Darbeciler hangi tipleri sever?

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Demokrasi nedir? Farklı fikirlerin ileri sürülebildiği ve çatışan amaçların bir arada var olabildiği, herkesin problem teşkil eden durumları araştırıp çözümler teklif etmede ve hükümetlerce teklif edilen çözümleri eleştirmede hür olduğu, daha da önemlisi, hükümet politikalarının bu eleştiriler ışığında değiştirilebildiği açık ve çoğulcu bir toplum yapısına imkân veren yönetim biçimi...
Açık toplumun en önemli göstergesi, belli politikaları uygulayanların, bu politikalar başarısız olduğu takdirde, şiddete başvurulmaksızın uzaklaştırılabilmesi, farklı politikaları savunanların da işbaşına gelebilmesidir. Bunun için farklı fikir ve görüşleri savunanların hiçbir engelle karşılaşmadan teşkilâtlanabilmeleri, konuşup yazabilmeleri, basın ve yayın araçlarından faydalanabilmeleri ve Anayasa güvencesi altındaki hür seçimlerle işbaşına gelebilmeleri gerekir.
Tek bir görüşün dayatıldığı, herkesin aynı şekilde düşünmesini, konuşmasını, giyinmesini vb. isteyen rejimler, totaliter ve otoriter rejimlerdir; bu rejimler ayakta durabilmek için toplumu dünyaya kapatırlar. İnsanlık için en doğru, en ideal olanı kendilerinin düşündüğüne inanan ütopistler, bunun için "cennet"lerini (!) genellikle ulaşılması güç adalarda inşa etmiş ve etrafını surlarla çevirmişlerdir. Halkın kafası yabancı tesirlerle karışmasın, farklı görüşler, düşünüşler ortaya çıkmasın diye...
En doğrusunun kendi görüşü, en idealinin kendi yaşama tarzı olduğuna inananlar -elbette inanabilirler, bu en tabii haklarıdır- herkesin kendileri gibi düşünmesi gerektiğine de inanmaya başlayınca, farklı düşünüşleri ve düşünenleri düşman olarak görmeye, iktidar olmak için meşru olmayan yollar aramaya başlarlar. Hiç sevmedikleri insanlar, kendileri gibi düşünmeyen, "dik duruşlu", "âdil", hürriyetine düşkün ve eleştirici bir kafaya sahip olanlardır. Onların isimlerini, iktidarı ele geçirdiklerinde "tepelemek" üzere bir tarafa kaydeder, zaaflarını tespit edip çengel attıkları "köle ruhlu", "rüşvetçi", "uçkuruna düşkün", "kumarbaz", "çok para sever" vb. tipleri de ikna veya şantaj yoluyla kazanır ve "kullanırlar".
Totaliter ve otoriter sistemlerin, hiçbir ahlakî kaygı taşımayan zayıf karakterli insanlara geniş bir faaliyet alanı açtığını, bunun da toplumları içten içe nasıl çürüttüğünü, insanlığa çok pahalıya mal olmuş acı tecrübelerden biliyoruz.
Herkesin birbirinden şüphe ettiği baskıcı sistemler ikiyüzlü insanlar yaratır; ferdin bağımsız bir şahsiyet olarak gelişmesini, dolayısıyla sağlıklı düşünmesini engelleyen ikiyüzlülük, totaliter ve otoriter rejimlerin ağır baskıları altında yaşayan bütün toplumlarda yaygındır. Yanlış hatırlamıyorsam, John Stuart Mill, "Bir devlet, iyi niyetle bile olsa kendi insanlarını kullanabileceği birer uysal âlet haline getirebilmek için cüceleştiriyorsa, bilmelidir ki küçük adamlarla hiçbir büyük iş başarılamaz." diye yazmıştı. Evet, bu sistemler hiçbir büyük iş başaramaz, içten içe çürür ve insanlığı büyük felaketlere sürükleyerek yok olup giderler.
Bunun için, Balyoz darbe planının ortalığa saçılan evrakı arasında, beni, en az camilere bomba koyup halkı kışkırtarak hortlatılacak "irtica"nın tepesine "çökme" tasavvurunu belgeleyenler kadar, fişleme kayıtları da dehşete düşürdü; çünkü darbeyi planlayanlar, faydalanmayı düşündükleri insanlarda, insanı yücelten değerleri değil, aksine alçaltan zaafları aramışlar. Bu insanların köşe başlarını tutacağı bir düzende neler olabileceğini, 28 Şubat sürecinden biliyoruz: Zulüm ve yağma!
[Derkenar]


'Yahşi Batı' ve 'Avatar'
Geçen hafta iki 'western' seyrettim: Yahşi Batı ve Avatar. Biri son zamanlarda seyrettiğim filmlerin en kötüsü, diğeri ise en etkileyicisi...
Her nasılsa zeki bir komedyen olduğu zehabına kapıldığım Cem Yılmaz'ın bende yarattığı hayal kırıklığını anlatacak kelime bulamıyorum. Dayanamayıp yarısında can havliyle kendimi dışarı attığım Yahşi Batı, çocukları sadece en adisinden sinkâflı küfürlerle güldürebiliyordu. Yahşi Batı'da yapılan eğer mizahsa, eksik olsun! İnsan o kadar emek harcayıp bir tane bile küfürsüz, kaliteli espri üretemez mi?
Avatar'a gelince... Klasik westernlerin klişeleri birebir kullanılmış olmasına rağmen yepyeni, dipdiri ve "mesele"si olan bir film! Felsefî derinlik taşıyan harika bir seyirlik! Belli ki, yönetmenin bir derdi ve anlatacak bir hikâyesi var! Cem Yılmaz'ın da insanlığa söyleyebilecek bir sözü ve hayalgücü, yani anlatacak bir hikâyesi olsaydı, harcadığı para ve kullandığı imkânlarla çok güzel bir film yapabilirdi. "Vermeyince Mâbud, neylesin Sultan Mahmud!"
Zaman
 
Üst