Diyanet’in tefsirinde mut’aya İzin…

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yıllar önce H. Karaman'ın şu sözlerinin farkına varmış ve tenkid etmiştim:

"Sonuç olarak Sünnî fıkıh mezhebleri ittifakla mut'a nikâhının caiz olmadığı, önceki ruhsat ve izinlerin sonradan ebedî olarak kaldırıldığı, neshedildiği hükmünü benimsemişlerdir. Bu mezheblere mensup bulunan bir müftü, mut'a nikâhının cevazına durum ne olursa olsun fetvâ veremez. Ancak samimî olarak, ictihad veya taklit yoluyla farklı görüşte olanlara da fâsık diyemez."


Burada söylediği şudur: Ehl-i sünnet ittifak ile haram dediği halde, bu fiili işleyenler günah işlemiş sayılmayacakmış. "Zırva te'vil götürmez" sözü burada yerini bulmaktadır.

Şimdi Ali Eren Bey aynı konuya temas etmiş:

http://www.gazetevahdet.com/diyanetin-tefsirinde-mutaya-izin-534yy.htm

25_b.jpg


Diyanet İşleri Başkanlığı’nın KUR’AN YOLU isimli 5 ciltlik tefsirinde mut’aya ruhsat/izin veriliyor.

İşte o satırlar:

“… devamlı evlilik kurma imkânından mahrum bulunan, fakat cinsî tatmin ihtiyacı içinde bunalıma düşen müminler için, böyle bir zarûrete dayalı olarak müt’a nikâhına ruhsat (izin) verildiği ve bunun da istisnâî olduğu anlaşılmaktadır.” (Birinci baskı, cild 2, s. 34.)

Tefsirde önce, müt’ayla ilgili rivâyetler aktarılıyor, sonunda -“müt’aya ruhsat/izin verilmiştir” denilmiyor da- “Ruhsat verildiği anlaşılmaktadır” deniliyor. Yani son karar tefsir yazarlarının. Denilmek istenen şu:

“Herkes değil ama evlilik yapma imkânı olmayıp cinsî tatmin ihtiyacı içinde bunalıma düşen müslümanlar müt’a yapabilirler. Bizim anladığımız bu.”

Değerli okuyucu! Erkekler en geç 15 yaşında büluğa eriyor. Bu hayat pahalılığında çokları iş, tahsil derken otuzuna merdiven dayamadan da evlenemiyor. 75 milyon içinde, bu durumda kim bilir kaç milyon insan var. İşte o kadar kimseye, “Nikâh şart değil. Evlenene kadar biriyle bir para karşılığında belli bir süre için anlaş. Yani mut’a yapabilirsin” denilmiş oluyor.

Diyanet, KUR’AN YOLU isimli bu tefsiri 4 ilâhiyat profesörüne hazırlatmış: Hayrettin Karaman, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kâfi Dönmez, Sadrettin Gümüş.

Bir toplantıda İbrahim Kâfi Dönmez’le karşılaşmıştık. Kendisine mut’a meselesini sordum. “Ehl-i sünnete göre câiz olmadığını” söyledi. “Ama hazırladığınız tefsirde müt’aya cevaz veriyorsunuz” dedim. “Olamaz” dedi. Kitap çantamdaydı. Çıkardım, yukarıda bir kısmını verdiğim paragrafı okudum, “Buradan ben müt’aya cevaz verildiğini anlıyorum, siz ne anlıyorsunuz?” dedim. “Haklısınız, ikinci baskıda burayı çıkaralım” dedi.

Çıkarıldı ama, ilk baskıyı okuyup mut’a yapanlar veya mut’ayı câiz görenler olduysa bunun vebali kimin olacak?

Son Ramazanda Ali Rıza Demircan’ın iftarında İbrahim Kafi Bey’le akşam namazını yan yana kıldık. “Sizinle görüşmüştük” dedi, bahsettiğim konuşmamızı hatırlattı.

Tefsirdeki mut’a yanlışını DİB Yüksek Din Kurulu üyesi Doç. Halil Altıntaş ile konuştum. “O kitap bize tetkik için verilmişti, okuduk. Orayı işaretlemiş olmamız lâzım, ama hatırlamıyorum” dedi.

Bir kitap basılmadan önce çeşitli tetkikten geçer. Yani bu hata gözden kaçmış olamaz. Buna rağmen “mut’anın câiz olma yolu vardır” denildiğine göre Diyanet’e nasıl güveneceğiz?

Netice: İbrahim Kâfi Bey mut’anın câiz olmadığı söylüyor. Mustafa Çağrıcı da mut’aya cevaz veren birisi değil. Sadrettin Gümüş’ü yakından tanımıyorum.

Hayrettin Karaman’ın şahsî sitesinde mut’a ile ilgili bir yazı var. Son paragrafını veriyorum Bilhassa altı çizili yerleri lütfen dikkatle okuyunuz:

“Sünnî fıkıh mezhebleri, ittifakla müt'a nikahının caiz olmadığı, önceki ruhsat ve izinlerin sonradan ebedî olarak kaldırıldığı, neshedildiği hükmünü benimsemişlerdir. Bu mezheblere mensup bulunan bir müftü, müt'a nikahının cevazına, durum ne olursa olsun fetva veremez. Ancak samimi olarak, ictihad veya taklit yoluyla farklı görüşte olanlara da fâsık diyemez.”

Gördüğünüz gibi, bir o yana bir bu yana…

Hayrettin Karaman, meydanı boş zannedip, ilimle alâkası olmayan meseleleri ilmî imiş gibi sunamaz. Anlaşılan kendisini bu sütunda daha çok ağırlayacağız…

Ehl-i sünnete ve ashab-ı kirama dil uzatanlar, biz hayatta olduğumuz müddetçe kendilerine cevap verilmeyeceğini zannetmesinler.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Bir toplantıda İbrahim Kâfi Dönmez’le karşılaşmıştık. Kendisine mut’a meselesini sordum. “Ehl-i sünnete göre câiz olmadığını” söyledi. “Ama hazırladığınız tefsirde müt’aya cevaz veriyorsunuz” dedim. “Olamaz” dedi. Kitap çantamdaydı. Çıkardım, yukarıda bir kısmını verdiğim paragrafı okudum, “Buradan ben müt’aya cevaz verildiğini anlıyorum, siz ne anlıyorsunuz?” dedim. “Haklısınız, ikinci baskıda burayı çıkaralım” dedi.

Çıkarıldı ama, ilk baskıyı okuyup mut’a yapanlar veya mut’ayı câiz görenler olduysa bunun vebali kimin olacak?

Yanlış fetva verenlerin günahları boyunlarına dolanacaktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, "dini nikâh diye bir şey olmadığını, resmi nikâhın yeterli olduğunu" söylemiş.
05.jpg



Bunlara hep cevap vermiş Ömer Öngüt (k.s)

http://www.hakikat.com/dergi/158/bsyz158.html

bak "Organ bağışı candan cana giden en büyük sadakadır" başlığı ile diyanet
http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/“organ-bagisi-candan-cana-giden-en-buyuk-sadakadir…/9439

Siz okuyan birsiniz şu aşağıdaki eseri okuyun.Caiz olmadığını sizde anlarsınız.


Organ Nakli Caiz Değildir Tüm Müslümanlara Duyuru
http://www.ihvanforum.org/showthrea...z-Değildir-Tüm-Müslümanlara-Duyuru&highlight=

48 sayfalık eseri okuyamıyor bunlar.Aşağıdanda okuyabilirsiniz.

Organ nakli eseri

http://www.hakikat.com/dergi/224/bsyz224.html
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
"İslami nikah vardır" derler ama "şunlara da "nikah" denilir" de derler...

Cübbeli Ahmed Hoca'dan:

Karma eğitim veren bir okulun sınıfında, öylesine de olsa, bir nikah kurgusu yapılsa o da "geçerli nikahtır" demiştir...

Bunun İslamisi nerede kaldı..???

Cübbeli doğru dedi, çünkü, İslam'da nikah vardır, taraftarlar vardır, evlenenler vardır, evlenenlerin evlendiklerini bilen şahitler vardır, başka..???

Başkası da başkası olmayanı da, islamisi de islami olmayanı da bu...

Öğrencilerin olduğu bir yerde, biri kız öğrenciye soruyor:

Sen bu erkekle evlenmeyi kabul ettin mi? O da kabul ettim dedi...

Erkeğe sordu, sen bu kızla evlenmeyi kabul ettin mi, o da kabul ettim dedi..

Sınıftaki öğrenciler de şahit oldu.

Cübbeli ne dedi sonunda:

Bu vebalin altından karma eğitime müsade edenler kalkamazlar, o da doğruydu...

Nikahın islamisi de islami olmayanı da nedir bilmeyiz ama,

Neticede nikah icab ve kabuldür...

Ve bir de bu ameliyeye şahit olanlardır...

Hadi geçmiş olsun...

İyi pazartesiler...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
İlgilisine Not:

Mut'a Nikahı yaptırmak isteyenler varsa beni bulsunlar, ben yapıyorum,

Önce bir aşr-ı şerif, sonra kısa bir hutbe, sonra kısa bir ayet ve hadis girişi arapça, sonra sorular, sonra da dua ve sonrada tebrik faslı...

Ama daha henüz yaptırabilen olmadı, bakalım bir numune çıkabilecek mi..???

---))))

Ich warte ya da bekliyorum...
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Mu'ta her ne menem birşey ise, buna izin veren zevât anasını, avradını, kızını, kız torununu mu'talasın evlenmeye imkanı olmayan genç mü'minlere de görelim bakalım ne kadar miğdesi genişmiş !

Ne Asr-ı Saadette, ne ehl-i sünnet itikâdında böyle birşey yoktur.

Bazı pers soyu zevât ümitlenir gibi, söyleyelim, Allahü Tealanın izni ile asla olmayacaktır.

Onlar olmasına, biz olmamasına ömrümüzün yettiğince mücadele edeceğiz.

Allah cc vekil
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Mu'ta her ne menem birşey ise, buna izin veren zevât anasını, avradını, kızını, kız torununu mu'talasın evlenmeye imkanı olmayan genç mü'minlere de görelim bakalım ne kadar miğdesi genişmiş !

Ne Asr-ı Saadette, ne ehl-i sünnet itikâdında böyle birşey yoktur.

Bazı pers soyu zevât ümitlenir gibi, söyleyelim, Allahü Tealanın izni ile asla olmayacaktır.

Onlar olmasına, biz olmamasına ömrümüzün yettiğince mücadele edeceğiz.

Allah cc vekil

Ben buradan duyuruyorum, kim gelirse "mut'a"sı benden.

Daha yaptıran duymadım.

Sanırlar ki, mut'a, kapalı kapılar ardında, bir imam, bir erkek, bir kız ve bir de kuru fasulyeden şahitler... Başka...

Ben 3 günlük mut'a yapacam, gelsin birileri...

O kişilerin gelmesi yetmiyor ki, her iki şahsın aile efradının da gelmeleri gerekiyor, anne, baba, kardeşler bir de yakın akraba...

Kadın için de öyle...

Mut'a da ilan edilir... Duyurulur...

Bir erkek çıksın da 3 gün muta yapsın, "...." yapar...

Ali EREN ve avanesi, senelerce ki halan devam da ediyor, İslami nikaha düşman ve onu lağvedenlere devamlı oy kullanıp desteklediler, onları yönetime getirmek için canla başla çalıştılar,

Daha Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Avrupa'da bir Süleymancı aileden duydum ki, oylarını Ekmeleddin'den yana kullanmışlar, neden öyle yaptınız dedim, onlar da, ERDOĞAN Kur'an Kurslarımızı yıkıyormuş ondan dediler...

Bu kadar lanetli bir cemeat olur mu..??

Murat YAZICI burada ilim adamı edasında yazar ama falancaları da refarans alırken,

Kör cahili oynar... Zaten kör cahildir de...

Netice:

Ben erkeğim diyen hiçbir kimse mut'a yaptıramaz... Mangal gibi yürek gerek...

Hadi iyi traşlar...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Sizin yaşadığınız toprakların her ilinde hemen hemen de bazı ilçelerinde,

Kızlar umumhanelerde vergili, aylıkçı ve de başişli bir şekilde "resmi evraklı" çalıştılıyorlardı...

Bunların görevleri ne idi, ne olacak, cam mekanın önüne tamamen çıplak bir pozisyonda erkek müşterilerini bekleyecekler, erkekler de azgınlıklarına uygun kızlar seçecek, bir odaya geçecekler ve işlerini yapacaklar...

Elin mut'a'sından önce afedersiniz sizlewr çoktan lağım kuyularına inmişsiniz de haberiniz yoktur...

İran'da resmi bir umumhane bulamazsınız...

İfade ettiğim şekliyle de muta bulamazsınız...

Onların gizli gizli eda ettikleri "mut'a"lar, "Karaköy macerası"yla mutabıktır...

Karaköy macerası ne kadar nikahsa,

Gizli ve perde arkasındaki mut'alar da o kadar nikahtır...

Arasında fark yoktur...

İyi traşlar...
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,655
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
Ben buradan duyuruyorum, kim gelirse "mut'a"sı benden.

Daha yaptıran duymadım.

Sanırlar ki, mut'a, kapalı kapılar ardında, bir imam, bir erkek, bir kız ve bir de kuru fasulyeden şahitler... Başka...

Ben 3 günlük mut'a yapacam, gelsin birileri...

O kişilerin gelmesi yetmiyor ki, her iki şahsın aile efradının da gelmeleri gerekiyor, anne, baba, kardeşler bir de yakın akraba...

Kadın için de öyle...

Mut'a da ilan edilir... Duyurulur...

Bir erkek çıksın da 3 gün muta yapsın, "...." yapar...

Ali EREN ve avanesi, senelerce ki halan devam da ediyor, İslami nikaha düşman ve onu lağvedenlere devamlı oy kullanıp desteklediler, onları yönetime getirmek için canla başla çalıştılar,

Daha Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Avrupa'da bir Süleymancı aileden duydum ki, oylarını Ekmeleddin'den yana kullanmışlar, neden öyle yaptınız dedim, onlar da, ERDOĞAN Kur'an Kurslarımızı yıkıyormuş ondan dediler...

Bu kadar lanetli bir cemeat olur mu..??

Murat YAZICI burada ilim adamı edasında yazar ama falancaları da refarans alırken,

Kör cahili oynar... Zaten kör cahildir de...

Netice:

Ben erkeğim diyen hiçbir kimse mut'a yaptıramaz... Mangal gibi yürek gerek...

Hadi iyi traşlar...


3 günlük nikah olmaz kardeşim. Daha önce benzer bir soru sormuştum o zaman bilenler ( Allahu alem levent abi yada hirahos ve lafons olsa gerek ) kaynaklarıyla detaylıca izah etmişlerdi. hatta benim sorum nikah akdinde niyet kalpten geçirilse ( bi süre sonra boşarım diye ) demiştim caiz olmadığı yönünde fetvalar takır takır gelmişti.

Cübbelinin karma eğitimde ki fetvasını hiç duymamıştım. Videosu falan var mı?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
3 günlük nikah olmaz kardeşim. Daha önce benzer bir soru sormuştum o zaman bilenler ( Allahu alem levent abi yada hirahos ve lafons olsa gerek ) kaynaklarıyla detaylıca izah etmişlerdi. hatta benim sorum nikah akdinde niyet kalpten geçirilse ( bi süre sonra boşarım diye ) demiştim caiz olmadığı yönünde fetvalar takır takır gelmişti.

Cübbelinin karma eğitimde ki fetvasını hiç duymamıştım. Videosu falan var mı?

3 günlük nikah var demedim ki, bir daha oku ne demek istediğimin inceliğini oku, ya da sana şöyle bir örnek vereyim canlı:

Bir arkadaş geldi, bana mut'a yapar mısın, dedi, ben de hay hay ne demek yaparım dedim, sevindi.

3 günlük, 5 günlük...

Dedim ona evli misin, evliyim dedi,

Tamam dedim, nerede mut'a yapacağız, mekanı ayarla dedim ev de olabilir,

Senin, annen, baban, kardeşlerin, hanımın ve de çocukların da orada hazır olsunlar, mut'a yapacağın kadının ailesi de orada hazır bulunsun...

Adamı görmeliydin öyle bir kaçıyor ki...

Hocam dedi, sen bayağı bayağı nikahtan bahsediyorsun...

Arkadaş sandıki umumhanede flim çeviriyoruz...

Kazın ayağı öyle değildi anlamış oldu...

Yani bu manada 3 günlük de nikah yapamazsın, olmaz ayrı bir şey yapamazsın bir erkek bulamazsın...

Cübbeli'nin dediği şuydu:

Bir erkek onlarca öğrencinin içersinde, bir kıza falan erkeği göstererek onun zevcesi olmayı kabul ettin mi dese, o da kabul ettim derse,

Erkek de ben de onu zevce olarak kabul ettim dese, şaka ciddi farketmez,

Bu kız ve erkek şer'an nikahlıdır, evlidir dedi...

Bu yanlış değil ki doğru olan bir şey...

Nikah İslamisinden öte icab ve kabuldür başka da bir şey değildir...
 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
meftun efendi.ali eren ve avanesi.seni adam yerine komaz bile..vehhabi,mezhepsiz diyanetçi ler sizinde sonunuz gelecek.parel vehhabiler........Ehl-i sünnete ve ashab-ı kirama dil uzatanlar, biz hayatta olduğumuz müddetçe kendilerine cevap verilmeyeceğini zannetmesinler...
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,139
Tepkime puanı
3,185
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Müt'a Nikahı:

İslâm zinayı kesin olarak yasaklamış, kadın ile erkek arasında cinsî ilişkinin yegâne meşrû yolu olarak nikahı (evlenme akdini) getirmiştir. Evlenmeden maksat yalnızca cinsî tatmin olsaydı, bunun geçici (muvakkat) ve bir zamanla sınırlı olması da makul ve meşrû olurdu. Diğer birçok sistemde olduğu gibi İslâm'da da evlenmenin birden fazla sebebi ve maksadı vardır. Bunların başında ruh ve beden sağlığı içinde, toplumun manevi mirası ve değerleri ile bütünleşmiş nesiller yetiştirme maksadı gelmektedir. Ailenin bu fonksiyonunu yerine getirebilmesi, devamlı olmasına, aile fertlerinin tabiî ve kazanılmış kabiliyetlerine uygun bulunan iş bölümüne bağlıdır. İşte bu sebeple İslâm, evliliğin devamlı olması maksadıyla yapılmasını istemiş, bunu akdin sıhhat şartı kılmış, boşanmayı pek de hoş olmayan bir davranış ve son çare olarak caiz görmüştür.
Beşerin çok önemli ve güçlü dürtü ve güdülerinden biri cinsî arzudur (şehvettir). İslâm bunun yok edilmesini istememiş, evlilik ilişkisi içinde ihtiyacın karşılanmasını teşvik etmiş, bunun için evliliği kolaylaştırmıştır. Âdetlerin, dinin maksadını aştığı noktalardan biri de günümüzde evlenmenin güç hale getirilmiş olması, gençlerin yirmi beş, otuz yaşlarına kadar evlenme imkanı bulamamalarıdır. Bu durumda genç, cinsî arzusunu nasıl defedecektir? Evet oruç, genel olarak ibadetler, okuma vb. faydalı faaliyetler, güzel san'atlar büyük ölçüde cinsî baskıyı hafifletir, yasak yönelişleri engellemede yardımcı olur. Fakat bazı zaman ve zeminlerde tehlike var demektir. Bu durum, günümüzde böyle olduğu gibi, Rasulûllah (s.a.) zamanında da buna yakın hallerle karşılaşılmıştır. İbn Mes'ud (r.a.) anlatıyor: Yanımızda kadınlar bulunmadan Allah Resûlü ile birlikte savaşlar yapıyorduk. Allah Resûlü'ne "Kendimizi iğdiş ettirelim mi (cinsî iktidarımızı yok edelim mi?)" diye sorduk. Bizi bundan men etti, sonra da elbise vb. karşılığında, belli bir zamana kadar kadınlarla evlenme akdi (nikah) yapmamıza izin verdi. İbn Mes'ud bu hadîsi naklettikten sonra "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı tayyibatı (iyi, güzel, temiz şeyleri) kendinize haram kılmayın, sınırı da aşmayın, Allah sınırı aşanları sevmez." (Mâide: 5/87) meâlindeka ayeti okumuştur. (Buhârî, Nikah, 31)
Ebû Hamza anlatıyor: İbn Abbas'a kadınların müt'asını (müt'a nikahı ile kadınlardan faydalanmayı) sordum, buna izin ve ruhsat verildiğini bildirdi. Bir hizmetçisi kendisine: "Bu sıkıntılı hallerde, kadının az olduğu durumlarda ve benzerlerinde söz konusu olsa gerek, değil mi?" diye sorunca İbn Abbas "Evet öyledir." cevabını verdi. (Buhârî, aynı yer)
Hadîslerden, Hz. Peygamber (s.a.)'in, Mekke fethine kadar birkaç defa, gerektikçe müt'a nikahına izin verdiği, sonra yasakladığı anlaşılmaktadır. Müt'a nikahını caiz görenleri iki gruba ayırmak gerekiyor:
a) Mutlak olarak caiz görenler. Ehl-i sünnet mezhebleri ve müctehidleri içinde bu guruba giren kimse yok gibidir. Bu görüş bazı şîî guruplara aittir.
b) Zinaya düşme tehlikesinin bulunduğu hallerde caiz görenler. Bu görüş de dört mezhebin dışında bulunmakla beraber, sahâbe zamanından günümüze kadar bazı müctehidler tarafından bu yolun benimsendiği olmuştur.

Müt'a nikahını caiz görenlerin dayandığı bir hadîsi de Hz. Câbir rivayet etmektedir. Bu hadîste Câbir (r.a.) şöyle diyor: Hz. Peygamber (s.a.), Ebû Bekir zamanları ile Ömer'in hilâfetinin ilk zamanlarında, bir avuç hurma, yahut un karşılığında, birkaç günlüğüne müt'a evliliği yapardık, nihayet Ömer bize bunu yasakladı. (Müslim, Nikah, 16/16)
Müt'a nikahını caiz görmeyenlerin dayandığı en açık ve güçlü delil, er- Rabî b. Sebra el-Cühenî'nin rivayet ettiği hadîstir. Râvî'nin babası Sebra, Mekke fethinde Rasûlullah (s.a.) ile beraber bulunmuş, müt'a nikahı ruhsatından istifade etmiş, böyle bir nikah içinde yaşarken Resûlullah (s.a.)'ın şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Ey insanlar! Sizin, kadınlardan müt'a nikahı ile faydalanmanıza izin vermiştim. Biliniz ki Allah Teâlâ bunu , kıyâmet gününe kadar haram kılmıştır, kimin yanında böyle bir kadın varsa bıraksın, onlara verdiğiniz mehirlerden hiçbir kısmını da geri almayın." (Müslim, Nikah, 16/20 vd.)
İmam Şevkânî, bundan önce zikrettiğimiz Câbir hadîsi ile bu hadîsin çeliştiğini, ebediyyen yasaklanmış bir nikahın Hz. Ömer devrine kadar devam etmiş olmasının önemli bir problem olarak karşımıza çıktığını zikrettikten sonra şu yorumu yapmıştır: "Öyle anlaşılıyor ki, bazı sahâbîler, Hz. Peygamber'in bu nikahı kesin ve ebedî olarak yasakladığını duymamışlar ve uygulamaya devam etmişlerdir; Hz. Ömer de bu durumu görünce yasağı tazelemiş ve uygulamaya kesin olarak son vermiştir. Gerçi bu yorumda bir zorlama vardır; fakat sahîh olan ve ebedî yasaklamayı bildiren Sebra hadîsi karşısında bu yorumu yapmamız gereklidir." (Neylü'l- evtâr, c.vı, s.147)
Sonuç olarak sünnî fıkıh mezhebleri, ittifakla müt'a nikahının caiz olmadığı önceki ruhsat ve izinlerin sonradan ebedî olarak kaldırıldığı, neshedildiği hükmünü benimsemişlerdir. Bu mezheblere mensup bulunan bir müftü, müt'a nikahının cevazına, durum ne olursa olsun fetva veremez. Ancak samimi olarak, ictihad veya taklit yoluyla farklı görüşte olanlara da fâsık diyemez.

HAYRETTİN KARAMAN
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
İbn Mes'ud (r.a.) anlatıyor: Yanımızda kadınlar bulunmadan Allah Resûlü ile birlikte savaşlar yapıyorduk. Allah Resûlü'ne "Kendimizi iğdiş ettirelim mi (cinsî iktidarımızı yok edelim mi?)" diye sorduk. Bizi bundan men etti, sonra da elbise vb. karşılığında, belli bir zamana kadar kadınlarla evlenme akdi (nikah) yapmamıza izin verdi.
Böyle bir olay olmamıştır tamamen uydurmadır.Hz.Peygamberin kendi görüşüne göre bir şeyi haram veya helal kılması mümkün değildir,çünkü hüküm Allah'a aittir.

Ayrıca böyle bir durumda var:
Kadınları yanlarında bulunmayan erkeklere muta nikahına izin varsa erkekleri yanlarında bulunmayan kadınlara da muta nikahına izin var demektir.
 

İlim Talebesi

Yasaklı
Katılım
18 Ağu 2014
Mesajlar
1,630
Tepkime puanı
28
Puanları
0
PUTKIRAN soru sorabilir miyim? Siz altın takı takıyor musunuz? Birde ipek elbise giyiyor musunuz? Birde afedersiniz arkanızdan yellendiğinizde abdestiniz kaçıyor mu yoksa abdestli mi hissediyorsunuz kendinizi?

Bunlar Kuranda geçmediği için soruyorum.Daha birçok sorularım var.
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
PUTKIRAN soru sorabilir miyim? Siz altın takı takıyor musunuz? Birde ipek elbise giyiyor musunuz? Birde afedersiniz arkanızdan yellendiğinizde abdestiniz kaçıyor mu yoksa abdestli mi hissediyorsunuz kendinizi?

Bunlar Kuranda geçmediği için soruyorum.Daha birçok sorularım var.

Altın ve ipek kullanmıyorum ama haram olduğuna inandığım için değil erkeklere yakıştırmadığım için.abdesti tazeliyorum çünkü şüpheli bir durum var emniyetli tarafta kalmak için.
 

İlim Talebesi

Yasaklı
Katılım
18 Ağu 2014
Mesajlar
1,630
Tepkime puanı
28
Puanları
0


Altın ve ipek kullanmıyorum ama haram olduğuna inandığım için değil erkeklere yakıştırmadığım için.abdesti tazeliyorum çünkü şüpheli bir durum var emniyetli tarafta kalmak için.

Bir sorum daha var.Namazların farzlarının rekatlarını neden 2 kılmıyorsunuz.

Yatsının farzını neden 2 rekat kılmıyorsunuzda 4 kılıyorsunuz.Kuranda farzların rekatları geçmiyor?
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Bir sorum daha var.Namazların farzlarının rekatlarını neden 2 kılmıyorsunuz.

Yatsının farzını neden 2 rekat kılmıyorsunuzda 4 kılıyorsunuz.Kuranda farzların rekatları geçmiyor?


Namazın birimi ,alt sınırı 2 rekattır,üst sınırı yoktur.
Peygamberimiz bu şekilde kıldığı bize görsel olarak binlerce kişi tarafından aktarıldığı için sünnete uyuyorum.
 
Üst