖZEL TEMSİLCİ olarak atadı!
Martin Indyk!
Eski İsrail Büyükelçisi.
Brookings Enstitüsü'nün Başkan Yardımcısı...
Londra'da doğan Musevi bir ailenin çocuğu olarak büyüyen ve İngiltere'nin egemenliği altındaki Avustralya'da üniversite okuyan Indyk, Ortadoğu'ya barışı getirecek isim olarak sahnede! Her fırsatta, Türkiye'nin Ortadoğu'ya kaymasını engelleyen sistemin çöktüğünü belirten Indyk "Ankara, Tel Aviv'den hızla kopuyor!" diye mesaj yayınlıyordu!
Yani Türkiye'nin BÖLGEDEKİ etkinliği İSRAİL rahatsızlığı üzerinden frenlenmek isteniyordu!
İsrail onlar için iyi bir kılıftı! Aslında BÜYÜK TÜRKİYE'den korkuyorlardı!
İçerideki sözcüleri geçtiğimiz ay "Bu topraklarda siyasal İslam'ın sonu geldi!" dedi...
Indyk ile aynı çizgide olan büyük Türk ekonomisti (!) Kemal Derviş de dün attığı tweet'lerle müjdeyi verdi: Politik İslam dünyanın her yerinde çöktü!
Korkuları başka, gerekçeleri başka!
Sorun, öne sürdükleri gerekçelere içeride gönül verenin çok olması!
Toplanıyorlar!
Ama ilk kez karşılarında güçlü bir Türkiye var!
Kaygıları büyük! Birlik olursak kazanan biz oluruz!
Tarihi değiştirebiliriz!
İnanmak yeter!
Yoksa çok üzülürüz!
 

levent48

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2012
Mesajlar
3,518
Tepkime puanı
142
Puanları
0
Şunu iyice anladık ki Allah c.c. şayet İslamı yeniden dünyanın liderliğine kaldıracak ise (Nurunu Tamamlamak da diye biliriz)
Bunu Türkiye ve Türkiye Müslümanlarının önderliğinde yapacak...Son olaylar gösterdi ki diğer İslam ülkeleri buna hazır değiller ve donanımları yok (Suriye ve Mısır üzerinden hızlandırılmış kursları devam ediyor) ...Bu saikle bu günden sonra oynayacakları her oyun belki Türkiye'yi yoracaktır lakin yıkamayacaktır...Zira oyunları her seferinde daha da deşifre olacak müslümanlar daha da bilinçlenecek sonuçta kendileri kaybedecektir...Ne yapalım zamanın ruhu böyle bu sefer..

Tünelin en zor yerindeyiz Allah c.c. yar ve yardımcımız olsun...

Batı ve İslam dünyasındaki işbirlikçileri bu gün oynadıkları her oyunun ve dökülen kanların hesabını pek yakında verecek ...
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Kontratak Ergün Diler

Kontratak

Ergün Diler
17 Ağustos 2013, Cumartesi

Erdoğan'ın başında olduğu AK Parti, seçimden zaferle çıksa da kendisi yasaklıydı! Okuduğu bir şiir, siyasi bir geleceği rehin almıştı!
Herkes "ne olacak" diye sorarken CHP ve Deniz Baykal devreye girdi!
Siirt'ten Erdoğan'ın yasağı kalktı!
Erdoğan Meclis'teydi!
Bir el içeri atarken, bir el dışarı çıkartıyordu!
Türkiye'de bilenlerin asla KONUŞMADIĞI konu buydu!
Türkiye bize, yani Türkler'e bırakılmıyordu.
İsmini bilmediğimiz, kim olduğunu görmediğimiz birileri GERÇEK iktidardı!
Oy versek de, peşinden gitsek de, alkışlasak da son söz partilerin, ya da liderlerin değildi! Görmediğimiz birileri ROTAYI belirliyordu!
Deniz Baykal, yani yakın dönemdeki siyaseti belirleyen isim bir kasetle gitti!
Türkiye hala bu olayı aydınlatamadı!
Kim yaptı, kim çekti, kim sızdırdı?
Devlet bilmiyor!
Soru önergeleri, savcılar, polisler devreye girdi ama ortaya bir şey çıkmadı! Bu kasetlerin bir hesabı vardı!
Kemal Bey'in gelmesi isteniyordu!
Geldi!
Ama Deniz Bey'in kimler tarafından götürüldüğü ise devletin sorumluluğuydu!
Bulunamadı!
Herkesin aklına ilk gelen "şık", çok kolay olduğu için ortaya atıldı!
Dedikodudan ibaretti her şey!
Zaten Baykal da selam göndererek "siz değilsiniz" dedi!
Ne delil, ne de iz vardı!
Türkiye operasyon yemiş, herkes susmuştu!
Bir de MHP'deki kaset furyası vardı! Onun da neden geldiğini ve neleri götürdüğünü bilen yok!
Tsunami gibi geçti gitti!
Ama iz bıraktı!
Gezi'de de öyle!
Geldi, yakıp geçti ama aklımızda ne kaldı?
Düşünün!
Ben söyleyeyim.
Erdoğan'ın tek başına bu güçlerle mücadele etmek zorunda olduğu!
CNN International ve onca yabancı basın Taksim'e gelip bir DİKTATÖR algısı yaratmak için çırpındı!
CNN Türk, önemli olaylarda topa ilk giren kanaldı!
Gezi'de sustu!
Penguenlerle DİKTATÖR algısına gönderme yaptı. Profesörler çıkıp CNN International'e dayanarak yalan yanlış haberleri servis etti!
"Özgürlük yok" denilerek senaryosu önceden yazılan film sahneye kondu!
Artık bütün haberler, Erdoğan algısı üzerine olacaktı!
Cuma'ya da gitse, içkiyi de eleştirse, şort giyip halı sahaya da inse, "üç çocuk yapın" da dese, şapka takıp yatta da görüntülense, değişen bir şey olmayacaktı!
İstenmediği için hep bir kalkanın arkasından saldırılacaktı!
Herkesle kavgalı gösterilecekti!
Sapasağlam da olsa, HASTA damgası yiyecekti!
Boğaz'da yüzlercesi olan sıradan bir tekneye bindiğinde bile olay olacaktı!
Yeşile düşmandı! Aile işlerine karışıyordu! "Türk nüfusu artsın" diye şehirli kadınlara çağrıda bulunması bile akla hayale gelmeyecek şekilde çarpıtılıyordu!
Ama yıllar önce AİLE PLANLAMASI diyerek sezaryeni meşrulaştıran güçlerden kimse söz etmiyordu!
Türkler üremesin ve çoğalmasın diye TRT ekranlarından kampanya başlatanları kimse hatırlamıyordu!
Eti bırakın, mercimekle yetinin reklamlarıyla PROTEİNİ bize çok görenlere kimse karşı çıkamıyordu!
Çünkü YABANCILAR onların yanında ve arkasındaydı!
Türk korkulacak ve çekinilecek bir şeydi!
Biz bilmiyorduk!
Bu uluslararası koalisyon uzun zamandır Erdoğan'ı hedefe koydu!
Türkiye için iş yapmaya kalktığınızda başınıza bu gelirdi!
Dengeleri gözetmeyip "Önce millet önce ülke" diye ortaya çıktığınızda birbirine benzemeyen bütün enstrümanlar saldırıya geçerdi!
Yine öyle oldu!
Gezi'den sonra "biter mi" diye bekledim!
Kesilmedi!
Artarak içten içe devam ediyor!
Hatta dışarısı da giderek karşımıza geçiyor!
Suud Kralı, Dubai Şeyhi kim varsa onlar da Erdoğan'ın karşısındaki cephede saf tuttu!
Bosna'yı saymazsak Mısır'da Ankara ile aynı çizgide olan Müslüman ülke yok gibi!
Garip!
Belli ki Gezi'deki KORO, çok daha kapsamlı bir saldırı ile gelecek!
Ankara'da 2002'den beri PARAYI yönetenler de diğer koldan harekete geçecek! "DİKTATÖR" algısıyla uğraşmak zorunda kalan Erdoğan, finans hareketleriyle aşındırılacak!
Nihai amaç, AK Parti-CHP koalisyonu!
Bunu görmemek için kör olmak lazım!
Sorun şu ki koalisyonda Erdoğan'a yer bile vermek istemiyorlar!
Bunu düşünen, tasarlayan, sahaya sürenler YABANCI!
Ancak bunun için mücadele edenler tanıdık!
Neden mi bunları yazıyorum?
Eğer siz de Erdoğan'ın yerine kimi getirmek istediklerini duysanız üzülürdünüz!
Ülke adına!
Pişman olmak istemiyorsanız, safları sıklaştırın!
Ayak sesleri ta Mısır'dan duyuluyor!
Kapıyı DUVAR yapmak görevimiz!
Baykal'da da Gezi'de de oyunu göremedik!
EN azından şimdi geç kalmayalım...
Omuz omuza!

Kontratak

Ergün Diler
17 Ağustos 2013, Cumartesi
GönderYazdır

Ergün Diler Diğer Yazılarıtümü
Petrol ve kanNahdaCemaatDerin Akılİngilizler'in şifresi
Önceki Haber
Erdoğan'ın başında olduğu AK Parti, seçimden zaferle çıksa da kendisi yasaklıydı! Okuduğu bir şiir, siyasi bir geleceği rehin almıştı!
Herkes "ne olacak" diye sorarken CHP ve Deniz Baykal devreye girdi!
Siirt'ten Erdoğan'ın yasağı kalktı!
Erdoğan Meclis'teydi!
Bir el içeri atarken, bir el dışarı çıkartıyordu!
Türkiye'de bilenlerin asla KONUŞMADIĞI konu buydu!
Türkiye bize, yani Türkler'e bırakılmıyordu.
İsmini bilmediğimiz, kim olduğunu görmediğimiz birileri GERÇEK iktidardı!
Oy versek de, peşinden gitsek de, alkışlasak da son söz partilerin, ya da liderlerin değildi! Görmediğimiz birileri ROTAYI belirliyordu!
Deniz Baykal, yani yakın dönemdeki siyaseti belirleyen isim bir kasetle gitti!
Türkiye hala bu olayı aydınlatamadı!
Kim yaptı, kim çekti, kim sızdırdı?
Devlet bilmiyor!
Soru önergeleri, savcılar, polisler devreye girdi ama ortaya bir şey çıkmadı! Bu kasetlerin bir hesabı vardı!
Kemal Bey'in gelmesi isteniyordu!
Geldi!
Ama Deniz Bey'in kimler tarafından götürüldüğü ise devletin sorumluluğuydu!
Bulunamadı!
Herkesin aklına ilk gelen "şık", çok kolay olduğu için ortaya atıldı!
Dedikodudan ibaretti her şey!
Zaten Baykal da selam göndererek "siz değilsiniz" dedi!
Ne delil, ne de iz vardı!
Türkiye operasyon yemiş, herkes susmuştu!
Bir de MHP'deki kaset furyası vardı! Onun da neden geldiğini ve neleri götürdüğünü bilen yok!
Tsunami gibi geçti gitti!
Ama iz bıraktı!
Gezi'de de öyle!
Geldi, yakıp geçti ama aklımızda ne kaldı?
Düşünün!
Ben söyleyeyim.
Erdoğan'ın tek başına bu güçlerle mücadele etmek zorunda olduğu!
CNN International ve onca yabancı basın Taksim'e gelip bir DİKTATÖR algısı yaratmak için çırpındı!
CNN Türk, önemli olaylarda topa ilk giren kanaldı!
Gezi'de sustu!
Penguenlerle DİKTATÖR algısına gönderme yaptı. Profesörler çıkıp CNN International'e dayanarak yalan yanlış haberleri servis etti!
"Özgürlük yok" denilerek senaryosu önceden yazılan film sahneye kondu!
Artık bütün haberler, Erdoğan algısı üzerine olacaktı!
Cuma'ya da gitse, içkiyi de eleştirse, şort giyip halı sahaya da inse, "üç çocuk yapın" da dese, şapka takıp yatta da görüntülense, değişen bir şey olmayacaktı!
İstenmediği için hep bir kalkanın arkasından saldırılacaktı!
Herkesle kavgalı gösterilecekti!
Sapasağlam da olsa, HASTA damgası yiyecekti!
Boğaz'da yüzlercesi olan sıradan bir tekneye bindiğinde bile olay olacaktı!
Yeşile düşmandı! Aile işlerine karışıyordu! "Türk nüfusu artsın" diye şehirli kadınlara çağrıda bulunması bile akla hayale gelmeyecek şekilde çarpıtılıyordu!
Ama yıllar önce AİLE PLANLAMASI diyerek sezaryeni meşrulaştıran güçlerden kimse söz etmiyordu!
Türkler üremesin ve çoğalmasın diye TRT ekranlarından kampanya başlatanları kimse hatırlamıyordu!
Eti bırakın, mercimekle yetinin reklamlarıyla PROTEİNİ bize çok görenlere kimse karşı çıkamıyordu!
Çünkü YABANCILAR onların yanında ve arkasındaydı!
Türk korkulacak ve çekinilecek bir şeydi!
Biz bilmiyorduk!
Bu uluslararası koalisyon uzun zamandır Erdoğan'ı hedefe koydu!
Türkiye için iş yapmaya kalktığınızda başınıza bu gelirdi!
Dengeleri gözetmeyip "Önce millet önce ülke" diye ortaya çıktığınızda birbirine benzemeyen bütün enstrümanlar saldırıya geçerdi!
Yine öyle oldu!
Gezi'den sonra "biter mi" diye bekledim!
Kesilmedi!
Artarak içten içe devam ediyor!
Hatta dışarısı da giderek karşımıza geçiyor!
Suud Kralı, Dubai Şeyhi kim varsa onlar da Erdoğan'ın karşısındaki cephede saf tuttu!
Bosna'yı saymazsak Mısır'da Ankara ile aynı çizgide olan Müslüman ülke yok gibi!
Garip!
Belli ki Gezi'deki KORO, çok daha kapsamlı bir saldırı ile gelecek!
Ankara'da 2002'den beri PARAYI yönetenler de diğer koldan harekete geçecek! "DİKTATÖR" algısıyla uğraşmak zorunda kalan Erdoğan, finans hareketleriyle aşındırılacak!
Nihai amaç, AK Parti-CHP koalisyonu!
Bunu görmemek için kör olmak lazım!
Sorun şu ki koalisyonda Erdoğan'a yer bile vermek istemiyorlar!
Bunu düşünen, tasarlayan, sahaya sürenler YABANCI!
Ancak bunun için mücadele edenler tanıdık!
Neden mi bunları yazıyorum?
Eğer siz de Erdoğan'ın yerine kimi getirmek istediklerini duysanız üzülürdünüz!
Ülke adına!
Pişman olmak istemiyorsanız, safları sıklaştırın!
Ayak sesleri ta Mısır'dan duyuluyor!
Kapıyı DUVAR yapmak görevimiz!
Baykal'da da Gezi'de de oyunu göremedik!
EN azından şimdi geç kalmayalım...
Omuz omuza!


Kontratak

Ergün Diler
17 Ağustos 2013, Cumartesi
GönderYazdır

Ergün Diler Diğer Yazılarıtümü
Petrol ve kanNahdaCemaatDerin Akılİngilizler'in şifresi
Önceki Haber
Erdoğan'ın başında olduğu AK Parti, seçimden zaferle çıksa da kendisi yasaklıydı! Okuduğu bir şiir, siyasi bir geleceği rehin almıştı!
Herkes "ne olacak" diye sorarken CHP ve Deniz Baykal devreye girdi!
Siirt'ten Erdoğan'ın yasağı kalktı!
Erdoğan Meclis'teydi!
Bir el içeri atarken, bir el dışarı çıkartıyordu!
Türkiye'de bilenlerin asla KONUŞMADIĞI konu buydu!
Türkiye bize, yani Türkler'e bırakılmıyordu.
İsmini bilmediğimiz, kim olduğunu görmediğimiz birileri GERÇEK iktidardı!
Oy versek de, peşinden gitsek de, alkışlasak da son söz partilerin, ya da liderlerin değildi! Görmediğimiz birileri ROTAYI belirliyordu!
Deniz Baykal, yani yakın dönemdeki siyaseti belirleyen isim bir kasetle gitti!
Türkiye hala bu olayı aydınlatamadı!
Kim yaptı, kim çekti, kim sızdırdı?
Devlet bilmiyor!
Soru önergeleri, savcılar, polisler devreye girdi ama ortaya bir şey çıkmadı! Bu kasetlerin bir hesabı vardı!
Kemal Bey'in gelmesi isteniyordu!
Geldi!
Ama Deniz Bey'in kimler tarafından götürüldüğü ise devletin sorumluluğuydu!
Bulunamadı!
Herkesin aklına ilk gelen "şık", çok kolay olduğu için ortaya atıldı!
Dedikodudan ibaretti her şey!
Zaten Baykal da selam göndererek "siz değilsiniz" dedi!
Ne delil, ne de iz vardı!
Türkiye operasyon yemiş, herkes susmuştu!
Bir de MHP'deki kaset furyası vardı! Onun da neden geldiğini ve neleri götürdüğünü bilen yok!
Tsunami gibi geçti gitti!
Ama iz bıraktı!
Gezi'de de öyle!
Geldi, yakıp geçti ama aklımızda ne kaldı?
Düşünün!
Ben söyleyeyim.
Erdoğan'ın tek başına bu güçlerle mücadele etmek zorunda olduğu!
CNN International ve onca yabancı basın Taksim'e gelip bir DİKTATÖR algısı yaratmak için çırpındı!
CNN Türk, önemli olaylarda topa ilk giren kanaldı!
Gezi'de sustu!
Penguenlerle DİKTATÖR algısına gönderme yaptı. Profesörler çıkıp CNN International'e dayanarak yalan yanlış haberleri servis etti!
"Özgürlük yok" denilerek senaryosu önceden yazılan film sahneye kondu!
Artık bütün haberler, Erdoğan algısı üzerine olacaktı!
Cuma'ya da gitse, içkiyi de eleştirse, şort giyip halı sahaya da inse, "üç çocuk yapın" da dese, şapka takıp yatta da görüntülense, değişen bir şey olmayacaktı!
İstenmediği için hep bir kalkanın arkasından saldırılacaktı!
Herkesle kavgalı gösterilecekti!
Sapasağlam da olsa, HASTA damgası yiyecekti!
Boğaz'da yüzlercesi olan sıradan bir tekneye bindiğinde bile olay olacaktı!
Yeşile düşmandı! Aile işlerine karışıyordu! "Türk nüfusu artsın" diye şehirli kadınlara çağrıda bulunması bile akla hayale gelmeyecek şekilde çarpıtılıyordu!
Ama yıllar önce AİLE PLANLAMASI diyerek sezaryeni meşrulaştıran güçlerden kimse söz etmiyordu!
Türkler üremesin ve çoğalmasın diye TRT ekranlarından kampanya başlatanları kimse hatırlamıyordu!
Eti bırakın, mercimekle yetinin reklamlarıyla PROTEİNİ bize çok görenlere kimse karşı çıkamıyordu!
Çünkü YABANCILAR onların yanında ve arkasındaydı!
Türk korkulacak ve çekinilecek bir şeydi!
Biz bilmiyorduk!
Bu uluslararası koalisyon uzun zamandır Erdoğan'ı hedefe koydu!
Türkiye için iş yapmaya kalktığınızda başınıza bu gelirdi!
Dengeleri gözetmeyip "Önce millet önce ülke" diye ortaya çıktığınızda birbirine benzemeyen bütün enstrümanlar saldırıya geçerdi!
Yine öyle oldu!
Gezi'den sonra "biter mi" diye bekledim!
Kesilmedi!
Artarak içten içe devam ediyor!
Hatta dışarısı da giderek karşımıza geçiyor!
Suud Kralı, Dubai Şeyhi kim varsa onlar da Erdoğan'ın karşısındaki cephede saf tuttu!
Bosna'yı saymazsak Mısır'da Ankara ile aynı çizgide olan Müslüman ülke yok gibi!
Garip!
Belli ki Gezi'deki KORO, çok daha kapsamlı bir saldırı ile gelecek!
Ankara'da 2002'den beri PARAYI yönetenler de diğer koldan harekete geçecek! "DİKTATÖR" algısıyla uğraşmak zorunda kalan Erdoğan, finans hareketleriyle aşındırılacak!
Nihai amaç, AK Parti-CHP koalisyonu!
Bunu görmemek için kör olmak lazım!
Sorun şu ki koalisyonda Erdoğan'a yer bile vermek istemiyorlar!
Bunu düşünen, tasarlayan, sahaya sürenler YABANCI!
Ancak bunun için mücadele edenler tanıdık!
Neden mi bunları yazıyorum?
Eğer siz de Erdoğan'ın yerine kimi getirmek istediklerini duysanız üzülürdünüz!
Ülke adına!
Pişman olmak istemiyorsanız, safları sıklaştırın!
Ayak sesleri ta Mısır'dan duyuluyor!
Kapıyı DUVAR yapmak görevimiz!
Baykal'da da Gezi'de de oyunu göremedik!
EN azından şimdi geç kalmayalım...
Omuz omuza!

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2013/08/17/kontratak
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Firavun Musa' dan ne kadar rahatsizsa bazilarida başbakandan o derece rahatsiz.Basbakan Musa degil ama o bazilarinin firavunun askerleri oldugu apacik ortada
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
BAŞÖRTÜLÜ ADAY OLABİLİR..

*Kamuda başörtüsü gelecek mi?

Kamuda başörtüsü kararını Danıştay verdi zaten.

*Başörtülü aday gösterecek misiniz?

Yerel yönetimlerde var zaten.

*Başörtülü milletvekili adayınız olacak mı?

İnşallah. Parlamento’da engel yok. Fiili bir durum var sadece.

*Pakette anadilde eğitimin önü açılıyor deniyor. Ne boyutta düzenleme?

Hayır yok. Özel okullarda da yok. O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Yapılan benzetmeler de doğru benzetmeler değil. Ne neyi getirir, götürür kimse düşünmüyor. Biz düşünmeye mecburuz. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde AK Parti olarak adım atamayız. Zamanlama birçok konuda çok önemli. Zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz. Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkanı sağladık. Ama anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz.

Bugün Gazetesi.

""""""""""""""""Tayyib in dinle imanla ne ilgisi var (mış yaaaaaaaaaaaaaaa)
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Suriye ve MİT Ergün Diler LÜTFEN OKUYUN

Suriye ve MİT

Ergün Diler
Bölgede, yaşananlar umutsuz olmak için yeterince neden oluştururken uzaklardan gelen bir ses ümidimi her zamankinden daha fazla yeşertti! Bir eli Dolmabahçe'de, bir eli ise Beyaz Saray'da olan dostum çok ilginç şeyler söyledi. Herşeyi oturduğu koltuğundan izleyen dostum bu kez her zamankinden fazla konuştu! Belki de ben ilk kez onu bu kadar konuşturabilmiştim!
Bilemiyorum. Ama ben konuşurken heyecanlandım. Bakalım sizler okuyunca ne hissedeceksiniz!
Her yerde bulunmayacak kadar önemli biri olduğunu daha önce yazmıştım. Çok ama çok özel biriydi! Neyse.
Sözü uzatmaya gerek yok! Kararı siz verin.
İşte soru ve cevaplar.

Terör konusunda hangi noktadayız?
Barış süreci, Hükümet ve Öcalan tarafından bitirilmedikçe sorun yok. Daha önce de belirttiğim gibi, Neo-PKK bu süreci bitirmek için operasyon yaptı. Birçok bölgede çok ağır kayıplar verdi. Yine gelirlerse aynı kayıpları verecekler. Askerin hazırlığı tam! Gelemiyorlar!

Neden gelemiyorlar?
Çünkü daha önce PKK için evlerini açan köylüler şimdi kapıyı kapattı! Öcalan için sürece tam destek veriyorlar. Evler açılmadığı sürece PKK'nın operasyonları etki yapmaz.
Saldırıp Irak'a kaçan kaç grup gördün!

Süreç nasıl gidiyor peki?
Süreçte tıkanıklık yok. Ağır ilerlemesi konusunda hem Ankara hem de Öcalan rahatsız. Ancak bunların hiçbiri alınan yolu "yok" sayamaz. Süreç 2014 Şubat ayında yüzde 80 başarıya ulaşacak. Neo-PKK için en büyük sorun, Öcalan'ın Hükümet'e verdiği özel bilgiler. Bu onlara ağır darbe oldu.
Kıvranmalarının nedeni bu!

Açar mısınız biraz?
Para konusunda büyük bir zorluk içine girdiler. Neo-PKK, Öcalan'a bu nedenle çok tepkili. Öcalan'ın Barış için verdiği şifreleri sadece bizim devletimiz biliyor! Batılı devletler çok ama çok rahatsız!

Taksim olayları için ne dersiniz?
Gezi eylemleri, sürecin bitme ihtimaliydi...
Başarılı olunsaydı BARIŞ falan kalmayacaktı.
Tam aksine Güneydoğu'da Mehmetçik kayıp verseydi bu kez Gezi'ye gerek kalmayacaktı!

Sizce tehlike geçti mi?
Şimdi yeni dönem, özellikle 4 üniversite ve 2 kolej, "Gezi eylemlerini" sıcak tutmak için çalışacak. Hepsinin bilgisi devlette var! Bu konuda özel eğitmenlerle gerekli çalışmaların yapıldığını biliyoruz. Okullarda düzenlenecek paneller ve başka etkinliklerle geniş kitlelere yaymak için uğraşacaklar! Birçok konuda sokağa çıkılacak. Ancak bunun ters tepme ihtimali de var. Çünkü "Erdoğan bu süreçte güç kazanırsa!" diye endişeleri de var!

Üçüncü Havalimanı için "Çok önemli" demiştiniz!
Evet! Kanalİstanbul ve 3. Havalimanı İngiltere ve Almanya merkezli tepkilere neden oldu. Ancak Fransa'yı da bu listeye dahil etmelisin.

Yani?
3. Havalimanı için başvuru isteyen toplam 4 şirketin sonu kötü oldu. 2 İngiliz, 2 Alman...
Bu şirketler artık yok. İflas ettiler bile. Kraliyet ailesi ve Alman derin devleti, bu 4 şirketi bitirdi.

Ankara her olan biteni izliyor mu?
Ne sandın! Bak yakın zamanda Dolmabahçe'de çok önemli bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda "ülkesine değer veren" ve "başka ülkelere çalışanların" listesi masaya yatırıldı. İkinci şıkta yer alanlar için zor süreç başladı. Biraz beklersen neler olacağını görürsün! Zaten işaret fişekleri hala havada!

Nasıl bir plan düşünüldü? Çok ağır darbeler olacak. Onlar darbe aldıkça, "Gezi" sürecinde Türkiye ve Erdoğan aleyhinde yayın yapan Türk ve Avrupalı medyanın sesleri artacak. İkinci raund yaşanacak! Ama bu kez canları yanan onlar olacak! Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hafife almanın bedelini ödeyecekler!

Kemal Derviş yine ortalara çıkmaya başladı! "Küresel sermayenin yeni oyun arayışı" diyebilir miyiz?
Bak, büyük devletler, yönetmek istedikleri ülkenin vatandaşlarını alır, eğitir ve bir gün o ülkeye gönderir. Kemal Derviş'e de bu gözle bakmalısın. Anne ve babası, adı veya soyadı Türk olabilir. Hatta Türk pasaportuna da sahiptir. Ancak O, ABD beyni ile düşünür ve hareket eder. Böyle adam çok! Aynı şekilde Avrupalı gibi düşünen de...

Peki Türkiye ne yapıyor?
Pentagon'da üst düzey görevli bir dostum vardı! Emekliliğinden sonra Türkiye'ye yerleşti.
Ölümünden birkaç ay önce bir araya geldik. Onun Pentagon'da 20 yıl boyunca Türkiye adına çalıştığını öğrendim.
Türkiye'nin adamıydı. Şaşırmıştım!
Arkadaşımdı ama ben bile bize çalıştığını bilmiyordum! Bugün de ülkemiz adına çalışan, Amerikan pasaportu olan, ailesi Amerikalı birçok kişi var. Herhalde "Kim bunlar?" diye sormayacaksın!

Bir küçük örnek olmaz mı?
Birini çok iyi biliyorum. İnanılmaz bir yerde!
Çok etkili işler yapıyor! Sorun bu değil! Sorun onların içimize yerleştirdiği adamlarla mücadele... Bizim dışarıda çok adamımız var!
Ama onların da var! İçerisini hallettiğimizde problem küçülür. Ama dediğim gibi çok değişik yerlerde kontakları bulunuyor!
Bazılarını söylesem şaşırırsın! Biz takipteyiz!
Son ana kadar izliyoruz! Bilmediklerimiz de vardır haliyle! Nasıl ki onlar bizi bilmiyorsa!

Suriye, Esad ne olacak?
Suriye konusunda zor bir süreçten geçiyoruz! Bizi Suriye ile savaşa sokmak için oynanan oyunlar hala sürmekte. Ancak ısrarla bu oyunlara düşmüyoruz!

Yanıbaşımızda olan bir savaş! Neresindeyiz biz?
Suriye ile ilgili yapılan en kapsamlı rapor MİT'te... ABD o rapora ulaşmak için büyük çaba harcadı ama başaramadı. O raporda, Suriye'de 1850 grubun olduğu gerçeğinin detayları var. O detayları ben de merak ediyorum açıkçası! Ama her şey MİT'in elinde!
Avrupalılar ve Amerikalılar olayın peşinde!
Bölgede yenilmeye alışık değiller ne de olsa!

Sadece Türkler mi biliyor yani?
Amerika da 1850 farklı grubun olduğunu öğrendi ama hepsiyle irtibatta olan sadece MİT. Bu da bölgede ne kadar güçlü olduğumuzun bir kanıtı. Bu grupların her biri farklı düşünüyor.
Ancak hepsi gelecekte Türkiye ile sorun yaşamamak için MİT'e karşı olmamaya dikkat ediyor! Bize karşı bir tek grup var, o da Esad ve askerleri.

Snowden olayı nedir? Spy Game mi?
Snowden olayının Wikileaks, Anna Chapman olaylarından bir farkı yok. Snowden öyle söylendiği gibi çok özel bilgilere de sahip değil. İngiltere ve Amerika'nın bir oyunu! Gündem Snowden'la meşgul olurken, Amerika'da "yasalaşan" birçok konu var. Snowden'ı o kadar büyütmeyin. Amerika'da sahne değişiyor, bunu da Snowden'la gizlemeye çalışıyorlar!

Obama-Erdoğan-Putin denkleminde değişiklik var mı?
Obama-Putin-Erdoğan birçok konuda aynı düşünüyor. Bazen Şi Cinping de bunlara katılıyor! Tabii farklılıklar da var.
Erdoğan'la Cinping'in ayrıldığı en önemli konu Doğu Türkistan. Oradaki Türkler'in sorunları konusunda Şi Cinping, farklı düşünüyor. Hatta karşılık olarak "Siz de Kürtler'e özerklik verin" dedi.

Rusya ile temaslarda zafiyet var mı?
İyi lider, iyi satranç ustası gibidir. Putin de Erdoğan da böyle isimler! Bizim de onların da güçlü olduğu taraflar var! Rusya'nın Lazkiye ve Tartus gibi 4 üssü var. Bunlara sarılmış durumdalar!

Sorun mu bunlar?
Türkiye, bunun 2'ye düşmesini istedi.
Putin önce kabul etti ama Amerika'nın bölgedeki üstünlüğünü düşününce, vazgeçti.
Çünkü Putin, Esad sonrası ülkenin Türkiye tarafından kontrol edileceğini bilecek ve görecek kadar deneyimli ve akıllı bir lider!

Obama ile Erdoğan'ın arası nasıl?
Obama ve Erdoğan, çok yakın iki dost.
Ancak iki dostun da ortak düşünemeyeceği durumlar olabilir. Erdoğan Türkiye'de, Obama'nın Amerika'da olduğundan daha kuvvetli. Erdoğan'ı asla yalnız bırakmayacak bir güç var.

Amerika'da Erdoğan'a destek olan bir güç var mı?
Cumhuriyetçiler'e yakın olan ve Stratfor'da görevli Türkiye uzmanları, Erdoğan hakkında sürekli araştırma yapıyor. Maalesef bu sonuçlar, DERİN AMERİKA'yı üzüyor. Çünkü Erdoğan'a farklı bir destek var. Bunun kaynağını bulamıyorlar. Adını bilmediğin kasabalarda bile Erdoğan soruluyor. Emin ol bizim ülkemizde böylesine gizli ve detaylı araştırma yapan yoktur! Bu grup çıldırmış durumda! Senin de söylediğin gibi KÜRESEL DENGE de Erdoğan çok önemli bir aktör!

Mısır ve Suriye desem!
Kahire, yani Mısır, bizim için Suriye'den çok daha önemli! Onu kaybetmek istemiyoruz!
Çünkü onu kaybedersek, zorla kazandığımız ülkelerin DOMİNO etkisiyle elden çıkma ihtimali doğar! Her yerde varız! Ve çok ciddi asılıyoruz!

Şimdiki PAPA'nın İstanbul'a geldiğini söylemiştiniz! Biraz ayrıntı verir misiniz? Çok soru alıyorum bu konuda!
Daha önce Papa'nın Türkiye'de konferans verdiğini anlatmıştım. Bu konu çok derin bir alan! Sana şu kadarını söylemek istiyorum:
Vatikan'ın, 2003 ve 2004 yıllarında nişan verdikleri Türkler'i araştır. Bak bakalım PAPA kimleri kutsamış! Herkesin ayrı bir rolü var!
Hepsi de çok önemli bir çalışmanın parçası!
Mücadelemiz bunlarla! İşler dışarıdan görüldüğü gibi değil. Şuna emin ol; hiçbir ülke Türkiye kadar hedef değil! Hem içeride hem dışarıda savaşıyoruz! Büyük Türkiye'yi kurmak kolay değil! İnanç ve azmin zaferi olacak!

NOT: Dostum çok daha önemli konularda çok ama çok önemli şeyler söyledi! Ama söz verdiğim için bunları yazabiliyorum! Ama beklenen birtakım gelişmelerden sonra konuşulanları SANSÜRSÜZ yazacağım! Sözünü aldım!



http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2013/08/22/suriye-ve-mit
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Zaten bildiğimz şeyler. Erdoğan'ı niçin seviyor bu halk.? İşte bu yüzden SÜPER BİR YAZI SAĞOLASIN SALİM ABİ.
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
sevgim her gecen gün daha artıyor
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Ergün Diler - Dost uyarısı




555597_441518302619482_175085713_n.jpg
19 Kasım 2013 Dost Uyarısı Tam evden çıkıp İzmir'e gidecekken çok önemli bir dostum arayıp "Neredesin yahu?" diye sordu. Ne diyeceğimi bilemedim. "Koşuşturuyorum, az sonra da İzmir'e uçacağım" cevabını verdim. Telefonun ucundaki dostum gülerek "Tamam ama önce bir sabah kahvesi içelim mi?" dedi... Anlamadığını düşünüp "Vaktim yok ki!" demeyi aklımdan geçirirken "Evinin önünde seni bekliyorum!" diye kestirip attı! Bütün planlarım altüst oldu. Ayağıma kadar gelmiş böylesine önemli birine "Git" diyemezdim... Sözü önemli olan insanlardandı! Önümüze çıkan ilk börekçiye oturup dere kenarında konuşmaya başladık! Ben duymak istediklerimle buluşmak için can atıyordum. O ise işi ağırdan alıyordu! Çaylar içilirken "Önceki gün Boğaz'da kiminle buluştun?" diye sordu! Şaşırdım! Bilmesinin imkanı yoktu! Çok önemli biriyle oturup çok önemli şeyler konuşmuştuk! Ama bu bilgi ona nereden gitmişti! Şaşkınlıkla "Beni mi izliyorsun?" diye sordum. Güldü... "Önemli değil! Ama konuştuğun şahıs gerçek hikayesini anlattı mı?" diye manalı bir soru yöneltti! Sessiz kaldım! Benim sessizliğimi fırsat bilerek söze girdi! Resmen sazı eline aldı... "Sen yazmıştın! Dünyadaki PARA hareketleri MUSEVİLER'in elindedir! Dünyadaki 100 doların 85 doları bu adamların bankalarından geçer! Para bunların işidir! 2003'ten sonra bizim için bu rakam 80 dolardı! Ama şimdi 35 dolara kadar düştü..." "Ben bunları yazmıştım" diye araya girdim! Güldü... "Bekle" dedi... "Türkiye'de PARAYA kafa yoran az insandan birisin! Kimse bunun takibini düşünmüyor! Oysa Türkiye'nin verdiği savaşın anlaşılması için bunun ortaya çıkması şart! GEZİ'de gördük! İsrail'i içimizde kuran, yaşatan ve Tel Aviv'e bağlayanlar buraları bırakmamak için her yolu deneyecek! Daha önce yaptıkları gibi yine PARALARINA güveniyorlar. Bak! Dünyadaki 500 büyük şirketin 435'i MUSEVİLER'e ait! Bu rakam korkunç! Ama böyle! Geriye kalan 65 büyük şirketin sahipleri kim biliyor musun? Söyleyeyim... Museviler'in ortağı olduğu başka kişiler! Yani kalan 65 şirket de Museviler'den izinsiz adım atamaz! 500 en zengin insanın tam 320'si MUSEVİ! Geri kalanların durumu nedir diye aklından geçirdiğini biliyorum. Bu 320 ismin dışında kalan 180 kişinin ise 100'ünün EŞİ MUSEVİ! "Rakamlar çok ilginç" diyerek hazmetmeye çalıştım! Ama dostum duracak gibi değildi! "Dünyanın en güçlü 100 insanına baktığın zaman 68'inin MUSEVİ olduğunu görürsün!" Peki neden hep bunlar zengin oluyor? İşte sorulması gereken ve cevabı bilinmeyen soru bu! Merak ettim inanın! Bunun 300 yıllık tarihi var! Osmanlı'nın yıkılışını da içine alan büyük operasyondur bu! İngiltere Kraliyet ailesi 300 yıl önce bu insanların ZENGİN olması gerektiğine karar verdi! Bunun için kimselerin bilmediği muazzam bir proje hayata geçirildi! Bunların ne filmi, ne kitabı, ne de haberi yapıldı! Mesela UGANDA'daki bir zengin bağlı olduğu merkezi KENDİNE SAKLAYARAK imparatorluğunu devam ettirdi! Amerika'dakilerin çoğu da öyle! Petrolü keşfeden ve peşinden gidenler bunlardı! Her ülkenin ARTILARI Kraliçe'nin masasında bulunur! Bu bilgiler orada olduğu için de HEDEFLERİ saptamakta hiç zorluk çekmezler! Biz de durum nedir? Oraya geleceğim zaten... Gelin lütfen! Senin konuştuğun beyefendi var ya! O, İngiltere adına Türkiye'ye gelen PARALARI tasnif eden ve dağıtan isimdi! Öncesinde de onun pozisyonunu dolduran insanlar vardı! O kanallardan PARA geldi ve birileri öne çıkıp zengin oldu! Ülkenin kontrolü PARANIN üzerinden onlara geçti! Ne yazık ki Türkiye'de bunları izleyen ve not alan birkaç kişi vardı! Milliliğimiz de ahlakımız da devlet olma özelliğimiz de bu nedenle kaybolup gitti! Nasıl yani? Kraliçe'nin ve adamlarının seçtiği isimler o ülkede öne çıkar! Bu isimler SOYAĞACINA bakılıp seçilir! Musevi olması temel şartlardan biridir! Biz aramıza alıp yer içeriz ama karşımızdakinin aslında ne olduğunu bilmeyiz! Merak da etmeyiz! Ama KRALİÇE ediyor! Musevi bağlantıları olmayanlara GEÇİŞ üstünlüğü vermiyor! Şimdiye kadar vermedi! Bundan sonra da vermez! Türk görünümlü olmaları önemlidir! Ama operasyonlar bunların üzerinden yapılır! Cumhuriyet'ten önce hayata geçirilmiş bir projedir! Bu nedenle bizdeki zenginlerin FİLMİ olmaz! Gerçekler açığa çıkmasın diye bilgi paylaşılmaz! Bunu düşünmek de ne hikmetse hiçbir profesörün, yapımcının, gazetecinin, siyasetçinin aklına gelmez! Siyaset kurumu bunlarla iyi geçinerek KÜRESEL saldırıdan korunacağın zanneder! Düne kadar öyleydi de! Peki şimdi ne oldu? Senin konuştuğun beylerin devlet tarafından filmi çekildi! Uyarı üstüne uyarı alıyorlar! Tamam ama PARA onlarınsa biz nasıl midemizi dolduruyoruz? Bravo! Bizim düne kadar aşağıladığımız ARAPLAR paralarını artık Londra'ya değil de bize yolluyor! Çünkü gelen paranın az bir miktarı bile ANKARA'yı uçurdu! Bu görüldü! Londra bu nedenle akışı kesmek, Ortadoğu ise volümü arttırıp HIRİSTİYANLARI Türkiye'nin rüzgarıyla bölgeden kovmak istiyor! Bu açıklanmayacak ve paylaşılmayacak kadar hassas bir denge! Yani Osmanlı'yı birleşerek kovdukları güçler şimdi "Türkler geri dönsün" diye onlara çaktırmadan aparkat savuruyor! Sokaktaki insanın bilmediği bu! Kürt konusundaki tepkileri bundan değil mi? Şaka mı ediyorsun! Barzani gelip TAPUYU bıraktı! Avrupa bölgeden gelmemek üzere gideceğini biliyor! Ankara açıklamasa da Ortadoğu artık bizim! Düne kadar ülkede söz söyleyenlerin filminin çekilme zamanı hızla geliyor! Gerçekten mi? Evet, yoksa bazılarının ikna olacağı yok! "Türkiye Türkler'indir" yalanının ortaya çıkması birçok şeyi halledecek! 'Ülke bölünecek' diye yaygara yapanların yalanı ortaya çıktığında ülkeyi aslında kimlerin böldüğü çok net anlaşılacak! Boğaz'da durum ne olacak? Paranın asıl sahibinin kimler olduğu ortaya çıkacak... Zaten bundan önceki son uyarılar şimdi MÜFETTİŞ GÖRÜNÜMLÜ devlet adamları tarafından veriliyor! Anlayan anladı! Operasyon olacak mı? Paraya gidecek miyiz? Onların tavrına bağlı! Ama büyük ezber bozulacak! Türkiye'nin başına geçirilen ÇUVAL çıkarılacak! Korku bu! Bizi esir alan tarih deşifre edilecek değil mi? Yok, öyle demeyelim! Çünkü ÖLÜLER KONUŞAMAZ! Torunları ve oğulları onların üzerine basıp topu taca atsa da gereken yapılacak! Anlayacağın 300 yıllık rövanşı alıyoruz! Akıllarının almadığı bu! "Türkler bunu nasıl başardı!" diye kafalarını duvarlara çarpıyorlar! İsteyince oluyormuş demek ki!
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Ergün Diler - Ricci bu ne!

Birinci raund

Ergün Diler
13 Aralık 2013, Cuma
GönderYazdır

Ergün Diler Diğer Yazılarıtümü
Baronların çocuklarıDosya Fidan'daMandela efsanesiYürüyün arkadaşlar!Masadaki yabancı
Önceki Haber
Türkiye, dünyayı yönetmeye talip 10 ADAMA karşı savaşıyor!
Bu isimleri hiç hafife almadan konuya çok ciddi yaklaşmak durumundayız! Putin ve Obama bunlarla savaşsa da faturayı en çok biz ödedik!
Bunlar hep içimizdeydi!
Biliyorum, benden hep isim istiyorsunuz!
Ben de yazmıyorum!
Çünkü işimiz kişilerle değil! Kimseyle yakınlık kurmak, fikrini değiştirmek ya da deşifre etmek gibi derdimiz yok! Bizler ülkemizin bu sınırlar içinde yaşayan ve ülkenin geleceğine yüzde 100 inanan insanlar tarafından yönetilmesini istiyoruz!
Yani en temel hakkımızı ifade ediyoruz!
Nasıl İngilizler küçücük adadan dünyaya şekil veriyorsa biz de tarihimizden, geleneklerimizden, dinimizden, akrabalıklarımızdan ve kurduğumuz medeniyetlerden aldığımız güçle SÖZÜMÜZÜ söyleyelim istiyoruz! Bunu yapmaya kalktığınız anda asla ve kat'a yan yana gelemeyecek isimler bir anda karşıda muazzam bir koalisyon oluşturuyor!
"Türkiye'yi Türkler'e bırakmamak için" etten duvar örüyorlar!
Sorun tam da burada!
Kim bunlar?
En çok sorulan soru?
Ayrıntıların en çok talep edildiği yer! İsim isim koalisyon rehberi!
Bakın herkesi saymanın, nerede nasıl buluştuklarını anlatmanın, ortak noktaların altını çizmenin, paraya nasıl sahip olduklarını açıklamanın şu an için önemi yok! Önemli olan karşıdaki koalisyonu tanımak ve defansı ona göre yapmak! Ülkeyi korumak böyle bir şey!
Bu nedenle isimleri değil de o İSME odaklanalım! Zaten daha önce defalarca yazdım!
20 milyar dolar serveti var.
2-3 trilyon dolarlık fonu yönetir! New York'ta aile arasında bir düğünle dünya evine girdi! 83'lük DAMAT, 42 yaşındaki YOGA öğretmeni Tamiko Bolton'la evlendi!
FORBES'ta ilk 100'de yer alan 27 BARON kendilerini aileden saydıkları için oradaydı.
15 ülkenin merkez bankası başkanları, en büyük 8 bankanın patronu, 13 NOBELLİ isim ve 11 ülke lideri de hazır bulunuyordu!
Oracle'ın sahibi Larry Ellison ve Google'ın kurucusu Sergey Brin özel misafirdi! IMF Başkanı Christine Lagarde da yakın ilgiyi hak edenlerin başındaydı!
Bütün bu isimlerin yanı sıra, ismini pek duymadığımız bir hanımefendi de oradaydı! Ve büyük ilgi görüyordu! Bu isim AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'dı...
Çoğunluk nereye bakacağını bilmediği için gerçeklerle karşılaşamaz! Doğruyu ve gücü nerede arayacağını bilemez!
Kimle kimin arasında nasıl bir BAĞ olduğunu keşfedemez!
Bütün bunlar bilinmediği için de 28 Şubat davasında ifade veren Genelkurmay eski Başkanı KARADAYI gibi ne anlama geldiği belli olmayan sözler söylersin! Bizim sorunumuz, fotoğrafın bütününü göremeyen insanlara devleti vermiş olmamızdır... Bu insanlar kötüdür demiyorum, sadece yetersizdir! Hepsinin ülkesini sevdiğini, gerekirse ölüme gideceklerini de biliyorum! Ama galiba ülkeyi AKILLA sevmek en güzel AŞK türü! Galiba görevimiz akılla yaşayıp ülkeyi korumak!
Gerektiğinde de büyütmek!
Yapamadığımız buydu yıllarca!
Karadayı Paşa, 28 Şubat'taki PARA OPERASYONUNU ne yazık ki hala görememiş ve anlamamış! Ya da kullanıldıklarını açıklamak zoruna gitmiş! Bilemiyorum!
Neyse...
Bizim, SOROS'un evde yapılan düğününde başköşede bulduğumuz Catherine Ashton şimdi UKRAYNA'da ortaya çıktı! Devlet Başkanı Yanukoviç'i indirmek için gençlerle birlikte BAŞKANLIK SARAYINA yürüyenlerin başını çekiyor!
Başka Avrupalı siyasiler de işin içinde! Hep birlikte GEZİ'de yapamadıklarını KİEV'de yapmaya çalışıyorlar!
Avrupa ile Rusya arasındaki TAMPON bölgenin, enerji geçiş üssünün Moskova'ya değil de BARONLARA bağlanmasını istiyorlar! Obama-Erdoğan-
Putin arasındaki dengeyi sarsmak ve yok etmek için UKRAYNA'yı atlama taşı olarak görüyorlar! Karadeniz'e inmenin hem Moskova'yı hem Ankara'yı çevrelemenin derdindeler! Kremlin'in karizmasını çizerek diğer enstrümanlara örnek olmak istiyorlar! Güçlerini birleştirip Türkiye'nin merkezinde yer aldığı oyunu bozmak amacındalar!
Bu amaçla Viktor Yanukoviç'i indirmek, yerine ALTIN KIZLARI Timoşenko'yu geçirmek istiyorlar!
Soros için Timoşenko kızı gibi!
Bugüne kadar ne görev verildiyse eksiksiz yaptı!
Güvenleri tam! Yuşçenko'da öyleydi! O da SOROS'a candan bağlıydı! Uyarıları dinlemeyince CİLDİ bozuldu!
Oyun büyük ve tehlikeliydi! ÜÇ DEVLET, MUSEVİ BARONLARIN kurduğu oyuna katılmak istemiyordu! "Ya biz ya siz!" diye meydana çıkıyordu!
Amerika, İran'la anlaşınca birileri hemen Ukrayna'yı kaşıdı! Bizim tanıdığımız PİYANOYLA, YATAN ADAMLA, AYNI SLOGANLARLA...
Hep diyorum ya, sakın Türkiye'deki olayların nedenini içeride aramayın!
Hiçbir şey yapmasanız bile SOROS'u takip edin!
NAVİGASYON O!
Oturup kalktığı isimlere iyi bakın! Kesinlikle içlerinde olayların tam ortasında yer alanlar vardır! Soros'un düğününde onur konuğu olan Catherine Ashton, dün YANUKOVİÇ'i anlaşmaya ikna etti!
İlk raundu aldılar!
Şimdi oradaki gençler zaferin kendilerine çok şey katacağını düşünüyor!
"Biz isteyince yaptık! Bizi ciddiye almayan faturayı öder!" diye değerlendirme yapıyor!
Hep böyle olur zaten!
Kazanan BARONLAR oldu!
Gençler sadece kullanıldı!
Orada da BASIN, Avrupa'nın ne istediğini açık açık yazamadı!
Kafalar aralıksız karıştırıldı!
Çünkü adamlar geldikleri zaman dört koldan geliyordu!
Anlamadığımız ve görmediğimiz buydu! Önde bizden figürler, arkada BARONLARIN kızları ve OĞULLARI, en arkada ise ONLAR!
Plan buydu! Ve hep işledi!
Sıra bizde!
Tekrar gelecekler!
Ukrayna bunun habercisi!
İnşallah biz duymadan önlenir de ben yanılırım!
Ama ayak seslerini duyuyorum!
Bakalım ne kadar yaklaşacaklar! Ve sonları ne olacak! Unutmayalım ki Türkiye'deki mücadele başka yerdekine benzemez!
Burası onların ANA YURDU!
Bırakmak istemeyecekler!
Bu net!
http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2013/12/13/birinci-raund
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Sefer görevi Ergün Diler

Sefer görevi
Türkiye bugünden itibaren YÜKSEK BASINÇ'ın...
Ergün Diler Özgürlüğe vurulan prangalar kırılıyor
Özgürlüğe vurulan prangalar kırılıyor


Sefer görevi

Ergün Diler
17 Aralık 2013, Salı

Türkiye bugünden itibaren YÜKSEK BASINÇ'ın etkisine girdi. Artık neler olacağını, nelerin yaşanacağını, kimin zarar göreceğini, sonucun ne olacağını, kimin güleceğini zaman gösterecek!
Ama bu ALTIN kuraldır!
Kim ülkeyi MİLLİ bir çizgiye çekmek isterse, kim rotayı BÜYÜK TÜRKİYE'ye çevirirse başından dert eksik olmaz! Çünkü içeride kurulan gizli ve köklü oluşumu bilmediğimiz için gelen fırtınanın sebebini burada ararız!
Yanılırız! Çünkü Türkiye'nin başına örülen çorapların tamamı İHTAL'dir!
Pek çoğu İNGİLİZ malıdır! Elinize alıp baktığınızda KRALİÇE'nin mührünü görürsünüz!
Bugüne kadar, yani Erdoğan'a gelinceye kadar, hiçbir isim İNGİLİZLER'in karşısına böylesine yürekli bir şekilde dikilmedi! Kraliçe ve ona bağlı MUSEVİ SERMAYESİ her defasında ülkeyi istedikleri kulvara sokmayı başardı! Emirlerindeki bankalar, gizli hesaplar, patronlar, CEO'lar, dev şirketler, iletişim ağları, memurlar her söyleneni eksiksiz yaptı!
MASONİK oluşumlarla devletin can alıcı damarlarına kadar gidildi!
Ortada duran kocaman yapı aslında bizim değildi! Hiç olmamıştı!
Kiralık otomobil kullanan sürücüden farkımız yoktu! Nereye kadar gideceğimiz, ne zaman geri döneceğimiz bilmediğimiz PATRONA ait bir karardı!
Dedim ya altımızdaki sonuçta kiralıktı!
Bizim değildi!
Bizim gibi görünen ise sadece ismi ve tabelası TÜRK olan şirketlerdi! Bunların arkalarında ise LONDRA ve MUSEVİ
BARONLAR vardı.
Bakın bizim BARONLARIN nasıl zengin olduğu inanın devlet tarafından bilinmez!
Kayıt-kuyudat yoktur! Devlet düne kadar PARA ilişkisini kovalamadığı için DIŞARIDAN gelen her şeye kapısını sonuna kadar açmıştır!
Bizim bazı ailelerimizin arkasındaki gerçek patron MUSEVİLER'dir!
Biz sadece onların TEMSİLCİLERİYLE karşı karşıyayız!
Ve bu aileler de onların adına ANKARA'ya yumruk sallamaktadır! Amaç Osmanlı'yı yıkıp istedikleri kıvamda yeni bir devlet kurmaya izin veren BARONLARI kızdırmamaktır!
Sokaktaki insanın bilmediği mahşer dengesi budur!
Kimin seçileceğine ve kimin o koltukta ne kadar kalacağına bunlar karar verdi!
Şimdi rüzgar ters esmeye başladığı için AYAKTALAR! Toplanıp hep birlikte saldıracaklar! Ankara'yı dağıtmak için harekete geçecekler. Ne kadar verebilirlerse o kadar zarar verecekler!
Çünkü başkentte TÜRK görmek istemiyorlar! Bu ülkenin çocuklarının kendi kaderlerini kendilerinin yazmasını istemiyorlar. Yıkılıp giden OSMANLI'dan sonra yeni bir TÜRK sorunuyla uğraşmak niyetinde değiller!
Türkiye'yi kaybettikleri anda bu maçı asla ve kat'a alamayacaklarını biliyorlar!
Ukrayna'ya saldırdılar! Ama asıl hedef Türkiye! Amerika'dan Güney Afrika'ya, Avrupa'dan Çin'e kadar olan yelpazedeki bütün BARONLAR güçlerini toplamış ve birleştirmiş durumda!
Gitmesi ve yıkılması istenen güç Milli Türkiye!
Bunun için kapıyı çalacaklar!
HSCB, Royal Bank of Scotland, Banco santander, J.P. Morgan Chase Bank, De Beers, Rio Tinto, Newmont, ING Group, AVIVA, Citigroup, Chevron, Exxon Mobil ve Stardart Oil gibi devletlerden çok daha güçlü ŞİRKETLERLE gelecekler! Bunların emrindeki istihbarat örgütleriyle çullanacaklar!
Büyük diye bildiğimiz her devletten bu koalisyona gönülle katılan BARONLARLA sınırı aşacaklar!
Bunların sadık adamları burada elinden geleni yaptığı için bilinen ayakçı SOROS'u görmüyoruz! İçeride işi ondan daha iyi yapanlar var!
Tarihimizi onlar yazdığı için gerçeklerle buluşamıyoruz!
Çanakkale'den de İstiklal Harbi'nden de gerçek anlamda bir ZAFER çıkamadığını ıskalıyoruz!
Eğer bize öğretildiği gibi olsaydı BARONLAR bütün ülkeyi nasıl bir UR gibi sarıp sarmalayabilirdi! Para ve zenginlik bizlerin olurdu! Ama olmadı!
Olamadı! Bize ait kararları alırken LONDRA'ya sorduğumuz sürece de iki yakamız bir araya gelemezdi!
Düne kadar gelmediği ortadaydı!
Tabii darbeleri, cuntaları, ekonomik krizleri, suikastları, infazları, sabotajları Türk insanının kendi kendine çıkardığına inanıyorsanız başka!
Çünkü bu ülke böyle cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve genelkurmay başkanları gördü!
Belki insanlar gerçekten büyük fotoğrafı göremeyip korkuyordu!
Bilemiyorum!
Hiç unutmam, bir önceki Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer veda konuşmasını yaptığı Harp Akademileri'nde "Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri hiçbir dönemde bugünkü kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalmadı" demişti!
Sayın Sezer gerçekten halkın oylarıyla gelen insanları tehdit gibi algılamış olabilir! Bilmiyorum...
Ama bu söylem yani AKLIN içinde olmadığı, kendi insanını sistem dışına iten LAİKLİK İngiliz icadıdır!
Cumhuriyet'i yüceltmek değil de çok da temiz olmayan eller tarafından korumaya çalışmak, aslında KÜÇÜLTMEKTİR!
Bizim siyasi sistemimiz kendi MİLLETİNİ kadro dışı bırakmayı amaç edinmiş tek rejimdir! Dünyada başka örneği yoktur! Kendi insanını izleyen, fişleyen, önünü kesen, tehlikeli bulan, ülkesine hizmet etmesini önleyen bir başka yönetim biçimi yoktur!
NEDEN?
Bunun cevabı laikliğe kalpten bağlı olsalar da önemli koltukları verdiğimiz insanların oyunu görememesidir!
Batı'nın tarihi bizle yaptıkları mücadeledir!
Silahla, kılıçla baş edemedikleri TÜRKLER'i parayla, yetiştirdikleri zenginlerle ve siyasilerle bloke ettiler!
Adım attırmadılar! Birçok devlet büyüğü bu oyunu göremedi!
İlkokula "laikliği koruyalım" bilgisi girdi ama "KRALİÇE'ye dikkat edin!" diyen kimse çıkmadı!
Görmediğimiz buydu!
Kendi içimizde birbirimizi yerken ne fırsatları ıskaladığımızı görmüyorduk!
Ve Londra'nın, Ankara'nın kodlarını yazarken izlediği yolu atlıyorduk!
Başkent bizimdi ama onlar her yerde vardı!
İktidarda da, muhalefette de, askerde de, sivilde de...
Şimdi yerleştirdikleri ama daha önce kullanmadıkları GÜÇLER için SEFER GÖREV EMRİ verildi!


Yakında akın edecekler!
Bu millet ilk kez yenmek üzere olduğu güçle son kez çarpışacak!
Ya ödün verip anlaşacağız, ya da bir olup tokatlayacağız! "Anlaşma" bir daha GELMEMEK üzere gitmemiz demek!
BİR olmamız ise onların yok olması demek!
Bekleyin çok az kaldı!



http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2013/12/17/sefer-gorevi
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Yakında akın edecekler!

Akın başladı bu seferki en çetin olanı olacak.Millet tek vücud olduğu sürece kazanacaktır.
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Kumpas!

Ergün Diler
18 Aralık 2013, Çarşamba
GönderYazdır

Ergün Diler Diğer Yazılarıtümü

"Türkiye kendi haline bırakılmayacak kadar önemli ve değerli bir ülkedir" diye çok yazdım! "Türkiye Türkler'indir" dense de ne yazık ki hiç olmamıştı!
Ne kadar gözyaşı ve kan akıtsak da ülke sadece kağıt üzerinde bizimdi!
Bunu bilmedik!
Gerçeklerle yüzleşmeden yıllarımızı geçirdik! Asla ve kat'a önümüze çıkan isimlerin kimlere çalıştığını, kimler için yaşadığını öğrenemedik!
Burası Kurtlar Vadisi Türkiye idi!
Bu vadinin en büyük sırrı büyük yalanlarıydı!
Her köşede, her alanda ipi dışarıda olan insanlar vardı!
Kocaman bir millet sadece kandırılıyordu!
Tarih yazan bu toprakların çocukları oyuncak haline getiriliyordu!
Kişiliksiz, kimliksiz bir robota dönüştürülüyordu!
Ülke elden giderken bile yan yana olamıyorduk! Birbirimizi suçluyor günün sonunda ayağımızın altındaki halı çekiliyordu!
İşte şimdi tam bu durum ile başbaşayız! Oynanması geç bile kalan FİNALE doğru hızla ilerliyoruz! Hep yazdığım gibi yer İSTANBUL!
Maç burada olacak!
Bir yanda Türk devleti, bir yanda ise ülkenin gerçek sahibi olan MUSEVİ BARONLAR! Tabii yanlarında bizim BOĞAZ sakinleri de hazır bulunuyor!
Anlayacağınız herkese karşı tek başımızayız!
Göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız!
Birileri üzülecek ama maalesef olması gereken bu! Keşke başka bir çıkış yolu olsaydı! Keşke herkes ülkenin büyüklüğünden kendine düşen payı almaya razı olsaydı!
Keşke herkes aynı yöne kürek çekseydi! Ama olmadı!
Olamazdı!
Bu vadinin kuralı buydu!
Bu kuralları da ne yazık ki TÜRKLER koymamıştı!
Neler oluyor peki?
Bakın! Aklınıza kim geliyorsa alt alta yazın!
Yerli ve yabancı BARONLAR ile arkalarındaki KRALİÇE, Türkiye'de Tayyip Erdoğan diye birini görmek istemiyor!
İsminin anılması tansiyonunu hoplatıyor! Bütün sorunlarımızın arkasındaki temel GERÇEK bu!
İngiltere hiçbir zaman Ankara'ya doğrudan saldırmadı!
İstiklal Savaşı'nda bile!
Daima araya tampon aldı! Bu çoğu zaman Amerika, bazen Avrupa, bazen de İsrail oldu!
Aradaki ilişkilerin SON DURAĞI Buckingham olduğu için aslında içeriyi karıştıran Londra'ydı!
Ama bizler bunu görecek devlet adamı yetiştirmekte zorlandığımız için bu mücadele 200 yıl sürdü!
Londra'nın gösterdiği her noktayı DÜŞMAN tanımlamasına sokarken Kraliçe hiç aklımıza gelmedi! Bu onların akıllı olmalarından kaynaklanıyordu!
Para, basın, iletişim, madenler, petrol, altın ve elmas gibi çok önemli enstrümanlar onların elindeydi! Bizler sağa sola karavana atarken onlar hem burada hem başka yerlerde PARAYI götürüyorlardı!
Daima PARANIN peşinden gider, istedikleri sonucu alırlardı! PARA hem algıların hem de güvenin oluşmasında büyük katalizördü!
Son operasyondaki amaç da AK Parti'nin "AK"ıyla ekonomik "GÜVEN"i hedef almıştır! Hukuk işini yaparken haliyle bunları düşünmez ve görmez.
Dosyadakilere bakar! Gereğini yapar. Sözümüz yok!
Amma BARONLAR böyle düşünmez! Onlar ülkeyi MİLLİ çizgiye kim çekmeye çalışırsa hedef alırlar!
Hatırlayın Hakan Fidan'ın isminin MİT Müsteşarı olarak anıldığı günleri! Başta İsrail basını olmak üzere Musevi Baronların elindeki dünya medyası hep bir ağızdan "Türk istihbaratının başına bir İran yanlısı geçti!" şeklinde manşetler attı!
Bizim TESADÜF diye geçiştirdiğimiz olaylar Londra'da AKIL olarak kabul ediliyordu! Hakan Fidan belki Türkiye'nin CARİ AÇIĞINI kapatmak adına bir takım eylemlerde bulunmuştu! Bilemiyorum!
Ama İRAN'ın petrol ve altın trafiğini logosunda 33. DERECE Mason işareti olan İngiliz HSCB ve Standart Chartered Bank yönetiyordu! Tablo böyleyken hiçbir BARON ya da İsrail devletinden biri çıkıp itiraz etmiyordu!
Kağıt üzerinde İran abluka altındaydı! İngiltere'nin hiç ilişkisi yoktu! Gerçekte ise İran'ın dev kuruluşu BANK SEDERAT'la her türlü ilişki mübahtı!
İşte Hakan Fidan, Dışişleri ve Halk Bankası muhtemelen bu akışı Türkiye'ye çevirdi!
Ülkenin en büyük yaralarından birini kapatmak için yapılması elzem hareketlerden biri yapılmış ve suyun İstanbul'a akması sağlanmıştı!
Gelen-giden paranın haddi hesabı belli değildi!
Merkez Bankası ve onun Başkanı Erdem Başçı sırf bu yüzden hedef oluyordu! New York'ta BARONLAR 20 milyon dolar dağıtıp "Gidin Türkler'in elindeki paranın miktarını öğrenin!" diyordu!
Hoş, öğrenmeye kalkan 13 kişi tutuklanıp hapsi boyluyordu!
İran'ın parası, altını ve petrolü Türkiye üzerinden alıcı buluyordu!
Hindistan bunlardan sadece biriydi! Halkbank bu iş için devredeydi! Ayrıca KÜRT petrolü de dünya ile AKDENİZ'de buluşacak ve alım-satımın parası yine HALKBANK'a akacaktı!
Bu BARONLAR için ciddi tehditti!
Bölgede Türkler'in oyun kurmaya başlaması onlar için ÖLÜMDÜ!
Dengelerin değişmesi demekti!
Bunu göze alamazlardı! Amerika'daki MUSEVİ lobisi ayağa kalktı!
Kaldırıldı! Kemal Bey maiyetini alıp kapı kapı dolaştı!
"Erdoğan'ın rotasından sapmayacağım. Bize de şans verin! İnanmıyorsanız Sayın Derviş'i de yanımıza KONTROLÖR olarak koyun!" dedi!
Bu teklif birileri için cazipti!
Türkiye bölgedeki rolünden kopmayacak ama paralar BARONLARIN bankasına akacaktı!
Bu projeye onay veren çok oldu!
CHP ve The Kemal's, GÜVENOYU aldı!
Türkiye'nin küçük olması, büyümemesi kimin umurundaydı!
Eller birleşince Kemal Bey atlayıp Türkiye'ye geldi! Ekonomi hakkında bildiklerini CHP'yle paylaşmaya başladı!
Start verilmişti!
Erdoğan gidecek, değişen CHP koltuğa oturacaktı!
Kürtler de, MHP de sessiz kalacaktı!
Çünkü Erdoğan fazla MİLLİYDİ!
OYUN BU ARKADAŞLAR!
Kıssadan hisse; İnançlı bir TÜRK dünyayı değiştirebiliyor!
Sorun buna izin verecek misiniz, vermeyecek misiniz!
Güç sizde!
Gerisi BOŞ!
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Ergün Diler Ricci bu ne!

Ergün Diler
Ricci bu ne!
Beni tanıyanlar bilir! Bir yazıyı tek bir şahsa indirgemek pek içimden gelmez! İnsanların dönen dolapları görmesini, kimin kime çalıştığını bilmesini, ülkenin kontrolü için savaş veren güçleri fark etmesini, kimin YABANCI kimin MİLLİ olduğunun ortaya çıkmasını çok daha fazla tercih ederim... Bunun için de çalışırım! Hem de bütün gücümle...
Ancak ülke hem içeride hem dışarıda İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI'nı veriyorken bazıları kıyıda köşede buluşup HAYALLERİNİ konuşup, bunları senaryo diye satıyorlar! Senaryoların, dileklerin en çok konuşulduğu yerler kuşkusuz ANKARA'nın ıssız lokantaları, otel lobileri ve özenle seçilen evleri oluyor!
Maalesef büyük sayılacak bir kitle Erdoğan'ın her ne şekilde olursa olsun düşmesini, gitmesini istiyor!
Devletin ve milletin geleceği, varlığı çok umurlarında değil! Üzülerek söylüyorum ki CHP ve CHP'li bilinen çok kişi bu filmin bir parçası!
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın, CFR tarafından düşürülmesi için adeta DUA ediyorlar! Ellerinden gelen yardımı esirgemiyorlar! Bilderberg'ciler, Trilateral Komisyoncu'lar herkes elele vermiş durumda! Hıristiyan dünyası, İslam aleminin, Ortadoğu'nun bayrağını taşıyacak bir Türkiye istemiyor! Amansız ve akıldan yoksun olarak sürdürdüğümüz 60 yıllık BATI yürüyüşünden vazgeçmemizi istemiyorlar! Biz ULAŞAMAYACAĞIMIZ ve asla KABUL edilmeyeceğimiz BATI'ya giderken onlar çok önceden İran'a, Körfez'e, Irak'a inmişti bile! Şimdi oyunu biz kurduğumuz için hepsi birden karşımızda!
Bunda hiç sorun yok!
ROTASINI kendi belirleyen Ankara, elbette DIŞARIDAN alkış alacak değildi!
Amma İÇİMİZDEKİ YABANCILARIN ortaya bu kadar kolay ve çabuk çıkacağını düşünmüyordum!
Kendi ülkesinin karışması için YABANCILARLA konuşup, ittifak için yalvaranları görünce üzülmeden edemiyorum!
Başta söylediğim gibi, İSİMLER ilgimi çekmez!
Ama bugün istemeden kendi kuralımı çiğnemek durumundayım! Çünkü konu çok ama çok önemli...
3 ARALIK'ta SOL bir gazetede yazan, yani AMERİKA'nın ve emperyalizmin karşısında olması gereken bir gazetenin önemli bir ismi çok ilginç bir yazı kaleme aldı! Ankara'da yaşadığı için belli ki kulağı delikti!
Hayatı boyunca o cepheden bu cepheye koşan Atatürk'ü çektiği BELGESEL'de karanlıkta uyuyamayan, korkak biri olarak gösteren bu arkadaş "Erdoğan gitsin"cilerin başında geliyordu! Bunda hiçbir sorun yoktu!
Erdoğan'ın gitmesini istemesi son derece doğaldı! Çünkü herkes BAŞBAKANIN arkasında durmak zorunda değildi!
Bu arkadaş o gün için çok tartışılan yazısında önemli iddialar gündeme getirdi!
Hem de kendinden çok emin bir şekilde!
Neler diyordu neler... "Washington'ın rüzgarıyla uçmayı kabul ettiğinizde aynı rüzgarla alabora olmayı göze almışsınız demektir... Amerikan rüzgarı bu, belli mi olur! Gün gelir esintiyi PENSİLVANYA'dan yana döndürür!
Ankara'da ampulleri söndürür... Şimdi 'nankörler ne istediniz de vermedik' dövünmeleri hem ihanet fişeği, hem gidiş alametidir! 'Diklenmeden dik durduk' efsanesini yere çalmışsanız, geldiğiniz yoldan gitme zamanı kapıyı çalmış demektir!..
Peki, bu arkadaş nasıl oluyordu da kendinden bu kadar emin konuşuyordu!
Belli ki birilerinin verdiği bilgiye çok güveniyordu! Yanılma payını hiç düşünmüyordu!
Kimdi bu bilgileri SIZDIRAN ve onun kulağına fısıldayan!
Bildiğimiz biri!
Tanıdığımız ünlü bir LOSER!
New York Üniversitesi'nde ekonomi okudu! Aynı yerde uluslararası finans yüksek lisansı yaptı! Demirel'in Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde hep yanında oldu!
Danışmanlık yaptı! Hatta Washington Büyükelçiliği Müsteşarlığı'na kadar yükseldi! Dedesi İstanbul'un eski belediye başkanlarından KEMAL AYGÜN'dü!
Dede, Demokrat Parti'nin kurucularından REFİK KORALTAN'ın dayısının kızıyla evlendi!
Annesi birçok bestseller'ı Türkçe'ye kazandırmış Baysan Hanım'dı! Babası da Adalet Partisi'nin iki dönem Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nı yürüten Dr. Nuri Bey'di! Kardeşi ise Özelleştirme İdaresi eski Başkanı Uğur Bey'di! Süleyman Bey'in etrafında her daim olan ünlü ailenin bu üyesi, giyim kuşamına olan düşkünlüğüyle bilinirdi! Avusturyalı modacı Larry Charles Bruno'nun hayranıydı.
Giyiminde onun tarzını yaşatırdı! Bu arkadaş sadece giyim kuşamda değil SİYASETTE de YABANCI HAYRANIYDI! Ankara'da ne olacağını ve ne olması gerektiğini hep yabancıların gözüyle değerlendirirdi!
Bu isim Mehmet Ali Bayar'dı!
Bizim Mehmet Ali'nin, Ankara'da kendine yakın hissettiği kişilerin başında da PATLICANI dilinden düşürmeyen Amerikan Büyükelçisi RİCCİ gelirdi!
Aydın Doğan'la ve onun adamlarıyla arasından su sızmazdı! Ricci'nin yani Ricciardone'nin HİLTON'da DOĞAN GRUBU'nun 4 gazetecisiyle yaptığı gizli toplantı hafızalarda çok tazeyken geçtiğimiz hafta ikinci bombası patladı! AB BÜYÜKELÇİLERİYLE bir araya gelen RİCCİ "Beni çok iyi dinlemenizi rica ediyorum. Türkiye'de yaşanacak gelişmeleri çok iyi izleyin. Bir liderin çöküşüne bizzat şahit olun" diye Nostradamus'luk yaptı!
O toplantı açığa çıkınca en iyi bildiği işi yapıp her şeyi İNKAR etti!
Ama Anadolu'da "Yalanın bir bacağı kısadır!" diye bir söz vardır!
İşte bizim acemi elçinin durumu da bu!
Erdoğan'ın gitmesi için dua edenlerin başında gelen, CHP ile arasından su sızmayan KÜÇÜKELÇİ şimdi baltayı iyice taşa vurdu!
Ankara'da "muhalif medya grup başkanı" gibi çalışan Ricci, Atatürk'ten SERVET kazanan gazeteciye MEHMET ALİ BAYAR'la NOT gönderdi!
Bu notta da ne yazıyordu dersiniz!
EVET!
Bildiniz! Aynen o yazarın köşesine taşıdığı cümleler!
Erdoğan gidecek borsasını kuran RİCCİ'ydi!
Bu borsanın canlı tutulması için de maalesef isminin önünde SOL olan gazete ve gazeteciler sıradaydı!
Bir YABANCININ kendilerini yönetmesini yadırgamayan bu isimler ne yazık ki "o tatlı sesleriyle" ülkesinin karışmasını istiyordu!
Erdoğan düştüğünde bayram yapacaklardı!
Halay çekeceklerdi!
Belli ki mendili de RİCCİ sallayacaktı!
Bir musibet bin nasihatten iyidir!
Bizim yabancı güdümlü SOL'un durumu budur!
Varoldukları günden beri MİLLİ ve YERLİ olamadılar!
Bu nedenle ANADOLU onlara hiç inanmadı!
Hiç de inanmayacak!
Kasetle Genel Başkanlığa oturduğu için İKTİDAR da olacağını düşünen bu kafa kendini tamamen RİCCİ'ye dayamış durumda!
Büyük Atatürk'ün partisi, yani CUMHURİYET HALK PARTİSİ sırtını Musevi sermayesi ve onların temsilcilerine dayamış durumda!
İçinde ne HALK ne de CUMHURİYET var!
Yazarıyla, çizeriyle, sermayesiyle, medyasıyla Erdoğan'ı düşürmek için kirli ittifakların içine dalıyorlar!
Deşifre olmaktan da hiç korkmuyorlar!
Ama üzülmeyin, HALK bunları görüyor! Ricci de onları ayakta tutamayacak! Hep birlikte "neyin düştüğünü" yakında görecekler!
Eğer Ankara'dan göremezlerse söz; ben onlara İstanbul'dan yardımcı olacağım!
Biraz sabır!
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Ergün Diler'in 12 Haziran 2012 tarihli yazısı "Cemaate sızıp CIA ile iş tutan birileri var mı?"

Nurettin Veren ve cemaat

Cemaatin ya da hizmetin temelleri KESTANE Pazarı’nda atıldı. İzmirli olduğum için iyi bilirim. Şehrin en iyi fırınları ve manavları oradaydı. Rahmetli babamla gider, sık sık alışveriş yapardık.
Filenin ipleri elimi keserdi ama yine de inadımdan babamdan yardım istemezdim. Ancak kimsenin oturmadığı yıkılmaya yüz tutmuş CİNLİ Köşkü’n önünden geçerken işler değişirdi.
Korkumdan babamın ceketinin altına girer TEHLİKE geçinceye kadar başımı çıkarmazdım. Köşkün CİNLİ olup olmadığını da bilmezdim üstelik.
İşte o dönemde İzmir’e tayini çıkan Fethullah Gülen kısa zamanda kendini sevdirmisti. İsmi yayılmaya başlamıştı. Özellikle okuyamayan çocuklar için gösterdiği fedakarlık dilden dile dolaşıyordu. Henüz 16 yaşında olan Nurettin Veren de bir cuma namazı Hocaefendi’nin yanına gelmiş ve etkilenmişti.Zaman zaman babasından izinsiz geldiği ve saatlerce kaldığı oluyordu. Ama şanslıydı!
Hocaefendi’nin etrafında oluşan çekirdek kadroda yer alacaktı. Ataktı, inatçıydı ve en önemlisi stratejik akıla sahipti. Geleceği düşünerek hareket ediyordu.
Abdullah Aymaz, İsmail Büyükçelebi, İlhan İşbilen, Ali Candan, Halil İbrahim Uçar, Mehmet Kadan, Kemalettin Özdemir, İsa Saraç, Necdet Başaran ve Zafer Ayvaz gibi isimlerle yola çıkmıştı.
Cemaat büyüdükçe etkisini artırdı.
Hocaefendi’nin sağ kolu gibi oldu. Geleceğe dair planlar yapıyor bunları da en ince ayrıntısına kadar grupla paylaşıyordu. Okullaşma sürecini bütün olumsuz ısrarlara rağmen başlattı. Gerekli izinleri aldı.
Dönüşümün startını verdi. Özal’la başlayan olumlu rüzgarı iyi kullanıp, cemaati Kestane Pazarı’nın dışına çıkardı.
Her oluşumda olduğu gibi DEVLETLE bu kadar sağlıklı ilişki kurması, şimşekleri üzerine çekmesine neden oldu. Hareketin temelinde olan isimler, “Neden sen hep öndesin?”, “Devletle nasıl bu kadar rahat iş tutuyorsun?” diye tepkilerini açıkça gösterdiler…
Akıllıydı.
Yumuşadı. Diğer arkadaşlarını da önemli görüşmelere götürmeye başladı. Hiçbir işi tek başına yapmıyordu artık. Çok özel ilişkileri vardı ama yine de dikkat çekmemek için özel çaba harcıyordu. İşlerin tıkandığı noktada uzatılan gizli bir eli tutup her şeyi yoluna koyuyordu. Ve kimse bu gücün ne olduğunu çözemiyordu. O ilerledikçe peşinden gelen KUŞKU gölgesi her geçen gün büyüyordu. Buna rağmen İşbilen ile birlikte Hocaefendi’nin en yakınında olmayı başarıyordu.
İçerideki çekişmelerle geçen yıllar hizmeti 28 Şubat dalgasına kadar getirmişti.
Devletin çirkin yüzü ortaya çıkmış cemaat de ne yapacağını şaşırmıştı.
Bu korkuyu çok iyi okuyan VEREN, bazı istihbaratçılarla olan ilişkisini Hocaefendi’yi PANİĞE sürüklemek için kullandı. Korku dağları yarattı…
Ticari bir takside İlhan İşbilen’i de yanına alarak Hocaefendi’yi 56 gün dolaştırdı. Veren’e göre asker peşlerindeydi.Görüldükleri yerde alınacaklardı. Tek şansları İstanbul’un en ücra köşelerine gidip ortadan kaybolmaktı…
Taksi yolu olmayan semtlerde dolaşırken Veren, aldığı istihbaratları abartarak aktarıyordu. Nabzı o tutuyordu. Hem Hocaefendi’nin korkusunu artırıyor hem de temel kadrodaki arkadaşlarla ilişkiyi koparıyordu.
Böylece 28 Şubat’ın arkasındaki gücün Asya Finans’taki paralara el koyması için zemin hazırlıyordu. “1″ no’lu hesap Gülen’indi.. O ikna olursa gerisi çorap söküğü gibi gelirdi.
Bunun için Amerika seyahati düzenlendi. Hocaefendi kaçarak canını kurtaracak PARALAR da cebe indirilecekti…
Ama Hocaefendi akıllı davrandı.
ABD’ye gitmeyi kabul etti. Ancak Asya Finans’ta imza yetkisi olanları da beraberinde götürdü.
Bu noktadan sonra Veren’in bilerek ya da bilmeyerek içinde olduğu oyun bozuldu. 21 bankanın içi boşaltılırken milletin parası millette kaldı. Bundan sonra ipler koptu.
Veren dışlandı. Araya adam koyup barışmak istedi. Aradaki buzları eritmek için çok uğraştı.
Kalkıp ABD’ye gitti.
Ama olmadı. Hizmet artık ona güvenmiyordu. 16 yaşında girdiği camia kendisini istemiyordu. Nurettin Veren kalıbıSOSYOLOJİK terminolojide yerini alıyordu…
Veren, 28 Şubat’ta sızan kasetlerin kendisinin organize etmediğini bir türlü ispat edemiyordu. Bağlantılarını ortaya koyamıyordu. Temel atılırken başlayan şüphe, yıllar sonra acı bir finalle bitiyordu.
Barışı sağlayamayan Veren de kitaplarla, söyleşilerle cemaatin üzerine geliyordu. Bire bin katarak anlatıyordu. Zarar vermek için elinden geleni ardına koymuyordu…
Sonuç alamayınca İşçi Partisi’nin saflarında kendisine yer buluyordu.
Tıpkı 1948′de kontrgerilla eğitimi için ABD’ye giden 16 subaydan biri olan Suphi Karaman gibi…
Yani Türkeş’in silah arkadaşı Karaman’ı anlamak ne kadar zorsa, Veren’i de anlamak o kadar zordu…
Çünkü Veren de Kestane Pazarı’na geldiğinde gencecik bir delikanlı iken, komünizmle mücadele için can atıyordu!
Ama hayat onu da savurmuştu!
Ya da önündeki perdenin inmesini sağlamıştı.
7 Şubat MİT-POLiS krizine de böyle bakmak gerekir. Cemaat denilen gönüllü bir oluşum sonuçta.
Temiz kağıdı isteyen yok!
* Acaba Nurettin Veren örneğinde olduğu gibi cemaate sızıp CIA ile iş tutan birileri olabilir mi?
* Bunları kontrol eden bir mekanizma var mı?

* Savcıları da yanıltan bir operasyon mı yapıldı?
* Bütün planı Yaşlı Kurt mu yaptı?
Kısıklı ile Altunizade’nin yakınlaşması için özeleştiri şart. Bir takım soruların cevabı verilmeden buzların erimesi kolay değil….
Yeni bir sayfa açılması için bence, Başbakan Erdoğan’dan adım atmasını beklemek hayal… Çünkü kendisine yapılan bir saldırı orta yerde duruyor…
Cemaatin akil adamları bir araya gelip Erdoğan’ın güvenini kazanmalı…
Nasıl milletvekilliği istenmeye gidildiyse yine o kapı çalınmalı…
Akıl bunu söylüyor…
Zaman kaybetmek herkese zarar verir. Ama en çok cemaate…

ERGÜN DİLER/TAKVİM
 
Üst