Cahiliyye ve Biat Hakkında Analiz..

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
İslam neyi amaçlar?

1) Toplumsal olarak cahiliyyenin ve fitnenin önünü kesmeyi,
2) Tüm insanları İslam dininin çatısı altında toplamayı.

İlkinde zorlama vardır, ikincisinde yoktur. İslamın en üst başlığı bu olup uygulamada ki şekil ve metodta takılı kalmaz. Bu bağlamda evvela cahiliyyenin ne olduğunu; tevhid akidesinin ne olduğunu idrak şarttır. Başta belirttiğimiz üst başlığa zıt düşecek her hamle; bizzat İslam adına da yapılsa zulme dönüşüverir. Cahiliyye adetlerinden farkı kalmaz. Peki cahiliyye nedir, ne değildir. Cahiliyyenin tarifine baktığımız zaman bize anlatılan şeyler hep şekilden ibaret birtakım ritüel ve eylemler oluyor. Oysa şekil, zaman ve mekana göre hep değişir fakat niteliği(ruhu) değişmez. Bu iş üzerinde biraz kafa yorduğunuz zaman göreceksiniz ki cahiliyye tamamen zulme dönüşmüş geleneklerdir. İnsana huzur vermeyen, belli bir zümrenin rantına hizmet eden, zayıfı ezen, güçlü olana hizmet eden gelenek ve kültür bütünü. Cahiliyye bu. Tariflerde merkezde hep insan olmalı. Eğer insanı merkezden çıkartırsanız İslam bile başlı başına bir zulüm aracı olur. Birileri çıkar, tarihte uygulanmış hatalar üzerinden kıyas yaparak Allah adına diri diri insan yakabilir. Bunu da izah ederken ''kıyası fukaha'' der geçerler. Oysa kıyas, sanıldığı kadar güvenli bir metod değildir. Dine sokulmuş uydurma bir hadis üzerinden koca bir ümmetin dalalete sapması söz konusudur kıyasla. O halde ne yapacağız? İslam'ın hedeflediği ÜST BAŞLIĞI hep aklımızda ve kalbimizde koruyarak yolumuzu çizeceğiz. O zaman yanılma durumu en asgariye düşecektir. Merkezde hep insan olacak. Bunun başka yolu yoktur. Zira Kur'an, insan için inmiştir; bizden Allah'a gitmemiştir haşa.

Bugün biz müslümanlar hep kendi kendimize soruyoruz: Nerede hata ettik, ediyoruz? Bunun cevabı için yüzlerce kitap ve makale yazılmıştır. Bunların çoğu güdük; işin ruhuyla ilgilenilmemiş, toptan şekilde kalınmış. Zaten bizi bitiren şey bu şekilcilik değil midir? Şartlanmışız ve bu şartlı düşünme şablonundan bir türlü kurtulamıyoruz.

Kolay değil eskileri üzerinden atması insanın. Önce büyük bir buhran geçirecek, her şeyi sorgulayacak, belki ateist olacak, sonra tekrar İslamı keşfedip bütün konuları korkusuzca düşüneceksiniz. Mağaradan çıkmadığınız müddetçe o mağaranın ne kadar bitlendiğini fark edemiyorsunuz. Malesef öyle. Kaybolan güneşi mağarada arayan deliler gibiyiz. Gözümüzün kamaşması bize acı verdiği için hafifçe dışarıya bakmaya cesaret edenlerde hemen ''aman aman'' deyip içeri kaçıyorlar. Çünkü içeride rahatlar. Rant edinmişler. İslamı kendi rantları için kullanıyorlar. İslamı cahiliyyeye çevirmişler. Koskoca bir piramidi nasıl tepetaklak çevirdiler akıl sır ermiyor. Bu müthiş bir şey.. Tıpkı bir zamanlar Roma mızrağının ilk hristiyanları köşe bucak kovalaması, sonra ise kendisi hristiyan olup hristiyanlık adına aynı mızrağı tutan el olarak zulmüne devam etmesi gibi. Demek ki isimlerin yer değiştirmesiyle işin ruhu değişmiyor. Aslolan ne isimdir, ne de şekil. Aslolan sadece ve sadece mânâdır. Mânâlar aleminin zahiridir her şey. Kelimeler, kalem kağıtlar, dil, kulak, göz... bütün bunlar mânâları başka benliklerle paylaşma unsurları değil midir? Her dilde başka harf, başka ses tonuyla çıksa da ağızdan, kastedilen şey aynı değilmidir? ''Fil'' kelimesinin yüzlerce dilde farklı yazılışı, farklı söylenişi vardır. Fakat murad edilen mânâ Fil'se gerisinin ne önemi var? Biz, neyin neye hizmet ettiğini/etmesi gerektiğini de unuttuk.

Şimdi gelelim şu ''biat'' meselesine. Aklım erdi ereli bakıyorum, devletin başına bir lider seçiliyor. Aradan fazla zaman geçmeden İslam adına birileri verip veriştirmeye başlıyor. Bugün paralel yapının yaptıkları ortadadır. Bu elemanlara sorduğunuz zaman eminim kendilerini ''sistem zaten islami değil ki'' şeklinde kendilerini tatmin ediyorlar. Bir zamanlar ben de böyle düşünüyor, bu vicdani tatminle her çeşit siyasal fitneleri cihad(!) sayıyorduk. Yalan'a cevaz verilir mi yahu? Ne canın tehlike de ne de namusun? Sen neye neyi reva görüyorsun? Hele iftira desen zaten bu işlerin olmazsa olmazı olmuş durumda. Şu gaflete bakar mısınız? Ümmeti tefrikaya düşürme gayretini en büyük ibadetle yorumlamak!!! Gören de sanır ki zalim küffarın elinde esir bir köle kendine çıkış yolu arıyor. Sen neyin, hangi şekilciliğin davasını güdüyorsun ahmak herif?! Yaşadığın toplumda hangi kapıyı çalsan sana su ve ekmek verir, sofrasında yer açar. Yıllarca İslama hizmet diye dış güçlerin ekmeğine yağ sürmüşüz. Oysa bu toplumun ana probleim ideolojik düşünmek. Bir insanın ideali olması başka ideolojisi olması başkadır. Cahiliyye mi arıyorsun, al sana ne kadar ideoloji varsa -ki İslami(!) ideoloji de buna dahil- çık karşısına dikil. Niçin kimse bunlarla mücadele etmeyi aklına getirmedi/getirmiyor? Niçin olduğunu ben söyleyim. Çünkü samimi olmadı hiç birisi. Ağzı laf yapan herkes şöhret, nam ve itibar peşinde koştu. Allah rızası mı? O zaten sahabeden sonra direk tarihe karıştı. Üç beş tasavvuf ocağı vardı, ferdin ahlakıyla ilgilenen; onlarda şimdi dünyaya kandılar. Velhasılı kapitalizim; globalleşen dünya; popüler kültür herkesi yuttu/yutuyor. Ne diyorlar: Büyük balık küçük balığı yutar; ne de olsa rekabet sistemi var; İslam'da rekabet caizdir ve hatta teşvik edilir. Yazıklar olsun. Toplumun miskinlerini ve fakirlerini ne yapacağız? Ha doğru ya, şimdilik boşver onları. Önce İslam(!) bi hakim olsun onlar zaten kurtulacak. Sen zekatını, fitreni, sadakanı bizim partiye, bizim dergaha, bizim cemaate ver. Biz gelirsek her şey güllük gülistanlık olacak, adalet yağacak zaten. Bu nedir biliyor musunuz? Bu i..liğin ta kendisidir. Onun için ''İDEOLOJİ'' ile ''İDEAL'' dedim. Müslüman ideolojik düşünemez, düşünmemeli. Eğer düşünürse bütün ideolojiler gibi yok olur gider. Bizim bir idealimiz vardır: Hiç kimseyi asimile etmeden, hiç kimseyi bir şeye zorlamadan tüm insanlığa huzur getirmek. Cahiliyye olmamış (insanları ezen, zulme dönüşmemiş) bütün anane ve geleneklerin garantörüdür müslüman. Müze muhafızı gibi bunları korumak, birbirine zarar vermesine meyyal vermemekle de yükümlüdür müslüman. Bu iş için güçlü olacak müslüman.

Biat demiştik! Biat'ın amacı toplumda oluşacak kutuplaşmalar neticesinde akacak kanın önüne geçmektir. Orada sorun olan kutuplaşma veya farklı fikirler değildir. Orada problem, farklı düşünmenin zulmetmeyi göze alacak aşırılığa gelmesidir. Yoksa sanıldığı gibi farklı fikirde olmak veya şiddete meyyal vermeyecek şekilde biat etmemek problem değildir. Biatın amacı bu.. Eskiden biat etmeyenler alternatifsiz şiddete meylettikleri için kılıç zoru kullanılmıştır. Zira eski anlayışta ''biat etmiyorum'' demek, ''senin karşına kılıçla dikileceğim'' anlamına geliyordu. Fakat günümüzde durum genel olarak böyle değildir.

Devletin başına geçen kişi eğer insanlara zulüm yapmıyorsa orada problem yoktur. Zulüm yaparsa da kibarca ikaz edilir. Olmadı karşısında durulur. Peki zulüm nedir? Namaz kılmadı, oruç tutmadı, rakı içti diye başta ki adam zalim olmaz. Vatandaşın can, namus ve mal güvenliğine kastederse zalim olur. Zulmün ve Adaletin tarifi, merkeze insan konularak yapılır. Eğer din ve amel nazariyesiyle yapılsaydı Hz. Peygamber Necaşi hakkında ''o adil bir hükümdardır'' ibaresini kullanmazdı.

Komünizmi kötü yapan şey içinde ateizmi barındırması değildir arkadaşlar. Komünizmi kötü yapan şey, başka fikirlere özgürlük hakkı tanımaması, kendi fikrini kabul ettirmek için zulmü mübah görmesidir. Yani merkezden insanı çıkarmış olmasıdır. Komünizmi ''cahiliyye'' sınıfına sokan ana sebep budur. Ama biz ne yaptık? Tersinden aynı komünist gibi ideolojik düşündük, ateist olması noktasından işi ele alarak karşı cephe kurduk. E ne oldu? Şimdi kabak gibi ortada kaldık. Anladık ki kuzey kutbuna terz olmak marifet değil. Zira iki kutupta sıfırın altındadır, aynı iklimi paylaşırlar.

Velhasılı müslüman, karşısına alacağı kutupta zalimi ve zulmü aramak zorundadır, dini değil. Emin olun ki biz ne zaman bu tavrı içselleştirirsek o zaman diriliriz. Medeniyetler yarışında üst kertelere ulaşmanın kuralı budur. Dikkat ederseniz bütün süper güçler dünya mazlumlarına sahip çıkma sloganıyla hareket ederler. Kısmi olarak bunu yaparlar, kısmi olarak yapmazlar ama netice olarak tavırları budur. Bu tavra bürünmeleri bile bereket olarak Allah'tan bu işin niğmetini kapmaya yetiyor.

Oyunun kuralı bu Türkiye. Ya kaybettiğin bu tavrı tekrar bulur hakimiyet tahtına azmedersin, yahut 10 Kasım'da öküz gibi siren dinlemeye devam edersin. Muradullah batı medeniyetine din perspektifinden baktırmaya başladı. Bu mikrop şu an onların kanına girdi. Merkezden insanı çıkartıyorlar. Bu işarettir ki Allah onlardan bu niğmeti tere yağından kıl çeker gibi çekmeye başladı. Muradullah, boşaltacağı tahta yeni bir sultan arıyor.
 
Üst