osman taha
Üye
- Katılım
- 22 Kas 2006
- Mesajlar
- 13
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bu röportajı Mutlaka Okuyun
Bu röportajda anlatılanlar 2003 yılının Ağustos ayında bizzat yaşanmıştır. Anlatımında ne bir eksiltme ne de bir artırma vardır. Doğu Türkistan-Çin-Türkiye-Hicaz dörtgeninde yaşanan olayların anlatımıdır. Bu hâdise Beyan dergisinin Şubat sayısında editör bölümünde küçük bir not olarak yayınlanmıştı. O gün bugündür, okurlarımızdan gelen istek üzerine, bu hâdiseyi bizzat yaşayan Zikrullah kardeşimize sorduk, o da ayrıntısı ile cevapladı. Zikrullah kardeşimiz hâlen Beyan dergisinde, beyan ailesi ile birliktedir.
Dertlerin, ıstırapların, sıkıntıların arka planlarında rahmet vardır, güzellik vardır, nur vardır. Nerede zulüm varsa, oradan adam gibi adamların kokusu duyulur, zulmün olduğu yerde ibadet de bir başka oluyor…
20. yüzyılın en büyük zulüm ve işkence uygulanan bölgelerinden biri belki de en başta geleni Doğu Türkistan… Bağımsızlıkları Kızıl Çin tarafından ellerinden alınalı elli yıl oldu. Elli yıldır Doğu Türkistan kan ağlıyor. Elli yıldır kan ağlıyor, ama elli yıl öncesine göre o topraklarda yiğit kokusu artmış. Zulüm Uygur kardeşlerimizi şuurlandırmış, ihlâs ve samimiyetlerini artırmış, ALLAH ve Resûlüne olan bağlılıklarını pekiştirmiş.
Doğu Türkistan'da yaşanan içler acısı durumu, bizzat yaşayanlardan dinleyeceğiz. Bize Doğu Türkistan zulmünü anlatan kardeşimiz, Beyan dergisinde birlikte çalıştığımız Zikrullah Türkistanoğlu'dur.
Beyan:
– Zikrullah kardeşimiz, bize kendini kısaca tanıtır mısın?
Zikrullah Türkistanoğlu:
–1979 Çin İşgalindeki Doğu Türkistan'da doğdum. İlk, orta, lise ve Üniversite eğitimimi Çin'de tamamladım. Sonra yurt dışına çıktım ve Arap ülkelerinde dinî tahsilimi tamamladıktan sonra Türkiye'ye geldim. Yaklaşık 5 senedir Türkiye'de ikamet etmekteyim. Burada birtakım İslâmî vakıf ve yayın evlerinde İslâmî kitapları Çinceye tercüme ederek, gerek görsel, gerek matbuat, gerekse internet ortamında yayınlayarak Çinlilere Allah'ı ve Resûlullah'ı tanıtma, tebliğ etme ile meşgul oldum.
Beyan:
– Asıl meseleye dönelim. Şu Müslüman olan Çinli kardeşlerimizle tanışmanız bu aşamada oldu herhalde. Nasıl oldu tanışmanız?
Zikrullah Türkistanoğlu:
– Türkiye'ye geldikten sonra bir İslâmî vakıfta çalışmaya başladım. Önceleri Çince ve Osmanlıca çeviriler yapıyordum. Bir iki yıl böyle geçti. Sonra Çince internet sitesi kuruldu, bu sitede İslâmî tebliğ yapmaya başladık. İslâmiyet'i tanıtan İslâm dininin özelliklerini anlatan yazıları, İslâmî eserleri bu sitede yayınlıyorduk. Bu yayına başladıktan sonra Çinlilerden yoğun bir ilgi gördük. Sitemizi ziyaret eden Çinlilerden mesajlar gelmeye başlamıştı. Zamanla mesajlar yoğunlaştı, onlar soruyor biz cevaplıyorduk. Zamanla email grupları oluşturduk. Gruptaki arkadaşlarımızın İslâm dinine olan ilgileri arttı.
ÇİNLİLER MÜSLÜMAN OLUYOR
Beyan:
– İnternet ortamında tanıştığınız ve mailleştiğiniz kişiler mi Müslüman oldu?
Zikrullah Türkistanoğlu:
– Her şeyde bir hayır vardır mantığı ile bakarsak aslında 11 Eylül vakası ümmete bir rahmet olmuştu. Tıpkı batıda olduğu gibi çok sayıda Çinlide de İslâmiyet'e merak uyandırmıştı.. Çeşitli sorular soruyor, İslâmiyet ile terörün, Müslüman ile teröristin farkını öğrenmeye çalışıyordu. Biz de âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberin terörist olmadığı gibi, onun ümmetinin de terörist olamayacağını, haksiz yere bir insanı öldürmenin tüm insanlığı katletmek ile eşdeğer olduğunu ilgili âyet ve hadisler ışığında anlatıyorduk. Bu sorucevap şekli çoğu zaman ilerleyip, Kur'an'ın Müslüman hayatındaki rolü, Peygamberin İslâmiyet'teki yeri hakkında sorulara dönüşüyor ve sonunda Allah'ın bir ve varlığını sorgulamaya, araştırmaya kadar varıyordu. Biz elimizden geldiği kadar ilmî deliller ile Allah'ın güneş ışığı kadar aşikâr olan varlığını anlatmaya çalıştık. Gayretin bizden tevfık Allah'tan olduğuna hep iman etmişimdir. Sonunda Elhamdülillah ALLAH bu çabalarımızı boşa çıkarmadı ve senelerdir Komünist Çin eğitim sisteminin Ateizm ve Darwinizim propagandası ile kirletilen kalpler iman nuru ile temizlenmeye, yürekler aslî fıtratına dönerek, kendini yaratana teslim olmaya başladı.
Bu Müslüman olanların yirmi otuz kişisi ile haberleşmemiz devam etti. Onlar İslâm'ı soruyor, ben de bilgim dâhilinde cevaplıyordum. İslâmî eserleri Çinceye çeviriyor, sonra da sitede yayınlıyorduk. Mail arkadaşlarımın birinden bir teklif geldi. İstanbul'a bizi ziyarete gelmek istiyordu. İstanbul'a gelirlerse memnun olacağımızı söyledik.
Beyan:
– Mail arkadaşlarınız, birbirlerini tanıyorlar mıydı? Yirmi kişi dediğiniz bu Çinliler sadece internet ortamında mı tanışıyordu, yoksa orada kendi aralarında görüşebiliyorlar mıydı?
Zikrullah Türkistanoğlu:
– İnternet'te tanışmadan önce, tanışmıyorlardı. Mail arkadaşlığından sonra sadece üç tanesi orada yüz yüze tanıştı. Diğerleri ile İstanbul'da tanıştı. Çinli kardeşimizin İstanbul'a gelme önerisini grup içinde tartıştık ve diğer arkadaşlar da bu fikre katıldı. Mail arkadaşlarımız içinden on bir kişi İstanbul'a gelmeye karar verdi. Bu on bir kişinin üçü Çin'de tanışma fırsatı bulmuştu. Diğer sekiz kişi birbirlerini tanımıyordu. Çinin değişik bölgelerinden hareket ederek İstanbul'a geldiler. Bir hafta içinde on bir Çinli kardeş İstanbul'a gelmişti. Yüz yüze tanıştık, onlar da birbirleri ile tanıştılar. Aramızda kısa sürede çok sıcak bir dostluk kuruldu. İslâm'ı onlara daha detaylı bir şekilde anlatma fırsatı bulduk, zaten daha önceden Müslüman olmuşlardı, şimdi inançları biraz daha pekişmişti. Onların Müslümanlıkları bir aylık, en uzunu iki aylıktı.
devam