hirahos
Kıdemli Üye
- Katılım
- 9 Kas 2006
- Mesajlar
- 35,948
- Tepkime puanı
- 483
- Puanları
- 0
- Yaş
- 54
Filmi izleyen arkadaşlar, bu yazının içeriğini doğruladılar; hatta az bile buldular. Bundan daha fazlası da var imiş!
"New york'ta beş minare" filminin fragmanları veya görüntüleri sizleri kesinlikle aldatmasın. Filmin hareketli sahnesini toplasanız 5 dakika sürmüyor: Birisi filmin başında, öbürü ortalara doğru, o da sadece araba devrilme ve Namı değer Hacı'yı kaçırma sahnesi...
Şimdi gelelim filmin içine gizlenmiş olan, sonlarına doğru da açıkça kendini belli eden DİYALOG muhabbetlerine …
Dinlerarası diyalog sürecinde nasıl bir din, nasıl bir aile, nasıl bir toplum, nasıl bir devlet meydana getirilmek istendiğini ortaya koyan “çok önemli bir Amerikan projesi” olarak hazırlanmış bir film. 11 Milyon Dolarlık kaynağını da hiç sormuyoruz...
Hacı'nın Amerika'da oluşu, Türkiye’ye dönme hasreti ve filmin aktörlerinin Hacı hakkındaki replikleri Pensilvanya'da oturan bir vatandaşımızı hatırlatıyor.
Hacı adlı “örnek insan”, güya insanlığı İslam'a davet ediyor ama karısını Müslüman yapmak gibi bir derdi yok. “Neden karın Hristiyan?” diye soranlara “Nasıl olsa hepimizin tanrısı aynı, ne fark eder ki” diye cevap veriyor! Senaryo Dinlerarası diyalog'un pompaladığı inançlar hakmış gibi ustalıkla uygulanmış. Filmin sonlarında Hacı’nın annesinin "Olsun o da insan... Gevur da olsa insan, kabulümüz" sözleri en can alıcı yerlerde söylenmiş.
Hacı efendinin mustakbel kızı da annesine tabi olan bir hristiyan olmakla birlikte, yine kendi dininden hristiyan biriyle evlilik dışı ilişki yaşamakta. Filmde Hacı (kızın babası) buna müsade etmiş.
Müslüman Hacının kendi dininde haram olan şeyler açıkca önemsiz şeyler imiş gibi gösterilmektedir. (yeter ki diyalog olsun!!!)
İslam'da Müslüman bir kızın Hristiyan erkekle evlenmesi yasak. (Bakara 221) Bu yasak da hacının umurunda değil.
Hacı adeta “yeni bir din, yeni bir inanç ihdas ediyor.” Ama bunu yaparken öyle yedire yedire yapıyor ki “öyle örnek bir Müslüman olarak yapıyor ki” ruhunuz bile duymayabilir...
Mustakbel damatlarının şu sözü çok manidar "BABA BİZ ÖNCE KİLİSEDE EVLENECEĞİZ, SONRA İMAM NİKAHIMIZI KIYDIRACAĞIZ. "
Ayasofya sahnesi ise müthiş! Hacı, ellerini kaldırmış dua etmekte, Hristiyan olan karısı ise İstavroz çıkarmakta (göğsünde haç işareti çizmekte). Olmasını tam istedikleri görüntü de bu aslında...
Daha neler neler. Hacı'nın çoğu diyalogları hristiyan kardeşliği... ve kötülük etmiyorum vari hareketler…
İşin daha da garibi: Teröristlerin alayı sakallı, sarıklı ve şalvarlı!!! SubhanAllah... Bir tane bıyığı olan, sakalını kesmiş vatandaşı terörist olarak bulamazsınız! Bıyıklı ama sakalını kesmiş en azından bir terörist karakter niye oynatılmadı acaba?!
Mahsun Bey, Amerika’nın Irak’ta öldürdüğü, ırzına geçtiği milyonlarca Müslümanın dramını anlatacak yüreğe sahip olmadığı için, tam da Amerika’nın istediği gibi “ortalık katil, kasap ve cani Müslümanlarla kaynıyor” mesajını verecek bir senaryoyu yedirmiş filmine.
Ve filmde bu teröristlerin yuvaları da TÜRKİYE’DE ha! Bakar mısınız şu işe? Amerika'daki sahnelerde bir tane dahi terörist karakter bulamazsınız. Ne sakallı ne sakalsız. Sanki 11 Eylül İkiz Kule'si Türkiye’de olmuş gibi tüm dehşet verici sahneler memleketimizde işlenmiş!
Aklınıza kimleri getirdi bu sakallı, sarıklı ve sünnete tam ittiba etmiş Türkiye'deki cemaat? Diyalog meselelerine karşı Ayet ve Hadislerle dimdik duran kimin cemaati acaba? Bir de terörist konumuna düşürülmek istenen bu cemaat kimler olsa gerek? Tabii ki kimlerin, hangi cemaatlerin karalanmak istendiğini biz biliyoruz.
Velakin, zaman bunlara göre diyalog zamanı, RASULULLAH Efendimize (s.a.v) ittiba zamanı değil. Efendimize hakaret eden, haşa Allah’ın oğlu vardır diyen, haşa ve kella Meryem validemiz Allah’ın c.c hanımıdır diyen Hristiyanların, sanki bizden daha doğru yolda olduğu başka türlü anlatılamazdı zaten... Diyalogcular da bundan daha iyi savunulamazdı.
Sünnete ittiba etmiş ve diyaloğun batıl iddialarını reddetmiş cemaatler de bundan daha iyi karalanamazdı… Bir amerikalı bu filmi izlediğinde ne düşünür sizce? Tüm sarıklı sakallılar terörist, sakalsız bıyıklılar iyi adam… Alkış.
Bu filmi çevirerek, Hacı karakteri etrafında diyalogcuları iyi göstereceğiz diye Müslümanları ve Sakal ve sarık gibi değerleri bu kadar aşağılamaları üzücüdür.
Mesajlar veriyor, dini bilgileri saptırıyor, “en yaygın bilenebilecek dini bilgilerde bile” büyük bir cehalet sergileniyor.
Ve hepsinin toplamında ortaya “Newyork’ta beş minare çıkıyor.”
Dinimiz İslam'ın minaresi bu değil. Asla biz bu değiliz! Bu diyalogcuların hayallediği bir din olmuş... Öyle bir din ki imamı yok, müezzini yok, hocası bizden değil...
New York'ta Beş minare değil, dünyada "boş minare" bu film...
Sızlanmaktan, yazıklar olsun demekten, Ehli Sünnet Müslümanlara, dua etmeleri ve Ehli Sünnet oldukları için Mevla'mıza Sabahlara kadar şükretmemiz gerektiğini hatırlatmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor...
(Alıntıdır, tarafımdan düzenlenmiş, kimi sözler çıkarılmış ve bazı sözler tarafımdan eklenmiş; yazı bütün itibariyle yeniden elden geçirilmiştir)
"New york'ta beş minare" filminin fragmanları veya görüntüleri sizleri kesinlikle aldatmasın. Filmin hareketli sahnesini toplasanız 5 dakika sürmüyor: Birisi filmin başında, öbürü ortalara doğru, o da sadece araba devrilme ve Namı değer Hacı'yı kaçırma sahnesi...
Şimdi gelelim filmin içine gizlenmiş olan, sonlarına doğru da açıkça kendini belli eden DİYALOG muhabbetlerine …
Dinlerarası diyalog sürecinde nasıl bir din, nasıl bir aile, nasıl bir toplum, nasıl bir devlet meydana getirilmek istendiğini ortaya koyan “çok önemli bir Amerikan projesi” olarak hazırlanmış bir film. 11 Milyon Dolarlık kaynağını da hiç sormuyoruz...
Hacı'nın Amerika'da oluşu, Türkiye’ye dönme hasreti ve filmin aktörlerinin Hacı hakkındaki replikleri Pensilvanya'da oturan bir vatandaşımızı hatırlatıyor.
Hacı adlı “örnek insan”, güya insanlığı İslam'a davet ediyor ama karısını Müslüman yapmak gibi bir derdi yok. “Neden karın Hristiyan?” diye soranlara “Nasıl olsa hepimizin tanrısı aynı, ne fark eder ki” diye cevap veriyor! Senaryo Dinlerarası diyalog'un pompaladığı inançlar hakmış gibi ustalıkla uygulanmış. Filmin sonlarında Hacı’nın annesinin "Olsun o da insan... Gevur da olsa insan, kabulümüz" sözleri en can alıcı yerlerde söylenmiş.
Hacı efendinin mustakbel kızı da annesine tabi olan bir hristiyan olmakla birlikte, yine kendi dininden hristiyan biriyle evlilik dışı ilişki yaşamakta. Filmde Hacı (kızın babası) buna müsade etmiş.
Müslüman Hacının kendi dininde haram olan şeyler açıkca önemsiz şeyler imiş gibi gösterilmektedir. (yeter ki diyalog olsun!!!)
İslam'da Müslüman bir kızın Hristiyan erkekle evlenmesi yasak. (Bakara 221) Bu yasak da hacının umurunda değil.
Hacı adeta “yeni bir din, yeni bir inanç ihdas ediyor.” Ama bunu yaparken öyle yedire yedire yapıyor ki “öyle örnek bir Müslüman olarak yapıyor ki” ruhunuz bile duymayabilir...
Mustakbel damatlarının şu sözü çok manidar "BABA BİZ ÖNCE KİLİSEDE EVLENECEĞİZ, SONRA İMAM NİKAHIMIZI KIYDIRACAĞIZ. "
Ayasofya sahnesi ise müthiş! Hacı, ellerini kaldırmış dua etmekte, Hristiyan olan karısı ise İstavroz çıkarmakta (göğsünde haç işareti çizmekte). Olmasını tam istedikleri görüntü de bu aslında...
Daha neler neler. Hacı'nın çoğu diyalogları hristiyan kardeşliği... ve kötülük etmiyorum vari hareketler…
İşin daha da garibi: Teröristlerin alayı sakallı, sarıklı ve şalvarlı!!! SubhanAllah... Bir tane bıyığı olan, sakalını kesmiş vatandaşı terörist olarak bulamazsınız! Bıyıklı ama sakalını kesmiş en azından bir terörist karakter niye oynatılmadı acaba?!
Mahsun Bey, Amerika’nın Irak’ta öldürdüğü, ırzına geçtiği milyonlarca Müslümanın dramını anlatacak yüreğe sahip olmadığı için, tam da Amerika’nın istediği gibi “ortalık katil, kasap ve cani Müslümanlarla kaynıyor” mesajını verecek bir senaryoyu yedirmiş filmine.
Ve filmde bu teröristlerin yuvaları da TÜRKİYE’DE ha! Bakar mısınız şu işe? Amerika'daki sahnelerde bir tane dahi terörist karakter bulamazsınız. Ne sakallı ne sakalsız. Sanki 11 Eylül İkiz Kule'si Türkiye’de olmuş gibi tüm dehşet verici sahneler memleketimizde işlenmiş!
Aklınıza kimleri getirdi bu sakallı, sarıklı ve sünnete tam ittiba etmiş Türkiye'deki cemaat? Diyalog meselelerine karşı Ayet ve Hadislerle dimdik duran kimin cemaati acaba? Bir de terörist konumuna düşürülmek istenen bu cemaat kimler olsa gerek? Tabii ki kimlerin, hangi cemaatlerin karalanmak istendiğini biz biliyoruz.
Velakin, zaman bunlara göre diyalog zamanı, RASULULLAH Efendimize (s.a.v) ittiba zamanı değil. Efendimize hakaret eden, haşa Allah’ın oğlu vardır diyen, haşa ve kella Meryem validemiz Allah’ın c.c hanımıdır diyen Hristiyanların, sanki bizden daha doğru yolda olduğu başka türlü anlatılamazdı zaten... Diyalogcular da bundan daha iyi savunulamazdı.
Sünnete ittiba etmiş ve diyaloğun batıl iddialarını reddetmiş cemaatler de bundan daha iyi karalanamazdı… Bir amerikalı bu filmi izlediğinde ne düşünür sizce? Tüm sarıklı sakallılar terörist, sakalsız bıyıklılar iyi adam… Alkış.
Bu filmi çevirerek, Hacı karakteri etrafında diyalogcuları iyi göstereceğiz diye Müslümanları ve Sakal ve sarık gibi değerleri bu kadar aşağılamaları üzücüdür.
Mesajlar veriyor, dini bilgileri saptırıyor, “en yaygın bilenebilecek dini bilgilerde bile” büyük bir cehalet sergileniyor.
Ve hepsinin toplamında ortaya “Newyork’ta beş minare çıkıyor.”
Dinimiz İslam'ın minaresi bu değil. Asla biz bu değiliz! Bu diyalogcuların hayallediği bir din olmuş... Öyle bir din ki imamı yok, müezzini yok, hocası bizden değil...
New York'ta Beş minare değil, dünyada "boş minare" bu film...
Sızlanmaktan, yazıklar olsun demekten, Ehli Sünnet Müslümanlara, dua etmeleri ve Ehli Sünnet oldukları için Mevla'mıza Sabahlara kadar şükretmemiz gerektiğini hatırlatmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor...
(Alıntıdır, tarafımdan düzenlenmiş, kimi sözler çıkarılmış ve bazı sözler tarafımdan eklenmiş; yazı bütün itibariyle yeniden elden geçirilmiştir)