Adalet Bakanımız her yıl 5.000 hakim savcı alacağız. Kasım ayında yeni mezunların bilgileri taze iken alım düşünüyoruz açıklaması yapmış. İyi hoş demiş de her zaman diyorum. Adalet hukuk bir nosyon işi. Okuldan yeni mezun 22 yaşındaki genci, direkt kürsüye çıkarınca sıkıntıyı çoğaltıyorsunuz yargıda. En az 3 5 ideali 7 yıl avukatlık tecrübesi olmayana kürsü emanet edilmemeli. Pişirmeden yaktığınız bu gençler, adaleti de yakıyorlar sonuçta. Özellikle parti cemaat cemiyet referans sistemini tamamen kaldırarak, dupduru liyakat tercihlemesi ile görevlendirmelerin yapılması da hayati bir mevzu. Okuldan yeni mezun gençleri öncelikle hakim savcı yardımcısı olarak görevlendirmek de düşünülebilir tabii ki. Adalet devletin dinidir ve bunu en iyi bilmesi gereken de haliyle Adalet Bakanıdır.
Doların yükseldiği falan yok, lira değer kaybediyor. Yakın bir tarihten bu yana %40 kadar değer kaybeden TL, cari açığımız bu kadar yüksekken ve ekonomimiz bu kadar dışardan para girişine muhtaçken, üstelik sanayiye değil, betona kaynaklar bu pervasızlıkla aktarılmaya devam ediliyorken, daha da değer kaybetmeye devam edecektir. Türkiye'yi günü kurtarma, hısım, yandaşları ihya etme, makyajlarla hastalık lekelerini kapatma politikaları ile daha fazla götürme imkanı da kalmamıştır. Devletler nasıl iflas ederin tarihteki örneklerinden en şaşaalısı bizim tarihimizde var iken, üç kuruşluk yaptırımlara bile ciddi reaksiyon gösteren bu ekonomi, yakın zamanda hepimizi toza bulayabilir, bir ciddi önlem alınmaz ve feraset ile davranılmazsa.
Türkiye hala her türlü motoru üretebilecek bir sanayiye sahip değilken, kaynaklarını kanala, havaalanına oraya buraya har vurup harman savurur biçimde dağıtıyorsa, kimse bana idarecilerimizin çok da yerli ve milli düşündüğünü söylemesin. Bugün atak helikopterinin ve tankımızın bile motoru hala yerli değilken, hangi feraset ile başka yatırımları uygun görebiliyorlar, anlayabilmiş değilim.
Ayrıca tüm düşmanlara korku salacak, caydırıcılık oluşturacak orta ve uzun menzilli füze yapmadan da kimse savunma sanayisinden bir beklentiye girmemeli.
Doların yükseldiği falan yok, lira değer kaybediyor. Yakın bir tarihten bu yana %40 kadar değer kaybeden TL, cari açığımız bu kadar yüksekken ve ekonomimiz bu kadar dışardan para girişine muhtaçken, üstelik sanayiye değil, betona kaynaklar bu pervasızlıkla aktarılmaya devam ediliyorken, daha da değer kaybetmeye devam edecektir. Türkiye'yi günü kurtarma, hısım, yandaşları ihya etme, makyajlarla hastalık lekelerini kapatma politikaları ile daha fazla götürme imkanı da kalmamıştır. Devletler nasıl iflas ederin tarihteki örneklerinden en şaşaalısı bizim tarihimizde var iken, üç kuruşluk yaptırımlara bile ciddi reaksiyon gösteren bu ekonomi, yakın zamanda hepimizi toza bulayabilir, bir ciddi önlem alınmaz ve feraset ile davranılmazsa.
Türkiye hala her türlü motoru üretebilecek bir sanayiye sahip değilken, kaynaklarını kanala, havaalanına oraya buraya har vurup harman savurur biçimde dağıtıyorsa, kimse bana idarecilerimizin çok da yerli ve milli düşündüğünü söylemesin. Bugün atak helikopterinin ve tankımızın bile motoru hala yerli değilken, hangi feraset ile başka yatırımları uygun görebiliyorlar, anlayabilmiş değilim.
Ayrıca tüm düşmanlara korku salacak, caydırıcılık oluşturacak orta ve uzun menzilli füze yapmadan da kimse savunma sanayisinden bir beklentiye girmemeli.