Cübbeli Hoca,Risale-i nur sohbeti

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Bizler Hiristiyanları , yahudileri TENKİT EDERİZ

Her zaman da deriz İSLAM TEKTİR İSLAM İ YAŞAM TEKTİR

Eeee BUNLAR NE OLUYOR AÇIKLASINIZA
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Yaw arkadaşlar, artık bırakın şu ne dediğini ve yaptığını bilmez adamı...Millete de Sürekli gıybetini ettirtmeyin ! Habertürk, Showi Flasch Tv gibi kanallardan millete tebliğ-mebliğ yapılmaz ! Bu kanallarda ancak ve ancak dudak yalayarak SHOW yapılır SHOW ! Bunların da yaptığı sadece budur ! Vesselâm.

Bizler Hiristiyanları , yahudileri TENKİT EDERİZ

Her zaman da deriz İSLAM TEKTİR İSLAM İ YAŞAM TEKTİR

Eeee BUNLAR NE OLUYOR AÇIKLASINIZA

İKSİR

Cübbeli Ahmet hocaya siz ASLA NE YAPTIĞINI BİLEMEZ DİYEMEZSİNİZ
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
İKSİR

Cübbeli Ahmet hocaya siz ASLA NE YAPTIĞINI BİLEMZ DİYEMEZSİNİZ

Ne yaptığını ve konuştuğunu bilmediğinden geçenlerde özür dilemişti bilmiyor musun ? Benzer özrü bişr de Malta >Adasında deniz kayağı yaparken resimleri yazılı ve görsel basında yayınlandıktan sonra dilemişti ! Daha sayayım mı ?
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Ne yaptığını ve konuştuğunu bilmediğinden geçenlerde özür dilemişti bilmiyor musun ? Benzer özrü bişr de Malta >Adasında deniz kayağı yaparken resimleri yazılı ve görsel basında yayınlandıktan sonra dilemişti ! Daha sayayım mı ?

HERİNSAN HATA YAPABİLİR.

Önemli olan HATASINI ANLAYIPÖZÜRDİLEMESİDİR.

Ayrıca belirtmek istediğim sizin ve benim seviyedeki kişilerin Böyle kişileri YARGILAMA HAKKIMIZ OLMADIĞIDIR.

Anlatmak istediğim budur.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
HERİNSAN HATA YAPABİLİR.

Önemli olan HATASINI ANLAYIPÖZÜRDİLEMESİDİR.

Ayrıca belirtmek istediğim sizin ve benim seviyedeki kişilerin Böyle kişileri YARGILAMA HAKKIMIZ OLMADIĞIDIR.

Anlatmak istediğim budur.

Yaw adami İslâmı anlatıyorum diyerek yaptığı tahribat ve devirdiği çamlar ırmaklara köpru olur; sen halâ neden bahsediyorsun ? Ne üstünlüğü varmış bizlerden ? Hem sonra kimin hangi noktada olduğunu sen nerden biliyorsun ? Halkın içinde öyle cevherler vardır ki, seni dereye su içmeye vasıtasız getirir ve götürür !
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Yaw adami İslâmı anlatıyorum diyerek yaptığı tahribat ve devirdiği çamlar ırmaklara köpru olur; sen halâ neden bahsediyorsun ? Ne üstünlüğü varmış bizlerden ? Hem sonra kimin hangi noktada olduğunu sen nerden biliyorsun ? Halkın içinde öyle cevherler vardır ki, seni dereye su içmeye vasıtasız getirir ve götürür !

BEN ZATEN kendim iislami bilgiler neden iile kendimi bir yerde görmüyorum GÖRMEK tende ALLAH cc sığınırım.

Siz görüyorsunuz ki Cübbeli Ahmet Hocayı YARGILIYORSUNUZ.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
BEN ZATEN kendim iislami bilgiler neden iile kendimi bir yerde görmüyorum GÖRMEK tende ALLAH cc sığınırım.

Siz görüyorsunuz ki Cübbeli Ahmet Hocayı YARGILIYORSUNUZ.

Madem birşey göremiyorsunuz ve görmüyorsunuz, şu halde ne diye bizim yazdıuklarımıza müdahil olup MAYDONOZ oluyorsunuz ? Bilmediğiniz konularda kendinizi -bilmiyorum- şeklinde ifade ed,yorsanız susunuz ve sadece öğreniniz !
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Madem birşey göremiyorsunuz ve görmüyorsunuz, şu halde ne diye bizim yazdıuklarımıza müdahil olup MAYDONOZ oluyorsunuz ? Bilmediğiniz konularda kendinizi -bilmiyorum- şeklinde ifade ed,yorsanız susunuz ve sadece öğreniniz !


Yaw arkadaşlar, artık bırakın şu ne dediğini ve yaptığını bilmez adamı...Millete de Sürekli gıybetini ettirtmeyin ! Habertürk, Showi Flasch Tv gibi kanallardan millete tebliğ-mebliğ yapılmaz ! Bu kanallarda ancak ve ancak dudak yalayarak SHOW yapılır SHOW ! Bunların da yaptığı sadece budur ! Vesselâm.

Bu mavi rek lendirdiğim sözler de sizin düşünceleriniz.

SİZ KİMSİNİZ Bu şekilde Cübbeli Ahmet Hocayı tenkit edip yargılıyorsunuz HADDİNİZİ BİLİN

Evet gördüğüm HADDİNİZİ BİLMEMİNİZ dir
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bak adamım ! Dünyada herkes yanlış yapğabilir. Ama, bu yanlış yapma bir topluluğa karşı olursa , o topluluk tarafından eleştirilmesi haktır. Ama,i kendi başına millete duyrulmadan yapılan yanlışlardan sadece Rabbimize tevbe ile kurtulunabilir. Ama, toplkuma karşı yanlış yapıldıuğında hem toplumdan özür dilenir ve hem de tevbe edilir. Bunun yolu ve yordamı budur. Sende şimdi buradakilerden özüğr dile ve tevbe ete derim.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
bak adamım ne biçim ifade bana garip geldi umarım sizin oralarda güzel bir manası vardır?

neyse söylediklerine bakarsak eleştirilir filan demişsiniz.
tüm alimlerin ortak görüşüdür ki bende katılırım

alimler peygamberlerin vekilidir.
peygamber nasıl eleştirilmez ise, vekilleri de eleştirilmez

ancak,
falanca alim şu konuda bunu söylemiş
biz katılmıyorsak üslübunca niye katılmadığmızı ve varsa kendi görüşümüzü belirtiriz.

tabi aynı ilmi tahsil etmiş alimler arasında olur bu görüş belirtmeler
fıkhi bir konuda (tarihte yaşanmıştır) tasavvufçu alimin cevaben bol bol zikretmesi lazım gibi bir görüşe de kulak tıkanır.
herşey dengi dengine
 

Hasan

Kardeşiniz
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
6,112
Tepkime puanı
279
Puanları
0
Yaş
53
Konum
KALU BELA
Burada bir sual akla gelebilir: Peygamberin ismini ve vazifesini işiten, ancak bundan menfi (olumsuz) şekilde haberdar edilen kimselerin durumu ne olacaktır?
Bu suale cevap olarak, İmam-ı Gazali Hazretleri'nin aşağıdaki tasnifine göz atalım, Bu tasnifinde İmam-ı Gazâlî Hazretleri o zamanda yaşayan Hıristiyanların ve henüz Müslüman olmamış bulunan Türklerin durumunu ele almakta ve şöyle buyurmaktadır:
"İnancıma göre, inşâallah Allahü Teâlâ, zamanımızdaki Rum, Hıristiyan ve Türklerin pek çoğunu da Rahmet-i İlâhiye şümulüne alacaktır. Bunlardan maksadım, uzak memleketlerde yaşayan ve kendilerine İslâm'ın daveti ulaşmayan Rum ve Türklerdir. Bunlar üç kısımdır:

a. Hazret-i Muhammed'in (S.A.V.) ismini hiç duymamış olanlar.

b. Hz. Peygamber'in ismini, sıfatlarını ve gösterdiği mu'cizeleri duymuş olanlar. Bunlar İslâm memleketlerine komşu olan yerlerde veya Müslümanlar arasında yaşayan kimselerdir, kâfir ve mülhidlerdir.

c. Bu iki derece arasında bulunan grupdur. Hz. Peygamber'in ismini duymuşlarsa da vasıf ve hususiyetlerini duymamışlardır. Daha doğrusu bunlar Hz. Peygamber'i tâ küçüklüklerinden beri "İsmi Muhammed olan -hâşâ!- yalancının biri peygamberlik iddiasında bulunmuştur" şeklinde tanımışlardır. Tıpkı bizim çocuklarımızın Adı el-Mukaffa' olan yalancının biri Allah'ın kendisini peygamber olarak gönderdiğini iddia etmiş ve yalancı olarak peygamberliği ile meydan okumuştur sözünü duymaları gibi. Kanaatime göre bunların durumu birinci grubda olanların durumu gibidir. Çünkü bunlar Hz. Peygamber'in ismini, haiz bulunduğu vasıfların zıdlarıyla birlikte duymuşlardır. Bu ise hakikati araştırmak için insanı düşünmeye ve araştırmaya sevk etmez."(İmam-ı Gazali, İslâm'da Müsamaha (Tercüme: Süleyman Uludağ), s. 60-61.)

Bugün gerek Hıristiyan âleminde ve gerekse demir perde ülkelerinde İmam-ı Gazali Hazretleri'nin tasnifindeki üçüncü gruba giren insanlara rastlamak mümkündür. Hıristiyan âleminde ücra bir köşede içtimaî hayattan uzak ve Din-i Hakk'ı bulma imkânından mahrum birçok insanlar bulunduğu gibi, demir perde gerisinde esaret kamplarında hür dünyanın varlığından bile habersiz nice mazlumlar vardır. Bunların içinde bulundukları hayat şartlan ve imkânları ile din-i Hak olan İslâm dinini bulmalarının zorluğu meydandadır. Hikmeti nihayetsiz ve rahmeti herşeyi ihata eden Allahü Azimüşşân'ın bu gibi kimselere muamelesi, elbette içinde bulundukları şartlarla mütenasip (orantılı) olacaktır.

Şurası da herkesin malûmudur ki, bir rejimin perdesi arkasında ulûhiyeti inkâr maksadıyla mutlak inanca, hususan İslâm dinine karşı dessasâne faaliyet gösteren ifsat komitelerinin mes'uliyetleri, gafil ve mazlumlarla elbette bir olamaz.
Bu mevzu ile alâkalı olarak mazlum Hıristiyanlar hakkında Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin şu ifâdelerini nakletmekte fayda görüyoruz:

"Âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedi'ye (S.A.V.) bir lâkaydlık perdesi gelmiş. Ve madem âhirzamanda Hazret-i İsa'nın (A.S.) din-i hakikisi hükmedecek, İslâmiyet'le omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya (A.S.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler, onlar hakkında bir nev'i şehadet (şehitlik) denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zâlimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffâret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır, diye hakikatten haber aldım... Eğer o felâketi çekenler, mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesât-ı semâviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın manevî ve uhrevî (ahirete ait) neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir. " (Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 103.)


Sevgili hirahoş sana birde imam gazali den konu hakkındaki görüşlerini aktarayım bakalım bunlar seni ikna edecekmi.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Üstadın mücmel ifadeleri madem net anlaşılmıyor, ozaman yapılması gereken, eserlerindeki açık ifdelerine müracaat etmektir.Kaldıki üstad ''şehid'' demiyor.Cehennemin de tabakaları olduğu unutulmamalıdır.Üstad Mektubat da ''Kelimei Şehadet'' ile ilgili bir soruya, ''Kelimei Şehadetin iki rüknü birbirini ispat eder, ayrılmaz diyor.Bu bahsin ve ayrıca Darul Hikmede bu konuyla ilgili yazının okunmaasını tavsiye ederim.Vesselam.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Burada bir sual akla gelebilir: Peygamberin ismini ve vazifesini işiten, ancak bundan menfi (olumsuz) şekilde haberdar edilen kimselerin durumu ne olacaktır?
Bu suale cevap olarak, İmam-ı Gazali Hazretleri'nin aşağıdaki tasnifine göz atalım, Bu tasnifinde İmam-ı Gazâlî Hazretleri o zamanda yaşayan Hıristiyanların ve henüz Müslüman olmamış bulunan Türklerin durumunu ele almakta ve şöyle buyurmaktadır:
"İnancıma göre, inşâallah Allahü Teâlâ, zamanımızdaki Rum, Hıristiyan ve Türklerin pek çoğunu da Rahmet-i İlâhiye şümulüne alacaktır. Bunlardan maksadım, uzak memleketlerde yaşayan ve kendilerine İslâm'ın daveti ulaşmayan Rum ve Türklerdir. Bunlar üç kısımdır:

a. Hazret-i Muhammed'in (S.A.V.) ismini hiç duymamış olanlar.

b. Hz. Peygamber'in ismini, sıfatlarını ve gösterdiği mu'cizeleri duymuş olanlar. Bunlar İslâm memleketlerine komşu olan yerlerde veya Müslümanlar arasında yaşayan kimselerdir, kâfir ve mülhidlerdir.

c. Bu iki derece arasında bulunan grupdur. Hz. Peygamber'in ismini duymuşlarsa da vasıf ve hususiyetlerini duymamışlardır. Daha doğrusu bunlar Hz. Peygamber'i tâ küçüklüklerinden beri "İsmi Muhammed olan -hâşâ!- yalancının biri peygamberlik iddiasında bulunmuştur" şeklinde tanımışlardır. Tıpkı bizim çocuklarımızın Adı el-Mukaffa' olan yalancının biri Allah'ın kendisini peygamber olarak gönderdiğini iddia etmiş ve yalancı olarak peygamberliği ile meydan okumuştur sözünü duymaları gibi. Kanaatime göre bunların durumu birinci grubda olanların durumu gibidir. Çünkü bunlar Hz. Peygamber'in ismini, haiz bulunduğu vasıfların zıdlarıyla birlikte duymuşlardır. Bu ise hakikati araştırmak için insanı düşünmeye ve araştırmaya sevk etmez."(İmam-ı Gazali, İslâm'da Müsamaha (Tercüme: Süleyman Uludağ), s. 60-61.)

Bugün gerek Hıristiyan âleminde ve gerekse demir perde ülkelerinde İmam-ı Gazali Hazretleri'nin tasnifindeki üçüncü gruba giren insanlara rastlamak mümkündür. Hıristiyan âleminde ücra bir köşede içtimaî hayattan uzak ve Din-i Hakk'ı bulma imkânından mahrum birçok insanlar bulunduğu gibi, demir perde gerisinde esaret kamplarında hür dünyanın varlığından bile habersiz nice mazlumlar vardır. Bunların içinde bulundukları hayat şartlan ve imkânları ile din-i Hak olan İslâm dinini bulmalarının zorluğu meydandadır. Hikmeti nihayetsiz ve rahmeti herşeyi ihata eden Allahü Azimüşşân'ın bu gibi kimselere muamelesi, elbette içinde bulundukları şartlarla mütenasip (orantılı) olacaktır.

Şurası da herkesin malûmudur ki, bir rejimin perdesi arkasında ulûhiyeti inkâr maksadıyla mutlak inanca, hususan İslâm dinine karşı dessasâne faaliyet gösteren ifsat komitelerinin mes'uliyetleri, gafil ve mazlumlarla elbette bir olamaz.
Bu mevzu ile alâkalı olarak mazlum Hıristiyanlar hakkında Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin şu ifâdelerini nakletmekte fayda görüyoruz:

"Âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedi'ye (S.A.V.) bir lâkaydlık perdesi gelmiş. Ve madem âhirzamanda Hazret-i İsa'nın (A.S.) din-i hakikisi hükmedecek, İslâmiyet'le omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya (A.S.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler, onlar hakkında bir nev'i şehadet (şehitlik) denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zâlimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffâret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır, diye hakikatten haber aldım... Eğer o felâketi çekenler, mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesât-ı semâviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın manevî ve uhrevî (ahirete ait) neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir. " (Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 103.)


Sevgili hirahoş sana birde imam gazali den konu hakkındaki görüşlerini aktarayım bakalım bunlar seni ikna edecekmi.


Zahmet buyurmuşsunuz. Daha önce bu yazıyı (alıntıyı) mütalaa etmiştik.

Ehli necat olma konusu başka, Şehidlik derecesine ulaşmak ya da Şehid ecri almak başkadır.

İmam Gazali Hz.lerinden yapılan nakilde şehidlik sevabı da alırlar gibi bir husus yok.

Demek ki bizi anlamamışsınız. Ya da biz anlatamamışız. Ya da yazdıklarımızı tam okumadan yazdınız.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Üstadın mücmel ifadeleri madem net anlaşılmıyor, ozaman yapılması gereken, eserlerindeki açık ifdelerine müracaat etmektir.Kaldıki üstad ''şehid'' demiyor.Cehennemin de tabakaları olduğu unutulmamalıdır.Üstad Mektubat da ''Kelimei Şehadet'' ile ilgili bir soruya, ''Kelimei Şehadetin iki rüknü birbirini ispat eder, ayrılmaz diyor.Bu bahsin ve ayrıca Darul Hikmede bu konuyla ilgili yazının okunmaasını tavsiye ederim.Vesselam.

Bilakis, "Bir tür şehid hükmündedirler" diyor Said Nursi Hz... Sifil hocanın yukarıdaki yazısında risale alıntıları vardır. Okunursa görülecektir.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Arkadaşlar, Bazen konular çok lüzumsuz bir şekilde irdeleniyor. Şu bir gerçektir ki, Sadi-i Nursi merhum öyle boş laf eden bir şahsiyet değildir. Onun Risalelerdeki birçok sözü ya tahrif edilerek ya da yanlış yorumlanarak müslümanlar aksettirilmiştir. Risxalelerin orjinalini bilmeden ve okumadan hiçbir meselede hüküm ve karar vermeyiniz. Benin acizane galib-üi zannım odur ki Hazret, ne bugünkü kendisinin peşinden gittiklerini iddia edenler kadar gayı müslimleri severdi ne de onlarla diyalog kurma adına msülümanlara yada tarikatlara sırtını çevirmiş değildi. Olayı böyle değerlendirmek lazımdır diye düşünüyorum.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Arkadaşlar, Bazen konular çok lüzumsuz bir şekilde irdeleniyor. Şu bir gerçektir ki, Sadi-i Nursi merhum öyle boş laf eden bir şahsiyet değildir. Onun Risalelerdeki birçok sözü ya tahrif edilerek ya da yanlış yorumlanarak müslümanlar aksettirilmiştir. Risxalelerin orjinalini bilmeden ve okumadan hiçbir meselede hüküm ve karar vermeyiniz. Benin acizane galib-üi zannım odur ki Hazret, ne bugünkü kendisinin peşinden gittiklerini iddia edenler kadar gayı müslimleri severdi ne de onlarla diyalog kurma adına msülümanlara yada tarikatlara sırtını çevirmiş değildi. Olayı böyle değerlendirmek lazımdır diye düşünüyorum.

Bundan 3-4 sene önce biz de aynı görüşteydik. Ve bizden Risalelerin ya da Risaledeki kimi fikirlerin Said Nursi merhuma ait olmadığını ispat etmemi istediler. Hiçbir şekilde cevap veremedim. Verdim de verdiğim cevaplar kendi vicdanımı dahi tatmin etmedi.

Birkaç isim var, Risalede tahrifler olduğunu söyleyen ama sorunları bu iddiayla çözemiyorsunuz.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bundan 3-4 sene önce biz de aynı görüşteydik. Ve bizden Risalelerin ya da Risalelerdeki kimi fikirlerin Said Nursi merhuma ait olmadığını ispat etmemi istediler. Hiçbir şekilde cevap veremedim. Verdim de verdiğim cevaplar kendi vicdanımı dahi tatmin etmedi.

Birkaç isim var, Risalede tahrifler olduğunu söyleyen ama sorunları bu iddiayla çözemiyorsunuz.

Şuna yediğimiz ekmek gibi emin olalım ki, risallelerde kesinlikle tahrif var. Örneğin, Bediüzzamanın ---İspartadan bir adam çıkacak, ülkemizi o idare edecek !-- diye bir beyanı olmuş mudur ? Ben buna kesinlikle inanmıyorum ama, vaktiyle S.Demirele oy kotarmak için bu cümle dilden dile dolaştırılıyordu ! Sayın hirahoş bu konuda bir de şu linkteki risale beyanlarını bir tetkik eder misiniz ? Baya bir açıklama var gibi geldi bize...http://www.milligorusforum.biz/serb...ve-hristiyanlar-cennete-girer-demismidir.html
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bu açıklamaları daha önce okumuştuk. Başka ortamlarda değerlendirmesini de yapmıştık. Milligörüşforumunda verilen o açıklamalar Molla Muşi'nin.

Açıklamada, sorunu çözecek (sadra şifa) tek bahis şudur:

"İmâm Eş’arî’ye göre ise bu kimseler küfre girse ve usûl-i îmânîde bulunmasa bile ehl-i necâttırlar. Ayrıca, harbe sebebiyyet vermedikleri ve harbe taraftâr olmadıkları belki o harbde perîşân oldukları için âhiret şehîdi sayılırlar."

Kalınlaştırılmış yer İmam Eşari Hz.lerinin doğru. Lakin altı çizili cümle Molla Muşi'ye aittir ve sanki İmam Eşarinin öyle bir sözü varmış gibi veriliyor/algılanıyor. Bunda kabahat yine Muşi'ye (Muhammed Ali Doğan'a) ait. Neresi kendi sözü neresi Eşari'ye ait, belli etmediği için karışmış.
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
"Mühim olan Üstad hazretleri kendisi bir şey mi uydurdu, yoksa ulema evliyadan dayanakları mı var? Biz üstadın dayanakları olduğunu görüyoruz. İlham geldi tamam ama uymuş mu uymamış mı diye bakıldığında kendisinin sözleri var: Beni ölçü ayara vurun sözlerimden uyanı alın, uymayanı atın. Burada görüşü Eşari’ye uydu. Üstad hazretleri ehlisünnetten çıkmıştır diyemeyiz."

Cübbeli Ahmet Hoca
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bu açıklamaları daha önce okumuştuk. Başka ortamlarda değerlendirmesini de yapmıştık. Milligörüşforumunda verilen o açıklamalar Molla Muşi'nin.

Açıklamada, sorunu çözecek (sadra şifa) tek bahis şudur:



Kalınlaştırılmış yer İmam Eşari Hz.lerinin doğru. Lakin altı çizili cümle Molla Muşi'ye aittir ve sanki İmam Eşarinin öyle bir sözü varmış gibi veriliyor/algılanıyor. Bunda kabahat yine Muşi'ye (Muhammed Ali Doğan'a) ait. Neresi kendi sözü neresi Eşari'ye ait, belli etmediği için karışmış.

Bu muşi de kim ola ? Nur şakirdlerinden birii mi ? Yoksa, ulemadan mı ?
 
Üst