Cübbeli Hoca : Erkekle Kadın Çalışma Ortamında Tek Başlarına Kalırsa Bu 'Halvete' Girer !!!

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Birbirlerine nâmahrem olan kişilerin karışık yaşamaları, tokalaşmaları, gülüşmeleri, şakalaşmaları, gayri ciddî tutum ve davranışları, açık saçık giyimleri, edepten ve terbiyeden uzak hâl ve tavırları dinimizce bundan dolayı uygun görülmemiştir. Bu fiillerin haramlık derecesini de, şiddetine göre artırmıştır.
...

buradaki ifadede bir sorun var. sanki namahremin yanında uygun görülmemiş, ama mahremin yanında uygun gibi bir anlam çıkıyor. oysa edeb ve terbiyeden uzak davranış kimsenin yanında uygun değildir. açık saçık giyim ise sadece karı-koca birbirinin yanında uygundur.

tabii, ifadenin genelinde de yanlışlık var. tokalaşmak, gülüşmek, şakalaşmak vb en doğal insanî eylemlerdir. bunları yasaklamaya kalkmak yanlıştır. insanın içinde kötülük varsa bunları yapmadan da başkaları hakkında kötü düşüncelere kapılabilir. hayalinde yapar en azından.

eski adetleri, gelenekleri, eski değer yargılarını günümüzde de geçerli kılmaya çalışmak anlamsızdır. çağın değişimini, insanlığın gelişimini hesaba katmamak, bu çağda bile eski kabile ananelerinde ısrar etmeye çalışmak, akarsuya karşı kürek çekmek demektir. imkansız...
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir

bak mesela, bu linkteki açıklamalar bile aslında sizi değil beni doğruluyor. en basit ayrıntıda bile mehzebler arasında ayrılık olduğunu görüyoruz. erkekler arasında dizin çıplak görünmesinin uygun olup olmadığı gibi çok ayrıntı bir konuda bile ayrılıklar varmış. bunları hâlâ sürdürmenin anlamı var mı?

akıl ile değil, ait olduğu mehzebe göre değerlendirme yapmaya çalışmak ne kadar doğru olabilir ki? görüyor musunuz mesele nereye varıyor? dinin tek hüküm veren kaynağı olan kuran'a ve onu indirene bir anlamda şirk koşulmuş olmuyor mu? o mehzeb şunu diyor, bu mehzeb bunu. ve bu mehzeblerin mensupları da illa ki kendi mehzebinin dediğine uymak zorunda kalıyor.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
buradaki ifadede bir sorun var. sanki namahremin yanında uygun görülmemiş, ama mahremin yanında uygun gibi bir anlam çıkıyor. oysa edeb ve terbiyeden uzak davranış kimsenin yanında uygun değildir. açık saçık giyim ise sadece karı-koca birbirinin yanında uygundur.

tabii, ifadenin genelinde de yanlışlık var. tokalaşmak, gülüşmek, şakalaşmak vb en doğal insanî eylemlerdir. bunları yasaklamaya kalkmak yanlıştır. insanın içinde kötülük varsa bunları yapmadan da başkaları hakkında kötü düşüncelere kapılabilir. hayalinde yapar en azından.

eski adetleri, gelenekleri, eski değer yargılarını günümüzde de geçerli kılmaya çalışmak anlamsızdır. çağın değişimini, insanlığın gelişimini hesaba katmamak, bu çağda bile eski kabile ananelerinde ısrar etmeye çalışmak, akarsuya karşı kürek çekmek demektir. imkansız...

tabii, ifadenin genelinde de yanlışlık var. tokalaşmak, gülüşmek, şakalaşmak vb en doğal insanî eylemlerdir. bunları yasaklamaya kalkmak yanlıştır. insanın içinde kötülük varsa bunları yapmadan da başkaları hakkında kötü düşüncelere kapılabilir. hayalinde yapar en azından.

Yahu siz niye kendi mantık ve te'vil ile Kur'an'ı yorumlamaya çalışıyorsunuz.4 büyük ehli sünnet mezhep imamlarından da mı üstün görüyorsunuz kendinizi?Bu fetvayı nerden alıyorsunuz?.Kendi aklınızdan mı yoksa o mezhep imamları mı size göre birşey bilmiyor?. Size göre, "nasıl olsa bu Kur'an'da yok!" deyip de, kadın erkek birbirilerinin yanında soyunması veya mahrem konulardan bahsetmeleri caiz mi oluyor?.Tövbe tövbe!.Yahu sizin aklınız Kur'an olmuş da biz bilememişiz öyle mi?..

Herşeyin bir edebi yanı vardır.Hâya perdesi yırtılan bir kimse, artık onun tüm davranışları kendisine göre mübah oluyor.Bu da sapıklığa ve azgınlığa kadar gitmesi muhtemeldir.

Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?.Dikkat edin!. Meal başka, tefsir başka şeydir.Sizler kuru mealcilerdensiniz.Siz ayetlerin nüzul sebebini bilmeden konuşmanıza hakkınız yoktur.Kendi kafanıza göre fetva vermek caiz değildir.BİR KONU HAKKINDA FETVA VERMEK İÇİN USUL-Ü FIKIH, USULÜ HADİS VE USUL-U TEFSİR İLMİNE, ARAPÇA'DA SARF NAHİV İLMİNE SAHİP OLMALARIDIR.CUMHUR ULEMÂNIN GÖRÜŞÜ DE BU YÖNDEDİR.

Eğer bir kimse, ilim sahibi olmadan fikir sahibi olursa o kişi her mevzuda hata eder ve önyargılara ve yargılanmalara sebep olur.Esas cahil böyle kişilerdir.Bu ince hassasiyetleri tefekkür etmekde sizin için fayda vardır..

İşte, konu ile ilgili fetvalar aşağıdadır...

Nikahsız kadınla erkeğin el ele tutuşması caiz midir?

Bir erkek ve kadının, nikahsız olarak ellerinin birbirine değmesi ve yalnız kalmaları caiz değildir.

Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır.

Allah resulüne (sav) biat eden kadınlar dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, biat ederken elimizi tutmadınız. Peygamber (sav)"Kadınların elini tutup tokalaşmam." buyurdu (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce). Hazreti Aişe (ra) biat ile ilgili şöyle buyuruyor: "Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı." (Müslim).
Peygamber (sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

"Sizden birinizin başına iğne ile dürtülmesi, kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır."(Taberâni , Mucemu’l Kebir, 20 / 212)


İslâm dini, kadınla tokalaşmayı yasaklamakla kadını tezyif etmiyor; bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 170)


Bir kadının eli, yabancı bir erkeğin eline değmesi zaruret yokken haramdır. Bu itibarla, hiçbir ihtiyaca dayanmayan tokalaşmada bu haramlık bahismevzu olur. Yabancı bir erkek yabancı kadınla tokalaşamaz, elini namahremin eline süremez. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asv), yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın, ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu haber vermiş, namahremin elini tutanın cehennem ateşi avuçlayacağına işarette bulunmuştur.

Bu mahzur, bilhassa genç kadın ve erkekler için daha büyük çapta variddir. Hissî tarafları yok olmuş yaşlılar hakkında ise mahzur daha az nisbette variddir. Hatta iki yaşlı kadın ve erkeğin (hislerinin yokluğu halinde) tokalaşmalarında beis olmayacağı ifade edilmiştir. Bu sebeble, yaşlı kadınların elleri öpülebilir. Yaşlılıkları, yâni hissi bakımdan ölmüş oluşları, böyle bir ruhsata sebeb olur. Bir erkeğin yabancı bir kadınla tokalaşması ânında cinsî hislerin ayaklanması halinde, aralarında haramlık bahismevzu olur, sıhriyet akrabalığı meydana gelebilir. Bu bakımdan kadın-erkek münasebetlerinde çok titiz olmak gerekir. Zira böyle lüzumsuz bir tokalaşma yahut el öpme anlarında doğabilecek hissî heyecan, karşı cinse duyulabilecek süflî duygu, haramlığa sebeb olabilir, bu kadının kızı bu kimseye haram hale gelebilir. Böyle şüpheli halden uzak kalmak ise en sıhhatli bir tedbirdir. Mümkün olduğu kadarıyla uzak kalmaya gayret edilmeli, süflî bir his doğduydu, doğmadıydı gibi vesveseye mahal vermemelidir.
Hepimizin bildiği gibi bir kızla evlenmeyi düşünmek ve nişanlanmak, evlenmek mânâsında değildir. Bunun için kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla yalnız kalması kesinlikle haram ve büyük bir vebaldir.

Peygamber (sav):
"Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır."

buyurmuşlardır. Bir çok nişanlılar, tenha yerde yalnız kaldıklarında istenmeyen ve meşru olmayan bir takım menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir nedenle nişan da bozulmaktadır. Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir. Bunun için dinini, dünyasını ve şerefini düşünen kimseler, meşru olmayan bu gibi şeylere dikkat etmeleri gerekir. (1-el-Fıkh'ul-İslâmî ve Edilletuha c. 7, s. 25; Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 112)
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Yahu siz niye kendi mantık ve te'vil ile Kur'an'ı yorumlamaya çalışıyorsunuz.4 büyük ehli sünnet mezhep imamlarından da mı üstün görüyorsunuz kendinizi?Bu fetvayı nerden alıyorsunuz?.Kendi aklınızdan mı yoksa o mezhep imamları mı size göre birşey bilmiyor?.

Şimdi şöyle bir şey var. O imamlar mutlaka değerli kişilerdir ve Kuran'ı da, hadisleri de bilgileri, ilimleri doğrultusunda en iyi biçimde yorumlamışlardır da ister istemez eksik bırakmak zorunda kaldıkları bir husus var. Bunu nasıl anlatabilirim, bilmiyorum. Ama bence meselenin özü itibarıyla yaklaşmak gerekir. Şekil, görüntü vb açısından yaklaşıldığında ister istemez bir süre sonra yanlışa düşülüyor. Zaman değişiyor, kültür değişiyor, algı değişiyor, kitle psikolojisi değişiyor, farklı toplumlarda farklı hayat tarzları ve farklı kültürler zaten hep olabiliyor.

Dolayısıyla öz itibarıyla yaklaşmak en doğrusu. Mesela öyle kültürler vardır ki, o toplumlara erkekle kadının tokalaşmasının kötü bir şey olduğunu imkanı yok anlatamazsın. Aval aval bakarlar. Çünki cinsellik konusuna yaklaşımları, bunu yaşayışları bizlerden çok farklıdır.

Tokalaşmak da zaten kötü bir şey değildir. Ama kadınla erkeğin arasına kalın duvarların örüldüğü yerlerde kötü bir şey gibi algılanır. Oysa kötü olan, katı ve olumsuz önyargılar ve kalıplardır. Kötü olan niyetlerdir.

Bugün islamî kesimde de bunlar aşılıyor. Modern hayat, şehirli toplum bunları aşıyor. Hayat sürekli değişim içinde. Değişim kaçınılmaz.

Dünyanın en devrimci ve radikal düşüncesi bile zamanla özünü kaybediyor. Mesela Mevlana, zamanında çok etkili ve toplumu sarsan bir mutasaffıf ve mütefekkir imiş. Ama günümüzde çoğunluk tarafından çok yüzeysel algılanıyor. Sunnet düğünlerine veya otel açılışlarına sözde semazenler çağrılıp işin içine tüy dikiliyor. Oysa asıl Mevlana bundan çok farklıydı.

Noel Baba denilen sn. Nikolas kimbilir aslında nasıl değerlerle ve anlamlarla yüklü biriydi. Şimdi ise bugünki turistik ve medyatik imajıyla, karikatürize edilmiş olarak algılara yerleştirilmiş.

İşte Kuran'daki öğreti de özü itirabıyla yaklaşılarak alınmadığı için, asıl gücünü anlamak mümkün olamayabiliyor. Şekilci algı işte günümüzde, yakmayan kefen bezi gibi, ölü eşle 6 saat seks hakkı gibi, kadınla erkeği birbirinden öcü misali ayırmak gibi, asıl köklerini kuran'dan değil, antik toplum yargılarından alan biçimlere sapabiliyor.

Kadınla erkeğin bir yerde kalırsa halvete girileceğini düşünen kafa yapısının bir başka marifetini daha görmüştüm. Namazda eğilen erkeklerin arka sıralarındakileri tahrik edebileceğini düşünüp, namazı kılan erkeklere kalın ve uzun paltolar giydirmişti bu kafa yapısı.

Düşünün, mümin kardeşi deniyor ama erkek erkeği tahrik edebilir diye şüphe duyabiliyor. Böyle saçmalık olabilir mi?

Ama kafa yorarsan, evet, böyle sapıkça yaklaşabilecek tipler az da olsa vardır toplumda. Ama sırf bu nedenle müminleri birbirinden şüphe duyar hâle sokmak doğru mu?

Kadınla erkeğin durumu da aynı. Kötü olan, asıl o şüpheyi zihinlere sokmaktır.
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
erbakanın yaptıkları bizim için hüccet senet değildir

Erbakan'a oy verdiler diyor bazıları bu forumda. Lafı başkalarına sokuştururken bak bir ucuda oy verdikleri adama dokunuyor, cübbeli bunu akıletmeliydi. Erbakan'ın eşi çalıştığı için hocanın söyledikleri ona da gidiyor.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Birgün, Efendimiz (s.a.v) kalkıyor ve kızı Hz. Fatıma'nın evine geliyor.
Eve girdiğinde görüyor ki, Hz. Fatıma oturmuş, elinde beyinin elbisenin söküğünü dikiyor.
Ayağıyla da, Hz. Hasan'ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da Kur'ân-ı Kerim okuyor.
Bu haldeyken Efendimiz (s.a.v) içeri girince, Hz. Fatıma "buyur babacığım" diye ayağa kalkıyor.
Ama Efendimiz (s.a.v) "kalkma kızım, otur otur" diye ısrar ediyor, ama Hz. Fatıma ayağa kalkıyor.
Efendimiz (s.a.v) buna rağmen "keşke otursaydın" diye ısrar edince, Hz. Fatıma merak ediyor:
Babacığım sen gelirsin de, ben ayağa kalkmaz olur muyum..?
Niye otursaydım ki..?
Efendimiz (s.a.v) Fatıma'nın oturma sebebini, şöyle anlatır:
Kızım, hanımlar çok bahtiyardırlar, mesutturlar, kazançlıdırlar.
Ben kapıdan içeri girdiğim zaman, buranın meleklerle dolu olduğunu gördüm.
Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya..?
Her birisi, bir başka sebepten gelmişti.
Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı, senin kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi.
Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi, meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir.
Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun, bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi, meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir.
Meleklerin bir kısmı da, oğlun Hasan'ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi.
Sen ağzınla da boş durmuyor, Kur'ân-ı Kerim okuyordun, işte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur'ân-ı Kerim'i dinlemek için gelmişlerdi.
Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri şuurla, ibadet kastıyla yaparlarsa, onların yaptığı bütün işler, ibadet yerine geçer.
Bir hanımefendi, İslâm şuuruyla hayatına bakarsa, zengin bir din kültürüyle hayatını zinetlendirirse, kendi dünyasını İslâmî ölçülerle böyle güzelleştirirse, bu hanımın ev hizmeti de ibadettir.
Daha doğrusu, hanımların cennete gitmeleri, beylere nisbetle daha öncelikli, daha kolaydır.
Bu da hanımlar için çok sevindirici, memnuniyet verici bir müjdedir.
Bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur, bir de kocasına itaat ederse, ona "haydi, cennetin hangi kapısından istersen gir" denilir.
[Ahmed b. Hanbel, Müsned, Sahîhu’t-Tergîb ve’t-terhîb]
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Şimdi şöyle bir şey var. O imamlar mutlaka değerli kişilerdir ve Kuran'ı da, hadisleri de bilgileri, ilimleri doğrultusunda en iyi biçimde yorumlamışlardır da ister istemez eksik bırakmak zorunda kaldıkları bir husus var. Bunu nasıl anlatabilirim, bilmiyorum. Ama bence meselenin özü itibarıyla yaklaşmak gerekir. Şekil, görüntü vb açısından yaklaşıldığında ister istemez bir süre sonra yanlışa düşülüyor. Zaman değişiyor, kültür değişiyor, algı değişiyor, kitle psikolojisi değişiyor, farklı toplumlarda farklı hayat tarzları ve farklı kültürler zaten hep olabiliyor.

Dolayısıyla öz itibarıyla yaklaşmak en doğrusu. Mesela öyle kültürler vardır ki, o toplumlara erkekle kadının tokalaşmasının kötü bir şey olduğunu imkanı yok anlatamazsın. Aval aval bakarlar. Çünki cinsellik konusuna yaklaşımları, bunu yaşayışları bizlerden çok farklıdır.

Tokalaşmak da zaten kötü bir şey değildir. Ama kadınla erkeğin arasına kalın duvarların örüldüğü yerlerde kötü bir şey gibi algılanır. Oysa kötü olan, katı ve olumsuz önyargılar ve kalıplardır. Kötü olan niyetlerdir.

Bugün islamî kesimde de bunlar aşılıyor. Modern hayat, şehirli toplum bunları aşıyor. Hayat sürekli değişim içinde. Değişim kaçınılmaz.

Dünyanın en devrimci ve radikal düşüncesi bile zamanla özünü kaybediyor. Mesela Mevlana, zamanında çok etkili ve toplumu sarsan bir mutasaffıf ve mütefekkir imiş. Ama günümüzde çoğunluk tarafından çok yüzeysel algılanıyor. Sunnet düğünlerine veya otel açılışlarına sözde semazenler çağrılıp işin içine tüy dikiliyor. Oysa asıl Mevlana bundan çok farklıydı.

Noel Baba denilen sn. Nikolas kimbilir aslında nasıl değerlerle ve anlamlarla yüklü biriydi. Şimdi ise bugünki turistik ve medyatik imajıyla, karikatürize edilmiş olarak algılara yerleştirilmiş.

İşte Kuran'daki öğreti de özü itirabıyla yaklaşılarak alınmadığı için, asıl gücünü anlamak mümkün olamayabiliyor. Şekilci algı işte günümüzde, yakmayan kefen bezi gibi, ölü eşle 6 saat seks hakkı gibi, kadınla erkeği birbirinden öcü misali ayırmak gibi, asıl köklerini kuran'dan değil, antik toplum yargılarından alan biçimlere sapabiliyor.

Kadınla erkeğin bir yerde kalırsa halvete girileceğini düşünen kafa yapısının bir başka marifetini daha görmüştüm. Namazda eğilen erkeklerin arka sıralarındakileri tahrik edebileceğini düşünüp, namazı kılan erkeklere kalın ve uzun paltolar giydirmişti bu kafa yapısı.

Düşünün, mümin kardeşi deniyor ama erkek erkeği tahrik edebilir diye şüphe duyabiliyor. Böyle saçmalık olabilir mi?

Ama kafa yorarsan, evet, böyle sapıkça yaklaşabilecek tipler az da olsa vardır toplumda. Ama sırf bu nedenle müminleri birbirinden şüphe duyar hâle sokmak doğru mu?

Kadınla erkeğin durumu da aynı. Kötü olan, asıl o şüpheyi zihinlere sokmaktır.

İctihad kapısı henüz tam olarak kapanmış değildir.Verilen fetvalar Kur'an ve sünnete uyuyorsa bir sıkıntı olmaz.Ancak şüpheli görülen her şeyi terketmek dinin esasıdır.Zira haram mı helal mi olduğu bilnmeyen meselelerde direkt olarak fetva vermek uygun olmaz.Fetva vermek herkesin işi değildir. Hani bazı cahiller eskiden beri şöyle derlerdi, yinede demeye devam ediyorlar. "Zaman sana uymuyorsa sen zamanda uy!"diye tavizkârvari bir tutum sergileyerek kaçamak yollarına gitmişlerdir.Oysa, şu mübarek sure o bütün kaçamakları yerlebir etmektedir.

ASR SURESİ-1 - Asra yemin olsun ki,
2 - İnsan mutlaka ziyandadır.


3 - Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.


Evet, demek ki biz müslümanlar olarak bir kavme veya kişilere göre değil Allah'ın razı olabileceği hayat nizamını kendimize düstur edinmemiz gerekiyor."Elâlem ne der benim için?"diyerek topluma göre hareket etmek belki insanı Hak yoldan çıkarabilir."Bana ne elâleminden, ben kendi yaşantıma bakarım!" diyebilmeliyiz.Yapacağımız tek şey,gerektiğinde, İslam'a uyan, edep dışı olmayan, tüm adet ve gelenekleri de o ülkenin veya o milletin yaşantısına göre de ayak uydurabiliriz.Bunda sıkıntı olmaz.Ancak, azgın ve sapkın olup, dinden uzak ve haramların mübah kabul edildiği bir topluma ayak uydurmak ise sonu hüsranla biteceğini kesinlikle unutmamalıyız.Bu ASR SURESİ'nde bize verilen ilahi mesaj; zaman ve çağ ne olursa olsun Allah'ın rızası doğrultusunda yaşamak her müslümanın üzerine farz olur.Ebedi kurtuluşumuz bundadır.Aksi takdirde, ahiret hayatımızı mahfetmiş oluruz, vesselam...
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
ASR SURESİ-1 - Asra yemin olsun ki,
2 - İnsan mutlaka ziyandadır.


3 - Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.


Evet, demek ki biz müslümanlar olarak bir kavme veya kişilere göre değil Allah'ın razı olabileceği hayat nizamını kendimize düstur edinmemiz gerekiyor."Elâlem ne der benim için?"diyerek topluma göre hareket etmek belki insanı Hak yoldan çıkarabilir."Bana ne elâleminden, ben kendi yaşantıma bakarım!" diyebilmeliyiz.Yapacağımız tek şey,gerektiğinde, İslam'a uyan, edep dışı olmayan, tüm adet ve gelenekleri de o ülkenin veya o milletin yaşantısına göre de ayak uydurabiliriz.Bunda sıkıntı olmaz.Ancak, azgın ve sapkın olup, dinden uzak ve haramların mübah kabul edildiği bir topluma ayak uydurmak ise sonu hüsranla biteceğini kesinlikle unutmamalıyız...

işte benim dediğim de bu sureye uygun sözler aslında. elalemin dediğine değil, doğrulara bakmak gerekir. elalem bize şekilciliği dayatsa da doğruları savunmalıyız. hayat şartlarına uygun olan doğruları benimseyip uygulamalıyız. salih amel böyle mümkün olabilir. şekilcilikte ise salih amelden çok "başkası ne der" kaygısı vardır.
 
Üst