Cemaat Avcı'ya Tuzak mı Kurdu?

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Cemaatin tuzak kurduğu iddialarına Hüseyin Gülerce cevap verdi.

Gülerce, Avcı'nın yasak ilişkisini gündeme getirdi, kitabını ise bu yüzden yazdığını iddia etti.

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın gözaltına alınmasıyla ilgili olarak NTV’ye konuştu.

Sayın Avcı’nın bir bayan edebiyat öğretmeniyle meşru olmayan bir ilişkisi çıktı. Avcı’nın, buna bağlı telefon dinlemeleriyle kendisinin de Devrimci Karargah örgütünün içindeki bir isimle telefon görüşmesi yaptığını biliyor olması, başına gelecekleri önleme amacıyla kitap yazması ve başına bunlar gelince de ‘Gördünüz mü, bir kitap yazdım başıma bunlar geldi’ demesini de düşünmüş olması gerek.:clap2::clap2::clap2::clap2:

Ben şuna üzülüyorum, 'hoyratça' deniyor ama şu an içerde olan başka emniyet müdürleri de var. Ankara’da yüksek derecede tutuklanan emniyet müdürleri var. Toplum içinde yüksek kesimdeki kişilerin hata yapmayacağı, suç işlemeyeceği algısını yaratmak doğru değil.

Mesela bu gayrımeşru ilişkiyi cemaat mi sağladı? İnsanların zaafları oluyor, bu zaaflardan başına bir şey geliyor. O da bunu başka tarafa çekiyor.:clap2::clap2::clap2:
Bu savcılığın bir operasyonu. Şimdi bunu, 'hükümetin bir isteği, yargıyı hükümetin bir oyuncağı, onların kontrolünde bir rol biçmek' bence çok yanlış. Yargıya herkes saygılı olmalı. Bu tür insanların böyle durumlara düşmesi çok üzücü. Bırakalım yargı bu işi halletsin. Biz de yargısız infaz yapmayalım.

Bir konu adliyeye gidince hemen 'O iyi bir insandır, hoyratça yakalamalar' oluyor deniyor. İsmi bilinen insanlar yanlış yapamaz mı? Örnekleri çok. Askeri mahkemede yargılanan bir Deniz Kuvvetleri Komutanı yolsuzluk yüzünden suçlu bulundu ve rütbeleri söküldü.

Yargıda böyle bir cemaat gücü ne zamandan beri söyleniyor, Ergenekon davasından beri. Daha önce gidilememiş insanların üzerine gidilince 'Bu cesaret nereden geliyor?' diye soruluyor. 'Mutlaka falanlar, filanlar var' deniyor. Hepimiz adalet istemiyor muyuz?":clap2::clap2::clap2:


interhaber
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Avcı, yaraladı hepimizi...

"Cemaatle ilgili kitap yazdığı için Hanefi Avcı'nın başına böyle bir şey geleceği belliydi, yok mu bu cemaati durduracak?" diye hop oturup hop kalkıyorlar?

Önce şu soruların cevabını vermeleri gerekiyor:

Hanefi Avcı, Gülen Cemaati'ni, Işık Evleri'nden itibaren 35 yıldan beri tanıyan birisi. Çocuklarını bu insanların açtığı kolejlerde okutan, okulun idarecileri, öğretmenleri, rehber öğrencileri ile dost, arkadaş olan bir insan.


Şimdi, istihbaratçı kimliği ile neredeyse Türkiye'nin nabzını tutan, her şeyden haberdar olan böyle bir insan, cemaatin nasıl bir "tehlike" olduğunu neden hiç görememiş?..

Sonra birden, aniden "tehlike"yi fark etmiş ve alelacele bir kitap yazmış... Ne olmuş da, Sayın Avcı'da böyle ani ve beklenmeyen bir değişiklik olmuş? Bu can alıcı soru hiç mi kafa karıştırmıyor? Böyle davranan bir insanın inandırıcılığı sorgulanmalı değil mi?

Hepimiz Sayın Avcı'yı dürüst, askerî vesayet rejimine karşı dik duran, "JİTEM vardır" diye Ergenekon savcılarına yazılı ifade verebilen örnek bir polis, örnek bir emniyet müdürü olarak yıllarca bağrımıza bastık. Bu duruşu ile o, yeni nesil polislerin kahramanı oldu.


Ama aynı Avcı, kitabında "Danıştay saldırısı, Ergenekon davası ile birleştirilmeyecekti, yanlış oldu." diyor. Nereden icap etti? Siz bir emniyetçisiniz. Birleştiren, Yargıtay... Bu sizi neden rahatsız ediyor?

Sonra diyor ki kitabında: "Hrant Dink cinayetini işleyenler belli. Gençler etki altında kalmış, böyle bir cinayet işlemiş, olay çözüldü, daha ne demeye üzerine gidiliyor?" Neyin telaşı, kaygısı bu? Cumhurbaşkanı bile bu cinayette, devlet görevlilerinin ihmali olduğunu söylerken, hiç üstüne vazife olmadığı halde Avcı'daki bu saptırma gayretkeşliği neden? Sayın Avcı, neden kendini inkâr yoluna sapıyor?

Acaba Sayın Avcı'nın, iki yıl önce Edirne'de başlayan, edebiyat öğretmeni evli bir bayanla ilişkisi, bu sorulara cevap olabilir mi? Bayan, Edirne'de emniyet mensuplarına hızlı okuma kursu vermiş. O sırada tanışmışlar. Avcı da, bayan da bu ilişkiyi doğruluyor. İki yıl süren bu ilişki, bayanın evliliğini bitirmiş, eşinden boşanmış. Avcı da şimdi yaptığı açıklamada, kendisinin de boşanacağını söylüyor.

En önemlisi, Avcı'nın, kitabında kendisini dinlemek için kullanıldığını iddia ettiği "özel hat"tın sahibi olan Necdet Kılıç'ın, Devrimci Karargâh operasyonunda gözaltına alınmış olması. Bu dinleme mahkeme kararı ile yapılıyor. İlginç olan, Kılıç üzerine kayıtlı telefonu bayan kullanıyor. Avcı bu telefonla sadece "duygusal ilişki" içindeki bayanla görüşüyor.

Şimdi olay yargıda ve Hanefi Avcı örgüte yardımcı olmaktan tutuklu. Herkes yargıya saygılı olmak zorunda. Benim sorum şu: Evli bir bayanla gayri meşru bir ilişkisi olmasaydı, Hanefi Avcı'ya böyle bir kitap yazdırılır mıydı? Yolu cezaevine kadar düşer miydi? Hanefi Avcı'ya, bu ilişki tuzağını da "cemaat" mi kurdu?

Allah kimseyi nefsine bırakmasın, defolu yapmasın, ayağını kaydırmasın. Derinlerdeki adamlar hep onları kullanıyor...:clap2::clap2::clap2:

hüseyin gülerce
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Demek ki neymiş örgüt içerisinde yıllarca kalan çok rahat ihanet edebiliyorlar.....

Bana sorarsanız ben Hüseyin Gülerce nin söylediklerini çok ikna edici bulmuyorum...
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Demek ki neymiş örgüt içerisinde yıllarca kalan çok rahat ihanet edebiliyorlar.....

Bana sorarsanız ben Hüseyin Gülerce nin söylediklerini çok ikna edici bulmuyorum...

Mehtap tv de Gülerce ve bir kaç gazeteci bu konuda bir saate yakın söyleşi yaptılar. Belki küre tv de tekrar gösteriyorlardır bir bakın, iyi bir konuşmaydı.

http://kure.tv/Anasayfa/
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Avcı 'kahraman' olma niyetinde

'Avcı cemaatle ilgili bir kitap yazdı, başına gelmeyen kalmadı.'

Peki gerçekte öyle mi? Avcı kitabı yazdığı için mi bunlar başına geliyor yoksa başına gelecekleri gördüğü için mi kitap yazdı?

Bu sorunun cevabını bulabileceğimiz üç ana kaynak var. Birincisi kitap, ikincisi basına yaptığı açıklamalar, üçüncüsü de mahkeme safahatındaki sorular.

Sadece kitabı incelemek bile sorunun cevabını bulmaya yetiyor. Daha önce detaylı analiz ettik. Kitap iki bölüm; birinci bölümü anılar, ikinci bölüm cemaat.

Birinci bölüm her emniyetçinin yazacağı türden. Çarpıcı bölümleri var. İkinci bölüm ise sanki 'sonradan eklenmiş' gibi.

Üslup farkları dikkat çekici. Hatta Avcı'nın kitapta da üstü kapalı yazdığı şekliyle ikinci bölüm hazırlanırken bazı gazetecilerden ciddi destek almış. (syf 464, 472, 473, 509, 556.)

O meslektaşlarımızı da tahmin etmek zor değil.

Avcı'yı cemaatle ilgili bir şeyler yazmaya iten 'arkadaşım' dediği ve örgüt üyeliğinden tutuklanan Nejdet Kılıç'ın dinlendiğini öğrenmesi.

Tabiri caizse orada 'kırılıyor.' NTV'deki ifadesine göre herkese durumu anlatıyor fakat çözüm bulamayınca kitabı yazıyor.

İşin püf noktası burada. Avcı, söz konusu iki telefonu Mart 2009'da alıyor. Nejdet Kılıç'ın mahkeme kararıyla dinlenilmeye başlanması 7 Kasım 2009. Avcı dilekçeleri Ocak 2010'da vermiş. Kitabın piyasaya çıkışı ise Ağustos 2010. Dediği gibi komplo olsa kitap çıktıktan sonra örgüt bağı bulunmaya çalışılırdı.

Eğer Avcı, Kılıç'ın dinlendiğini görmeseydi bu kitap 'anılardan ibaret' kalacaktı.

Kılıç'ın dinlenmiş olması Avcı'yı çileden çıkarmış çünkü yasak aşkı ortaya çıkıyor.

Sonrası herkesin malumu. Önce 'beni yasa dışı dinlediler ' diyerek herkesin hassas olduğu bir alandan girdi. Oysa yasal takipte tesadüfen dinlemeye takılmıştı.

Açıklamalarını zekice kurguladı. 'Devrimci Karargah uyduruk bir örgüt' diyerek soruşturmanın altını boşalttı.

Kitabında kimsenin duyarsız kalamayacağı iddiaları sıralayıp 'cemaatin kendisine cehennemi yaşatacağını' söyledi. Hem yasak aşkını kamufle etti hem de bir terör örgütüne yardım yataklık etmesini unutturdu.

Gitmezse zorla götürüleceğini bildiği halde ısrarla savcıdan kaçarak kendini zorla gözaltına aldırdı. Her aşamada medyayı bilgilendirerek de 'mağdur' rolünü oynadı. Hapse atılmak için çaba sarf etti. Bir yandan da savcıları 'simon' olmakla suçlayıp hukuki süreci de tartışılır hale getirdi.

Bulunacağını bile bile sahte pasaportları evde bıraktı. Normalde emniyetçilerin yurtdışı görevi yoktur. Bu yetki MİT'te. Ayrıca emniyetçiler yurtdışı göreve hizmet pasaportu ile gider. Eğer bu bir kamu görevi içinse açıklanmak zorunda.

Avcı böylece 'mağdur' imajına katkı sağlamış oluyor. Böylece gönül ilişkisini ve terör örgütüne yardım ettiğini unutturuyor.

Bir yandan da cezaevinden 'kahraman' olarak çıkmaya çalışıyor.
Seçim temmuza kalacak gibi

Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu seçimin 'okullar kapanmadan bir ay kadar önce' yapılabileceğini söylemişti. Yani 17 Temmuz 2011'de yapılacak seçimler haziran başı ya da mayısın son haftasında yapılacak(tı).

Fakat bazı teknik ayrıntılar ve hukuki tartışmalar seçimi temmuz sıcağına bırakabilir.

Şöyle ki; 17 Temmuz 2011 seçimin yapılabileceği son tarih. Seçimin mutlaka bu tarihten önce yapılması gerekiyor.

Hükümet seçim kanununda değişiklik yaptı; düzenleme de 10 Nisan'da yürürlüğe girdi. Yeni yasa özellikle seçim güvenliği için hayati öneme sahip.

Artık polis ve jandarma sandık başına kadar nezaret edebilecek. Sandıklar şeffaf olacak, oy kabinleri kurulacak.

Seçim kanunundaki değişiklikler bir yıl içerisinde uygulanamadığı için bu değişikliğin yürürlük kazanacağı tarih ise 11 Nisan 2011.
Burada yeni bir tartışma başlıyor. Eğer Yüksek Seçim Kurulu; bu süreyi seçim tarihi ile seçim takvimi arasında farklı yorumlarsa işler değişiyor.

Çünkü YSK seçim tarihini baz alırsa seçimler 11 Nisan 2011 sonrası herhangi bir tarihte olabilir. Fakat seçim takvimini baz alırsa 11 Nisan'a 90 gün ekleneceği için seçimler 17 Temmuz'a kalıyor.

Bu durumda hükümet seçimi bir ay kadar öne çekmek isterse seçim kanunundan feragat etmek zorunda kalacak.

AK Parti seçim kanunundaki değişikliği uygulamak istiyor. Fakat YSK seçim kanunundaki düzenlemeler için seçim tarihini değil de seçim takvimini baz alırsa yaz sıcağında seçime gidebiliriz.

İşin uzmanları YSK'nın seçim tarihini baz alması gerektiğini söylüyor. Fakat YSK daha önce birçok kararında kanunları farklı yorumlamıştı. Bu kez de olursa şaşırmamak lazım.

adem yavuz aslan
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Bu da benim iddiam : Avcı yasak aşk ve eşi arasında kaldı bunaldı, hele birde deşifre olunca kaçacak yer bulamadı, şu anda hapiste kafa dinliyor, çıkıpta ne yapacak, tek başına, tv var, konfor var odasında, kitap okur, yazar, dinlenir. Yoruldu. İki kadınla uğraşmak kolaymı, hapisten çıkmak istemiyor adam.
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Avcı'yı Cemaat Değil, İki Kadın Bitirecek!

Hanefi Avcı'nın başı kadınlarla dertte! Avcı, içine düştüğü aşk çıkmazından nasıl kurtulacak?..

Avcı'nın tutuklanmasıyla ilgili ortada iki senaryo dolaşıyor. Birinci senaryoya göre; Avcı terör örgütü ile irtibatının ortaya çıktığını öğrendi ve anı kitabına “cemaat” bölümü ekleyerek kitapla kendine kalkan yaptı. İkinci senaryoya göre ise; cemaat hakkında kitap yazdığı için “susturulmak” için tutuklandı.

Avcı eğer kitabını “zırh” olarak kullanmayı düşünmüşse bunu çok iyi başarmış durumda.

Kaç gündür medyada Avcı'nın örgütsel irtibatından çok, cemaat hakkında yaptığı açıklamalar konuşuluyor.

Davanın seyriyle ilgili zaman ne gösterecek hep beraber takip edip anlayacağız ama; önceki akşam NTV'de canlı yayına katılan Avcı'nın sevgilisi Kezban Küçük olayı farklı bir noktaya taşıdı.

İddialara göre Hanefi Avcı'nın yumuşak karnı Kezban Küçük'le yaşadığı "yasak aşk" ilişkisiydi.

Hatta terör örgütünün de bu ilişkiyi kullandığı iddia ediliyordu.

Önce Hanefi Avcı aşkını itiraf etti, sonra da Kezban Küçük…

Ama maalesef her şey Kezban Küçük'ün televizyon ekranlarında herkesi duygulandıran konuşmasındaki kadar masum değil.

Bir çocuk annesi olan Küçük, eşinden daha boşanmamışken Necdet Kılıç'ın Edirne'de Tosbağa Sokak'taki evinde Avcı ile gizlice buluşuyordu.

Küçük sevmiş olabilir ama ;evli bir kadın boşanmadan nasıl evli bir erkekle birlikte olabilir?

Bu nasıl dürüstlüktür?

Namaz kılan, içki içmeyen, muhafazakar olduğunu dile getiren "eski işkenceci" polis müdürü Avcı, nasıl olur da evli olmasına rağmen hem de evli olan başka bir kadını “ayartabiliyor”?..

Avcı'nın teşkilatta kendisiyle özdeşleşen bir sözü var; “karısını aldatan, dünyayı aldatır…”

Peki biz şimdi Avcı'nın bu sözünden yola çıkarak dediklerinin hiç birine inanmayacak mıyız?

Bu olayın bir yönü…

Olayın bir başka boyutu da Hanefi Avcı'nın resmi eşi Şenay Avcı cephesinde yaşanıyor.

Şenay Avcı,“Pek çok erkek gibi benim eşim de böyle bir hatayı yapmış olabilir. Ancak ben bu nedenle boşanmayı düşünmüyorum. Elinin kiridir, o kadın düşünsün” şeklinde açıklamalar yapıyor.

Ortada çok açık bir gerçek var; Avcı'yı cemaat değil, iki kadının arasında kalmışlık bitirecek

habervaktim
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Hanefi Avcı Projesi’ni deşifre ediyorum

Ben başından beri Hanefi Avcı’nın yazdığı kitabın bir proje kitap olduğunu yazıyorum.

Bu projeden amaç cemaatin bütün kurumları ele geçirdiğini göstermek ve bununla mücadele etmek değil.

Avcı kurnaz bir şekilde önümüze cemaati atıyor ve kamuoyunun cemaati tartışmasını istiyor ama asıl amaç İstanbul’da Ankara’da ve değişik yerlerde sürdürülen Ergenekon operasyonlarını hedef alanları görevden aldırmak. Hapse girmesi de bu projenin ikinci ayağı. Tahliye talebini ret etmesi de bununla ilgili.:clap2::clap2::clap2:

Şöyle anlatayım: Avcı son on yıldır 1. Sınıf emniyet müdürü. Emri altında görev yapan cemaatçilere bir soruşturma dahi açtırmamış bir adamın cemaatle mücadele kahramanı olması ilginç değil mi?


Avcı eğer gerçekten cemaati tehlike görüyor ve onlarla mücadele edilmesini istiyor olsaydı fiilen bunu yapması mümkün olduğu dönemde yapardı

Avcı’nın derdi cemaatin tümüyle olamaz.

Kitabında cemaatçi diye suçladığı polis ve savcıların ortak noktası ne?


Ergenekon ve Balyoz operasyonları yapan birimlerin başında yer almaları. Ayrıca kendisiyle birlikte hareket ettikleri izlenimi edinilen küskün Emniyet müdürlerinin davalarına bakan polis ve savcılar.

Yani Avcı cemaat tartışması yapıyor ama nokta hedeflere atışlar yapıyor. Bu nedenle Avcı’nın kitabı sonuçları bakımından bir proje kitabıdır. Kitabın hedefi Ergenekon savcıları ve o operasyonları yapan polisleri bertaraf etmek.:clap2::clap2::clap2:

Unutmayın bu hedef aynı zamanda Ergenekon örgütünün de hedefi. Yani Avcı ile Ergenekoncular arasında ortak hedefe vurmak bakımından bir oydaşma var. Bu Avcı’yı Ergenekoncu yapar mı? Hayır.

Bu kadar bilgiyle bu iddiayı ileri sürmek haksızlık olur. Avcı Ergenekon örgütüne hizmet ediyor denebilir mi? Evet.

İsteyerek ya da istemeyerek Ergenekon’un amaçlarına hizmet ediyor. Onların değirmenine su taşıyor ve elini güçlendiriyor. Zira Ergenekoncular da Avcı da biliyor ki Ergenekon operasyonlarını yapan birimler sıkı çalışıp delilleri mahkemeye sundukça bu örgütün kurtulma şansı zayıflıyor.

O nedenle onlar delil akışını kesintiye uğratmak için Ergenekon operasyonu yapan birimleri ve savcıları hedefe koymuş durumdalar.

Ergenekon operasyonlarını yapanlar aleyhine Adalet Bakanlığı’na verilen binlerce şikâyet dilekçesi, medya kampanyası, İçişleri’ne yapılan başvurularda temel amaç o ekiplerde çatlak yaparak mahkemeye gönderilen delillerle her geçen gün daha da umutsuzlaşan Ergenekon davasından kurtulmak ya da ucuz yırtmak.

Avcı’nın kitabı yeni bir kulvar açtı. Bu polislerin ve savcıların cemaatçi olduğu suçlamasıyla kamuoyunun etkilenmesi ve bunların arkasında duran hükümetin geri adım atarak o birimlerde görev yapanları etkisizleştirmek.


Hiç olmazsa o kişileri baskı altına alarak Ergenekon’a karşı çalışma azimlerini kırmak. Yani Avcı Ergenekon çevrelerinin başta HSYK olmak üzere değişik birimlere yağdırdığı şikâyet dilekçelerine yeni malzemeler de sundu.

Avcı da, arkadaşı Necdet Kılıç’ın “dinleniyorum ne yapmalıyım” sorusuna “HSYK, Adalet Bakanlığı ve değişik yerlere avukatın dilekçeler versin ortalığı ayağa kaldır” yanıtı veriyordu. Yani Avcı’nın Necdet Kılıç’a verdiği tavsiye aslında Ergenekon çevrelerinin iki yıldır yaptığı taktik ile örtüşüyor. Bu nedenle Avcı’nın kitabı bir projenin parçası.

Ancak kitapta çok çelişki olduğu için Avcı’nın beklediği sonuç gelmedi. Hedeflediği görevliler görevlerinde kalmaya devam edince, kamuoyu da Avcı’yı unutmaya başlayınca projenin ikinci ayağı devreye sokuldu. Avcı büyük bir medya kampanyasıyla hapse girdi.


Avcı bence polisi ve savcıyı ters köşeye yatırarak, tutuklanması için âdeta savcıyı tahrik etti. Savcı ile ağız dalaşına girdiği, hakarete varan ifadeler kullanıldığı iddia ediliyor. Bana göre burada Avcı savcının kendini tutuklamasını istiyordu.

Davetlere gitmemesi ve ifade vermemenin sonucunda mevcutlu getirileceğini en iyi Avcı biliyor. Bu hamlesinde başarılı oldu. Hapse girmesi sürecinde savcıyı hukuksuzluk yapmakla suçlayarak ifade vermemesi, tahliye talebinde bulunmayarak âdeta hukuk mücadelesi veriyormuş gibi yapması savcı ve Ergenekon operasyonu yapan polislerin üstüne baskı olarak dönecek.

En azından Avcı böyle hesaplıyor olmalı. Bu, Avcı’nın kitapta isteyip sürekli kılamadığı bir hamleydi. Avcı kendisini hapiste unutturmayacak da. Her gün bir tanıdığı ziyaretine gidecek ve onun mesajlarını kamuoyuna taşıyacak.

Uzun dönemde bu Avcı’nın hedefe koyduğu ve cemaatçilikle suçladığı polislerin ve savcıların üstüne baskı olarak dönecek. Avcı’nın hesabı bu yönde. Bu nedenle de Avcı bir sure mahkemeden tahliye talebinde bulunmayacak. Avcı, dışarıda düzenleyeceği onlarca basın toplantısıyla elde edemeyeceği baskıyı içerden göndereceği mesajlarla elde etmiş olacak.

Bu oyunun bozulması için bana göre Avcı’nın serbest kalması gerekiyor. Ama mahkeme de eldeki delile bakarak tutuklama veriyor. Mahkemeler kamuoyu ne der diye karar vermiyor Türkiye’de. Bu nedenle Avcı’nın içerde kalmasının toplumsal bir olaya dönmesi temelde mahkemeyi ilgilendirmiyor ama Ergenekon operasyonu yapan polisler ve savcıların üstüne baskı olarak dönüyor. Hesap da bunun üstüne kurulu.

Bu süreçte Avcı’nın istemediği konu tartışmanın magazinleşmesi. Eğer Avcı’nın eşi ve sevgilisi arasındaki tartışma magazinleşirse Avcı amacına ulaşamaz. O da bu nedenle muhataplarına susmaları yönünde haber göndermiş. Avcı cemaatin tartışılmasını istiyor ama vurmak istediği cemaatin kendisi değil Ergenekon operasyonlarını yapanlar.

Çok iddialı bulabilirsiniz ama bu yazı kamuoyunda yankılanırsa Hanefi Avcı mahkemeden tahliye talebinde bulunur. Çünkü Avcı’nın mahkemede kalarak elde etmek istediği sonuç anlamsız kalırsa onun için tutuklu kalmanın anlamı da olmayacak..:clap2::clap2::clap2::clap2:.

emre uslu
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Avcı: Cemaat karşıtı değilim!

Tutuklu olduğu Silivri Cezaevinden Gazeteci Nedim Şener, Ruşen Çakır gibi isimlere gönderdiği 6 sayfalık el yazısı mektupta Avcı, hakkındaki iddiaların komplo olduğunu iddia etti.

Avcı mektubunda ayrıca Gülen Cemaati ve faaliyetleriyle ilgili bir sorunu olmadığını ve karşısında olmadığını bildirdi.

Avcı imkanlarının kısıtlı olduğu için el yazısıyla 4 gazeteciye gönderdiği mektupta, görüşme yaptığı Necdet Kılıç ile yasadışı bir ilişkisinin olmadığını ifade ederken, aksine ilişkin de bir delil olmadığını vurguladı.

Özel hayatına ilişkin şantaj yapmak için dinlendiğini kaydeden Avcı, ilişkisinin de "bilmesi gerekenler" tarafından durumu Haziran 2009 beri bildiğini vurguladı.



habervaktim
 
Üst