edip harabi- vahdetname

ankakusu

Asistan
Katılım
28 Kas 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
İSTANBUL KÖYÜ
En önemlisi yıllarca doldurduğumuz kabı boşaltıp temiz su ile dolduralım tabiiki ilk önce kabın içini güzelce kalaylatmak parlatmak lazım değilmi. o kabın dışı parlak olmuş ne ifade eder ki.
 

ankakusu

Asistan
Katılım
28 Kas 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
İSTANBUL KÖYÜ
Hoş bulduk aşk_er kardeş biz hep sizinleydik zaman dar. dayım koşmak lazım diyor. emmergah kardeşimizi okudukça eskiler geliyor aklımıza tekrar tekrar yaşıyoruz. Günde yüzyirmidört bin kez nefes alıp verirmişiz. İşte bu yüzyirmidörtbin nefeste biz onunla beraber olursak bu kap temizlenecek . Hepimizin bildiği duyduğu mevlid de ne diyor:

Her nefeste allah adın de müdam
Allah adıyle olur her iş tamam.

İsm i pakin pak olur zikreyleyen
Her murada erişir ALLAH diyen..
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
biraz daha açık dayı ya.yeğen zaman gerek dedi ama zaman ne kadar gerçeğe yaklaştırırki..bilmiyorum aklım karmakarışık gene:(

yaw emmargah alemsin

ben ben derken dayım bir keresinde.. yegen senin arzınla arşın bitişik demişti :wallbash[1]: günlerce kafama takıldı.. acaba ne demek istedi dayım diye arz ne arş ne Allah aşkına nasıl ayrılacaklar :thinking: ama zamandan başka gerçeğe yakınlaştıran birşey yokmuş... tabi sevgi ve Aşkla.. gerisi kendiliğinden oluyor ben birşey yapmıyorum :)

dayım bu hayatta başıma gelen en tatlı beladır

HU.. dayım
 

emmargah

Profesör
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
3,348
Tepkime puanı
6
Puanları
0
tamam dayı ya pes ediyorum son değiştirmem bi daha değiştirmiycem iletimi. veriyorum msn adresi dayıcım.akşama konuşuruz inşaallah.
 

gunduzalp

Kısıtlı Erişim
Kısıtlı Erişim
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
2,954
Tepkime puanı
33
Puanları
0
Yukarıdaki şiirin Harabi'ye ait olduğu kesin midir acaba? Bazılarının tefrika çıkartmak için ona isnat ettiği sözler de olabilir.


Evet o şiir Harabi'ye aittir ve kendisi de Caferi olup Şia taraftarıdır.Ehl-i Sünnet'in en büyük İmamlarından olan İmam-ı Azam'a (radıallahu anh) kalbinde zerre kadar imanı olan insanın itimat etmemesi gerektiğini belirtir.Aynı zaman da Dedeliğini yaptığı tasavvufi yolda ameli ibadeti küçümser bir tavır vardır. Mesela Bektaşi olmadan önce ki halini şöyle tasvir etmektedir:

Abdestimi alir, tastan duvare karsi bir kalkar bir yatardim(Yani Kabeye karşı namazda yönelmesinden bahsediyor). Savmi salati birakmazdim(oruç ve namaz). Cennetle huri, gilman sevdasi vardi gönülde. Bes vakte bes katardim, çok namaz kilardim, camileri gezerdim. Allaha vasil olmak böyle olur sanirdim.

Bir diğer şiiri de şöyledir:

Veçhi Harabiye gel eyle dikkat
Hakkin cemalini eylersin rüyet
(Yani Harabi'nin suratına baktığın zaman Haşa Cenab-ı Hakk'ın rüyetini görürsün)

Bu şiirleri Saadettin Nuzhet Ergun tarafından toplanılan Bektaşi-Alevi şiirleri kitabında yer almaktadır.

Safer Aytekin'in Harabi hakkın da yazdığı bir kitapda bulunmaktadır.
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
Abdestimi alir, tastan duvare karsi bir kalkar bir yatardim(Yani Kabeye karşı namazda yönelmesinden bahsediyor). Savmi salati birakmazdim(oruç ve namaz). Cennetle huri, gilman sevdasi vardi gönülde. Bes vakte bes katardim, çok namaz kilardim, camileri gezerdim. Allaha vasil olmak böyle olur sanirdim.

mevlana da diyor ki;
gönlüm yüzünle karşı karşıya değilse, o namaz namaz olur mu?
yüzüne aşığımda ondan yüzümü kıbleye çevirdim.
yoksa bana sensiz usanç veren namaz ve kıbleyi ne yapayım ben?
riyalı namazlardan öyle utanıyorum ki,
utançtan senin yüzüne bakamıyorum.
namaz kılan kişi melek sıfatlı olmalı...
halbu ki ben hala şeytanca düşünceler içindeyim,
hala canavar huyumu terkedemedim.
ben ki, koltuğunda köpekle dolaşan biriyim,
elbisesine köpek sürünen kişi bile temizlenmeden
namaz durmazken benim namazımı kim kabul eder?
böyle bir namaz seni incitmekten başka ne anlama gelir ki?
en iyisi bundan böyle seni hiç incitmemek...
benim için namaz, bir daha ayrılıktan hiç şikayet etmemecesine seninle birlik olmaktır...
yoksa, hem yüzüm mihrapta seninle oturayım, hemde aklım çarşı pazarda olsun, ona namaz denir mi?
ey kullarını yargılayan, hesaba çeken rabbim,
şems-i Tebrizi''ye gösterdiğin yolu bize de nasib et...

böyle sözler söyleyen tek kişi harabimidir... bunlar yüksek makamlardır.. kişinin kendi benliğiyle yüzleşmesiyle ilgilidir... o yüzden umuma sölenmiş sözler değil kendisiyle yüzleşmek isteyenlere söylenmiştir..
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
Yani Harabi'nin suratına baktığın zaman Haşa Cenab-ı Hakk'ın rüyetini görürsün)


Mevlana Şems'e derki;

- ''A güzel, asla doyamadım sana, fakat ayrılığa her an, doydum da doydum.''

- ''A Tebrizli Şemseddin, örme o saçlarını, çünkü balık gibi bu oltadayım ben bu gün.''

- ''Bu gün aşkımdan namazı unuttum, geceyle gündüzümün bile farkında değilim. A efendim, yüzün, güneşim, dolun Ay'ım; kanlı gözyaşlarım da senden elde ettiğim yakuttan bağış, senin bana verdiğin zekat.''
 

gunduzalp

Kısıtlı Erişim
Kısıtlı Erişim
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
2,954
Tepkime puanı
33
Puanları
0
böyle sözler söyleyen tek kişi harabimidir... bunlar yüksek makamlardır.. kişinin kendi benliğiyle yüzleşmesiyle ilgilidir... o yüzden umuma sölenmiş sözler değil kendisiyle yüzleşmek isteyenlere söylenmiştir..


Tasavvufdakilerin bazı aşkın halleri vardır ki dedikleri lafları kendileri bile bilmezler.Buna "sekr"denir.Her önüne gelen Mevlana(k.s) bir laf dedi diye aynısını söylerse usta yüzücünün okyanusa açılmasını taklit edeceğim derken derede boğulur kalır.Ayrıyeten ben İmam-ı Azam'a(radıallahu anh) böyle laflar söyleyen bir kişinin makamı hakkın da konuşmaya gerek duymuyorum.
 

dayi

Profesör
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,918
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
69
gündüzalp..:)

Allah ülkesinden Muhemmedin Emin olan Beldesine geçemedinmi hiç anlaşılmıyor kardeşim..Allahlıktan kurtulup..yani o böyledir..bu kafirdir..bu yaramaz..deyerek HÜKÜM yerinden,HÜKMÜ EL_HAKİM olana bırakıp oradan inmeden anlaşılmıyor..

Dediği lafı kendi bilmeyen ARİF olurmu hiç..bilir lafın..sözün ne olduğunuda..kendinden söyleyeni bildiği için söyleneni geri alma edepsizliğini yapmaz..kelleyi verir..BEN söylemedim..söyleseydim alırdım sözümü geri der..Hallaç..onlar kendilerinide Rablerinide bilirler..onların söylediğide bizi sarhoş eder..idare edeceğiz şimdilik..kendimizi bilene kadar..:)

HU..
 

gunduzalp

Kısıtlı Erişim
Kısıtlı Erişim
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
2,954
Tepkime puanı
33
Puanları
0
Sanırım tasavvufi terimleri bilmiyorsun.Tasavvuf erbabının bazı halleri vardır ki,kendilerinden geçerler ve hallerinin farkında olmayan hareketlerde bulunurlar.Bu kendinden geçme durumuna "sekr" denir ve bu hal içinde ki insanın yaptığı yanlış davranışlarada "sehv" denir.Sekr,sarhoşluk,ne yaptığınını bilememe demektir.Mesela bir insanın ölüm anına en yakın olduğu zaman ve kendinden geçtiği an'a "sekerat"denir.Ben sana bu halin her zaman olduğundan bahsetmedim,bu bir aşkın hal durumudur,bir önce ki yazımda belirttiğim gibi.Mesela Muhyiddin-i Arabî'nin Füsus'ul Hikem adlı eserinde bazı yazdığı şeyler Mutasavvıflar tarafından deniliyor ki "sekr" anında yazılmış.Sekr anında insan "sehv" edebilir.Yani sehv,hata,yanılma demek.Namaz da hataen bir şey yaptın mı "sehiv"secdesi yaparsın.

Terimleri derinlemesine öğrenip, yazılanlara ona göre cevap vermen daha iyi olur.
 

ufuklar27

Paylaşımcı
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
310
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Kaş
Web sitesi
www.lotuskitap.com
Sanırım tasavvufi terimleri bilmiyorsun.Tasavvuf erbabının bazı halleri vardır ki,kendilerinden geçerler ve hallerinin farkında olmayan hareketlerde bulunurlar.Bu kendinden geçme durumuna "sekr" denir ve bu hal içinde ki insanın yaptığı yanlış davranışlarada "sehv" denir.Sekr,sarhoşluk,ne yaptığınını bilememe demektir.Mesela bir insanın ölüm anına en yakın olduğu zaman ve kendinden geçtiği an'a "sekerat"denir.Ben sana bu halin her zaman olduğundan bahsetmedim,bu bir aşkın hal durumudur,bir önce ki yazımda belirttiğim gibi.Mesela Muhyiddin-i Arabî'nin Füsus'ul Hikem adlı eserinde bazı yazdığı şeyler Mutasavvıflar tarafından deniliyor ki "sekr" anında yazılmış.Sekr anında insan "sehv" edebilir.Yani sehv,hata,yanılma demek.Namaz da hataen bir şey yaptın mı "sehiv"secdesi yaparsın.

Terimleri derinlemesine öğrenip, yazılanlara ona göre cevap vermen daha iyi olur.

Tasavvufun içinde olanlar için sekr de sehv de yok. Bu tanımlamalar bizim onlara yakıştırmalarımız. Ehl-i Sünnet mizanlarına uygun hale getirmek için yaptığımız tanımlamalar.

Ancak ehl-i tasavvuf için bizim sekr dediğimiz şey hakikatin ta kendisi olmuş oluyor. Dolayısıyla sehiv de olmuyor. Yine onlara göre batıni anlamda da onların söz ve davranışları ehli sünnete tam mutabık oluyor.

Bu iki mesleğin bir biriyle uyum içinde olabilmesi önemli olan bence. Bizim onların halini anlayabilmemiz, onların da bizim tavrımızı hoşgörebilmeleriyle bütünlük sağlanır inşallah.
 
S

SaLtan

Guest
:D ufuklar27 sen neymişsin be abi :) öbür forumda böyle değildin. tez, master vapurlar, martılar felan:) :clap2: :shake2[1]:
 

gunduzalp

Kısıtlı Erişim
Kısıtlı Erişim
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
2,954
Tepkime puanı
33
Puanları
0
Tasavvufun içinde olanlar için sekr de sehv de yok. Bu tanımlamalar bizim onlara yakıştırmalarımız. Ehl-i Sünnet mizanlarına uygun hale getirmek için yaptığımız tanımlamalar.

Ancak ehl-i tasavvuf için bizim sekr dediğimiz şey hakikatin ta kendisi olmuş oluyor. Dolayısıyla sehiv de olmuyor. Yine onlara göre batıni anlamda da onların söz ve davranışları ehli sünnete tam mutabık oluyor.

Bu iki mesleğin bir biriyle uyum içinde olabilmesi önemli olan bence. Bizim onların halini anlayabilmemiz, onların da bizim tavrımızı hoşgörebilmeleriyle bütünlük sağlanır inşallah.

Hayır bizim onlara yakıştırmamız değil.Tabi dediğin gibi düşünen tasavvufçular bulunur ama,bunlar bizzat Mutasavvıf olanların tarifleridir.Mesela Cüneyid-i Bağdadi gibi veyahut da Beyazıd-ı Bistami gibi.. Hatta ehl-i sünnet'in en keskin çizgilerini çizen İmam-ı Gazali bile belirli yerlerde mutasavvıffane ifadelerde bulunmuştur.Mesela Bediüzzaman Said Nursi Lemalar adlı eserinde Muhyiddin-i Arabi'yi eleştiren eki Şeyhülislam Mustafa Sabri efendiyi tenkit ediyor ve tefrite düştüğünü söylüyor ve ayrıyeten Muhyiddin-i Arabi'nin eserlerinin herkez tarafından okunmamasını belirtiyor.Ama aynı zamanda da diyor ki Muhyiddin-i Arabi harika-ı hilkattır.Yani doğruyu-yanlışı tasnif ediyor.Mesela İbn-i Teymiyye de Muhyiddin-i Arabi'yi ağır bir şekilde tenkit ediyor ama Cüneyid-i Bağdadi'ye birşey demiyor.
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
şeriat ahkamına kesin çizgiler çekmek o inancın yıkımıdır... Allah bile ne diyor her kavme bir şeriat verdik... şeriat ahkam.. hakikatin zamana ve mekana bağlanmasıdır.. yani hiçbir şeriat mutlak doğru değildir sadece zamanına göre doğrudur diyalektik felsefenin araştırma konusu şeriattır..

tasavvuf ehli ise geçmiş zamanda şekle girmiş hakikati yaşamaya çalışmaz zaten bugünde kendisi şekloluyordur Rahimlerde...
 

gunduzalp

Kısıtlı Erişim
Kısıtlı Erişim
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
2,954
Tepkime puanı
33
Puanları
0
Her yazınızda bir önce ki yazdıklarımdan birşeyler çıkarıp cevap diye aktarıyorsunuz.Bundan iki önce ki yazım da "sekr"'den bahsettim,farklı birşey anladınız,onu açıkladık şimdi de İmam-ı Gazali'nin yaptığı işi anlatmak için ehl-i sünnet'in en keskin çizgilerini çizdi diye bir ifade kullandım bunu farklı bir yöne kaydırdınız.

Evet İmam-ı Gazzali ehl-i sünnet'e sıkı sıkıya bağlı bir insandır ve ehl-i sünnet inancında en keskin görüşlere sahiptir.Şeriat zaten hadd ve hududların sistemidir.

Cenab-ı Hakk'ın emir ve yasaklarının belirli "hadd"leri vardır.Yani insanın yapması ve yapmaması gereken şeylerin sınırları çizilmiştir.Kimse şeriatın ahkamına kesin çizgi çizilmez diyemez çünkü şeriatın kendisi zaten kesin çizgidir ve müslümanda bu kesin çizgileri araştırıp hayatını o sınırlar içinde yaşaması gerekmektedir.

Allah haddi aşanları sevmez. (Maide/87)

Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. Bu, Allah'a pek kolaydır. (Nisa/30)

Ondan sonra yazdığınız yazıların çoğu Kur'an ayetleri ile uyuşmuyor.Mesela demişiniz ki ALLAH(azze ve celle) her kavme şeriat gönderdi.Bu hatalı bir ifade.Çünkü Cenab-ı Hakk her kavme şeriat göndermeyip,her ümmete şeriat göndermiştir.Kavim ırk demektir,ümmet ise bir Resul'un risalet vazifesini yaptığı topluluk demektir.Sizin demenize göre her kavme şeriat gönderildiyse Türklerin ayrı şeriatı var,Arapların ayrı,Farslıların ayrı...hayır doğru olan ifade Cenab-ı Hakk'ın her ümmete şeriat gönderdiğidir.Mesela müslüman olanlar Ümmet-i Muhammeddir(aleyhis salatu ves selam) ve biz arap,türk,ve dahi müslüman olmuş avrupalılarda kavim farketmeksizin Şeriat-i Garra-i Muhammediyye'ye tabidir.

Ayrıyeten dedikleriniz şu sebepten dolayı hatalıdır.Dünya yüzeyinde her kavme uyarıcı gelmemiştir ki,her kavmin şeriatı olsun

Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. (Yasin/6)

Hani her kavme şeriat gelmişti?Yazdıklarınız direk olarak ayetlere muhalif ifadeler.
 

dayi

Profesör
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,918
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
69
Kardeşler..bırakın o öyle demiş bu böyle demiş..Efendi abiler yazmış..Zevk etmiş..yaşamış..Şeriatı..hakikatı..marifeti..:)

Bakın bakalım biz neler yaşıyoruz..hangi şeriatı yaşıyoruz..ve nereye gidiyoruz..Kuranın 6666 ayetiyle birden yaşama hülyasına düşmeden..sadece bize ait olan AYETLERE bi bakalım..yani yaşadığımız..idrak edebildiğimiz bir kaç ayet..bize AİT..AYET..

Bize duyurulan..hissederek duyduğumuz ve yaşadığımız ayetler..bize aittir..yaşamadan..hissetmeden,yani HADİSe olmadan Ayetmi geldi Resulü Ekrem Efendimize..YAŞANACAK...ve hah..bu halim şu okuduğum Ayet,e uydu denecek..diğer türlüsü İLİM..HALsiz İlim..

Herkes kendi İLMİ-HALİNİ yazacak..ve okuyacak..İlmini HAL edecek..:)
Herkes,te yerçekiminden kurtulup MİRACINI yapacak..Miracını yapmayana BEKA bile yok..TOPRAK olacak...

HU..
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul

Ey Muhammed!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki kitapları
doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp ta onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. (maide-48) :)

burada asıl dikkat edilecek cümle... her biriniz için bir şeriat demesi... yani her İnsanı sınırlayan şartlar o kişi için ferdidir... umumi değildir.. birde umumi şartlar vardır ki bunu hukuk belirler... bugünkü T.C. hukuku Allahın hukuku değilmidir.. yoksa Allahtan başka Hüküm sahibi mi var :)

Ayrıyeten dedikleriniz şu sebepten dolayı hatalıdır.Dünya yüzeyinde her kavme uyarıcı gelmemiştir ki,her kavmin şeriatı olsun

İnkâr edenler, "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır. (Rad-7) :)

yani konuşuyorsunuz hoş güzel şeyler yazıyorsunuz da sırf muhalefet için yazıyorsunuz... :shake2[1]:
 
S

SaLtan

Guest
dayi valla ben sırf muhalefet etmeye hazırım. bu günkü tasavvuf anlayışı karmakarışık. ne din olduğu belli ne ritüeller olduğu.. dün bir programda izlemiştim. mevzu yine dinlerarası diyalog ve islam medeniyetinin yükselişi ve gerililşi. program konuğu (cnn türk taha akyol) ibrahim karlıağa beyefendi. islamın gerilişini aristo mantığına bağlıyor. aristo dine karışmış, din aristiya v.s v.s
aristo mantığını alıp islamın içine yerleştirenler tasavvufcularmı onuda çözemdim. bu konuda birinin aydınlatmasına ihtiyacım var..
entelektüel gelişim imam gazaliden sonra durdu diyor. hmm şimdi günümüz tasavvufcuları imam agzali yi kendilerine mal edipte tezimizi çürütmeye çalışmasınlar.
 
Üst