Çağımızın üzerinden kaç Hülagu geçti?

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Çağımızın üzerinden kaç Hülagu geçti? /Mustafa Özcan


Geçenlerde Özbek kökenli dostumuz Nasır Sengi ile sohbet ederken; sohbetimizin mecrası ister istemez Rus boyunduruğu ve SSCB dönemine kaydı. Şunu söyledi:

Ruslar öteki milletlerin ve Türklerin kültürünü ve dilini yok ettiler, kuruttular. Sokakta Türkçe konuşmak yasaktı. Eski eserleri Hülagu gibi yaktılar yıktılar, kül ettiler. Boşuna değil! Nikolay Buharın, komunist olduğu, Stalin’in dava arkadaşları arasında olduğu halde, onu Cengiz Han’a benzetmiştir.

17 Ekim 1917 sonrasında dini ve manevi duyguları kül etmişler ve hükmettikleri bölgeyi karanlığa gark etmişlerdi. Mir Arap Medresesi gibi medreseleri kapatmışlardı. Lakin İkinci Dünya Savaşı sırasında dinin stratejik rolü öne çıktığından ve bu alanı münhasıran Nazilere bırakmamak için gözetim altında Mir Arap Medresesi gibi medreseleri kontrolleri altında yeniden açmışlardır. Bu dinin önemine inanmakla alakalı bir durum olmayıp stratejik gerekçeler için uydurulmuş bir kılıf ve komunist mühendisliğidir.

Nasır Sengi, Komunistlerin aynen Hülagu veya Cengiz gibi kültür kıyımı yaptıklarını ifade etmiştir. Maalesef bugün kültür kıyımı bazı bedevi meşrep Müslümanlar tarafından da icra edilmektedir. Bunlar komunist olmasalar bile din adına totaliter bir anlayışı temsil ediyorlar. Bu vesile ile onlar Ahmet Raysuni’nin ifadesiyle raşidi hilafeti değil kendilerinden menkul cebabire/ zorbalık anlayışını temsil ediyorlar. Onların hilafet anlayışları hakikat değil algıdır. Hadis meselesine bakışları da serapa yanlıştır.

Bela ve fitne istenmez gelirse sabırla katlanılır ve savuşturulmaya çalışılır. Bunlar ise aksine istiyor ve buna kalkışıyorlar. Bediüzzaman bu noktada bir kaide aktarır: Arradi biddarari la yünzeru lehu. Mealen, "bilerek zarara razı olana şefkat edip lehinde bakılmaz."

IŞİD unsurları da kendi aleyhlerinde kadere fetva verdiriyorlar. IŞİD anlayışı Şiilerin Ahbari ekolünü hatırlatırcasına belki onlardan da öte inşai değil, ihbari (ahbari) bir dini anlayışı temsil ediyor. Onun ötesinde İncilciler veya Neoconlar gibi Allah’ın elini kıyamete zorlamak için hadislerde rivayet edilen Dabık’a, 80 kusur ülkenin ordusunu yığmayı düşlüyor.

Düşlemekten öteye kurguluyorlar ve esbabını hazırlamaya gayret ediyorlar. Fitne fesat istenmez, yüzleşme olduğunda ve geldiğinde de sebat istenir, edilir. Halbuki, kitap yakarak, adam yakarak veya keserek kışkırtma veya düşmanı üzerine çekme ahbar’da veya gaybi ihbarlarda olmadığı gibi İslam’da da yoktur.

IŞİD, Musul’daki devlet kütüphanesini hedef seçti, on binden fazla kitaba, 700’den fazla nadir elyazmasına ev sahipliği yapan kütüphaneyi patlayıcılarla havaya uçurdu.

Yazma ve okuma zahmetine katlanmayan bu vandal kafa önüne geleni yakıyor. Kütüphanenin Müdürü Hanim el Taan, eylemde el yapımı bombaların kullanıldığını belirtti. Yakılan eserlerin arasında Osmanlı döneminden kalma haritalar, gazeteler ve belgeler olduğu tahmin ediliyor.

Times gazetesi tarihi eser Kaçakçılığı yapan IŞİD’in yağmaladığı 100’den fazla eserin İngiltere’ye kaçak yollardan sokulduğunu belirtiyor. Independent gazetesine konuşan haberci Elijah J. Magnier ise bir görevlisine dayanarak 112 binden fazla kitabın ve yazmanın yok edildiğini; bazılarının da UNESCO’nun koruma listelerinde olduğunu öne sürdü.

Bunlar Hülagu’nun çağdaş ve sözde İslami muakkipleri, versiyonları sayılabilirler. Her iki tarafın da ortak özelliği bedeviyettir. Birisi bozkırların diğeri de çölün bedevisidir. Stalin’in ise gönlü çölleşmiştir.
Kitap ve kütüphane yakma işleminin içeride ve dışarıda yankıları devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan buna temas ederek şunları söylüyor : “Abbasi döneminin Bağdat’ında 36 kütüphane olduğu ifade edilir. Malum bu kütüphanelerin hepsi de Hülagü’nün başında olduğu Moğol orduları tarafından yakıldı, yıkıldı, yok edildi. Endülüs’te de bu nadide eserler İspanyol kardinalininin emriyle Gırnata meydanında ateşe verildi, yok edildi.

Tam 1 milyon eserin yakıldığı rivayet edilir. bugün için bile çok büyük rakam olan eserlerin kalplerden, zihinlerden süzülüp gelen göz nuru, el mahareti olduğunu düşündüğünüzde yaşanan vahşeti daha iyi anlayabiliriz. Bugün Suriye’de, Irak’ta faaliyet gösteren terör örgütü DAİŞ aynı yöntemi izliyor. Medeniyetimizde, kültürümüzde, köklerimizde ne varsa yok etmeye çalışıyor. Geçenlerde bir Iraklı dostum ‘Maalesef Musul’daki o canım kütüphanelerimizi yaktılar, yıktılar’ Aynı şekilde cami ve türbeler yakılıp, yıkılıyor, bombalanıyor’ dedi.

Musul’da içinde 8 bin nadide eserin bulunduğu böyle bir kütüphane örgüt tarafından yakıldı. Daha önce Timbuktu’da benzer Hadise yaşandı. Medeniyetimiz geçmişten beri yaşadığı tüm kültür katliamlarına, soykırım girişimine, aldığı yaralara rağmen varlığını sürdürmeyi başardı, inşallah başaracak.”

Vandallık maalesef coğrafyaları ve dinleri aşıyor. Taliban da bütün uyarılara rağmen Bamyan’daki Buda heykellerini yerle bir etmişti. Müslümanların atalarının hala İskenderiye Kütüphanesinin yakılmasından sorumlu addedildikleri günümüzde meselenin geçmişini analiz etmekte fayda var.

İbni Hazm, İmam Gazali gibi kimselerin de vaktiyle eserleri yakılmıştır. Suriye’de Esat’a yönelik halkın başkaldırısından sonrada Esat’ın yanında yer alan Muhammed Said Ramazan el Buti’nin kitapları da tepki olarak bazı yerlerde ateşe verilmiştir. Elbette bunların bir kısmı öfke patlaması ve tepki nedeniyledir. Kitaplar veya kütüphaneler pozitif belgeleri sakladıkları nispette negatif belgeleri de ihtiva ederler. Onlar yazıldıkları çağların ürünleri, yazarlarının tanıkları ve aynalarıdır.

Aynalara kızılmaz. Kitap yakılmasıyla alakalı olarak Dr. Muhammed İbrahim Aşmavi ,‘ Zahiretü İtlafi’l Kütüp/ Kitap Yakma Fenomeni başlıklı bir eser kaleme almıştır. Kitapları kitapla savunuyor. Kitapları kitapla eleştirmek veya kitapları kitapla savunmak en doğrusu galiba.


 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Kadirovu överken daha sevimli bu adam ...
 
Üst