ismail
Yeni
- Katılım
- 3 Mar 2007
- Mesajlar
- 20,475
- Tepkime puanı
- 2,063
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
ERTELE ERTELE NEREYE DEK
Ümmetin erteleyenleri helak olacağız!
Ooo, bizi bir bıraksalar neler yapacağız neler... Ama işte fırsat olmuyor, şu oluyor bu oluyor hep erteliyoruz!
O gün gelecek ve biz en iyi kitabı yazacağız, o gün gelecek ve biz namaza başlayacağız, o gün gelecek uzun zamandır görüşmediğimiz dostumuzla görüşeceğiz ve o gün gelecek evleneceğiz, yeni bir iş kuracağız, teheccüde kalkacağız, hatim indireceğiz… Neler yapacağız neler…
O gün gelmiyor hanımlar beyler… Ve biz neleri erteliyoruz hayatımız boyunca o günü bekleyerek? Bugünkü birçok sıkıntımızın altında bir işi aklımıza geldiği anda yapmamak yatmıyor mu? Erteledikçe zihnimizde üst üste yığılmıyor mu bütün yapacaklarımız? Sonra gözümüzde büyüdükçe büyüyüp, hangisinden başlayacağımızı şaşırdığımız için hepsini yapmaktan vazgeçmiyor muyuz? Yapacağımız iş için ilk adımı bile atamadan düşüncede öyle eskitiyoruz ki, yeni fikrin, yeni işin heyecanı yok olup gidiyor. Heyecan gidince işi yapma düşüncesi de uçuyor beraberinde.
Ne büyüt gözünde ne de küçült!
Ya çok küçümsediğimizden “nasılsa yaparım” diyerek, ya da gözümüzde çok büyüttüğümüzden başlayamadığımız onca şey bir kurt olup kemirmeye başlıyor bizi. Erteleye erteleye haftalarca yapmadığımız bir şeyin yapınca sadece yarım saatlik bir iş olduğunu görmemiz de yetmiyor huylunun huyundan vazgeçmesi için.
Hani bir hadis-i şerif var ya; “İman yetmiş küsür derecedir. En üstünü "Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)" sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imandandır.” Daha yolu açmadan ‘la ilahe illallah’ demenin peşine düşünce imanı tamamlamak da nasip olmuyor. Büyük olanın peşinde küçükleri ertelemekten erişemiyoruz zirveye.
“Eğer ben yazarsam en iyi kitabı yazmalıyım, teheccüde kalkarsam hiç fire vermemeliyim, evleneceksem en güzelini, en akıllısını bulmalıyım, arkadaşımla görüşeceksem bütün günü onunla geçirmeliyim, şu işlerim bir hafiflese hatim indireceğim, hadis okuyacağım” gibi düşüncelerle küf tutuyoruz.
Kendini beğenmişlerin hastalığı ertelemek…
Gözünde büyütmek kadar küçültmek de insanın işe başlamasını engelleyenler arasında. Kendimiz yapmadığımız gibi yapanları sürekli eleştirmekten de geri durmuyoruz.
-Namaz kılarken rükûda tam eğilmiyor,
-Bu da kitap mı yazmış yani ben bir otursam 3 günde yazarım bunun yazdığını,
-O kadar bekledi de bunu mu buldu evlenmek için, diye uzayıp gidiyor bahanelerimiz, kulp takmalarımız. Kendimizi temize çıkarmalarımız…
Ne mi oluyor sonra? Helak olup gidiyoruz. "Erteleyenler helak oldu" diyor Muhammed (as). Ardımıza baktığımızda sadece yapmak istediklerimizle kendimize bir rol biçtiğimizi görüp, hiçbir zaman hayata geçirememenin verdiği acıyla onu bunu eleştirip, üstünü örtüyoruz. Erteleyerek kaçırdığımız fırsatlar, söyleyemediğimiz sözler, gidemediğimiz yerler çöküyor omuzlarımıza. İşte o anda silkinip bir işin ucundan tutmak gerek. Ucundan tutabilme gücünü bulan tamamını da yapıyor zaten…
Not: Bu konuda yazmam gyy’ye verilen sözü ertelemem üzerine belirlenmiş, ertelene ertelene ancak yazılabilmiş, yazar bu satırlarda önce kendine seslenmiştir!
İsmihan Şimşek daha fazla erteleyebilirdi ama yazdı
Ümmetin erteleyenleri helak olacağız!
Ooo, bizi bir bıraksalar neler yapacağız neler... Ama işte fırsat olmuyor, şu oluyor bu oluyor hep erteliyoruz!
O gün gelecek ve biz en iyi kitabı yazacağız, o gün gelecek ve biz namaza başlayacağız, o gün gelecek uzun zamandır görüşmediğimiz dostumuzla görüşeceğiz ve o gün gelecek evleneceğiz, yeni bir iş kuracağız, teheccüde kalkacağız, hatim indireceğiz… Neler yapacağız neler…
O gün gelmiyor hanımlar beyler… Ve biz neleri erteliyoruz hayatımız boyunca o günü bekleyerek? Bugünkü birçok sıkıntımızın altında bir işi aklımıza geldiği anda yapmamak yatmıyor mu? Erteledikçe zihnimizde üst üste yığılmıyor mu bütün yapacaklarımız? Sonra gözümüzde büyüdükçe büyüyüp, hangisinden başlayacağımızı şaşırdığımız için hepsini yapmaktan vazgeçmiyor muyuz? Yapacağımız iş için ilk adımı bile atamadan düşüncede öyle eskitiyoruz ki, yeni fikrin, yeni işin heyecanı yok olup gidiyor. Heyecan gidince işi yapma düşüncesi de uçuyor beraberinde.
Ne büyüt gözünde ne de küçült!
Ya çok küçümsediğimizden “nasılsa yaparım” diyerek, ya da gözümüzde çok büyüttüğümüzden başlayamadığımız onca şey bir kurt olup kemirmeye başlıyor bizi. Erteleye erteleye haftalarca yapmadığımız bir şeyin yapınca sadece yarım saatlik bir iş olduğunu görmemiz de yetmiyor huylunun huyundan vazgeçmesi için.
Hani bir hadis-i şerif var ya; “İman yetmiş küsür derecedir. En üstünü "Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)" sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imandandır.” Daha yolu açmadan ‘la ilahe illallah’ demenin peşine düşünce imanı tamamlamak da nasip olmuyor. Büyük olanın peşinde küçükleri ertelemekten erişemiyoruz zirveye.
“Eğer ben yazarsam en iyi kitabı yazmalıyım, teheccüde kalkarsam hiç fire vermemeliyim, evleneceksem en güzelini, en akıllısını bulmalıyım, arkadaşımla görüşeceksem bütün günü onunla geçirmeliyim, şu işlerim bir hafiflese hatim indireceğim, hadis okuyacağım” gibi düşüncelerle küf tutuyoruz.
Kendini beğenmişlerin hastalığı ertelemek…
Gözünde büyütmek kadar küçültmek de insanın işe başlamasını engelleyenler arasında. Kendimiz yapmadığımız gibi yapanları sürekli eleştirmekten de geri durmuyoruz.
-Namaz kılarken rükûda tam eğilmiyor,
-Bu da kitap mı yazmış yani ben bir otursam 3 günde yazarım bunun yazdığını,
-O kadar bekledi de bunu mu buldu evlenmek için, diye uzayıp gidiyor bahanelerimiz, kulp takmalarımız. Kendimizi temize çıkarmalarımız…
Ne mi oluyor sonra? Helak olup gidiyoruz. "Erteleyenler helak oldu" diyor Muhammed (as). Ardımıza baktığımızda sadece yapmak istediklerimizle kendimize bir rol biçtiğimizi görüp, hiçbir zaman hayata geçirememenin verdiği acıyla onu bunu eleştirip, üstünü örtüyoruz. Erteleyerek kaçırdığımız fırsatlar, söyleyemediğimiz sözler, gidemediğimiz yerler çöküyor omuzlarımıza. İşte o anda silkinip bir işin ucundan tutmak gerek. Ucundan tutabilme gücünü bulan tamamını da yapıyor zaten…
Not: Bu konuda yazmam gyy’ye verilen sözü ertelemem üzerine belirlenmiş, ertelene ertelene ancak yazılabilmiş, yazar bu satırlarda önce kendine seslenmiştir!
İsmihan Şimşek daha fazla erteleyebilirdi ama yazdı