Cahit Zarifoğlu Şiirleri

şehidan

Asistan
Katılım
1 Tem 2006
Mesajlar
542
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Sultan

Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum

A. Cahit Zarifoğlu​
 

fatma zehra

Paylaşımcı
Katılım
15 May 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
İstanbul
Dönüyor burgaç
Dünya üstten yanlardan daralıyor
Ovalardan
Dar geçitlere sürülen sığırlar gibi
Bir gün ister istemez
Karşısında olacaksın kaçtıklarının

Dua et
O gün henüz mahşer olmasın....... /Cahit Zarifoğlu
 

akinci1453

Paylaşımcı
Katılım
2 Ağu 2007
Mesajlar
171
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Efendim

buyuk_sav_1.jpg
I

Boynuna bir ip at
Kölen diye yollardan gezdir beni

II
Gözlerini süzüyorsun
Bir balık gibi akıyorsun kaldırımlarda
Bir daha yüreğini kaparsan bana
'Bu yaprağı parampaça yaparım'
Çiçekleri sarı yapraklar ve bir ocak ayı
Ağız ağıza sin ve cim harfleri
Ateş kararıyor, bu içimin alevleri
Acı çekiyorum elimden alınmışsın gibi
Bir mektup hikayemiz olacak
Baştan başa notalar bülbül ağızları
Dik kafalı bir baş görüyorlar
Başını eğmiş dalların yaprağında
Zayıf bir çocuk yüzü, gülümsüyor
Dikkatle bak, korku dolu bakışları
O boğulurken gülücükler
Saçılıyor
Ölüm bir kuş kaldırıyor mezarlıktan
Ak kanatları, hayat yok oluyor
Çıkıp geliyorsun
Kor gibisin, bir kar gibisin
Soruyorsun: Zarifoğlu bana dargın mısın
Yoksa uyardılar mı seni sevdamızdan
'Yaşamak' bir perde gibi kalkıyor aramızdan
Zamansız mekansız bir tünel başındayız şimdi
O mavi gözleri görmüş olmalıyım
Bir ikindi vakti kaskatı ellerimin altında
Uçuşlu saçlar bukleler
Üstünde uyuyan eller
Sevgim uzanıyor
Soluk soluğa uyandırıyor menekşeleri
Görüyorum kıpırdanışlarını
Uykunda gül açan yanaklarını



Cahit Zarifoğlu
 

akinci1453

Paylaşımcı
Katılım
2 Ağu 2007
Mesajlar
171
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Hizla Akan Mizrak

Sabahtır
Alkışlar gecenin
Sıcak damları sükûn yapılarıyla
Aydınlatır bir ucundan
Kahvaltı sofrasında çay tasını

Düzgün uysal
Işıklı bir de ağız
Gizlice götürür hücreyi bütüne
Ve akla her gelen telgraf telinde
Öpüşür iki güvercin
İncelmiş ve yumuşamış gagalarıyla

Bu geçen mızrak
Kalın kararlı
Atanın değer biçilmez atıyla
Kuşkusuz yolunda gerek
Mızrak geçer ışığı
Geçer geceyi dolduran karanlığı da


Cahit Zarifoğlu
 

akinci1453

Paylaşımcı
Katılım
2 Ağu 2007
Mesajlar
171
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Hizla Akan Mizrak

Sabahtır
Alkışlar gecenin
Sıcak damları sükûn yapılarıyla
Aydınlatır bir ucundan
Kahvaltı sofrasında çay tasını

Düzgün uysal
Işıklı bir de ağız
Gizlice götürür hücreyi bütüne
Ve akla her gelen telgraf telinde
Öpüşür iki güvercin
İncelmiş ve yumuşamış gagalarıyla

Bu geçen mızrak
Kalın kararlı
Atanın değer biçilmez atıyla
Kuşkusuz yolunda gerek
Mızrak geçer ışığı
Geçer geceyi dolduran karanlığı da


Cahit Zarifoğlu
 

akinci1453

Paylaşımcı
Katılım
2 Ağu 2007
Mesajlar
171
Tepkime puanı
1
Puanları
0
çölde Gizli Bezginler

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yagmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. saçlarının seyriyle seni
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran
akreplerdir duygunun. karanlık ordulara güneşsiz sokulan
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek
şakakların sıcağında kuytu bir ses büzülüp ölecek
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]sabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında
bahar şenlikleriyle. sürdüren ellerini yngın borularında
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]şaşkınlıkla başladı bu atlar bu savaşlar insan buluşlarından
burda biter düğün. gidilir mi evin soğuğuna çölün sıcağından
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]gemilerimiz saklanır.ağzımızda bir aşk kaçışı vardır buluşmaların
saplandık tadına.durduk alnında yüreğe vuruşların
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]yollar sellere gider. açılır parklar artık kuşlar dağılır
bir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağirmak hiç keseye mi kalır
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]çizildi yalnızlar. senin gelişin ne de süvari köprünün diplerinde
geçer üstümüzden yağmur alan donanmalar. kürek sesleriyle[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]koşu bitince aşk bir yorulmadır kaçılmaz kırbacından
sayılır günü geçmiş anlar boşalan hangi tüfeğin arkasından
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]oturur iki bakış ormanından gerilip bir masayı kollar
uzayıp uzaya giden akrebe katlanıp zincire gelmeyen yolcular
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]bu bizim sesimiz denizlere ateş gibi eller açılır ortasından
su konuşmaz toplanmaz kuşlar. Ne kazandık yaşamamızdan
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]biz harcandık anam hem kelimesiz kapandık
sevgi ektik. Sonsuz seçtik. Beğendik. Ama toprağı kazandık
[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, Geneva]sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle.Yalnızlıkla ben kaldım
sevindiniz işte alın kurtulun. Aha size son atım
[/FONT]

C.Z
 

akinci1453

Paylaşımcı
Katılım
2 Ağu 2007
Mesajlar
171
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Işaret çocuklari

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan
Geçerdi babam
Başında yağmur halkaları
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde
Daha ilk güzelliğinde
Alnını iki dağın arasına germiş
Bir devin göğsüne benzer
Göğsünden dualar geçermiş
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Çarşılar ellerinde ekmek iğneleri
Cami avlularına açılan
Havuz sularına kapılan çocuklar
Görmeden güneşin bütün renklerini
Götürmezlerdi dükkandaki babalarına
Ocaktan akan kaynar yemekleri
Neenelerinin koyduğu avuç taslarına
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Başı ve yüreği şahbaz
Kaleleri ağırlayan kadınların
Süslerini kemerlerini
Başlarını ağırlaştıran
Ağır siyah şelale saçlarını
Tutunca gençleştirdi erkekler
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sonra insan o ki denizde
Küçük ve büyük nehirde
Bedeni ıslatan afsunlu suda
Önce niyet sonnra yıkanırdı
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Zaman dert getirdi sulara
İçinde eski balıkların yattığı kayalar
Savaşan insanların elinde
İnce yontulup taşındı balta mızrak şeklinde
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Anam kanları kuruyan
Kavga ayıran bir kargı elinde
Kara ocağın taşlarına
İşaret koydu çocuklarını
Belinde gezdiren babamın
Beyaz yazılarla kazandığı adları
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yüreği korkuyla kuvvetlendi babamın
Unutup genç gelen günleri
Zamanın sürerken çektiği günleri
Çetin bilmecelerle
Sürdü atını şehirlere
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yün ören at güden kadınlar
Ormanlara tepeden eğilen toprak evlerde
Küçük pencereli karanlık dar odalarda
Uzaktan uzayıp gelen kurt seslerinin
Uzağa çekilip giden
Ayazda donan gülmeler içinde
Ormanlarda süt emziren anne
Unuttu gittikçe uzayan çocuğunu
[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hep kaçarmış şehirlerin
Demir dağlarına
Uyunca toprak beşiğimde
Sahipsiz kalan
Ellerimden kayan aydınlık günlerim
[/FONT]
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Anılar Defterinden Gül Yaprağı

Anılar defterinden gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kimbilir, rüzgarlı eteklerinle
Kimbilir hangi iklimdesin, ben
Sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim sensiz
Bu sessizlikle​


Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle​



Cahit Zarifoğlu​
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
NEREDE BULABİLSEM SENİ


Yetişip dizüstü düşebilsem eteklerine

Karanlık basmadan

dünyayı kapatan karanlık

Elimizde kılınç

ben ince işler ustası musa

kardeşim ya ki heybem

değişince kubbeli evim

girdabım -

tövbem

kapımın önünde akan ırmak

en zengin denizcisi incilerin -

uzak şarklara yollanan elçilerin



Kelimeler

okyanusla yarenliğe dalıp

çoluk çocuğu unutacak kadar bol ve bereketli

binlerce yılçün kurulmuş

bir zemberek içimizde

ağzımıza boşalttı onca sözden

Birinin heybeti ve lezzetinden

Damağımız çatlamakta



ya ani karanlık

'inanana rahmet

inançsıza esef' olan



(Hiçistanda

Bir rüzgâr belirmiş

Kulağımıza gelir-

Bir ey muhalif rüzgâr ki oyropeiş örneği

Hafifçe terli bedenin krondeli

Göz dikmiş duyduk ki

Meni yataklara bile)



/Japonya büyür büyür bir gün

Toprağını denize yayarak

Peygamber sözüne ordan hizmet olur/



Kucak açanlar kadar geniş istekli

Göçüp gelenler kadar hafif

az'la doyan yük olmadan



Ve başlar

Kimin yüreği daha yüce yarışı

Musa kardeşim ağlamaktan mı

Okumaktan az uyumaktan mı

Kan gölü gözlerin



Her an karanlığını giyinecek gibisin

Ne kadar uzun sürüyor

Ta içinden gözlerine gelmesi dikkatin



Karnın ne kadar küçük ve içerde

İnce belin-

Fazla kabarık değil kemiklerinden etlerin

Biliyorum ancak sen

Bu kadarla yetindikçe ve ekmeği

Böyle mübarek tutukça

doyar karnı çinin hindistanın amerikanın

Sen olabilirsin çaresi



Su içinde susuzluk hissinden ölen kimselerin

Musa kardeşim haya'dan mı

boyuna posuna güzelliğine rağmen

hafifçe kıvrık omuzların

hafifçe eğik başın

Hele terazi tutuşun

zarif

sapasağlam

ve artık

en insansız çölde

tek başına kalsa bile

eğilmezken adalen bile

yine de

Bir nebzesini yutsa yüreğindeki tartarkenki dikkatin

İkiye yarılır bir su aygırı



Ve çocuklar tuz yalarken çocuk avuçlarından

NEREDE BULABİLSEM SENİ

Baba bıçağını ağır ağır çekerken

YETİŞİP

Ana dalgın ve Su dibinde yürür gibi

DİZÜSTÜ DÜŞSEM ETEKLERİNE

Ana dalgın ve su dibinde yürür gibi

üzüm tiyekleri ceylan dolu etekleri

1

Çocuklar

Kurtulamazlar yanaklarına konan yaradan

Olmadık anda bırakılırlar

Sonra

Nice sonra

Hatta bazen karanlıklarına uzanırlarken kadar sonra

Üzerinde gözyaşı izleri

Senelerin izleri ile yol yol kalmış yanakları

Mahzun yayılır

Ancak görünür güzel dişleri



Ve 'kuşlar da kaderle uçar'

Cahit ZARİFOĞLU
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Sultan

Seçkin
Bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim


Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme


Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim


Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme


Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum


Cahit Zarifoğlu
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
SEVMEK DE YORULUR

Bir adam bir kadın var içimde iyice anladım

Bana bunu sessizce anlatıyorlardı

Bir yerde onların yönlerinden

alımlı bir zarf katlanmıştı uzaktaki

bulvarların geceye vurdukları

çağırmasız kır günlerini zararsız akrepleri

uzunlamasına yaşayıp yatay bir çocukla kalkan

bir sürü alışkanlıklar taşıyan

insanlığımızı gülüşü yalnızlar çarşısında

çağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin

başkası sevsin diye en seçkin yerine

bir şal gezdirirdi

İnsanlığımıza bir şey getirirdi yalnızlarla



Bir sen varsın hep saçların ağzın

Bir merdiven hücresinde

uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem

seni sonsuz gelişinle

saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor

eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman

uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi

Artık gecikmiş alışıldığım gidişinle

davranılmaz üstünde durulmaz

hiçbir tüfeğe gelmez bir kekliksem



Yüzün soygundan geçmiş öyle bir yerde

durmuş ki bakışın boynun bozgun

üstünden bir nehir geçer gibi

ya gecedir ondan ya bulanık sudan

bir hasta gibi ağrımaktasın



Gelişini aldım onu nasıl harcadım

Denizden bunalıp okyanusa

Selâm çakan vapurun

Sevindik adımına birden parka çekildik

Ve birden nasıl bayram bıyıklı

Bir yaylım herkesin yaydığı bir merhabayla

Eğip başını içlerimden gittiğin zaman

Uzağa bir yolcuya çıkar gibi



Selini üstüme çektin önce

camdan bir mektup dolabının

üstüste sayısız koridorunu yüzüme yakın

başını duvara değdirmiş bir benzetişle

josef ka benzeri bir bakışındı

ya da konuşmayı kesip aman sen

öyle bir gittin ki benimle



Piknik beni sana verdi önce

Gelişen güneş yalnızlıktan bir göze

Eski ellerin

Ve çağlarınla bir şeye uzanmış etin

Ve hançerinle zamana saf durmuş

Son gidişindir bu



Bunların hepsi beni çağırıyorlar sevinçlerimden

Biri denizdir uzun boylu gürültüsüyle

zaten hangisi kavak zürafası değil

biri bütün yan odaları bekler

kuşkulu geçer camlardan

ve bırakır yerini bir koridor bekçisine



Haydi sen bütün onlara git benimle

Son sigaramdın

Gidişin antinikotin

Birden bir şey mutlu eşit piyano çalıyor

Elleri iki çeşit durgun

Gerçi çıkmıyor gelenlerin karanlığa duranların

Suya inen sesleri



Tam şimdi denizinle

bir çakıl taşına yaklaşıyor

kuma çok yakın bütün kesitlerinle

bakıyor ve bunalıyorsun




Tam şimdi ipe koşan

beni elleriyle alkışlayan

ağrıyan bir gün geliyor

Cahit ZARİFOĞLU​
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
cahit zarifoğlu.....



"1940'ta Ankara'da doğdum. Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile çocukluğum Güneydoğu'da geçti. İlkokula Siverek'te başladım. Maraş ve Ankara'da bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam'da başladım, liseyi Maraş'ta tamamladım. Aslen Maraşlıyım.

Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya'dan Maraş'a gelip yerleşmişler.
Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin adı Zarif'miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı Zarif'ten geliyor. Daha çok bu sebeple olacak Kafkasya'yı çok seviyorum.


Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım.
Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okuduk.
Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim.
Öğrenciliğim sırasında çalışmak zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen, istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve yazarlığımdı.


Bir yerde çok titiz bir insanım,bir bakıma da hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik içindiyim,ama her şey zihnimde benim de şaştığm bir disiplin ve düzen içindedir. Şu masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir telaş içinde parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine proğramlanmışımdır.
Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum.Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor.


Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş dergisinde şiirlerim yayınlandı.
Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından çok şeyler öğrendik.Her anlamda bizim hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası oldu. Sonra Nuri Pakdil ve arkadaşlarının yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım. 1976'dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif Gürdoğan'nın kurucuları olduğu Mavera dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo çalışmalarım, günlüklerim ve "Okuyucularla" ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı. Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum. Bunlardan ilki Savaş Ritimleri 1985'te yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında kitaplar yazdım."*



Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan Cahit Zarifoğlu, 1976'dan itibaren TRT Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreter olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera Dergisi'ni arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman Gazetesi ve Mavera dergisi'nde 'Okuyucularla' başlığıyla hayli ilgi toplayan ve bir 'mektep' özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983'te TRT İstanbul Radyosu'nda görev aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü alan Zarifoğlu, 07 Haziran 1987'de Yâr'ine kavuştu. 'Yâr ile bayram iderler şimdi."


*Sohbet,Olcay Yazıcı,Türkiye,10 Mayıs 1986
 

Azize

Paylaşımcı
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
173
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İstAnBuLL...
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle​
zarifce dizeler..
teşekkürler...
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
GÜL SUYU

Hızla yol alan dünyanın sıcağıdır başımda
Geriye kalan hayattır yoran

Aklınla yapayalnız başbaşa
Nice alevli geceler geçtin

Toprağı yaymış ev sermiş üstüne. Nerde o bayrak arayan
Kurt kancaları ancak bir odadan ötekine sarka

Kadınlar ki çocuğu gezgin gibi dolanır
Aydınlık bir mağarada kalınır akşamları

Hızla sular aktı üzerimizden
Ayaktayız ama ya bu kurşun damlaları

Küçücük bir kurt oydu can evimizi
Taş gibi ağırlaştık gözümüze indirdik tenteleri

Dedeler neneler yaşlı denizlerde
Gittiler güneşin şavkına , soyunup sahile yorgun dertleri
De hazırlanalım kahramanlık gün doğmadan kalkmakta
Bu çocuklarla yolumuz ilelebet Allahla yürekleri

Ey Zarif yine başını örtüden çıkardın
Çok bal döktün yine yaktın gemileri


ACZ
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Kader Hep Erken Zaman Hep Geç


İşte
Bu çok yakıştı
Yanakları boyar elmalı şeker ve şoklarıyla
Bu son acı

Bülbülden kanaryadan geçtin
Bile bile girdin - labirentin
Bir sır yüklendin - dörtnal
Ak çocukluğun
Ak gençliğin toprakları

Zorluklar
Daha çocuktun
Elini uzatsan
Dokunsan bozulmazdı hayaller

Büyüdün ki yalanlar gayyalar

İnsan
Kader
Yayını kurmuş telaşsız şaşmaz avcın

Seni aramadı
Yerinden hiç kımıldamadı
Sen koş orda burda
Tasalı mutlu yalan
İşte son dönemeç son anı

İşte
Bak bu çok yaklaştı sana
Elin mallar kanburlar arasında
Sırtında dünya günlük gaileler
Derken irkildin dikeldin derken
Avcın bıraktı oku

Bir hayat daha
Ezberler nasıl,kalbler aklandı mı altın tabakta
Şimdiden bir bak
Dilin takılmasın

İki yol ağzında
İşte bakın
İçimizden biri daha
Elinde dünyadan bir çıkın



Cahit Zarifoğlu​
 

Berke

Kıdemli Üye
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
3,878
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Konum
Masal Aleminde
Cahit Zarifoğlu değerli şairlerimizden Allah rahmet eylesin,bir şiirinide ben ekliyeyim
ÖZGÜRLÜĞE DOĞRU

Bırakıyor ardından belalara beni
Tedbirim öldü gövdemin binası geçti

Göğsümde ince gergin çelik bağcık
Tenimi bastıran içerilere

Bağırıyor leylaklarım ağlıyor ağlıyor duvarlar
Çatlayacak gibi susuz düzgün ve biçimli sanatlar

Çocuk yığılıyor kalp kalp üstüne konuyor
Bir baba damarı vuruyor sökülen nabzım

Şimdi batar birkaç nesil azdıran bozgun
Simsiyah aklım ve beyaz bir nokta kalbim

Kader akışı alkışlanıyor her kârım
Nazlı buluş git git kabarıyor dalgalar

Çare yok gür gür bağıracağım yoksa bu sefil
İsyan yüklü gemi zor kayalıklarında gönlün

Harp. Ezilen etim söğülen köpekliğin için değil
Güzel ölçülü zulmetmeden yeterince öldürüşüm

Harp geliyor bir güzel bilendin mi kardeşim
Binlerce cilt tutuyor kılıçların hançerin

I believe in you believe in we believe in
In la ilahe illallah la ilahe illallah

Şimdi halk yüceldin guslet suyun götürmesiyle kuşan
Yüzün kolların ateş yakmaz başın ince ayakların

Dünya bir konak bir konuk ölümsüz hayat içre
Geçildikçe hor öpüldükçe soyunur şehvete

Şehvet ahırı değil yeryüzü
Domuz ahırı değil yer toprak

İki bakışımın arasında bulduğun toprak
Dört köşe duvarlar siyah örtü ve göç sesleri

Kapanıyorum kabul et öyle buyur
Bin açılı örtüye daha sar beni

Bin yıl bin daha
Dursam kapında

Sayısız perdeden bir perdecik kalksın için
Başım yüzüm kızarır haddim olmaz aslında

Sakin ve gövdemin mızraklarını döken bir geliş
Vara gele ancak birkaç ağaç alıyor göğsüm

Sakin ve daha sakin mızraklarım dökülsün daha
Aniden çıkıp havlayan köpekte emanet bugün

Binbir helak ve Allah selamıyla girilen ovada
Bir dağ gibi diz çök kendine ırmak ol tut tut bırak yıldırımları

Sakin daha sakin kımıltı yok bakışında
Bırak toprak altında göl olsun gözyaşın

Bir çeşit isyandın gönül ağlaması ilacın
Destur. Nice uzlet makamından geçersin şimdi

Şimdi çağırıyor o güzel aşka beni yalvarıyor beni
Duruyorum ve çeşit çeşit ölüm omuzumun binileri

Bu ova cennet olmalı sayımızca bir cennet safı
Bu çukur ateş olmalı sayımızca bir cehennem safı

Ya bu yol. Ayağın sahibi gövdeden habersiz yürüdüğü
Gövdenin ayağa merbut ayağa dönük ayak kesildiği

Sen gönlünü yukarıya bil

Bir dağ nasıl söylerse öyle söyle
Bir dağ nasıl inlerse başla öyle

Ey zarif sen de ata yoluna meylettin
Korkarım binbir belaya dayanmaz sıkletin
 

ISSIZ

Asistan
Katılım
7 Tem 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Zeynep Ve Uzaktan Firat

zeyneb.jpg



İşte size söylüyorum
Toprağın yorulacağını
Fıratın ordusuyla kah cenge vardığını (kâh uykuya
varmıştır)
Zeynebin fakir göğsü cılız bacağı
Fırat cenge vardıkca kabarmış
Uykuya vardıkça kırılmıştır

- Zeynep çık kuyudan
- Ben çıkmam kuyudan

1

Kent kurmaya bir seher vakti
Dualar ederek seyirtiyor
Siyah yanaklı etleri barbar kabartılılar

Geliyorlar bulmaya insanları
Kan damarlarını bağlamaya kırnaplarla

Çün içlerini basıyor halklar
Yağma var içlerini basıyor halklar

Öykü böyle başlasın işte söylüyorum
Önce yeryüzünde yoktunuz - bir kadın ki
Rahminde boğmadı size annenizdir
Buluşunuz değildir anne - doğuranınızdır
( Anne boğmaz doğurur )
Nasıl ki doğdunuz ve buldunuz annenizdir..
... Ve nasıl geçti çocuğan süreleri
Erkeklik ve kadınlık gürlemeleri
Bir av gibi
Göğü mutlu bir nefes yapıp söyleyip
Muhabbetle ölürken
Yepyeni bir anne gerekli

En çalkantılı yönleriyle dünüm
Mağara hummasına tutulmuş
Gerçek mavi ırmağını
Durmayın düşünün

- Düşünün
Dağların sivri döşlü bir ceylan
Ormanın ve kara bahtlardan korkan
(Vuruken korkulsun vurulanın bahtından)
Bağırana öfkeli yürekler
Şehre yürüme devleri toplayan
(Dağlara gitmeli ağaçlara mağaralara ne zaman)
Düşünün yaylaları ağız'ları dürüst çiçekleri
Kırları hünerli hayvanları
insanı hür yatırıp hür kaldıran buğday hakikatını
- Düşünün zekanın doluluğunu - bir emanet olduğunu
- Kullanın çocukluğunuzu
Bombalığını
Cepane damlarını
Diri bedenlerdeki kadınlığı
Erkekliğin altın çağını
Ki ölüm bir doku konuğu
Gibi durmadan geldikce ve göründükce




zeyni.jpg





2

Dağda genç kadın
Güneşe gömleğini açtı
İncecik tüylü kabarcıklı tenini
Kalın bir dudak gezindi ve güneş

Kentte genç erkek
Geceye gömleğini açtı
İnce zehirli morarmış etini
Kalın bir akrep gezindi ve loşluk

Dağda Zeynep kadın
Kuluncunda çıkan kızıl çıban gibi benzeri
Doğurdu bir çocuk

Köylüler ırmağı sıvazlar
Dururlar ay - buğday korosunda
- Ay karınca ad konmaz oğlana
Mehmet kente çağrılıp
Afsunlanıp burgaçla kurcalandıkca
Yüreğinde morarmış kan vurdukca
Köy kararı ad konmaz oğlana
Heyda heyda heheyda
Yaşamaklı başın nar gibi
Koy belini toprağa belin çatlasın
Sok gövdeni toprağa toprak çatlasın

Zeynep kadın genç kadın

Başı bir başka yönde
Durur kendi dilinde
- Mehmedim kekliğim
Katbekat giysilerimdir üstümde
Bir gün yağ kokarım bir gün bal
Daya Mehmedim daya dertbükülen bileğini dizime
ev çeviren dizime
yıldız güden dizime
Değildir hecin yüzüne yüzüme
Anla yüreğim bir çarpıntı bellemiş
Anla ne demeye bellemiş
Yorgun sığırlar
Geceyi oldurup
Çekip getiren koyunlar
Evi çevirsin korkuları çoğaltsın
Sofraya karşı bir beygir sureti vursun da
Çocuklar sofrada bir çıra gibi yansın da
Anla şu dağla bu dağın yanında
Anla hayatta
Bir gelip gelmemene yaslanmış
Karnım bir dik bayırın
Bir dibinde bir doruğunda
- Bu oğlan senden olan oğlan
Öteki oğlan senden olan oğlan
Şu kız kendi kendine doğdu babasız
Bir kez gel çocuk gözle sen
Bu gece çocuk düzenleme gecesi
Çocuklarla sofrada yanıp tutuşma gecesi
Yemeği dökeni somunu hırsla kapanı
Kardeşinin gözüne parmak atanı bağışlama gecesi

Susunca Zeynep
Dağdan kentten köyden kasabadan
Bir ışık bir sıcak bir karanlık
Bir çocuk yalvarışı bel burkulması
Bir erkek çaprazı adele kıvranışı
Bir zehir düşünce içine çabalasın
Cesur cesur eşyaya dökülürken kadınlık

Köpek evin damına süründükçe
İçeriye bir tüy ısısı uyku kaçıran sıcaklığı
Saldıkça ve Zeynep karnını avuçladıkça
Ve karnı değişip değişip
Bazen bir azık çıkını
Bir tiken çukuru
Bir bal kutusu titreşimleri saldıkça
Çocuk delirmiş gibi fırlar ananın sıcağından
Deşe deşe koşmak için dağdan kentin yollarına

Çocuk Kısık kaya dibinde çarpılır
Köpek çocukla haber salar köpek ırkına
- Durdurun gece hücumlarını
Artık aşk insan kalbine sığmıyor

Kentliler akrebi savuşturdular
Bağırıyorlar güneş - ışık korosunda
- Çocuk Mehmedin dinine bağlansın
Ay gördükçe öfkesi ağalansın
Aşka değdikçe gövdesi
Nar çiçeği gibi patlasın
Şerha şerha yarılsın
Kurtlarla ağız ağıza verip ağlasın
Sabahın çiğini tandır ateşinde dağlasın
Köye gelin geldikçe toprak duvarları baltalasın
Heheyda
Cazgır ve enli bedenler
Harman yerinde kütürdiye dursun
Kıvrılmış ürkek ve atılgan
Dağ gibi güneşe dursun
Terleyen ve soluyan bedenler arasında
( Damlarda seyre durmuş birbirine sokulan
Birbirine dirsek vuran köy kızlarına ait )
salkım salkım memeler

Dügündür sanıyorsun ey güvey
Bir gelin bulundu sana işaret edilenlerden oldun
Bugün bir cennet hüneri kazandın
Anan bacın kurban sana
Toprak damlardan bir kız aldın
Ona selalarla git
Onu besmeleyle değiştir

Düğün
ve işaret
Bir baş çemberiyle atılınca
kovalar birbirini genç kızlar
Her gece karınlarına bir düğüm çalan
ihtiyar kızlar kocamış oğlanlar
Ay koşar mızrak koşar
Söyleşir devrilir birbiri ardına
Er - kız korosu
- Er meydanından damdaki giysilerin içine
Er kazanlarından hız kazanlarına
İtişen bir şey oluyor
Künde ve dönüyor toprak evler
Durmadan çevriliyor damlar
Birbiri üstünden ve içinden geçiyor
Kız kadın ve çocuk yüzleri
İkinci üçüncü ve beşinci künde
Yani aynı anda sanki
Beş künde birden
Ki Zeynep
- Kız çocuk Zeynebin kaderinde kaynasın
Ve kentten köye yalvarış
- Biz bir insan yaylımı
Bir beşik hatası ekmek pazarlığı
Bir tarih kurbanı bir bilim yanılması
Köye inen aç kurtların
Tenekelerle ürkütülen çakalların akranı
Çöplerle delinen
Ceninlirinden bizler onarıldık

- Kentte kaykılan köy bebeleri
Büyüyüp de kenti bıçkın
Bir yürek ve lapa beyinlerle
Tüneklerde gece diplerinde
El yüz yıkanan park çeşmelerinde
Sabunsuz kör bıçakla sakal kazırlar
Bütün bir ekmekle koca bir gün savarlar
Köyden çıkınca kentte anlamsızdırlar
- Konuşup türkü söyleyip
Pilli radyo peyda etmeleri
Uzayıp rursun apartman kapılarına
Gazete tokmaklarına
Geceyi nakışlı yorganlarıyla
Sabaha aktaran köy bebeleri
Ey kalın ve kocamış bebeler
Başlarında boncuklu takkeler
Pazularında topraktan bekçilerle:
- Kız çocuk
Durmasın ağlasın
Bırak ağlasında durulsun
Zeynep kadın ey kadın
Yolun ayrı yolun ırak
Bir memendez bir yılan başı
Birinde bir güvercin yavrusu
- Nasıl ki duyulur yamacı
Suyun şırıltısı
Kız çocuk kapanır bakraçlarla toprağa

( Birin ikincisi
sal merhamet bulutlarını- kurut içimizdeki
öfke mayalanmalarını )

Görenler durdular kadınlık korosunda
- Zeynebin başı su çiçeği gibi döner
Ay çiçeği gibi döner






zeynep.JPG





3

Zeynep kadın dereden yükselen
Haber dolu bir söğüt ağacını
Dallı güllü basmalarıyla karşıladı
yol başında. Tarlaların ve otların
arasında. Yel vurdukca söğüdün
dalına ve yaprağına
Ve Zeynebin karnında bir tabak açılıp kapandıkca
Ve köy isli bebeleriyle tepelerin
ardından koptukça
ve çeşmelerden derelerden su yerine
bebeler ve köpekler aktıkca
Zeynep iki elini bastırır kalçalarına

- Ruhumzun kirlenmesi dolmadı mı
Gövdemizin kıvranması doymadı mı
Bir hınzır uyku bir şeklaban uyanıklık
Bir batında gecenin gündüzün kavranması
Bu nedir böyle gün mü günsüzlük mü
Hangisine kapıldık nerelere atıldık

-İşleyen demiri ve el tırpanlarını
Onlar ne etti nasıl hamle etti
Ruhum Kollarım Günahım sevabım
Ölçülerek tartılacağım

- Gecelerimi ağırlıyamaz oldum
Yürüyorum
Benimle adım atan bir şey var
Ben fakir gövdeli yumuşak etli bir Zeynebim
Bir köpeğin kanı yürüyor
Benim kanım yürüyor
Dişi köpeğin karnı bir anbar
Benim karnım bir anbar
Belim bedenimi besliyor arkadan destekliyor
İşte iz bıraka bıraka yürüyorum toprağı
Dağları bayırları
Bir köpek miyim ki benimle
Soluk alan bir şey var
Hep köpeğimiz var yanımda
Çocuklarla oynaşır durur
Ey Mehmet nerdesin
Bu köpek senin yerinde

- Yoksa bu köpek ben miyim
Bu köpek mi benim yerimde

- Ruhum kirlenmeden soluyun beni
Dinleyin içimle bir soluk verdiğimi
Duyarsanız ben olurum
Köpek kendi olur
Bana göre değil köpeğin aşkı

- Bizi ışığıyla vuracak şimşek nerede
Beni ben olarak ve köpeği kendi olarak
Uyuyan ama dik duran heykele ne olacak kim sarsacak
(- Uyuyan heykele ne oldu kim sarstı)
/ yer oynamış gibi kim sarstı /
Kılıç çekiyorsunuz ve uzuyor
Büyüyor ruhun görgüleri

- Sırtınızı köleniz sıvazladı
Siyah v ebeyaz bilgileri sonsuz olan
Bir dağı bir dağdan ayıran
Yani bilen granit yataklarını
Ruhun içinden dünyaya doğru keşfe yönelen
Namaz vakitlerini aya ve boşluklara göre derleyen
Kölenize buyurdunuz bizi
Eğildik eteğini öptük
tırnağını ve avuç içlerini öptük
Efendim büyük efendim
Yüzünüzden var olan hurma dallarının önündeyiz
Yüzünüzden var olan hurma dallarının önündeyiz
Ayın bir muhabbet armağanı olduğu vaktin önündeyiz







birakantoprak.jpg





4

- Toprağı hazırlayınız çocuklarınıza
Ve çocuklarınızı ayar ediniz toprağa
Evi dik
Karnı tok
Kanı sağlam tutup
Göze savrulan toprağa

- Kadını hazırlayınız çocuklarınıza
Erkeği hazır ediniz onlara
Öyleki kadın
Günü saati dolunca doğurunca
Bin yılı birden doğursun

Sancısı bel ağrısı teri ve kanı
Zorlanan alnı şişen şakağı kadının
- Çocuğun yüceliğiyle avunsun

Gün gelecek
Mızrağın ucunda yeşil renk bir tülbent
Çemberli mermerin dibinde
Balık yiyen balık üreten iki tülbent eri
Balıklar ki harflerdirler
Ağrıyan başları sürtünüp kızışan derileriyle
Kızgın ve diklenen
Ürperen ve aklım geçiren güçleriyle
Yollara devlet resmi çiziliyor

Hayret ve varolma tıkandı
Hayret ve haya tıkandı
Hayret ve hayret ve hayret
İlk kez geriye dönmek gerekiyor

Dağları yokladınız mı dilsiz duranları
Bir de kulak kesilince
Dağ konuşur - Hayır konuşmaz mı

Sonsuza dek kalmaz Fırat bu mağarada
Tanrı elbet kanatlı halketmiştir toprağı da

Taşın kendisine mahsus bir sesi vardır
Nasıl ki kardeşim
Yelelerinden zor çekilen bir at gibi
Gözü en ilerde
Onurlu burnu kaya ve kılıcın çıkardığı kıvılcımlarla çevrili
Gövdesinde en ince sanat gelinleri
meseleli
endişeli
Koştukça hızlanan hızlandıkça hızlanan
En eski uygarlıklarda hak arayan
Gövdenin labirentlerinde
Cam gibi birden donan
Bütün bir gövde bir hayret
Bir şaşkınlık bir taaccüp gibi donan
Gelinleri ışığa uzayan bir at gibi
Aşk bir at gibi
Fetih bir at gibi
Minyatür bir taç gibi
Çağın ve içimizde balyoz gürültüleri




CAHİT ZARİFOĞLU



Benim için çok manidar bir şiirdir...
Cahit Zarifoğlu, Zeynep yakışıyor Fırat'a... Duvağı allı pullu tellidir Zeynep'imin...
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Beyaz Camlar


Beni bu sabah iri anla
Taşıp​

Deli deli dağlardan inerek
Şehirlerin düzüne otumuş bir sel gibi
Yekpare bir suyum ben
Kocaman sev​

Şikayetim gözlerimden kim
Ayetlerden ayırdın​

Kimi vakit geldim sana
Ama hüznüm döndü
Baktım ki işgal gözlerin​

Bilirem aydınlık için
Karanlık da gerekli​

Bazan var'ı
Anlarsın yok ile
Sevgilim
Vazgeçilmez malzemem aletim
İhtiyar cam bakıcısı
Söyle nerde kaybuldu
Bizimi onlarını ayırırken tuttuğun yarğı​

Bilmedin bile nasıl gelindi
Birkaç yüz sene yollar​

Tırnak kadar plaka
Programın yazıldığı​

Ucunda bir kılıç
Sonra bir kılıç ucunda bir plaka​

Tırnak kadar büyüklüğü o kadar ince
Proglanmış Ve Bunlar Gibi
Terzide murdar kafa biçildi
Silindir bir şapka
için yontulup
Traşlandı​

Şimdi inSanSan aklını bileklerinde erit
Gerdir yüreğinin kirişini​

Fakat beni bu sabah yakın anla
Bakarsın kapkara ve kızıl hançereler arasında
Sesim yeleleri parlar bir at
Paslı dilini çarpan​

Sen ki şimdi hele
Duayı erteledin
Akşamı aradançıkardınsa bile​

Çocuğuna bakmadın
Un-ufak yapayalnız karın
Önünde bütün varlığın bir diz'inin​

Terziden sen de sen de
murdar bir baş edindin
camlar daha da kıvrak
Kalb hor..​


Cahit Zarifoğlu​
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
ARALIK GÜNLERİ İÇİN BİR AŞK DENEMESİ



Aşk bu

Kanatları yıldırımlanmış katı boğalar

Ateşin saydam gövdesini kırarak

Yatarak hayat dolu sarnıçların karnına

Sıkı sıkıya kapalı sivri ve kıvrak gaga



Delip geçecek dalıp yeryüzünü

Bak istersen avuçlarıma

Küçük parmağın hizasında o derin havzada

Göğüs göğüse iken ikimize

İki ayrı kadeh gibi doldurulmuş yudum kat'i

Sesin

Sırrım

Gözüm palaspandıras çehremde



Aşk bu

Çölün sarı sofrasında atlılar

Hepsinde

Gererken parçalanan elimde

Çelik yay parçaları

Ağızlarımız kum rüzgarlarıyla yanık

Yiyip içmezik acıkmazık



:Başkanları

Uyutmasın vahalar diye

Koynuna doldurmuş yılanları:



/çocuk

Bir tane.Dayanmış yanağını cama

Karşı evin balkonuna bakıyor

Orada bir çocuk

Tutunmuş demirlere../



İki kadeh arasında ufak kara nehrim

Beni senden bölen.Suyu yakut de ki kafur

Çölün arı çehrenin gamsız ölümün uzakça olduğu bir demde



Diz çökeyim söyle

Tahtın nerede

Bende kaynayan sende kaynak

Tıpatıp iki kristal küre



Aramızda ceylanımsı bir sıçrama

Çalkalanır sonsuzca.Şöyle irice

Bir kelime bul ok atsın döş kemiğime



Öfkemi iyi belesin öfken



Aşk duraksar ve yara alır

Uçak çelik rengi göğü sesiyle sokunca

Alçalarak yemyeşil ekinlerin arasına

Kuru ekmek yiyen üzgün köylüleri bombalamaya



İlkin küçük nir göl kan dolu ağzı

/hava nasıl da yeşil/

Su mu yoksa o katı ışık mı yanakların taşıdığı

Nilüferler isteklerkoca bir dev



Aşk bu çiğnenmiş kırbaçlanmış alta laınmış

Tanıyıp tutunacak bir insan arayan

Gördülçe çelik kazanlarının iç kaynamasını

Kaliforniyadaki silah fabrikalarını



/Doların egemenliğ halkın refahı:

Depolar boşalmalı/



Aşk aşk bir şehir harabesi daha kazandın

Kurşun kanatları gergin

Fosforlu mermiler yine taze

Yıldırımlanmış boğalar

Havanın katı gövdesini kırarak

Yararak hayat dolu sevdanın karnını

Pilot ağzı zehirli bir dil

Kentelenmiş çeneler arasından

Gözler ovaya başını çıkaran insanları



Haydi aşk aşk

De ki dağları delerim senin için

Yıldızlar yakarışlar açık kartlar

Ve haydi hoşçakal



Kilimin üstünde

Bir ampül

Bir kırbaç bir ayakkabı

Cahit ZARİFOĞLU​
 
Üst