Eğitim ve Öğretmen üzerine düşünceler

HaZiRuN

Revizyonda
Katılım
15 Ara 2010
Mesajlar
2,591
Tepkime puanı
354
Puanları
0
Yurt ve dünya sorunları üzerinde düşünmek, düşündüklerimizi sözlü ve yazılı olarak açıklamak ve toplumun çeşitli kesimlerine yaymak yasal, meşru bir haktır. Bu çağdaş, demokrat, bir yurttaş ve öğretmen olmanın gereğidir. Bu, yurt ve ulusa sevdalı olmanın sonucudur.

Türk öğretmeni de bir insan ve yurttaştır. Düşünüp fikir, görüş ve projeler üretecektir, üretmek zorundadır. Çünkü, öğretmenin yaptığı kamu hizmeti, yetiştirdiği öğrenciler ve geliştirdiği ilişkiler ağı yani eğitim dinamik bir süreçtir. Öğretmenin düşünmesinden asla korkulmamalı, aksine onu destekleyerek yüreklendirip özendirmelidir. Öğretmenin düşünmesinden; en başta çocuklarımız, ülkemiz, toplumumuz ve demokrasimiz kazançlı çıkar. Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz öğretmenle gelişir, derinleşir, güzelleşir ve yeni boyutlar kazanır.

Eğitbilim (Pedagoji) eğitimin amaçlarını, ilkelerini, yöntem ve düzgülerini inceleyen ve eğitim çalışmalarını kurallara bağlayan bir bilimdir. Pedagoji; öğretmenlik sanatı, uygulaması ya da mesleği için gerekli bilgi ve becerileri kazandıran bilim dalı olması yönünden de çok önemlidir. Ancak, dünyanın her ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de eğitim, devleti yöneten bürokratik ve siyasal kadroların rengini taşır, sosyal, ekonomik ve kültürel yapılardan soyutlanıp ele alınamaz. Eğitim olgusu, ülkemizin içinde bulunduğu genel düzenin bir uzantısıdır. İçinde yaşadığımız bu genel düzene temelden çatıya kadar bağımlıdır. Genelde eğitimin sorunları, özelde ise öğretmenlerin ve öğrencilerin sorunları, toplumun genel sorunlarıyla iç içe olup kaynaşıktır. Toplumun genel sorunlarına akılcı, gerçekçi ve doğru çözümler getirildikçe eğitimin sorunları da kolayca çözülecektir. Yapılan bunca çalışmalar geniş halk kitlelerinin yararına ve toplumsal adalete uygun olacaktır.

Çağımız ve ülkemiz hızlı bir değişim yaşamaktadır. Bilim ve teknoloji sınır tanımamakta ve çağa damgasını vurmaktadır. Daha önce elde edilen bilgiler hızla eskimekte ve yeni bilgiler üretilmektedir. Televizyon, video, CD, bilgisayar ve internet toplumsal yapı ve kurumları değişime zorlamaktadır. Toplumumuz bilgi bombardımanına tutulup, büyük bir şok dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. Oysa, çağımızda buna rağmen, eğitim yine de evrensel değildir. Çünkü, toplumlar birbirinden çok farklı siyasal, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeylerde bulunmaktadır. Dünya ölçeğinde ülkelerin eğitim sistemleri farklı özellikler taşımaktadır. Henüz bütün insanlığı kucaklayan evrensel bir eğitim sistemi de ortaya çıkmamıştır. Bunun içindir ki; eğitim evrensel olmazdan önce ulusal ve toplumsal bir olgudur. Bu nedenle yurt ve insan gerçeğine dayanmak zorundadır. Gerçeklere gözümüzü kapayarak Fransız değil Japon eğitim modelini de alsak boşunadır. Eğitim tarihimiz bunun olumsuz örnekleriyle doludur. Her sorunumuzda olduğu gibi çağın gelişmelerini dikkatle izleyerek, eğitim sorununda da hareket noktamız Türkiye gerçekleri olmalı, Türk insanı ve toplumunun gereksinmeleri temel alınmalıdır.

Bugün Türk Eğitim Sistemi örgün ve yaygın eğitim alanında küçümsenmeyecek bilgi, deneyim ve birikime sahiptir. Okul öncesi eğitimden sekiz yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitime (İlköğretim), orta öğretimden yüksek öğretime ve çıraklık eğitiminden halk eğitimine kadar çok önemli mesafeler alınmıştır. Sorunlarımız yok mudur? Elbette vardır. Bazı sancılar içinde kıvransak da, çıkmazları yaşasak da gelecekten asla umutsuz olmayalım.

Eğitimin yönünü her yıl biraz daha çağa, ileriye ve halka doğru çekmeli, Atatürkçü eğitim anlayışından uzaklaşmalara fırsat verilmemelidir. Eğitim kurumlarımızda bilimin ve aklın aydınlığında eğitim yapılmalıdır. Öğretmenler meslekî, ekonomik ve moral açıdan güçlendirilmeli, öğrencilerimizle birlikte baskıdan uzak özgürlükçü, barışçı ve demokratik bir ortama hızla kavuşturulmalıdır. Öğrenciler eleştiri ve tartışma ortamına çekilerek edebî, sanatsal ve bilimsel yapıtları okumaya alıştırılmalıdır. Ezbercilik ve aktarmacılık yönteminden sür'atle vazgeçilmelidir. Gözleme, araştırmaya, incelemeye, yaratıcılığa ve üretkenliğe dönük eğitim-öğretim süreçlerine ağırlık verilmelidir. Yaratıcı toplum yolunda, eğitim için etkinlik gösteren bütün öğretmen ve öğrenciler çeşitli şekillerde ödüllendirilmelidir.

Bu düşünceler ışığında şu sorulmalıdır; dünya ve ülkemiz nereye doğru gidiyor? Çağımızda ve ülkemizde neler yapılmak isteniyor? Bu sorular kapalı değil elbet. Nereye gidildiği ve ne yapılmak istendiği açıkça bellidir. Eğitimciler dünya ve yurt sorunlarını doğru anlamaya çalışmalı; insanımızı, haksızlıklara, yolsuzluklara, adaletsizliklere tavır koyan, kendisi ve toplumuyla barışık, gerçekleri ve hakkını arayan bireyler durumuna getirmelidir. Akıl, bilim ve çağa ters düşmeden eğitim daha da geliştirilip derinleştirilmelidir.
Yurdumuzun çeşitli yörelerinde engin bir yurtseverlikle, büyük bir özveri ve sabırla görev yapan öğretmenler yalnız değildir.

Binlerce öğretmen Türkiye'nin dört bir bucağında karanlıkla, bilgisizlikle ve çağ dışılıkla savaşımlarını sürdürmektedir. Millî Eğitim Bakanlığımız tüm birimleriyle onların yanındadır. Bu savaşımlar geleceğin çağdaş, halka ve üretime dönük eğitim uygulamalarında anlam kazanacaktır. Yeter ki gönüller bir olsun!

Mevlani ULUSOY

Tarsus İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü


 
Üst