saliha kalem
Profesör
- Katılım
- 3 Kas 2010
- Mesajlar
- 1,705
- Tepkime puanı
- 125
- Puanları
- 0
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç)sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten biriftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
(Ahzab Suresi, 58 )
İftira, çıkarları zedelenen, birine karşı düşmanlık, kin ve hınç besleyen veya başkalarıyla rekabet içinde olan bazı yalancı ve vicdansız insanların, karşılarındaki kişiye veya kişilere zarar vermek amacıyla başvurdukları çirkin yöntemlerden biridir. İftiranın, geniş çaplı düzenler kurularak atılanlarından, sıradan insanların günlük konuşmalarının arasına sıkıştırdıkları dedikodu tarzı iftiralara kadar, birçok çeşidi vardır. Din ahlakından uzak, Allah'ın emrettiği güzel ahlakı yaşamayan toplumlarda, insanların yaygın olarak başvurdukları karalama yöntemlerinden biri de iftiradır. Bu kitabı okuyan insanların önemli bir bölümü de, muhtemelen küçük veya büyük iftiraya uğramış ya da başkalarına iftira atıldığına defalarca şahit olmuştur.
Ancak bu kitabın konusu, cahiliye toplumu içinde insanların birbirlerine karşı kullandıkları sıradan iftiralar değildir. Bu kitapta iftiranın, farklı bir şekli konu edilmektedir. Burada üzerinde durulacak olan iftira, tarih boyunca dini inkar edenlerin iman edenlere maddi veya manevi zarar verebilmek amacıyla yönelttikleri iftiralardır.
Kuran'da, geçmişte, Allah'ın elçilerinin ve onlar gibi din ahlakına uymaya davet eden salih kişilerin tümüne menfaatperestlik, delilik, kendini beğenmişlik, hırsızlık, zina gibi farklı iftiralar atıldığı açıklanmıştır. Hz. Yusuf'un yaşamı Müslümanların uğradıkları bu tür iftiraların örnekleriyle doludur. Hz. Musa, Hz. Süleyman ve hatta Peygamberimiz Hz. Muhammed, kavimleri tarafından haksız iftiralara uğramış elçilerdendirler. Aynı şekilde Hz. Meryem, Peygamberimiz (sav)'in mübarek eşi ve Peygamberimiz (sav)'in yanında bulunan sahabeler de çeşitli iftiralara maruz kalmış kutlu insanlardır. Bu mübarek insanlar kendilerine yöneltilen iftiraları her zaman örnek bir sabır ve tevekkülle karşılamış, inkarcıların bu baskılarına aldırış etmemiş ve Allah'ın emrettiği ahlakı yaşamaya ve insanları da doğru yola davet etmeye devam etmişlerdir.
Kuşkusuz elçilerin ve salih Müslümanların bu kararlılıklarını, tüm Müslümanların örnek almaları gerekmektedir. Allah bir ayetinde ,"Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?…" (Bakara Suresi, 214) şeklinde bildirmektedir. Yani tüm Müslümanların geçmişte yaşamış müminler gibi iftiralara uğramaları, Kuran ahlakından uzaklaşmaları için manevi baskı görmeleri Allah'ın bir kanunudur. Allah bir başka ayetinde tüm müminlere, inkar edenlerden eziyet verici sözler işiteceklerini, canlarıyla ve mallarıyla imtihan edileceklerini de şöyle bildirmektedir:
Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 186)
İşte bu tür bir olayla karşılaşan, samimi ve ihlas sahibi her mümin, geçmişteki müminlerin sabırlarına, tevekküllerine, samimi ve kararlı tavırlarına taliptir. Dolayısıyla geçmiştekilerin başlarına gelenler kendi başına geldiğinde de bunlara şaşırmaz, üzülmez, kesinlikle ümitsizliğe kapılmaz. Hatta, kendisine iftira atanları hayrete düşürecek kadar büyük bir şevk ve neşe içinde olur.
Aynı şekilde bir başka mümine iftira atıldığında da, müminler bunu sabır, tevekkül ve şevk ile karşılarlar. İftiraya uğrayan kardeşlerinin güzel bir sabır gösterdiğinde, dünyada Allah'ın rahmetini ve ihsanını kazanacağını, ahirette ise Rabbimizin rızası ve cenneti ile ödüllendirileceğini ümit ederler.
Ayrıca müminlere atılan iftiraların çok önemli bir yönünü daha belirtmekte yarar vardır: Diğer iftiralardan farklı olarak Müslümanlara atılan iftiralarda "çamur at izi kalsın" mantığı geçersizleşir. İftira ne şiddette olursa olsun en sonunda bu mübarek insanların ne kadar temiz ve güzel ahlaklı insanlar oldukları ortaya çıkmıştır. Sözgelimi, zina iftirasına uğrayan Hz. Meryem ve Hz. Yusuf, tüm dünyada iffetin sembolü olarak tanınırlar. Yine kardeşlerinin hırsızlık iftirası attığı Hz. Yusuf'un ise ne kadar güvenilir olduğu daha o yaşarken anlaşılmış ve tüm Mısır'ın hazineleri emrine verilmiştir.
Bunlar bize çok önemli bir gerçeği gösterir: Allah'ın izniyle müminlerin aleyhine kurulan her tuzak en başından bozulmuş olarak doğar; atılan her iftira da boşa çıkmış olarak atılır. Müminlere söylenen her incitici söz, sözü söyleyene, geri dönüp isabet edecek olan azap dolu karşılığı ile birlikte söylenmiştir. Bir başka deyişle, müminler aleyhine yapılan her konuşma, her tavır ve her zulüm mutlaka yapan kişinin dünyada ve ahirette şiddetli bir pişmanlık yaşamasına; telafisi olmayan, içini yakan, onu kahreden bir sıkıntı ile karşılaşmasına neden olacaktır. Allah, elçilerine ve salih kullarına yapılan haksızlıkların karşılığını Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Gerçek şu ki, Allah'a ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.(Ahzab Suresi, 57)
(Ahzab Suresi, 58 )
İftira, çıkarları zedelenen, birine karşı düşmanlık, kin ve hınç besleyen veya başkalarıyla rekabet içinde olan bazı yalancı ve vicdansız insanların, karşılarındaki kişiye veya kişilere zarar vermek amacıyla başvurdukları çirkin yöntemlerden biridir. İftiranın, geniş çaplı düzenler kurularak atılanlarından, sıradan insanların günlük konuşmalarının arasına sıkıştırdıkları dedikodu tarzı iftiralara kadar, birçok çeşidi vardır. Din ahlakından uzak, Allah'ın emrettiği güzel ahlakı yaşamayan toplumlarda, insanların yaygın olarak başvurdukları karalama yöntemlerinden biri de iftiradır. Bu kitabı okuyan insanların önemli bir bölümü de, muhtemelen küçük veya büyük iftiraya uğramış ya da başkalarına iftira atıldığına defalarca şahit olmuştur.
Ancak bu kitabın konusu, cahiliye toplumu içinde insanların birbirlerine karşı kullandıkları sıradan iftiralar değildir. Bu kitapta iftiranın, farklı bir şekli konu edilmektedir. Burada üzerinde durulacak olan iftira, tarih boyunca dini inkar edenlerin iman edenlere maddi veya manevi zarar verebilmek amacıyla yönelttikleri iftiralardır.
Kuran'da, geçmişte, Allah'ın elçilerinin ve onlar gibi din ahlakına uymaya davet eden salih kişilerin tümüne menfaatperestlik, delilik, kendini beğenmişlik, hırsızlık, zina gibi farklı iftiralar atıldığı açıklanmıştır. Hz. Yusuf'un yaşamı Müslümanların uğradıkları bu tür iftiraların örnekleriyle doludur. Hz. Musa, Hz. Süleyman ve hatta Peygamberimiz Hz. Muhammed, kavimleri tarafından haksız iftiralara uğramış elçilerdendirler. Aynı şekilde Hz. Meryem, Peygamberimiz (sav)'in mübarek eşi ve Peygamberimiz (sav)'in yanında bulunan sahabeler de çeşitli iftiralara maruz kalmış kutlu insanlardır. Bu mübarek insanlar kendilerine yöneltilen iftiraları her zaman örnek bir sabır ve tevekkülle karşılamış, inkarcıların bu baskılarına aldırış etmemiş ve Allah'ın emrettiği ahlakı yaşamaya ve insanları da doğru yola davet etmeye devam etmişlerdir.
Kuşkusuz elçilerin ve salih Müslümanların bu kararlılıklarını, tüm Müslümanların örnek almaları gerekmektedir. Allah bir ayetinde ,"Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?…" (Bakara Suresi, 214) şeklinde bildirmektedir. Yani tüm Müslümanların geçmişte yaşamış müminler gibi iftiralara uğramaları, Kuran ahlakından uzaklaşmaları için manevi baskı görmeleri Allah'ın bir kanunudur. Allah bir başka ayetinde tüm müminlere, inkar edenlerden eziyet verici sözler işiteceklerini, canlarıyla ve mallarıyla imtihan edileceklerini de şöyle bildirmektedir:
Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 186)
İşte bu tür bir olayla karşılaşan, samimi ve ihlas sahibi her mümin, geçmişteki müminlerin sabırlarına, tevekküllerine, samimi ve kararlı tavırlarına taliptir. Dolayısıyla geçmiştekilerin başlarına gelenler kendi başına geldiğinde de bunlara şaşırmaz, üzülmez, kesinlikle ümitsizliğe kapılmaz. Hatta, kendisine iftira atanları hayrete düşürecek kadar büyük bir şevk ve neşe içinde olur.
Aynı şekilde bir başka mümine iftira atıldığında da, müminler bunu sabır, tevekkül ve şevk ile karşılarlar. İftiraya uğrayan kardeşlerinin güzel bir sabır gösterdiğinde, dünyada Allah'ın rahmetini ve ihsanını kazanacağını, ahirette ise Rabbimizin rızası ve cenneti ile ödüllendirileceğini ümit ederler.
Ayrıca müminlere atılan iftiraların çok önemli bir yönünü daha belirtmekte yarar vardır: Diğer iftiralardan farklı olarak Müslümanlara atılan iftiralarda "çamur at izi kalsın" mantığı geçersizleşir. İftira ne şiddette olursa olsun en sonunda bu mübarek insanların ne kadar temiz ve güzel ahlaklı insanlar oldukları ortaya çıkmıştır. Sözgelimi, zina iftirasına uğrayan Hz. Meryem ve Hz. Yusuf, tüm dünyada iffetin sembolü olarak tanınırlar. Yine kardeşlerinin hırsızlık iftirası attığı Hz. Yusuf'un ise ne kadar güvenilir olduğu daha o yaşarken anlaşılmış ve tüm Mısır'ın hazineleri emrine verilmiştir.
Bunlar bize çok önemli bir gerçeği gösterir: Allah'ın izniyle müminlerin aleyhine kurulan her tuzak en başından bozulmuş olarak doğar; atılan her iftira da boşa çıkmış olarak atılır. Müminlere söylenen her incitici söz, sözü söyleyene, geri dönüp isabet edecek olan azap dolu karşılığı ile birlikte söylenmiştir. Bir başka deyişle, müminler aleyhine yapılan her konuşma, her tavır ve her zulüm mutlaka yapan kişinin dünyada ve ahirette şiddetli bir pişmanlık yaşamasına; telafisi olmayan, içini yakan, onu kahreden bir sıkıntı ile karşılaşmasına neden olacaktır. Allah, elçilerine ve salih kullarına yapılan haksızlıkların karşılığını Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Gerçek şu ki, Allah'a ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.(Ahzab Suresi, 57)
Delilik İftirası: Onlar: "Ey kendisine kitap indirilen (Muhammed). Gerçekten sen cinlenmiş (bir deli)sin," dediler. (Hicr Suresi, 6)
Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir." (Duhan ,14)
(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir." (Şuara Suresi, 27)
Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir." (Duhan ,14)
(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir." (Şuara Suresi, 27)
Sapkınlık İftirası: Kavminin önde gelenleri: "Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görüyoruz" dediler. O: "Ey kavmim, bende bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' yoktur; ama ben alemlerin Rabbinden bir elçiyim." dedi. (Araf Suresi, 60-61)
Büyücülük İftirası: İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka: "Büyücü ve cinlenmiş" demişlerdir. Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. (Zariyat Suresi, 52-53 )
… Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz." (Furkan Suresi, 8 )
Büyücülük İftirası: İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka: "Büyücü ve cinlenmiş" demişlerdir. Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. (Zariyat Suresi, 52-53 )
… Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz." (Furkan Suresi, 8 )
Menfaat ve İktidar Peşinde Olduğu İftirası
Onlar: "Siz ikiniz (Hz. Musa ve Hz. Harun), bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" dediler. (Yunus Suresi, 78 )
... Bu sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor... (Müminun Suresi, 24)
... Bu sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor... (Müminun Suresi, 24)
Yalancılık İftirası: Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum. " (Kasas Suresi, 38 )
İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür. İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey." (Sad Suresi)
İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür. İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey." (Sad Suresi)
BEDİÜZZAMAN SAİDNURSİ DE İFTİRALARLA ENGELLENMEK İSTENMİŞTİ
Bediüzzaman Said Nursi, 20. yüzyılda yetişmiş en büyük İslam alimlerinden biridir. 87 yıl süren hayatı boyunca İslam'ı savunmuş, materyalist felsefeye, din ve mukaddesat düşmanlarına karşı büyük bir mücadele vermiştir.
Bediüzzaman Said Nursi bu gibi asılsız felsefeleri çürüten, dinin akıl ve ilimle çatışmadığını, tam tersine aynı noktada birleştiğini ortaya koyan ve toplumda büyük bir manevi uyanış başlatan bir İslam alimidir. O dönemde bu büyük İslam alimini engellemek için de klasik iftira atma yöntemleri bir kez daha uygulanmıştır.
Unutulmamalıdır ki, Allah bir ayetinde ''Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız...'' (Bakara Suresi, 214) diyerek, müminlerin geçmişte yaşanmış olaylara hazırlıklı olmaları gerektiğini bildirmiştir.
Bediüzzaman Said Nursi bu gibi asılsız felsefeleri çürüten, dinin akıl ve ilimle çatışmadığını, tam tersine aynı noktada birleştiğini ortaya koyan ve toplumda büyük bir manevi uyanış başlatan bir İslam alimidir. O dönemde bu büyük İslam alimini engellemek için de klasik iftira atma yöntemleri bir kez daha uygulanmıştır.
Unutulmamalıdır ki, Allah bir ayetinde ''Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız...'' (Bakara Suresi, 214) diyerek, müminlerin geçmişte yaşanmış olaylara hazırlıklı olmaları gerektiğini bildirmiştir.