dünyada ilk-cacabey medresesi (camii)

dilhuba

Profesör
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
2,630
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Konum
Manisa
Web sitesi
mustafababuroglu.sitemynet.com
Kırşehir’de eski bir rasathane Cacabey Medresesi
Yazar : Arş. Gör. Ahmet ŞİMŞEK
11.-13.yy., Anadolu ya sistemli bir biçimde yerleşen Türklerin, gittikleri yerleri imar ederek, bayındır hale getirmeye çalıştıkları dönemdir. Boş arazilerin işlenmesi, yeni şehirlerin kurulmasının ya da varolan şehirlerin yeniden yapılandırılmasının, toplum ihtiyacına göre meslekî teşkilatlanmaların oluşturulmasının, vakıf, cemaat ve gruplar vasıtası ile sosyal işlevli yapıların inşasının, bu dönemde yoğunlaştığı görülür. Kırşehir kültür coğrafyasında bu dönemde inşa edilmiş, pek çok tarihî yapı ve mekânlara rastlamak mümkündür. Ancak, bunlardan en ilgi çekici olanı, yüzyıllara rağmen hâlâ bütün ihtişamı ile ayakta duran "Cacabey Medresesi"dir. Bir süredir cami olarak kullanılan bu tarihî yapının, bu denli ilgi çekici olmasının sebebi, döneminde gök bilimleri medresesi olarak hizmet verdiğine dair ciddi arkeolojik bulgulara rastlanmasından kaynaklanmaktadır. Anadolu da Türk sanat ve tarihini aydınlatması amacıyla, 1937, 38, 41, 43, 44 ve 1947 yıllarında yapılan arkeolojik kazılardan biri ile Cacabey camisinin "heyet ilmi" (gök bilimleri) okutulan bir medrese olabileceği sonucuna varılmıştır. Medresenin Arapça ve Moğolca yazılmış bir vakfiyesi dışında bilgi alınabilecek bir kaynak daha bulunamamıştır.
Bugün, tek yapı olarak görünen medresenin, aslında bir külliyenin parçası olduğu bilinmektedir. Külliyenin ise, bir hanıkâh (dervişlere ve zahitlere yardım edilen yer), bir cami, bir zaviye, bir mektep, bir mutasavvıf menzili ve medreseden oluştuğu ve daha sonradan Caca Bey in medresenin kuzeydoğu köşesinde defnedilmesiyle bir de türbenin eklendiği bilinmektedir. Bugün için külliyeden geriye, sadece medrese yapısı ve ona ek olarak yapılan bu türbe kalmıştır. Cacabey Medresesi; Anadolu Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev in oğlu Kılıçarslan döneminde, Kırşehir de bulunan Ceceli aşiretinin beyi Bahaaddin Caca nın oğlu Nureddin tarafından 1272 de yaptırılmıştır.
Cacabey Medresesinin iki renkli kesme taştan yapılmış giriş kapısı tipik Selçuklu sanatının izlerini taşır. Taç kapıdan girildiğinde, orta ekseni olmayan "beşik tonozlu" diye tabir edilen yapının iki katlı olduğu farkedilir. Yapının tam ortasında üstü camekânla örtülü bir kubbe, onun tam 90 derece dikey olarak altında bir kuyu bulunmaktadır ki, burası şimdi mermer bir havuzla çevrelenmiştir. Mekânın güneyinde mescit olarak kullanılan ana eyvan vardır. Bu eyvanda bir de mihrabın (yakın zamanda değiştirilmiş olsa bile) bulunması, medresenin bu kısmının mescit olarak kullanıldığını kanıtlar durumdadır. Ana eyvanın sağında, dördü küçük, biri orta büyüklükte olmak üzere beş, solundaysa ikisi küçük, biri daha büyük üç oda vardır. Bu odalarda öğrencilerin kaldıkları tahmin edilmektedir. Solda da dört oda bulunmasına rağmen, medresenin kuzey doğusunda yer alan türbe ile diğer üç oda arasında bir yan eyvan bulunmaktadır. Medresenin cümle girişinde sağda bir odadan geçerek yukarı çıkılan dar merdivenlerin bitiminin sağında ve karşısında, biri daha geniş olmak üzere iki oda daha bulunmaktadır.
Bütün odaların tavanı sivri tonozlu, dış cepheden daha fazla güneş alması için "şakulî yarık" diye tabir edilen pencerelerin, kalın duvara yerleştirilen kenarının 45 derecelik bir açı ile içe doğru genişlemektedir. Medresenin, içinde kesme taşların yontulmasıyla çeşitli figürler yapılmış olmasına rağmen, oldukça sade bir görünümü vardır. Medresenin dışında bulunan minarenin orjinalde, rasat kulesi olabileceği tahmin edilmektedir. Bu yapı, üzerindeki işlemeli mavi taşlardan dolayı halk tarafından "cıncıklı cami" olarak adlandırılmıştır.
Bilime hizmet amaçlı vakfiyelerden, dönemine etkileri ve hizmet türü bakımından önemli bir eser olan Cacabey gök bilimleri medresesinin, fazla örneği yoktur. Erzurum daki Yakutiye, Sivas taki Gökmedrese ile benzerlikler gösteren Cacabey Medresesi nin asıl ünü, medresenin dışında, cümle kapısının bulunduğu kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde birer, batı cephesinin tam ortasında bir olmak üzere toplam üç adet, füzeye benzeyen sütunun yer almasıdır ki bunlar, ilginç olmanın ötesinde, burada bir zamanlar gök bilimleri çalışmalarının yapıldığına şahitlik eder gibidir.
Bugün cami olarak kullanılan Cacabey Medresesinin 13. yy.da Kırşehir in bir ilim merkezi olmasına katkı sağlamış olduğundan şüphe yoktur.
Not: Bu yazı, 8-10 Ekim tarihlerinde, Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen "I. Kırşehir Kültür Araştırmaları Bilgi Şöleni"nde sunulmuş olan "Tarih Öğretiminde Çevre Incelemeleri Kapsamında Tarihî Yapılardan Faydalanmaya Bir Model: Cacabey Medresesi" adlı bildiriden alınmıştır.
Kaynaklar
1. ASLANAPA, Oktay, 1990, "Tarih ve Sanat", Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kolokyumu, Elazığ, s.103-105.
2. SAYILI, Aydın ve (W.) RUBEN, 1947, "Türk Tarih Kurumu Adına Kırşehir de Cacabey Medresesinde Yapılan Araştırmanın Ilk kısa Raporu", Ankara: Belleten 44. sayıdan ayrı basım, T.T.K.
3. TARIM, Cevat Hakkı, 1948, "Tarihte Kırşehri-Gülşehri ve Babaîler-Ahiler-Bektaşîler", 3. Baskı, Istanbul: Yeniçağ Matbaası.
4. TARIM, Cevat Hakkı, 1960, "Kırşehir Ansiklopedisi" Kırşehir; Sevinç Matbaası.
5. T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü, http://www.vgm.gov.tr.tarihce.html. 26.07.2003.

cacabey medresesi

http://www.tarihogretmeni.net
 
Üst