En büyük hazine - İman

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Bir Müslümanın En Büyük, En kıymetli Varlığı İmanıdır:

" Bir kimsenin iman ile ahirete intikal etmesi, bütün dünya ve içindekilerden daha kıymetlidir. Hatta kıyası bile mümkün değildir.
Ahirette en evvel iman aranır. İmanı olmayanlar küfür, kâfir hükmünde sayılır. İnandığını söyleyip imanında samimi olmayanlar münafıktır, onların da sûreta imanlarının ahirette faydası yoktur.
İman; hiçbir şeye feda edilemez. Bir müslüman yeryüzünün bütün hazineleri teklif edilse bile imanını değişmez. Dünyanın bütün anahtarları, bütün saltanatları teklif edilse iman ile değiştirilmez.
İman; insanın yaratanına, yaratılış gayesine teslimiyetinin tezahürüdür.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"İman edenlerin Allah'a sevgileri ise her şeyden sağlamdır." (Bakara: 165)
Hakiki iman edenler Hazret-i Allah'a gönülden sevgi ve muhabbetle, aşkla bağlıdırlar. İnsan sevdiğinin her şeyini sever, emirlerini, yasaklarını sever, her takdirine her tedbirine rızâ gösterir. İman budur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyor:
"İmân-ı kâmil iki yarımdır. Bunların birisi; yasakların işlenmesinden sakınmak, sabır ve diğeri; emirlere uymak ve itâat-i ilâhî'den ibâret olan şükürdedir." (Camius-sağir)
Bu Hadis-i şerif çok mühimdir, imanı tarif eder. Biraz açalım:
Sabır üçtür:
Birincisi; kızdığı zaman sabretmek,
İkincisi; ibtilâya sabretmek,
Üçüncüsü; Allah-u Teâlâ'nın yasaklarından kaçmak, hududu aşmamak, yani günah işlememeye sabır. Nehyettiği şeylerden ictinap etmek.
Bâtınî sabır ise bütün iradesini Hakk'a teslim etmektir. Onda hiçbir arzu ve istek kalmamıştır. Allah-u Teâlâ'nın lütfuyla nefsinin dizginini vurmuş yok etmiştir.
Şükür de üçtür:
Birincisi; kâli şükür ki haramlardan sakınmaktır.
İkincisi; fiili şükür, bunlar Hazret-i Allah'a yakın olan kulların şükrüdür. Bizâtihi Hazret-i Allah'ın nurunu kalbe akıtması ve dilediğini ona duyurmasıdır.
Üçüncüsü; hâli şükür ise onlar, Allah-u Teâlâ'yı canlarından, cananlarından da hülâsa her şeyden çok severler. Bunlar bâtınîdir. Ne ki emrettiyse seve seve yapmaktır. "


Ömer ÖNGÜT - K.S.- Hazretleri

 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
" Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'te şöyle buyuruyorlar:
"İman üryandır, libası takvâ, ziyneti hayâ, semeresi ilimdir." (Beyhakî)
İmanı muhafaza etmek şarttır. Bu da ihlâslı ibadetle olur.
İman meydanda yanan bir kandil gibidir, bir rüzgâr gelir onu söndürür, karanlıkta kalırız. Bir fanus geçirilirse söndürülemez. Bu şişe takvâdır. Bunların üzerinde durduğumuz zaman insanın kendiliğinden takvâya ve o takvâya vesile olan Tarikât-ı âliye'ye düştüğünü görürüz. Haram-helâl üzerinde durmamız, imanı zedeleyici her türlü şüpheli noktalardan kaçınmamız bizi takvâ şişesinin içine atar.

Takvâyı da hayâ muhafaza eder.
Hadis-i şerif'te şöyle buyruluyor:
"Hayâ ile iman mütelâzımdır, birbirinden ayrılmaz. Yani biri gidince öteki de kalmaz." (C. Sağir)
Haya gidince insan, imanın gittiğinin farkında değil. Bunlar şaka gibi geliyor. Herkes yapıyor diyor. Herkes gitti, sen de git. Fakat söz dinlenmez oldu. Söz saz gibi geliyor. Ama yarın çok ince hesap var, çok şiddetli azap var.

Riya ve haset imanı yok eder.
Bir başka Hadis-i şerif'te de:
"Hayanın azlığı küfür alâmetidir." buyruluyor. (Münâvi)
Demek ki biz hayadan yoksun olmakla küfre kaydığımızı da bilmiyoruz. Çünkü haya ile iman yekdiğerinden ayrılmıyor, biri giderse öteki de kalmıyor. Bunu bilmediğimizden imanımızı da tehlikeye düşürüyoruz. O halde bu cehâlete düşmemek ve bunların hakikatini bilebilmek için ilme de ihtiyaç var.
Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Her şeyin bir yolu vardır, cennetin yolu ise ilimdir." buyuruyor. (C. Sağir)
İlim olmasaydı, hayayı gidermekle imanı da giderdiğimizi bilemezdik. İlim takvâyı da hayayı da bize bildiriyor ve onun usulüyle hakikata varmış oluyoruz. Şu halde biz ilimle hakikati çözeceğiz, zanla değil. Zanla amel eden dalâlettedir. Bizde ilim olmazsa, bir mukallide rastlarsak, gayet güzel sözlerle bizi aldatır ve Hakk'tan uzaklaştırır."


Ömer ÖNGÜT - K.S.- Hazretleri

 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Yine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:
"Yalandan sakınınız. Zira yalan ile iman bir arada bulunmaz." (Ahmed bin Hanbel)
Demek ki yalan, iftira, gıybet, bunlar imanı kemiriyor, yok ediyor kimse farkında değil.
Bir diğer Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:
"Bir kul zinâ ettiği zaman, iman nûru kalbinden çıkar, bir gölge gibi başının üstünde durur. Ancak tam bir tevbe ettiği zaman dönüp kalbine girer." (Camiüs-sâğir)
Demek ki iman bu kadar hassas.

Şimdi ne kadar korkmamız lâzım?
Şayet Hazret-i Allah'ın dininden, yolundan, hükmünden, istikametinden ayrılırsak O'nun yolundan çıkmışız demektir.
İman da ağaç gibidir, gün geçtikçe kökleşir.
İmanlı bir el harama uzanmaz, imanlı bir ayak fena yere gitmez, imanlı bir göz harama bakmaz. Bakıyor, haa demek iman oraya sirayet etmemiş. Çünkü iman ekildiği, tuttuğu zaman dalları azalara dağılır.
İman gidince her şey yapılır; fâiz, kumar, içki, fuhuş ve bütün kötü işler yapılır.
"Allah'ımız cümlemizi daire-i saadette bulundurduğu kimselerden etsin. Lütfundan, hidayetinden ayırmasın inşallah.
Mühim olan kâmil iman. Allah'ımız bunu bahşettiklerinin yüzü suyu hürmetine bizlere de ihsan buyursun. En mühimi budur."

"Allah'ım İmanın Nûru ile Münevver,
İman'ın Şerefi ile Müşerref, İslâm ile Müzeyyen Eylesin!"

(Ömer Öngüt -kuddise sırruh-)


 
Üst