Ergenekon çıldırdı

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
1999 yılını tamamlayıp 2000 yılına girerken bütün dünyada görkemli kutlamalar yapıldı. 1000’li yıllar sona eriyor, 2000’li yıllar başlıyordu. Yani şeklen tarihi bir dönemeç geride kalıyordu. Öyle bir hava oluşmuştu ki sanki artık dünyada her şey güllük gülistanlık olacaktı. Büyük tantanalarla 2000 yılına girmiştik. Lakin, sabah kalktığımızda her zaman olduğu gibi güneş yine doğudan göründü. Zengin yine zengin, fakir yine fakir, sokaklar dünkü gibiydi. Mevsim de değişmemişti. Cebimizdeki para çoğalmamış, üzüntülerimiz yok olmamış, açlar yine aç, zalimler yine zalimdi.
Eğer siz bir şeylerin değişmesi için çaba göstermiyorsanız, her şeyi zamanın akışına bırakmışsanız, zaman sadece ihtiyarlatıyor ve öğütüyor. 2000 yılının üzerinden tam on yıl geçti. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede ömrümüzden bu kadar zaman daha kaybettik. Yeni milenyuma girdiğimiz günden bu yana yüz milyonlarca insan da bu dünyadan göç etti. Şimdi sormak gerekiyor. Yeni milenyuma girişi neden bu kadar kutlamıştık? Bin yıllık bir dönemin geride kalışına mı seviniyorduk? Geride bıraktığımız asırlar sevinilecek asırlar mıydı? Ya da geçen milenyumda yaşanan acılar yeni milenyumda bir daha yaşanmayacaktı da ona mı seviniyorduk?
Bu soruları artırmak mümkün. Ama unutmayalım ki, insan için kazandığından başkası yoktur. Yeni milenyumda da, çalıştığımız ve kazandığımız kadarına sahibiz. Elbette umutlu olmak gerekiyor. Ancak umutlu olabilmek için çalışmak ve gayret etmek lazım. İnandığımız dava veya hedef uğruna mücadele etmeliyiz. Yeri geldiğinde risk almalıyız.
Şimdiye kadar tedavi edilmediği için kronikleşen ülke sorunlarının çözümü için bir süreç başlatıldı. Ergenekon davası ve açılımlardan söz ediyoruz. Ergenekon davası, Türkiye’nin ABD-NATO paralelinde geliştirdiği ilişkileri sorgulama ve bu doğrultuda ülkede gerçekleştirilen gizli paralel devlet yapılanmalarından arınma davasıdır. Çete tanımlaması Ergenekon yapılanmasını izah etmeye yetecek bir tanımlama değildir. Bu dava belli bir tutarlılık ve istikrar içinde kendi sürecinde devam etmektedir. Çok yararlı ve göz açıcı olmuştur. Ama daha yapılması gereken çok iş vardır. Henüz dava bu gizli yapılanmaların en üst organları ve sorumlularına ulaşmamıştır. Alt ve orta seviyede devam etmektedir. Bu konuda 2010 yılı sonuna kadar çok ciddi gelişmelerin olacağını öngörmek zor değildir. Abdullah Öcalan davasının gizli yönlerinin deşifre edilmesi ve Ergenekon-Öcalan ilişkilerinin ortaya çıkarılması, yapılması gerekenlerin en önemlileri arasında sayılmalıdır.
Gelelim “açılım” sürecine. Alevi sorunu, Ermeni sorunu, komşu ülkelerle ilişkiler ve diğer iç ve dış meselelerimizle ilgili olarak başlatılan açılım çalışmaları belli bir mesafe almış görünmektedir. Ama bunların hiç biri tam olarak hedeflenen sonuca ulaşmış değildir. Ergenekon davası yanında Türkiye’nin çözmesi gereken en önemli sorun, Kürt meselesinden beslenen PKK ve terör sorunudur. Bizi en fazla uğraştıracak konu bu görünmektedir.
Bu meselenin çözümü için iyi niyetli bir süreç başlatılmıştır. Başlatılan açılım çalışmalarının devlet projesi olduğu ifade edilmektedir. Ama açılımla ilgili süreçte devlet kurumlarından gelen doğrudan veya dolaylı tepkiler ve olumsuz çıkışlar da ortadadır. Bu da devletin içinde bir kanadın rahatsız olduğunu göstermektedir. Bu açılımın devlet projesi olduğuna kuşku olmamakla beraber, anlaşılıyor ki kurumların içinde etkili bazı kesimlerin tepkisi de söz konusudur. Mutabakat çerçevesindeki kurumlar ve makamlar, demokratik sınırlar içinde destek sağlarken sürece karşı olan kesimler, kan, şiddet, gerilim, savaş, çatışma, sosyal kargaşa ve kaos planları ile gayr-i meşru bir mücadeleyi tercih ediyorlar. O sebeple de işler çok hızlı yürümüyor.
Siyasi liderler eylem ve söylemlerinde, sosyal gruplar arası düşmanlığı, kin ve nefreti körükleyen bir dil kullanıyorlar. Liderler kışkırttıkça seçmen tabanlarında gerilim artıyor. Bu ise çatışma zeminini genişletiyor. Siyasetçilerin tahrikleriyle gerilmiş olan toplumsal zemin, gayr-i meşru odakların provokasyonlarına elverişli bir hal alıyor.
Açılımlar halka ikna edecek biçimde izah edilmeli. Gizli bir süreç yürüyormuş gibi sisli hava oluşturmaya çalışan odaklara fırsat verilmemeli. Hükümet, açılımların gerçekleşmesini kolaylaştırmak için mutabakat zeminini genişletmek üzere projeler üretmeli. Muhalefet, ülke meselelerini siyasi çıkarların önünde tuttuğunu göstermeli. Sivil toplum inisiyatif almalı. Kürt ve Alevi toplum liderleri devreye girmeli. Gerekirse barış için onlar da risk almalılar. Sivil toplum, devlette sağlıklı yapısal değişiklikler için siyasi taraflara baskı yapmalı.
Anayasa, siyasi partiler kanunu, ile Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) gibi yüksek yargı kurumların demokratik bir kimliğe kavuşması için yapısal değişiklikler yapılmalı. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için mümkün olduğunca geniş bir mutabakat zemini oluşturulmaya çalışılmalı. Eğer geniş bir mutabakat sağlanamasa bile yeterli yasal çoğunluk sağlanabildiği takdirde hemen yapılmalı. Gerekirse referanduma gitmekten de imtina edilmemeli.
Hükümet başta olmak üzere bu açılım dinamiğini yürüten önemli kurumların daha fazla gayretlerine ihtiyaç var. Muhalefetin de daha sorumlu davranmasına.
Ergenekon camiası çaresiz, pervasız ve gözü dönmüş durumda. Bu ruh hali onları her tür illegal yönteme suikast ve sabotaja yöneltiyor. Çok dikkatli ve tedbirli olma sürecindeyiz. Aklıselime ve sağduyuya ihtiyaç var. Biz, yeterli çaba ve gayreti sarf edersek sorunları çözmemiz zor olmaz.


kaynak
 
Üst