Diyalog Hareketinin Hedef ve Sonuçları

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Mehmet Talü Hocaefendi'den Diyalog konusunda "anlamlı" mesaj Yazar ::Genc::Adam
mtalu.jpg

Milli Gazetesi yazarı Mehmet Talu Hocaefendi’den Sitemizdeki bir Yazıya gönderdiği anlamlı mesaj :
[SIZE=+0][FONT=times new roman,times]“ALLAH’ım! Diyalog faaliyetlerine İslam’a fayda verir düşüncesiyle katılanlar, şayet doğru yapıyorlarsa, onları bu çalışmalarında muvaffak eyle, bizi de onlara yardımcı eyle. Şayet yanlış yapıyorlarsa, İslam’a zarar veriyorlarsa onları hidayete erdir, onları da bizi de yanlış şeyler yapmaktan muhafaza eyle. Amin
[/FONT]
[/SIZE]

“ALLAH’ım! Biz Diyalog faaliyetlerine İslam’a zarar verir düşüncesiyle karşı çıkıyoruz. Şayet bu tavrımızda yanlış yapıyor, farkında olmadan İslam’ın ve Kur’an-ı Kerim’in Dünya’da yayılmasına engel oluyor, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin: “Ahirzamanda benim ismim güneşin doğduğu her yerde duyulacak” Hadis-i şerifinin mazhariyetine gölge düşürüyorsak, bizi hidayete erdir, ta ki bu güzel hizmetin meyvelerini geciktirmiyelim (19.03.2006 , Milli Gazete)
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Abdullah Aymaz Hocaefendi’nin 13.03.2005 tarihli Köşe Yazısında dile getirdiği ve ::Genc::Adam sitemizde detaylı olarak incelediğimiz şu tesbitine :" Eğer biz zararlı şeyler yapıyorsak Allah bizi silip süpürüp götürsün." mealindeki sözler söyledi ve bunları yazdı. Eğer kendilerinin yalancı ve iftiracı olmadıklarını iddia ediyorlarsa, aynı şekilde kendileri "Eğer biz yalan söyleyip iftira atıyorsak, Allah bizi silip süpürüp götürsün." veya Allah'ın lâneti üzerlerine olacak şekilde, şart cümlesinin sonunu samimi olarak tamamlasınlar. Bunu yazı ile de söz ile de herkese ilân etsinler. Aynen mağdur, mazlum ve iftiraya uğrayan zatın yaptığı gibi...” Milli Gazetesi Yazarı ve İslami çevrelerce sevilen Mehmet Talu Hocaefendi’den kısmen sitemdolu kısmende orta yolu öneren cevablarını genel anlamda makul buluyor ve teşekkür ediyoruz.
Diyaloğun zorunluluğuna değinen Mehmet Talü Hocaefendi :
İslâm’ı tebliğ etmek üzere Müslümanlarla diğer din mensuplarının, hatta dinsizlerin ve ateistlerin diyalog halinde olmasında herhangi bir sakınca yoktur. Daha da ileriye giderek bunun Müslümanlar açısından bir “zorunluluk” olduğunu söylüyorum. Zira Müslümanlar yeryüzünde Hakk’ın yegâne temsilcisidir ve Hak’tan habersiz olan kitlelere onu duyurma görevi öncelikle ve sadece Müslümanlar’a terettüp eder. Biz onlarla diyaloğu kesersek onlara Hak ve hakikati kim ulaştıracak?
Diyaloğun, İslam’dan taviz verilmeden yapılmasına değinen Mehmet Talu Hocaefendi :
Gayr-i müslimleri hidâyete çağırmak için dâvet ve tebliğ faaliyetleri yapılmasına evet; İslâm’dan tâviz vererek diyalog ve hoşgörü yapılmasına kesinlikle hayır!...
Bir müminin başka bir mümini tekfir etmesini yadırgıyan ve bunun tehlikeli bulan Mehmet Talü Hocaefendi , Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında bu tür ithamların olmadığına inandığını vurguluyor :
Sonra bir kimseyi tekfir etmenin; yani kâfir olmadığı halde kâfir olduğunu söylemenin çok tehlikeli olduğunu unutmamak gerekir. Herhangi bir Müslüman, diğer bir Müslümanın kâfir olduğunu söyleyemez. Cezası korkunçtur. Küfürle suçladığı kişi gerçekten kâfir değilse, suçlayan, sırf bu suçlama yüzünden kendisi kâfir olur. Düşünce ayrılığı; İslâm’ın temel akidelerini inkâr noktasında değilse; siyasî, içtimaî ve amelî konulardaki ihtilaflar ve Kur’an-ı Kerim’e dayalı açıklama ve yorumlardaki farklılıklar yüzünden insanların tekfir edilmesi, horlanması, dışlanması, yadırganması; İslâm’ın ruhuna uygun değildir. Bütün tarikat ve mezhep mensuplarının üstkimliği “Müslümanlık”tır. Öyleyse farklı düşünce ve ekollerde yer alan Müslümanların; kendileri dışındaki Müslümanlara bakış ve davranışları bu ölçülerde olmalıdır. Bütün mü’minler mezhep ve tarikat taassubundan uzak bir şekilde birbirlerine İslâm kardeşliği espirisiyle yaklaşmalıdırlar. Teferruata ait farklılıklar kin, düşmanlık ve tefrika nedeni olmamalıdır. Mehmet Talu Hocaefendinin , yanlış anlmaya matuf bir hususunuda aktaralım ;
İSLÂM’DAN TÂVİZ vererek diyalog ve hoşgörü yapılmasına karşıyım…
tesbiti ile bugün Diyalog Hizmetlerini yapan camia’nın , İslam’dan taviz verdiğini ima etmediğini anlamak istiyoruz. Yoksa aksini iddia etmek su-i zan olmaktadır. Hele hele bu Hizmetleri icra edenlerin İslam’ın tebliğ edilmesine en azından temsil noktasından katkı sağlamadığını düşünmek imkansızdır.
Bu çerçevede Mehmet Talu Hocaefendiye , Diyalog hususunda konunun daha iyi anlaşılabilinir olması babından bir ::Genc::Adam olarak “röportaj” yapmayı teklif ediyoruz. İnşallah Hocamız bu teklifimizi müsbet karşılar , bizde röporatjımızı mümin kardeşliğin gereği olan uhuvvetin derinleşmesi adına burada yayınlarız.
::Genc::Adam
(Not: Mehmet Talü Hocaefendinin , yazımızın başındaki tesbitlerinin diğer tüm Diyalog karşıtı kardeşlerede örnek olmasını temenni ediyoruz.)
Mehmet Talu Hocanın sitemiz için yazdığı Köşe Yazısının tümü için tıklayınız.
 
S

SaLtan

Guest
bir yazısında hocaefendi...diyor ki:" emin olan kişi için diyalogdan bir zarar gelmeyecektir imanına...ama ben yine de yalnış anlaşılır mı bu mesele,acaba iyi ediyor muyuz..?" diye oturup agladıgımı bilirim..(zaman:30.3.2004)


emin olan kişiden kasıt: inanan, tebliğ donanım ve aksiyonunu tamamlamış. meselelerin çözümüne vukuf insanları kastediyor. emin olmak fikrine (ideasına) güvenmek, korkmamaktır. sıradan bir hristiyan a islamiyeti anlatmak çok kolay olabilir ama dindar bir papaz a davet için çok daha gelişmiş donanımlar ve yürek gerektiriyor. birde müslüman olmasına vesile olduğunuz sıradan hristiyan için islamı yaşatacagınız ortamlar çok önemli. bu cemaatin + sı bu imkanları sağlayabilmesidir.

içerde ve dışarda fethullah gülen, özellikle son yıllarda toplumumuza bir den fazla mesaj vermeye çalışıyor. toplumun da bir çıkış yolu aradığını düşünürsek, içerde ve dışarda diyalog ve bütünlüğe kayışlar farkında olunmadanda gercekleşebilir
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
..BU ARADA BAYRAMLAŞMAYA GİTTİM GELDİM....

...AMENTÜDE KİMLERLE BİRLİKTELİĞİMİZ VAR SON NOKTAYI KOYALIM

KARDEŞLERİM....


Soru: “Amentüde ittifakımız var” cümlesi Ehl-i Sünnet anlayışına ters değil midir?
El-Cevab: Bahse konu 'Amnetüde ittifakımız var' ifadesini, muhterem Ahmet Şahin Hocamız, Zaman Gazetesi 14.07.2000 tarihili Köşe yazısında şu şekilde beyan etmişti:

” Zaten dikkatlice bakıldığında görülecektir ki ehl-i kitapla temel noktalarda birlikteyiz. Daha meşhur ifadesiyle amentüde ittifakımız vardır. Çünkü Allah'ın gönderdiği kitapların hemen hepsinde tekrarlanan amentüdür: Allah birdir. Peygamberler haktır. Melekler vardır. Kitaplar gönderilmiştir. Ahiret vardır. Ölen insanlar bir gün dirilecek, yaptıkları iyiliklerin mükafatını, kötülüklerin de mücazatını göreceklerdir.

Bu temel noktalar bir amentüden başkası değildir ve biz ehl-i kitapla bu amentüde müttefikiz. Garip olan şudur ki ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. “

Aslında bu yazısında ki gayet makul ve doğru tesbitlere rağmen, Bardağın sürekli boş kısmını görmeye alışmış bazı Yazarların yanlış anlaşılmalarını bertaraf etmek için, değerli Hocamız yine Zaman Gazetesinde 15.03.2005 tarihli Köşe yazısında konuyu daha net bir şekilde açmıştır:

“Bakara Suresi ayet 4’te, müminler tarif edilirken, “Hem Kur’an’a, hem de Kur’an’dan önceki İlahi kitaplara iman ederler.” diye tarif ediliyor.

Bu sebeple biz müminler de hem Kur’an’a, hem de Kur’an’dan önceki İlahi kitaplara iman ediyor, onları tebliğ eden tüm peygamberleri de tasdik ediyoruz. Çünkü o peygamberlerin tebliğ ettikleri kitaplarda tüm insanlığın değişmeyen doğruları vardır. Bu değişmeyen doğrular: “Allah’a iman, peygamberlere iman, meleklere iman, öldükten sonra tekrar dirilerek ahirette hesap vermeye iman.” Bunlar semavi kitapların ittifak ettikleri bir bakıma amentüleridir....

Bizler de bu amentüde müttefikiz. “Ehli kitapla Amentüde ittifakımız var.” derken de bu değişmeyen doğruları saymıştım geçmişteki bir yazımda. Çünkü biz de Allah’a, peygamberlere, meleklere, ahirete iman ediyoruz. Yani ehli kitapla bu değişmez doğrularda ittifak ediyoruz. Ancak ehli kitabın bazılarının bu doğruları tarif ve tavsif ederken yanlışa düştüklerini de görüyor, Allah’a babalık, peygambere de oğulluk ve krallık sıfatını isnat etmeleri gibi yanılgılarına da şahit oluyoruz. Onlardan bazılarının bu gibi yanlış tarif ve tavsiflerinin doğrusunu anlatma görevi de yine bize düşüyor. Uzaktan seyirci kalma yerine yaklaşıp kendi doğrularımızı anlatma imkanı aramamız icap ediyor. Bunun için de diyaloğa, konuşmaya ihtiyaç oluyor. Zaten atasözünde, “İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar, hayvanlar da vuruşa vuruşa uzaklaşırlar.” deniyor. Bizler konuşa konuşa anlatmayı tercih ediyoruz, vuruşa vuruşa uzaklaşmayı hizmet telakki etmiyoruz. “Siz konuşa konuşa bir şey anlatamazsınız! ” diyenlere de “Siz de konuşmaya konuşmaya bir şey anlatın öyle ise...” diyerek kendi mantıklarıyla baş başa bırakıyor,”
SONUÇ:
Muhterem Ahmet Şahin Hocamız,

1-) Hz.Adem’den günümüze gelen tüm peygamber ve Kitablara İman noktasında Ehl-i Kitab ile Amnetüde bir birlikteliğe vurgu yapmaktadır, ki bu Kur’anın bir emridir!

2-) Bu İttifakın, günümüz Tahrif olmuş Hz.İsa (AS) mı Allah’ın oğlu kabul eden Hıristiyanlık veya yine tahrif olmuş yahudilik ile değil, Asılları ile olduğunu beyan etmiştir! Dolaysıyla bundada itiraz edilecek bir husus yoktur!

3-) Ayrıca, Amentüde İttifakımız olduğunu beyan ederken, bu hususu vesile yapıp, Allah’ın sıfatlarında yanlışa düşen Ehl-i Kitab ile bir konuşma zemini oluşturduklarını ve bunu başardıklarını yazının devamında görmekteyiz.

Tüm bu açık ve nezih yaklaşımlara rağmen, “Amnetüde ittifakımız var “ ifadedesinden sanki günümüz tahrif uğramış Ehl-i Kitab ile bir ittifak şeklinde anlamak, en hafif tabiri ile Anlayış Kıtlığı ile telif etmek mümkün olabilir!



--
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
--------------------------------------------------------------------------------
DİNLERARASI DİYALOG DÖNEMİ
Misyonerlik ve oryantalizm faaliyetleri birbirinin devamı ve tamamlayıcısı durumnda idiler. Diyalog ise; misyon faaliyetleriyle İslam ülkelerinin başta hadisler ve sünnet müessesi olmak üzere pek çok konuda kafası bulanmış ve şüphelerle dolmuş halklarını kilisenin kurtarıcısı (!) eline teslim edebilme gayretlerinin adıdır.
Nitekim Dinlerarası Diyalog fikrinin babası olan, İslam tasavvufu ve bilhassa Hallac-ı Mansur üzerine çalışması bulunan Louıs Massignon, “onların (Müslümanların) her şeylerini tahrif ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. İntihar ve anarşi için olgun hale geldiler” demektedir. Hayatını İslam’ın içinde olduğunu düşündüğü Hıristiyanlık unsurlarını bulmaya adayan ve çalışmalarını hep bu maksatla yapan bu şahsın ortaya attığı diyalog fikri günümüzde uygulamaya konmuştur.

Diyalog dönemine geçmeden önce bu süreci başlatan Papa’lağın diyalogdan ne anladığına ve nasıl baktığına bir göz atalım.
DİYALOG MİSYONERLİĞİN BİR TÜRÜDÜR
Katolikliğin bir nevi ilmihal kitabı olan ve Papa’nın imzasını taşıyan Cathecism’de diyalog şöyle tanımlanıyor: “Misyonerlik görevi İncil’i daha henüz kabul etmemiş olanlarla saygıya dayalı bir diyaloğu öngörür.” ( Cathecims, s. 227, madde 856) burada geçen “henüz İncil’le tanışmamış olanlar” kimlerdir? Sorusunun cevabı 359. maddede şöyle veriliyor: “Aziz Paul derki; ‘insan soyu iki erkekten kaynaklanır. Bir tanesi Adem, bir tanesi Mesih’tir. Ama Mesih, Adem’i yaratırken kendi suretini de ona vermiştir.’ “ buradan ortaya şu çıkıyor: henüz İncil’le tanışmayanlar, Adem’i de Mesih’in yarattığını henüz bilmeyenlerdir. Burada açıkca bir şirk vardır. Ve kilise kimi çevrelerin iddia ettiği gibi diyalog yolu ile İslam’a yönelmek yerine şirke çağırmaktadır.
DİYALOG, KİLİSE’YE DÖNDÜRME AMAÇLI MİSYONUN BİR PARÇASIDIR
Şimdiki Papa II. J. Paul’e göre “Dinlerarası diyalog Kilise’nin insanları Kilise’ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır.”( Joun Paul II, Redemptoris Missio, Libreria Editrice Vaticana, Roma 1991, s. 55) Papa’ya göre bu durum Hıristiyanlığın tabiatından kaynaklanır ve amaç başkalarına İncil’in mesajını öğretmektir: “Diyalog bir ve üç olan Tanrı’nın kendi kendi hayatına dayanır… Böylece diyalog Kilise’nin kurtarıcı misyonunun bir parçasıdır; gerçekten bu kurtuluş diyaloğudur. Çünkü böyle hakiki bir diyalog bir Hıristiyan için inandığını pratiğe dökmektir, saygı göstermek ve dinlemek suretiyle başkalarına İncil’in mesajını öğretmektir.”( Podgorski, F. R., Tawars A Catolic Theolojy of Misyonary Dialogue And Dialogical Mission With Other Religions, Roma 1987, s. 142 vd.)
DİYALOĞA RAĞMEN, PAPALIĞA GÖRE YEGANE GERÇEK DİN HIRİSTİYANLIKTIR
Diyalog kavramını II. Vatikan Konsoline öneren Papa VI. Paul diyaloğa rağmen yegane gerçek din vardır, oda Hıristiyanlıktır: “Biz her ne kadar Hıristiyan olmayan dinlerin manevi ve ahlaki değerlerini tanıyor, saygı gösteriyor, onlarla diyaloğa hazırlanıyor ve din hüviyetini savunmak, insanlık kardeşliğini tesis etmek, kültür, sosyal refah ve sivil iradeyi oluşturmak gibi hususlarda diyaloğa girmek istiyorsak da dürüstlük bizi gerçek kanaatimizi açıkca ilan etmeye mecbur etmektedir; yegane gerçek din vardır. Oda Hıristiyanlıktır.”( Catholic Official Teachings, VIII: Clergy and Laity, Edited by Odile m. Leibhard, Wilmington 1978, s. 13 vd.)
PAPAYA GÖRE TEK KURTULUŞ YOLU HIRİSTİYANLAKTIR
Papa I. Jean Paul’un 20 yıllık dostu ve “Papa’nın Düşüncesi” kitabının yazarı Buttiglione bu düşünceleri şöyle açıyor: “Hıristiyanlar İsa’nın Mesih olduğuna ve insanın onun sayesinde kurtulduğuna inanır. Tanrı’ya götüren başka bir yol yoktur. Bu önerme Hıristiyanlığı bir ahlak felsefesinde ve İsa’yı bir tür ahlak hocasına indirgeyen belirli bir çağdaş eğilime karşı tepkidir. (…) Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasındaki siyasi sorunlar, onla kurtuluş sunma gibi bir misyonerlik sorunundan tümüyle ayrı tutulmalıdır. Hıristiyanlık bu kurtuluşu, sömürgecilik veya Haçlı Seferleri ile değil, İsa’dan geçen bir diyalogla sunmaktadır.”( NPQ; Cilt: 1, Yaz 1991.)
DİYALOGDAN AMAÇ MİSYONERLİĞE YARDIMCI OLMAKTIR
Vatikan’ın Dinlerarası Diyalog Sekreterya’sının ilk başkanı Kardinal Marella Konsil Babalarına gönderdiği bir mektupta diyalog sekreteryasının amacını, doğrudan misyonerliğe yardımcı olmak şeklinde açıklamıştır: “Faaliyetlerimizle, Kilise’nin misyoner faaliyetlerini yürüten S. Cogregation de Propaganda Fide teşkilatının çalışmalarına, misyonerlik faaliyetlerinin kanunen mümkün olmadığı yerlerde yardımcı olmaya ve boşluğu doldurmaya çalışacağız.”( Rosanna, P., ‘The Secretariat For Non-Cristian Religions From the Begginings to the Present Day: History, Ideas, Problems’, Bulletin XIV/2-3, Roma 1979, s. 91)
DİYALOG KİLİSE’NİN İNCİL’İ YAYMA AMAÇLI MİSYONUNUN İÇİNDE YER ALIR
1973’te Sekreterliğe seçilen Rosanno, Hıristiyan olmayanlarla diyalog ile neyi kastettiklerini şöyle açıklamakta:”Diyalogdan söz ettiğimizde açıktır ki bu faaliyeti, Kilise şartları ve çerçevesinde misyoner ve İncil’i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilise’nin bütün faaliyetleri gibi diyalog da. Kilisenin üzerinde taşıdığı Tanrı Mesih’in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog Kilise’nin İncil’i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır.” ( Rosanno, aynı makale, s.100)
DİYALOĞUN AMACI
II. Vatikan Konsili’nin diyalog taktiğini yeni çağın bir metodu olarak benimsemesiyle birlikte kilise gözlerini Anadalu’ya çevirmiş ve Anadolu ile diyaloğa girmenin yollarını aramıştır. Zira gerek Türkiye’nin tarihi, kültürel, siyasi potansiyeli ve stratejik konumu, gerekse Hıristiyanlarca kutsal sayılan hac bölgesinin Anadolu topraklarında bulunuşu, ülkemizi dinlerarası diyalog faaliyetlerinin odak noktası durumuna getirmiştir. 1987 yılından bu yana Türkiye üzerindeki faaliyetler hızlanmıştır. Hıristiyanlık Dışı Dinler Sekreteryası Başkanı Kardinal Arinze 13 Mayıs 1987’de ülkemize gelmiş, diyaloğun kitlesel ayağını oluşturmak üzere kendilerine yakın bulduğu azınlık temsilcileri ve bazı Müslüman din bilginleriyle görüşmelerde bulunmuştur.
Bu adımın bir uzantısı olarak 1998’de Fettullah Gülen “Papalık misyonunun bir parçası olmak üzere” Vatikan’a Papa ile görüşmeye gitmiştir.
Diyaloğun akademik ayağını oluşturmak üzere Papaz Thomas Michel 1987’de Türkiye’ye gelmiş Ankara İlahiyat fakültesi’nde bir dönem Hıristiyanlık dersleri ve seminerleri vermiş, 1988’de İzmir’de, 1989’da Konya’da ilahiyat fakültelerinde derslerine devam etmiştir.
Papaz Michael Efendi Türkiye’de kaldığı süre zarfında bir akademik kadro yetiştirmiş kendisinin seslendirmesi halinde aşırı tepkiler doğurması muhtemel bazı itikadi görüşleri bu akademik kadro vasıtasıyla, onların ağzından Anadolu insanına pompalamıştır. Bu tahrif edici itikadi görüşler şunlardır:
* Kur’an-ı Kerim’in metin yönünden ele alınıp bazı tarihsel beyanlarının açığa çıkarılması.
* Türk milletince muharref olarak kabul edilen İncil ve Tevrat’ın hükümleri geçerli ilahi kitaplar olduğu iddiası.
* Anadolu’daki yerleşik kanaatin aksine Yahudi ve Hıristiyanların da cennetlik olduğu iddiası.
* Tek Allah inancının yeterli, Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmenin ise bir “kemal mertebesi” olduğu iddiası.
* İncil ve Tevrat’ın bazı bölümlerinin namazda okunabileceği iddiası.
* İbrahimi dinlerin uzlaşmasının mümkün olduğu şeklinde Vatikan kaynaklı muharref anlayışlar bir kısım akademisyenlerimiz tarafından ısrarla milletimizin gündemine sokulmaya çalışılmıştır.
Türkiye’de diyalogun akademik ayağını oluşturmakla görevli kilise sekreteryası bu işlerin İslam’a sadakatle bağlı geleneksel Müslümanlarla olamayacağını gayet iyi bildiğinden, ‘gevşek vahiy’ inancını kabullenmiş, gerektiğinde Kur’an-ı Kerim’i sorgulayabilecek akademik çevrelerle çok yakın temas kurulmasının şart olduğunu düşünmektedir. R Arnaldez normal bir Müslüman’a diyalogu kabul ettirmenin pratikte imkansız olduğunu söyledikten sonra İslami esasları modern akılla silkelemeyi bir metot haline dönüştürmüş Vehhabi anlayışının ve Abduh’çu ekolün görüşlerinin galip gelmesi halinde, dinlerarası diyalogun oldukça kolaylaşacağını ifade etmektedir.( R. Arnaldez: Contidions dun avee İslam)
1998-1999’da yapılan Abant Toplantılarında da her ne kadar tıkanma noktasındaki Türkiye’nin önünün açılması şeklindeki bir gaye çatısı konmuş ise de alınan kararlar İslam dininin akli yorumlarla yeniden ele alınması ve diğer dinler karşısında yeni pozisyona sokulması şeklinde tezahür etmiştir. Toplantının organizatörlerinin, kararların ardından Kur’an’da mevcut olan Ehl-i Kitap ile ilgili ayetlerin tarihsel olduğu, dolaysıyla bugünkü Yahudi ve Hıristiyanları değil o dönemin insanlarını bağladığı, öte yandan devletin kutsal olup olmadığı şeklindeki tespitleri de dikkat çekicidir.
Bu sayfada yer alan araştırma Prof. Dr. Haydar Baş'ın Dini ve Milli Bütünlüğümüze Karşı Tehditler Eserinden alınmıştır!
Detaylı bilgi : www.diyalogmasali.com

Diyalog bir papa programıdır. Allah indinde din sadece islamdır. Onlarla ortak nokta insanla hayvanların ortak noktası gibidir. Hayvandada göz vardır diye insan olmadı ya. Hristiyan ve yahudiler sapıktırlar kurtulmaları için müslüman olmaktan başka çareleride yoktur. Diyalog hareketleride onların müslümanların içine sızma hareketidir, esen kalınız.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Orhan abi,

Bu yeminleşme işi Necran Hıristiyanlarıyla Peygamberimiz arasında da olmuş..

Sen beni karıştırdın sanırım..

Diyalog dedikleri hayırlı mı şer mi henüz kesin bir kanaatim yok demiştim zaten..

Kanaatim olmayan bir konuda beni yemine, lanetleşmeye çağırman, zorlaman hoş değil..

Kaldı ki ne düşündüğümü zaten izhar etmiştim yeminleşme konusunda..

Daha benle diyalog kuramıyorsun; elin Hıristiyanıyla nasıl kuracaksın?
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
BU ARADA MİİLİ GAZETE YAZARI MEHMET TALÜ HOCAMIZIN

-Kİ KENDİSİNE SAYGIM SONSUZDUR EN AZINDAN FIKIH KONUSUNDA SEÇKİN İNSANLAR ARASINDADIR-

KENDİSİNİN ANLATTIĞI RÜYA - YAKEZASINI DA ANLATAYIM....



Genc::Adam :

Ahmet Şahin Hoca’nın

“Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var!”

cümlesini taviz olarak niteliyorsunuz. Halbuki , Ahmet Şahin Hoca konu ile ilgili 2.yazısının devamında :”Ancak ehli kitabın bazılarının bu doğruları tarif ve tavsif ederken yanlışa düştüklerini de görüyor, Allah’a babalık, peygambere de oğulluk ve krallık sıfatını isnat etmeleri gibi yanılgılarına da şahit oluyoruz.

Onlardan bazılarının bu gibi yanlış tarif ve tavsiflerinin doğrusunu anlatma görevi de yine bize düşüyor. “ demektedir. Yazıları bir bütün olarak bakarsak , Kuran’ın :” De ki: Ey Ehl-i Kitap, Sizinle Bizim Aramızda ortak olan Bir Kelimeye Gelin: Allah'tan Başkasına İbadet Etmeyelim ve O'na Hiçbir Şeyi Ortak Koşmayalım.”(Ali İmran:64) ifadesine muvafık düşmüyor mu ?

Mehmet Talu Hoca :

Ahmet Şahin Hoca’nın 14.07.2000 tarihli köşe yazısının ikici yarısındaki yanlış anlamaya müsait ifadelerini , 15.03.2005 tarihli köşe yazısında açıklık getirmesi sevindiricidir , ancak biraz geç olmuştur.

Gönül isterdiki , bu konu biraz daha erken aydınlatılmış olsaydı. İzninizle Ahmet Şahin Hoca’nın bu ifadesine bir cevab mahiyetinde Milli Gazetedeki Köşeme yazı hazırladığım , ancak henüz yayına girmeden önce gördüğüm bir rüyayı arz etmek istiyorum.Gerçi rüya ile amel olmaz ama yinede arz edeyim.

Genc::Adam : Estağfrullah…buyurun….

Mehmet Talu Hoca :

Perşembe akşamıydı yanılmıyorsam , akşam namazımı kıldıktan sonra Bir programa katılmak için hazırlık yaptığım bir sırada , biraz vakit olduğundan kısa bir süreliğine istirahat etmek üzere kanepeye sırt üstü uzanmıştım. Tam o esnada , Fethullah Gülen hocaefendi girdi . Kendisini en son gördüğüm ; 1980 li yılların başında Dursun Efendinin sohbetinde erzurumda görmüştüm , işte o surette gördüm.

O yıllarda bana “Talu Hoca” diye hitab ederdi. Hatta Hocamızın (Fethullah Gülen Hocaefendi) köyünden o dönemlerde bir kız bile almıştık. İşte Hocamızı son gördüğüm , takkeli koyu kahverengili bir ceket , yeşile yakın bir pantalonla gördüm , içeriye odaya girdi.

Ayağı ile benim sağ ayağımın iç kısmına vurdu . “Talu kalk “ dedi . Bende kalktım oturdum kanepeye . “Hocam buyurun” dedim heyecanla . Sağ eliyle göğsüme vurdu ve dediki :” Bu hazırladığın yazıyı çok beğendim ,seni tebrik ediyorum. Güzel hususlara temas etmişsin ! Çünkü ben üzülüyorum , bu çalışmalar bazı konularda çığrından çıktı ! (*)

Uyandım ve baktımki , henüz 5 dakika olmuş yatalı ve kanepede oturuyorum. Bu rüyamı Hocamıza iletirseniz memnun olurum.

(*) : Hoşgörü sürecinin tahlili sohbetinde, Hocaefendinin birtakım endişeleri dile getirdiği bilinmektedir.yazınının tamamı için :Hoşgörü Sürecinin Tahlili

http://www.gencadam.net/content/view/441/29/


--- BU KONU ÜZERİNDE ÇOK SÖYLENECEK BİR ŞEY KALAMDI SANIRIM...

--
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Orhan abi,

Bu yeminleşme işi Necran Hıristiyanlarıyla Peygamberimiz arasında da olmuş..

Sen beni karıştırdın sanırım..

Diyalog dedikleri hayırlı mı şer mi henüz kesin bir kanaatim yok demiştim zaten..

Kanaatim olmayan bir konuda beni yemine, lanetleşmeye çağırman, zorlaman hoş değil..

Kaldı ki ne düşündüğümü zaten izhar etmiştim yeminleşme konusunda..

Daha benle diyalog kuramıyorsun; elin Hıristiyanıyla nasıl kuracaksın?


İYİ DE KARDEŞİM SEN DE İLK KISMINI NİYE YAZIYORSUN.. SİZ ..SENİZ BÖYLE OLUN DEMEMEN LAZIMDI..YANİ KESER GİBİ KENDİNİ YONTMAYACAKTIN O ZAMAN..

ANLAYAMIYORSAN ANLATIYORUZ AMA KAÇ KEZ YAZILDIYSA DA SİZLER BUNCA ZAMAN OKUYORSUNUZ HAYLA DAHA KANAATİM YOK DEYİP SAĞDAN SOLDAN ALINTILARLA YÜKLENİYORSUNUZ...EL İNSAF YANİ..

EN AZINDAN YAPILANLARIN SONUCUNU BAKIN KARDEŞİM...MARATONA YENİ BAŞLAYAN BİR SPORCUYA SEN KOŞMA SONUNDA ÖLECEKSİN DENİR Mİ.. ADAM DAHA KOŞMADI VE SEN DE MÜNECCİMLİK YAPIYORSUN GİBİ BİR ŞEY YAPILAN..

ANLAYAMADIYSANIZ İZLEYİN, SONUCUNU BAKIN MEYVELERİNDEN SİZLER DE YİYECEKSİNİZ İNŞAALLAH..

ÜSTADIN (RA) İŞARETLERİNİ ULAŞACAĞIZ AMACIMIZ BU VE DİYALOĞUN NETİCELERİNİ DAHA BAHSEMEDİM AMA VAKTİM OLURSA YAZACAĞIM...

--
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İşiniz rüyalara kaldıysa vah size..

Rüya ile hiç bir şekilde amel edilmez.. Rüya bir hayalden ibarettir.. Sadık olanları olmakla birlikte rüyalara itibar olmaz..

Yakeza ise rüyadan farklıdır.. Uyku ile uyanıklık arası görülenlerdir.. Şartları vardır..

Ona dahi itibar edilmez..

Bunlara rağmen anlatılan rüyayı nasıl tabir ettiğinizi öğrenebilir miyiz?
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ben ne diyorum sen yazıyorsun orhan abi yaff..

Ya ben günümde değilim, ya da sen..

En iyisi susayım..

Sen de yazdıklarımı bir daha oku.. Nerde ne söylemişim orda duruyor..
 

mvardar968

Paylaşımcı
Katılım
5 Eyl 2006
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
izmir
Web sitesi
ismarsiv.sitemynet.com
Sayın Gülen o sohbetinde bir vefa kahramanı olarak şunları da söyledi:

'Merhum Turgut Özal devletin zirvesindeki bir insan, belki yirmi yere mektup yazdı. Başbakanken bunu yaptığı gibi, cumhurbaşkanıyken de bunu yaptı. Devlet başkanlarına 'Ben bu işin kefiliyim.' dedi. Bu yiğitçe bir tavırdır.
 

mvardar968

Paylaşımcı
Katılım
5 Eyl 2006
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
izmir
Web sitesi
ismarsiv.sitemynet.com
'Sayın Süleyman Demirel'in bu konudaki mektupları belki kırk tanedir. Kırk tane devlet başkanına salahiyetle mektup yazıyor. Bazılarına imza atıyor, bizim arkadaşlarımıza diyor ki; 'Üstünü nasıl istiyorsanız öyle doldurun, götürün'. Bu yiğitçe bir tavırdır. Arkadan Sayın Bülent Ecevit geliyor. Kritik bir dönem. Şubat rüzgârlarının estiği bir dönemde geliyor bu insan. Kendisine üst üste brifingler veriliyor. Fakat o onurlu hareketleri karşısında saygı duyduğumuz tavrını bir daha sergiliyor ve kendisine anlatılan şeylerin pek çoğunu elinin tersiyle itip 'Ben bunlarla tatmin olmadım, doğru değil bunlar. Osmanlı döneminde bile yapılmayan şeyler yapılıyor.' diyor. Bu yiğitçe bir tavırdır.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
satuk KardeŞİm....


hayirli İŞlerİn Çok Muzir Manİlerİ OlurmuŞ...


evet Sonucu Hayirli Olan Bİr İŞe GİrİŞİlmİŞtİr. Ama Bu İŞe Engel

olmak İsteyen Yahudİ Denen Gevur Çocuklari Ve Sebataylar İle.

ataİstler, Komİnİstler, Sorozun DestekledİĞİ MÜsbet SaĞ

kesİmİn İnsanlari, Dİnsİz İmansiz İnsan Bozmasi AŞaĞilik

İnsanlar, Kizil Elmaci Ve Onlarin Koluna Gİrdİklerİ PerİnÇek

herİfİ, Masonlar Ve Formasonlar, Ve TÜm Ajanlik GÖrevİnİ Yerİne

getİrenler BoŞ Durmuyor..


alinti YaptiĞiniz Yerler De Bu KİŞİlerİn Sayfalari Sİzler Bence

kendİnİz Karar Verİn, Sorulariniz Varsa Akla Ve MantiĞa Uygun

İse UĞraŞmayin..


yanİ Bİz Sİzİn DÜŞÜndÜĞÜnÜz Gİbİ DeĞİlİz Dedİkce Bazilarinin

damari Daha Şedİdlenİyor Ve Bu Sefer Yukarida YazdiĞim

İnsanlarin DÖkÜmanlarini Buraya Alinti Yapiyorsunuz..


bence Yapmaniz Gereken Bİraz Okuyun Ve DİĞer Kesİmden

İnsanlarin Da SaĞduyulu, İlkelİ, Objebtİf BakiŞlariyla

İlgİlenerek Bİlgİ Bİrİkİmİnİzİ Artirin ..

Şİmdİden Kurban Bayraminizi Kutlar, SaĞlik Ve Esenlİkler

dİlerİm GÜzel KardeŞİm....


-
 

mvardar968

Paylaşımcı
Katılım
5 Eyl 2006
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
izmir
Web sitesi
ismarsiv.sitemynet.com
'Tansu Hanım aynı şeyi yapıyor, Mesut Bey geliyor, aynı şeyi yapıyor. Arkadan gelenler aynı şeyi yapıyor. Yiğitçe tavırlardır bunlar.

'Kaldı ki, bir-iki defa soru önergesi verilmiştir, Meclis'te. Ve bunlar orada olumlu olarak cevaplandırılmıştır. Nerede? 'Hâkimiyet bilâ kayd u şart milletindir' sözünün temsil edildiği yerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde. Hem de 'hareketin beraatı' diyebileceğimiz şekilde; 'evet bu, Türk milletinin menfaati hesabınadır' denilerek. Dolayısıyla millete mal olmuş bir hareket gönüllüler tarafından temsil ediliyor. Allah'ın izniyle de sonsuza kadar temsil edilecektir. Falanın, filanın şöyle böyle demesi hiçbir şey ifade etmez. Güneş balçıkla sıvanmaz. 'Yurtdışındaki Türk okulları, kendini devletin yerine koyanların değil, aksine devletine destek olanların, devletin bıraktığı alanları sivil toplum kuruluşu olarak doldurmaya çalışanların himmet ve fedakarlığı ile yayılıyor. Dolayısıyla kimse bu çağın hadisesini karalamamalı, çamur atmamalıdır.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
İşiniz rüyalara kaldıysa vah size..

Rüya ile hiç bir şekilde amel edilmez.. Rüya bir hayalden ibarettir.. Sadık olanları olmakla birlikte rüyalara itibar olmaz..

Yakeza ise rüyadan farklıdır.. Uyku ile uyanıklık arası görülenlerdir.. Şartları vardır..

Ona dahi itibar edilmez..

Bunlara rağmen anlatılan rüyayı nasıl tabir ettiğinizi öğrenebilir miyiz?


BEN İŞİMİZ RÜYALARA KALDI DEMEDİM KARDEŞ, BELKİ BİR KONUDA

ÜSTAD OLAN BİR KİŞİNİN GÖRÜŞÜNÜ ALDIM BURAYA..


DOLAYISIYLA DA SİZ YAV BEN O ADAM KADAR BİLGİM VE DENEYİNİMİM

YOK DEYİP KONUŞMAMAM LAZIM DİYE DÜŞÜNMENİZİ BEKLERDİM..


BİZ RÜYA TABİRCİSİ DEĞİLİZ KARDEŞ ANLAYAN BİRİNE VEYA MEHMET

HOCAMA SORUNUZ...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
İYİ DE KARDEŞİM SEN DE İLK KISMINI NİYE YAZIYORSUN.. SİZ ..SENİZ BÖYLE OLUN DEMEMEN LAZIMDI..YANİ KESER GİBİ KENDİNİ YONTMAYACAKTIN O ZAMAN..

ANLAYAMIYORSAN ANLATIYORUZ AMA KAÇ KEZ YAZILDIYSA DA SİZLER BUNCA ZAMAN OKUYORSUNUZ HAYLA DAHA KANAATİM YOK DEYİP SAĞDAN SOLDAN ALINTILARLA YÜKLENİYORSUNUZ...EL İNSAF YANİ..

EN AZINDAN YAPILANLARIN SONUCUNU BAKIN KARDEŞİM...MARATONA YENİ BAŞLAYAN BİR SPORCUYA SEN KOŞMA SONUNDA ÖLECEKSİN DENİR Mİ.. ADAM DAHA KOŞMADI VE SEN DE MÜNECCİMLİK YAPIYORSUN GİBİ BİR ŞEY YAPILAN..

ANLAYAMADIYSANIZ İZLEYİN, SONUCUNU BAKIN MEYVELERİNDEN SİZLER DE YİYECEKSİNİZ İNŞAALLAH..

ÜSTADIN (RA) İŞARETLERİNİ ULAŞACAĞIZ AMACIMIZ BU VE DİYALOĞUN NETİCELERİNİ DAHA BAHSEMEDİM AMA VAKTİM OLURSA YAZACAĞIM...

--


İYİ DE KARDEŞ HABİRE SEN İŞİ YOKUŞA SÜR SONRA DA SEN BENLE DAHİ DİYALOG KURAMIYORSUN DE DİYORSUN.. PEKİ SEN BENLE KURABİLİYORMUSUN Kİ SÖYLÜYORSUN..

NEDENSE HEP SUÇ BİZDE OLUR .. BİRŞEYLER YAPSANIZ DA BİZ DE SİZİ ELEŞTİRMEDEN ALKIŞLASAK DİYORUM AMA HA BİRE ELEŞTİRİ YAP SONRA BİR DE SUÇLAMAYA GEÇ..

KARDEŞ EVET BİRBİRİMİZİ GEÇ ANLAYACAĞIZ AMA İNŞAALLAH O DA MECBUR KALACAĞIMIZ BİR AFET VEYA SAVAŞ GİBİ DURUMLARDA OLMAZ..

EVET KARŞIMIZDA BİR DÜŞMAN OLSAYDI -Kİ ŞİMDİ DİNSİZLİK VE İMAN VE KÜFÜR SOĞUK SAVAŞI VARDIR- TARAFIMIZI BELLİ EDER BİRBİRİMİZİN KIYMETİNİ ANLARDIK AMA İNŞAALLAH BU SOĞUK ISINMADAN ANLARIZ...

-
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
OLAYIN BU BOYUTA GELECEĞİNİ DÜŞÜNEREK DEN İLK SAYFADA ,

Bakınız böyle daha güzel oldu, bilgiler derli toplu yerde olacak ve inşaallah

ard niyet olmadığı müddetce bu olaya değişik yaklaşımlarla irdelemeye


çalışacağız..



VE


**önemli not: amacımız bilinen ve bilinmeyen bilgilerin paylaşımıdır, yani aklımızda bir şekilde soru varsa kardeşlik düsturları çerçevesinde olayı aydınlatmatır. Yoksa konuyu başka boyutlara çekerek birbirimize zarar vermek olmamalıdır, birşeylerimizi yarıştırmak değildir..**


DİYE YAZMIŞTIM..SANKİ MADALYA TAKILACAKMIŞ GİBİ TARTIŞMA

ORTAMINA GİRMEMİZİN SAĞLIKLI OLACAĞINI İNANMIYORUM...

-
 

HARIS

Asistan
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Diyalog... İslam Tebliği Öncesi Önyargıları Kaldırmak adına yapılan Cehd=Çaba'dır... İslam'dan bir haber, yahut deccali yalan yanlış bilgileri olan Ehli Kitab'a Subut-i Katiye sınıfına yani zulm eden ve İslam'a, Kur'an'a, Peygamberimiz'e s.a.v., Müslümanlara Kasdi Düşmanlığı olmayanlara karşı yapılan Çalışmalardır...

Çağımızda Diyalog bir Zarurettir... Ve Diyaloğu Ön Yargıları kaldırmak, İslam Tebliği öncesi bilinmeyenleri ve İslam'a karşı yürütülen kara propagandaları bildirmek ve sadece Hak üzere Adaletli şekilde İslam'ı, Kur'an'ı, Peygamberimizi ve Müslümanları Anlatmak'tır...

Bu şekilde Tanımlanmalıdır... Eğer ''Amentü'', ''İttifak'', ''Peygamberimizde Diyalog Yapıyordu'' ''İbrahim a.s.'ın Hanif Dini'' şeklinde İlmi Deliller ile açıklamaya çalışırsak İtikadi ve Zihni problemler ve İhtilaflar yaşarız... Çünkü Diyalog Çağımızdaki Zaruri İşlerdir...

Müslümanların Diyalog Hakkındaki şüpheleri ''Diyalog Adı Altında Misyonerlik'', ''Diyalogla Hıristiyanlaştırılmak isteniyor'', ''Diyalog Ilımlı İslam üretmek suretiyle İslam tasviye edilmeye çalışılıyor'' v.s. Kavramlar ile Şüpheler getirmekte ve bu şüpheleri giderecek Müslümanlar Arası Diyalog yani İstişare'ye İhtiyaç vardır...

Her Konu'da İsabet oranı olamayabilir... Her Konuda Apaçık Doğru'da olmayabilir... ''Herkes Herşeye Hakkıyla İsabet edemez'' Düsturu ile Yapılan Yanlışlar/Hatalar/Eksiklikler İstişare, Emri bil Mağruf, Nehyi Anil Münker çerçevesinde yapılmalıdır...

Diyaloğu Savunanlarında Savunmayanlarında Haklı Tarafları vardır... Savunma Psikolojisini akılda tutmak suretiyle İslam ve İslam'da oluşacak tavizlere izin vermeyecek bir anlayış mülahazasıyla konuya yaklaşmak yerinde olacaktır acizane...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Orhan abi,

Ben lanetleşmeyi saçma buluyorken sen beni lanetleşmeye çağırıyorsun ısrarla.. Lanetleşmenin bir tarafı olsam ona da yanmıyacam.. Sonra da tabi seni Diyalog kuramamakla suçlarım.. Belki hak etmişsinidir.. Bugün olmasa bile, yazılanları tekrar oku.. Mutlaka göreceksin kırılma noktalarını..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
..evet Bu Konuda Lİder ÖzellİĞİ Bulunan İnsanlarin

dÜŞÜncelerİnİ buraya Alarak Devam Edelİm O Zaman KardeŞ..


LANETLEŞME KONUSUNU ANLADIM AMA SİZLERİ DE BİR AN OOLAYI İNADA BİNDİREN KİŞİ OLARAK

DÜŞÜNDÜM KUSURA KALMAYIN..
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Diyalog kelimesi kavram olarak önemli, diyalog kelimesi kullanılmadan önce müslümanlar ne yapıyorlardı. Tebliğ değilmi? Tebliğin hikmet ve güzel öğütle yapılması gerektiğini İslam ahlakı belirlemiyormu? Neden kendi kavramlarımızı değilde, Papanın programı olan bir hareketin kavramını kulanıyoruz madem. Pekala diyelim diyaloğa tebliğ diyorsunuz, o zaman diyalogçuların hareketlerinin olumlu manada bir katkısı gerekmezmi?
Diyalog hareketinden sonra bakın yakın zamanda neler oldu.
Bosnada Müslümanlar yüzbinler adına katledildi,
Çeçenistanda bir islam toplumu yok edilircesine katledildi ve devam ediyor,
Irak işgal edildi, milyonlarca müslüman kanı döküldü,
Filistinde süregiden müslüman katliamı dahada fazlalaştı,
BUNLAR SAVAŞ PLANINDA,
Diğer alanda bir değişiklik yok,
Batılı aşşağılık kafirler, şeytan ayetleri adlı kitap yazdırdı, alçak yazarını bütün batı ve uşak devletleri sahiplendi, Kurana ve Rasululaha ve islami mukaddeslere hakaretler edildi,
Danimarkalı şerefsiz mahlukatlar arsızlıkta ayyuka çıktılar,
En son kendisi ile bizzat diyalog yapılan geberen papa " Yegane hakikat hristiyan katolikliktir " dedi, sürünerek yaşayan alçak papa ise Rasulullah hakkında neler söyledi malumunuz.
Değerli kmardeşlerim hani bu diyalogun meyveleri. Gözlerimizi kapamayalım diyorum.
 
Üst