Dar’a (yere) Göre Insanlara Hüküm Verme

RIBAT

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
137
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
DAR’A (YERE) GÖRE İNSANLARA HÜKÜM VERME


İnsanların bulundukları dar (yer) onlar hakkında müslüman veya kafir hükmü vermede etkilidir. Dar’ul İslam’da herkes, fert fert aksi isbat edilinceye kadar zahiren müslümandır. Aynı şekilde darul harpte (asli darul harp olan yerde ve kendisine savaş açılmış darul harpte) herkes, fert fert aksi isbat edilinceye kadar zahiren kafirdir.

Darul harbi ikiye ayırmak gerekir.

a) Daha önce oraya hiç İslam girmemiş veya İslam girmesine ve insanlardan bir kısmınının müslüman olmasına rağmen, İslami hükümlerle hükmedilmemiş (asli) darul harp ki, burada yaşayan kimseler, fert fert aksi isbat edilinceye kadar kafirdirler.

b) Daha önce İslam olup ve İslam hükümleriyle hükmettikten sonra küfür ahkamının uygulanması sebebiyle küfrün hakim olduğu diyarlar ki; bu diyarlara İmam Ahmed b. Hanbel, İmam Malik, İmam Muhammed ve Ebu Yusuf darul harp hükmü verirler. İmam Ebu Hanife ise bu yerlerin darul harp olması için iki şart daha ilave eder. İmam Şafii ise bu dara, darur ridde ve bu darlarda yaşayan insanlara da mürted hükmü verir.

Şimdi bu meseleleri açıklayalım.

a) Asli Darul Harp: Daha önce İslam oraya girmemiş veya İslam girmiş olsa ve insanlardan bir kısmı müslüman olsa bile orada İslami hükümlerle hükmedilmemiş olan yerler.

Rasulullah (s.a.s)’ın ve sahabelerin yaptığı savaşlar ve seriyyeler incelendiğinde, onların Allah (c.c)’ın hükümleri tatbik edilmeyen ve asli darul harp olan bir yeri fethe gittiklerinde, içlerinde imanlarını gizleyen müslümanlar olsa bile, müslüman olduğunu bildikleri dışındaki herkese, fert fert kafir gözüyle baktıkları ve hepsine birden savaş açtıkları görülür.

Hudeybiye anlaşması akabinde Allah (c.c)’ın Fetih suresinde indirmiş olduğu ayetler buna açık bir delildir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke’nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellirinizi de onlardan çeken O’dur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. İnkar edenler, sizi Mescidi Haram’dan alıkoyanlar ve kurbanları tutarak yerine varmasını engel olanlar ise, işte o müşriklerdir. Eğer orada bilmeden kendilerini öldüreceğiniz ve bu yüzden de bir takım güçlüklere uğrayacağınız, tanımadığınız mü’min erkekler ve mü’min kadınlar olmasaydı, Allah savaşa engel olmazdı. Bu, Allah’ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer mü’minler ve kafirler ayrılmış olsalardı, onlardan kafir olanlarına çok acı bir şekilde azab ederdik.” (Fetih: 24-25)

Allah (c.c) bu ayette mü’minlere vermiş olduğu bir nimet olan, Hudeybiye’de savaşa engel olmasını anlatmaktadır. Hudeybiye’de savaş çıksaydı, o sırada Mekke’de bulunup da imanını gizleyen müslümanlar, tanınmadıkları için zahire göre kafir hükmü verilerek belki de öldürüleceklerdi.

Ayette: “Tanınmayan mü’min erkek ve kadınları bilmeden öldürmek”ten bahsediliyor. Demek ki sahabeler, darul harpte gizlilik yapan müslümanlara, zahiren hiçbir İslam alameti göstermedikleri için kafir muamelesi yaparak, onları bilmeden öldüreceklerdi. Allah (c.c)’ın savaşa engel olmasının sebebi; sahabeleri, imanını gizleyen müslümanları bilmeyerek öldürmelerinden dolayı sorumlu tutacağından değil, daha sonra, öldürdükleri bu kişilerin müslüman olduklarını öğrendiklerinde üzüntü duyacak olmalarındandı. İşte bu yüzden Allah (c.c) ayette: “Eğer orada bilmeden kendilerini öldüreceğiniz ve bu yüzden de bir takım güçlüklere uğrayacağınız, tanımadığınız mü’min erkekler ve mü’min kadınlar olmasaydı, Allah savaşa engel olmazdı” buyurarak, mü’minlere savaşa engel olma nimetini hatırlatıyor.

Sahabelerin, aslen darul harp olan belde içerisinde müslümanların da bulunma ihtimali olsa bile, asli darul harpte tanımadıkları herkese, aksini isbat etmedikçe fert fert kafir hükmü vermeleri doğru bir hükümdür. Allah (c.c) ayette bunu tasdik etmektedir.

b) Sonradan darul harp olan yerlere gelince... Bu gibi yerler için şu iki durum söz konusudur:

1 – Bu diyarlarda safların henüz belli olmaması: Böyle bir durumda bu diyarda yaşayan halkın genel hükmü, yönetime nisbetle kafir olduklarıdır. Fakat insanlara ferd ferd hüküm verileceği zaman ferdin durumuna göre hüküm verilir. Çünkü bu darlarda müslümanlar da yaşamaktadır. Bu sebeble tanımadığımız bir kimse müslüman da olabilir, kafir de olabilir. Onun için bu diyarda yaşayan tanımadığımız bir kişiye, şirkini, küfrünü ve İslamını görünceye kadar kafir de müslüman da hükmü veremeyiz.... Günümüzdeki diyarların durumu böyledir. Yani günümüzün diyarları karışık diyarlardır ve henüz saflar da ayrılmış değildir. Daha açıkcası henüz bir İslam diyarı ve sıcak savaş söz konusu değildir. Onun için ancak kafir devleti, bu devleti desteklediğini veya onları destekleyen kurum ve kuruluşunda çalıştığını ya da kafir devletin işlerliğini zahiren kabullendiğini gördüğümüz tanımadığımız kişilere, fert fert kafir hükmü veririz.

Bu meselede en net bir şekilde fetvası olan İbni Teymiye’dir. Tatarlar Mardin’i istila ederek orada kafir kanunlarını tatbik etmeye başladıklarında, bu diyarın darul harp olup olmadığı, halkının müslüman olup olmadığı hakkında İbni Teymiye’ye sorulunca şöyle demiştir:

“…Darul harp veya darul İslam olması meselesine gelince…Orası darul mürekkebedir. (Karışık diyardır). Bu ise şu iki manayı ifade eder: Burası ne ordusu müslüman olan, İslam hükümlerinin üzerinde uygulandığı bir darul İslam’dır, ne de halkı kafir olan bir darul harptir. Aksine orası üçüncü bir kısımdır. Oradaki müslümanlara hakettikleri gibi muamele edilir, İslâm şeriatından çıkanlarla ise hak ettikleri şekilde savaşılır.”(Mecmuu’l-Fetâvâ)

İbni Teymiye’nin bu sözünden anlaşılan şudur: Bu diyarlar ordusu müslüman olmayan, orada İslam’ın hükümlerinin uygulanmadığı, buna rağmen halkının tamamı mürted de olmayan karışık diyarlardır. Daha açıkçası bu diyar mürtedlerin ve müslümanların bir arada yaşadığı yönetimin kafir olduğu diyarlardır. Bu sebeble bu diyarlarda yaşayan ve müslüman olduğunu bildiğimiz kimselere ya da topluluklara fert fert ya da toplu olarak müslüman hükmü verir ve onlara hakettikleri muameleyi yaparız. Mürted ya da kafir oldukları bilinen kimselere ya da topluluklara da fert fert ya da toplu olarak mürted ve kafir hükmü verilerek onlara da hakettikleri muamele yapılır. Ve bunlarla Allah (c.c)’ın dinine dönmelerine kadar savaşılır. İbni Teymiye’nin bu sözlerinden yönetimi kafir gördüğü ve bu yönetimin ordusunun kafir olduğu anlaşılıyor. Buna göre; bu yönetiminin çatısı altında yaşayan halkın genel hükmü, yönetime nisbetle kafir olmalarıdır. Fakat bu halkın içerisinde yaşayan insanlara fert fert ya da topluluklar halinde hüküm verileceği zaman müslüman olduğu bilinenlere müslüman, kafir olduğu bilinenlere kafir hükmü verilir. Müslüman da kafir de olduğu bilinmeyenlere ise diyarın karışık diyar olması sebebiyle durumu anlaşılıncaya kadar bir hüküm verilmez.

2 – Bu diyarlarda safların belli olması: Saflar belli olduktan ve İslam toplumu ile küfür toplumu arasında savaş meydana geldikten sonra darul harpte bulunan kimselere fert fert kafir hükmü verilir. Bu konuda en açık örnek; Ebu Bekir (r.a)’in, zekat vermeyenlere veya Müseyleme’ye inananlara karşı takındığı tavırdır.
 
Üst