KARAMURAT-3
Kıdemli Üye
- Katılım
- 11 Eki 2007
- Mesajlar
- 4,706
- Tepkime puanı
- 54
- Puanları
- 0
- Konum
- Ankara
- Web sitesi
- mazlumlarvezalimler.blogcu.com
Cübbeli Ahmet Hoca - Nevruz kutlamak kafirliktir
Tamam caizdi değildi açıklığa kavuşurda ...
tüm Asya ülkelerinde var olan bir etkinliği illa mesuci geleneğe ve inatla da irana bağlamak zorundamıyız ?
minareler baktığınız zaman kademeli küçüldüklerini görebilirsinizMÖ 3000’lerde Mezopotamya’da inşa edilen "Ziggurat"lar dini mimari eserlerinin bilinen ilk örneklerindendir. Tanrı’nın evini inşa edip Tanrı’yı hoşnut bırakmak ve böylelikle hayat kaynağı olan suya kavuşmak isteyen Sümerler, Babiller ve Asurlular tabandan başlayarak tepeye doğru kat kat yükselen, giderek küçülen teraslardan oluşmuş, zirvesinde bir tapınak bulunan ve yanlarında bir merdiven sistemi yer alan kademeli kuleler olarak üstü açık ve dört köşeli tapınaklar olan zigguratları kullanmışlardır.
Örf nedir diye sorucam ama korkuyorum ...
can güvenliği istiyorum...
Abdullah b. Cibrîn -Allah onu korusun- bu konuda şöyle demiştir:
"Hristiyanların yılbaşı bayramı ile (Mecusilerin) Nevruz ve Mihricân bayramları gibi bid'at olan bayramları kutlamak, câiz değildir.Aynı şekilde müslümanların, dînde sonradan çıkardıkları Rebiü'l-Evvel ayındaki Mevlid-i Nebevî ile Receb ayındaki Mirac Kandilini kutlamaları da câiz değildir. Hristiyanların (yılbaşı gecesi için) veyhut da müşriklerin kendi bayramları için hazırladıkları yemekten yemek câiz değildir. Bu bayramları kutlamak için yaptıkları dâvete icâbet etmek de câiz değildir.Çünkü onların dâvetine icâbet etmek, onları bu konuda teşvik etmek, onları cesâretlendirmek ve onların bu bid'atlarını kabul etmek demektir. Ayrıca bu davranış, halktan câhil kimselerin aldatılmalarına ve kâfirlerin bu hareket ve davranışlarında herhangi bir sakıncanın olmadığına inanmalarına sebep olur. Allah Teâlâ en iyi bilendir." (el-Lu'lu'ul-Mekîn Min Fetâvâ İbn-i Cibrîn; s: 27).
Anneler ve babalar gününü kutlamak caiz mi? Aslında her gün annelerin günü değil midir? Her gün annemize değer vermemiz önem göstermemiz, halini hatırını sormamız gerekmez mi?
Kullanıcı: Sorularlaislamiyet.com
| Tarih: Çar, 07/03/2012 - 01:00
Değerli kardeşimiz;
Anneler veya babalar gününü kutlamanın dinen sakıncası yoktur. Hatta anneler ve babalarla çocukları arasında yakınlaşmaya ve sevgiye vesile olduğu için, kişi böyle bir günde sevap da kazanabilir. Bu bir sevgi vesilesidir. Anne babaya her zaman gerekli değer ve hürmetin gösterilmesi gerekir.
Senenin tek gününü Anneler Günü ya da Babalar Günü ilan etmek belki bir yabancı âdetidir. Ama tümüyle de İslam’a aykırı düşen bir yabancı âdeti de değildir. Belki, eksik bir âdettir. Çünkü İslam, senenin tek gününü değil belki hayatın tüm günlerini Anneler Günü ve Babalar Günü olarak ilan eder. Bu itibarla, dışarıdan gelen her şeyi, yabancıdan geldiği gerekçesiyle hemen reddetmek yerine, İslam’a uygun olup olmadığını incelemek, uygun yanı varsa almak, yoksa uygun hale getirerek düzeltip ıslah etmek gerekir diye düşünmek yanlış olmasa gerektir.
Anneler Günü, Babalar Günü, çocuğun yaş günü, hanımla beyin evlilik yıl dönümü,.. gibi daha ziyade dışarıdan gelme yabancı âdetler, aslında iyiliklere vesile yapılabilecek âdetlerdir. Bunların içeriğini İslam’a göre düzenleyip uygulamakta mahzur olmaz...
Mesela Anneler ve Babalar Gününde annelerin, babaların, nenelerin, dedelerin, teyzelerin, halaların, amcaların, dayıların elleri öpülüyor, yaşlıların gönülleri alınarak memnun kılınıyorsa;.. yaş gününde çocukların sevinecekleri bir doğum günü toplantısıyla arkadaşlarıyla mutlu olmaları sağlanıyorsa, evlilik yıl dönümünde taraflar geçmişi bir daha hatırlıyor, aradaki sevgi, saygıyı yenileme imkanı buluyor, komşular bu vesilelerle bir araya gelerek kaynaşmalar söz konusu oluyorsa,.. neden bunlar yabancılara aittir denerek hemen reddetme mecburiyeti duyulsun?
İslamî hayat zevksiz, neşesiz ve eğlencesiz değildir. Sınırı aşmamak, ölçüyü taşmamak, israfa ve harama girmemek şartıyla İslamî hayatın da zevki, eğlencesi ve neşeli toplantıları olacaktır elbette. Nitekim Efendimiz (asm) Hazretlerinin doğumunu senelerdir kutluyoruz. Bu vesile ile toplantılar yapıyor, hayırlara vesile kılıyoruz. Kimse de İslam’da doğum günü kutlaması yoktur demiyor. Çünkü harama değil hayra vesile kılınıyor, günah değil sevaplar işleniyor...
Bazılarındaki gibi yabancılardan gelen her şeyi hemen sahiplenmek nasıl yanlışsa, hemen karşı olmak da öyle yanlıştır. Doğru olanı, önce bir incelemek, faydalı olanı almak, zararlı olana karşı olmak... İslam’ın bize makul telkini budur. Bu konuda Efendimiz (asm)’den fevkalade değerli ve düşündürücü muhteşem bir hatıra bize ışık tutup rehberlik etmektedir:
Sahabenin ileri gelenlerinden Temimdari, Şam’daki Hristiyanların kullandıkları zeytinyağı ile yanan bir kandili getirip Resulüllah’ın Mescidi’nin tavanına asmıştı. Görenler,Hristiyan’dan alınan böylesine faydalı bir kandil örneği varken, "Yabancıdan gelen âdetler alınır mı alınmaz mı?" diye sorulmaz bile. Belki yabancıdan gelen bu âdetler faydalı mı değil mi diye incelenir. Faydalı ise cebinden düşürdüğü kendi malı gibi sahip çıkılır, zararlı ise karşı konur, uzak durulur...
"Resulüllah’ın Mescidi’ne Hristiyanların kilisesinde kullandıklarını mı asıyorsun?"
gibilerden sitemde bulunmuşlardı. Müslümanlar o günlerde mescidi aydınlatacak kandili bilmiyorlardı. Yaktıkları hurma yapraklarıyla aydınlatıyorlardı mescidi. Akşam namazında mescide gelip de bir çanak içindeki yanan fitilin külsüz dumansız etrafı aydınlattığını gören Efendimiz (asm) Hazretleri tebessüm ederek sordu:
- Kim getirdi bunu mescidimize?
- Temimdari, Şam’daki Hristiyanlardan alıp getirdi, dediler. Herkes bir azarlama beklerken O’nun eşsiz iltifatı şöyle oldu:
- Temimdari! Sen bizim mescidimizi aydınlattın, Allah da senin kabrini aydınlatsın.
Daha çarpıcı açıklamada da bulundu:
- Faydalı şey Müslüman’ın cebinden düşürdüğü malı gibidir. Nerede, kimde bulursa hemen sahip çıkıp alır. Yeter ki o şey faydalı olsun, içeriğinde haram ve günah bulunmasın... (bk. İbn Hacer, el-İsabe, II/18)
Mescid-i Saadet’e asılan bu kandil örneği, Islam’ın çağdaş anlayışını anlatan muhteşem bir misal olarak ufkumuzda asılı durmaktadır...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Nevruz, mecusilerin (ateşe tapanların) bayramı. İran'ın evveliyatından, perslerden, sasanilerden, acemlerden; zerdüştlerden gelme. Rasulullah efendimiz nevruzu yasakladı. Medine'de kutlanırken buldu, "Allah Teala, (ikisi de mecusi bayramı olan) nevruz ve mihrican kutlamalarının yerine, size daha hayırlı iki bayram verdi; Ramazan ve Kurban bayramları..." buyurarak, o kutlamaları men etti. Burda bir yasaklama vardır. Rasulullah efendimizin yasaklaması da haramdır. Yahudilerin, hıristiyanların, mecusilerin, putperestlerin bayramını kutlamak fıkıhta Müslümana tehlikeli görülmüştür. Mektubat'ta hinduların bayramını kutlayarak iştirak eden bir Müslümanın az kalsın imansız öleceğine dair bir hatıra vardır.
din, devlete ve örfe ön ayak olur ve korur
din baskı unsuru ve örfleri tek tipleştirici değildir
ben böyle bir dine inanmıyorum şahsen
islama girdikten sonra bir afrikalıya tesettüre vs uyduktan sonra
kültürüne ait bir düğün dansını yasaklayamazsınız
bu islamda yoktu ayaklarına yatıp insanların farklılıklarına baskı kuramazsınız
newruz kültürel bir bayram halini almış (baştan beri de öyle olma ihtimali var)
ve islama muhalif etkinlikler içermediği müddetçe mübah olmalıdır
bu yaptığınız şuna benzer
herkes peygamberin yediği yemeklerden yesin
gayrısı yani acem/yöresel yemekler haramdır demeye benzer