ukubat
Profesör
- Katılım
- 9 May 2007
- Mesajlar
- 1,942
- Tepkime puanı
- 103
- Puanları
- 0
- Konum
- istanbul,fatih
- Web sitesi
- www.ismailaga.org.tr
ERGENEKON'UN SON UMUDU SP'DİR
Darbeciliğin yolu katı dogmatik fikirlerden ve yıkılmaz ön yargılardan geçer. Felsefe tarihinin en katı dogmatikçilerin yolunun kolektivizmden geçtiği gibi… Katı, dogmatik ve faşist ideolojilerde vatan toprakların elden gideceği korkusu öylesine kuvvetli bir inanç haline alır ki bu uğurda sıkılan kurşunların, yapılan katliamların kutsal bir dava uğruna yapıldığı inancı hâkim olur. Bugün ulusalcı bir damardan beslenerek gelişen korku, endişe ve önyargıların da insanları, partileri ve kurumları darbeciliğe ulaştırdığı artık bilinen bir gerçektir. Bu fikrin temelinde farklı olanı kendi gerçekliğiyle kabul etmeme, onu sürünün içinde eriterek tektipleştirme ideali yatmaktadır. Bugün Türkiye’de resmi ideolojinin dışında aykırı hareket edenler, düşünenler ve inananlar birer hain, bölücü ve şeriat yanlısı olarak lanse edilmektedir. Farklı olanı dışlayan, yok sayan ve aforoz eden her türlü söylemin insanı darbeciliğe ittiği bilinmelidir. Örneğin Erbakan’ın Milli Görüş’e oy vermeyenlerin cehennemlik olacağına dair söylemi ile Ergenekon’un vatan hainliği adı altında geliştirdiği dışlayıcı, baskıcı ve antidemokratik söylemlerin arasında bir fark yoktur.
Ahlakın ve özgürlük bilincinin tüm parti ve sivil toplum örgütlerinde kök saldığı bir ülkede darbecilik gelişemez. Darbeci zihniyeti kuvvetlendiren etkilerin başında kişi, kurum ve örgütlerin “sisteme sahip çıkma” adı altında bizzat sistemden beslenmeleri ve şahsi çıkar elde etme hırsları gelmektedir. Bunun yanında herkesin inancını, düşüncesini kendi doğrusunu sarsılmaz bir inançla koruyup kollama ve diğerlerinin hak, hukuk ve özgürlüklerini dışlama ve yok sayma anlayışı yatmaktadır. Darbeciler ancak böylesi gevşek bir ortamda kuvvetlenir ve demokrasi ancak böylesi durumlarda devre dışı bırakılmak istenir.
Bu yol darbeciliğe çıkar!
ETÖ’nün üzerine gidilmesi gerektiğini ifade eden yılların milli görüşçüsü Şevki Yılmaz’ın anlaşılmadan, dinlenmeden aforoz edilmesi, Ahmet Kaya’nın mezarının Türkiye’ye getirilecek olmasını en büyük eleştirinin Anadolu Gençlik Derneklerinden gelmesi, Silivri’nin AKP’nin Guantanamo’su olarak ilan edilmesi, Susurluk kazasına getirilen faso fiso değerlendirmesi ve şimdide Ergenekon’un ikinci iddianamesinin bir romana benzetilmesi, Tuncay Özkan’nın Kanal Türk’ünde başlayan sıcak sohbetlerin ART TV ile devam etmesi vs. bütün bunlar bizlere Adil Düzen anlayışının temelinde ahlak, vicdan ve özgürlük gibi değerlerin yeterince oturmadığını göstermektedir. Bugün büyük ölçüde yara alan Ergenekon’un son umudu SP’dir. Eğer SP bu durumun farkında değilse yani Ergenekon tarafından kullanıldığını bilmiyorsa bunu bilmek ve gereğini yapmak zorundadır. Yok, eğer bunu bilerek yapıyorsa o zaman büyük bir yanlışın içerisindedir.
Yerkürenin bir halı gibi ayaklarımızın altından çekilmeye çalışıldığı yani bizzat hayatlarımızın kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir ortamda artık kimsenin yanlış yapma lüksü yoktur. Silivri AKP’nin Guantanamo’sudur sözü ya da İkinci iddianamenin bir roman olarak görülmesi SP’ye kaç oy topladı bilinmez ama SP’nin özgürlük, adalet ve demokrasi yolunda çok kan kaybettirdiği bir gerçektir.
BBP’nin lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir kaza sonucu ölmesinin ardından SP ile BBP’nin birleşmesine dönük öneriler dillendirilmeye başlandı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun nasıl bir şekilde öldüğü ya da öldürüldüğü aydınlatılmadan böyle bir birleşmenin kesinlikle tehlikeli bir süreci başlatacağı unutulmamalıdır. Ergenekon’u onca deliller, öldürülen insanlar ve patlatılan bombalara rağmen bir roman olarak değerlendiren bir SP ile başıboş kalan Alperenlerin birleşecek olması kuşkusuz ülkeyi bir belirsizlik ortamına doğru çekecektir.
SP ancak darbe karşıtı söylemle oy toplar;
Ergenekon zihniyetinin büyük ölçüde geriletildiği, özgürlükçü söylemlerin sıklaştığı, herkesin bir diğeriyle yüzleşmeye başladığı güzel bir ortam yakalamış durumdayız. Ancak buna rağmen kesin bir inançla artık bundan böyle bu ülkede demokrasi işlevini yitiremez diyemiyoruz. Bu dönemde bütün sorunlarımızı açık bir yüreklilikle tartışıyoruz ve ciddi ilerlemeler kaydediyoruz. Ancak daha henüz bir tanesini bile insanlık lehine sonuçlandıramadık. Sivil Anayasa öylece duruyor. Kürtlerle Türkler en ufak bir kıvılcımda birbirlerine saldıracakmış gibi duruyorlar. Üstelik AKP’nin içinden de Ergenekon’un işine yarayacak tarzda söylemleri duyuyoruz bu aralar. Böyle bir ortamda azda olsa oy kaybına uğrayan hükümeti alabildiğince yıpratma gayretine gideceklerdir. Hele Erbakan’ın Ergenekon sürecini ciddiyetsiz bulduğu bir dönemde ve bütün bu olup bitenlerin ardında ABD’yi bulmaya çalıştığı bir zamanda çok dikkatli olunması gerekmektedir.
SP darbe karşıtı söylemleri sıklaştırmalıdır. Bugün SP tam özgürlükçü, demokrat ve adil bir anlayışla hareket eder ve bu konudaki samimiyetini ve kararlılığını ispat ederse ancak o zaman ciddi bir oy toplar. Kaldı ki halkında talepleri bu doğrultuda. Burada yaşayan insanların hayatlarını, umutlarını ve geleceklerini çalan darbeci bir zihniyete karşı siz hala fasa-fiso ya da bir roman derseniz bir farkınız kalmaz darbecilerden. SP öncelikle “farkı” hissettirmek zorundadır. Bilinmelidir ki bu ülkede Hrant Dink’in ensesine kurşun sıkan bir ABD’li ajan değildi. Diyarbakır cezaevinde akıl almaz işkenceleri yapanlarda ABD’den gelmedi. Başörtüsünü yasaklayarak binlerce masum kızı mağdur edenlerde ABD’li değildi. Hiç kimse bu ülkenin art niyetli darbecilerini atlamamalıdır. Ve kimsenin bu süreci baltalayarak geleceğimizi çalmaya hakkı yoktur. Ergenekon’un tüm kozlarını devreye sokacağı önümüzdeki günlerde kimse bu tuzağa düşmemelidir.
UFUK COŞKUN (SİVİL DÜŞÜNCE)
KÖŞE YAZISI...
Darbeciliğin yolu katı dogmatik fikirlerden ve yıkılmaz ön yargılardan geçer. Felsefe tarihinin en katı dogmatikçilerin yolunun kolektivizmden geçtiği gibi… Katı, dogmatik ve faşist ideolojilerde vatan toprakların elden gideceği korkusu öylesine kuvvetli bir inanç haline alır ki bu uğurda sıkılan kurşunların, yapılan katliamların kutsal bir dava uğruna yapıldığı inancı hâkim olur. Bugün ulusalcı bir damardan beslenerek gelişen korku, endişe ve önyargıların da insanları, partileri ve kurumları darbeciliğe ulaştırdığı artık bilinen bir gerçektir. Bu fikrin temelinde farklı olanı kendi gerçekliğiyle kabul etmeme, onu sürünün içinde eriterek tektipleştirme ideali yatmaktadır. Bugün Türkiye’de resmi ideolojinin dışında aykırı hareket edenler, düşünenler ve inananlar birer hain, bölücü ve şeriat yanlısı olarak lanse edilmektedir. Farklı olanı dışlayan, yok sayan ve aforoz eden her türlü söylemin insanı darbeciliğe ittiği bilinmelidir. Örneğin Erbakan’ın Milli Görüş’e oy vermeyenlerin cehennemlik olacağına dair söylemi ile Ergenekon’un vatan hainliği adı altında geliştirdiği dışlayıcı, baskıcı ve antidemokratik söylemlerin arasında bir fark yoktur.
Ahlakın ve özgürlük bilincinin tüm parti ve sivil toplum örgütlerinde kök saldığı bir ülkede darbecilik gelişemez. Darbeci zihniyeti kuvvetlendiren etkilerin başında kişi, kurum ve örgütlerin “sisteme sahip çıkma” adı altında bizzat sistemden beslenmeleri ve şahsi çıkar elde etme hırsları gelmektedir. Bunun yanında herkesin inancını, düşüncesini kendi doğrusunu sarsılmaz bir inançla koruyup kollama ve diğerlerinin hak, hukuk ve özgürlüklerini dışlama ve yok sayma anlayışı yatmaktadır. Darbeciler ancak böylesi gevşek bir ortamda kuvvetlenir ve demokrasi ancak böylesi durumlarda devre dışı bırakılmak istenir.
Bu yol darbeciliğe çıkar!
ETÖ’nün üzerine gidilmesi gerektiğini ifade eden yılların milli görüşçüsü Şevki Yılmaz’ın anlaşılmadan, dinlenmeden aforoz edilmesi, Ahmet Kaya’nın mezarının Türkiye’ye getirilecek olmasını en büyük eleştirinin Anadolu Gençlik Derneklerinden gelmesi, Silivri’nin AKP’nin Guantanamo’su olarak ilan edilmesi, Susurluk kazasına getirilen faso fiso değerlendirmesi ve şimdide Ergenekon’un ikinci iddianamesinin bir romana benzetilmesi, Tuncay Özkan’nın Kanal Türk’ünde başlayan sıcak sohbetlerin ART TV ile devam etmesi vs. bütün bunlar bizlere Adil Düzen anlayışının temelinde ahlak, vicdan ve özgürlük gibi değerlerin yeterince oturmadığını göstermektedir. Bugün büyük ölçüde yara alan Ergenekon’un son umudu SP’dir. Eğer SP bu durumun farkında değilse yani Ergenekon tarafından kullanıldığını bilmiyorsa bunu bilmek ve gereğini yapmak zorundadır. Yok, eğer bunu bilerek yapıyorsa o zaman büyük bir yanlışın içerisindedir.
Yerkürenin bir halı gibi ayaklarımızın altından çekilmeye çalışıldığı yani bizzat hayatlarımızın kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir ortamda artık kimsenin yanlış yapma lüksü yoktur. Silivri AKP’nin Guantanamo’sudur sözü ya da İkinci iddianamenin bir roman olarak görülmesi SP’ye kaç oy topladı bilinmez ama SP’nin özgürlük, adalet ve demokrasi yolunda çok kan kaybettirdiği bir gerçektir.
BBP’nin lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir kaza sonucu ölmesinin ardından SP ile BBP’nin birleşmesine dönük öneriler dillendirilmeye başlandı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun nasıl bir şekilde öldüğü ya da öldürüldüğü aydınlatılmadan böyle bir birleşmenin kesinlikle tehlikeli bir süreci başlatacağı unutulmamalıdır. Ergenekon’u onca deliller, öldürülen insanlar ve patlatılan bombalara rağmen bir roman olarak değerlendiren bir SP ile başıboş kalan Alperenlerin birleşecek olması kuşkusuz ülkeyi bir belirsizlik ortamına doğru çekecektir.
SP ancak darbe karşıtı söylemle oy toplar;
Ergenekon zihniyetinin büyük ölçüde geriletildiği, özgürlükçü söylemlerin sıklaştığı, herkesin bir diğeriyle yüzleşmeye başladığı güzel bir ortam yakalamış durumdayız. Ancak buna rağmen kesin bir inançla artık bundan böyle bu ülkede demokrasi işlevini yitiremez diyemiyoruz. Bu dönemde bütün sorunlarımızı açık bir yüreklilikle tartışıyoruz ve ciddi ilerlemeler kaydediyoruz. Ancak daha henüz bir tanesini bile insanlık lehine sonuçlandıramadık. Sivil Anayasa öylece duruyor. Kürtlerle Türkler en ufak bir kıvılcımda birbirlerine saldıracakmış gibi duruyorlar. Üstelik AKP’nin içinden de Ergenekon’un işine yarayacak tarzda söylemleri duyuyoruz bu aralar. Böyle bir ortamda azda olsa oy kaybına uğrayan hükümeti alabildiğince yıpratma gayretine gideceklerdir. Hele Erbakan’ın Ergenekon sürecini ciddiyetsiz bulduğu bir dönemde ve bütün bu olup bitenlerin ardında ABD’yi bulmaya çalıştığı bir zamanda çok dikkatli olunması gerekmektedir.
SP darbe karşıtı söylemleri sıklaştırmalıdır. Bugün SP tam özgürlükçü, demokrat ve adil bir anlayışla hareket eder ve bu konudaki samimiyetini ve kararlılığını ispat ederse ancak o zaman ciddi bir oy toplar. Kaldı ki halkında talepleri bu doğrultuda. Burada yaşayan insanların hayatlarını, umutlarını ve geleceklerini çalan darbeci bir zihniyete karşı siz hala fasa-fiso ya da bir roman derseniz bir farkınız kalmaz darbecilerden. SP öncelikle “farkı” hissettirmek zorundadır. Bilinmelidir ki bu ülkede Hrant Dink’in ensesine kurşun sıkan bir ABD’li ajan değildi. Diyarbakır cezaevinde akıl almaz işkenceleri yapanlarda ABD’den gelmedi. Başörtüsünü yasaklayarak binlerce masum kızı mağdur edenlerde ABD’li değildi. Hiç kimse bu ülkenin art niyetli darbecilerini atlamamalıdır. Ve kimsenin bu süreci baltalayarak geleceğimizi çalmaya hakkı yoktur. Ergenekon’un tüm kozlarını devreye sokacağı önümüzdeki günlerde kimse bu tuzağa düşmemelidir.
UFUK COŞKUN (SİVİL DÜŞÜNCE)
KÖŞE YAZISI...