C.Ünaldı Hasannebioğlu Şiirleri

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Cumali Ünaldı Hasannebioğlu

Şair, köşeyazarı. Cumali Ünaldı Hasannebioğlu 1949'da Malatya'da doğdu. Tarım eğitimi aldı. "Sorunları ve Çözümleriyle Türk Tarımı" adlı kitabı tarım politikaları konusunda bir çıkış noktası olarak kabul edilmektedir. Araştırma Mühendisliği ve Başbakanlık Müşavirliği yaptı. Star Gazetesi'nde 3 yıla yakın köşe yazıları yazdı. Çerağ (1979), Bir Gecenin Şiiri (1988), Kendini Yusuf Gören (1988), Ölüm Bile Aşkile (1995), Körsağırdilsizgibi (2002), Kalbim, Ey Divane (2006) yayınlanmış şiir kitaplarıdır. Şiirlerinden seçmeler White Worlds adıyla İngiltere'de 2006'da yayınlandı. Kendini Yusuf Gören adlı kitabıyla, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından "Yılın Şairi", Gazeteciler Cemiyeti tarafından da "Yılın Bürokratı" ödüllerine layık görüldü. Sayısız uluslararası etkinlikte Türkiye'yi temsil etti. 1987'de Struga Şiir Akşamları'na katıldı, "Dilin Kanlı Gömleği" başlıklı bildiriyi sundu. Kendi sesiyle şiirlerini 1990'da okudu: Sudaki Kendi Yüzüm. Birçok Sivil Toplum Örgütünün yönetiminde yer almaktadır. Yakın bir zamandan bu yana İstanbul'da yaşamaktadır.



 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ay Burcu Yorumu

Ey siyah! Katran sür cılk yarama, yak çıranı
Suya değdir dolunayın yüzünden çekip kanatlarını
Denize, o sonsuz gaybubete, büyük yetime
Dağların şekline ah! Tepelere, doruklara, eteğe
Öp ayın kenarını, sür geceyi lâciverte

Cebimde taşıdım yıllar yılı fermanımı
Bu benim ölümüm dedim, ben ki seyyahım
Zail oldu cürümüm, aşk geldi, gurbet bitti
Rengârenk flâmalar, sancaklar, ordularla
Girer yârin hanesine omuzunda şahini

Külrengi bulutlar küfleniyor, aşk mı yalan?
Kelimeler yorulup çekiliyor meydanlardan
Bir dönen ok sesin, kurşun bakışın can alan
Ömrümü verirdim tek nefesine, ay bölünse ortasından
Kar yağıyor topuğundan, tenin kan kokuyor

Kutsal İncil, Kutsal Tevrat, Kutsal Kur'ân ve Zebur
Bütün iyi insanların hayatı kollayan sözleri
Söylenmemiş saklı şiirlerin utangaç kelimeleri
Sen geliyorsun aklıma, elini kalbimde unutuşlarınla
Ay dökülüyor dünyaya, ay! Bütün çocukluğuyla

Gizlendiği yerden çıkıyor gece, yani bir denizden
Bir karanlık ormandan, o İpek kozasından, vadiden
Benim yetim kızlarım korku ve üzüntüden:
Ey siyah! Devir ağaçları, sallansın sokaklarım
Kendini yorumlasın kalbinden mecruh bir aşk.


Cumali Ünaldı Hasannebioğlu
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
SEMÛD

Şahmerdanlar gömmektedir şimdi,aşkımızın göğsüne yadırgı hüzünleri.
Kaypak bir çamur olan mayamız kinle bereketlenmektedir.
Uyuyan bebekleriyle üşüyen köpeklerini bir yana bırakıp,bir sabah vakti,
Dudaklarımda direnmiş yüreklerin isyanını taşıyan keskin bir ıslık,
Ellerim ceplerimde bu şehri yerle bir edersem bana deli,bana çılgın diyecekler biliyorum...

Gönlümü asi bir tohuma gizleyerek toprağa gömüyorum.
Bu şehr ki amansız göğünü bile çekti üzerimden,
Dörtnal koşan ayağına şiirimin bukağılar vurdu.
Ürkütünce fillerini zarif ve soylu arap atlarının üzerine
Ebabil kuşları uçuruyor bir adam gözünün bebeğinde...

Bilinmez mi elimiz değdiğinde buz gibi pınarların köze kestiği,
Yürüdüğümüzde dağların yok olduğu,öfkeyle bıraktığımız soluğun nice görkemli taş tapınakları yerle bir ettiği bilinmez mi?...

Ahdimi kavruk ağaçlara,kanadı kırık kuşlara,yivleri aşınmış bir tabancaya,
Utancından küçülüvermiş haritalara yani;onurlu yorumlayıcılara bırakıyorum...

Ben ki saçına çokça aklar berkitilmiş bir Semudum
Ağlamak için başına uygun duvarlar arayan.
Unutulmuş çiçekleri tozlu raflar arasından el değmemiş kitaplardan
Yüreği üzre koyup örselemeden çıkaran her kelimeyi.
Her kelimeyi gereği üzre akıp giden hayata uygulayan
Karanlık kuyulara sarkıtılmış bir semudum...

Şimdi ölümden arta kalan acılar yazılıyor bizim alnımıza
Tasdikli mühürlü kağıtlarımıza.
Güneş döner ay peşimizde vay gülüm,bu çılgın adamlar sığmaz dünyaya.
Ve korku içimizde uzanıp yatmış köpek,
Anten olmuş her sese kulak kabartmış köpek.

Biliyorum,biliyorum bir ada gibi coğrafya atlasına sınırları kanla değil,
Kalemle çizilmiş bir ülkeyi;bankalar, bankerler,tröstler,tecimevleri,
Kıravatlı, rüzgarsız saçları,boyalı potinleri,yüzleri kara bir gecede ışıldayan faiz hadleri,
Cepleri teberru çekleri,piyango biletleri,evleri tıka basa ölü çocuk kemikleri,
Yanmış genç bedenleri,acıyla yokekedilmiş adam iskeletleri.
Biliyorum...basarak kan deryasına yürüyor onlar,
Ve ayaklarının altı lekesizdir, biliyorum...

Ben kendimi sokaklara karşı denemedim.
Çekilirken üstümden boz bulanık sel suları önce hüznü belledim,
Birçok harfi sağır olan alfabeden karanlığın buzul topraklarında
Bir kar çiçeği gibi göğermeyi öğrendim.
Ben kendimi sokaklara karşı denemedim..

Onlar hep benziyor biribirlerine,
Kendini dinleyen bir böcek gibi duyargalarını içlerine çevirdiklerinde
Zalimdir gururludur yeryüzü titrer yürüdüklerinde
Bilirler her şeyi bakışları keskindir de
Bir ağır makinalı saniyede kaç mermi atar bir çırpıda söylerlerde...

Yeni açmış bir çiçeğe eğilen adam zindana atıldığında da fatiha okur;bu bir...
Sakalı zorla kesilmiş birisi sarıklı,cübbeli,sakallı bir gizli kimlik taşımıştır
Ve bir kaya kütlesi oluncaya kadar dağlara bakmamaya yemin etmiştir.bu iki...
Sonbahara direnmiş kışı göğüslemiş ağaçlar illada patlatacaklardır domurlarını ilkbahara
Ve yaz hasat mevsimidir.bu üç...

BİLMEDİKLERİDİR VE ONLAR HEP BİRBİRİNE BENZEMEKTEDİR ...

Biliyorum,ana biliyorum bedenimde bu zulüm ,kara geceyi bir örtü gibi düşlerimize saran
Berrak sulara bir damla kan olup yayılan günlerde eriyorum.
Sabır sayfaları okunup üflenmiş yüreğime ben ki korkulara efsunluyum.
Akrep topraklara beleyip avucuma yılan kavisler sürerdin de
Saçıma ki ana deli çırpınmalar eklerdin.
Daneleyin ekilmezsem vay beni,gök tırpanla biçilmezsem vay beni!
Senin için dare çekilmezsem vay beni,
Ey bu harfi yüreğime ilikleyen ayetini buğdayıma çizen yar...

Savruk yapraklar ağlıyor güzün kararttığı suyumuzda sarı ve savruk.
Yanık yanaklarımızı sürüyor toprağın serin ve diri yüzüne...

Ben şiirini söylemedim daha,dıştan durgun ve sessiz
İçten içe lavlarını kaynatan bir yanardağın,yuvası dağıtılmış kartalların,
Ve gözlerine sonsuz hüzünlerin mili çekilmiş çocukların şiirini söylemedim daha...

Vurulduğu gece toprağa düştüğü yere taşlardan bir kin anıtı olarak döşekler yapılmamış,
Kanlısı kargıçlanmamış ve ölümün ter-ü taze gözlerine çok renkli bir nakış olarak işlendiği
Gömleğine incecik kadın yüreklerle evlad iyal ana bacı seslerle ilençlerle ağlanmamış,
Kimsiz kimsesiz bir ölü gibi yatırılmış unutulan yüreğin hey... şiirini söylemedim daha...

Uzun nefeslerle düşünmekten sakınan bir güneş
Minicik serçelerin yumulmaz gözlerine gizlenerek bir çırpıda çakılıyor arza.
Ben o zaman elimi kaldırıp elyordamıyla gözü bağlı tetiğe dokunuyorum
Yaşamanın sivri yanları çakılıyor göğsüme
İnsanlar kayıp gidiyor tırnaklarımın arasından göğsümde kargılarını unutuyorlar.
Ben yine onikiden vuruyorum.
Atlayıp üstüne şavkı vuran sözcüklerin gümüş sağrılı küheylanı yormadan dörtnal koşturuyorum.

Ben akkor demirlerle ağlamak köprülerini dağlayan cerrah,
Kanayan bir yaraya naralar çiçeklendiren,yitik çocukların rahmisıla közlerine bastığı
Bu umut merhemini kararan göğe,düşen yaprağa,hasretinden çatlamış toprağa sürüyorum...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Yok Gibi


Seni sevmek
yemyeşil meşe ormanlarının hayâliyle
akşam alacasında
bir serin, bir diri, bir vurgun rüzgâr olup
dallardan, yapraklardan
leylî hışırtılarla geçmek demek
ve demek gerek ki belki
bu gözlerindir

Seni sevmek
bir yaz sıcağında serçe kuşunun
gagasıyla oynayıp durduğu
daneyim demek
ve demek gerek ki belki
senin ellerinde
bu yüreğimdir

Seni sevmek
dağın eteğine bırakıp sıcak soluğu
bir alev harmanını salmak yeryüzüne
kül etmek demek bu cabbar sensizliği
bir buse kondurup sevda parmaklarına

ve demek gerek ki belki
böyle sevilir

Seni sevmek
ten deryalarında çırpınıp asi dalgalarla
tuz göllerinde kavrulmak
rüzgârınla senin savrulmak demek

Seni sevmek
sesini
altınlar, gümüşlerle süsleyip her kelimeni
hamaylı gibi takıp boynuma gezmek demek
ve demek gerek ki belki
düşlerimin ortasında akan ırmağa dönüp yüzümü
bu yüzündür

Seni sevmek
böyle
gizli
tutkun
ve görmeden
İşte hepsi bu!

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
İstanbul Baştankara Bir Bakışınla

Ocak sonu İstanbul yıl doksandokuz
Çıldırtan bir güneş sızlatıyor yaramı
Hangi toprak parçasına değse gözüm sayrılık
Hangi yola vursam kendimi çıkmaz sokak
Ordum yenik, baham kara, umarsızım
Kütürtüyle geçiyor damarlarımdan muzdarip kan dereleri
Yerlerde sürünüyor sancağım
Edirne’den Van’a kadar hüzünlü bir yurdu yazacağım

Ocak sonu İstanbul yıl doksandokuz
Kapıönü hicranından hüzne yatılı akşamlan
Sabahla uyandırmak’çün ötüyor gri göğün kuşları
İstesem de toplayamam dağıttığım firakı
Herbİrl döllemede oğullar vererek ham bir askı
Övül, Övül ki Iğvasız tenlere düştü hatıralar
Sanki İstanbul’u sırtlamış çocuklar çıkıyor tüm yokuştan
Ezik kalpte dağılıp, dağlanıp durmada bakıştan
Gülse dudağının o can alan hüzünlü kıvrımları
Bir küçümsese önünde gidiveren kaderi
Balçık kıyılara savrulan ah kiril Bizans dalgası

Hiçbir şeyi sığdıramıyorum yüreğime
Yüce dağların basında nasıl durursa ağaçlar bir basına
Nasıl bakarsa ormana şaşkınlıkla
Rüzgâr vurup kırarsa dalını, yaprağını
Nasıl savurursa boşluğa
İşte öylece sığınıyorum bakışlarının av’cuna
Kokuna
Sarhoşluğuna

Bu İstanbul bana göre mi? Kurşundan
bir kapak örtünce gözlerini. Kayıp denizi
düğünce, tarihin duvarlarını. Sonsuz uykusundan
alıp imparatorları, bırakıyor tepeli sokakların ağzına
Bir bakışının deryasına dalınca Sâ’dâ’bad civarında
Nasıl da yapay geliyor birdenbire Nedim’in sayhaları
"aşk budur" diyorum, gerçekten, kokuna ram olmaları
Bütün bunları, sen de biliyorsun bütün bunları
bir yana bırakıp, hırsla toprağı avuçlayıp
Kalbin rayihasıyla harlandırıp sunmak sevdayı

Ne’tsem acep bu kalbimi? Nerde eğlesem? Nerde?
Artık kim durdurabilir o ılık esintiyi? Kim? Nerde?
Yağmur yağıp duruyor çiseleye çiseleye, içimin buğusu
Ah, anlamıyor musun? Bu bakışlarımdaki yanardağ
Bu püsküren lâvlar, susunca, ah, anlamıyor musun? Bu
bir tutam hüzün ele veriyor tüm maceramı

Ocak sonu İstanbul, yıl doksandokuz, geceyarısı
Sözsüz yolculuyorum seninle bir utangaçlığı
Bir söyleyip aşkı soylulukla bir küllemek arası
Bakışlarına bakışımla yazıp en uzun sevda lâyihasını
Bir bekleyebilsem kendi halinde sürüp gelen baharı
Güllerle, çiçeklerle karşılayıp açsam kapılan. Oysa, ah!
Ocak sonu İstanbul, yıl doksandokuz, geceyarısı

Her gün biraz daha derinleşe derinleşe, yeniden
Açılan bir yara bu. Bir bakışınla kalkar kabuğu
Yeni bir bin yıla giriyorum adımla mağdur
yenik, yıkık ve yalnız. Eyvah ki vah silahlı:
Açacaksan aç İstanbul kalbinin kapılarını!
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Geronimo Ölürken

Günaydın dünya ! Güneşsin ve doğuyorsun
Dağlara,kayalıklara,koyaklara
Oysa bir umut taşımak istiyor yüreği olan her kimse sana bakıp
Tifodan yokolmuş çocuklar,onların anaları,kıtmir gibi gezinen herkes
Hışırtıyla yaprakların arasında dolaşsa da rüzgâr
Yarın yok,bunu biliyoruz,katlayıp koydun bohçalara bizi dünya,biliyoruz
Bir nice kayaları üstümüze yıllar yılı kapattığında

Günaydın dünya ! Zaten seni hiç sevmiyoruz
Biz,gönüllerini kırdığın tüm muhâlif çocuklar,seni hiç sevmiyoruz
Belki bomboş bir gurur diyeceksin şu göğsümüzü şişiren şeye
Elimiz kesidiğinde,koparıldığında parmaklarımız kavradığı yerden
Wounded Knee’de,Koca Ayak’ın donmuş ölüsünden bu kaldı
Birkaç lif,biraz dünyalık buğday çelengi,sararmış âhiret endişesiyle…

Günaydın dünya ! Zaten yoktun ve hiç olmayacaksın
Hüngür hüngür ağlamak geliyor içimden,hüngür hüngür
Ama şehrin en işlek caddesinden yukarıya koşarak giderken zûlme karşı
Elimde okum, yayım ve hedefimde yüreği olamayan herkes
Haykırarak adını:Kimin?Elbette kimse olmayanın,kimsesi olmayanın;Rabb’in
Rabbin kim ? Rabbim Allah !
Rabbin kim ? Rabbim Allah !
Rabbin kim ? Rabbim Allah !
Uzaktan gördüğüm ışığa doğru koşup duruyorken
Bana da mı denilecek “pabuçlarını çıkar” diye,bekliyorum

Yıllarca dağlarda,ayağımı ‘beyaz saray’lara uzatmışım,başım bulutlarda
Dimdik yürüyüp geldim,o tuhaf gülümseme yüzümde her vakit
Geronimo
Eşittir onaltı savaşçı,oniki kadın,altı çocuklu ordu olan o minik
O ezen tebessüm
Askerler,silahlar,kurmaylar ve bilumûm dünya bankaları
Bombalar,kriz yönetme odaları,silah fabrikalarıyla
Uygunadım yürüyüp gelen dünya merhaba!
Ben ölüyüm encâmında
Ama sen yine mağlûpsun Amerika en başta
Sen yeniksin her vakit
Yenen hanesine yazıldı adım bunun’çün her sayfada

2.
İlk kez Habîl düşürüldü
Cesedi bir kuşölüsü gibi olmadan önceydi, ne de çok direndi ‘yanıltan’a
Ölüm dedi,benim için daha değerlidir haksız olmaktan
Dedi ve öldürüldü,bir yaz günü müydü,ne yandan esiyordu rûzîgâr
Adı zayıf bırakılmışlar anlamına gelen herkesin geçmesinden önce bu kapıdan
Önce Habil,önce günahsızlık !
Ey tertemiz öldürülenlerin piri !
Mazlûm bir fidan olarak boynunu uzatmanın ustası
Merhaba ve öpülerek andolsun ahdına!

Sonra mesela Yahya
Adı daha önce hiç kimseye verilmeyen
Hiçbir insanla adaş olmayan, sonra
Kısır bir anaya,iktidar bağışlanmış bir babaya muştu olarak
Her zaman,her zaman ve her yerde
Öldürüldü,öldürüldü ; o öldürüldüğü zaman
Dünya seni daha iyi anlıyorum,her mazlûmun kanı aktığında
Onulmaz yaralar açıldığında,boğuyorsun dünya
Her doğru sözün,her iyi insanın neden ölümünü istiyorsun
Neden dünya?

Geronimo,Malcolm X,beyaz adam:eek:bama
Yaban kirazlarının çiçek açtığı ayda
Her öldürülen
Habîl gibi yatırılacaktır bembeyaz papatyaların musallasına
Her öldürenin alnında bir beyaz şeytan sırıtacak,obama
Ve Amerika hep korkacak,hep korkacak Geronimo’dan
Ve hep gizli bir saygı duyarak savaştığına


Ölüler,ölüler,öldürülenler..

Amiral Fernando Cortez diye bir beyaz mel’ûnu aramakta deryada
O renkli gözlü,bembeyaz tenli,kızıl sakallı
Bir gülü koklarken resmedilen atamız Barbarossa
Ne de güzel hikâye eyler Gazavât-ı Hayreddin Paşa’da
Ki bu Cortez denilen mel’ûn
Yerlileri şişe takıp canlı canlı pişirmiştir
Şimdi adına Amerika denilen Yeni Dünya’da
Anlarız ki suret değil yürektir aslolan
Bunu bilir,bunu söyleriz bütün zamanlarda
Sonra Afrika’dan getirilenler,Malcolm X’in özgür ataları
Sonra Afganistan
Sonra Irak
Sonra…

3.
Senin de kanını arar bir gün,belki bembeyaz bir Barbaros
Bu mazlûm,bu Habîl,bu güzelim çiçeklere adanmak için
Damıtılmış
Kara ve muhâlif
Ve o sonsuzluk kadar yiğit
Ve o çok seçkin kızılderili kanını
Geronimo

Cumali Ü. Hasannebioğlu
 
Üst