Çin Kralının Sahabe Hakkında Tavsiyesi

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Çin İmparatorunun Ashab Hakkındaki Sözü

İran Şahı Yezdicerd, Çin imparatorundan yardım istedi. Çin imparatoru, İran elçisine:

“Komşu hükümdarların birbirlerine yardım ettiğini biliyorum. Yenilen bir hükümdara yardım etmek gelenektir. Sizi memleketinizden çıkaran adamların vasıflarını anlat da nasıl insanlar olduklarını öğreneyim. Çünkü onların az oldukları halde, sizin gibi büyük bir devleti bu şekilde perişan edip yurdunuzdan çıkarmasında bir hikmet olsa gerek. Herhalde onların iyi, sizin ise kötü bir tarafınız vardır ki böyle oluyor” dedi.

Sonra Çin imparatoru elçiye: “Sözlerinde duruyorlar mı?” diye sordu. Elçi: “Evet” dedi.

İmparator: “Savaşa başlamadan önce size ne teklif ediyorlar” dedi.

Elçi: “Bizi üç şeyden birini seçmeye davet ediyorlardı: Ya dinlerini kabul etmeye, ya cizye vermeye ya da savaşmaya. Dinlerine girseydik, onlardan biri gibi olacaktık. Cizye vermeyi kabul etseydik, bizi himayelerine alıp herkese karşı koruyacaklardı” dedi.

İmparator: “Emirlerine itaatları nasıldır?” diye sordu.

Elçi: “Onlar kadar emirlerine itaat eden kimse görmedim” dedi.

İmparator: “Onların dininde neler haram, neler helal?” diye sordu. Elçi bunları da anlattı.

İmparator: “Helalleri haram, haramları helal sayarlar mı?” dedi. Elçi: “Hayır” dedi.

İmparator: “Haramlarını helal, helallerini haram saymadıkça hiç bir toplum helak olmaz” dedi. Sonra kıyafetleri hakkında sordu. Elçi bunu da tarif etti. Bineklerini sorunca, elçi “Cins Arap atlarıdır’ diyerek atların özelliklerini anlattı.

İmparator: “Bu özellikte olan atlar kale gibidir” dedi. Elçi develerini ve develerin ağır yük altında uzun mesafeler kat ettiklerini de anlattı.

İmparator: “Boynu uzun hayvanlar böyle olurlar” dedi ve İran Şahına şu mektubu yazdı:

Sana, başı Merd’de sonu Çin’de olacak kadar büyük bir ordu göndermem gerekir. Böyle yapmak gerektiğini biliyorum. Ancak senin elçinin bana anlattığı kavim eğer dağları yerinden sökmek isterlerse. bunu yapabilirler. Eğer onlarla bizim aramızda siz olmasanız, böyle vasıflara sahip oldukları müddetçe benim saltanatımı da elimden alırlar. Beni dinlersen onlarla barış ve himayeleri altına girmeye razı ol. Onlar sana dokunmadıkça da sen onlara dokunma.”

(alıntıdır)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
** Süheyl İbni Amr daha imana gelmeden esir olmuştu. Hazreti Ömer, Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselama demiş ki: “İzin ver, ben bunun dişlerini çekeceğim. Çünkü o fesahatiyle küffar-ı Kureyş’i harbimize teşvik ediyordu.” Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam ferman etmiş ki: “Ya Ömer! Gün gelir, bu adam seni sevindirecek bir duruma gelir.” [Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifa, 1:704; el-Hafaci, Şerhu’ş-Şifa, 3:218; el-Askalani, el-İsabe, 2:93-94; el-Hakim, el-Müstedrek, 4:282.] diye, Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselamın vefatı hengamında olan dehşetengiz ve sabırsız hadisede, Hazreti Ebu Bekri’s-Sıddık nasıl ki Medine-i Münevverede kemal-i metanetle herkese teselli verip mühim bir hutbe ile Sahabeleri teskin etmiş; aynen onun gibi, şu Süheyl, o hengamda, Mekke-i Mükerreme’de, aynı Ebu Bekri’s-Sıddık gibi Sahabeye teskin ve teselli verip, malum fesahatiyle Ebu Bekri’s-Sıddık’ın aynı hutbesinin mealinde bir nutuk söylemiş. Hatta iki hutbenin kelimeleri birbirine benzer.

** Hem Süraka’ya ferman etmiş ki: “Kisranın iki bileziğini giyeceksin.” Hazreti Ömer zamanında Kisra mahvedildi; ziynetleri ve şahane bilezikleri geldi, Hazreti Ömer Süraka’ya giydirdi. Dedi: “Bu iki bileziği Kisra’dan alıp Süraka’ya giydiren Allah’a hamd olsun.” [Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifa, 1:703, el-Askalani, el-İsabe, no. 3115; Kad-ı Iyaz, eş-Şifa, 1:344] İhbar-ı Nebeviyi tasdik ettirdi.

** Hem, nakl-i sahih ile, gazve-i Bedir’de, Hazreti Abbas Sahabelerin eline esir düştüğü vakitte, fidye-i necat istenilmiş. O da demiş: “Param yok.” Hazreti Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam ferman etmiş ki: “Zevcen Ümmü Fadl yanında bu kadar parayı filan yere bırakmışsın.” Hazreti Abbas tasdik edip, “İkimizden başka kimsenin bilmediği bir sır idi.” O vakit kemal-i imanı kazanıp İslam olmuş.

** Bir menba-ı garaip olan gazve-i kübra-yı Bedir’de, Ukkaşe ibni’l-Muhassını’l-Esedi’nin müşriklerle dövüşürken kılıcı kırıldı. Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam, ona, kılıca mukabil, kalınca bir değnek verdi. Dedi: “Bununla harb et.” Birden, değnek, biiznillah, uzun, beyaz bir kılıç oldu. Onunla harb etti. Hayatı miktarınca, ta Yemame harbinde şehid oluncaya kadar boynunda taşıdı. Şu hadise kat’idir. Çünkü Ukkaşe bütün hayatında onunla iftihar etmiş ve o kılıç “el-avn” namıyla meşhur olmuş. İşte, Hazreti Ukkaşe’nin iftiharı ve kılıcın “avn” namıyla, kılıçların fevkinde iştiharı, şu hadisenin iki hüccetidir.

** Başta Nesei olarak, erbab-ı siyer, Osman İbni Huneyf’ten haber veriyorlar ki:

Osman diyor ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselamın yanına bir ama geldi, dedi: “Benim gözlerimin açılması için dua et.” Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam ona ferman etti: “Şimdi git, abdest al. Sonra iki rekat namaz kıl ve de ki: ‘Allah’ım! Hacetimi sana arz ediyor ve nebiyy-i rahmet olan Peygamberin Muhammed ile Sana teveccüh ediyorum. Ya Muhammed! Gözümden perdeyi kaldırması için senin Rabbine seninle teveccüh ediyorum. Allah’ım, onu bana şefaatçi kıl.’O gitti, öyle yaptı, geldi. Gözü açılmış, güzel görüyormuş, gördük.

** Büyük bir imam olan İbni Veheb haber veriyor ki:

Gazve-i Bedir’in on dört şehidinden birisi olan Muavviz İbnu Afra’ Ebu Cehil ile dövüşürken, Ebu Cehl, o kahramanın bir elini kesmiş. O da öteki eliyle elini tutup Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselamın yanına gelmiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam onun elini yine yerine yapıştırdı, tükürüğünü ona sürdü. Birden şifa buldu, yine harbe gitti, şehid oluncaya kadar harb etti.

Gerçekten onlar seçkin, seçilmiş, farklı ve yeryüzünün yürüyen birer yıldızlarıydılar.

Ancak o zamanda yaşayıp da bunlardan gafil olup inad edenler için büyük bir hasret vardır. “Ve o gün zalim ısırır elini.” [Furkan.27) Kafir. Yani Ukbe b. Ebi Muayt iman etmiş sonra da Übey b. Halef’in rızası için tekrar imanından dönmüştü. Elini Hasret ve nedametle ısırır. İbni Abbas bu ayet hakkında şöyle dedi. Zalim olandan kasıt Ukbe b. Ebu Muayt’tır. Şöyle der: “Keşke Resulle beraber yol tutsaydım. Yazık bana keşke filanı dost edinmeseydim” Yani Ümeyye b. Halef. -Taberani: 19/8- Onun rivayetinde Ata el-Horasani vardır. Bu ise doğruluğa çok dikkat eden biridir. İbni Cüreyc de sikadır (güvenilirdir). Fakat Müdelles ve mürsel hadisleri çok rivayet eden biridir.

O Sahabeler Resulullah’a tam ve gönülden bağlı idiler. Tıpkı mir’ac olayında Kureyş peygamberimizin miracını inkar edip, Hz. Ebubekir’i de kandırmak için ona söylediklerinde o: “Bunu Resulullah mı söylüyor?” deyip onlar da “evet, onun yanından geliyoruz.” dediklerinde onlara cevaben: “Eğer o söylüyorsa haktır” diyerek susturucu cevab vermiştir.

** Peygamber efendimiz, 1400 kadar Ashabı ile hac niyetiyle Medine’den yola çıkmıştı. Hz. Hatib bin Beltea da bunlar arasındaydı. Bunu haber alan Mekkeli müşrikler, onları Mekke’ye sokmamaya karar verdiler.

Elçi olarak gönderilen Hz. Osman’dan bir haber gelmeyince, buradaki mü’minler canlarını feda ederek Resulullah’ı koruyacaklarına söz vermişlerdi. “Biat-i Rıdvan” adı verilen bu hadiseyi, Allah Teala Kur’an-ı kerimde, Fetih suresi 18. “Lakad radıyallahu anil mü’minine” ayet-i kerimesinde haber vererek, onlardan razı olduğunu bildirmiştir. Bu ayet-i kerimede mealen buyruldu ki:

Ağaç altında sana biat eden, emirlerini kayıtsız şartsız yapmaya söz veren müminlerden Allah Teala razıdır ve onlara sekine [kalblerine kuvvet] veriyor ve sana olan sevgilerini, Sıdk ve ihlası biliyor ve onları yakın bir feth ve zafer ile sevaplandıracağını müjdeliyor.”

Cabir bin Abdullah’ın bildirdiği hadis-i şerifte de Resulullah efendimiz buyurdu ki:

Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!”
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Sahabenin hepsinin adil oluşu, Allah Teala’nın onları tadil etmesiyle pak ve temiz olduklarını bize haber vermesi ve ümmetler içinde onları seçmiş olmasıyla sabit olmuştur. [Hatib Bağdadi el Kifaye (s.46) İbni Abdilberr İstiab (1/2) bkz.: İbnu Salah Ulumul Hadis (s.295) Suyuti Tedribur Ravi (2/214) İbni Hacer el İsabe (1/9) Amidi İhkam (1/320) Şatıbi Muvafakat (4/55)] Hadisi şeriflerde;

Şüphesiz Allah beni seçti, Ashabımı seçti, onlardan benim için vezirler, yardımcılar, akrabalar kıldı. Kim onlara lanet ederse, Allah’ın meleklerinin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Allah kıyamet günü onların kazandıklarını kabul etmez ve düzeltmez.” [Acurri Erbain (11) Tayalisi(s33) İbni Ebi Asım esSünne (1000) Ahmed (3/134,5/325) Hakim (3/632) Taberani (17/140) Ebu Nuaym Hilye (2/11) Mecmauz Zevaid (10/17) Tahricus Süne (2/483) Dehlevi Butsan (s143) İbni Abdilberr İstiab (1/6) Fethul Kebir( 3234-36) Hayatus Sahabe (1/35) Ramuz (86/6-7)]

Ümmetimin en hayırlıları benim asrımda yaşayanlardır…” [Buhari (fadailus Sahabe, 1, rikak, 7)]

Ashabıma sövmeyin! Canımı kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki herhangi biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin bir ölçek hatta yarım ölçek sadakasına ulaşamaz.” [Buhari (fadailus Sahabe, 5) Müslim (fadailus Sahabe 221, 222) Ebu Davud (sünen 10) Tirmizi (menakıb, 58) Ahmed (3/11)]

Ashabım hakkında Allah’tan korkun! Benden sonra onları kendinize hedef seçmeyin! Kim onları severse bana olan sevgisi sebebiyle sever; kim de onlara buğz ederse bana olan buğzu sebebiyle buğz eder. Her kim onlara eza ederse bana eza etmiş olur. Her kim bana eza ederse Allah’a eza etmiş olur. Her kim de Allah’a eza ederse çok sürmez, Allah onun belasını verir.” [Tirmizi (menakıb, 58) Ahmed (5/54-57)]

Sünnetime ve benden sonra gelecek, halka kılavuzluk eden Raşit halifelerin sünnetine yapışın. Onlara iyi tutunun ve ona sımsıkı sarılın.” [Ebu Davud (sünen, 5) Tirmizi (ilim, 16) İbni Mace (mukaddime, 65) Ahmed (4/126-127) Darimi (mukad-dime, 16) Taberani Evsat (1/78) Hakim (1/96) Beyhaki (10/114)]

Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır. Hepsi de ateştedir, ancak biri müstesna” Bu müstesna olanların kimler olduğu sorulduğunda; “Benim ve Ashabımın yolunda olanlar” buyurdu. [Ebu Davud (sünnet, 1) Tirmizi (iman, 8) İbni Mace (fiten, 17) Ahmed (2/332) Taberani Sagir (724) Darimi (siyer, 75) Hakim (1/128)]
 
Üst