Cübbeli Ahmed hocadan Türkiye toplumuna uyarılar

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Allah razı olsun.


Müslümanların başı (Halifesi) yoktur. Cemiyet damarlarından ilim, irfan ve terbiyet kanı da çekildi. Haşa, esasen öyle değil de sanki meydanı boş bulan meydana fırladı; pazar açtı. İşte kimi "ben" der.. Kimi "Sadık olmaz" der. Kimi Mürşid kalmadı diye dava eder. Kimi sonuncu Veli olur. Kimi Sıratı inkar eder. Kimi kabir azabını. Kimi cinsel sapkınlığı İslam diye pazarlar. Kimi gayri müslimlere aşık olur, onları da Cennete doldurur. Kimi Sünneti inkar eder. Kimi Tarikatı inkar eder. Kimi Ashaba dil uzatır. Kimi kaderi inkar eder. Kimi Mehdiliğe soyunur. Kimi Resul olur (haşa)... Saymakla bitiremiyorsunuz. 72 türlü bid'at fikrin satıcısı, piyasa tutmuş; medya eliyle cemiyetin damarlarına kan yerine çamur pompalıyor!

Bu ahval nedir: Ümmet-i Muhammed çetin bir imtihandadır. İmtihan da Haktır. Sınanmak için dünyadayız zaten. Ahir zamanın sahibi (Mehdi As.) inşallah zuhur edinceye kadar, ağır imtihan devam edecek. Onlarla Müslümanlar, "baş"ına kavuşur. Onlarla damarlara yeniden hayat ve bahar gelir. Onların devrinden sonra kıyamete kadar ise daha ağır ve çetin imtihanlar Peygamber efendimizin ümmetini bekliyor. Kıyamet kopar imtihan biter.

Alacağımız ders: Ehli Sünnetin itikadı ne ise iyice belleyip ona göre itikad edelim (inanalım). Mutlaka inancımızı tatbik edelim; Mezhebe uyup salih ameller işleyelim. Mümkün ise, fırsatımız var iken Sadıkların, Salihlerin meclislerine koşalım; nefsimizin terbiyesine ve kalbimizin zikrine çare arayalım... Selamet ve necat (kurtulma) bunlardadır.
 

MECZUP

Profesör
Katılım
5 Ağu 2010
Mesajlar
887
Tepkime puanı
178
Puanları
0
Konum
Bî mekân..
Sohbet için Tşekkürler...

Yeter bi işaret

Anlarsa şayet.... !!!
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Bir caferilere çatmadığı kalmıştı onlara da çattı..bir kendi müslüman alem küfürde..
Erdoğan caferilerin aşura törenine katıldı ya..ona da laf sokuyor
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Bu videoyu izleyince yobazlığın ne demek olduğunu bir kez daha düşündüm
Milyonlarca şii müslüman milyonlarca vahhabi veya caferi müslüman Allah'a inanıyor kitabına inanıyor peygambere inanıyor
Yer yer siyasei mezhepsel nedenlerle farklı da düşünülebiliyor
Ama mesela Muaviye yi sevsen ne olur sevmesen ne olur yahu..belki ben sevmiyorum..sevmek zorundamıyım..yani dinin imanın bir gereğimidir ki anlamadım ben
Caferileri muaviyeyi sevmiyorlar diye küfür içindeler diye itham etmek kadar ilkel bir düşünceye model bulmak zordur.
Bu takıntılardan ne zaman kurtulucaz doğrusu bilmiyorum..
Hz.Ömeri sevmek dinin bir emri mi? Fazileti olabilir mutlaka ama insanları zalimce eleştirmek de hz.ömeri sevmemek kadar şiddetli olsa gerek
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bu videoyu izleyince yobazlığın ne demek olduğunu bir kez daha düşündüm
Milyonlarca şii müslüman milyonlarca vahhabi veya caferi müslüman Allah'a inanıyor kitabına inanıyor peygambere inanıyor
Yer yer siyasei mezhepsel nedenlerle farklı da düşünülebiliyor
Ama mesela Muaviye yi sevsen ne olur sevmesen ne olur yahu..belki ben sevmiyorum..sevmek zorundamıyım..yani dinin imanın bir gereğimidir ki anlamadım ben
Caferileri muaviyeyi sevmiyorlar diye küfür içindeler diye itham etmek kadar ilkel bir düşünceye model bulmak zordur.
Bu takıntılardan ne zaman kurtulucaz doğrusu bilmiyorum..
Hz.Ömeri sevmek dinin bir emri mi? Fazileti olabilir mutlaka ama insanları zalimce eleştirmek de hz.ömeri sevmemek kadar şiddetli olsa gerek

İmam Şaranî hazretleri, şu mealdeki hadis-i şerifi yazıyor:

"Sahabelerim arasında fitne bulunacaktır. Allah Teâlâ onların benimle arkadaşlık etmeleri dolayısıyla kendilerini mağfiret eder (affeder). Sonra onların ardından bir topluluk bu fitne yoluna uyacaklar da fitne sebebiyle cehenneme girecekler."

İmam Şaranî sonra şunları söylüyor:

"Bu hadis-i şerif sahabelerin birbirleriyle olan harplerinin affedilmiş olduğuna delildir. Çünkü bu harp doğru bir yorumla olmuştur." (Muhtasaru Tezkireti'l Kurtubî, 6. Kısım)

Aşağıdakiler, mübarek Resulullah efendimizin uyarılarındandır. Aklımızı başımıza alalım ve Allah'tan bu hususta korkalım:

“Ashabıma sövmeyin! Canımı kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki herhangi biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin bir ölçek hatta yarım ölçek sadakasına ulaşamaz.[/B]” [Buhari (Fadailu's Sahabe, 5) Müslim (Fadailu's Sahabe 221, 222) Ebu Davud (Sünen 10) Tirmizi (Menakıb, 58) Ahmed (3/11)]

Ashabım hakkında Allah’tan korkun! Benden sonra onları kendinize hedef seçmeyin! Kim onları severse bana olan sevgisi sebebiyle sever; kim de onlara buğz ederse bana olan buğzu sebebiyle buğz eder. Her kim onlara eza ederse bana eza etmiş olur. Her kim bana eza ederse Allah’a eza etmiş olur. Her kim de Allah’a eza ederse çok sürmez, Allah onun belasını verir.” [Tirmizi (Menakıb, 58) Ahmed (5/54-57)]

“Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır. Hepsi de ateştedir, ancak biri müstesna” Bu müstesna olanların kimler olduğu sorulduğunda; “Benim ve Ashabımın yolunda olanlar” buyurdu. [Ebu Davud (sünnet, 1) Tirmizi (iman, 8) İbni Mace (Fiten, 17) Ahmed (2/332) Taberani Sagir (724) Darimi (siyer, 75) Hakim (1/128)]


Peygamber efendimize ve Onun getiridiklerine iman ediyor iseniz SEVMEK zorundasınız. Ne münasebet, sevmek zorunda mıyım demek?

Milyonlarca insan reddedilmiş mezheplerdeymiş... Ne olacakmış. Bırakınız da onu siz değil o milyonlarca insan düşünsün. Siz kendinize bakınız, ben doğru yolda yürüyor muyum deyiniz? Daha faydalıdır...

Ümmetin 73 fırkaya ayrılıp birinin kurtulması ne demek biliyor musunuz? En doğrudan hesapla Müslümanların 73'te 72'si bid'atçi olup Resulullah efendimiz ve Ashabının peşinden ayrılmış olacaklar... Tabii milyonlarca tutar!
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Alimler, Hz. Muaviye efendimize düşmanlık edenleri, sevmeyip ona hürmet etmeyenleri bakınız hangi SIFATLARLA anıyorlar. Hakkı arayan uzun demez mutlaka okur:

4337 - Said İbnu'l-Müseyyeb, Hz. Ömer radıyallahu anh'tan naklediyor: Demişti ki: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim, buyurmuştu ki: "Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti:

"Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir nûr vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir."

Hz. Ömer der ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (devamla) ilave etti:

"Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz."

Rezin tahriç etmiştir. (Hadisin birinci kısmını Câmi'u'us-Sağir'de Suyuti kaydeder (Feyzu'l-Kadır 4, 76). İkinci kısmı da İbnu Abdi'l-Berr, Câmi'u'l-İlm'de kaydetmiştir (2, 91).

- - -

4333 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Beni gören veya beni göreni gören bir müslümana ateş değmeyecektir."

Tirmizi, Menakıb (3857).

_ _ _

Kadı İyaz şöyle demiştir:

"Peygamberimiz Aleyhisselatu Vesselam Efendimizin Ehli Beytine, Zevcelerine, Akrabasına ve Ashabına dil uzatmak ve noksanlık izafe etmek haramdır, yapan da melundur ..."

_ _ _

Şifa-i Şerif'ten iktibastır:

Abdullah b. Mübarek (rahimehullah) şöyle diyor:

"İki güzel huy vardır ki kimde bulunursa o kimse (dünya ve ahiret mihnetinden) kurtulumuştur: Doğruluk ve Muhammed (aleyhisselam) Efendimizin Ashabını sevmek."

Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Bir yerde ölen Ashabımdan hiçbirisi yoktur ki Kıyamet günü oranın ahalisine bir nur ve onlara (cennete sevkte) bir rehber olmasın."

Tirmizi, Menakıb (3864).
_ _ _

"Allah'a yemin ederim. Onlardan birinin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte yüzü tozlanacak kadar bulunuvermesi, sizden birinin ömrü boyu çalışmasından daha hayırlıdır, hatta ömrü, Hz. Nuh aleyhisselam'ın ömrü kadar uzun olsa bile"

Ebu Davud, Sünnet 9, (4648, 4649, 4650).

_ _ _

4444 - Ebu İdris el-Havlâni anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh, Umeyr İbnu Sa'd'ı Humus valiliğinden azledince yerine Hz. Muaviye radıyallahu anh'ı tayin etti. Halk:

"Umeyr'i azledip Muaviye'yi mi tayin etti?" diye mırıldandı. Umeyr radıyallahu anh:

"Muaviye'yi hayırla yadedin. Zira ben "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Allah'ım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır!" dediğini duydum!" dedi."

Tirmizi, Menakıb, (3842).
_ _ _

İbn Asakir Tarihu Dimaşk'ında Veki' b. el-Cerrah'a atfedildiğini söylediği şöyle bir tesbit aktarır:

"Hz. Muaviye, kapının halkası mesabesindedir. Onu yerinden oynatanı, ondan daha yukarıdakilere kastetmekle itham ederiz." (İbn Asakir, Tarihu Dimaşk, LIX, 210; Dr. Ebubekir Sifil'in 31 Ağustos 2008 tarihli makalesinden naklen)


Hafız İbni Hacer diyor ki:

Hadis ravisi Müslim'in en yüce şeyhlerinden, asrının imamı olan Ebu Züra er-Razi demiş ki:

"Birisi, Resulullah'ın (aleyhisselam) Ashabından birisini noksanlıkla ayıplarsa, gerçekten o kimsenin zındık olduğunu bil. Çünkü Resulullah’ın (aleyhisselam) peygamberliği doğrudur. Kur'an-ı kerim de doğru bir kitaptır ve Peygamber'in (aleyhisselam) getirdiği din de haktır. Bunların hepsinin hak, doğru oldukları itikadı bize sahabeden gelmiştir. Onları (sahabeleri) cerh eden, ayıplayan kimse, ancak Allah'ın kitabını, Resulü'nün sünnetini iptal etmek ister. Öyle ise cerh edilmek o kimseye daha yakışır ve zındıklık, sapıklık, yalan söylemek, fasıklık nitelikleriyle nitelenmeye o kimse herkesten daha layıktır." (Es-Savaiku'l-Muhrika)

_ _ _

Beyhaki, İmam Şafii'den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Yüce ALLAH Kur'an'da, Tevrat'ta ve İncil'de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Ashabından övgüyle söz etmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de onların faziletlerini, kendilerinden sonra gelecekler hakkında söz konusu olmayacak kadar ileri derecede dile getirmiştir. ALLAH'ın rahmeti hepsinin üzerine olsun.

Onları sıddiklarin, şehidlerin, salihlerin en üstün mevkilerine ulaşmak olarak onlara ihsan ettiği mertebe dolayısıyla onları tebrik etmiştir.

Onlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetlerini bize aktardılar.

Vahiy üzerine inmeye devam ediyorken onu gördüler.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in genel, özel, azim ve yol göstericilik itibariyle neyi murad ettiğini bildiler.

Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün sünnetlerini onlar bildiler.

İlim, içtihad, vera' ve akıl konularında hep bizden üstündürler.

Kendisiyle bir ilmin elde edildiği, bir ilmin istinbat edildiği bütün hususlarda bizden ileridirler. Onların görüşleri bize göre, bizim kendimiz için öngördüğümüz görüşlerimize nazaran daha çok övülmeye değer ve bizim için daha da uygundur. "
(Menakıbu'ş-Şafii, I, 442)
_ _ _

İmam Ebu Hanife Hz.leri buyurdu ki:

"Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellemin Ashabının hiçbir birinden hayırdan başkası ile söz etmeyiz." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 304)

"Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellemin Ashabından hiçbirisinden teberri edip uzaklaşmadığımız gibi kimilerini dışarıda tutarak, kimilerini de veli bilmeyiz (hepsini veli biliriz.)" (el-Fıkhu'l-Ebsat, s. 40)

"Onlardan herhangi birisinin Resulullah ile birlikte geçirdiği bir an dahi, bizden herhangi bir kimsenin ne kadar uzun olursa olsun ömür boyu amelinden daha hayırlıdır." (el-Mekki, Menakıbu Ebu Hanife, s. 76)

"Peygamberimiz Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellemden sonra bu ümmetin en faziletlisinin Ebu Bekir es-Sıddık olduğunu, sonra Ömer, sonra Osman, sonra da Ali -ALLAH hepsinden razı olsun- olduğunu ikrar ve ifade ederiz." (Vasiyet -şerhi ile-, s. 14)

"Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellemden sonra insanların en faziletlisi Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'dir. Ayrıca Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellemin bütün Ashabı hakkında onları güzel bir şekilde anmaktan başka bir şey söylemeyiz." (en-Nuru'l-Lami', vr. 119 b'de ondan nakledildiği gibi.)
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
Bu videoyu izleyince yobazlığın ne demek olduğunu bir kez daha düşündüm
Milyonlarca şii müslüman milyonlarca vahhabi veya caferi müslüman Allah'a inanıyor kitabına inanıyor peygambere inanıyor
Yer yer siyasei mezhepsel nedenlerle farklı da düşünülebiliyor
Ama mesela Muaviye yi sevsen ne olur sevmesen ne olur yahu..belki ben sevmiyorum..sevmek zorundamıyım..yani dinin imanın bir gereğimidir ki anlamadım ben
Caferileri muaviyeyi sevmiyorlar diye küfür içindeler diye itham etmek kadar ilkel bir düşünceye model bulmak zordur.
Bu takıntılardan ne zaman kurtulucaz doğrusu bilmiyorum..
Hz.Ömeri sevmek dinin bir emri mi? Fazileti olabilir mutlaka ama insanları zalimce eleştirmek de hz.ömeri sevmemek kadar şiddetli olsa gerek

kim ehli sünnete düşmanlık yapıyorsa onunla mücadele verilir.
bilmiyorum sizin itikadınız veya mezhebi görüşünüz nedir?
Sonuçta her kesimden insanlar böyle forumlarda üye olabiliyor.
Herkesin inancına saygımız var ama değerlerimize küfür etmedikleri sürece!
sizi tanırsak ona göre yazmayı doğru bulurum.
gerçi hirahoş kardeşim çok güzel hadisler nakletmişler gerekli cevapları size vermişler.
Allah razı olsun. şuurlanmak nasip olsun
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
TC

Başbakanı

Tüm TC Vatanadaşlarının BAŞBAKANI dır.


Bu Her Başbakan için geçerlidir.Kim olursa olsun.

SİYONİZM bugün elinde kalan en büyük koz ALEVİ & SÜNNİ çatışmasını işlem e sokmak istiyor ve ileride dede bu Senaryoyu sahmeye almak için her türlü elindeki Koz u kullanacaktır.

Ahmet Hoca nın son ŞİA çıkışları malesef bu senaryoya hizmet etmektedir ben Ahmet Hoca yı bilerek söylemekle itham etmiyorum bilmeden DOĞRU ları söyliyerek TAHRİK etmektedir.

Bundan doları ERDOĞAN ı TENKİT etmemelidir çünkü HÜKÜMET TÜM TÜRK VATANDAŞLARIN BAŞBAKANIDIR.

Ahmet Hoca TÜRK DEVLETLERİNE gitsin orada Sunniliğin yayılması için çalışsın buralarda Müthiş ŞİA çalışması vardır Şükür Allah a Yasevi Hz leri ile Şey Şamil in etkileri devam etmekte ŞİA nın önünde büyük SET oluışturmaktadırlar.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
kim ehli sünnete düşmanlık yapıyorsa onunla mücadele verilir.
bilmiyorum sizin itikadınız veya mezhebi görüşünüz nedir?
Sonuçta her kesimden insanlar böyle forumlarda üye olabiliyor.
Herkesin inancına saygımız var ama değerlerimize küfür etmedikleri sürece!
sizi tanırsak ona göre yazmayı doğru bulurum.
gerçi hirahoş kardeşim çok güzel hadisler nakletmişler gerekli cevapları size vermişler.
Allah razı olsun. şuurlanmak nasip olsun

TC

Başbakanı

Tüm TC Vatanadaşlarının BAŞBAKANI dır.


Bu Her Başbakan için geçerlidir.Kim olursa olsun.

SİYONİZM bugün elinde kalan en büyük koz ALEVİ & SÜNNİ çatışmasını işlem e sokmak istiyor ve ileride dede bu Senaryoyu sahmeye almak için her türlü elindeki Koz u kullanacaktır.

Ahmet Hoca nın son ŞİA çıkışları malesef bu senaryoya hizmet etmektedir ben Ahmet Hoca yı bilerek söylemekle itham etmiyorum bilmeden DOĞRU ları söyliyerek TAHRİK etmektedir.

Bundan doları ERDOĞAN ı TENKİT etmemelidir çünkü HÜKÜMET TÜM TÜRK VATANDAŞLARIN BAŞBAKANIDIR.

Ahmet Hoca TÜRK DEVLETLERİNE gitsin orada Sunniliğin yayılması için çalışsın buralarda Müthiş ŞİA çalışması vardır Şükür Allah a Yasevi Hz leri ile Şey Şamil in etkileri devam etmekte ŞİA nın önünde büyük SET oluışturmaktadırlar.

kim ehli sünnete düşmanlık yapıyorsa onunla mücadele verilir

Katılıyorum.

Yalnız bu uslüple değil.

Çıkarsın sokaklara bu toplumlarla ilişkilere giresin AKIL bazında Ruh bazında anlatırsın.

İşte ileride birleşeceğimiz TÜRK devletlerinde ŞİA müthiş çalışma yapıyor.

İşte Türkiyede bunların yoğun olduğu yerler açarsın Kuran kurlarını Dersanelerini ANLATIRSIN.

Toplumca Tanınan bir kişinin bu şekilde açıklama yapması bence hatadır TAHRİK ediyor HİZİPLEŞMELER e neden oluyor Türkiye Nufusunun % Kaçı Şia & Alevi

İŞTE en yakın örnek IRAK taki ŞİA & SÜNNİ çatışması.

ALLAH muhafaza Şia & Caferi veya Alevi bir kişinin AhmetHoca ya veya Mahmut efendiye SOBOTAJ yapması TÜRKİEYE de İÇ SAVAŞ için önemli bir adımdır ALLAH ım bizleri korusun.
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Hz.Ali ile Hz.Aişe validemiz..
birbirlerine karşı ordu kaldırdılar kılıç çektiler
Bu insanlardan hangisi cehennemlik?

Muaviye yada Hz.Muaviye bu caferilerin hangisi ona kılıç çekmiş..
Sevmiyorsa sevmiyorlar..
ne mezhebi bırakın artık bu mezhep sözlerini..
sadede ve öze dönelim..
Amellerimizde bize rehberlik ediyorlarsa ne mutlu bize ama böyle abuk subuk sözlerle bizleri karışı karşıya getiriyorlarsa
Kusura bakılmasın hangi mezhep ise beni ilgilendirmez..
Caferiler de müslümandır Allah'a ve resulüne iman etmiş rablerini bilen insanlardır
Cüppeli istediği kadar onlar hakkında atıp tutsun..zerre tesir edecek değildir...
Kıblesi bir olan insanların arasını bozamaz..
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
Hz.Ali ile Hz.Aişe validemiz..
birbirlerine karşı ordu kaldırdılar kılıç çektiler
Bu insanlardan hangisi cehennemlik?

Muaviye yada Hz.Muaviye bu caferilerin hangisi ona kılıç çekmiş..
Sevmiyorsa sevmiyorlar..
ne mezhebi bırakın artık bu mezhep sözlerini..
sadede ve öze dönelim..
Amellerimizde bize rehberlik ediyorlarsa ne mutlu bize ama böyle abuk subuk sözlerle bizleri karışı karşıya getiriyorlarsa
Kusura bakılmasın hangi mezhep ise beni ilgilendirmez..
Caferiler de müslümandır Allah'a ve resulüne iman etmiş rablerini bilen insanlardır
Cüppeli istediği kadar onlar hakkında atıp tutsun..zerre tesir edecek değildir...
Kıblesi bir olan insanların arasını bozamaz..​

Bu yazdıklarımı harfi harfine okuyunuz.

Ey Müslümanlar!
Bu Ömer ibn Hattab'dır.
Muhacir ve Ensarın büyüğüdür.
Onu kendime yardımcı ve müşavir olarak aldım.
O öyle kıymetli biridir ki, acı da olsa hakkı kabul eder söyler.
Allah'ın emir ve yasakları olan bir işte, ayıplanmaktan çekinmez.
Şeytan ondan kaçar.
Bunun heybetinden taş ve demir erir.
O, cennet ehlinin kendisiyle övündüğü kimsedir.
Allah'ın, meleklerin ve bütün halkın laneti, ona buğz edenin üzerine olsun.
Allahu Teala ona buğz edenlerden uzaktır, bende uzağım.
Hz.Muhammed (s.a.v)

***

MEZHEPSİZLİK NİÇİN DİNSİZLİĞİN KÖPRÜSÜDÜR?


Bismillâhirrahmânirrahîm

Bilindiği gibi "Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür" sözü, yirminci yüzyılın yetiştirdiği en büyük alimlerden ve son Osmanlı Şeyhülislam vekillerinden biri olan merhum Muhammed Zâhid el-Kevserî'ye aittir ve merhumun "Makâlât" adlı eserinde yer alan makalelerden birisinin başlığıdır.[1] Bu hikmetli söz, bahse konu makale neşredildikten sonra adeta darb-ı mesel haline gelmiş ve dilden dile yayılmıştır. Bu yazıda, bu sözün ne anlama geldiği ve İslam Dünyası'nın yaşadığı ilmî ve fikrî tecrübeye ne ölçüde denk düştüğü gibi hususları irdelemeye çalışacağız.

Öncelikle başlıkta geçen iki kavramın, "mezhepsizlik" ve "dinsizlik" kavramlarının nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde duralım. Buradaki "mezhepsizlik", hem hiçbir mezhebi tanımamayı, hem de klasik tabiriyle "telfik"i, yani mezheplerin hükümleri arasından bir derleme ve seçme yaparak karma bir mezhep oluşturmayı anlatmaktadır. Zira her birinin ayrı bir usul ve metodu olan mezheplerden hiçbirisini tanımamakla, aralarındaki ihtilafları ve bunların sebeplerini görmezden gelerek bu metot ve usuller doğrultusunda konmuş olan hükümleri birleştirme girişimi arasında netice olarak hiçbir fark yoktur. Çünkü son tahlilde her iki davranış şekli de, belli bir metodu iltizam etmeme noktasında buluşmaktadır. Başlıktaki cümlede yer alan "dinsizlik" ise, hiçbir dini tanımamaktan ziyade, dinler arasında herhangi bir fark gözetmemek ve muhtelif dinlere mensup insanları aynı kategoride değerlendirmek anlamına gelmektedir.

Bilindiği gibi İslam Dünyası'nda başgösteren –ve genellikle Cemaleddin Efganî ile başlatılan– "yenilikçi" hareketin en önemli taleplerinden birisi ve belki de birincisi, Müçtehit İmamlar'ın içtihatlarının artık eskidiği, miadını doldurduğu ve bugünün meselelerine çözüm getirmekten uzak kaldığı gerekçesiyle yeni içtihatlar yapılmasıdır. İslam Hukuku'nun (Fıkıh) modernize edilmesi ve çağa uydurulması için, içtihat mekanizmasının temel unsurları ve belirleyicileri olan Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas'ın yeniden gözden geçirilmesi ve akılcı bir bakış açısıyla yeni yorumlara ve fonksiyonlara kavuşturulması şeklinde başlayan bu hareket, geçen zaman içinde muhtelif veçhelere büründü ve farklı yönelişlere teşne oldu.
Her ne kadar yenilikçilerin muhtelif konularda birbiriyle bağdaşmayan çeşitli görüşleri ve bu görüşler etrafında –taraftarları ve karşıtları arasında– cereyan eden tartışmalar konumuzla yakından ilişkili ise de, bu yazının amacı bu ayrıntıya girmek olmadığından, burada sadece yukarıdaki kuşbakışı tesbite şu noktayı eklemekle yetineceğiz: Az önce "yenilikçi hareket" şeklinde ifade ettiğimiz reformist/modernist yaklaşımın talepleri ve teklifleri elbette Fıkıh ve İçtihat sahalarına münhasır değildi. Bu hareketin boyutlarının kaçınılmaz olarak Akait alanına da uzandığını müşahede etmekteyiz.

Nitekim Cemaleddin Efgânî'den başlayarak Fazlur Rahman'a ve oradan da günümüz Türkiye'sindeki bazı isimlere uzanan "İbrahimî dinlerin diyaloğu" söylemi, (kimi zaman bu dinlerin esasta bir olduğu, kimi zaman da Ehl-i Kitab'ın da cennete gideceği şeklindeki iddialarla) reformist/modernist çevrelerin üzerinde ısrarla durdukları bir tez olarak canlılığını muhafaza etmektedir.[2] Her ne kadar meselenin bu boyutu konumuz ile yakından ilişkili değilmiş gibi görünse de, bu yazının başlığı, bu boyutu da ilgi alanımız içine sokmaktadır. Zaten aşağıda izleyeceğimiz 4 merhalenin sonuncusu üzerinde dururken bu nokta kendiliğinden tebellür edecektir...

Evet, reformist/modernist çevrelerin talepleri "yeni içtihatlar yapılmalıdır" söylemiyle, aslında "eski" içtihatların Kur'an, Sünnet, İcma ve Kıyas hakkındaki değerlendirmelerinin geçersizliğini dile getirmiş oluyordu. Peki bu 4 asl hakkında reformist/modernist çevrelerin yaklaşımı genel olarak nasıldır? Bu sorunun cevabını, söz konusu 4 aslın sonuncusundan başlayarak verecek olursak:[3]

1- Kıyas: Kıyas, nasslardaki hükmün dayandığı illetin tesbitine dayanan bir faaliyettir.[4] Dolayısıyla tabiatı gereği, ahkâma ilişkin nassların tek tek ele alınması ve hükme temel yapılması esasına dayanır.[5] Oysa nassların tümünün bir arada değerlendirilmesi (tümevarım) yoluyla mesajı özü/ruhu yakalanarak buradan bütünlük arzeden bir metodoloji geliştirilmeli ve çözüm bekleyen meselelere bu metodoloji esas alınarak cevap verilmelidir. Reformist/modernist çevreler, bu yaklaşımlarına, Malikî mezhebinde tali (ikincil) bir delil olan "maslahat" unsurundan ve özellikle Endülüs'lü Malikî fakihi eş-Şâtıbî'nin bu unsur hakkındaki değerlendirmelerinden de destek aramayı ihmal etmediler. Çerçevesi şu ana kadar net olarak çizilememiş olan "Kur'an'ın ruhu" söylemi ve maslahat prensibinin –belirleyicilik alanı Malikî mezhebinin yaklaşımını çok daha fazla aşacak şekilde[6]– devreye sokulması sonucu Kıyas prensibi devre dışı bırakılmış oluyordu.

2- İcma: Sahabe'nin ileri gelenleri tarafından işletilmeye başlanmış bulunan İcma prensibi, fer'î bir mesele hakkında bir dönemde yaşayan bütün müçtehit imamların içtihatlarının aynı doğrultuda oluşması demektir. Tafsilatını yine Usul-i Fıkıh kitaplarına havale edeceğimiz bu prensip de reformist/modernist çevreler tarafından aşındırılmaya çalışılmıştır. İcma'ın vukuunun mümkün olmadığı; hakkında icma bulunduğu söylenen meseleler hakkında, iyi araştırıldığında aslında ihtilaf bulunduğu, tarihin bir döneminde meydana gelmiş bir icmaın, başka bir dönemde aynen kabul edilmesinin, insan aklının dondurulması demek olacağından, böyle birşeyin kabul edilemeyeceği gibi bir çok gerekçeye dayandırılan İcma itirazları, İmam eş-Şâfi'î'nin konu hakkındaki bazı değerlendirmeleri de istismar edilmek suretiyle[7] güçlendirilmeye çalışılmıştır. Oysa İcma, fer'î bir hüküm hakkındaki bir nassa dayanıyorsa, o nassın bildirdiği hükmü zannî olmaktan çıkarıp kat'î kılması ve İslam Hukuku alanında derin vukufiyet sahibi Müçtehit İmamlar'ın konsensüsü olması bakımından İlahî İrade'nin tesbitinde elbette belli bir fonksiyon icra etmektedir. Üstelik reformist/modernist çevreler, İcma hakkındaki değerlendirmelerinde yukarıda söylediğimiz noktada da durmadılar. Birtakım hadislerde geçen "ümmet" kelimesinin, Ümmet-i Davet dediğimiz gayri müslimler ile Ümmet-i İcabet dediğimiz müslümanlar arasında herhangi bir ayrım yapmadan tümünü, yani bütün insanları kapsadığını ileri sürerek, Hz. Peygamber (s.a.v)'in ümmetinin bütün insanlık olduğunu söylediler.[8] Bizzat Allah Teala'nın Kitabı'nda ve Hz. Peygamber (s.a.v)'in Sünneti'nde en keskin hatlarla çizilmiş olan iman-küfür sınırı, reformist/modernist çevreler tarafından böylece ortadan kaldırılmış ve bunun yerine, özellikle masonik çevrelerin dillendirdikleri "insanlık dini", "tüm insanların kardeşliği" sloganları, İslamî kılıflara büründürülerek yeniden ifade edilmiş oluyordu.

3- Sünnet: Mezhep İmamları'nın içtihatlarının büyük bir kısmının Sünnet'e dayanıyor olması ve Sünnet'in ve hadislerin birçok noktada rasyonel bakış açısına aykırılıklar arz ettiğinin kabul edilmesi, temelde akılcılığa (rasyonalizm) dayanan reformist/modernist hareketi, Sünnet'i ve hadisleri de "sorgulamaya" itmiştir. Tabiatiyle modern akla ve bugünkü bilimsel verilere uymadığı kabul edilen birçok hadis, bu bakış açısı tarafından "uydurma" olarak kabul edildi. Bu yaklaşımı desteklemek için, sadece Kur'an'ın ilahî garanti altında olduğu ve Sünnet için böyle bir garantiden söz edilemeyeceği temel bir tez olarak ısrarla işlendi. Zira işin içine beşer unsuru girdiği anda şüpheci davranmak "bilimsel" davranışın bir gereği idi. Geçmiş alimler tarafından sahih olarak kabul edilmiş olsa da, pek çok hadis, reformist/modernist çevreler tarafından "uydurma" olarak damgalandı. Böylece Sünnet'in büyük bir kısmından kurtulma imkânı doğmuş oluyordu. Burada, alimlerin (buradaki "alimler"den kastımız, özellikle Fıkıh ve Usûl-i Fıkıh alimleridir), mütevatir ve meşhur kategorisine girmeyen hadisleri "ahad hadis" (veya "haber-i vâhid") olarak değerlendirmeleri ve bu tür hadislerin ilim bildirmeyeceğini söylemeleri de, reformist/modernist çevreler tarafından iddialarını destekleyici bir unsur olarak kullanıldı. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da, "Kur'an'a aykırı hadis olamayacağı" söylemidir. Bu söyleme göre eğer herhangi bir hadis –isterse eski alimler tarafından mütevatir olduğu söylenmiş olsun– Kur'an'a aykırılık teşkil ediyorsa, onun sahih olarak kabul edilmesi söz konusu olamaz. Oysa Kur'an'a aykırı görüldüğü gerekçesiyle uydurma olduğu söylenen hadisler hakkında, meseleyi bütün veçheleriyle araştırmadan verilen bu hükümler, Hz. Peygamber (s.a.v)'in Sünneti'nin büyük bir kısmının iptal edilmesinden başka bir anlama gelmemektedir. Meselenin bir diğer yönü de, Sünnet'in yol göstericiliğine baş vurmadan Kur'an'a doğrudan gitme söyleminin bünyesinde barındırdığı tehlikeler ile karşımıza çıkmaktadır. Tam bu noktada 4. merhale ile karşı karşıya geliyoruz ki, meselenin en can alıcı noktasını da burası oluşturmaktadır.

4- Kur'an: Kur'an ayetlerinin anlamı ve ihtiva ettiği hükümlerin anlaşılıp uygulanması noktasında Sünnet'in otoritesi de dahil olmak üzere hiçbir vasıta kabul etmeye yanaşmayan reformist/modernist anlayış, bu aşamada artık önünde uçsuz bucaksız bir hareket alanı bulmaktadır. "Fikir hürriyeti", "Allah'ın Kitabı'na aracısız olarak baş vurmak", "Kur'an'ın, kendisini "açık/anlaşılır" bir kitap olarak nitelendirmesi"... gibi pek çok söylem burada devreye girdi ve artık her isteyen, Kur'an ayetlerinden istediği hükmü çıkarma "özgürlüğüne" kavuşmuş oldu. Yüzyıllar içinde bitmez tükenmez samimi çabalarla ve tam bir ehliyetle vücuda getirilmiş olan Tefsir ve Fıkıh kitapları, Müfessirler, Fakihler ve diğer ulema, binbir ithamla töhmet altında bırakıldı ve asırların bilgi birikimi hoyratça çiğnenerek devre dışı bırakıldı. Oysa Kur'an'ın doğru anlaşılması ve tefsiri[9] için öncelikle ilmîliği ispatlanmış bir metot geliştirilmesi gerekir. Böyle bir metot olmadan Kur'an'dan hüküm çıkarmak, onu tahrif etmekle eş anlamlıdır. Nitekim günümüzde bunun büyük bir rahatlıkla yapıldığını görmekteyiz. Her isteyen, Kur'an'dan istediği hükmü çıkarmakta ve "ben böyle anlıyorum" diyerek işin içinden sıyrılmaktadır. Tevrat ve İncil'in aslında çok da fazla tahrife uğramadığı, dolayısıyla bu kitaplara inanan Yahudi ve Hristiyanlar'ın da "hak din" ve "tevhid dini" üzere olduğu hükmünden tutunuz, Kur'an'da yer almayan bir hükmün Hz. Peygamber (s.a.v) de olsa hiç kimse tarafından konamayacağı tesbitine kadar, aslında İslamî olmayan pek çok anlayış, güya Kur'an merkeze alınarak vaz edildi. Kur'an ve Sünnet tarafından konmuş olan en temel sabiteler bile yıkılıp geçildi ve ortaya ne idüğü belirsiz bir din çıktı. Her ortama ayak uyduran, her anlayışa uyan, hiç kimsenin hiçbir anlayış ve hareketine müdahale etmeyen, uyulsa da olur uyulmasa da kabilinden varla yok arası bir din!

İşte bu yazının başından beri 4 merhale halinde sıralamaya çalıştığımız bu hareket, aşama aşama bu noktaya geldi. Din'de Mezheb'in niçin önemli olduğu, tam bu noktada kendisini bütün ağırlığıyla hissettirmektedir. Çünkü Mezhep, dinî hassasiyettir, din hakkında konuşmanın ve dinî bir hüküm vermenin kuralı, çerçevesi ve sistemidir. Mezhep, metot demektir; mezhepsizlik ise metotsuzluktur. Metotsuz, kaidesiz yapılan her türlü faaliyet ise karmaşaya ve yanlışlığa düşmeye mahkûmdur. Mezhep tanımayan insan, kendisini metotsuzluğa, karmaşaya ve belirsizliğe atmış demektir. Dolayısıyla onun, Allah'ın dini hakkında söylediği her söz ve ileri sürdüğü her görüş, daha baştan yanlış olarak damgalanmayı hak etmiştir. Kendisini mezhep imamlarından üstün görerek onların kurdukları sistemleri yıkma selahiyetinde gören kimseler, aslında dinî bir kurumu tahrip etmiş olmaktadırlar. Bunun neticesi ise, yukarıdan beri gördüğümüz gibi sonunda zarûrât-ı diniyye dediğimiz alana kadar gitmektedir. Zira bu hareket, nerede duracağı –onu yürütenler tarafından bile– önceden kestirilemeyen bir "kör gidiş"i ifade etmektedir.

Mezhep tanımadığını söyleyenlere sorunuz: Bugüne kadar Kur'an ve Sünnet'i anlama ve onlardan hüküm çıkarma konusunda geliştirdiğiniz dört başı mamur bir usûl/metot var mıdır? Bu soruya verebilecekleri en küçük bir olumlu cevap yoktur. Mezhep ve metot tanımadığını, geçmiş ulemanın bize bıraktığı devasa ilmî mirası yıkmakla, yıpratmakla meşgul olmaktan başka bir mahareti olmayan böyle kimseler, kendi içlerinde korkunç çelişkilere düşmekten kurtulamıyorlarsa, sebebi burada aranmalıdır. Her ne kadar hiçbir mezhebe bağlı olmama düşüncesi mutlak olarak ve her zaman yukarıda çerçevesini çizdiğimiz "dinsizlik" vakıasına götürmese de, bu başlangıcın, genellikle bu sona götürdüğünü de görmezlikten gelmemiz mümkün değildir.
İşte bugün aşama aşama gelinen noktada bizzat Allah Teala ve O'nun Resulü tarafından çizilmiş olan iman-küfür sınırının pek çok reformist/modernist tarafından ortadan kaldırılması, Muhammed Zâhid el-Kevserî merhumun, bu yazıya başlık olarak seçilen sözünün ne kadar doğru ve hikmetli bir söz olduğunu en anlışılır biçimde ortaya koymaktadır. Selam, hidayete tabi olanlara...
Dr.Ebubekir SİFİL
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
MEZHEPSİZLİK NİÇİN DİNSİZLİĞİN KÖPRÜSÜDÜR?
Yahu mezhepsizlik falan fasa fiso
ben farklı birşey demişim
Paylaştığın videoyu izlemedin sanırım
Cüppeli Başbakan ERDOĞAN Caferilerin aşura törenine katılmasını eleştiriyor
Caferileri onlar muaviyeyi sevmiyor kabul etmiyor diye tenkit ediyor
Ben de diyorum ki
Sen caferileri muaviyeyi sevmedikleri için kötü söz söyledikleri için cennete sokmuyorsun dinden atıyorsun da
Hz.Ali ile Hz.Aişe birbirine KILIÇ çekerken birbirlerini boğazlayan müslümanlar varken caferilerin muaviyeyi sevmemesine neden kafayı takıyorsun ki?
Amentü der durursunuz islamın amentüsümüdür muaviyeyi seveceksin bilmem ne..
Yazarken AKLI elden bırakmamalı
 

Serare

Profesör
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
813
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Yaş
14
Hz.Ali ile Hz.Aişe validemiz..
birbirlerine karşı ordu kaldırdılar kılıç çektiler
Bu insanlardan hangisi cehennemlik?
Bunu çoğunun bildiğini ya da düşündüğünü sanmıyorum sevgili manifesto.

Sorsan bu malum şahsa, ne der acaba?

Sevgiler.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
quote_icon.png
manifesto Nickli Üyeden Alıntı
Hz.Ali ile Hz.Aişe validemiz..
birbirlerine karşı ordu kaldırdılar kılıç çektiler
Bu insanlardan hangisi cehennemlik?

Ey kardeşim sen bu kılıç çekme işinde yahudinin fitnesini bilmezmisin. Hz.Aişe anamız ile Hz.Ali r.a birbirlerine cihad için İslam için kılıç çekmediler. Yahudiler iki tarafada yanlış haberler salarak fitne çıkartmışlardı. Ama durum sonradan anlaşılınca harp büyümeden önlenmişti. Bu konudaki görüşünüz konuyla alakalandırma adına geçersizdir.
Caferiler doğru müslümandır ama bizim canlarımıza sövücü müslümanlardır ehli sünnet dışında kalmış 72 fırkadan birisidir. Kurtuluş ehli sünnettedir fırkayı naciye budur.
caferile ise Hz.Muaviye r.a'ha küfrederler. Bizim ehli sünnet itikadımızda bu işte küfür söz konusu değildir. Hz.Muaviye büyük sahabelerimizdendir. O zamanlarda yahudiler bilhassa ibn sebe hareketi müslümanlar arasında büyük fitneler çıkartmışlardı. Dolayısıyla bilmeden bu konulara yaklaşmak doğru değildir. Ehli sünnet dediğimiz Hz.Ebubekir sıddık r.a'dan bugüne kadar gelen din büyüklerimizin görüşleridir.

Ehli Sünnet ne diyor bir penceresinden bakalım mı?

Seyyidlerden, Kainatın Efendisine bağlı mukaddes sülaleden birisi, Muaviye Hazretlerine düşmanlık edermiş… Bir gün bu seyyid, İmam Rabbani Hz.lerinin “Mektubat” ını okurken orada Hz. Muaviye’nin methedildiğini görür ve öfkeyle “Mektubat” ı yere atar.

Aynı günün gecesi, rüyasında İmam-ı Rabbani Hazretleri… Seyyidi kulağından tutmuş ve sertçe:

- Cahil! Sözümüze ve ölçümüze güvenmiyorsun, öyle mi? diyorlar. Gel, seni ceddin ve Peygamber Evinin temsilcisi Hazreti Ali efendimize götüreyim de işin gerçeğini ondan öğren!

Huzura çıkıyorlar. Peygamber Evinin temsilcisi ve güya kendisine sevgi iddia edilerek köpürtülen Hz. Muaviye nefretinin vesilesi, Büyük İmam Hazreti Ali efendimiz buyuruyorlar:

- Sakın Allah Resulünün Sahabilerine düşmanlık etme! Peygamber dostlarına çatan ve (İmam Rabbani) Şeyh Ahmed’in bu davadaki hak ölçüsünü dinlemeyen, felakettedir.

Peygamber Evinin temsilcisi büyük Sahabi, ayrıca İmam Rabbani’ye emir veriyorlar:

- Bu cahil, sözden anlamıyor. Göğsüne vurun da aklı başına gelsin ve tövbe etsin!..

Emir yüksekten geldiği için yerine getiriliyor. İmam Rabbani Hazretleri, Seyyidin göğsüne vuruyor.

Seyyid uyanınca, göğsünde müthiş bir sızı… Açıp bakıyor: (İmam Rabbani) Şeyh Ahmed Faruki’nin yumruk izi… Ve kalbinde derin bir nedamet (pişmanlık), yeni bir anlayış ve tövbe isteği…

Sonrasında İmam Rabbani’nin mübarek ellerinden öpmeğe koşan ve bir daha bu eli bırakmayan Seyyid…

(Kaynak: İnkişaf Dergisi Sayı: 02'den iktibasen Necip Fazıl Kısakürek, Veliler Velisi İmam-ı Rabbani, 1967, Büyük Doğu, sayı 2, sayfa; 4-5... Olayı asıl olarak kaydeden kaynak ise: Muhammed Haşim, Farsça kaleme alınmış Berekat isimli kitap, 1627, Hindistan. Tercümesinin 5. baskısının 272. sayfasında mevcuttur.)
Bunu çoğunun bildiğini ya da düşündüğünü sanmıyorum sevgili manifesto.

Sorsan bu malum şahsa, ne der acaba?

Sevgiler.

Siz insanlara bu forumda malum şahıs diyemi hitap ediyorsunuz?
Ama siz bizim kardeşimizsiniz. Soğuk ithamlardan kaçınalım inşaallah.
Ehl-i sünnete göre yaşayanlara ne mutlu...
Şialar benim anama (Hz.Aişe) benim babalarıma (Hz.Ebubekir,Hz.Ömer,Hz.Osman ve birçok sahabemize) sövüyorlarsa ben onları kardeşim bilmem.
Kardeş bilenler o saftan gelsin.
Herkesin yolu kendinedir.
fi emanillah
 

defacto

Paylaşımcı
Katılım
27 Mar 2010
Mesajlar
112
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
34
Cübbeli Hoca İslamın içine girmeye yahudi menşeili ellerin bütün yanlışlarını ortaya döküp ehli sünnetin berrak ve net yüzünü ortaya koyuyor.
Bugün onun yaptığını yapan çok az kişi var.
Helal olsun Cübbeli Hoca.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Cübbeli Hoca İslamın içine girmeye yahudi menşeili ellerin bütün yanlışlarını ortaya döküp ehli sünnetin berrak ve net yüzünü ortaya koyuyor.
Bugün onun yaptığını yapan çok az kişi var.
Helal olsun Cübbeli Hoca.

Cübbeli Ahmet Hoca bende İslam ilim sahibi.

SOSYAL ilim sahibi değil.

Çizgisini bence aşıyor.

Bekleyelim bakalım.

Doğrusunu ALLAH bilir.

ALLAH cc mahmud efendiye sağlıklı uzun bir ömür nasip etsin.
 

defacto

Paylaşımcı
Katılım
27 Mar 2010
Mesajlar
112
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
34
Allah Efendi hzlerine uzun ömür sağlık ve selamet versin.
Cübbeli hakkında ileri geri konuşanları zaman zaman çıkıp tekzip ediyor. Mesela Yeni Şafak sözde İslamcı gazetesinin Cübbeli hakkında çıkardığı iftira oyununu bozduğu gibi.

Allah her ikisine de güç kuvvet versin. Amin.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Allah Efendi hzlerine uzun ömür sağlık ve selamet versin.
Cübbeli hakkında ileri geri konuşanları zaman zaman çıkıp tekzip ediyor. Mesela Yeni Şafak sözde İslamcı gazetesinin Cübbeli hakkında çıkardığı iftira oyununu bozduğu gibi.

Allah her ikisine de güç kuvvet versin. Amin.

Siz ileride açıklandığında

İPTAL edilen o Tören de Mahmud efendiye SUİKAST düzeleneceğini hemde ŞİA olan biri ile ÖĞRENDİĞİNİZDE bakalım bu ithamlarınızla kimlerele HELALLEŞECEKSİNİZ.
 
Üst