Erdoğan aslında HİZMET HAREKETİNİ hiçbir zaman sevmedi...

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,397
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Erdoğan HİZMETE darbeyi ne zaman vuracaktı?
3 seçimi başarıyla atlattıktan ve devlette tüm kontrolü tamamen ele geçirdikten sonra da, parti yandaşları dışındaki tüm unsurlardan hızlıca kurtulmayı planlıyordu. HİZMET HAREKETİNİ de işte tam da o zaman bitirmek istiyordu. Ama planını Gezi Olayları bozdu.
**

Erdoğan’ın gelecekle ilgili planlarını GEZİ OLAYLARI bozdu.
Bayburt hariç aynı anda tüm illerde yaşanan protesto gösterileri Erdoğan’ı ürküttü.
Ayağının altındaki zeminin ne kadar kaygan olduğunu fark etti.
İktidarın elinden sabun köpüğü gibi kayıp gideceği zehabına kapıldı.
Ne kendisi, ne de çevresi olacakları öngöremedi.
Hazırlıksız yakalandılar...
Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’ne yürüyen göstericilerin kabaran öfkesi, Kaddafi gibi bir akıbet endişesini de beraberinde getirdi.
Bu nedenle panik yaptı...
O günden sonra ruh hali de değişti.
Ayakta kalma pahasına bir dediği diğerini tutmayan, gerçekleri çarpıtan Yeni Erdoğan ortaya çıktı.
Şu anda Meclis’ten geçirmeye çalıştıkları İÇ GÜVENLİK PAKETİ, Gezi’nin tekrarına karşı önleyici tedbir olarak düşünülse de, sokağa dökülen kitleler HÜKÜMETİN ZAYIF NOKTASINI keşfetti.
Sanıldığı kadar güçlü olmadığını fark etti.
Şu saatten sonra hiçbir güvenlik paketi, bizzat siyasi otorite tarafından köpürtülen TOPLUMSAL ÖFKEYE karşı asla bariyer oluşturamaz.
Bu nedenle tavsiyem; toplum kesimleriyle arada yeni bariyerler ve ötekileştirmeyi sürdüren duvarlar oluşturmak değil, tansiyonu düşürecek adımlar atmak olmalıdır.
Erdoğan’ı ve çevresini öngöremedikleri gidişat konusunda GEZİ OLAYLARI’ndan tam 6 ay önce uyarmıştım.
22 Aralık 2012’de Yeni Şafak gazetesinde; “AK Parti"ye en büyük tuzak”başlıklı köşe yazısı kaleme aldım.

Yazıda; AK Parti’nin en zayıf noktasının ülkenin sokak ve meydanlarında güvenliği sağlayamaması olacağını ve bu konuda gevşeklik göstermesi durumunda ülkeyi yönetme gücünü kaybedeceğini detaylı bir şekilde anlattım.
Bu konuda baştan gösterilecek zafiyet, oluşturacağı zincirleme etki ile sonrasında telafi etme imkânı olmayan büyük olaylara zemin hazırlar. Hatta güvenlik endişesi yaşayan kitleler istenmeyen adreslere savrulur diye de açıkça uyardım.
Erdoğan GEZİ OLAYLARINDAKİ dip dalgayı algılayamadı, nedenlerini iyi analiz edemedi.
Bu nedenle kendi geleceğine yönelik kişisel kariyer hesaplarını ülkenin geleceğinden daha çok dert eder hale geldi.
Ülkenin değil, kurduğu düzenin elinin altından kayıp gittiği gibi bir endişeye savruldu.
Etrafına fark ettirmese de, kendi özel ajandasında kişisel kariyerine yönelik asıl planlaması zamana yayılmış durumdaydı.
Öncelikli hedefi; 30 Mart Yerel Seçimlerini, Cumhurbaşkanlığı seçimini ve 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerini sorunsuz atlatıp Türkiye’yi PARTİ DEVLETİ haline getirecek radikal adımlar atmaktı.
İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilmek için yüzde 50 oy almak gerektiğinden, 12 Eylül 2010 tarihindeki ANAYASA REFERANDUMUNDA yüzde 58 oy almasını sağlayan geniş toplumsal desteği o vakte kadar korumayı hedefliyordu.
3 seçimi başarıyla atlattıktan ve devlette tüm kontrolü tamamen ele geçirdikten sonra da, parti yandaşları dışındaki tüm unsurlardan hızlıca kurtulmayı planlıyordu.
HİZMET HAREKETİNİ de işte tam da o zaman bitirmek istiyordu.
Üstelik, o dönem geldiğinde ve Erdoğan HİZMETE HAREKETİNE yönelik DARBELERE başladığında, o vakte kadar tezgahlanacak KUMPASLARLA ve HAİNCE adımlarla, ülkede yaşanan ve kamuoyunu rahatsız eden pek çok olayı HİZMETE fatura etmenin kirli planları da tamamlanmış olacaktı.
Şu an yürüttükleri tüm operasyonların içinin boş olması da, kurmayı planladıkları tuzakları aceleye getirme ve hesap etmedikleri bir zamanda gerçekleştirme zaruretinden kaynaklandı.
Fethullah GülenHocaefendi’nin, dar oligark siyasi çevrenin oynamak istediği bu KİRLİ PLANI çok erkenden öngördüğünü düşünüyorum.
Toplumdan gizlense de, Hükümetin Ortadoğu’da terör örgütleriyle girdiği dirsek temasının uluslararası çevrelerde oluşturduğu rahatsızlığı da çok erken hissederek, ALGILARDA birbirine yakın gibi görünen HİZMET – HÜKÜMET FOTOĞRAFINDAN da hızlıca kurtulmak istediğini, bu nedenle dershaneler meselesinin daha gürültülü bir şekilde tartışılmasını sağlamak suretiyle, adeta yağdan kıl çeker gibi tüm dünyadan fark edilecek şekilde araya ustaca bir mesafe koymayı başardığını ve bunda da çok başarılı olduğunu düşünüyorum.
Son 1 yıldır ülkede Anayasa askıya alınırken, evrensel hukuk ilkelerinden vazgeçilirken, AB yolundan uzaklaşılırken, demokrasi rafa kaldırılırken, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ta Fizan'dan bile duyulurken, Türkiye’yi yönetenler dünyada en İTİBARSIZ dönemini yaşarken, bugün hiç kimse sıfırı tüketmiş HÜKÜMETİN arkasında HİZMET var diyemiyorsa, Sayın Gülen’in tüm dünyanın yakından izlediği bu Kriz Sürecini Allah’ın lutfu ve keremiyle ustaca yönetmesinden kaynaklanmıştır.
Erdoğan tüm bu adımları Haziran 2015 seçimlerinden sonra zaten atacaktı.
Türkiye’den dünyaya yansıyan bu fotoğrafın bir parçası olmaktan Allah’ın inayeti ile kurtulan HİZMET HAREKETİ, tüm dünyada en saygın dönemini yaşar hale gelmiş, uluslararası alanda daha güçlü bir zeminde HİZMET etme imkanına da kavuşmuştur
.
Fethullah GülenHocaefendi’nin New York Times’ta yayınlanan makalesine Ahmet Davutoğlu’nun komik bile sayılamayacak saçma sapan tepkisi, Erdoğan’ın yurt dışındaki Türk Okullarına karşı akla ziyan düşmanlığı, artık bitip tükenmişliğin sendromudur.
SÜRECİN KAYBEDENİ olmanın verdiği derin hayal kırıklığı ve uluslararası alanda kendilerini bekleyen akıbet endişesi, streslerini ve kontrolsüz adımlarını daha da hızlandırmaktadır.
Sözü uzatmayayım;
Erdoğan BİTİREYİM derken bitmiş, HİZMETE kurduğu tuzakları Allah eline ayağına dolaştırmıştır. Siz bakmayın Bank Asya’ya yönelik kamikaze dalışlarına, her biri fos olan operasyonlara...
Bitmişliğin, paniğin alameti bunlar.

Erdoğan aslında HİZMET HAREKETİNİ hiçbir zaman sevmedi...
Böyle bir cümle yazıldığında veya söz sarf edildiğinde kimi çevrelerden,“iyi ama bunu neden şimdi söylüyorsunuz, işbirliği yaparken iyiydi...” şeklinde kendilerine göre bir ölçüde haklı karşı argümalar da öne sürüyorlar.
Böyle bir tespit çok hakkaniyetli bir yaklaşım olmaz.
Sizi sevip takdir ediyormuş gibi davranana ve bunu milyonlarca insanın gözü önünde yıllarca dile getirene,“sen samimi değilsin, bu sözlerinin hepsi yalan...” demek kolay olmamalı...
Tıpkı, Bülent Arınç Türkçe Olimpiyatları’nda herkesten fazla gözyaşı dökerken karşısına dikilip, “bu gözyaşların yalan, samimiyetsizce ağlama...” demek şık olmayacağı gibi...
İnsan ilişkilerinde aslolan zahire (görünüşe) göre hüküm vermek, hislerden yola çıkarak da tedbir ve temkin payını hiçbir zaman elden bırakmamaktır.
Fethullah Gülen Hocaefendi gerçekte bunlara hiç güvenmedi.
Demek ki Takdir-i İlahi bu günleri yaşamamızı murat etti ve yaşadık.
Bugünleri bizlere yaşatan Alah’a hamdolsun. Defalarca söyledim, tadını çıkarın.

Prof. Dr. Osman ÖZSOY / Rotahaber
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,397
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Zekeriya Öz de Erdoğan ın akibetini Kaddafi ve Saddam ile kıyaslıyordu:)Nede olsa devletin!! savcısı!!!
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,397
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Son cümle pek bir anlamlı olmuş.Zevk almasını biliyorsanız sıkıntı yok ,tadını mı çıkartırsınız,boğazınızda mı kalır :)
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,397
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Biri bu adama 30 mart ve 10 ağustos seçimlerini hatırlatsın ,Aşırı açlık halisünasyona neden olur:)
 
Üst