Dua Nur
Kıdemli Üye
- Katılım
- 29 Nis 2007
- Mesajlar
- 37,459
- Tepkime puanı
- 247
- Puanları
- 0
Cemaat Bunu da Yaptı : Müslüman Hristiyan Yahudi Temsilcilerii Kurulan Sırat Köprüsünden Birlikte Geçti
Din çatısı altında büyüyen ve tüm kurumlara sızan paralel yapının yürüttüğü "dinler arası diyaloğun" İslamiyet’i nasıl erozyona uğrattığı, bugün bakıldığında daha net anlaşılıyor. "dinler arası diyalog" buluşmaları adı altında 2000 yılında Mardin’de kurulan sırat köprüsü mizanseni ve Hristiyan erkekle Müslüman bir kadının nikahı bunu destekler nitelikte.
Devlette paralel yapılanmaya giden gülen hareketinin dinler arası diyalog çalışmalarının da benzer bir işlev gördüğü ortaya çıktı. Yakın tarihe bakınca, Fethullen Gülen'e yakın STK'ların birçok faaliyetinin, İslam referansıyla İslam'a zarar verdiği görülüyor.
Fethullah Gülen'in diyalog buluşmaları, eskiden beri tartışılıyor. Paralel yapılanmanın deşifre olduğu ve yurt dışı bağlantılarının da anlaşıldığı şu günlerde bu çalışmalar daha net anlaşılıyor.
Diyalog buluşmalarında Fethullah Gülen'in, diğer dini temsilcilere yönelik iltifatları ve karşılığını aynen alması akıllardaki yerini koruyor.
Bütün bu samimiyetin üzerine Papa'nın Türkiye ile ilgili sözleri hatırlanınca, resim daha da netleşiyor.
Gülen cemaatinin yürüttüğü dinler arası çalışmalarının gerçek amacının ne olduğuna dair çarpıcı örneklerden biri de 2000 senesinde yaşandı. Nisan ayında Şanlıurfa'da 'dinler arası diyalog' adı altında bir sempozyum düzenlendi. Sempozyuma katılanlardan Hristiyan Lester Kurtz ile Müslüman Meryem Kurtz'a haham, papaz ve müftünün huzurunda nikah kıyıldı. Dahası, Lester Kurtz, hem Hristiyan hem de Müslüman olduğunu ilan etti. Ve bu olay 14 Nisan 2000 tarihli Zaman gazetesine "diyalogdan düğüne" manşetiyle taşındı.
Gülen cemaatinin yayın organları ve kalemleri olayı devrim olarak nitelese de esasında bu İslam'ın esaslarına aykırıydı. Zira İslam dinine göre Müslüman bir kadın, gayrimüslim biriyle evlenemezdi. Kur'an-ı Kerim'de bu mesele açık bir şekilde ifade ediliyordu.
Cemaat medyasının "diyalogdan düğüne" başlıklarıyla bayram havasında duyurduğu olay İslami kesimden de büyük tepki çekmişti. Fethullah Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Şanlıurfa'da düzenlediği sempozyumda İslam'ın esaslarına aykırı olarak yorumlanan tek konu bu değildi. Cemaat'in, 'dinler arası diyalog'dan ne anladığına ve maksadının ne olduğuna dair bir diğer örnek de "Sırat Köprüsü" mizanseniydi.
Müslüman, Hristiyan ve Yahudi temsilcileri, bu köprüden hep birlikte geçiyordu. Yani Müslüman olan da olmayan da kurtuluşa eriyordu. Semavi dinlerden birine inanması yetiyordu. Ancak Ali İmran suresinin 19. Ayetinin bu konudaki ifadesi gayet net.
Cemaatin öncülük ettiği bir toplantıda böylesi mesajlar verilmesi, İslam dini ile alay edildiği yorumlarına da yol açtı. Zira son hak din olan İslam'ın yanına diğer dinler de koyuluyor, son peygamber Hazreti Muhammed'e inanmayanların da cennete gireceği imasında bulunuluyordu. Hal böyle olunca da cemaatin, dinler arası diyalog faaliyetlerinin gerçek amacı tartışılıyordu.
Bütün bu örnekler, dini bir cemaat olarak yola çıkan, sonrasındaysa kendini sivil toplum örgütü diye tanımlayan gülen cemaatinin İslamiyet'e bakışını net bir şekilde ortaya koyuyor. Devlet içindeki paralel yapılanmaya benzer şekilde gülen cemaati, İslamiyet'te de yeni bir tarif peşinde koşuyor.
Neyse ki özellikle son dönemde yaşananlarla birlikte gülen örgütünün gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Perdeler iniyor ve şifreler çözülüyor. Dünyanın birçok bölgesinde zulüm altında inleyen Müslümanlara göstermediği müsamahayı gayrimüslimlere gösteren Gülen'in yeni bir din anlayışı peşinde koştuğu görüşü artık yorum olmaktan öteye geçiyor.
ahaber
Din çatısı altında büyüyen ve tüm kurumlara sızan paralel yapının yürüttüğü "dinler arası diyaloğun" İslamiyet’i nasıl erozyona uğrattığı, bugün bakıldığında daha net anlaşılıyor. "dinler arası diyalog" buluşmaları adı altında 2000 yılında Mardin’de kurulan sırat köprüsü mizanseni ve Hristiyan erkekle Müslüman bir kadının nikahı bunu destekler nitelikte.
Devlette paralel yapılanmaya giden gülen hareketinin dinler arası diyalog çalışmalarının da benzer bir işlev gördüğü ortaya çıktı. Yakın tarihe bakınca, Fethullen Gülen'e yakın STK'ların birçok faaliyetinin, İslam referansıyla İslam'a zarar verdiği görülüyor.
Fethullah Gülen'in diyalog buluşmaları, eskiden beri tartışılıyor. Paralel yapılanmanın deşifre olduğu ve yurt dışı bağlantılarının da anlaşıldığı şu günlerde bu çalışmalar daha net anlaşılıyor.
Diyalog buluşmalarında Fethullah Gülen'in, diğer dini temsilcilere yönelik iltifatları ve karşılığını aynen alması akıllardaki yerini koruyor.
Bütün bu samimiyetin üzerine Papa'nın Türkiye ile ilgili sözleri hatırlanınca, resim daha da netleşiyor.
Gülen cemaatinin yürüttüğü dinler arası çalışmalarının gerçek amacının ne olduğuna dair çarpıcı örneklerden biri de 2000 senesinde yaşandı. Nisan ayında Şanlıurfa'da 'dinler arası diyalog' adı altında bir sempozyum düzenlendi. Sempozyuma katılanlardan Hristiyan Lester Kurtz ile Müslüman Meryem Kurtz'a haham, papaz ve müftünün huzurunda nikah kıyıldı. Dahası, Lester Kurtz, hem Hristiyan hem de Müslüman olduğunu ilan etti. Ve bu olay 14 Nisan 2000 tarihli Zaman gazetesine "diyalogdan düğüne" manşetiyle taşındı.
Gülen cemaatinin yayın organları ve kalemleri olayı devrim olarak nitelese de esasında bu İslam'ın esaslarına aykırıydı. Zira İslam dinine göre Müslüman bir kadın, gayrimüslim biriyle evlenemezdi. Kur'an-ı Kerim'de bu mesele açık bir şekilde ifade ediliyordu.
Cemaat medyasının "diyalogdan düğüne" başlıklarıyla bayram havasında duyurduğu olay İslami kesimden de büyük tepki çekmişti. Fethullah Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Şanlıurfa'da düzenlediği sempozyumda İslam'ın esaslarına aykırı olarak yorumlanan tek konu bu değildi. Cemaat'in, 'dinler arası diyalog'dan ne anladığına ve maksadının ne olduğuna dair bir diğer örnek de "Sırat Köprüsü" mizanseniydi.
Müslüman, Hristiyan ve Yahudi temsilcileri, bu köprüden hep birlikte geçiyordu. Yani Müslüman olan da olmayan da kurtuluşa eriyordu. Semavi dinlerden birine inanması yetiyordu. Ancak Ali İmran suresinin 19. Ayetinin bu konudaki ifadesi gayet net.
Cemaatin öncülük ettiği bir toplantıda böylesi mesajlar verilmesi, İslam dini ile alay edildiği yorumlarına da yol açtı. Zira son hak din olan İslam'ın yanına diğer dinler de koyuluyor, son peygamber Hazreti Muhammed'e inanmayanların da cennete gireceği imasında bulunuluyordu. Hal böyle olunca da cemaatin, dinler arası diyalog faaliyetlerinin gerçek amacı tartışılıyordu.
Bütün bu örnekler, dini bir cemaat olarak yola çıkan, sonrasındaysa kendini sivil toplum örgütü diye tanımlayan gülen cemaatinin İslamiyet'e bakışını net bir şekilde ortaya koyuyor. Devlet içindeki paralel yapılanmaya benzer şekilde gülen cemaati, İslamiyet'te de yeni bir tarif peşinde koşuyor.
Neyse ki özellikle son dönemde yaşananlarla birlikte gülen örgütünün gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Perdeler iniyor ve şifreler çözülüyor. Dünyanın birçok bölgesinde zulüm altında inleyen Müslümanlara göstermediği müsamahayı gayrimüslimlere gösteren Gülen'in yeni bir din anlayışı peşinde koştuğu görüşü artık yorum olmaktan öteye geçiyor.
ahaber