Dost DedİĞİn....

  • Konbuyu başlatan BeHReM
  • Başlangıç tarihi

cicek demeti

Sükut
Katılım
7 Ocak 2011
Mesajlar
11,683
Tepkime puanı
3,778
Puanları
0

sari_nokta_goz.jpg


dost dedigin direk bakislarindaki uzuntuyu bilendir....svd
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
dost oldur ki sana doğrusun (herşeyin doğrusunu) diye...
dost değildir sana doğrusun (her yaptığına doğru) diye.
 

Cenan

Ordinaryus
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
3,059
Tepkime puanı
1,751
Puanları
113
6 yıl önce kadar 2 dosttan biri için foruma vermiştim ama hangisi içindi hatılamıyorum :)
Güzel bir şiir:

Dost dediğin
Dostun yüreğinden geçeni bilmeli
Dost dediğin
Dostunu karşılıksız sevmeli
Dost dediğin
Verecekse almadan vermeli
Dost dediğin
Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli
Dost dediğin
Kara toprak gibi sadık kalabilmeli
Dost dediğin
Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli
Dost dediğin
Güne sıcak bir güneş olup doğabilmeli
Dost dediğin
Geceye parlayan yıldız olabilmeli
Dost dediğin
Sırtını yasladığın asırlık bir çınar
Dost dediğin
Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli
Dost dediğin
Kahpe kurşuna göğsünü siper yapabilmeli
Dost dediğin
Velhasıl dost olduğunu bilmeli
Dost dediğin
İki yüreği bir beden sayabilmeli
Ben herkese dost demem
Benim dostum
Yüreğimin sesini uzaklardan duyabilmeli
Dost o zaman dosttur
Dost dediğin
Bir batında doğan kardeş bile olabilmeli

Salih Özalaşan
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
İki din kardeşi, birbirini yıkayan iki el gibidir.

2z6r5.jpg


İki din kardeşi, birbirini yıkayan iki el gibidir. Tıpkı muhacirler ve ensar gibi…
Dostluk; sevenin sevilende kendi husûsiyetlerini görmesinden kaynaklanır. Gerçek dostlar arasındaki muhabbet, fizikteki birleşik kaplar misâli, his ve fikirlerde aynîleşmeyi sağlar. Zîrâ gerçek dostluk, iki gönül arasındaki cereyan hattı gibidir. Bu cereyanla, yâni muhabbet akışı ile, dostların her hâli birbirine sirâyet eder.
Bu itibarla gerçek dostluk; ayrı bedenlerin bir kalp ile, yâni aynı duyuşlar içinde yaşamasıdır. Dostluğun yaşatılması da, dostların her hâdise karşısında aynı duygulara sahip olmasına bağlıdır.
Dolayısıyla duygu müşterekliğine sahip olmayanların, akrabâlık veya arkadaşlık gibi zâhirî veya tesâdüfî yakınlıklarının gerçek dostlukla alâkası yoktur. Nitekim Ebû Leheb, Hazret-i Peygamber’in öz amcası olduğu hâlde, O’na en uzak düşen bedbahtlardan biriydi. Bu yüzden dostuyla kalbî beraberliğe sahip olmayan, onun sevinciyle sevinip hüznüyle mahzun olmayanların dostluk iddiâları, dört duvar arasındaki kuru beraberlikler gibi, bir kıymet ifâde etmez.
Dostluğun temel harcı muhabbettir. Hakîkî muhabbet; cefâları safâ, zahmetleri de rahmet hâline getirir. Bu itibarla bir kimsenin muhabbetinin gerçek olup olmadığını anlamak için, sevdiğinin meşakkatlerine ne kadar tahammül gösterebildiğine bakmak kâfîdir.
Nitekim Cenâb-ı Hak da en çok, dostluğun zirvesinde yaşayan peygamberlerini çile çemberinden geçirmiştir.
Dostlarla kalbî beraberlik durumunda, onların sundukları en acı yemişler ve zehirle pişmiş aşlar bile tatlılaşır. Hazret-i Mevlânâ’nın ifâdesiyle:
“Bir dosta, dostun cefâsı nasıl ağır gelir ki?.. Cefâ ve ıztırap bir şeyin içi gibidir. Dostluk onun kabuğuna benzer. Dostluğun belirtisi belâlardan, âfetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir? Dostluk, (her ahvâlde karakteri değişmeyen bir) altın gibidir. Belâ ise ateşe benzer. Hâlis altın, ateş (yâni ıztıraplar) içinde saf bir hâle gelir.”

alıntı...
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Dostum…

347g5.jpg


Bir gün anlayacağım sabrın güzelliğini;
Sevgimi söyleyeceğim sabrı tavsiye eden tüm dostlarıma..
Bak diyeceğim,niyaz eden erermiş;
“Sabredenin mükafatı gerçekten sonsuz imiş;
Va’deden latif’tir! anladım…”diyeceğim.
Boynum bükülüyor dostum,
Nimetin büyüklüğü karşısında mahcûbiyetimden…
Boynum bükülüyor bazen d…e,sabredemediğimden!
Suçluluğuma rağmen,
Sokuluyorum onun hikmet denizine
Aklanmak için; arınmak için…
Ama dostum yürek gemimi delmişim kendi ellerimle
Sabrı tükettiğim bir günde,
Gemim su alsa da cesaret benimkisi..
Sokuluyorum sadece kıyılara;
Açılamıyorum ufka yakın yere..korkuyorum…
Bazen de üşüyorum…
Ama biliyorum ki başka deniz yok,
Beni varacağım yere ulaştıracak.
Dalgaların rotasını çizen “yar” olur bana; lutfeder…
Dostum, -hatalarımla- kabul eden yok ki başka…
Giden ardına bakmıyor ki…
Seven, sevgisini söylemiyor ki;
Sevgilisi,varlığını ondan talep edecek diye…
Dostum yan(ıl)ma boş yere; kâl değildir sevgi,
Hâle yansırsa güzel, yanarsın…yakarsın…varsın yansın!
Dostum,
Varsın ya, güzellik burada gizli,
Yakınlığın veya uzaklığın sözün zahiri
Alemin imtihanı
Varsın ya,
Uzaklığın dahi niyazıma vesile ya,
Daha ne isteyeyim ki,
İstemeli miyim ki,
Nasıl istenir ki…


alıntı...
 

ŞehbaL

Kıdemli Üye
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
7,330
Tepkime puanı
643
Puanları
0
Konum
Ankara
@Mesihçi, ayetteki " dost edinmeyin " cümlesine takılmıştınız ya nedenini anlamak için burada yazıları okumanızı tavsiye ederim.
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Dostluğun Şanı Odur Ki…

436sy.jpg


Ebû Bekir Şiblî, hâdiselere hikmetle bakan bir ibret ehliydi de. Vermek istediği bir fikri, bazan hikmetli bir vak’ayla nazarlara takdim eder; düşünmeyi te’mine gayret gösterirdi. Bir gün dostlarına sordu:
“Beni ciddi olarak seviyor musunuz?”
Hep birlikte cevap verdiler:
“Efendimiz, bunu sormak bile bize ağır geliyor. Şüpheniz mi var sarsılmayan sevgimizden?”
Bu defa eline geçirdiği odun parçalarını dostlarına doğru fırlatan Şibli, dostlarının “bu adam aklını oynattı galiba” diyerek birer ikişer uzaklaştıklarını gördü. Tekrar sordu:
“Ey benim sarsılmayan dostlarım, nereye gidiyorsunuz böyle birer, ikişer?”
Dediler ki:
“Nereye olacak, evlerimize!”
“Hani beni seviyordunuz. neye terk ediyorsunuz?”
“Efendimiz, siz bize fırlattığınız odunlarla başımızı, gözümüzü yaralayıp bize sıkıntı verdiniz. Bu durumda artık yanınızda duracak hâlimiz kalmadı.”

Şibli mütebessim, “Geliniz, geliniz. ey benim sahte dostlarım.” dedi ve ilâve etti: “Dostluğun şanı odur ki, dostundan zarar da gelse sineye çekecek acı da gelse rıza gösterip terketmeyecek. Siz benim hakiki dostum olsaydınız. bende rahatsız edici bir tavır görülünce sabreder, ıslahıma çalışırdınız, terketmeyi tercih etmezdiniz…”
Böylece bir imtihanı kaybeden dostları, yine çevresini aldılar. Vaaz ve nasihatlarından istifadeye başladılar. Dostluğun şartını da böyle fiili bir örnekle, unutulmayacak şekilde öğrenmiş oldular.


alıntı...
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Çok değerli bir kardeşimin şiirini paylaşmak istedim



Bir Sabah Namazından Sonra Gelir Dost

Kuş Cıvıltılarıyla Yollar Size Dualarını

Ve Yüzünüze Değer Eli Merhamet Rüzgarlarıyla

Yapayalnız Hayatların Buhranlarında Erirken Zamanlar

Bir Şefkat Yağmuru Boşalır İnceden İnceye

Yüreklere Düşen Bir Şebnemle Yıkanırsınız Boydan Boya

Bundan Sonra İstersinizki Her Anınız Acı Her Anınız Keder Olsun

Olsunki Dost Bir Gökkuşağı Gibi Temizlesin Kara Bulutları

Ve...

Anlarsınız Dostun Ne Denli Fedakar Olduğunu

Sudan Giremediği Yürek Kalelerinize

Karadan Gemiler Yürütüp İnatla Girmek İstediğini

Ve Artık Fethedilmiş Bir Yüreğin Tertemiz Ezgisi Kendine Hece Bulur Dudağınızın Halelerinde

Ve...

Araya Uzaklıklar,O Kahrolasıca Mesafeler Girmeye Dursun

Üzerine Sarı Yağmurlar Yağan Sonbahar Yaprağı Nasıl Hasretse Baharlara

Sizde Artık Hasretler İçinde Bekler Durursunuz O Müjdeci Sabahları

Dostun Yüreğindeki Seccadeye Alnınızı Koymaya!!!

(Aynı Seccadedeki Aynı Alınterlerini Yudumlayacak Kadar "Saf" Olan Dostlara,Dostluklara; Adanmıştır)


Bence dost varlığı ile hissetiremesede, Duaları ile kuşatandır..
 
Üst