Ebced ve cifr hesabi ve dinin delilleri hakkinda

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Ma’lûm olsun ki, şer’i hükümlerin delilleri dörttür:

Birincisi:Kat’ıyyu’s-sübût ve’d-delâlettir. Ya’nî, sübûtu ve ma’nâya delâleti kati olan, hiçbir vecihle te’vîle ihtimâl olmayan delillerdir. Muhkem âyât-ı Kur’âniyye ve sarih mütevâtir hadîsler gibi.

İkincisi:
Kat’ıyyu’s-sübût ve zanniyyu’d-delâletdir. Ya'nî, sübûtu kati olup, ma’nâya delâleti zannî olan delillerdir. Te’vîl edilebilen âyât-ı Kur’âniyye ve ehâdîs-i Nebeviyye gibi.

Üçüncüsü: Zanniyyu’s-sübût ve kat’ıyyu’d-delaletdir. Ya’nî, sübûtu zannî ve ma’nâya delâleti kat’i olan delillerdir. İfade ettiği ma’nâ sahîh olan ahâd hadîsler gibi.

Dördüncüsü:Zanniyyu’s-sübût ve’d-delâletdir. Ya’nî, sübûtu ve manâya delâleti zannî olan delillerdir. Haber-i vâhid ile rivâyet edilen ve çeşitli ma’nâlara gelmesi muhtemel ehâdîs-i Nebeviyye gibi.


Bunların
birincisi kat’i olmakla onunla farz ve harâm sabit olur.

İkincisi
ve
üçüncüsü; zann-i müfîd olmakla, onlarla vâcib ve mekrûh sâbit olur.

Dördüncüsü;
sünnetiyyet, istihbâbiyyet ve tenzîhen kerâhati ifâde eder. Ya’nî, onunla sünnet, müstehâbve mekrûh sâbit olur.

Farziyyetin taalluk ettiği şey farzdır. Farzın hükmü;
fiiline sevâb ve özürsüz terkine ikâb terettüb eder. İnkâr edip istihfâf eden ise kâfir olur.

Harâmın hükmü,
terkine sevâb ve fiiline ikâb terettüb eder. Onu helâl ve mübâh sayan, el’iyâzu billâh kâfir olur. Vâcibin taalluk ettiği fiil ise, vâcibtir.

Vâcibin
hükmü dahi amelen farz gibidir. Ya'nî, fiiline sevâb ve özürsüz terkine ikâb terettüb eder. İ’tikâden ise, farzın hükmü gibi değildir. Zîrâ vâcibi inkâr eden kâfir olmaz.

Görülüyor ki, farz ve harâmın dışında diğer delillerle sâbit olan mesaili (vâcib, sünnet, müstehâb vs. gibi) inkâr eden tekfir olunmaz. Çünkü tekfir ve tadlîl için kat’i hüccet lâzımdır.
Hüccet ise kat’ıyyeti ifâde eden delîidir. Bu da, delîl-i hükm-i şer’inin birinci kısmı ile sâbit olan şeylerdir. Ya’nî, sarih âyet veyâ mütevatir ehâdîs-i Nebeviyye ile sâbit olan hükümdür. Ancak bu iki hüccetle ahkâmşer’ıyye kesin ve kat’i olarak sâbit olur. Diğer deliller ise, kat’ıyyeti ifade etmediğinden tekfir ve tadlîl için kat’i hüccet olamaz. Mesela mütevatir olmayan ehâdîs-i Nebeviyye (asm) ve işârât-ı Kur’âniyye delil-i şer’i olur. Fakat zannı ifade ettiği için kat’i hüccet olamaz.

O halde, Kat’i hüccetle sabit olan, ancak farzlar ve haramlardır. Vacip ve sünneti dahi kat’i hüccetle isbât edemeyiz. Eğer biz her şeyde, her şer’i hükümde kat’i hüccet ve bürhan ararsak o zamân kat’i hüccet getiremediğimiz için Din-i Mübîn’in ekser ahkâmına i’tiraz lâzım gelir. Hâlbuki bunlar şer-i delillerle(meselâ; haberi vâhid ve icmâ’ ile) sabittir.

İşte ebced hesabı da takrîr-i sünnet ile sâbit olduğu için kat’i hüccet olamaz.
Hâşâ bu demek değildir ki ebced hesabının dinde yeri yoktur. Belki hes
âb-ı ebcedi, zannî delil ile sâbit olduğu için, kat’i hüccet olamaz.

Hakâik-i îmâniyye, esâsât-ı İslâmiyye ve ahkâm-ı dîniyye hususunda şer’i deliller dörttür. Bunlar Kuran, hadîs, icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâdır. Hâkim-i şer’i, mahkemede şer’i bir da’vâda hüküm verirken şeriatın zâhirine göre bu dört delilde kat’ıyyeti ifâde eden delillerle ancak hüküm verir. Bu husûsda “Hesâb-ı ebcedîye göre böyledir veyâ“İlhâmen böyle bildirildi veyahut da kat’ıyyeti ifâde etmeyen zannî delillere dayanarak buna göre bu mes’elenin hükmü budur diyemez. Ya’nî, ehl-i sünnet ve’l-cemâatın i’tikâdına göre ilhâm, hesâb-ı ebcedi ve delîl-i zannî, zahir âhkam-ı diniyyede hüküm konusunda kat’ı delîl ve hüccet olamaz. Ya’nî hâkim-i şer’i bununla zahir ahkâmda hüküm veremez. Bu durumda hesâb-ı ebcedin veya ilhamın veyahut delil-i zannî ile sabit olan hükümlerin aslı yoktur veya doğru değildir deyip kabul etmeyenler ma’nen mes’uldürler.Nuzul-i İsa (as), 12. kısım Mukaddimesi, syf: 309-311

El Hac Molla Muhammed Ali Doğan
 
Üst