462. MEKTUP
KONUSU:
Rasihun ulemanın istidlali ile zahir erbabının eserden müessire istidlali arasındaki farkın beyanı.
NOT: İmam Rabbani Hz. bu mektubu, Kadı Nasrullah’a yazmıştır.
Eserden müessire, mahluktan yüce Sultan Hakka istidlal, zahir ulemanın meşguliyetidir. Aynı zamanda bu meşguliyet, rasihun ulemanın da meşguliyetidir. Bu rasihun ulema, Enbiya varislerinin kamilleridir. Onlara salat ve selam olsun.
Zahir ulema, mahlukun varlığını bilmek yolundan, halkın varlığını bilmeyi tahsil ederler. Eserin varlığına da, müessirin varlığına delil kılarlar. Böylelikle de, müessirin varlığına, iman ve yakin hasıl ederler.
Rasihun ulemaya gelince... Velayet kemalatı derecelerini kat etmişlerdir; asaleten Enbiyaya has olan devlet makamına da ulaşmışlardır. Yine bunlar, eserden müessire istidlal ederler. Amma müşahedelerin ve tecellilerin husulünden sonra. Bu yolla, hakiki müessire yakine dayalı iman kazanırlar. Bunlar, işin sonunda bilirler ki kendilerine tecelli edip müşahede yollu ne gelir ise, matlubun zılalinden bir zılal olup nefye ve iman edilmemeye müstahaktır.
Şuna da yakin hasıl ederler ki keyfiyeti belli olmayana iman, bu yerde istidlal olmadan müyesser olmaz. Çaresiz olarak, istidlale geçip matlub zatı, zılal hailiyeti olmadan talep ederler.
Bu büyüklerin ki yüce mukaddes Zat’a kuvvetli muhabbetleri vardır; hatta masivayı onun için feda etmişlerdir; hiç şüphe edilmeye, Resulullah “sav” Efendimizin buyurduğu:
“İnsan, sevdiği ile beraberdir...”
mana hükmüne göre, istidlal yolundan hakiki matluba vasıl olurlar.
Böylelikle de, tecellilerin darlığından ve zılal şaibesi olan zuhurattan halas olurlar. Böylelikle de, aslın aslına adım atarlar.
O makam ki zahir uleması ilmi oraya ulaşır; bu büyüklerin kendileri muhabbet cezbeleri ile cezbeli olarak oraya ulaşır. Kendilerine, keyfiyeti belli olmayan bir manada ittisal (birleşme, bitişme) hasıl olur.
Üstte anlatılan fark, ancak muhabbet yolundan gelmektedir.
Her kim ki muhabbet ehlidir; mahbubun gayrından kopup onunla ittisal eder. Bir kimsede muhabbet yok ise, ilimle iktifa eder; bunu da bir ganimet bilir.
Hatta bu büyükler, bazen öyle bir makama çıkarlar ki ulemanın ilmi dahi, oraya ulaşamaz.
Ulemanın ilmi, o da sıhhat takdirine göre, matlubun dehlizinde nihayet bulur. Halbuki, matluba ulaşan, matlub iledir. Bu beraberlik bir dakika dahi terk edilmez ki o dakikada onlara nasip gelmeye... Bir büyük şöyle demiştir:
Hak ile kulu, sütle şeker oldu...
En yüce vasıf, yüce Allah’ındır.
Yerinde olur ki hakiki manada kul olana; yüce Hakkın masivasından dahi halas müyyesser ola...
Bu yolda başarı ihsan eden Subhan Allah’tır.