Emanete ihanet, münafıklık alametidir

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Emanete ihanet, münafıklık alametidir
09.01.2011

Hıyânet, birine kendini emîn, güvenilir olarak tanıttıktan sonra, o emniyyeti, güveni bozacak iş yapmak demektir ki, kötü huylardandır. Hâin, emânete hıyânet eden, fenâlık eden kimsedir. Müslümân olsun, kâfir olsun, insanlara hıyânet etmek, büyük günahlardandır. Hadîs-i şerîfte; (Emîn olmayan kimsede îmân yoktur. Ahdini bozan kimsede din yoktur) buyuruldu.

Bu hadîs-i şerîfi, ehl-i sünnet âlimleri, emânete hıyânet edenin îmânı kâmil olmaz, buna ehemmiyyet vermezse, îmânı kalmaz, demektir diye açıklamışlardır.

Hıyânet etmek, insanların öfkelenmelerine sebep olur ki, harâmdır ve münâfıklık alâmetidir. Hıyânetin zıddı, tersi ise, emânettir, emîn olmaktır. Emânet ve hıyânet, mâlda olduğu gibi, sözde de olur. Hadîs-i şerîfte; (Meşveret edilen kimse emîndir) buyuruldu.

Meşveret edilen, danışılan kimsenin doğruyu söyleyeceğine ve sorulanı başkalarından gizleyeceğine emânet olunur, güvenilir. İnsan, mâlını, emniyyet ettiği kimseye bıraktığı gibi, doğru söyleyeceğine emîn olduğu kimse ile de istişâre eder, danışır. Âl-i İmrân sûresinin 159. âyetinde meâlen; (Yapacağın işi önce meşveret et) buyuruldu.

Meşveret yani danışmak, insanı pişmân olmaktan koruyan bir kale gibidir. Meşveret olunacak kimsenin, insanların hâlini, zamânın ve memleketin şartlarını bilmesi lâzımdır. Buna siyâset bilgisi denir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören, hattâ sıhhati yerinde olması lâzımdır. Meşveret olunan kimsenin, bilmediğini veyâ bildiğinin aksini söylemesi günâhtır. Hatâ ile söylemesi günâh olmaz.

Abdullah bin Mes’ûd hazretleri buyurdu ki:
“Dîninizden ilk olarak, ayrılacağınız, elinizden kaçıracağınız şey, emânet olacaktır. Son olarak elinizden kaçacak şey namâzdır. Dîni olmadığı hâlde, namâz kılan kimseler olacaktır.”

Süfyân-ı Sevrî hazretleri, kendisinden nasîhat isteyenlere buyurdu ki:
“Aziz kardeşim! Güzel edep ve güzel ahlâka iyi sarıl. Cemâate muhâlefet edip, onlardan ayrılma. Çünkü hayır, cemâat iledir. Fakat, cemâat dünyâya dalıp, dünyâlarını mamur etmeye çalışıyorlarsa, onlara uymazsın. Dîni hakkında senden bir şey soran her mümine, yardımcı ol. Onlara yol göster. Onlara nasîhatte bulun. Allahü teâlânın beğendiği bir işte, seninle müşâvere eden, sana danışan bir kimseden hiçbir şeyi gizleme. Bir mümine hıyânet etmekten çok sakın. Kim bir mümine hıyânet ederse, Allahü teâlâ ve Resûlüne hıyânet etmiş olur. Mümin bir kardeşini Allahü teâlânın rızâsı için sevdiğin zaman, canını ve malını ondan esirgeme.”

Yûsuf adında bir kimse, Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin İsm-i âzam duâsını bildiğini öğrenince, Mısır’a gider ve Ona bir sene hizmet eder. Bir gün;

- Ey üstâdım, size bir sene hizmet ettim, artık hakkımı vermeniz gerekir. Sizin İsm-i âzamı bildiğinizi söylemişlerdi. Onu, benden iyi emânet edeceğiniz bir başka kimse olmayacağını herhalde bilirsiniz, der. Zünnûn-i Mısrî hazretleri sükût eder, cevap vermezler. Altı ay sonra, o talebeyi çağırırlar. Ağzı bir bezle kapatılmış bir kabı, o talebeye vererek;

- Fustat’ta bulunan falan dostumuzu bilirsin değil mi? diye sorunca;

- Evet, der talebe.

- İşte bu kabı ona götür, buyurur. Talebe ağzı kapalı kabı alır, yola koyulur. Yolda giderken birden hatırına; “Zünnûn-i Mısrî gibi bir zât hediye gönderiyor. Acabâ nedir, ne kadar kıymetlidir?” diye düşünceler gelir. Merakını yenemeyerek ağzı kapalı kabı açar ve açması ile içinden bir fare fırlar, kaçıp kaybolur. Yapacak bir şey kalmadığı için Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin yanına gelir ve durumu anlatır. Zünnûn-i Mısrî hazretleri o talebeye;

- Evladım biz seni denedik, imtihân ettik. Sana bir fâre emânet ettik, ona hıyânet ettin. Hiç sana İsm-i âzamı güvenip teslim edebilir miyim? buyurur.

Netice olarak Müslüman, emîn, güvenilir kimsedir, hâin olmaz. Kendisine emânet edilen hiçbir şeye ihânet etmez. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Münâfıkın üç alâmeti vardır: Yalan söyler, sözünde durmaz ve emânete hıyânet eder.)
osman ünlü makale
 
Üst