Diyalogun Önemi Nedir? Diyalog Bir İhtiyaç mıdır Yoksa Olmasa da Olur mu?

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Evet, biz de 35 yıllık bir arkadaşını Nurettin VEREN'i tanıyoruz.
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
arşivist kardeş,belki de amaç üzüm yemek değil bağcı dövmektir:)
Dalkavukluk. Herodun bile hiç sevmediği bir şey. Orhan Cihangir kardeşi şahsi yapısından ötürü severim, fikirlerimiz farklıda olsa. Ama siz ve sizin gibiler benim gibi düşünse bile sevemem doğrusu.
 
H

hod-ray

Guest
Dalkavukluk. Herodun bile hiç sevmediği bir şey. Orhan Cihangir kardeşi şahsi yapısından ötürü severim, fikirlerimiz farklıda olsa. Ama siz ve sizin gibiler benim gibi düşünse bile sevemem doğrusu.

Lütfen sevin beni...Siz sevmezseniz ben ne yaparım...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Orhan kardeş, sizi yanıltan şey Üstadın talebelerinide üstad gibi zannetmenizdir. Üstadın talebelerindende f. güleni teyid edenler olunca bazi zevahire bakarak hakkında samimi bir şekilde olumlu düşünüyorsunuz. Ancak üstadın talebeleri Üstadın vehbi ilmine sahip değildirler ve nur talebelerini kendi yanılgıları doğrultusunda yanılmaktadırlar. Bunu ben ukalalığımla söylemiyorum, bende Üstadın talebelerine dayanarak söylüyorum. Sizde bilirsinizki hareketler keyfiyetlerine göre değerlendirilir, kemiyetlerine göre değil. Bu sebeple bir hareketin doğru şunu yapıyor bunu açıyorlarla değil. Bu konuda böyle şu konuda şöyle söylüyor, inanıyor, düşünüyordan hareket edilir. Bu konuda f. gülenin hareketi incelenerek anlaşılabilir, zaten bir çok ipucu vermiyor değil zaten. O zaman size şunu söylüyoruz;
F.gülene göre, bu günkü yahudilik ve hristiyanlıkta hakmıdır? Onlarda Allaha götüren hak yollarmıdır? Cevapları yahudi ve hristiyanlarla paylaşacağımız için ona göre söylenmesi gerekiyor, saklama yok.
Takiyye kavramı, Hazreti Ammarla gündeme gelen, bir müminin, malını, canını, dinini korumak için tehlike anında koruması için farklı görünmesidir. Köküde takvadan gelmektedir. Yani bu bir mümin eylemidir. Soruyorum, f. gülen islam düşmanları için neden bu kelimeyi kullanma gereği duymaktadır. Ki islam düşmanlarnının farklı görünmesinin adı nifaktır.
f. gülen, şii azerileri ve sünni farsları kaybetmemek için, şiaya dil uzatırken, fars şiiliği diye şiaya saldırmaktadır. Halbuki şianın arabı, farsı azerisi yoktur. Bu kin ve garezinin kaynağı nedir?
Mazlumsa ve çocuksa acınmaya müslümanların coçukları daha ehaktır. Peki buna rağmen abd. uçakları, tankları ve silahları ile şehid edilen müslüman çocuklara düşen füzeler bağrını yaralamzekn, siyonistlerin çocuklarına düşen füzeler neden f. gülenin bağrını delmektedir?

selamlar mübarek kardeşim...

gerçekten Üstadın Talebeliğini yapmış insanlar hakir görülemez ve onların sevityesini, onlar gibi yaşamayan bilemez....sizlere bir kaç alıntı yapayım..

1- KABE’DE NAMAZ

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=5&sec1=37&yazi_id=4608

Mazlum ve mağdurların ünlü avukatı merhum Bekir Berk ağabeyden bir hatıra ile sahih ve halis bir niyetle yapılan ibadetin insanı nasıl farklı buudlara götürdüğünü hissetmiştim. Bekir Berk ağabey 1992 Haziranında kanserden vefat etti. Londra’da tedavi görürken ilginç bir tecrübe geçirmiş. Hastanede tahta seccadesinde namaz kılmak için abdest almış. Ama biraz sonra istifra edince, haliyle abdest bozulmuş. Tekrar abdest alıp, tekrar aynı hal olmuş. Üçüncü defa abdest aldıktan sonra da istifra edince, ağlamaya başlamış ve “Allahım günahlarımdan ötürü mü beni huzuruna kabul etmek istemiyorsun?” diye inlemiş. Biraz sonra tekrar abdest almış ve huzura durmuş. Namazda farklı bir boyuta geçmiş. Secdeye vardığında kendisini Kabe’de bulmuş ve yarı şaşkın namazı tamamladığında, selam verdiğinde Londra’da tahta seccadesi üzerindeymiş. Nur içinde yatsın. Allah bize de böyle ibadet iştiyakı versin. Amin

2-.
Bilindiği gibi Fethullah Gülen Hocaefendi 1998 senesinde sabık Papa, Jean Paul ile Vatikan’da bir görüşme yapmış ve bu görüşme içte ve dışta çeşitli kesimler tarafından eleştirilmişti. Röterdam İslam Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Ahmed Akgündüz Bediüzzaman ve Küreselleşme adlı sempozyumda bu görüşmenin etkisini bir cümle ile çok güzel özetliyor. Akgündüz hoca, Türkiye’den gelen bir dindar yazarın kendisini ziyareti sırasında dinler arası diyalog çalışmalarını ve bu görüşmeyi tenkit etmesi üzerine ona şöyle cevap verdiğini söylüyor; “Hocaefendi’nin Bediüzzaman’dan aldığı dersle yaptığı o görüşme bugün Müslümanların Avrupa’daki yolunu açmıştır” deyince muhatabım özür diledi ve “meğer ben bilmiyormuşum” dedi.

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=5&sec1=37&yazi_id=4619

3-
Kendisi ile tanışmayı Mevlamın büyük bir lütfu kabul ettiğim Hüseyin Bayraktar Hocaefendi, bir sorum münasebetiyle Fethullah Gülen Hocaefendi ile 1974’de tanıştığını belirtip şu ifadeleri kullandılar; “Hocaefendi dâhi..aynı zamanda çok da mütalaa etmiş, okumuş. Uykusunu çok aza indirip hep ilimle meşgul olmuş. “Yirmi dört saatte iki saat uyku ile iktifa edebiliyorum” sözüne ben bizzat şahit oldum.”


Çok okuyor bir defa, sonra günahlardan uzak bir insan ve Allah büyük bir hafıza kabiliyeti vermiş ona. Üstazın bir sözüne aynen mazhar olmuş adeta. Üstad diyor; “Ben üç şey bilmiyorum: “
1-Nazar-ı haram 2-Unutkanlık 3-Bir de hasımlara karşı eğilmeyi bilmiyorum.”

Bu zatta(Hocaefendi) da öyle bir kuvve-i hafıza var ki, otuz sene evvel gördüğü bir kişiye “Siz filan bey değil misiniz?” diyebilecek bir hafıza kuvvetine sahip. Yanılmıyorsam, 10 bin hadisi ravileri ile beraber tereddütsüz ezbere biliyormuş. Kolay değil yani, kolay değil.

Yaşayan yaşatır, ağlayan ağlatır. Ağlamayanın yalancılıkla ağlatması mümkün değil. Yaşıyor, ağlıyor, ağlatıyor, bütün meşgalesi İslam’ın îlası oluyor. Cenab-ı Hak da onu muvaffak ediyor.”

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=5&sec1=37&yazi_id=5182

4-Zübeyir Gündüzalp:Cemal Uşşak bey anlattı; “Hocaefendinin 1995’te Moral FM ve Nesil matbaalarını ziyaretinde M. Emin Birinci ağabey: “Ne kadar biz uyduk o ayrı konu. Zübeyir ağabey; “Hizmetle alakalı meselelerde Fethullah Hocaefendi kardaşımla istişare edin. Onun fikirleri musibtir.’ demişti deyince, Hocaefendi: “Estağfirullah! Zübeyir ağabey iltifat etmiş” dedi.

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=5&sec1=37&yazi_id=5016

5-
Cemal Uşak beyefendi 1996 Eylül ayında bir trafik kazası geçiren Sungur ağabeyi hastanede ziyaretinde, Sungur ağabeyin: “Şimdilerde Hocaefendi ve hizmetine birçokları müspet bakıyorlar. Keşke 20 sene önce de böyle bakabilselerdi, ne iyi olurdu.” dediğini nakletmişti. Yine Cemal beyin nakline göre; “1972’li yıllarda Hocaefendiye izafeten; “Hocaefendiye Hazret-i İsa (AS) diyorlar” diye bazı kimseler serişte ederek Hocaefendiyi suçluyorlar, itham ediyorlar ve camiadan dışlamaya çalışıyorlardı. O yıllarda Sungur ağabey de Mehmed Feyzi ağabeye gidip; “Hocaefendi hakkında bazıları böyle söylüyor. Ne diyorsunuz?”diye soruyor. Mehmed Feyzi ağabey de tebessüm ederek: “Kardeşim olur böyle haller. Bana da söylüyorlar. Etrafımdakiler beni de öyle gördüklerini söylüyorlar. Bunun bir fitne yönü, fesat yönü veya zararlı bir yönü yoktur. Velayet makamlarında tıpkı makam-ı Hızır gibi her bir peygamberin makamı vardır. Makam-ı İsa da vardır. Bir takım zatlar ya İsa meşrep olurlar. Veya makam-ı İsa’ya çıkarlar. O zatları sevenler de, kendi kalp ayinelerinde o zatı ayn-ı İsa gibi görür. Bu, o zatın ya makam-ı İsa’da olduğuna delalet eder. Veya o zatın İsa meşrep olduğuna delalet eder.” diyor.

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=5&sec1=37&yazi_id=5182
********************

Muhterem kardeşim misalleri çoğltmak mümkündür ..

zamanım olunca inşaallahu Teala diğer konulara da anlatmaya çalışırım.....selam ve dua ve muhabbetlerimle......

--
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Değerli Orhan kardeş, ben üstadın talebelerini üstad gibi görmemek gerekir demiştim. Kendimi onların ayarında görmüş değilim. Risalei Nur ve Üstadın Mübarek hayatı masum olmadığı halde masumluk vasfını kesbetmiş bir durumdadır üstad. Ama talebeleri böyle değildir. Yukarıdaki sorularıma cevap verirseniz sevinirim?
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
ayrıca linklerini verdiğim yazıları da takip edebilirsiniz...

ki bu yazıların muhatapları YALAN olduğu konusunda bir kez bile ikaz etmediği için 3. kişilerin yorum yapması bence uygun olmaz kardeş......
***************

http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/haber/index.php?sid=483

Bazı kimseler, hoşgörü ve diyalogun Müslümanları Hıristiyanlaştıracağından endişe etmektedir. Bu endişe çok yersizdir.

Zira, İslamiyet’in hakikatlerinde asla bir şüphe ve zayıflık yoktur ki, onun hakikatlerini tebliğ ederken herhangi bir tereddüt yaşayalım. Acaba gerçekten Müslüman olup da muhakeme-i akliye ile Yahudi ve Hıristiyan olan kaç kişi vardır.

Bazı cahillerin menfaat mukabilinde Hıristiyan olmaları bir önem taşımaz. Nitekim ciddi bir araştırma yapıldığında bu kimselerin İslam’ı anlamadıkları hatta tam manasıyla Müslüman olmadıkları görülecektir. Ehl-i Kitaptan Müslüman olanlar ise, genellikle ilim ve fikir adamlarıdır. Hatta bazı papazların da Müslüman oldukları bir hakikattir

Netice olarak diyalog; İslamiyet’ten taviz vermek değil, doğru İslamiyet’i ve onun güneş gibi ulvî hakikatlerini bütün dünyaya anlatmaktır.

“Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef`alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyet’e girecekler; belki Küre-i Arz`ın bazı kıtaları ve devletleri de İslâmiyet`e dehalet edecekler.”(12)


******

. Fertler, toplumlar, ülkeler ve milletler arasında dalga dalga gelişecek bir barış için en önemli şartlardan biri sürekli hoşgörü yörüngeli yaşamak, diyalog yolları aramak ve dostluk köprüleri kurmaya çalışmaktır. Dünya barışı adına devletler ve milletlerarası resmî kuruluşlar kendilerine düşeni yerine getirirken, siviller, sivil toplum kuruluşları ve fert fert bütün insanlar da bu barışın gerçekleşmesi istikametinde hoşgörü ve diyalog gayretleriyle önemli bir hizmeti ifa etmiş olacaklardır

***********
bir başka siteden aldığım GÜZEL VE MANİDAR BİR ALINTI....


Üstad Bediüzzaman (R.A.) bu Birleşmiş Milletler’in 2. Harb-i Umumi’den sonra kurulacağını ve bunun Büyük Deccal komitesi olacağını vukuundan evvel hissetmiş ve bundan endişe duymuş ve bu Büyük Deccaliyetin arkasından çıkacak bir nurun da bid’alar zulümatını dağıtıp, tâ Amerika kıt’asına kadar ulaşacağını, Amerika’yı dağıtıp Kur’an’ın orada da hakim olacağını müjdelemiş ve bunu şöyle ifade etmiştir:
“Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir teselli kalbime geliyor ki; bu geniş harb boğuşmalarının neticesinde eski harb-i umumiden çıkan zarardan daha büyük bir zararı medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa’da (Haşiye-1) Deccalane bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi teselliye medar, Alem-i İslam’ın tam intibahıyla ve Yeni Dünya’nın (Haşiye-2), Hıristiyanlığın hakiki dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle (Haşiye-3) ve Alem-i İslam’la ittifak etmesi ve İncil, Kur’an’a ittihad edip tabi olması (Haşiye-4), o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavi bir muavenetle dayanıp inşaallah galebe eder.”
( Emirdağ Lahikası )
(Haşiye-1) Üstad’ın burada Avrupa ta’birini kullanmasının sebebi; Deccaliyetin ana merkezinin Avrupa ve Avrupa’nın merkezinin de İngiltere ve İngilizler olmasından dolayıdır. Yoksa yalnızca Avrupa kıt’asına inhisar etmek için değildir. Amerika Devleti’ni kuran ve orada hakim olan da İngilizlerdir. Nitekim Üstad Hazretleri Kastamonu Lahikası’nda Deccaliyetin rükünlerini sayarken İngiltere, Fransa ve Rusya ile birlikte Amerika’yı da saymaktadır.
(Haşiye-2) Yani Amerika
(Haşiye-3) Hıristiyanlığın hakiki dini İslamiyettir. Hz. İsa (A.S.) diğer bütün Peygamberler gibi İslamiyet dinini getirdiği halde daha sonra papalar tarafından tahrif edilerek Hıristiyanlık dini ihdas edilmiştir. Demek istikbalde o insanlar batıl Hıristiyanlık dinini terk ederek, Hz. İsa’nın (A.S.) din-i hakikisi olan İslamiyeti ders veren tek kitab olan Kur’an’ı dinleyecekler ve Müslüman olacaklar. Yani Üstad’ın endişesini teselliye medar olan şey şudur ki; Alem-i İslam’ın intibahıyla Müslümanlarda çıkan bir nur-u Kur’an, tâ Deccaliyetin en mühim ve en uzak bir rüknü olan Amerika’ya kadar gidecek ve orayı dağıtıp, onlarıda kendine tabi ederek müslüman edecektir.


(Haşiye-4) Bu ifade, yukarıda anlatılan mes’eleyi sarahaten ifade etmektedir. Yani İncil Kur’an’a ittiba edip onunla ittihad edecek. Demek onlar Müslüman olacaklar. Kur’an yegane hakim olacak. Yalnızca onlar, Müslüman aleminde “İsevî Müslümanlar” ünvanıyla yâd edilecekler.

Evet bu son hâdisede (Amerika ve İngiltere’nin riyasetinde Birleşmiş Milletlerin Afganistan’ı vurması hâdisesinde) de bu Büyük Deccaliyet komitesi, dünyada Şerîat’ı tam tatbik etmeye çalışan taife-i mücahidini vurup, böylece Âlem-i İslam’ı tamamen esaret altına alıp Allah’ın nurunu söndürmeye çalışarak, son Büyük Deccal komitesi olduklarını gösterdiler. Aynen rivayetlerde bildirildiği gibi, şu anda Büyük Deccal Alem-i İslam’ı istila etmiş, bütün dünyayı istibdadı altına alıp onlarla ittifak ederek küçücük bir Müslüman topluluğunu vurmaya başlamıştır. Ve bu harbler sırasında tam 40 gün dünya devletlerini dolaşarak onları baştan çıkarmış ve kendine tabi etmiştir.İşte Üstad Bediüzzaman da (R.A.) Deccal çıktığında bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı dolaşır hadîsini şöyle te’vil etmiştir:

“Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki müstebid bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istila etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir.”
(Beşinci Şua Onyedinci Mes’ele)

--





 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Değerli Orhan kardeş, ben üstadın talebelerini üstad gibi görmemek gerekir demiştim. Kendimi onların ayarında görmüş değilim. Risalei Nur ve Üstadın Mübarek hayatı masum olmadığı halde masumluk vasfını kesbetmiş bir durumdadır üstad. Ama talebeleri böyle değildir. Yukarıdaki sorularıma cevap verirseniz sevinirim?

SELAMLAR MÜBAREK KARDEŞİM..

sizin bu yazınız yazılmadan önce 3-5 siteden bilgiler toparladığım için meşguldüm..

ama fırsat buldukça elimden geldiği kadar yardımcı olarak sorularınızı cevaplamak isterim...

Şimdi sorulardan arkada kalıntı-eser kalmaması adına birkaç cümle ile değil de bir kaç alıntı ile cavaplamaya çalışıyorum..hakkınızı helal ediniz...

--
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Üstad (RA) Hazretlerinin bir müjdesi:

"“Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir teselli kalbime geliyor ki; bu geniş harb boğuşmalarının neticesinde eski harb-i umumiden çıkan zarardan daha büyük bir zararı medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa’da (Haşiye-1)

Deccalane bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi teselliye medar, Alem-i İslam’ın tam intibahıyla ve Yeni Dünya’nın (Haşiye-2),

Hıristiyanlığın hakiki dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle (Haşiye-3)

ve Alem-i İslam’la ittifak etmesi ve İncil, Kur’an’a ittihad edip tabi olması (Haşiye-4),

o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavi bir muavenetle dayanıp inşaallah galebe eder.” ( Emirdağ Lahikası )


(Haşiye-1) Üstad’ın burada Avrupa ta’birini kullanmasının sebebi; Deccaliyetin ana merkezinin Avrupa ve Avrupa’nın merkezinin de İngiltere ve İngilizler olmasından dolayıdır.

Yoksa yalnızca Avrupa kıt’asına inhisar etmek için değildir. Amerika Devleti’ni kuran ve orada hakim olan da İngilizlerdir. Nitekim Üstad Hazretleri Kastamonu Lahikası’nda Deccaliyetin rükünlerini sayarken İngiltere, Fransa ve Rusya ile birlikte Amerika’yı da saymaktadır.


(Haşiye-2) Yani Amerika

(Haşiye-3) Hıristiyanlığın hakiki dini İslamiyettir. Hz. İsa (A.S.) diğer bütün Peygamberler gibi İslamiyet dinini getirdiği halde daha sonra papalar tarafından tahrif edilerek Hıristiyanlık dini ihdas edilmiştir.

Demek istikbalde o insanlar batıl Hıristiyanlık dinini terk ederek, Hz. İsa’nın (A.S.) din-i hakikisi olan İslamiyeti ders veren tek kitab olan Kur’an’ı dinleyecekler ve Müslüman olacaklar.

Yani Üstad’ın endişesini teselliye medar olan şey şudur ki; Alem-i İslam’ın intibahıyla Müslümanlarda çıkan bir nur-u Kur’an, tâ Deccaliyetin en mühim ve en uzak bir rüknü olan Amerika’ya kadar gidecek ve orayı dağıtıp, onlarıda kendine tabi ederek müslüman edecektir.

(Haşiye-4) Bu ifade, yukarıda anlatılan mes’eleyi sarahaten ifade etmektedir. Yani İncil Kur’an’a ittiba edip onunla ittihad edecek. Demek onlar Müslüman olacaklar. Kur’an yegane hakim olacak. Yalnızca onlar, Müslüman aleminde “İsevî Müslümanlar” ünvanıyla yâd edilecekler…

---
...şimdiye kadar olan gelişmeleri bir de bu pencereden bakmanız dileklerimle...
-----

**
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Orhan Kardeş, tabiatı gereği büyük miknatıs küçüğünü çeker. Büyük güçler küçük güçleri etkiler, içine alır eritir. abd gerçekten deccal hareketi ve komitesi. Nasıl oluyorda bu deccal komitesi islam için yola koyulmuş bir hocaefendiye hizmet sunar, yer verir, aziz tutara, ödüller takdim eder. Birde f. hocanın İran İslam İnkılabı hakkında kendi söylediklerini aşağıya aldım, hiçde kardeş ve dostça olmadığı açık, sizcede öyle değilmi?

İran’daki İslami hareketin, Müslümanlara fayda ya da zararı ne oldu?
Cami kürsülerinden de söyledim: Bir müçtehit gibi kabul edilen Ayetullahlar, tevil ve yoruma açık, teferruat sayılabilecek meselelerde sun’i uçurumları bertaraf ederek, Sünni dünya ile yakınlaşma sağlayabilirlerdi. Bunlar aynı zamanda yersiz bir kısım münaferetleri bertaraf eder, o ülke ile daha iyi münasebetler geliştirilebilirdi. Devrim sonrasında Humeyni çok büyük bir kredi elde etmişti. Abartıldı belki de. Arapların çıkardığı “el-Müçtema” adlı dergide, doğum yılı münasebetiyle kaleme alınmış bir yazı okudum. Yazar, başlattığı bir hareketi başarıyla tamamlamış olması bakımından Humeyni’yi öyle bir yere koyuyordu ki, kendisine böyle bakılan bir insan o krediyle teferruata ait pek çok problemi çözebilirdi… Fakat yapılmadı.
Humeyni, Sünni dünya ile barış fırsatını elinin tersiyle mi itti?
Ben, Sünni dünyayla bir barışmaya gitsin derdim. Kendi ülkelerinde inkılap yapmış olabilirler, bir şey diyemezsiniz; İslam adına hareket etmeleri kötü oldu. Hadiseler öyle sevimsizce cereyan etti ki, dünyanın dört bir yanında Müslümanlığa karşı bir nefret uyandı. Hüsnüniyetle dine hizmet eden kimselerin hareket ve faaliyet alanlarının daralmasına sebebiyet verdiler. Şimdi dünyanın neresinde din ve diyanet adına bir ses yükselse, bize ferdî planda, ailevi planda dinimizi yaşama imkânı verin dense problem oluyor. Kaldı ki, İslam dininin sosyal hayatı alakadar eden yanları da vardır ve bunlar çok güzel şeylerdir; bunlar aynı zamanda devleti, devletin kurallarını da rahatsız etmez. Ama, bir taraftan fırsat kollayanlar, diğer taraftan da gerçekten devletin yapısıyla alakalı endişe taşıyanlar, -sadece bizde değil- en küçük İslamî kıpırdanışa ikinci İran nazarıyla bakmaya başladılar. Tabii o hareketin içinde bulunan insanlara da mollalar demeye başladılar, belki bazılarına Humeynilik yakıştırdılar.
İran’daki hareketin halkına faydası ne oldu bilemem, ama diğer Müslümanları töhmet altında bıraktılar. Şimdi bütün Müslümanlar, “Acaba böyle bir emelleri var mı?” diye tüm dünyada mercek altına alınır oldu. 11 Eylül’le vehim daha da gelişti. Paranoya yaşanıyor. Müslümanlık adına İran’daki hareket zararlı olmuştur…
İran, birçok İslamî hareket için bir dönem, model ya da ilham kaynağı oldu. Sizin için İran devriminin karşılığı nedir? Türkiye, İran olabilir mi?
Bütün devrimler gibi İran devrimi de ihraç edilmek istenmiştir. Dini yönü olduğundan dolayı da –Sünni olsalar bile- Türkiye’deki dindar bazı insanlardan sempatiyle bakanlar, İran’ın yabancı misyon şefleriyle irtibata geçenler ve oraya gidip okullarında eğitim görenler olmuştur. Yani bir nevi örnek oldu. Orijinal olmasının da bunda etkisi vardı. Daha evvel bu orijinaliteyi Vahhabiler değerlendiriyordu. Bu bakından tesiri olmadı denilemez, Mısır’a, Kanada’ya kadar sıçrayan tesirler vardı ve bu tesirler sertlikler ihtiva ediyordu. Devlet imkânlarını kullanarak Uzakdoğu’nun en ücra köşelerinde camiler, okullar, İslam merkezleri açtılar. Oysa, Türkiye’nin kendi müteşebbis insanları tarafından açılan ve bir alternatif olabilecek okullar, kültür lokalleri, Türkiye’nin içindeki bazı kimseler tarafından istenmedi. Keşke Türk devleti bunu görseydi. Niçin alternatif olarak o bölgelerde de siz olmuyorsunuz, olamıyorsunuz? Bunu anlamakta zorlanıyorum ben. Bazı kimseler demek ki hiç düşünmüyorlar, sadece bütün meselelerini düşmanlığa, kine, nefrete bina etmişler.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Orhan Kardeş, tabiatı gereği büyük miknatıs küçüğünü çeker. Büyük güçler küçük güçleri etkiler, içine alır eritir. abd gerçekten deccal hareketi ve komitesi. Nasıl oluyorda bu deccal komitesi islam için yola koyulmuş bir hocaefendiye hizmet sunar, yer verir, aziz tutara, ödüller takdim eder. Birde f. hocanın İran İslam İnkılabı hakkında kendi söylediklerini aşağıya aldım, hiçde kardeş ve dostça olmadığı açık, sizcede öyle değilmi?
İran’daki İslami hareketin, Müslümanlara fayda ya da zararı ne oldu?
Cami kürsülerinden de söyledim: Bir müçtehit gibi kabul edilen Ayetullahlar, tevil ve yoruma açık, teferruat sayılabilecek meselelerde sun’i uçurumları bertaraf ederek, Sünni dünya ile yakınlaşma sağlayabilirlerdi. Bunlar aynı zamanda yersiz bir kısım münaferetleri bertaraf eder, o ülke ile daha iyi münasebetler geliştirilebilirdi. Devrim sonrasında Humeyni çok büyük bir kredi elde etmişti. Abartıldı belki de. Arapların çıkardığı “el-Müçtema” adlı dergide, doğum yılı münasebetiyle kaleme alınmış bir yazı okudum. Yazar, başlattığı bir hareketi başarıyla tamamlamış olması bakımından Humeyni’yi öyle bir yere koyuyordu ki, kendisine böyle bakılan bir insan o krediyle teferruata ait pek çok problemi çözebilirdi… Fakat yapılmadı.
Humeyni, Sünni dünya ile barış fırsatını elinin tersiyle mi itti?
Ben, Sünni dünyayla bir barışmaya gitsin derdim. Kendi ülkelerinde inkılap yapmış olabilirler, bir şey diyemezsiniz; İslam adına hareket etmeleri kötü oldu. Hadiseler öyle sevimsizce cereyan etti ki, dünyanın dört bir yanında Müslümanlığa karşı bir nefret uyandı. Hüsnüniyetle dine hizmet eden kimselerin hareket ve faaliyet alanlarının daralmasına sebebiyet verdiler. Şimdi dünyanın neresinde din ve diyanet adına bir ses yükselse, bize ferdî planda, ailevi planda dinimizi yaşama imkânı verin dense problem oluyor. Kaldı ki, İslam dininin sosyal hayatı alakadar eden yanları da vardır ve bunlar çok güzel şeylerdir; bunlar aynı zamanda devleti, devletin kurallarını da rahatsız etmez. Ama, bir taraftan fırsat kollayanlar, diğer taraftan da gerçekten devletin yapısıyla alakalı endişe taşıyanlar, -sadece bizde değil- en küçük İslamî kıpırdanışa ikinci İran nazarıyla bakmaya başladılar. Tabii o hareketin içinde bulunan insanlara da mollalar demeye başladılar, belki bazılarına Humeynilik yakıştırdılar.
İran’daki hareketin halkına faydası ne oldu bilemem, ama diğer Müslümanları töhmet altında bıraktılar. Şimdi bütün Müslümanlar, “Acaba böyle bir emelleri var mı?” diye tüm dünyada mercek altına alınır oldu. 11 Eylül’le vehim daha da gelişti. Paranoya yaşanıyor. Müslümanlık adına İran’daki hareket zararlı olmuştur…
İran, birçok İslamî hareket için bir dönem, model ya da ilham kaynağı oldu. Sizin için İran devriminin karşılığı nedir? Türkiye, İran olabilir mi?
Bütün devrimler gibi İran devrimi de ihraç edilmek istenmiştir. Dini yönü olduğundan dolayı da –Sünni olsalar bile- Türkiye’deki dindar bazı insanlardan sempatiyle bakanlar, İran’ın yabancı misyon şefleriyle irtibata geçenler ve oraya gidip okullarında eğitim görenler olmuştur. Yani bir nevi örnek oldu. Orijinal olmasının da bunda etkisi vardı. Daha evvel bu orijinaliteyi Vahhabiler değerlendiriyordu. Bu bakından tesiri olmadı denilemez, Mısır’a, Kanada’ya kadar sıçrayan tesirler vardı ve bu tesirler sertlikler ihtiva ediyordu. Devlet imkânlarını kullanarak Uzakdoğu’nun en ücra köşelerinde camiler, okullar, İslam merkezleri açtılar. Oysa, Türkiye’nin kendi müteşebbis insanları tarafından açılan ve bir alternatif olabilecek okullar, kültür lokalleri, Türkiye’nin içindeki bazı kimseler tarafından istenmedi. Keşke Türk devleti bunu görseydi. Niçin alternatif olarak o bölgelerde de siz olmuyorsunuz, olamıyorsunuz? Bunu anlamakta zorlanıyorum ben. Bazı kimseler demek ki hiç düşünmüyorlar, sadece bütün meselelerini düşmanlığa, kine, nefrete bina etmişler.

gönderdiğiniz mesajı okudum ve değerlendirmelerim ile yorumumu yazacağım....ama öncelikle benim şimdiye kadar yazdığım veya alıntısını yaptığım konularla ilgili bir sorunuz veya takıldığınız yerler varsa onlardan başlasaydık daha iyi olurdu diye düşünüyorum....

yani Üstad (RA) Hazretlerinin okul veya medrese projelerinden tutun bir üstteki meselenin yorumunu kadar gerçekten güzel ve fikir verici kaynaklar mevcut.... şimdi bu gelişmeleri bu zaviyeden bakarsak veya objektif - ön yargısız - erdemli bir müslüman gibi bakarsak nasıl sonuçlar çıkar bunu yorumlayalım..(bu arada sizleri tenzih ederim ki bu şekilde bakmıyorsunuz siz böylesiniz demek istemiyorum)....

Daha önceleri de sormuştum...ahir zamanda beklenen ikinci bir ASR-I SAADET DEVRİ bu hizmet-i imaniye ve kur-aniyye ise ki biz böyle biliyoruz ve İNŞAALLAH TÜM DÜNYAYA DA YAYILACAKTIR...sizce Üstadın vefatından sonra bu iş bitmişmidir...veya devam mı ediyordur ve nasıl devam ediyordur...risale-i nur hizmeti tüm dünyayı nasıl yayılacak veya yayılıyordur bir bakmak gerek güzel kardeşim....

Eğer açıktan ve alani bir şekilde HER DOĞRUYU HER YERDE SÖYLEYEREK giderseniz engelleneceğiniz muhakkakdır....ama hem yalan söylemeden ve hem de söylediğinizin hepsinin doğru olmasından ziyade her doğruyu her yerde söylemeden BU ORTAM İÇİNDE HİZMETİNİZİ DEVAM ETTİRMENİZİN ne kadar zor olduğu muhakkadır...ANCAK RABBİMİZİN (CC) İZNİYLE VE İNAYETİYLE gerçekleşeceği muhakkadır....buradan tekrareten yazıyorum ki ABD nin aynen mozaik çeklindeki rusya gibi gümbür gümbür göçeceğini ömrümüz varsa 15-20 yıl içinde göreceğiz ve İSLAMİYETİN burada ve avrupada daha gür bir şekilde yaşanacağını müjdeleriyle izleyeceğiz inşaallahı teala....

Mübarek kardeşim işte Üstadın istediği ve hizmetinin tüm dünyaya yayılmasının gerektiği mesele burdadır...zahiren - şeklen görünmese yakında bir küheylan gibi şahlanarak ayağa kalkacak İSEVİ MÜSLÜMANLAR konusu yakında patlayacaktır..

Aynen bir mesajınızdaki İmam Humeyninin cenaze törenine gelen gerçek dinlerini yaşayan Hristiyan ve Yahudilerin olduğunu anlattığınız gibi..

******

Yorumlarıma gelince:

Öncelikle internet ortamındaki çoğu yazı ve alıntılar değiştirilebilmekte veya..müftünün keçisi misali ters-yüz edilebilmektedir...bu yazınızın kaynağı doĞru ise:

İran’daki İslami hareketin, Müslümanlara fayda ya da zararı ne oldu?

Bu başlık altındaki yazılardan bir temenni var..Sünni dünya ile yakınlaşma sağlayabilirlerdi... diyerek bir istek olabildiğini düşünüyorum, sunnilere karşı az da olsa yapılacakları, bir adım atılabileceğini kısaca bahsetmişler..kesinlikle bir eleştiri var mı bilmem..

Humeyni, Sünni dünya ile barış fırsatını elinin tersiyle mi itti?

Bu başlıkta yine sünni kardeşlerimizle de barışarak veya yakınlaşarak diyalog halinde olunabileceğini söylemiş...Bir de aynen bu sitede olduğu gibi .*-islamiyet veya müslümanlık-* adına fevri hareketler yapanlar eğer bir önceki yaşantılarında veya yazılarında soru işareti varsa -*davaları da-* sorgulanır hale gelebiliyor...bunu -*başkasına sui zanda bırakacak davranışlarda bulunmama-* ölçüsünden de bakabilirsiniz..yani tamamen olayların gidişatı anlatılmış yine bir eleştiri veya saldırma, düşmanlık, kin, nefret bulamadım..

İran, birçok İslamî hareket için bir dönem, model ya da ilham kaynağı oldu. Sizin için İran devriminin karşılığı nedir? Türkiye, İran olabilir mi?

Bu konu da ise biraz gelişen ve yapılanların yanında özeleştiri buldum..niye biz de İranın yaptığı gibi bir AÇILIM yapamadık denmiş ve şu anda yapılanlar beliki de bu aşamadan sonra başlamıştır..yani yurt dışındaki okullar -ticari bağlantılar - şirketleşmeler vb. hareketler... demek ki ülkemiz içinde de bazı kimseler bu açılımdan da çok rahatsız olmuşlar görünmektedir...

MuhtereM kardeşim daha önceki yazılarım da da belirttiğim gibi bunca sene işin içindeyim ama inanın ki İran ile ilgili olumsuz bir mesele geçmedi..aksine abd ile daha fazla konuşulmakta ve aynen rusya gibi paramparça olacağı ve gidişatını iyi olmadığıdır...

Bu konulardaki yazılarımda ki düşüncelerime ister katılır ister katılmazsınız ama gerçekler böyledir.....görüşmek üzere
hayırlı akşamlarınız olsun....selam ve dua ve muhabbetlerimle....es-selamu aleyküm.....

---
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Orhan kardeş, muhabbet gözlerinizi öylesine mayhoş etmiş ki, yanlışları bile güzel niyetlerle görmeye çalışarak elinizde olmadan hakkı batılla telbis ediyorsunuz. Bizim anlattıklarımızın hoş şeyler olmaması bizden kaynaklanmıyor vakıa böyle. Ne kadar üzücüdürki bu böyle. Ne yapıp ne edip f. gülenin yanlışlarını izah etmeden, hizmet zannettiğiniz hareketlerini tekrarlayıp duruyorsunuz. f. gülen o kadar sinsice o kadar haince bir şey ortaya koyuyorki İmam Humeyni ve İran İslam İnkılabı hakkındaki, f. gülenin dediğini duyan, sanki İran İslam Cumhuriyeti ve İmam Humeyninin sünni müslümanlarla sorunları varmışda savaşıyormuşda barış elinide uzatmamışmış. Meselenin yıllardır içindeyiz, f. gülenide islam inkılabınıda çok iyi tanıyoruz. f. gülenin ortaya koyduğu serencamın İslam Cumhuriyeti ile hiç bir alakası yok. Üstelik açık hareket etmenin islami hareket için sakıncaları olduğunu, yalanda söylemeden gereği gibi hareket edilmesini salık vermişsiniz, buna katılıyoruz ve bizde bundan farklı bir şey yapmıyoruz. f. gülenin neler yaptığını neler söylediğini biliyoruz. Eğer yalan söylemiyorsa üstadın süfyan olarak değerlendirdiği bir islam düşmanını saygıdeğer biri, bir milletin iftiharı ve vatan kurtarıcı olarak değerlendirmesi üstadla ve islamla çelişmiyormu? Eğer samimi ise küfre giriyor, samimi değilse yalan söylüyor. Yalanda söylüyorsa müslümanlara önderlik hakkını kaybediyor demektir. Orhan kardeş, yarın Allahın huzurunda, annenin çocuğundan, babanın evladından kaçtığı "Eynel Meferru" gününde kimsenin kimseye hayrı olmayacaktır. Kafirleri dost edinip müslümanları düşman edinenlerin bütün hak maskeli kılıfları orada sökülecektir. Biz istiyoruz ki samimi kardeşlerimiz burada anlayabilsinler, unutmayınız ki HAK YOLDA OLMADIKTAN SONRA SAMİMİYETİN bir anlamı olmayacaktır.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Orhan kardeş, muhabbet gözlerinizi öylesine mayhoş etmiş ki, yanlışları bile güzel niyetlerle görmeye çalışarak elinizde olmadan hakkı batılla telbis ediyorsunuz. Bizim anlattıklarımızın hoş şeyler olmaması bizden kaynaklanmıyor vakıa böyle. Ne kadar üzücüdürki bu böyle. Ne yapıp ne edip f. gülenin yanlışlarını izah etmeden, hizmet zannettiğiniz hareketlerini tekrarlayıp duruyorsunuz. f. gülen o kadar sinsice o kadar haince bir şey ortaya koyuyorki İmam Humeyni ve İran İslam İnkılabı hakkındaki, f. gülenin dediğini duyan, sanki İran İslam Cumhuriyeti ve İmam Humeyninin sünni müslümanlarla sorunları varmışda savaşıyormuşda barış elinide uzatmamışmış. Meselenin yıllardır içindeyiz, f. gülenide islam inkılabınıda çok iyi tanıyoruz. f. gülenin ortaya koyduğu serencamın İslam Cumhuriyeti ile hiç bir alakası yok. Üstelik açık hareket etmenin islami hareket için sakıncaları olduğunu, yalanda söylemeden gereği gibi hareket edilmesini salık vermişsiniz, buna katılıyoruz ve bizde bundan farklı bir şey yapmıyoruz. f. gülenin neler yaptığını neler söylediğini biliyoruz. Eğer yalan söylemiyorsa üstadın süfyan olarak değerlendirdiği bir islam düşmanını saygıdeğer biri, bir milletin iftiharı ve vatan kurtarıcı olarak değerlendirmesi üstadla ve islamla çelişmiyormu? Eğer samimi ise küfre giriyor, samimi değilse yalan söylüyor. Yalanda söylüyorsa müslümanlara önderlik hakkını kaybediyor demektir. Orhan kardeş, yarın Allahın huzurunda, annenin çocuğundan, babanın evladından kaçtığı "Eynel Meferru" gününde kimsenin kimseye hayrı olmayacaktır. Kafirleri dost edinip müslümanları düşman edinenlerin bütün hak maskeli kılıfları orada sökülecektir. Biz istiyoruz ki samimi kardeşlerimiz burada anlayabilsinler, unutmayınız ki HAK YOLDA OLMADIKTAN SONRA SAMİMİYETİN bir anlamı olmayacaktır.

Selamlar mübarek kardeşim....

Evet ben ve Üstadımızın ekser ehl-i kalp talebeleri başta ÜSTADIMIZA (RA) ve HOCAEFENDİYE çok muhabbet etmekteyiz ki hep hüsn-ü zann ile görevli olduğumuzdan öyle davranmaktayız..bir de diğer kardeşlerimiz böyle bakabilse de memnuniyetimiz artsa diye uğraşıyoruz...

Yani sizce bunca mudakkik ve risale-i nura gönül ve hayatını vermiş nur talebeleri hatalı, nakıs, yanlış düşünüyorlar..ama siz haklı, doğrusunu şıp diye anlamış ve tekfir eden bir durumdasınız.... misalleriyle alarak, kaynak ve link verek gösteriyorum ama ne yazık ki yorumlarınız ve anlayışınızdan bir miskal değişiklik yoktur imajını vermeye devam ediyorsunuz..

sizlerde bizleri bu şekilde misal ve kaynak ve linkleriyle müsbet manada ifadelerle yaklaşsanız da bir platformda anlaşmaya varsak diye uğraşıyorum ama nafile gibi ..

Mübarek kardeşim senelerin birikimi siz de mevcut bunu inkar edemeyiz ama enazından Üstadın talebelerinin de değeri yokmuş sizin nazarınızda demekki...

Diğer konu ise süfyan meselesini zamana bırakıyoruz..ama zamanı gerçekten azaldı 2 sene mi desem 3 sene mi desem bilemem..ama asr-ı saadetten önce helvadan ilahlar yapıp açıkınca onları yiyen Araplar gibi olayın gelişmelerini ve olgunlaşmasını beklemek daha doğru olur..bir atasözü vardır bilirsiniz..erken öten horozun başı kesilir diye...don kişotluğa ve ucuz kahramanlığa gerek yoktur...bizler hizmet-i imaniye ve kur-aniyye adına hizmetlerimizi devam edeceğiz..vakti saati gelince Rabbim (CC) bizlerle neleri müşerref edecek bilemeyiz..Üstadın Zübeyir Abimizie bir kahve yap diyip istifimi bozmayacağım veya 1. dünya savaşında radyodan savaşlın gidişatı dinlememesi gibi meşgul olmadan yolumuza devam ediyoruz...belki benim az zamanım olunca buralarda yazabiliyorum ama gerçekten çoğu kardeşimiz hizmetle meşgul olduğundan buralara zaman ayıramamaktalardır...

Yapılan hizmetlerin HAK VE HAKİKAT ADINA YAPILDIĞINI İSE 3-5 sene içinde görebileceğiz....

....sizden ayrıca bir rica da bulunacağım...bir de soran kişi ben olsam risalelerden yapılanları size 5-6 soru ile sorsam cevaplama lutfunda bulunurmusunuz......ilk sorum daha önceki yazdıklarımdan...sizce veya diğer Üstad ve Abilerinizce Üstad (RA) vefat edince bu iş bitti mi ..hizmet nasıl devam ediyor..tüm dünyaya risale-i nurlar nasıl ulaşacak anlatabilirmisiniz....

--
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Ben Üstadın talebelerini küçümsemiyorum. Üstad gibi olmadıklarını, olamayacaklarını söylüyorum. Vehata edebileceklerini söylüyorum ki f. gülen konusunda hata içerisindedirler. Bunada ben karar vermiş değilim. Üstadın talebelerinden kendisini ilham kaynağım olarak belirlediğim bir talebesine göre söylüyorum. Niyet, edeb ve adabınızı takdir ediyorum ancak yanıldığınızıda. ALLAHA emanet olunuz.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Ben Üstadın talebelerini küçümsemiyorum. Üstad gibi olmadıklarını, olamayacaklarını söylüyorum. Vehata edebileceklerini söylüyorum ki f. gülen konusunda hata içerisindedirler. Bunada ben karar vermiş değilim. Üstadın talebelerinden kendisini ilham kaynağım olarak belirlediğim bir talebesine göre söylüyorum. Niyet, edeb ve adabınızı takdir ediyorum ancak yanıldığınızıda. ALLAHA emanet olunuz.

kardeş sağolasın şu meşhur abimizin ismini bize de verseniz mümkünse..ve ayrıca düşüncelerini de aktarsanız da bizlerde nasiplensek diyorum...

bu arada bu abilerimiz ki dediğim gibi hepsi de ehl-i kalp insanlar ve bir Müceddidin talebeleri ise bu konudaki HATA onlardan BERİ - EKSİK olması gerekmez mi diye düşünüyorum...

Evet ben belki yanılgı içindeyimdir ve basiretim eksiktir diye düşünüyorum..ama ya diğer bu hizmetin içindeki kardeşlerimin de hatalı ve yanılgı içinde olduğunuzu da söylemek istediğiniz mi çıkmaktadır....belki de istişare ile yapılan bunca iş ve hizmet doğrudur, gerçektir, hatasızdır ve yanılgı içinde değildir..belki sizler bu kadar kişiyi karşınıza aldığınıza göre hatalı ve yanılgı içindesinizdir...

kardeş musaitseniz benim risalelerden sizlere sorduğum sorularımın da cevabını almak isterim..

--selam ve dua ve muhabbetlerimle...
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Vereyim Orhan Kardeş, Sanırım çeşitli mesajlarımda isminden bahsetmişimdir. Üstad Hilmi Kocaaslan. Umarım tanıyorsundur.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Vereyim Orhan Kardeş, Sanırım çeşitli mesajlarımda isminden bahsetmişimdir. Üstad Hilmi Kocaaslan. Umarım tanıyorsundur.

kardeş bugün sabah t. den sonra Asay-ı Musa nın son kısımlarında Ankara Nur Talebeleri adına HİLMİ.. olarak bir bahis okudum ..herhalde bu abimiz olmalı lahikalarda da birkaç yerde geçmişti sanırım... Üstad Hz. nin varislerinden miydi kardeş yoksa talebelerinden miydi tam çıkaramadım..

Bu arada başka birkaç islami sitede Üstad hakkında ATIP - TUTAN kişilerle yazışdığımdan yoğunum..ilerki günlerde görüşmek üzere sağlıcakla kalınız...selametle ... selam ve dua ve muhabbetlerimle...
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
kardeş bugün sabah t. den sonra Asay-ı Musa nın son kısımlarında Ankara Nur Talebeleri adına HİLMİ.. olarak bir bahis okudum ..herhalde bu abimiz olmalı lahikalarda da birkaç yerde geçmişti sanırım... Üstad Hz. nin varislerinden miydi kardeş yoksa talebelerinden miydi tam çıkaramadım..

Bu arada başka birkaç islami sitede Üstad hakkında ATIP - TUTAN kişilerle yazışdığımdan yoğunum..ilerki günlerde görüşmek üzere sağlıcakla kalınız...selametle ... selam ve dua ve muhabbetlerimle...

Üstadın varislerindendir. Birbirlerinden haberdar olmuş ancak birbirini görememişlerdir. Yani Üstadın Üveys El Karanisidir, efendim.
 
A

AMMAR KARAN

Guest
spacer.gif


mseygi.jpg


spacer.gif
Mehmet Şevket Eygi

spacer.gif





Haklı Tenkitlerimizden Gocunmasınlar




HİÇBİR Müslüman şahsa veya cemaate düşmanlığım yoktur. Soğukluk, anlaşmazlık, ihtilâf olabilir ama düşmanlık asla olmaz. Çünkü bütün mü’minler kardeştir ve Allah’ın tesis etmiş olduğu bu kardeşlik bozulamaz. İman kardeşliği bağını çözmek veya kopartmak büyük isyan ve günah olur.

Tenkit etmek, düşmanlık değildir. Tenkitler doğru ise kabul edilmelidir. Doğru değilse itiraz edilmelidir.

Ortada vahim iddialar vardır:


(1) Tevhid ile Teslis’in uyuşacağını iddia edenleri mutlaka tenkit etmek gerekir. Böyle bir iddia karşısında susmak dinen cinayet olur.


(2) İslâm’ın Allah katında tek hak ve geçerli din olduğu inancını yıkmak istiyorlar; onun yerine “Üç İbrahimî din vardır, üçü de haktır, üçünün mensupları da Ehl-i Necattır, Cennet’e girecektir...” diyorlar. Bunu da tenkit etmek vaciptir. Böyle bir şey olamaz. Tek hak din vardır, o da İslâm’dır.


(3) Hâtemülenbiya Resûl-i Kibriya Efendimiz’in risâlet ve dâvetini inkâr edenleri, O’na yalancı diyenleri, O’nun getirdiği Kur’ân-ı Kerim’i hak kitap olarak kabul etmeyenleri, İslâm dinini ilahî din olarak kabul etmeyip onun kul uydurması olduğunu söyleyenleri doğru yolda gören ve gösterenleri tenkit etmek yine vaciptir.


(4) Kendilerini tenkit edenlere zındık diyorlar. Bu da yanlıştır.


(5) Kendilerini mâsum (günahtan korunmuş), hiç hatâ yapmaz, yanılmaz olarak gösteriyorlar. Böyle bir gösteriş ve inanç İslâm’ın temel öğretilerine, inanç ilkelerine aykırıdır.
Müslümanların birbirlerine olan kardeşlik vazifelerinden biri de, yapıcı, haklı, aydınlatıcı, doğru ve âdil yola sevk edici müsbet tenkitler ve uyarılar yapmalarıdır. Böyle uyarılara kızıp köpürmek yanlıştır.

Asr-ı Saâdet dâhil, İslâm dünyasında her zaman çeşitlilik olagelmiştir. Ashab-ı güzin (Sahabelerin seçkinleri) efendilerimizin meşrepleri bir değildi. Hz. Ömer de büyüktü, Ebu Zer Gıfarî de... Lakin meşrepleri değişikti. Bütün Müslümanların aynı kan grubuna mensup olmasını istemek tabiat-ı eşyaya aykırı tehlikeli bir ütopyadır. Hiçbir İslâmî cemaatin bütün Müslümanları (Ümmet-i Muhammed’i) kendi çatısı ve bayrağı altında toplamak hayaline kapılmaması gerekir. Bütün, parça içine sığmaz. Önemli olan “çeşitlilik içinde sarsılmaz bir vahdet/birlik sağlamaktır.”




Taleplerimiz:



(1) Tenkitlerimizden gocunmasınlar.


(2) Doğru olduğuna inandığımız ve doğru olduklarını dinen ispat edebileceğimiz haklı ve insaflı tenkitlerimizden dolayı bizi zındıklıkla suçlamasınlar.


(3) Kendilerine çok güveniyorlarsa icazetli, gerçek, ciddî bir ulema meclisi toplansın ve onların çürük ve sakat iddialarını dinlesin, incelesin ve gerekçeli fetva versin. Herkes de bu fetvaya uysun.

Hiçbir şahıs veya cemaat Yüce İslâm dinini ve Muhammedî mirası tekeline almaya yeltenmesin; İslâm’ı kumaş, kendisini makas sanıp keyfince kesip biçme, çıkarma, ekleme yapmaya cür’et ve cesaret etmesin.

İslâm’ın ve Ümmet-i Muhammed’in en azılı, en harbî, en yaman düşmanlarıyla işbirliği yaparak İslâm’a hizmet edilmez.

Müşkil ve tereddütlü mesele ve vak’alarda Müslümanlar için Allah’a ve Peygambere sorma yolu açıktır. Kur’ân’a, Sünnete baksınlar, Kur’ân ve Sünnet’i 14 asırdan beri açıklayan rabbanî ulemanın kitaplarına müracaat etsinler. Bir yol daha var: Keşifleri açıksa, usûl ve erkanına uyarak istihare yapsınlar. Onların rüyaları, vâkıaları, istihâreleri Ümmet-i bağlamaz ama kendileri aydınlanmış olur.
Her hâl ü kârda nefslerinin, hevalarının, re’ylerinin ve kafalarının dediğini yapmasınlar.
spacer.gif
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
http://www.milligazete.com.tr/index.php
spacer.gif




spacer.gif
Müslümanların birbirlerine olan kardeşlik vazifelerinden biri de, yapıcı, haklı, aydınlatıcı, doğru ve âdil yola sevk edici müsbet tenkitler ve uyarılar yapmalarıdır. Böyle uyarılara kızıp köpürmek yanlıştır.


Asr-ı Saâdet dâhil, İslâm dünyasında her zaman çeşitlilik olagelmiştir. Ashab-ı güzin (Sahabelerin seçkinleri) efendilerimizin meşrepleri bir değildi. Hz. Ömer de büyüktü, Ebu Zer Gıfarî de... Lakin meşrepleri değişikti. Bütün Müslümanların aynı kan grubuna mensup olmasını istemek tabiat-ı eşyaya aykırı tehlikeli bir ütopyadır.

Hiçbir İslâmî cemaatin bütün Müslümanları (Ümmet-i Muhammed’i) kendi çatısı ve bayrağı altında toplamak hayaline kapılmaması gerekir. Bütün, parça içine sığmaz. Önemli olan “çeşitlilik içinde sarsılmaz bir vahdet/birlik sağlamaktır.”



Kendilerine çok güveniyorlarsa icazetli, gerçek, ciddî bir ulema meclisi toplansın ve onların çürük ve sakat iddialarını dinlesin, incelesin ve gerekçeli fetva versin. Herkes de bu fetvaya uysun.


Hiçbir şahıs veya cemaat Yüce İslâm dinini ve Muhammedî mirası tekeline almaya yeltenmesin; İslâm’ı kumaş, kendisini makas sanıp keyfince kesip biçme, çıkarma, ekleme yapmaya cür’et ve cesaret etmesin.


İslâm’ın ve Ümmet-i Muhammed’in en azılı, en harbî, en yaman düşmanlarıyla işbirliği yaparak İslâm’a hizmet edilmez.

Her hâl ü kârda nefslerinin, hevalarının, re’ylerinin ve kafalarının dediğini yapmasınlar.
spacer.gif

yazıda çok çelişki var.
 
Üst