Edep...

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Şair Nâbî, Sultan 4. Mehmed döneminde hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yola çıkar.

Kafile Medine-i Münevvere’ye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Resûlullah (sas) Efendimiz’e bir an önce ulaşma özlemiyle Nâbî’nin gözüne uyku girmemiştir.

Fakat kafiledeki bir paşa, hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış, uyumaktadır.

Hz. Peygamber’in (sas) beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla kasidesini bir anda irticalen söyleyiverir:


Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu
Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ’dır bu
Felekde mâh-i nev, Bâbüsselâm’ın sîne-çâkıdır
Bunun kandili Cevzâ, matla’-i ziyâdır
Habib-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazilette
Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu.
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil
Amâdan açdı mevcûdât düş çeşmin tûtiyâdır bu.
Muraât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı Kudsiyandır cilvegâh-ı enbiyâdır bu



Kafile şafak vakti Medine-i Münevvere’ye girmektedir.

Ravza-i Mutahhara’nın minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır.

Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar. Nâbî, dikkat eder, okunan kendi şiiridir.

Hemen minarenin kapısına koşar. Müezzine, “Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nereden öğrendin?” der.

Müezzin şöyle cevap verir: “Bu gece rüyamda Efendimiz’i (sas) gördüm, bana dedi ki: ‘Ya müezzin kalk yatma. Benim ümmetimden bana âşık bir zât benim kabrimi ziyarete geliyor. Muhabbetinden benim için şu kasideyi söylemiştir. İşte bu cümlelerle minareden onu istikbal et.’ dedi. Ben de hemen kalktım. Abdest aldım. Peygamberimiz’in iltifatına mazhar olan âşık acaba kimdir diye düşünerek minareye koştum. Öğretildiği gibi okudum.”

Nâbî, “Ümmetimden mi dedi?” diyerek sevincinden oracığa bayılıp düşer.

****
Şiirin günümüz türkçesi:

Yani derki Burası Allah’ın sevgilisinin beldesidir.
Cenâb-ı Hakk’ın nazar buyurduğu, Ravza-i Nebî’dir.
Bu gökteki yeni ay, Bâbüsselâm kapısının yüreği yanık âşığıdır.
Ayın kandili Cevzâ yıldızı bile ışığının nurunu ondan almaktadır. Burası, Allah (cc)’ın sevgilisinin ebedî istirahat gâhının, türbesinin bulunduğu yerdir ve fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk’ın arşının bile üstündedir.
Bu toprağın ziyâsından, yokluğun karanlıkları ortadan kalktı. Bütün yaratılmışların görmeyen gözleri açıldı, çünkü bu toprak, gözlere şifa veren sürmedir.
Bu dergaha edep ölçülerini gözeterek gir; çünkü burası meleklerin tavaf ettiği ve peygamberlerin tecelli ettiği bir yerdir.

**

İşte şu düşünceye bakın, her zaman söyleriz. Onlar o sevgiyle, o şefkatla, o muhabbetle bağlanmışlar. Ve Allah'ımızın sevgili kulu olmuşlar. Bizlere düşen vazife ise onların yolundan bir an olsun sapmamak, şaşırmamak, dalalate düşmemek gerekiyor. Mevlam göz açıp yumumcaya kadar hatta ondan daha kısa zamanda nefsin, şeytanın elinden muhafaza buyursun... Amin



(alıntıdır)
 
Üst