Darbe lafı neden bitmiyor?

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
1- “Silahlı Kuvvetler, resmi ve gayri resmi mekanizmalar yoluyla, uygun olmayan şekilde siyasi nüfuz kullanmaya devam etmiştir.
Silahlı Kuvvetlerin kıdemli mensupları, çeşitli vesilelerle Kıbrıs, etnik köken, Güneydoğu meselesi, laiklik, siyasi partiler ve diğer askeri olmayan konular dâhil olmak üzere yetki alanları dışında kalan iç ve dış politika konularında görüşlerini açıklamışlardır.
Genelkurmay, siyasi partilere ve medyada çıkan haberlere kamuoyu önünde defalarca tepki göstermiştir.
Nisan ayındaki bir basın açıklaması sırasında Genelkurmay Başkanı, Ergenekon davası ve iddianamesi hakkında yorumda bulunmuş, dolayısıyla yargıyı baskı altında bırakmıştır.
Silahlı Kuvvetlerin bazı kıdemli mensupları, yargılanmakta olan askeri personeli desteklemişlerdir.”
2- “Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda ya da Milli Güvenlik Kurulu Kanununda hiçbir değişiklik yapılmamıştır.
Bu Kanunlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev ve yetkilerini belirlemekte ve milli güvenlik kavramını geniş biçimde tanımlayarak Silahlı Kuvvetlere büyük bir hareket alanı vermektedir.
Emniyet, asayiş ve destek birimleriyle ilgili olarak imzalanan 1997 EMASYA gizli protokolü hâlâ yürürlüktedir.”
3- “Yasamanın, Silahlı Kuvvetler bütçesi ve harcamaları üzerindeki denetiminin güçlendirilmesiyle ilgili olarak hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir.
Aynı şekilde, ihale projelerinin çoğunun finansmanını sağlayan Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF), hâlâ TBMM’nin kontrolünün dışında olan bütçe dışı bir fondur.
Geçen sene, Sayıştay, SSDF’yi denetleme yetkisine sahip olduğu yönünde bir karar almıştır. Ancak uygulama henüz başlamamıştır.
İç denetimle ilgili olarak, güvenlik kurumlarının iç denetime tabi olmasını öngören 2003 tarihli Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu henüz uygulanmamıştır.”
4- “TBMM’nin, güvenlik ve savunma politikaları oluşturma yetkisi bulunmamaktadır.”
5- “Askeri harcamaların denetimi konusunda, harcama sonrası dış denetim, Anayasaya göre, Sayıştay tarafından yapılabilmektedir.
Ancak, bu denetim, muhasebe kayıtlarına dayanmaktadır ve masa başı incelemeleri şeklindedir. Denetçilerin, yerinde inceleme yapmasına izin verilmemektedir.
Ayrıca, Sayıştay Kanunu Tasarısı kabul edilene kadar, Sayıştay, Silahlı Kuvvetlere ait taşınır malların denetimini yapamayacaktır.”
6- “Protokol, sivil makamların talebi olmaksızın, iç güvenlik sebebiyle askeri operasyonların yapılmasını mümkün kılmaktadır.”
7- “Sonuç olarak, özellikle askeri mahkemelerin yargı yetkisinin sınırlanması konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
Ancak, Silahlı Kuvvetlerin bazı kıdemli mensupları yetki alanları dışında kalan konularda açıklamalar yapmışlardır ve savunma harcamaları üzerinde TBMM’nin tam denetiminin temin edilmesi gerekmektedir.
Askeri personelin, Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıkan Hükümet karşıtı eylemlere katılmış olduğu iddiası ciddi kaygı uyandırmaktadır.”
***
Bunlar ne?
AB’nin “İlerleme 2009 Raporu”nda, Türkiye’nin sivilleşme yolunda atması gereken adımların, değiştirmesi gereken yasaların ufak bir listesi...
Kısacası herhangi bir AB üyesine oranla içinde bulunduğumuz “askeri vesayet” rejiminin resmi.
Üstelik bu vesikalık bir resim, boy resmi de değil...
Boy resmi olabilmesi için, eşi menendi yeryüzünün hiçbir yerinde olmayan “askeri yargı”yı, tek parti zihniyetini ve onu yeniden cilalayarak parlatan yürürlükteki 12 Eylül rejimini ilave etmek gerek.
***
Demokrasi kavramı ve halk iradesi uygulamasıyla bağdaşmayan böyle bir fiili durum olunca da, bunu yeniden tanzim etmeden, askerin konumunu korumak için sürekli darbe arayışı içinde olduğu inancı da hiç bitmiyor... Tabii sürekli suçluları koruması da buna tuz biber ekmekte...
Bitmesini istiyor iseniz, AB standartlarında bir demokratik rejimin savunma gücü olmayı içinize sindirin ve o noktaya geri dönün... Kısacası “İlerleme Raporu”nu hayata geçirmeyi TSK olarak bizzat siz talep edin ki, kamuoyu “beyanlarınıza” inansın...
Yoksa AB süreci ciddileştikçe, mevcut durumu bırakmamak için, sürekli darbe arayışı içinde olduğunuz bir kanaatten ziyade bir inanç olarak sürer, hem de pekişmeye devam eder...


Star
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
113
Yaş
37
Konum
İstanbul
Bugün Başbakan konuşmasında "risk alıyoruz" dedi ya, aldıkları en büyük risk oylarının düşmesi değil, darbe aslında.. Allah fırsat vermesin!
 

Asr-i SaadeT

Asistan
Katılım
8 Ara 2006
Mesajlar
370
Tepkime puanı
78
Puanları
0
Konum
Munih
Acaib...türkiyede olan bitenleri okudukca…tüylerim ürperiyor,
kötü bir saka gibi,inanilmaz seyler.
ve hala dik duranlari desteklemek yerine habire elestirip,
bazi internet sayfalarinda herseye "senaryo" diyen yorumcular´i okudukca neyse üzülecegimizi sasiriyoruz.:thumbdown:



 

Kimya

İhvan Forum Üye
Katılım
23 Ağu 2009
Mesajlar
2,328
Tepkime puanı
431
Puanları
83
Bugün Başbakan konuşmasında "risk alıyoruz" dedi ya, aldıkları en büyük risk oylarının düşmesi değil, darbe aslında.. Allah fırsat vermesin!

amin
 

onuri

Paylaşımcı
Katılım
25 Ocak 2010
Mesajlar
101
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
83
Acaib...türkiyede olan bitenleri okudukca…tüylerim ürperiyor,
kötü bir saka gibi,inanilmaz seyler.
ve hala dik duranlari desteklemek yerine habire elestirip,
bazi internet sayfalarinda herseye "senaryo" diyen yorumcular´i okudukca neyse üzülecegimizi sasiriyoruz.:thumbdown:


Laik-demokratik-kapitalizm dini ile yine bu dinin bir mezhebi olan kemalizm arasındaki olayları islam dini savaşı diye görürsen olayları çözemezsin.

anne ve babası kuyuya atılan sahabe itikatını değiştirip canını kurtardığını hemen koşarak peygamberizin yanına gitmiş özür dilemiştir.

islam dininin yolunu bilmediğimiz için koyun gibi peşinden gittiklerimiz tam tersini yapmaktadır.islam dinini ağzına aldığı için ,uygulama yapmadığı halde özür dilemesi , ilgli mahkemelerde özürü kabul etmesi yeni parti kurması, koltuk için ve Laik-demokratik-kapitalizm dini içindir.

inşallah benim gibi size de anlamak nasip olur.
Alah c.c yar ve yardımcımız olsun
 

Asr-i SaadeT

Asistan
Katılım
8 Ara 2006
Mesajlar
370
Tepkime puanı
78
Puanları
0
Konum
Munih
Laik-demokratik-kapitalizm dini ile yine bu dinin bir mezhebi olan kemalizm arasındaki olayları islam dini savaşı diye görürsen olayları çözemezsin.

anne ve babası kuyuya atılan sahabe itikatını değiştirip canını kurtardığını hemen koşarak peygamberizin yanına gitmiş özür dilemiştir.

islam dininin yolunu bilmediğimiz için koyun gibi peşinden gittiklerimiz tam tersini yapmaktadır.islam dinini ağzına aldığı için ,uygulama yapmadığı halde özür dilemesi , ilgli mahkemelerde özürü kabul etmesi yeni parti kurması, koltuk için ve Laik-demokratik-kapitalizm dini içindir.

inşallah benim gibi size de anlamak nasip olur.
Alah c.c yar ve yardımcımız olsun

Peki; 27 Nisan bildirisinde Kuran okuma yarismasini,ilahi okumayi,basörtüsünü cag disi görenlerin isi gücü birakip neyle "savasdigini " zannediyorsunuz ?

Koyun gibi peslerinden gittigimiz yoktur,kim gelirse gelsin bu sistem altinda kimse Seriata uygun amel edemez (yönetim olarak).Zemin bozuk ,bozuk zemine saglam bina dikemezsiniz.

Müslüman mi ?Evet,Ehli Namaz ?Evet...hatalarida var ama desteklemek lazim diye düsünüyorum.

Amin, duaniza...
 
Üst