Ebu Cehil Ve Diğerleri

dedekorkut1

Doçent
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
1,148
Tepkime puanı
18
Puanları
38
Konum
Ankara
EBU CEHİL VE DİĞERLERİ

ALPEREN GÜRBÜZER

Birgün Abdullah b. Cid’an’ın evinde verilen bir ziyafette Amr b. Hişam Muhammed’i itmeye başladı. İkisi de delikanlı yaşta. Önce aldırış etmedi Muhammed b. Abdullah, fakat iki üç kez itip kalkmayı tekrarlayınca kapıştılar, bir darbede Amr b. Hişam’ı yere serdiği gibi aynı zamanda bacağından kan akmaya başladı, oysa şimdiye kadar hiç yenilgiyi tadmamıştı. Araya girip olayı yatıştıranlar olsa da İlk mağlubiyette bacağında aldığı darbe izi ölene kadar ibreti âlem olsun diye kalacak ve nitekimde öyle oldu…
Amr b. Hişam (Ebu Cehil) ileriki yıllarda şirretliğine devam etmekten geri durmadı. Rasulullah’a peygamberlik geldiği dönemlerde, Allah Rasülü Kabe’de namaz kılarken; burada namaz kılamazsın diye tehditte bulundu ama, Efendimiz o an namazı bırakamazdı. Bu konu ile ilgili vahiy indi Allahü Teala mealen; bu tür davranışlarda bulunanın azıp kudurduğunu, namaz kılındığı zaman engellemeye çıkar ve ısrar eder bu huyundan vazgeçmezse cehennem zebanileri çağırırız, sakın ona boyun eğme beyanıyla Allah Rasulüne moral veriyordu. Bu ayetler bir şekilde Ebu Cehil’in kulağına gelince daha da kudurdu;
— Bir daha onu namaz kılarken görürsem ayağımla çiğneyeceğim, tarzında çıkış yaptı.
Gerçektende Allah Rasulü yine Kabe’de namaz kılarken ilerlemeye başladı ama, o an ne gördüyse irkilip geri çekildi, sorduklarında;
—Ateşle dolu bir çukurun önüme çıkıverdiğini görünce sarsıldım, mecburen ilerleyemedim, cevabını verdi. Tabi bu cevap tatmin etmemişti dinleyenleri, yine o bildik cümleleri sarf ettiler:
— Ya Ebu Cehil sen hayal görmüşsün, ya da sihirlemişler seni…
Bütün bu ilahi uyarılara rağmen Ebu Cehil cehaletine cehalet katacak örnekleri sergilemeye devam etti. Yine bir gün Rasulüllah namaz kılıyordu, bu seferde komşusu Ukbe b. Ebi Muayt peştamelini (Araplar buna izar diyorlar) boğazına geçirerek boğmaya kalkıştı, Durumu gören Ebubekir derhal müdahele ederek onu bir hamlede savurdu, derken yaşanılan bu olayda Ebubekir hafif sıyrıkla çıkabildi bu kavgadan..
Başka birgün de Allah Rasulü namaz kılarken deve işkembesini üzerine bıraktılar, gülüşmeler ve kahkahalar eşliğinde Efendimiz bekliyordu ki biri gelip alsın, ama kimse cesaret gösteremedi.. Müslümanlardan biri koşarak kızı Fatıma’ya haber salınca, yerinden fırlayıp babasının üzerindeki işkembeyi aldı. Allah Rasülü doğruldu, belli ki incinmişti, Ellerini Kâbe’ye doğru kaldırıp:
—Allahım sana malum, Onları sana havale ediyorum, diyerek üç kez bu münacaatını tekrarladı.
Biranda kahkahalar durdu, ya bu sözler tutarsa kaygısı sardı herkesi.. Nitekim Rabbül Âlemin: ‘ Allah’a ve Rasulüne eziyet vermeye çıkanları Allah dünyada da ahirette de lanetlemiştir ‘’ ( Ahzab–27) ayetiyle sonsuza dek lanetlenmeye müstehak bir unvanla Amr b. Hişam’ı, yani değişmez hükümle Ebu Cehil lakabıyla lanet halkası giydirilmiştir. O artık Cehaletin Piridir. Amr b. Hişam ismi bu tür çirkef davranışları ile unutulup, bundan böyle EBU CEHİL lakapı ile anılacak kıyamete kadar..

Rasulüllah’ın namazına karışanlar bu defa da Kur’an’a dil uzatmaya başladılar, inen ayetleri uydurduğu yalanını yaymaya başladılar. Allahü Teala inen ayetleri inkâr edenlere karşı Rasülü vasıtasıyla; Bütün ins ve cin âlemi bir araya gelse bir benzerini meydana getiremezler vahyi ile meydan okuması karşısında seslerini kesmek zorunda kaldılar. Tabi yine boş durmadıla r, Ebu Cehil bir fikir ortaya atarak zihinleri bulandırmaya devam etti, dedi ki:
— Ay’ı ortadan ikiye bölsün ve tekrar eski haline döndürsün de bir görelim,
Allah Rasulü:
— Peki, Eğer ay’ı ikiye bölünüp eski haline gelirse Allah’a ve benim Peygamber olduğuma inanacak mısınız?
Ebu Cehil:
— Tamam, fakat hemen bu gece olursa, dedi.
Nefesler tutulmuştu, ortalık iyiden iyiye kararmıştı, gözler gökyüzünde, o an gelmişti, gerçektende bir bıçağın gireceği kadar ay ikiye yarılmıştı, daha sonra da tekrar eski şeklini alması etrafta şaşkınlık meydana getirdi.
Ebu Cehil bu durum karşısında pişkinliğini göstererek:
— Gördünüzmü yine hepimizi sihirledi ve büyüledi, diyerek olayı manüpüle etmeye çalışaraktan sözlerini şöyle noktaladı:
— Lat ve Uzza adına yemin ederim ki dışardan gelecek yolculardan sorup soruşturup senin yalanını ortaya çıkaracam, dedi.
Nihayet gelen yolcu kabilesine meseleyi sorduklarında beklemedikleri cevabı aldılar:
—Evet, o gece ayın ikiye ayrıldığını ve sonra da eski halini aldığına şahit olduk.
Açık açık bu mucizeye rağmen müşrikler bildiklerini okumaya ve ipe sapa gelmez bir dizi isteklerini sıralamaya başladılar:
— Dağları yürütsün.
—Yurdumuzu genişletsin.
— Irmaklar akıtsın.
—Geçmiş atalarımızı diriltsin.
— Peygamberliğini tasdik edecek melek göndersin.
— Göğü üzerimize parça parça indirsin.
— Allah’ı ve melekleri karşımıza çıkarsın, gibi sözlerle ortalığı velveleye verdiler. Utbe bir davet sırasında bu teklifleri Allah Rasulüne sundu, Allah Rasulü:
— Benim görevim bu manasız isteklerin ifası değil, asıl vazifem tebliğdir diyerek oyunlarına alet olmadı. Netice itibariyle Allah Rasulü onların yanından ayrıldı, ardından halasının oğlu Abdullah b. Ebi Ümeyye koşarak:
— Kavmin sana bu kadar teklifde bulundu sen aldırış etmedin, yemin ederim sana asla inanmayacağım, deyince Rasulüllah onu da muhatap almayarak bir şey kelam etmedi. Hane-i Saadetine döndüğünde O’nu rahatlatacak ayetler inmeye başladı:
Dediler ki, bizim için şu yerden bir pınar fışkırtıp akıtıncaya kadar, sana asla inanmayız… Ortasından da bol su nehirler akıtasın… Semayı parça parça halde üstümüze düşüresin… melekleri şahit getiresin.. semaya çıksın, ona çıktığınada asla inanmayız, ta ki bize okuyacağımız bir kitap indirsin.. De ki subhanallah.. Ben ancak bir insanım, bir peygamberim.. De ki benimle sizin aranızda şahit olarak Allahın bulunması yeter. Hiç şüphe yok ki O kullarının yaptığından haberdardır. ( İsra:90–98)
Her inen ayet bomba niteliğindeydi, öyle ki müşrikler:
— Keşke Kur’an bir inişte, toptan indirilmiş olsaydı, demek zorunda kalmışlardır.
Ebu Cehil müteaddid defalar:
—Baksanıza amcası Ebu Talib’e başvurularımız ortada kaldı, adam hepimizi uyutmayı başardı, işi sürüncemeye bırakarak işi soğutma yolunu seçti, yeğeni müthiş bir sihirbaz baksanıza ayı bile ikiye böldü, bu iş burada kalmamalı, gerekirse 100 deve ödülle işini bitirelim ne dersiniz?
Oradakiler:
— O zaman kolaysa sen yap, dediler.
Ebu Cehil sözelerini yutkunma zorunda kaldı, alnındaki soğuk terleri silmek zorunda kaldı. Orada bir adam:
— Bu işi yapsa yapsa Hattabın oğlu Ömer yapar dediler.
Rasulüllah(s.av)’de ara sıra:
—Allah’ım bu dini ya Ömer’le yahut Amr’la(Ebu Cehil) aziz kıl, diye dua ediyordu, müminlerde âmin sesleri ile karşılık veriyordu.
Ömer Allah Rasulünü öldürmek niyetiyle yola koyulurken, yolda kızkardeşinin de Müslüman olduğunu duyunca Ömer’in beyni dönüverdi, önce kızkardeşinin evine gitmeye karar verdi, sonra evde okunanları işitti ve Kur’an tilaveti ruhunda dalgalanma meydana
getirdiğini hissedince:
— Çok hoş, çok etkileyici söz, deyip yumuşadı ve Allah Rasulünün yanına varıp Erkam b. Ebul’un evi bayram sevincine boğuldu. Çünkü Allah Rasülünün duası yerini bulmuştu. Mekke’de iki insanın sözü geçerliydi ki, bunlardan birinin İslamla müşerref olması Mekke’de çokbüyük yankı buldu. . Ki o güne kadar gizli gizli kılınan namazlar Ömer’in Müslüman olmasıyla ve yine Ömer’in teklifiyle açıktan kılınmaya başladı. Dile kolay bu Ömer, en ufak sataşmanın getireceği faturayı düşünen müşrikler müminlerin namaz kılmalarını engelleme cesareti gösteremediler.
Müşrikler artık son çarelere başvurmaya başladılar, Kureyşin ileri gelenlerinin görüşme talepleri oldu. Peygamberimiz; buyursun gelsinler, dedi. Geldiler, ancak Allah Rasulünün yanındakilerini inceden inceye süzdüler ve burun kıvırarak:
— Onlarla bir arada oturamayız, dediler. Anında gelen vahiyle Allah Rasülü kendilerini elit tabaka sayan tayfaya cevabı gecikmedi:
—Rablerin rızasını dileyerek sabah akşam ona dua eden fakirleri huzurunda sakın kovma. Onların hesabından hiçbir şey sana ait değildir’’( Enam:51,52, Müslim:4/1878)
Vahiyin ardından gülmeye başladılar; baldırı çıplaklar mı, açlıktan nefesi kokanlar mı Allah’ın ikramına layık olcaklar, diyerek alay ettiler. Yine Rasulüllah şu ayetleri tane tane okumaya devam etti:
Böylece biz insanların bir kısmını diğer kısmıyla imtihan ettik. Bunlar mı Allah Tealanın aramızdan seçip ihsan ettiği kişiler desinler diye. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil mi? (Enam: 53–54)
Müşrikler vahyolunan ayetlerden hala ders almadan Bilal, Ammar, Yasir vs. ile aynı terazinin kefesine koyulma endişesiyle hidayet şemsiyesinden uzak kaldılar. Allahü Teala:
Kâfirler şöyle dediler: Eğer O Peygamberin getirdiği din hayırlı, doğru olsaydı bizden önce biçare kâfirler koşup ona sarılmış olmazlardı. Onlar… Maksatlarına ulaşamayınca bu defada: Bu Kur’an eskiden uydurulmuş bir yalandan ibarettir (ahkaf:11)
Yeni bir teklifte bulundular, dediler ki:
— Bize Rabbini tanıt.
Peygamberimiz kısa ve özlü olarak İhlâsı Şerifeyi okudu: De ki o Allah tekdir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır. Doğurmamıştır, doğurulmamıştır.
Kısa ve özlü tariften böyle tanrı mı olur diyeceklerdi, nitekim de dediler. Rasulüllah (s.a.v) işi sürekli yokuşa sürenlere meydan okuyan ayetle cevap verdi:
Sizin.. İbadet ettiğiniz putlar bir araya gelseler, bir tek sineği bile yaratamazlar. Eğer o sinek, putlardan üzerlerine sürülmüş olan bir şeyi kapmış olsa onu alamazlar. Kovalayan aciz, kaçan aciz..(Hacc-73)
Bu ayetlerle daha da patlayan volkana döndürdü müşrikleri, hemen kararlarını açıkladılar:
Dönüşümlü ibadet teklifi yaptılar, yani bir yıl bizim putlarımıza, diğer yılda senin Rabbine dediler..
Allah Rasulü:
— Ben sizin Allahı bırakarak taptığınız putlara ibadet etmekten nehyederim(Enam: 56)
— De ki… Ben sizin ibadet ettiğiniz putlara ibadet etmem.. Sizin dininiz size aittir, benim dinimde bana aittir( Kafirun suresi)..
Gelenbu ayetler bomba etkisi yapsada başka başka yollar denemekten geri kalmadılar.
Ubeyy b. Halef elindeki kemiği Rasulullah’a göstererek:
- Bunları kim diriltecek..
Rasulüllah:
— O’nu yaratan elbet diriltecek ve hayat verecek, senide cehenneme tıkayacak, deyip oradan ayrıldı. Bu arada Cibril Emin Yasin suresini vahyetti:
İnsan görmedim ki biz onu tek bir damladan yarattık.. Çürümüş kemiklere kim hayat verecek dedi… O Allah ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da siz şimdi onları yakıp duruyorsunuz. Allah’ın emri bir şeyin olmasını dilediği zaman ona sadece ‘Ol’ dediği zaman, o oluverir. Dönüş ancak o’nadır ‘(Yasin.77–83)
Ubeyy b. Halef(Ümeyye) iyiden iyiye sinirlendi, dedi ki:
— Bir atım var, onu özel olarak besliyorum, bunu bilmiş ol ki seninle mücadeleye kararlıyım ve seni öldürecem.
Allah Rasülü metaneti bozmadan:
— Aksine ben seni öldürürüm ya Übeyy, diye cevap verdi.
Gerçektende ileriki yıllarda bir savaşta bu söz yerini bulmuştur, Çünkü Allah sevgili dostunu yalancı çıkarmaz.
Kafirler inansalar da elbet Allah nurunu tamamlayacaktır, ne diyelim hidayet Allah’tan..
 
Üst