muğlakgölge
Profesör
- Katılım
- 19 Nis 2008
- Mesajlar
- 997
- Tepkime puanı
- 10
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
Reklamını yaptığı şampuandan güç aldığını ifade etmek için, "Cesaretin var mı?" sloganını kullanıyor bakımlı(!) görünen genç kadın. Çekici bir erkeğin yanında bu şampuanın kendisine kattıkları ile rahat edebildiği havasını vermeye çalışarak, "Ben kullanıyorum ve cesaret kazanıyorum, sen ise kullanmadığın için korkak bir zavallısın" demeye getiriyor sözü.
Gönüle hitap edecek hiçbir argümanı olmadığı için, gözlere hitap etmeyi tercih ediyor.
Siyah saçlarını savurduktan sonra ince belli endamını cüretkarca sergileyerek bir insanın aklını nasıl çelebileceğinizin yolunu öğretiyor.
Ve var olmak o kadar basit bir algı ki, bu yüzden bir erkeği tavlamak, ya da toplum içine çıkmak için cesaretimizin olup olmadığını soruyorsunuz bize! Elinizi görüyor ve rest çekiyorum hepinize.
Sıra bende.. ve şimdi siz söyleyin bakalım:
O kozmetik ürünü kullanmadan ya da o markalı blucini giymeden, sadece kendi şahsiyetiniz ile insan içine çıkmaya cesaretiniz var mı? Son model arabanızın veya bulunduğunuz makamın koltuğuna yaslanmadan diğer insanlarla ilişki kurmaya..
bir otomobile sahip olmadan; hiç bir nesne ya da imgenin gölgesine, hiçbir canlı ya da ölünün ardına sığınmadan var olmayı göze alabilir misiniz?
Topluma ayak uydurmadan, saçlarınızın kıvrımlarına güvenmeden, başınızdaki örtü ile okumaya kalkışmaya cesaret edebilir misiniz!
Peki ya bu vaziyette olmanıza rağmen yazın otuz beş derece sıcağında sokağa çıkmaya! Maddi çıkarlarınız ile manevi olanlar karşı karşıya geldiği zaman hangisini tercih edersiniz?
Hangi makam ve mevkide olursa olsun zalimin zulmünü haykırabilir misiniz! Gerici, yobaz, örümcek kafalı gibi hakaretlere maruz kalmak pahasına emrolunduğunuz gibi yaşamaya.. tüm rizikoları göze alarak iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya.. bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, dilinizle düzeltmeye çalışmaya cesaret edebilir misiniz?
Sadece Müslüman oldukları için üzerlerine oynanan oyunlardan dolayı gün yüzü göremedikleri için, üçüncü dünya ülkesi sıfatına layık görülmeye. Terörist muamelesine tabi tutulacağını, bu sıfatından dolayı öz yurdunda dahi aşağılanacağını bilmene rağmen göğsünüzü gere gere "ben de müslümanlardanım" diyebilir misiniz.
Her şeyin para ile ölçüldüğü bir zamanda ondan yüz çevirmeye! Herkesin dış görünüşe önem verdiği bir yerde özle ilgilenmeye, kargaların fink attığı bir gökyüzünün kelaynakları sayılıp dışlanmaya!
Tropikal ağaçların sıra sıra dizildiği bir kumsalda güneşlenip denize girmek yerine, mukaddes olana talip olduğunuz için sürüldüğünüz yakıcı çöllerde terlemeye rıza gösterebilir misiniz?
İkna odalarını bilir misiniz siz bayım. Başınızdaki örtü yüzünden, kapıların yüzüne kapanmasına tahammül edip, bu halinizle var olmaya sebat edebilir misiniz?
Hemen herkesin televizyon karşısında vakit öldürdüğü bir zamanda, eline kitap alarak anlam peşinde koşmaya. Ve hemen her gencin popüler olmak sevdasına kapılıp bir sevgili edinme derdine düştüğü yerde bir Musab'ın, bir Ulubatlı'nın yaşadığı hayata öykünüp talip olmaya cesaret edebilir misiniz?
Sadece kendisine kavuşmayı umduğunuz için, sırtınızı yalnızca Allah'a yaslayarak İ'lay-ı Kelimetullah uğruna tahkir edilip tecrit edilmeye sabredebilir misiniz bayım?
Ey sen! kullandığı şampuandan cesaret alarak saçlarını rüzgarda savuran şuh kadın! Varlığını bu şekilde ortaya koymak ne de kolay değil mi?! Ya da hey sen.. ne ve kimsen artık; o markalı elbiseyi giymeden insan içine çıkmaya cesaret edemeyecek kadar zayıf mısın yoksa?!
Son sorumu sizin dilinizi kullanarak soruyorum baylar:
Tercih hakkı yine size ait. Her iki yanınızda bulunan ve birbirinden farklı niteliğe haiz iki hayat tarzı sizin seçim yapmanızı bekliyor. Biri popüler olandan son derece uzak olduğu için göze hitap etmeyen..
ancak, meşakkate rıza göstererek fıtratınız ile uyumlu olabileceğiniz ve Allah'a teslim olup nefsani arzulara direnerek kendiniz kalıp var olabileceğiniz türden. Diğeri ise popüler olduğu için son derece rağbet görüp desteklenen.. var olabilmek için göze hoş gelene meyletmeniz kafi gelen meşhur türden bir hayat..
Hangisini tercih edersiniz?
Popüler olanı mı.. fıtrata uygun olanı mı?
Gönüle hitap edecek hiçbir argümanı olmadığı için, gözlere hitap etmeyi tercih ediyor.
Siyah saçlarını savurduktan sonra ince belli endamını cüretkarca sergileyerek bir insanın aklını nasıl çelebileceğinizin yolunu öğretiyor.
Ve var olmak o kadar basit bir algı ki, bu yüzden bir erkeği tavlamak, ya da toplum içine çıkmak için cesaretimizin olup olmadığını soruyorsunuz bize! Elinizi görüyor ve rest çekiyorum hepinize.
Sıra bende.. ve şimdi siz söyleyin bakalım:
O kozmetik ürünü kullanmadan ya da o markalı blucini giymeden, sadece kendi şahsiyetiniz ile insan içine çıkmaya cesaretiniz var mı? Son model arabanızın veya bulunduğunuz makamın koltuğuna yaslanmadan diğer insanlarla ilişki kurmaya..
bir otomobile sahip olmadan; hiç bir nesne ya da imgenin gölgesine, hiçbir canlı ya da ölünün ardına sığınmadan var olmayı göze alabilir misiniz?
Topluma ayak uydurmadan, saçlarınızın kıvrımlarına güvenmeden, başınızdaki örtü ile okumaya kalkışmaya cesaret edebilir misiniz!
Peki ya bu vaziyette olmanıza rağmen yazın otuz beş derece sıcağında sokağa çıkmaya! Maddi çıkarlarınız ile manevi olanlar karşı karşıya geldiği zaman hangisini tercih edersiniz?
Hangi makam ve mevkide olursa olsun zalimin zulmünü haykırabilir misiniz! Gerici, yobaz, örümcek kafalı gibi hakaretlere maruz kalmak pahasına emrolunduğunuz gibi yaşamaya.. tüm rizikoları göze alarak iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya.. bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, dilinizle düzeltmeye çalışmaya cesaret edebilir misiniz?
Sadece Müslüman oldukları için üzerlerine oynanan oyunlardan dolayı gün yüzü göremedikleri için, üçüncü dünya ülkesi sıfatına layık görülmeye. Terörist muamelesine tabi tutulacağını, bu sıfatından dolayı öz yurdunda dahi aşağılanacağını bilmene rağmen göğsünüzü gere gere "ben de müslümanlardanım" diyebilir misiniz.
Her şeyin para ile ölçüldüğü bir zamanda ondan yüz çevirmeye! Herkesin dış görünüşe önem verdiği bir yerde özle ilgilenmeye, kargaların fink attığı bir gökyüzünün kelaynakları sayılıp dışlanmaya!
Tropikal ağaçların sıra sıra dizildiği bir kumsalda güneşlenip denize girmek yerine, mukaddes olana talip olduğunuz için sürüldüğünüz yakıcı çöllerde terlemeye rıza gösterebilir misiniz?
İkna odalarını bilir misiniz siz bayım. Başınızdaki örtü yüzünden, kapıların yüzüne kapanmasına tahammül edip, bu halinizle var olmaya sebat edebilir misiniz?
Hemen herkesin televizyon karşısında vakit öldürdüğü bir zamanda, eline kitap alarak anlam peşinde koşmaya. Ve hemen her gencin popüler olmak sevdasına kapılıp bir sevgili edinme derdine düştüğü yerde bir Musab'ın, bir Ulubatlı'nın yaşadığı hayata öykünüp talip olmaya cesaret edebilir misiniz?
Sadece kendisine kavuşmayı umduğunuz için, sırtınızı yalnızca Allah'a yaslayarak İ'lay-ı Kelimetullah uğruna tahkir edilip tecrit edilmeye sabredebilir misiniz bayım?
Ey sen! kullandığı şampuandan cesaret alarak saçlarını rüzgarda savuran şuh kadın! Varlığını bu şekilde ortaya koymak ne de kolay değil mi?! Ya da hey sen.. ne ve kimsen artık; o markalı elbiseyi giymeden insan içine çıkmaya cesaret edemeyecek kadar zayıf mısın yoksa?!
Son sorumu sizin dilinizi kullanarak soruyorum baylar:
Tercih hakkı yine size ait. Her iki yanınızda bulunan ve birbirinden farklı niteliğe haiz iki hayat tarzı sizin seçim yapmanızı bekliyor. Biri popüler olandan son derece uzak olduğu için göze hitap etmeyen..
ancak, meşakkate rıza göstererek fıtratınız ile uyumlu olabileceğiniz ve Allah'a teslim olup nefsani arzulara direnerek kendiniz kalıp var olabileceğiniz türden. Diğeri ise popüler olduğu için son derece rağbet görüp desteklenen.. var olabilmek için göze hoş gelene meyletmeniz kafi gelen meşhur türden bir hayat..
Hangisini tercih edersiniz?
Popüler olanı mı.. fıtrata uygun olanı mı?