Dünya Âlimler Birliği (DAB)nin Bildirisi
Dünya Âlimler Birliği Irak'ta olup bitenleri ve İslam Devleti adıyla ortaya çıkan hareketi yakından izlemektedir. Başlangıçta ezilmekte olan Sünni halka yapılan baskılara bir tepki olarak gördüğümüz, bu sebeple de memnuniyetle karşıladığımız hareketin, hiçbir ön şart oluşmadan, şer'i ölçülere riayet etmeden hemen bir hilafet ilanına kalkışması ve bütün müslümanları biate çağırması faydadan çok zarar getirecek bir husustur. Bu sebeple şu konuların bilinmesini istiyoruz:
Elbette her müslüman gibi biz de peygamberi çizgideki bir hilafeti ve halifeyi sevinçle karşılarız. Ama bütün müslümanlar için böyle önemli bir konunun ilmi, fikri ve maddi temellerden yoksun bir şekilde ortaya atılmasının faydadan çok zarar getireceği açıktır.
Her şeyden önce kendine yeterli, ne yaptığını bilen, içte ve dışta müslümanların hukukunu hem fikren hem madden savunabilme ve temsil edebilme gücüne sahip, kendini müslüman halka, hatta başkalarına iyi anlatabilmiş ve Şeriatı başarıyla uygulamaya koymuş bir devletin bulunması gerekir.
Şer'i anlamda hilafet halkın, haklarını korumak üzere halifeye vekâlet vermesi demektir. Dinen, aklen ve örfen bu vekâlet ancak ya bizzat halkın kendi kabulüyle ve bu anlama gelen biatle, ya da Ehl-i hal ve'l-akdin tensibiyle oluşur. O halde bir grubun çıkıp birisini halife ilan etmesinin bir değeri olamaz ve bu durum bizatihi şeriata aykırıdır.
Her şeyden önce peygamberi çizgi, şûranın kurumlaşmasını ve işletilmesini gerektirir. Bütün Raşit Halifelerin seçiminde bu durum, en mükemmel örnekleriyle oluşturulmuştur. Bu sebeple diyoruz ki, böyle ne olduğu belli olmayan bir grubun hilafet ilan etmesinin hiçbir şer'i dayanağı yoktur, böyle bir hilafet batıldır, itibara alınamaz. Aksine Hem Suriye Devrimini hem Iraktaki hak arama çabalarını baltalayan, müslümanları birbirine düşürmek isteyen düşmanların hizmetindeki bir girişimdir. Bu sebeple bütün müslümanlardan gerçekçi ve uyanık olmalarını ve tavırlarına dikkat etmelerini bekliyoruz.
İkinci olarak DAB olarak şunların bilinmesini istiyoruz:
Mütekâmil bir İslam Devleti müslümanlar için elbette bir hedef ve bir ihtiyaçtır. Dolayısıyla, mesela Irakta böyle bir devlet kurulacaksa, en azından oradaki tüm İslam âlimlerinin, bütün cemaatleriyle Sünni halkın birlikte karar vermesi gerekir.
Kendilerinden başka grupları yok sayarak hilafet kurulmuş olunamaz. Böyle bir teşebbüs hilafet makamının değerini, müslümanların gözünde bile düşürür, anarşiye ve iç çatışmalara yol açar. Sonuç itibariyle de İslam düşmanlarının sinsi planlarına hizmet etmiş olur. Bunun fikri ve maddi temellerinin oluşması şarttır.
Böyle henüz ne olduğu bile bilinmeyen bir grubun kendi hareketlerini hilafet diye tanımlamaları bizzat hilafete ve İslam'a bir kötülüktür.
Bir kez daha tekrar ediyoruz ki, elbette Hilafet gibi bir kurum müslümanların gözünde çok yüce ve arzulanan bir kurumdur. Her müslüman bunu istemek ve arzulamak zorundadır. Ancak bunun oluşturulması gereken fikri, maddi ve manevi şartları ve öncülleri vardır. Bunlar oluşturulmadan, İslam ümmetinin hüsnü niyeti ve teveccühü kazanılmadan böyle bir işe teşebbüs etmek yanlıştır, faydadan çok zarar getirir ve herkes sorumluluğunu bilmek zorundadır.
Allah'ım, aklımıza mukayyet ol, duygularımıza hâkim ol, bizi nefsimizin arzularının peşine takılmaktan koru'.
Prof. Dr. Yusuf el-Karadawî (DAB) Başkanı
Prof. Dr. Ali el-Karadağî (DAB) Genel Sekreteri
Dünya Âlimler Birliği Irak'ta olup bitenleri ve İslam Devleti adıyla ortaya çıkan hareketi yakından izlemektedir. Başlangıçta ezilmekte olan Sünni halka yapılan baskılara bir tepki olarak gördüğümüz, bu sebeple de memnuniyetle karşıladığımız hareketin, hiçbir ön şart oluşmadan, şer'i ölçülere riayet etmeden hemen bir hilafet ilanına kalkışması ve bütün müslümanları biate çağırması faydadan çok zarar getirecek bir husustur. Bu sebeple şu konuların bilinmesini istiyoruz:
Elbette her müslüman gibi biz de peygamberi çizgideki bir hilafeti ve halifeyi sevinçle karşılarız. Ama bütün müslümanlar için böyle önemli bir konunun ilmi, fikri ve maddi temellerden yoksun bir şekilde ortaya atılmasının faydadan çok zarar getireceği açıktır.
Her şeyden önce kendine yeterli, ne yaptığını bilen, içte ve dışta müslümanların hukukunu hem fikren hem madden savunabilme ve temsil edebilme gücüne sahip, kendini müslüman halka, hatta başkalarına iyi anlatabilmiş ve Şeriatı başarıyla uygulamaya koymuş bir devletin bulunması gerekir.
Şer'i anlamda hilafet halkın, haklarını korumak üzere halifeye vekâlet vermesi demektir. Dinen, aklen ve örfen bu vekâlet ancak ya bizzat halkın kendi kabulüyle ve bu anlama gelen biatle, ya da Ehl-i hal ve'l-akdin tensibiyle oluşur. O halde bir grubun çıkıp birisini halife ilan etmesinin bir değeri olamaz ve bu durum bizatihi şeriata aykırıdır.
Her şeyden önce peygamberi çizgi, şûranın kurumlaşmasını ve işletilmesini gerektirir. Bütün Raşit Halifelerin seçiminde bu durum, en mükemmel örnekleriyle oluşturulmuştur. Bu sebeple diyoruz ki, böyle ne olduğu belli olmayan bir grubun hilafet ilan etmesinin hiçbir şer'i dayanağı yoktur, böyle bir hilafet batıldır, itibara alınamaz. Aksine Hem Suriye Devrimini hem Iraktaki hak arama çabalarını baltalayan, müslümanları birbirine düşürmek isteyen düşmanların hizmetindeki bir girişimdir. Bu sebeple bütün müslümanlardan gerçekçi ve uyanık olmalarını ve tavırlarına dikkat etmelerini bekliyoruz.
İkinci olarak DAB olarak şunların bilinmesini istiyoruz:
Mütekâmil bir İslam Devleti müslümanlar için elbette bir hedef ve bir ihtiyaçtır. Dolayısıyla, mesela Irakta böyle bir devlet kurulacaksa, en azından oradaki tüm İslam âlimlerinin, bütün cemaatleriyle Sünni halkın birlikte karar vermesi gerekir.
Kendilerinden başka grupları yok sayarak hilafet kurulmuş olunamaz. Böyle bir teşebbüs hilafet makamının değerini, müslümanların gözünde bile düşürür, anarşiye ve iç çatışmalara yol açar. Sonuç itibariyle de İslam düşmanlarının sinsi planlarına hizmet etmiş olur. Bunun fikri ve maddi temellerinin oluşması şarttır.
Böyle henüz ne olduğu bile bilinmeyen bir grubun kendi hareketlerini hilafet diye tanımlamaları bizzat hilafete ve İslam'a bir kötülüktür.
Bir kez daha tekrar ediyoruz ki, elbette Hilafet gibi bir kurum müslümanların gözünde çok yüce ve arzulanan bir kurumdur. Her müslüman bunu istemek ve arzulamak zorundadır. Ancak bunun oluşturulması gereken fikri, maddi ve manevi şartları ve öncülleri vardır. Bunlar oluşturulmadan, İslam ümmetinin hüsnü niyeti ve teveccühü kazanılmadan böyle bir işe teşebbüs etmek yanlıştır, faydadan çok zarar getirir ve herkes sorumluluğunu bilmek zorundadır.
Allah'ım, aklımıza mukayyet ol, duygularımıza hâkim ol, bizi nefsimizin arzularının peşine takılmaktan koru'.
Prof. Dr. Yusuf el-Karadawî (DAB) Başkanı
Prof. Dr. Ali el-Karadağî (DAB) Genel Sekreteri