Cennet'den kovuluş ve Habil-Kabil hikayeleri neyi temsil eder?

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Noam Chomsky’nin tezidir: İnsan dili (konuşma yetisi) evrimsel bir süreç geçirmemiştir. O, insanın biyolojik bir özniteliğidir.

chomsky'nin söylediği biraz daha farklı diye biliyorum. chomsky insanların başından beri aynı dili konuşmayı bildiğini tabii ki iddia etmez.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
chomsky'nin söylediği biraz daha farklı diye biliyorum. chomsky insanların başından beri aynı dili konuşmayı bildiğini tabii ki iddia etmez.

Chomsky!nin görüşü, Dil, insan türü için doğuştandır.Dil insanlar için biyolojik alt yapı, doğuştan donanım, türsel hazır bulunuşluktur.

Chomsky’e göre tüm insanlar yeryüzüne Dil Edinme Mekanizmasıyla gelir.
Sesler, seslerden morfemler oluşturma, bunlardan anlam yani semantik oluşturma ve sentaks(söz dizimleri) yapıp farklı anlamlar türeterek kullanmak yani pragmatik tüm insanlarda doğuştan gelmektedir.
Ayrıca çevrede konuşulan dili alıp zihne yerleştirme alıcı dil ve daha sonra zihne yerleştirilen dili kullanma ifade edici dildir.Bu tüm insanlarda doğuştan gelmektedir.
Bütün bu özellikler doğuştan dil edinme mekanizmasının içinde gelmekte ama bunları hangi dil üzerinde yapacağımızı, hangi dili konuşacağımızı çevreden öğrenmekteyiz.
Bu kuramdan yola çıkarak aşağıdaki varsayımlarda bulunabiliriz.

  • Sağırlar dili neden mükemmel öğrenirler?Cevap olarak, mekanizma doğuştandır.
  • Niye bu kadar çok dil var?Cevap olarak, mekanizma doğuştandır.O yüzden insanların olduğu heryerde dil vardır.
  • Dilde nasıl bu kadar anlam zenginliği var?Cevap olarak, kelime ve cümlelerin yeri değiştirildiğinden dolayı.Pragmatik.
Chomsky’e göre A dili B dilinden üstün ya da şöyle böyle olması hikayedir.
Önemli olan pragmatik olmasıdır.
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,655
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
ben de bu dediklerini diyorum zaten. bilimle vahyin kıyaslanmaması gerektiğini söylüyorum. inanırsın veya inanmazsın. ama bilime sırtını dönerek yapmamalısın bunu. iksinin mutlaka uzlaşacağını, ortak paydasının olacağını varsayarsın.

ama öyle yapılmıyor. bilim reddedilmeye çalışılıyor. bu yüzden de bilimden geri kalınıyor. vahye körü körüne bağlı kalmak adına bilime sırt çeviriliyor.

bilim elbette gelişir ve daha önce söylediklerinin tersini söyleyebilir. ama bu bilimin boş bir uğraş olduğu anlamına gelmez. bilim kendini daha ileriye doğru aşmış demek olur bu.

Bilimi reddeden yok ama sen kalkıp ilk insan yürümeyi bilmiyordu, konuşamıyordu dersen orada dur derler adama :) İlk insan Hz. Ademdi ve bütün eşyanın isimlerini bilirdi. Alimdi, arifti ve zaten peygamberdi. Bilim aksine ne söylerse söylesin bunu ispatlayamaz. Bir kaç on yıl öncesinden değil on binlerce yıl öncesinden, yazılı kaynağın olmadığı yahut bize hiç ulaşmadığı dönemden bahsediyoruz.

Vahye körü körüne bağlıyım kardeşim ama bilime sırt çevirdiğimi de hatırlamıyorum. Belki saçma bulduğum şeyler olmuştur. ( misvak varken misvak özlü diş macunu yapmak gibi ) Vahiy tartışılmaz ( anlamak için konuşulanı değil doğruluğunu yanlışlığını diyorum ) bilim ise tartışarak, araştırarak doğruyu bulur. Bu sebeple aslında bilime körü körüne inanmamak gerekiyor. Düşünsene bir kaç yüzyıl önce dünya düz diyen bilim bugün yuvarlak diyor, Sabit evren diyen bilim genişleyen evren diyor... Bugün ak dediğine yarın kara demeyeceği ne malum ki bu bilimin doğasında var. Böyle olmasa o da inanç olur. Bilime körü körüne bağlı kalmak adına vahyi değiştirmeye, tevil etmeye gerek yok.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Bilimi reddeden yok ama sen kalkıp ilk insan yürümeyi bilmiyordu, konuşamıyordu dersen orada dur derler adama :) İlk insan Hz. Ademdi ve bütün eşyanın isimlerini bilirdi. Alimdi, arifti ve zaten peygamberdi. Bilim aksine ne söylerse söylesin bunu ispatlayamaz. Bir kaç on yıl öncesinden değil on binlerce yıl öncesinden, yazılı kaynağın olmadığı yahut bize hiç ulaşmadığı dönemden bahsediyoruz.

Vahye körü körüne bağlıyım kardeşim ama bilime sırt çevirdiğimi de hatırlamıyorum. Belki saçma bulduğum şeyler olmuştur. ( misvak varken misvak özlü diş macunu yapmak gibi ) Vahiy tartışılmaz ( anlamak için konuşulanı değil doğruluğunu yanlışlığını diyorum ) bilim ise tartışarak, araştırarak doğruyu bulur. Bu sebeple aslında bilime körü körüne inanmamak gerekiyor. Düşünsene bir kaç yüzyıl önce dünya düz diyen bilim bugün yuvarlak diyor, Sabit evren diyen bilim genişleyen evren diyor... Bugün ak dediğine yarın kara demeyeceği ne malum ki bu bilimin doğasında var. Böyle olmasa o da inanç olur. Bilime körü körüne bağlı kalmak adına vahyi değiştirmeye, tevil etmeye gerek yok.

İşte aklı kullanmaktan kasıt bu olsa gerek.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
peki suyu geçelim. kuran'da açıkça insanın bir pıhtıdan, alakdan yaratıldığıyla ilgili ifadeler var. bunlar daha da açık aslında. çünki sadece insanlar değil, tüm canlılar aynı şekilde, spermden, onun içindeki meniden oluşuyorlar. bu da evrimi, türler arasında geçişi akla getiriyor.

Kendini şartlı yönlendirme lütfen

o zaman bütün spermden yaratılanlar insan adı altında toplamalısın ? Bu sefer senin adam ne olur biliyormusun :)

sen işin görüntü tarafına bakıyorsun, görüntü tarafı sana misal ve örnek vermek için oluşturulmuş sanal bir bir film olabilir düşündürücü değil mi?

Quantum fiziğine göre madde var mı? bilim böyle bir şey işte
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
İlk insan Hz. Ademdi ve bütün eşyanın isimlerini bilirdi. Alimdi, arifti ve zaten peygamberdi. Bilim aksine ne söylerse söylesin bunu ispatlayamaz. Bir kaç on yıl öncesinden değil on binlerce yıl öncesinden, yazılı kaynağın olmadığı yahut bize hiç ulaşmadığı dönemden bahsediyoruz.

Vahye körü körüne bağlıyım kardeşim ama bilime sırt çevirdiğimi de hatırlamıyorum. Belki saçma bulduğum şeyler olmuştur. ( misvak varken misvak özlü diş macunu yapmak gibi ) Vahiy tartışılmaz ( anlamak için konuşulanı değil doğruluğunu yanlışlığını diyorum ) bilim ise tartışarak, araştırarak doğruyu bulur. Bu sebeple aslında bilime körü körüne inanmamak gerekiyor. Düşünsene bir kaç yüzyıl önce dünya düz diyen bilim bugün yuvarlak diyor, Sabit evren diyen bilim genişleyen evren diyor... Bugün ak dediğine yarın kara demeyeceği ne malum ki bu bilimin doğasında var. Böyle olmasa o da inanç olur. Bilime körü körüne bağlı kalmak adına vahyi değiştirmeye, tevil etmeye gerek yok.

adem bütün eşyanın isimlerini biliyor olamaz. o isimleri koyan insanlar oldu zaten. önce işaret dili vardı. sonra anlamlı sesler çıkarıldı ve kollektif bir eser olan dil ortaya çıktı. farklı yerlerde farklı diller oluştu.

ayrıca o dönem mesela masa, sandalye yoktu. dolayısıyla isimleri de yoktu. bu tür eşyalar zamanla icad oldukça isimleri de konmaya başladı. henüz olmayan eşyanın ismi nasıl ve neden öğretilmiş olsun?

mesela patates, domates gibi bazı sebzeler avrupa'ya, amerika kıtasının keşfedilmesinden sonra geldi. daha önce bizler bu sebzeleri bilmiyorduk. oradan ithal edip yemeğe başladık. amerika kıtasında yaşayan yerliler de buğdayı ve dolayısıyla ekmeği bilmiyorlardı!

o halde bunların isimlerini biliyor olamazlar, değil mi?

basit bir mantıkla bunlar zaten düşünülüp bulunuyor. ama vahye harfiyen bağlılık olunca açmaza düşülüyor.

bir kere vahiy de doğru aksettirilmiyor. araya parantez içi ifadeler giriyor. bunlar da çok farklı anlamlar oluşturuyor. bir de o döneme ait deyimler var. arapça deyimler açısından türkçe gibi zengin bir dil sanırım. şimdi çok tuhaf anlamlar içeren bir ifade o dönem doğru biçimde anlaşılabiliyormuş.

evet, bilime de körü körüne inanmamak ve kesin doğru kabul etmemek lazım. bilim deyince akan sular durmamalı. ama din deyince de harfiyen kabul etmemek lazım. aklımızla, bildiklerimizle çelişiyorsa, başka ve makul bir açıklama olabileceğini düşünüp sorgulamalıyız.

"ziynet yerlerinizi örtün" ifadesini başı sıkı sıkıya kapatmak olarak alıp tek tel saçın dahi görünmeyeceği şekilde kadınların başını kapatmadan önce, ziynetin başka bir anlamı olabileceğini düşünmek gibi...

katolik dünyası, dünyanın düz olduğu inancında ısrar edip, galileo'yu yargılamanın utancını yaşadı ve sonunda hatasını resmen kabul etti. mecburdu ve gereğini yaptı. islam dünyası açısından böyle bir ayıp da yok. kuran'da yok aslında bilimle çelişen bir ifade. eski halk anlatıları da kuran'a bir nedenle girmiş ama bunların birer kıssa olduğu açık.

dünyanın düz olduğunu bilim hiç bir zaman söylemedi. hristiyanlık bunu savunuyordu. bilim bize eski çağlardan bu yana dünyanın yuvarlak olduğunu söyledi. hatta antik toplumlar, dünyanın çapını ve çevresini yaklaşık doğru olarak hesaplayabiliyorlardı. bunu da belli aralıklarla yere diktikleri çubukların gölgelerini ölçerek bulmuşlardı.

işte bilim budur. denemek, ölçmek, hesaplamak, sorgulamak... ölçüyor ve diyor ki, ilk insanlar bundan 3 milyon yıl önce çıktı. yarın başka ölçümler yapılır ve belki de 4 milyon yıl önce çıktığı anlaşılır. ama 7000 yıl olmadığı kesin.

insanların yerleşik tarım toplumu aşamasına geçmeden önce milyonlarca yıl avcı-toplayıcı-göçebe topluluklar olarak yaşadıkları da bilim tarafından ortaya konmuş. midelerindeki besin dna'larından, mezar yerlerinden, kullandıkları aletlerden vb bunlar anlaşılmış.

yerleşik hakim düşünce ise bilim tarafından yerle bir edilmiş. o düşünce evrende dünyayı merkeze alan bir düşünceydi; dünyada da insanı merkeze alıyordu. her şey insan için yaratılmıştı. insan mükemmeldi. başından beri çiftçiliği biliyordu. aborjinler, pigmeler, eskimolar, dukhalar gibi tarımı bilmeyen insanlarsa, ilkel, vahşi yerlilerdi ve küçük gruplardan ibaretti. bir zamanlar bütün insanlığın onlardan oluştuğu akla gelmiyordu.

insanın her şeye hakkı vardı. dünyanın geleceği üzerine karar verme hakkı vardı. diğer canlıların soyunu kurutma hakkı vardı. güneş de dünyanın etrafında dönüyordu. dünya evrenin ücra bir köşesindeki küçük bir galaksideki bir toz zerreciği değildi. :)
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
sen işin görüntü tarafına bakıyorsun, görüntü tarafı sana misal ve örnek vermek için oluşturulmuş sanal bir bir film olabilir düşündürücü değil mi?

Quantum fiziğine göre madde var mı? bilim böyle bir şey işte

evet, kuantum fiziğine göre madde, enerjinin belli bir frekansından ibaret. aslında bütün evren enerjiden oluşuyor. enerjiler de frekanslara sahip. madde dediğimiz şeyin aslında büyük ölçüde boşluktan oluştuğu, bir filin bütün atomlarının çekirdeklerini, parçacıklarını toplasan bir toplu iğnenin başı kadar yer tuttuğu biliniyor.

maddenin gözlem ve düşünce yoluyla değiştirilebildiği de biliniyor. sadece isteyerek maddeyi ve olayları değiştirme gücüne sahip olduğumuz fikri ileri sürülüyor.

peki böyle bir evrende, bütün canlıların ayrı ayrı yaratıldığı fikri sence mantıklı, yoksa ortak atadan yaratılıp, zamanla pıtrak gibi farklılaşıp, evrimleştiği mi? sürekli değişen, dönüşen doğada canlı türlerinin sabit kalması mı mantıklı, yoksa milyonlarca canlı türünün birbirinden evrimleşerek oluşmuş olması mı?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
evet, kuantum fiziğine göre madde, enerjinin belli bir frekansından ibaret. aslında bütün evren enerjiden oluşuyor. enerjiler de frekanslara sahip. madde dediğimiz şeyin aslında büyük ölçüde boşluktan oluştuğu, bir filin bütün atomlarının çekirdeklerini, parçacıklarını toplasan bir toplu iğnenin başı kadar yer tuttuğu biliniyor.

maddenin gözlem ve düşünce yoluyla değiştirilebildiği de biliniyor. sadece isteyerek maddeyi ve olayları değiştirme gücüne sahip olduğumuz fikri ileri sürülüyor.

peki böyle bir evrende, bütün canlıların ayrı ayrı yaratıldığı fikri sence mantıklı, yoksa ortak atadan yaratılıp, zamanla pıtrak gibi farklılaşıp, evrimleştiği mi? sürekli değişen, dönüşen doğada canlı türlerinin sabit kalması mı mantıklı, yoksa milyonlarca canlı türünün birbirinden evrimleşerek oluşmuş olması mı?

Bizim maddeyi ve olayları değiştirme gücüne sahip olduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü bizler algı kuşatması içindeyiz. bu yüzden madde gözlemciye göre değişim gösteriyor bununda zaman ile alakalı bir durum olduğunu düşünüyorum.

şimdi gelelim bütün canlıların ayrı ayrı yaratıldığı fikrine

madem kuantum fiziğini anlamışsın o zaman her şeyin aslında enerji olup biz gözlemcilerin dahil oldukları algı kuşatmasından dolayı farklı görüntü almamızın sebebi kendini oluşturan canlının bilinci ile alakalı olması gerekmez mi? Bu şuna benzemiyor mu? Herkes insan fakat öğrendikleri ve bildikleri onların farkını ortaya koyması! kısaca bir filin öğrendiği ve bildikleri ile bilinçlenmesi ile fil 'e fil olma özelliklerini vermezmi sonuçta yapısı bizim gibi enerji değil mi? Buda bütün canlıların sudan yaratıldığına mantıklı bir cevap değil mi? Buradaki suyun enerji ile olan bağını görmek gerekiyor.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
adem bütün eşyanın isimlerini biliyor olamaz.

Adem 'e eşya 'nın ismi öğretildi denmesi olup bitmiş yani çizilmiş bir kader olgusu içinde öğretme değildir. Bu öğrenme ve bilme zamana bağlı olarak devam eden bir durumdur.
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Adem 'e eşya 'nın ismi öğretildi denmesi olup bitmiş yani çizilmiş bir kader olgusu içinde öğretme değildir. Bu öğrenme ve bilme zamana bağlı olarak devam eden bir durumdur.

nasıl yani, adem veya insanlar zaman içinde yeni kavramların isimlerini öğrenmeye devam mı ediyor?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
nasıl yani, adem veya insanlar zaman içinde yeni kavramların isimlerini öğrenmeye devam mı ediyor?

Varlık zaman 'da ve mekan 'da var olmuyor mu?

Okus pokus her şeyi öğrendin hadi çık meydana mı deniyor?

Bir yaşındaki sen ile şuanki yaşındaki sen aynımısın? Yada bir elini kaybetsen senden bir şey mi eksilmiş oluyor yada yeni bilgiler öğrensen yeni bir elin mi oluyor?

Öğretilen bitmiş ise gelişim ve genişlemekten nasıl söz edebiliriz ki?
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,655
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
adem bütün eşyanın isimlerini biliyor olamaz. o isimleri koyan insanlar oldu zaten. önce işaret dili vardı. sonra anlamlı sesler çıkarıldı ve kollektif bir eser olan dil ortaya çıktı. farklı yerlerde farklı diller oluştu.

ayrıca o dönem mesela masa, sandalye yoktu. dolayısıyla isimleri de yoktu. bu tür eşyalar zamanla icad oldukça isimleri de konmaya başladı. henüz olmayan eşyanın ismi nasıl ve neden öğretilmiş olsun?

mesela patates, domates gibi bazı sebzeler avrupa'ya, amerika kıtasının keşfedilmesinden sonra geldi. daha önce bizler bu sebzeleri bilmiyorduk. oradan ithal edip yemeğe başladık. amerika kıtasında yaşayan yerliler de buğdayı ve dolayısıyla ekmeği bilmiyorlardı!

o halde bunların isimlerini biliyor olamazlar, değil mi?


Adem as. ilk olarak dünyada değil cennetteydi. Cennette ise hiçbir gözün görmediği hiçbir insanın aklına gelmeyen nimetler var. Bu şekilde düşününce masa sandalye...vs eşyanın isimlerini bilmesi şaşırtıcı değil.


bir kere vahiy de doğru aksettirilmiyor. araya parantez içi ifadeler giriyor. bunlar da çok farklı anlamlar oluşturuyor. bir de o döneme ait deyimler var. arapça deyimler açısından türkçe gibi zengin bir dil sanırım. şimdi çok tuhaf anlamlar içeren bir ifade o dönem doğru biçimde anlaşılabiliyormuş.
Vahiy doğru aksettiriliyor fakat anlatılanı anlayamayanlar, meselenin özünü idrak edemeyenler işi çığırından çıkartıyor. Özellikle son dönem akılcıları her şeyi akılla yorumlama yoluna gidip aklın şu an almadığı meseleleri kendi dar görüşleriyle tevil edip kendi yorumlarını vahiy diye sunuyorlar.


"ziynet yerlerinizi örtün" ifadesini başı sıkı sıkıya kapatmak olarak alıp tek tel saçın dahi görünmeyeceği şekilde kadınların başını kapatmadan önce, ziynetin başka bir anlamı olabileceğini düşünmek gibi...
Ayetleri salt kelime manasıyla almak olmaz. O ayet indiğinde ayetin ilk muhattapları nasıl davrandı, ayeti nasıl uyguladı bakmak lazım. Bunun içinde hadisler ve sünnet şart. Ziynetin mahrem yerler olmadığı yada saçın mahrem olmadığı senin iddian. Bunu kendi mantığın dışında delillendirebilecek bir veri elinde yok. Mantığını da bu vahiydir diye dayatamazsın.

katolik dünyası, dünyanın düz olduğu inancında ısrar edip, galileo'yu yargılamanın utancını yaşadı ve sonunda hatasını resmen kabul etti. mecburdu ve gereğini yaptı. islam dünyası açısından böyle bir ayıp da yok. kuran'da yok aslında bilimle çelişen bir ifade. eski halk anlatıları da kuran'a bir nedenle girmiş ama bunların birer kıssa olduğu açık.
Altını çizdiğim ifade sakat kardeşim. Eski halk anlatıları dediğin şeyin büyük kısmı arap toplumunda bilinmeyen şeylerdi. Salih as'ın. devesi, lüt kavminin helakı, irem, pompei... vs bedevi arapların bilemeyecekleri konulardı. Mevla bunları bize ibret alalım diye anlattı. Bunları sürekli bir tevile sokmak, her kelimeye mecazi anlam yüklemek yada sembolleştirmek vahyi bilmeden tahrif etmektir. Firavunun yanında ki haman isimli adamı kim ne bilsin o dönem ama Mevla herşeyi biliyor ve dilediğini de bildiriyor.

yerleşik hakim düşünce ise bilim tarafından yerle bir edilmiş. o düşünce evrende dünyayı merkeze alan bir düşünceydi; dünyada da insanı merkeze alıyordu. her şey insan için yaratılmıştı. insan mükemmeldi. başından beri çiftçiliği biliyordu. aborjinler, pigmeler, eskimolar, dukhalar gibi tarımı bilmeyen insanlarsa, ilkel, vahşi yerlilerdi ve küçük gruplardan ibaretti. bir zamanlar bütün insanlığın onlardan oluştuğu akla gelmiyordu.

insanın her şeye hakkı vardı. dünyanın geleceği üzerine karar verme hakkı vardı. diğer canlıların soyunu kurutma hakkı vardı. güneş de dünyanın etrafında dönüyordu. dünya evrenin ücra bir köşesindeki küçük bir galaksideki bir toz zerreciği değildi. :)

Acaba insan başta pek çok şeyi bilip sonrasında bu bilgiyi yitirmiş olamaz mı? Mesela Adem as. evlatlarına tarımı ve hayvancılığı öğretmiş, Habil ile kabilin kavgasından sonra insanlık 2 farklı topluma ayrılmış zamanla artan nufusla birisi gelişirken öbürü geri kalmış olamaz mı? Gelişen toplumlar Ad kavmi gibi helak edilmiş yerlerine gelenler de onların toplumsal kültüründen, bilgisinden mahrum oldukları için aynı şeyleri tekrar tekrar keşfetmiş olamazlar mı?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
İşte dinden ve dünyadan hiç haberi olmayan ve bir zamanlar bu forumda kendisine mod'luk bile reva görülen bir şaşkının ve cahilin hezeyan dolu fikir ve düşünceleri ! ..
Rabbimize kendimizi sapıtanlardan yapmadığı için ne kadar şükredilse azdır diye düşünüyorum...
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars

Rabbimize kendimizi sapıtanlardan yapmadığı için ne kadar şükredilse azdır diye düşünüyorum...

Herşey rabbinin elinde ise sana neden ayrıcalık tanıyor çözebilmiş değil. Zaten sana bizler birşey çözebilecek şeylerde değiliz yaa fakat sen bize çözdüğünü aktarabilirsen sayende bizde çözmüş olabiliriz.


fakiri sen torpilli biz torpilsizmiyiz?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Selam

Âdem'e "esma öğretilmiştir".Öğrenme arap edebiyatında yaşamak demektir.Bu esma masa sandalye vb. değil Allah'ın bütün isimleridir.Bu "varlığın" Âdem makamından düşüşü/ihbutun ile "isimler" değil "kelimeler" verilmiştir.Bu "kelimeler" kavramını İbrahim(as) dan bahsedilir ikende verilir.Âyet kavramı ile bağlantısını araştırın bakın nasıl ilişkiler yumağı ile karşılaşılacak.


Selametle


Allah 'ın ismi nasıl olur?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Selam

Soru biraz yanlış ol'muş! ama kasıtın ne olduğunu anladım (sanırım)

Siz birini yazmışınız zaten :)

Biz kendi bildirdiği "isimler" ile anarız ama onu "üstünde" bırakmaz ve deriz ki "Allah Vahiddir ama Vahid kendidir,bir vahdaniyetle vahid ol'muş değildir.Kendisi Ferd'dir ama bir ferdâniyetle ferd ol'muş da değildir.Allah isim ile müsemmadan mürekkeb dahi değildir.Çünkü Allah'ın ismi de kendidir,müsemmasıda kendidir.Kendinden gayri isim ve müsemma yoktur.Allah evveliyetsiz Evvel,âhiriyetsiz bir âhir,zahiriyyetsiz bir Zâhir,bâtıniyyetsiz bir Bâtın'dır"Bu isimlerde ki harfler dahi kendidir.

Biz daha öncede ifade ettiğimiz üzere Allah'ın kendisinin kullandığından başka bir kullanımdan kaçınıp "tenzih-teşbih"i kullanıp sadece birini veya tanımlama içerisinde kalmayı bir "sınırlama" görüp bundan kaçınıyoruz.Yukarıdaki konuda bununla alakalı ol'up sadece kendi kullanıma dikkat çekmek ama "içerik" ol'arak "sınırlamamaktır".

Selametle

Bu cevap benim soruma ise lütfen sorumun bulunduğu iletime alıntı yapın.

devam edelim

Dediğiniz gibi (sanırım) sanmışsınız. Soruyu anlamadığınız "soru biraz yanlış ol'muş!" demenizden ve sanınız ile hareket ederek verdiğiniz cevaptan anlaşılıyor.

Biraz mülayim ve eleştiriye açık olmanızı, yazılarınızı da bu bağlamda yazmanızı tavsiye ederim.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Selam

Tavsiyeniz için teşekkürler...

Bana teşekkür etme! O 'na hamd et.

Bana saygılı ol yeter. Kötü örnek olma geçmiş ile geleceği harmanlama kin tutma , nefret besleme , mülayim ol , bilemiyor olabilirim demesini öğren.

Kabağa suç bulma kabağın sahibi var dimi.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Selam

Kavramları oku'mak çok önemlidir.Çünkü "inancımızı" bunun üzerine kurarız.Kavramlar doğru oku'nmaz ise inancımızda aynı kavramlar kullanılsa da anlamı aynı olmaz.Bu da bizi dosdoğru yoldan uzaklaştırır.Ve sonu "hüsran" olan bir yere vardırır.


Selametle

Arapça biliyormusunuz diyerek devam edelim.
 
Üst